top of page

Başarı Hikayesi: Dededen Toruna Uzanan Lezzet İmparatorluğu — Cem Yaylacık ve Cihan Et

Bir lezzet hikâyesi düşünün... Temeli 1920’lerde atılan, 1956’da Altındağ Kasabı ile ete hayat veren ve bugün İzmir’in en güvenilir markalarından biri hâline gelen bir başarı öyküsü… İşte Cem Yaylacık ve kurduğu Cihan Et tam da böyle bir hikâyenin günümüzdeki temsilcisi.

ree

Cihan Et’in temelleri aslında üç kuşak önceye, dedeleri Ekrem Yaylacık’ın İzmir Altındağ’da açtığı ilk kasaba dayanıyor. Yıllar içinde bu aile, etin sadece bir ürün değil; emek, bilgi ve dürüstlükle yoğrulmuş bir zanaat olduğuna inanarak büyüdü. 2004 yılında, bu köklü mirası geleceğe taşıma görevi Cem Yaylacık’ın omuzlarına yüklendi. Henüz genç yaşta babası Nevzat Yaylacık ile birlikte kurduğu Cihan Et, bugün et sektörünün en çok konuşulan markalarından biri hâline geldi.


Başlangıçta küçük bir üretimle yola çıkan Cem Yaylacık, “çiftlikten sofraya” anlayışını sadece bir pazarlama sözü değil, bir felsefe olarak benimsedi. Hayvanların nasıl beslendiğinden, etin nasıl işlendiğine; hangi parçanın hangi yemekte kullanılacağına kadar tüm süreci kontrol altında tutan bir sistem kurdu. Bu titizlik sayesinde kısa sürede İzmir halkının güvenini ve damak zevkini kazandı.


2017 yılında Osmanlı Grup ile yapılan ortaklık, Cihan Et’e sadece et satışı değil, restoran işletmeciliği alanında da yeni bir soluk kazandırdı. Bornova açılan lokanta, Altındağ perakende satış mağazası kısa sürede aylık 20 bini aşkın müşteriyi ağırlayan bir gastronomi markasına dönüştü. Steaklerden tandıra, füme etlerden manda sütlü sütlaca kadar genişleyen menüsüyle, damakta unutulmaz bir tat bırakan bir deneyim sundular.

ree

Yalnızca et üretip sunmakla kalmayan Cem Yaylacık, Cihan Et’i bir gastronomi deneyim alanına dönüştürmeyi başardı. Restoranlarında sadece doymak için değil; kaliteli, özenli ve güvenli bir sofrada buluşmak için gelen müşteriler, işletmenin sadık müdavimlerine dönüştü. Menüler, geleneksel Türk damak tadını çağdaş sunumlarla buluşturarak, yemeği bir “anıya” çeviriyor.


Cem Yaylacık’ın vizyonu ise yalnızca lezzetle sınırlı değil. O, üretimin her aşamasında şeffaflığa ve sürdürülebilirliğe inanıyor. Hayvanların sağlıklı koşullarda yetiştirildiği kendi çiftliklerinde, doğaya ve hayvana saygı esas alınıyor. Katkı maddesi kullanılmadan hazırlanan sucuk, salam ve sosis ürünleri; bugünün bilinçli tüketicisinin en çok takdir ettiği değerlerden biri hâline gelmiş durumda.


Ayrıca mutfak ekibi ve kasap kadrosu, sadece çalışan değil; bu ailenin bir parçası. Cem Yaylacık, “Bizde herkes etin hikâyesini bilir. Nereden geldiğini, nasıl işlendiğini... Bu da bizim farkımız,” diyerek takım ruhunu vurguluyor.


Cihan Et, özellikle pandemiden sonra artan “güvenli gıda” arayışına da örnek bir yanıt oldu. Et ürünlerinin kaynağı, işlenme biçimi ve hijyen standartları konusunda sağladığı şeffaflık, markanın halk nezdindeki güvenini daha da pekiştirdi.


Bugün, şubeleri dolup taşarken, yurt dışı yatırım teklifleri de masada. Ancak Cem Yaylacık’ın hedefi hızlı büyümek değil; istikrarlı ve kaliteli bir büyüme ile gerçek bir dünya markası hâline gelmek.


Cihan Et’in başarısı, bir sermaye hikâyesi değil; değer, sadakat ve emekle örülmüş bir mirasın yeniden inşası. Cem Yaylacık da bu mirası yalnızca taşıyan değil, geleceğe taşıyan kişi olmayı başardı.


Ve bugün, her yeni şube, her yeni müşteri ve her memnun sofra; bu hikâyenin bir parçası…


Çünkü Cihan Et’in özeti şu cümlede gizli:

“Etin kültürünü bilen kazanır.”

 
 
 

Yorumlar


bottom of page