Boş arama ile 491 sonuç bulundu
- Literatüre kazandırdığı böceklere kendisinin, eşinin ve çocuklarının adını verdi
Karaman'da yaşayan jeoloji yüksek mühendisi 55 yaşındaki Özgür Koçak, kendisinin, eşinin, oğlunun ve kızının adını da taşıyan böcek türlerini literatüre kazandırdı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde görevli Koçak, Erzincan'da 2003'te görev yaparken gördüğü kelebeklerin göçünden etkilendi. Bir süre sonra tayin olan Koçak, memleketi Karaman'ın biyoçeşitliliği üzerine çalışma yapmaya karar verdi. Yeni böcek türlerini literatüre kazandıran Koçak, çocukluğundan bu yana böceklere ilgisinin olduğunu söyledi. Kelebek koleksiyonuyla merakını gidermeye çalıştığını anlatan Koçak, kentteki kelebek türlerini 15 yıllık çalışmayla tespit ettiklerini dile getirdi. Karaman'ın tüm böcek çeşitliliğini çıkarmayı amaçlıyor Koçak, daha sonra böceklerle ilgilenmeye başladığını belirterek, şöyle konuştu: "İlk böcek türünü 2013'te keşfettim ve Karaman'ın adını verdim. Çalışmalar devam ettikçe 19 yeni tür keşfettim ve bazılarını isimlendirdim. Eşim, oğlum ve kızımın ismi ile Karaman'ın adını verdiğimiz böcek türleri var. Ayrıca Türkiye'de bu konudaki uzmanların adlarını böceklere verdik. İş yerimin bahçesinde keşfettiğim böceğe, "Pygopleurus ozguri" adı, Ermenek'te keşfettim böceğe de "Plagiognathus ozgurkocaki" adı verildi ve literatüre kazandırıldı. Yine Karaman'ın farklı yerlerinde bulunan böceklere eşim Şule ve çocuklarım Efe ile Ece'nin adını vererek aile ağacını tamamlamış olduk. Böceklere, Phytoecia schuleae (Şule), Orthonotus efei (Efe), Psallus eceae (Ece) isimlerini verdik." Yaptığı keşiflerle dünyaya yeni türler tanıtmanın çok değerli olduğunu vurgulayan Koçak, Türkiye'nin önemli bir bitki ve böcek faunasına ev sahipliği yaptığını aktardı. Koçak, üç kıtanın böceklerini Türkiye'de görmenin mümkün olduğuna dikkati çekerek, "Afrika'nın, Avrupa'nın ve Asya'nın böcekleri de Türkiye'ye geliyor. Her dağda, her vadide, farklı böcek türleri yaşayabiliyor. Bitki çeşitliliğimiz de çok zengin dolayısıyla böcekler de çok fazla. Amacım Karaman'ın tüm böcek çeşitliliğini çıkarmak." ifadesini kullandı.
- Ezan okuma yarışması birincisi Emir Kayra'nın hayali Ayasofya'da görev yapmak
"Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"nda Türkiye birincisi olan Samsun 15 Temmuz Şehitler İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi Emir Kayra Eke, gelecekte Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde müezzin olmayı hedefliyor. 6. sınıf öğrencisi Emir Kayra Eke, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünce Anadolu imam hatip liseleri ve imam hatip ortaokulları arasında 24 Nisan'da düzenlenen "Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"na, babası Ulugazi Camisi imamı Recep Eke ile hazırlandı. Okulda aldığı teorik eğitimi babasıyla evde yaptığı çalışmalarla pekiştiren Emir Kayra, yarışmaya hazırlanırken, 2021'de Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen "Ezanı Güzel Okuma Yarışması"nda Türkiye birincisi olan ve şimdi Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde müezzinlik yapan Selman Kızmaz'dan da uzaktan destek aldı. Yarışmada ortaokullar kategorisinde Türkiye birincisi olan Emir Kayra'nın hayallerini, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi süslüyor. Ramazanda okulunda her öğlen ezan okudu Emir Kayra Eke, yarışmaya babasıyla 7 ay boyunca çalıştıklarını söyledi. Çalışmalarını aksatmadığını belirten Eke, "Azimle çalıştık. Hiçbir zaman 'Bu akşam da yatalım çalışmayalım.' demedik. İlk önce okulumda, sonra ilimde, sonra bölgemde, sonra da Türkiye'de birinci olmak beni çok mutlu etti. Her gün en az bir ezan okumaya çalıştım. Her gün babamın tavsiyeleriyle beraber ezanıma yeni makamlar ve yeni nameler ekledim. Bu şekilde Türkiye birincisi oldum." ifadelerini kullandı. Arkadaşlarının, yarışmada birinci olmasından mutluluk duyduğunu anlatan Eke, "Okulumuzun ses sistemini kullanarak, iç ve dış ses olarak her gün ramazan boyunca öğle ezanlarını okudum. Ayasofya'nın müezzini sevgili hocam Selman Kızmaz da bana uzaktan destek oldu. Onun sayesinde moralim ve motivasyonum arttı. Ayasofya'da müezzin olmak, Türkiye'nin sembolik camilerinden birinde bir hoca olmak demek. Bu da benim için çok güzel bir şey. Eğer Ayasofya'da müezzin olabilirsem Selman Kızmaz hocamla beraber çalışmayı düşünüyorum." dedi. Okul Müdür Vekili Fatih Şimşek de "Öğrencimizin yetişmesinde emeği olan öğretmenlerimizden ve din görevlisi babası Recep hocamızdan Allah razı olsun." diye konuştu. "Emir Kayra'mızın böyle bir hedefinin olması bizim için çok güzel bir duygu" Kayra'nın babası imam Recep Eke ise her akşam Kayra ile evde pratik yaptıklarını, Türkiye finalinde güçlü rakipleri olacağından her makamla ilgili birer ilahi çalıştıklarını dile getirdi. Eke, şunları kaydetti: "Hicaz makamı yaptı, hüseyni makamı var, saba makamı yine, Türkiye finalinde icra ettiği ezanda üç tane makam geçiyor. İcra ettiği her makamla ilgili mutlaka ilahiler çalıştık çünkü o saba duygusunu güçlendirmek, hicaz duygusunu güçlendirmek için sıkı bir çalışmayla hazırlandık. Profesyonel bir jüri üyesi var, onların huzurunda daha güzel bir icra ortaya koyabilmesi için mümkün mertebe gayret etmeye çalıştık. Bizim milletimize, Türk milletine küçük düşünmek yakışmaz. O büyüttüğümüz hedeflerimize gitmek için de gayret etmemiz gerekiyor. Emir Kayra'mız da tabii bu başarısıyla bizi gururlandırdı, okulunu gururlandırdı." Oğlunun Ayasofya'da görev yapma hayalini gerçekleştirmesi için her zaman yanında olacağını vurgulayan Eke, "Ayasofya sadece bir cami değildir, 86 yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuş, insanların şu anda içerisinde huzur içinde ibadet ettiği sembolik de anlamı olan bir camidir. Emir Kayra'mızın böyle bir hedefinin, hevesinin olması bizim için çok güzel bir duygudur. Rabb'imiz bütün evlatlarımızı bu hedeflerine ulaşmada muvaffak eylesin diye dua ediyoruz." şeklinde konuştu. Mardin'de düzenlenen "Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"na Emir Kayra ile beraber giden Arapça öğretmeni Muhammet Enes Aydın, Türkiye genelinden yoğun katılım olan yarışmada heyecan yaşadıklarını söyledi. Aydın, "Öğrencimiz Kayra, sağ olsun bize bu heyecanı en doruk şekliyle yaşattı çünkü Türkiye finalinde birinci olduk. Kendisini tebrik ediyoruz. Ayasofya'da müezzin, imam olma hayalini de gerçekleştirmesi için inşallah bizler de onun için dua edeceğiz." ifadelerini kullandı. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ümit Aydın, yarışmaya okulu temsilen Emir Kayra Eke'yi gönderdiklerini dile getirdi. Emir Kayra'nın danışman öğretmeni Aydın, "Üstün başarısından dolayı tebrik ediyoruz, bizleri gururlandırdı. Rabb'im ömrünün kalanını başarılarla dolu bir şekilde geçirmeyi nasip eylesin." diye konuştu.
- Çalışmaya gittiği okulda 49 yaşında çocukluk hayali okuma yazmayı öğrendi
Erzincan'da yaşayan 49 yaşındaki Sümbül Yeşil, geçici olarak çalışmaya başladığı okulda öğretmen ve mesai arkadaşlarının yardımıyla okuma yazma öğrenme hayalini gerçekleştirdi. Kentte yaşayan 3 çocuk annesi Yeşil, Türkiye İş Kurumunun (İŞKUR) İşgücü Uyum Programı kapsamında yardımcı hizmetli personel olarak Şehit Er Süleyman Aydın Ortaokulu'nda geçici süreyle çalışmaya başladı. Okuma yazma bilmediği için sorunlar yaşayan Yeşil'in durumunu fark eden mesai arkadaşları, konuyu okul yöneticilerine bildirdi. Okul idaresinin de teşvikiyle Yeşil, teneffüslerde öğretmenlerden, boş zamanlarda da çalışma arkadaşlarından ders almaya başladı. Okulda 4 ayda okuma yazma öğrenen Yeşil, boş zamanlarında da kitap okuyarak hem okumasını hem de kendini geliştiriyor. "Çok istemiştik okumayı ama okuyamadık" Sümbül Yeşil, geçmişte hem ailesinin durumu iyi olmadığı hem de "Kız çocukları okumaz" denildiği için okuma hayalini gerçekleştiremediğini söyledi. "Küçükken tarlada çok çalıştım. Çok istemiştik okumayı ama okuyamadık. Daha sonra da evlendim yine çalışmaya başladım." diyen Yeşil, okul idaresinin teşviki, öğretmenlerin özverisi, mesai arkadaşlarının desteğiyle okuma yazma öğrendiğini belirtti. Okumanın çok güzel bir duygu olduğunu dile getiren Yeşil, "Markete gidip bir şey almak şimdi daha kolay. Alacağım şeyleri okuyabiliyorum. Çok güzel bir duygu. Hastaneye gittiğim zaman zorlanmıyorum. Gideceğim yerleri rahat bulabiliyorum. Çok yararını gördüm. Çok zorlandım ama Allah'ın izniyle başaracağım dedim ve oldu." diye konuştu. Duygularını paylaşan Yeşil, "Benim eşim şeker hastası. 2 kızım evlendi, oğlum da beden eğitimi öğretmenliği okudu. Bu yaşıma kadar çalışmaya devam ettim. Burada da geçici süre çalıştık. Bu okulun da okumayı öğrenmeme faydası oldu. Bu okulda çalıştığıma çok mutlu oldum. Çok istekliydim okumaya." ifadelerini kullandı. "Okumak ve yazmak bu dünyadaki yalnızlığımızı teselli eder" Müdür Lokman Yeniçeri de Sümbül Yeşil'i okuma yazmayı öğrenmesi için öğretmenlerle birlikte yönlendirdiklerini anlattı. Okuma yazmanın önemine dikkati çeken Yeniçeri, şöyle devam etti: "Okumak ve yazmak bizim bu dünyadaki yalnızlığımızı teselli eder. Neticede okullarımız, eğitim kurumlarımız sadece çocuklarımıza değil, tüm topluma hizmet eden kurumlar olduğu için bunun da bir sorumluluk olduğunu düşünerek bu şekilde hareket etmiş olduk." Yardımcı hizmetli personeli Yağmur Arslan da "Sümbül ablayla sohbet ederken 'Benim okumam yazmam yok.' dedi. Bütün arkadaşlarımız sürekli olarak her boş anımızda Sümbül ablayı okutuyorduk. Teneffüslerde öğretmen arkadaşlarımız Sümbül ablaya okuma yazma öğretti. Derse girdiklerinde işimizden arta kalan boş vakitlerimizde biz okuma yazmayı öğrettik." diye konuştu.
- Minik öğrenciler atık yağlardan sabun üretti
Malatya'da ilkokul öğrencileri, atık yağlardan sabun üreterek hem bilimsel çalışmalara ilk adımlarını atıyor hem de geri dönüşüme katkı sağlıyor. Abdülkadir Eriş İlkokulu'nda görevli sınıf öğretmenleri Özgül Almasulu, Şeyma Cengiz Yücel ve İnci Fidan, Kasım 2024'te Harezmi Eğitim Modeli kapsamında bir seminere katıldı. Bu seminerin ardından öğrencilerle proje hazırlayan öğretmenler, velilerin de desteğiyle geri dönüşüm temelli sabun üretimi çalışmasını hayata geçirdi. Özgül Almasulu, minik öğrencilerle atık yağları toplayarak sabun ürettiklerini söyledi. Öğrencilerin projeyi çok sevdiğini belirten Almasulu, "Okulumuzda hijyen projesi kapsamında sabunun nasıl yapıldığını araştırdık. Atık yağları toplayarak sabun üretimine karar verdik. Ana maddesi kostik ve arıtılmış su olan sabunu üretirken adeta kimyager gibi çalıştık." dedi. 6 litre atık yağ, 800 gram kostik ve 1,8 litre su kullanarak ilk katı sabunlarını ürettiklerini, ardından da atık sabunlardan sıvı sabun üretimine geçtiklerini dile getiren Almasulu, sıvı sabunları maden suyu şişelerine koyduklarını ve pompaları monte ederek kullanıma hazır hale getirdiklerini anlattı. Ekim 2025'te İstanbul’da düzenlenecek TEKNOFEST'e başvurduklarını ve başvurularının kabul edildiğini belirten Almasulu, şunları söyledi: "Öğrencilerimiz henüz 6,5-8 yaş arasında. Onlara kostik maddesinin tehlikelerini anlattık. Şu an bu maddeyi tanıyor olmaları bile çok kıymetli. Sabunu nasıl ürettiklerini biliyorlar artık, bu da onların öz güvenini artırdı. Minik minik kimyagerlerim, matematikçilerim, tasarımcılarım oldu." Deprem sonrası TEKNOFEST'te ilkokul düzeyine de alan açılmasının kendileri için büyük bir fırsat olduğunu belirten Almasulu, "Bizim de bu sürece dahil edilmemiz, yaşadığımız acıların ardından moral kaynağı oldu. Kendi adıma çok mutluyum." dedi. Öğretmen Şeyma Cengiz Yücel de çocuklara kimyasal maddeleri öğretirken çizgi filmler ve animasyonlardan faydalandıklarını, proje kapsamında öğrencilerle logo tasarımı yaptıklarını belirtti. Yücel, "Robotik kodlama bile yaptık. Özellikle depremden etkilenen çocuklar için bu çalışmaları eğlenceli hale getirmek çok önemliydi. Ortaya çıkardıkları ürünleri görünce yaşadıkları heyecan her şeye değdi." ifadesini kullandı. "Okulda kendi yaptığımız sabunları kullanıyoruz " Yücel, okulda öğretmenlerin ve öğrencilerin kendi yaptıkları sabunları kullandıklarını belirterek, "Çocuklarla birlikte hepimiz, tüm öğretmenler, okulda kendi yaptığımız sabunları kullanıyoruz. Herkese vermeye çalışıyoruz. Dönem sonunda bir sergi ve kermes açarak tüm okul velilerine de sunmayı düşünüyoruz." diye konuştu. Projede görev alan öğretmenlerden İnci Fidan ise geri dönüşüm bilinciyle hareket ettiklerini belirterek, evdeki su bidonlarını keserek ve iple sararak sabunlar için sepetler hazırladıklarını anlattı. Öğrencilerden 8 yaşındaki Aysima Yücel de evdeki atık yağları süzüp sabun yaptıklarını ve bu süreçte çok eğlendiklerini söyledi. İkinci sınıf öğrencisi Kaan Koç ise sabunun kuruyup kullanıma hazır hale gelmesini büyük bir heyecanla beklediğini dile getirdi.
- Medya Okur Yazarlığı Kulübü kurulan ortaokulda geleceğin gazetecileri yetiştiriliyor
Van'ın Tuşba ilçesinde Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu'nda kurulan Medya Okur Yazarlığı Kulübü sayesinde öğrenciler, gazeteciliğin inceliklerini öğreniyor. Seyrantepe Mahallesi'nde bulunan Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu'nda görevli müdür ve öğretmenler, gazeteciliğe ilgi duyan öğrencilerin mesleğe yatkınlığını artırmak ve gelecekte iyi birer gazeteci olmalarını sağlamak için çalışma başlattı. Bu kapsamda 6 ay önce 18 öğrencinin dahil edildiği Medya Okur Yazarlığı Kulübü'nü kuran öğretmenler, öğrencilerinin gazetecilik faaliyetlerini yürütmeleri için sınıf oluşturdu. Burada haber yazma teknikleri, fotoğraf çekimi ve kamera kullanma teknikleri ile görüntü montajı gibi temel gazetecilik eğitimi alan öğrenciler, belirledikleri gündemlere göre kaymakam, kurum müdürleri, öğretmen ve öğrencilerle röportajlar gerçekleştiriyor. Kısıtlı imkanlarla gazetecilik faaliyeti yürüten öğrenciler, hazırladıkları haber görüntülerini okulun sosyal medya hesabı üzerinden kurdukları VADO TV'de (Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu) yayınlıyor, okulun koridoruna asılan televizyon ekranından arkadaşlarıyla paylaşıyor. Gazete, televizyon ve internet sitelerinde yayınlanan haberleri öğretmenleriyle analiz ederek mesleğin inceliklerini öğrenen, bu alanda bölümleri bulunan meslek liseleriyle irtibat kuran öğrenciler, faaliyetlerine akademisyenleri, gazetecileri de dahil ederek kendilerini geliştirmeyi hedefliyor. "Herkes bu işe gönülden bağlı olduğu için güzel ürünler ortaya çıkıyor" Okul Müdürü Mehmet Sontürk, AA muhabirine, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geleceğin iletişimcilerini yetiştirdiklerini söyledi. Gazeteciliğe yatkın öğrenciler için VADO TV'yi kurduklarını belirten Sontürk, "Okullarımızda gazete ve dergi çıkarılıyordu fakat televizyon konusunda eksik kalmışız. Biz de 'Neden geleceğin sunucularını, muhabirlerini ve kameramanlarını yetiştirmeyelim.' dedik. Belki öğrencilerimizden biri ileride ulusal bir kanalda meslek sahibi olacak. Bu düşüncelerle projemizi hayata geçirdik." dedi. Gönüllü öğretmen ve öğrencilerle ekip kurduklarını anlatan Sontürk, şunları kaydetti: "Okuldaki bütün öğrencilerimize projemizi anlattık. 18 öğrencimiz ekibe dahil oldu. Ekibimiz sürekli güncelleniyor. Mezun olacak öğrencilerimizin yerine yenileri gelecek. Şehrimizdeki üniversite ve liselerle iletişim halindeyiz. Her geçen gün kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Okulumuzda canlı yayınlar yapmaya başladık. Herkes bu işe gönülden bağlı olduğu için güzel ürünler ortaya çıkıyor. Sosyal medya üzerinden canlı yayın yaparak öğrencilerimizi ve velilerimizi bilgilendiriyoruz. Okulumuzun halk oyunları ekibi, Mardin'de bir yarışmaya katıldı. Öğrencileri Mardin'e götürme şansımız yoktu. Biz de ekibimiz sayesinde yarışmayı okulumuzun televizyon kanalından yayınladık." Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Öğretmeni Hakan Bulduk ise örnek bir çalışmaya imza attıklarını ifade etti. Öğrencilerin radyo, televizyon, kameramanlık, muhabirlik, video editörlüğü ve yapay zeka alanında gelişimlerine katkı sağlamaya çalıştıklarını dile getiren Bulduk, "Öğrencilerimizle röportaj yapıyoruz. Okul müdürleriyle röportajlar yaptık. Her geçen gün kendimizi geliştiriyoruz. İlerleyen aşamalarda işi daha profesyonel yapabilmek ve öğrencilerimizin öğrenimine daha fazla katkı sağlayabilmek için ekipman ihtiyacımız var. Bu konularda destek bekliyoruz." diye konuştu. "Sunucu ve oyuncu olmak istiyorum" Sunucu ve oyuncu olmak istediğini dile getiren öğrenci Hira İpekli de "Böyle bir ekibin kurulacağını öğrenince çok heyecanlandım. Radyo ve televizyon bölümüne ilgi duyuyorum. İleride sunucu ve oyuncu olmak istiyorum. Ekipte sunucu olarak görev yapıyorum. İlk başlarda kamera karşısına geçince heyecanlanıyordum fakat şu an daha rahatım." ifadelerini kullandı. Ekipte muhabir olarak görev aldığını anlatan Sümeyye Kırergin, "Haber yazarak kendimi sürekli geliştiriyorum. İleride iyi bir muhabir olmak istiyorum. Bu imkanı bize veren öğretmenlerime teşekkür ederim." dedi.
- Mardin'in "Dilek ablası" halı kursları ve restoranla hemcinslerine istihdam sağladı
Mardin'de yaşayan Dilek Çelebioğlu, 35 yıllık iş hayatında köylerde halı dokuma kursu, il merkezinde restoranıyla hemcinslerine istihdam sağladı. Kentte yaşayan 2 çocuk annesi 56 yaşındaki Dilek Çelebioğlu, 1990'lı yıllarda halı dokuma kursuna gittikten sonra açtığı küçük bir atölyede halı dokuma işine başladı. İşini geliştirerek il merkezi ve köylerde açtığı halı dokuma kurslarıyla kadınlara eğitim veren ve onların meslek sahibi olmasını sağlayan Çelebioğlu, 8 yıl önce de il merkezinde açtığı restoranında şu an 10 kadın istihdam ediyor. Çelebioğlu, çalışmayı çok sevdiğini, gençlik yıllarında evde hazırladığı ürünlerin satışı yaptığını söyledi. Evlendikten sonra eşinin desteğiyle 1990'lı yıllarda açtığı küçük bir atölyede halı dokuma işine başladığını belirten Çelebioğlu, daha sonra merkez ve köylerde 3 atölye açtıklarını anımsattı. Atölyelerde açılan halı dokuma kurslarında kadınların meslek sahibi olduğunu ifade eden Çelebioğlu, şöyle konuştu: "Önce 20 kadına eğitim verdik, sonra bunlar diğer atölyelerde usta öğretici olarak çalışmaya başladı. 10 yıl içerisinde 1500 kişiyi istihdam ettik. O zamanlar köydeki bazı aileler kız bebeklerine benim ismimi koydu. Bir sürü insan okuma yazma bilmiyordu, onlara taşımalı eğitimle okuma yazma öğrettik. Aile planlaması için İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğiyle onlara eğitim verdik. Amacım kadınlara bir katkı sunmaktı. 15 yıl boyunca kendimi onlar için adadım." "Kadın sadece evde oturmak, çocuk büyütmek için değildir" Daha sonra en büyük tutkusu olan yemek işine girdiğini, yöresel yemekleri yapmaya başladığını anlatan Çelebioğlu, 8 yıl önce açtığı restoranda kadınları istihdam ettiğini söyledi. Mardin Artuklu Üniversitesinin katkılarıyla Mardin kebabı, alluciye (ekşili yeşil erik yahnisi), fikriye (içinde çağla bulunan etli bir yemek), ırok (kızartılmış içli köfte), incasiye (kara erikten yapılan etli yemek) ve harirenin (üzüm şiresinden yapılan tatlı) coğrafi işareti almasını sağladıklarını dile getiren Çelebioğlu, şöyle devam etti: "Anneannelerimizin yaptığı, unutulmakta olan yemeklerin coğrafi işaretlerini aldığımız için çok mutluyuz. Bunları nesilden nesile aktarmak en büyük hayalim. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen daha birçok lezzet var. Bunun için kadınlarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz." Kadınlara desteğinin devam ettiğini belirten Çelebioğlu, bugüne kadar 65 kadını istihdam ettiği restoranında şu an 10 kadının çalıştığını anlattı. Hemcinslerine çok önem verdiğini dile getiren Çelebioğlu, şunları söyledi: "Hiç çalışmamış, evde oturan, kendine hiç güveni olmayan kadınları çalıştırmak istiyorum. Onlar sanki hiçbir şey başaramayacaklarını zannediyor ama buraya gelip çalıştıklarında güzel şeyler yaptıklarını görüyorlar ve çok mutlu oluyorlar. Şimdi dimdik ayaktalar. Kadının hep ayakta olması lazım. Kadın sadece evde oturmak, çocuk büyütmek için değildir. Bunların hepsini başarabilir. Çocuklarını eğitebilir, okutabilir, etrafına katkıda bulunabilir, ailesine de destek olabilir." "Rol modelimiz Dilek abla'" Restoranda çalışan kadınlardan 22 yaşındaki Meles Çelebi, 5 yıl önce Çelebioğlu ile tanıştığını, restoranda çalışarak kazandığı harçlıkla üniversiteye hazırlandığını söyledi. Şimdi Mimarlık Fakültesinde okuduğunu, aynı zamanda restoranda unutulmaya yüz tutmuş yöresel yemekleri yapmayı öğrendiğini belirten Çelebi, "Bizim için Dilek abla çok değerli. Kadınlara özellikle çok yardımcı oluyor. Biz de bunu ondan öğrendik. Rol modelimiz Dilek abla. Ben de Dilek abla gibi kadınların hayatına dokunmak istiyorum. Gençlerin elinden tutmak istiyorum." ifadelerini kullandı. "Dilek Hanım birçok kadına iş imkanı sağlıyor" Restoranın müşterilerinden Gülperi Ezgi, Çelebioğlu'nun Mardin'in yöresel yemeklerini çok iyi yaptığını, restoranda çalışan kadınları görünce mutlu olduğunu anlattı. Ezgi, "Dilek Hanım gibi kadınların çoğalmasını isterim. Onun sayesinde burada çok fazla kadın iş bulabildi." dedi. Ömerli ilçesinden gelen Ceylan Baran da sık sık restorana yemek yemeye geldiklerini ve yemekleri çok beğendiklerini belirtti. Baran, "Dilek Hanım birçok kadına iş imkanı sağlıyor. Ayrıca yöresel yemeklerimizin tanıtımına katkı sağlıyor. Ona teşekkür ederiz." diye konuştu.
- Edirne'de ortaokul öğrencileri mandalinanın raf ömrünü uzatan "doğal solüsyon" geliştirdi
Edirne'de ortaokul öğrencileri greyfurt çekirdeğiyle mandalinanın bozulmasını geciktirerek raf ömrünü uzatan "doğal solüsyon" geliştirdi. TÜBİTAK yarışması için Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu Ortaokulu'nda Fen Bilimleri Öğretmeni Hülya Kara danışmanlığında Pehlivan Bilim Takımı oluşturuldu. Öğrenciler mandalinanın raf ömrünü uzatmak için yapılan mumlama ve kimyasal işlemin sağlığa zararı üzerine araştırma yaparak bunu doğal yöntemlerle gerçekleştirmek için çalışma başlattı. Kimyasallar yerine doğal yöntemlerle meyvelerin raf ömrünü uzatmayı hedefleyen öğrenciler okulun laboratuvarında yaptıkları 8 haftalık çalışmayla "Greyfurt Çekirdeği Uçucu Yağının Mandalina Küflenmesi Üzerine Etkisi" projesini hayata geçirdi. Buhar damıtma yöntemiyle greyfurt çekirdeğinin yağını elde eden öğrenciler pH değerlerini de kontrol ederek mandalinaya uyguladı. Doğal solüsyonun mandalinanın raf ömrünün 2 hafta uzattığı belirlendi. Projeleriyle TÜBİTAK 2204-B 19. Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İstanbul Avrupa Bölge Finali'nde biyoloji alanında birincilik elde eden öğrenciler, çalışmalarını sürdürüp doğal solüsyonun sektörde kullanılmasını hedefliyor. Öğrencilerin hazırladığı projenin biyoloji alanında TÜBİTAK İstanbul Avrupa Bölgesi'ndeki yarışmada birinci olduğunu belirten Kara, "Biz bu projede meyvelerin raf ömrünü uzatmak için kimyasallar yerine doğal materyallerden de faydalanabileceğimizi göstermek istedik. Kimyasallar insan sağlığına çok zararlı. İnsan sağlığını gelecek nesillerde birçok hastalıklar bekliyor kimyasallar yüzünden. Biz de doğal yöntemlerle meyve sebzelerde raf ömrünü uzatmayı hedefledik." dedi. "Kontrol" ve "deney" grubu oluşturuldu Takımın üyesi 6. sınıf öğrencisi Alper Hüsamettin Erinmez de projede deney ve kontrol grubu oluşturduklarını anlattı. Laboratuvarda greyfurt çekirdeği uçucu yağından doğal solüsyon elde ettikten sonra mandalinaya uyguladıklarını anlatan Erinmez, şunları kaydetti: "8 hafta boyunca iki mandalinanın küflenme değerlerini ve pH değerlerini ölçerek değerlendirdik. Kabuğunu çevreleyecek şekilde solüsyon uygulanan deney grubunda 5. haftadan itibaren küflenme oluşmaya başlarken, kontrol grubunda 3. haftadan itibaren küflenme başlıyor." "Geri dönüşüm birçok alanda var" 6. sınıf öğrencisi Arda Batı ise projeyi geri dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla hazırladıklarını anlattı. Doğal ürünleri destekleyen projelerin insan sağlığına katkıda bulunduğunu ifade eden Batı, "Geri dönüşüm birçok alanda var. Biz de bu projemizde greyfurt çekirdeğini geri dönüştürerek meyvelerin raf ömrünü uzatan bir yol bulduk. Bu sayede hem ülke ekonomimize katkıda bulunacağız hem de doğamızı korumuş oluyoruz." ifadelerini kullandı. Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu Ortaokulu Müdürü Coşkun Ünlü de öğrencilerin birincilik elde ettiği projeyle bu ay sonunda Ankara'da yapılacak TÜBİTAK Bölge Finallerine katılacağını anlattı. TÜBİTAK yarışmalarının öğrencilere öz güven kazandırdığını dile getiren Ünlü, "Öte yandan yapılan projenin içeriğine baktığımızda ülkemize geri dönüşüm ve üretim anlamında katkıları olacağını düşünüyorum. Öğrencilerimizin ileride kendileri ve ülkemiz adına daha büyük çalışmalar yapacağını düşünüyorum." diye konuştu.
- Son üç papanın terzisi, dördüncüsünü giydirmeye hazırlanıyor
Katolik Kilisesi yeni liderini seçmeye hazırlanırken İtalyan terzi Raniero Mancinelli de hummalı şekilde dördüncü kez bir papayı giydirmeye hazırlanıyor. Papa Franciscus'un 21 Nisan'da vefatının ardından Katolik Kilisesi, 9 günlük yas döneminin sonunda 7 Mayıs'ta başlayacak Papalık Seçimleri (Konklav) için hazırlıklarını sürdürüyor. Konklav'ın sonucuyla yakından ilgilenen Vatikan'a komşu Roma'nın Borgo Pio Caddesi'ndeki terzi dükkanı da son günlerde çalışmalarını hızlandırdı. Bu terzi dükkanının en önemli özelliği, Katoliklerin son üç liderini giydirmiş olması. Ana parça cübbedir, sonra kuşak var" Yeni papanın giyeceği beyaz renkli birkaç parçadan oluşan kıyafetleri büyük, orta ve küçük olmak üzere 3 kalıpta hazırlayan terzi Mancinelli, açıklamalarda bulundu. Bugüne kadar Papa 2. Ioannes Paulus, Papa 16. Benediktus ve son olarak da Papa Franciscus'u giydirdiğini belirten Mancinelli, aralarında kendisini en çok zorlayanın Papa 2. Ioannes Paulus olduğunu söyledi. Mancinelli, "Çünkü o biraz... Nasıl diyelim, hafifçe topluydu. Dolayısıyla kumaş, biraz daha ağır, biraz daha dayanıklı olmak durumundaydı." dedi. Papaların kıyafetlerinde genelde ipek kumaştan yararlandıklarını kaydeden Mancinelli, bunun zorlayıcı olduğuna çünkü ipeği işleme tekniğinin ve giysinin diğer parçalarının iyi şekilde bir araya getirilmesinin önemine dikkati çekti ve "Ana parça cübbedir, sonra kuşak var." dedi. Kuşağın armasız olduğunu çünkü Papa Franciscus'un kuşağında asla arma istemediğini dile getiren Mancinelli, önceki papaların ise hep arma koydurduklarını söyledi. Mancinelli, bunlardan sonra da başa takılan, "zucchetto" olarak da bilinen beyaz takkenin geldiği, bunun da ipek ve rayon kumaştan üretildiği bilgisini verdi. Papalık cübbelerinin de her mevsim yünden yapıldığını anlatan Mancinelli, papaların kışın giydikleri paltoları de özel diktiklerini, üç bedende her vücut yapısına uygun, büyük, orta, küçük olacak şekilde yaptıklarını anlattı. "Beyaz renk çok hassastır, çabuk kirlenir" Terzi Mancinelli, papalık cübbesini hazırlarken düğmelerin de sabırla dikilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yakında başlayacak Papalık Seçimi'nde şimdiden kimin seçileceğini, dolayısıyla vücut ölçülerini tam bilmelerinin mümkün olmadığına işaret eden Mancinelli, bu nedenle ilk cübbeleri büyük, orta ve küçük kalıplarda çıkardıklarını dile getirdi. Mancinelli, "Tabii ki sonrasında doğrudan kişinin kendisine özel yapılır. Şimdiye kadar ürettiklerimiz aşağı yukarı genel kalıpta yani tam uyumlu olmayabilir ama olur. Yeni papa için özel olarak yenisini yapacağız." ifadelerini kullandı. İtalyan terzi, papaların adet üzere beyaz giydiğine ancak bunun çabuk kirlendiğine dikkati çekerek, "Beyaz renk çok hassastır, çabuk kirlenir. O yüzden fazla sayıda üretmek gerekir." dedi. "Papaya iyi bir cübbe dikmek kaç gün gerekir?" sorusu üzerine Mancinelli, "Güzel bir cübbe dikebilmek için dört gün gerekebilir." yanıtını verdi.
- Üniversiteli Büşra, okuldan arta kalan zamanlarında çiftçilik yapıyor
Tekirdağ'da, peyzaj mimarlığı öğrencisi Büşra Solak, okuldan arta kalan zamanlarında tarlada çalışıp hayvanlarla ilgilenerek hem üretime katkı sağlıyor hem de gençleri tarım ve hayvancılığa teşvik etmek için sosyal medyada paylaşımlar yapıyor. Karacakılavuz Mahallesi'nde ikamet eden Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı birinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Solak, doğayla iç içe yaşamaktan mutluluk duyuyor. Üniversitedeki derslerinin ardından mahallesine dönen Solak, şalvarını giyip tarım ve hayvancılıkla uğraşan ailesine yardım ederek, inek ve koyunların bakımını üstleniyor, tarladaki işlerle ilgileniyor. Ahır ve tarladaki işlerini tamamladıktan sonra babasına kereste dükkanında da yardım eden Solak, köy yaşantısına ilişkin çektiği videolar ve fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşarak gençleri tarım ve hayvancılığa yönlendirmeyi hedefliyor. "Doğada huzur buluyorum" Büşra Solak, doğada huzur bulduğunu söyledi. Doğayla iç içe olmanın kendisini mutlu ettiğini ifade eden Solak, "Sabah okula gidiyorum. Bazen öğlen dersim bitiyor, geliyorum. Tarladaki işleri hallediyorum, hayvanlara bakıyorum. İnekleri salıyorum, koyunları besliyorum. Sonra babama yardım ediyorum. Her türlü işe yardımcıyım." dedi. Solak, bütün işleri severek yaptığı için yorulduğunu hissetmediğini dile getirdi. Sosyal medya paylaşımlarıyla da gençleri köy hayatına özendirmeye çalıştığını anlatan Solak, "Sosyal medya paylaşımlarıma da insanlar çok güzel dönüşler sağlıyor. Herkes çok beğeniyor. Takipçilerim de köydeki insanlar da çok güzel dönüşler yapıyor. İnsanların güzel dönüşleri beni çok mutlu ediyor. Köy hayatını herkese tavsiye ederim. Toprakla uğraşmak çok güzel, köyde yaşamak çok güzel. İşlerden bazen yorulduğumuz da oluyor tabii ki ama keyif alıyorsun, sonuç olarak köydesin. Günün sonunda yorulsan da yorgunluğun geçiyor." ifadelerini kullandı. Solak, ilk hedefinin üniversiteyi tamamlamak olduğunu, sonraki planlamasını henüz yapmadığını sözlerine ekledi.
- İşitme engelli Batuhan, resim yeteneğiyle yurt dışındaki 15 üniversiteden kabul aldı
Eskişehir'de doğuştan işitme engelli olan ve 1,5 yaşında geçirdiği biyonik kulak ameliyatıyla sağ kulağına işitme cihazı takılan lise 12. sınıfı öğrencisi Batuhan Kayatepe, resimdeki yeteneğiyle yurt dışındaki 15 üniversiteden kabul almayı başardı. Kendisi gibi işitme engelli olan seramik öğretmeni ile mimar babanın tek çocuğu olarak 2006'da dünyaya gelen Kayatepe, sanatla iç içe bir ortamda büyüdü. Küçük yaşlardan itibaren resim yapmaya başlayan Kayatepe, ilk ve ortaokul yıllarında Türkiye genelinde ve uluslararası düzeyde düzenlenen resim yarışmalarında dereceler elde etti. Ankara başta olmak üzere farklı şehirlerde karma sergilere katılan Kayatepe, eğitim gördüğü okulda da ilk kişisel sergisini açtı. Resim ve tasarım alanlarında aldığı ödüllerle yurt dışında eğitim almak için üniversitelere başvuruda bulunan Kayatepe'nin bu isteği, aralarında "University of the Arts London", "Pratt Institute" ve "School of the Art Institute of Chicago"nun da bulunduğu 15 üniversiteden kabul gördü. Eskişehir'de özel bir lisede eğitimine devam eden Kayatepe, bir yandan da Uluslararası Bakalorya (IB) programı kapsamında İngilizce öğreniyor. "Hangi burs yeterli olursa, üniversite tercihimi ona göre yapacağım" Batuhan Kayatepe, AA muhabirine, kuru kalem çalışmalarına özel ilgi duyduğunu ve çizim tarzını zamanla çeşitlendirdiğini söyledi. Önceleri sadece portre üzerine çalıştığını belirten Kayatepe, "Artık manzara, hayvan, doğa, aklıma ne geldiyse, ilham aldığım neyse onu çiziyorum." dedi. Kayatepe, anne ve babasının da kendisi gibi işitme engelli olduğunu anlatarak, "Annemin söylediğine göre birkaç aylıkken kalem tutmaya başlamışım ve o kalemi hiç bırakmamışım. Kendimi kursa gitmeden, annemi ve babamı örnek alarak, kitaplardan araştırarak geliştirdim." diye konuştu. Teknolojinin gelişmesiyle klasik sanat anlayışının dönüşüm geçirdiğini vurgulayan Kayatepe, üniversite eğitiminde bu alana yönelmek istediğine dikkati çekti. Kayatepe, üniversite eğitimini yurt dışında almak için girişimlerde bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Yurt dışındaki 15 üniversiteden kabul aldım. Onlardan birine gitmek istiyorum. Bazıları dünya sanat sıralamasında ilk 15'te yer alıyor. İlk başta grafik tasarımı okumak istiyordum ancak artık yapay zeka, grafik tasarımın yerini almaya başladı. Şu an enstalasyon, oyun tasarımı, UX ve UI tasarımları arasında kararsızım. Kabul aldığım üniversitelerden henüz hangisini seçeceğime karar vermedim. Gelen burs miktarlarına göre seçim yapacağım. ABD'den burs kazandım fakat benim için yeterli değil. Avrupa'daki burslara da başvuracağım. Hangi burs benim için yeterli olursa, üniversite tercihimi ona göre yapacağım." Engellilere de çağrıda bulunan Kayatepe, "Ben de herkes kadar iyi iş çıkarabiliyorum. Bence hiçbir farkımız yok. O yüzden işitme engelliler kendilerini diğer insanlardan eksik hissetmemeleri gerekiyor. En az onlar kadar siz de varsınız, hatta daha başarılı bireyler olarak bu toplumda yer alabilirsiniz." ifadelerini kullandı.
- Balıkesirli saatçi 7 metrekarelik dükkanından tekvando sayesinde dünyaya açıldı
Balıkesir'de 33 yıldır 7 metrekarelik dükkanında saat tamirciliği yapan İsmail Kökçü (52), oğlunu motive etmek için 2008'de başladığı tekvando sporunda Türkiye'nin yanı sıra 18 ülkede şampiyonalara katılıp çok sayıda madalya kazandı. Balıkesir Yeni Çarşı'daki dükkanında 1992 yılından beri saatçilik yapan Kökçü, 2008'de tekvandoya götürdüğü oğlunu motive etmek için kendisi de aynı spora başladı. Oğlunun tekvandoyu bırakmasına rağmen kendisi devam eden Kökçü, 2011'den itibaren "Poomsae" kategorisinde şampiyonalara katılarak birçok başarıya imza attı. Son 14 yılda Türkiye'nin farklı kentlerinde düzenlenen turnuvalarda çok sayıda madalya kazanan Kökçü, milli takım formasıyla 18 ülkede mücadele etti. İsmail Kökçü, 16 Nisan'da da Estonya'nın Tallinn şehrinde düzenlenen Avrupa Tekvando Poomsae ve Para Poomsae Şampiyonası'nda erkekler 51-60 yaş kategorisinde ikinci olarak madalyayla döndü. Gündüzleri dükkanında saat tamirciliği yapan Kökçü, akşamları ise Balıkesir Şehit Turgut Solak Spor Salonu'nda hem tekvando antrenörlüğü yapıyor hem de kendi yarışlarına hazırlanıyor. Aynı zamanda Türkiye Tekvando Federasyonu Balıkesir İl Temsilcisi de olan Kökçü, gelecek yıl düzenlenecek dünya şampiyonasında birinci olmayı hedefliyor. "Türk'e 'imkansız' de otur seyret" Kökçü, Türkiye'yi Avrupa'da temsil edip Türk bayrağını gururla taşıdığı için mutlu olduğunu söyledi. Gençlere örnek olmaya çalıştığını belirten Kökçü, "Ben bu yaşta Avrupa'da dereceler alabiliyorken gençler daha iyisini başarabilir. Onlara bir rol model, bir yol açmayı hedefliyorum." dedi. Kökçü, aynı zamanda antrenörlük yaptığını ve çok sayıda sporcu yetiştirdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yurt dışında yarışan sporcularımız var. Benim dünyam 7 metrekareden oluşuyor. Tekvando beni o 7 metrekareden dünyaya açtı ve insanlara, topluma yararlı bir şeyler yapabileceğime inandırdı. Aslına bakarsanız saatçilik de tekvando da bir sanat. İkisi de ince işçilik gerektiriyor. Ben saat tamirine oturduğumda nefes almadan çalışırım. Son dönemde özellikle 'Poomsae' kategorisinde yeni federasyon başkanımız Bahri Tanrıkulu bizlere çok destek verdi. Turnuvaya tam takım olarak gittik ve madalya almayan çok az sporcumuz oldu. Türk'e 'inanılmaz' de otur seyret. Biz inandık ve başardık." Melis Beyza Kökçü: "Babam turnuvalara gittiğinde dükkanı bana emanet ediyor" Kökçü'nün kızı Melis Beyza Kökçü de babasıyla gurur duyduğunu dile getirdi. Babasını çok sevdiğini anlatan Kökçü, şöyle konuştu: "Küçüklüğümden beri babam eve sürekli farklı madalyalarla geliyor. Geldiği yerlerden bana bazen hediye bir şey alamasa bile madalyasını özellikle bana takardı. Buna çok sevinirdim. Kendimi çok şanslı ve gururlu hissediyorum. Babam turnuvalara gittiğinde dükkanı bana emanet ediyor. Babamla iletişim halinde oluyoruz. Dükkana kargolar geldiğinde gidip onları alıyorum. Müşterilerle ilgileniyorum. Saatleri tamir ediyorum." Kökçü'yü tebrik etmek için yanına gelen 35 yıllık arkadaşı İrfan Günsay da "İsmail bu işe çok emek verdi, şu anda çok iyi yerlere geldi. İnşallah daha iyi yerlere gelir. Madalya aldığı için biz de çok mutlu olduk. Onun yaşadığı bütün sürece şahidim, çok mutlu olduk." dedi.
- Kars'ta üniversite mezunu kadın devlet desteğiyle besici oldu
Kars'ta Tarım ve Orman Bakanlığının hibe desteğiyle üniversite mezuniyetinin ardından 4 büyükbaş hayvan satın alan 25 yaşındaki Hilal Erben, hayvan sayısını 3 yılda 11'e çıkarttı. Merkeze bağlı Hacıveli köyünde yaşayan Erben, Atatürk Üniversitesi Laborant ve Veteriner Sağlık Programı'ndaki mezuniyetinin ardından 2022'de Tarım ve Orman Bakanlığının "Kırsal Kalkınmada Uzman Eller Projesi"ne başvurdu. Bakanlık tarafından projesi kabul edilen Erben, verilen 100 bin lira hibe desteğiyle 4 simental cinsi büyükbaş hayvan satın aldı. Hayvan sayısını 3 yılda 11'e çıkararak süt üretimine başlayan Erben, yaşadığı evin yanındaki ahırda hayvanların bakım ve beslemesini yapıyor. Aldığı eğitim sayesinde hayvanlarına hem veterinerlik hem de bakıcılık yapan Erben, hayvanlarından dünyaya gelen buzağıları da gözü gibi koruyor. Hacıveli köyündeki ilk kadın girişimci olan Erben, örnek çalışmasıyla şimdi 10 kadının daha işletme kurmasına vesile oldu. Hilal Erben, proje kapsamında aldığı 4 simental cinsi hayvan varlığını 11'e çıkarttığını, 2023'te yaşanan şap hastalığına yakalanan hayvanlarının zarar görmesine rağmen mesleği severek yaptığını söyledi. Besicilikte zaman zaman zorluklar yaşadığını anlatan Erben, "Köy ve doğayı çok fazla seven bir insanım. Okulda aldığım eğitimi sahada uygulamayı tercih ettim. Pratik ile teoriği birleştirip ortaya güzel bir hayvancılık çıkartmak istedim. Hayvancılığın kör düzen değil de akıllı bir sistemle yapılması lazım." dedi. "Kendime ait bir marka kurmak istiyorum" Kendine özgü köy ürünleriyle ilgili marka kurmayı amaçladığını dile getiren Erben, şöyle devam etti: "40 başlık yeni bir ahır yaptık. Hayvancılığı büyütmek ve kendime ait bir marka kurmak istiyorum. Kuracağım markayla köy ürünlerini organik bir şekilde, tüketicilere de sosyal medyadan videolar paylaşarak nasıl yaptığını göstermek istiyorum. Doğadaki bitkileri çok iyi biliyorum, buradaki bitkilerle süt ürünlerini birleştirerek, ortaya peynir türleri çıkartmak istiyorum. Hayvancılığı geliştirip köyümdeki kadınları bu alanda kendilerini geliştirmelerini istiyorum. Köyümüzde ilk kadın girişimci benim, benden sonra 10 kadın da işletme aldı." İl Tarım ve Orman Müdürü Enver Aydın da "Kırsal Kalkınmada Uzman Eller Projesi"yle Kars'ta 15'i büyükbaş, 4'ü küçükbaş ve 5'i de arıcılık olmak üzere 24 projeye destek verdiklerini belirterek, "İlimizde desteklemiş olduğumuz projelerin tamamında çiftçilerimiz işletmelerini büyüttüler ve geçim kaynağı haline getirdiler." ifadesini kullandı.