"" için 347 öge bulundu
- Türkiye'nin "Toprak Dede"si Hayrettin Karaca, vefatının beşinci yılında anılıyor
Türkiye'nin "Toprak Dede"si, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, vefatının beşinci yılında yad ediliyor. Hayatını toprağın, suyun, yeşilin, bitkilerin korunmasına adayan Karaca, gerek fikirleri gerekse uyguladığı projelerle "sürdürülebilir doğa" şuurunu oluşturan öncülerden biri olarak Türk insanına ilham vermeye devam ediyor. 1922'de Hocazade Halil Efendi ve Zehra Hanım'ın çocuğu olarak Bandırma'da dünyaya gelen Karaca, liseyi bitirdikten sonra ailesinin triko örme işinin başına geçti. Şirketi, Türkiye'nin en başarılı sanayi kuruluşlarından biri haline getiren Karaca'nın doğa sevgisi de gençlik yıllarında başladı. 50'li yaşlarında Türkiye'nin ilk özel arboretumunu (ağaç parkı) kuran Karaca, yurt içi ve yurt dışı ziyaretlerinde tohumlar topladı. Türkiye'de yaşanan çölleşmenin farkına varan Karaca, şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezerek toprak ve doğa bilincini başta çocuklar olmak üzere herkese aşıladı. Karaca, çevre ve doğa girişimlerini sanayici arkadaşı Nihat Gökyiğit'le beraber 1992'de TEMA Vakfını kurarak kurumsallaştırdı. TEMA ile birlikte erozyon tehlikesini ülkenin gündemine sokan Karaca, ağacı ve ormanı yeniden sevdirdi ve doğaya farklı bir gözle bakılmasını sağladı. Hayatının sonuna kadar çevre bilincinin oluşması için girişimlerini sürdüren Karaca, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü, Doğru Yaşam Ödülü ve Birleşmiş Milletler Orman Kahramanı gibi ödüller aldı. Doğanın korunması amacıyla Anadolu'yu karış karış gezen Karaca, 20 Ocak 2020'de 97 yaşında hayata gözlerini yumdu. Arkasında 1 milyonun üzerinde gönüllüsü olan TEMA Vakfının yanı sıra Türkiye'nin gen koruma merkezi sayılabilecek çalışmalar bırakan Karaca, gelecek nesillere doğa koruma çalışmalarında motive kaynağı olmaya devam ediyor. "Gezegende az iz bırakarak nasıl yaşarım"ı kurgulamaya çalıştı TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hayrettin Karaca'nın, doğanın korunmasında paha biçilmez emeği ve katkısı olduğunu söyledi. "Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz" ifadelerini çok değerli bulduğunu belirten Ataç, "Doğayla başa çıkmak mümkün değil. Yapacak tek şey onunla uyumlu yaşamak ve onun sınırlarına saygı gösterip yaşam biçimimizi ona göre ayarlamak. Hayrettin Bey'in de bütün felsefesi bunun üzerine kuruluydu aslında. Doğayı çok izlerdi, çok yakından bakardı, çok okurdu. O gördüklerini de kendi hayatının içine alırdı. Söylediğini yapmak, yaptığını söylemek çok önemlidir. Hayrettin Bey'de bunu çok görürdünüz. Net bir şekilde Gandhi'den çok etkilenmişti, sözlerini çok sık kullanır, onun gibi yaşar, onun öykülerini anlatırdı. Çok özel bir insandı. İyi ki bu dünyadan, bu ülkeden geçti." dedi. Hayrettin Karaca'nın, arboretumu kurarken, soyları tükenme ihtimali olan bitkileri korumak için 400 bin kilometre yol yaptığını kaydeden Ataç, köy köy dolaştığı sırada bir çocuğun Karaca'ya "Erozyon Dede" diye bağırdığını, sonradan bu yakıştırmanın "Toprak Dede"ye dönüştüğünü anlattı. Karaca'nın ülkeye ve TEMA'ya çok büyük miras bıraktığını ifade eden Ataç, bu mirasın yükünün ve kendileri üzerindeki sorumluluğun çok ağır olduğunu vurguladı. Hayrettin Karaca'nın "Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın", "Sana can verenleri yaşatacaksın" sözleriyle doğaya saygılı yaklaşılmasının mesajlarını verdiğini aktaran Ataç, şunları kaydetti: "Son dönemlerinde hiçbir şey aldıramazdık üstüne. Delikli kazaklarıyla dolaşırdı, ayakkabılarına pençe yaptırırdı. Parası olmadığından değil. Bunlar, hep onun yaşamı nasıl gördüğünü ve 'gezegende az iz bırakarak nasıl yaşarım'ı kurgulamaya çalıştığını anlatırdı. Düşünün, bizden başka arkasında organik atık bırakan bir canlı daha yok. O da bunu anlatmak için her yolu denerdi." Türkçenin korunmasına da büyük önem verdi TEMA Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk ise Karaca ile 1982-1983 yıllarında orman mühendisliği öğrencisiyken tanıştığını anımsatarak, "Hayrettin Bey'in 'Toprak Dede' ismini almasındaki en büyük etken bence erozyonun ne kadar büyük, yaygın bir sorun olduğunu ve topraklarımızı yok ettiğini, topluma en iyi anlatan önderlerden biri olmasıydı." diye konuştu. Öztürk, "Her bir yağıştan sonra, o akan derelerin nehirlerin rengi değiştikçe o giden toprağa üzülürdü. Bunu da hep dile getirdi. 'Herkes sel bastı, şuralarda şu kadar zarar oldu diyor ama hiç kimse giden toprağı görmüyor' derdi ve bunu çok büyük bir üzüntüyle dile getirirdi. Toprağın tüm dünyadaki karasal yaşamın temeli olduğunu o biliyordu." ifadesini kullandı. Karaca'nın hem mesajlarıyla hem davranışlarıyla doğayı korumak için ne yapılması gerektiğini halka anlatmaya çalıştığını vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "O, üzerindeki eski kırmızı kazağı yıllarca giyip kullanarak, 'param var ama almaya hakkım yok' diyerek, tüketimi teşvik etmenin aksine engelleyerek, daha az tüketerek doğaya olan yükümüzü azaltacağımızın örneğini sergiledi. Ekosistemin çalışmasındaki en önemli unsur toprak. Toprak da yaşayan bir ekosistem içerisinde milyonlarca canlıyı barındıran bir ekosistem. Söylediği şuydu. 'Yaşamak istiyor musun? O zaman sana yaşam verenleri yaşatacaksın'. Ekosistemin işleyişini bundan daha öz anlatan bir şey olamaz. Bu bir düşünürün, çok okumanın, çok bilginin işi." Hikmet Öztürk, Hayrettin Karaca'nın aynı zamanda Türk dili savunucusu olduğunu ve Türkçenin korunmasına büyük önem verdiğini sözlerine ekledi.
- Türkiye'den geçen yıl 9 milyar 495 milyon dolarlık tekstil ihracatı yapıldı
Türk tekstil sektörü, 2024 yılında 9 milyar 495 milyon 379 bin dolar ihracat gerçekleştirdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerinden derlediği bilgilere göre, tekstil ve hammaddeleri sektörü 2024 yılında 207 ülke ve serbest bölgeye ürün sattı. Sektör ihracatçıları, 2 milyon 449 bin 416 ton ürün karşılığında 9 milyar 495 milyon 379 bin dolar gelir elde etti. En çok gelir 5 milyar 938 milyon 429 bin dolarla kumaştan kazanılırken, kumaşları 2 milyar 382 milyon 728 bin dolarla pamuk ve 1 milyar 174 milyon 222 bin dolarla elyaf izledi. İplikte artış görüldü Miktarda yüzde 12, değer bazında ise yüzde 5 ile en çok artış iplikte görüldü. İplik kalemleri içerisinde ise en fazla tercih edilen ürün 677 milyon 44 bin dolarla miktarda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36'lık artış gösteren pamuk ipliği oldu. En fazla dış satımı 3 milyar 584 milyon 826 bin dolarla Avrupa Birliği ülkelerine yapılırken, sektör ihracatında ilk sıradaki ülke 739 milyon 585 bin dolarla İtalya oldu. İtalya'yı 533 milyon 689 bin dolarla İngiltere ve 473 milyon 370 bin dolarla İspanya izledi. Yeşil ve dijital dönüşüm süreci hızlandırılacak TİM Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Fikret Kileci, AA muhabirine, bu yıl yapılan ihracat başarısının Türk tekstil sektörünün küresel rekabetteki gücünü bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi. Söz konusu başarıyı sürdürülebilir kılmak ve pazardaki payı kaybetmemek adına sektördeki yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Kileci, şunları kaydetti: "Bu geniş pazar yelpazesinde sektörün, çevre dostu üretim süreçlerine yatırım yapması, yeşil üretim odaklı iş modeline geçilmesi ve sürdürülebilirlik ilkelerinin benimsenmesi, gelecekteki rekabet gücünü pekiştirecektir. Sektörde beşeri sermayenin etkin bir şekilde kullanılması ve dijital yetkinliklerin artırılması kritik öneme sahiptir. Çalışanlarımızın dijital becerilerinin geliştirilmesi ve inovasyon kültürünün desteklenmesi, sektörün geleceğini güvence altına alacak önemli adımlar olacaktır."
- Manisa'da liseliler hurda malzemelerden güneş enerjisiyle çalışan elektrikli otomobil geliştirdi
Manisa'nın Selendi ilçesinde lise öğrencileri, hurda malzemeleri kullanarak güneş enerjisiyle çalışan elektrikli otomobil tasarladı. Selendi Anadolu Lisesi'nde eğitim gören bir grup öğrenci, danışman öğretmeni Mehmet Nadir Kavruk'un desteğiyle elektrikli otomobil yapmak için proje geliştirdi. Yaklaşık 3 ay süren çalışmaların ardından tasarlanan ve hurda malzemelerin kullanıldığı otomobil, güneş enerjisinden sağlanan elektrikle çalışıyor. Söz konusu otomobil 35 kilometre menzil ve 9 kilometre hıza ulaşabiliyor. Kaymakam Tarık Safa Kahveci, öğrencilerin tasarladığı otomobiliyle test sürüşü gerçekleştirerek ilçe turu attı. Kahveci, gazetecilere, elektrikli otomobilin beğendiğini belirterek, "Öğretmen ve öğrencileri tebrik ediyorum. Ekip ruhuyla çalışılarak güzel bir eseri ortaya çıkarmışlar." dedi. Okul Müdürü Gökhan Gümüş ise desteklerin sağlanmasıyla daha iyilerini yapabileceklerini vurgulayarak, öğrencileri tebrik etti.
- Sakarya'da baba oğul "şampiyon kanaryalar" yetiştiriyor
Sakarya'da 49 yıl önce kuşlarla ilgilenmeye başlayan Bahattin Geyve, oğluyla "şampiyon kanaryalar" yetiştiriyor. Adapazarı ilçesinde oturan 72 yaşındaki işçi emeklisi Geyve, 49 yıl önce hediye edilen kuşla yetiştiriciliğe başladı. Evinin bodrum katında kuş yetiştiren Geyve'nin uğraşına, sonraki yıllarda oğlu da dahil oldu. Bodrumun zarar görmesi nedeniyle kuşları bir süre evin odasında besleyen Bahattin ve Cüneyt Geyve, daha sonra çatı katında kuşlar için özel alan yaptı. "Phaeo Kırmızı Mozaik" ve "İspanyol Larget" ırkından yaklaşık 50 kuşu bulunan baba ve oğlu, 1990'lı yıllardan itibaren katıldıkları ulusal ve uluslararası müsabakalarda çeşitli dereceler elde etti. Baba oğlun üst soylarıyla yetiştirdiği "İspanyol Larget" ırkı kanarya, 18-27 Ocak'ta Portekiz'de düzenlenecek, Türkiye'nin yanı sıra 50'nin üzerinde ülkeden kuşların duruş ve tüy yapısına göre değerlendirileceği 72. Dünya Şampiyonası'nda birincilik için yarışacak. "Hedefimiz dünya şampiyonluğu" Bahattin Geyve, oğlunun yavruyken keşfettiği kuşları yarışmalara hazırladıklarını söyledi. Kuşlarla ilgilenmekten keyif aldığını dile getiren Geyve, "Kuşlar benim hayatım. Anlatılmaz, yaşamak gerekiyor. Emekliyim, öğlene kadar torunlarla ilgileniyorum, öğleden sonra kuşlarla vakit geçiriyorum." dedi. Metalurji ve malzeme mühendisi Cüneyt Geyve de yoğun emek vererek kuşları yarışmalara hazırladıklarını belirtti. Çeşitli yarışmalarda elde ettikleri derecelere, yenilerini eklemek istediklerini anlatan Geyve, Portekiz'de düzenlenecek şampiyonaya ilişkin şunları kaydetti: "Kuşun belli bir disipline ihtiyacı var. Duruş kuşu olduğu için yarışma kafesinde belirli antrenmanlar veriyoruz. Sakin olması gerekiyor, bunu da kafesin içinde yanımızda tutarak sağlıyoruz. Tüylerinin parlak, egzersizinin iyi olması lazım. Bu şekilde vitaminlerini ve besinlerini vererek kuşumuzu hazırladık. Şu an kondisyonu gayet iyi. Umarım sağlıklı şekilde gidip derece alıp gelir. Ailesinde dünya şampiyonları var. Zaten soy takibi yaparak bu seviyeye geldik. Hedefimiz dünya şampiyonu olmak. İspanya'ya ait kuş bakıyoruz. Özellikle Portekiz'de derece almak bizim için gurur verici olur." Geyve, ilerleyen süreçte, yetiştirdikleri "Phaeo Kırmızı Mozaik" cinsi kuşlarla da yarışmalara katılmak istediklerini sözlerine ekledi.
- Başarıya Yüzerken İş Dünyasına Dalmak: Güven Duvan’ın İlham Veren Hikayesi
Sudan Çıktı, İş Dünyasında Zirveye Oynuyor. Türkiye’nin gurur kaynağı olan rekortmen milli yüzücümüz Güven Duvan, sadece spor kariyeriyle değil, iş dünyasındaki başarılarıyla da ilham veriyor. 50 metre sırtüstü kategorisinde uzun yıllar Türkiye rekorunu elinde bulunduran ve Galatasaray yüzme takımında profesyonel olarak sporculuk yapan Duvan, Türkiye'yi ulusal ve uluslararası yarışmalarda temsil etti. Yüzme kariyerindeki üstün başarılarıyla Türkiye yüzme tarihinde önemli bir yere sahip olan Duvan, suyun dışındaki hayatında da başarıya kulaç atmaya devam ediyor. Şimdi ise iş dünyasında adından söz ettirerek Edirne'nin önde gelen girişimcileri arasında yer alıyor. Spordan İş Dünyasına: Başarıya Giden Yol Spor kariyerinden elde ettiği disiplin, odaklanma ve azim, Duvan’ın iş dünyasında da başarıyı yakalamasında büyük bir etken oldu. Sporda olduğu gibi, girişimcilik dünyasında da hedeflerine ulaşma konusunda kararlılıkla ilerliyor. Duvan, iş hayatındaki yükselişinde sporda kazandığı liderlik becerilerini ve takım çalışmasına dayalı deneyimini aktif bir şekilde kullanıyor. Türkiye Yüzme Federasyonu Yönetim Kurulu’nda başkanvekili olarak görev yapan Duvan, sporun getirdiği vizyonu iş dünyasına taşıyarak, her iki alanda da aktif rol oynuyor. Edirne’ye Değer Katan Girişimci Güven Duvan için doğup büyüdüğü Edirne, yalnızca bir şehir değil, köklerine ve tarihine sahip çıktığı bir miras. Edirne'yi geliştirmek, turizmde hak ettiği yere taşımak ve şehri ulusal çapta daha fazla tanıtmak amacıyla büyük projelere imza atan Duvan, yerel değerlere sahip çıkan bir girişimci olarak tanınıyor. Onun için girişimcilik, ticari bir faaliyet olmanın ötesinde, şehrine ve kültürel mirasına katkıda bulunmanın bir yolu. Edirne’nin Kalbinde Lezzet Durağı: Ponsetya Seafood Cuisine Güven Duvan’ın en dikkat çeken projelerinden biri, Edirne’nin gastronomi dünyasında önemli bir yere sahip olan Ponsetya Seafood Cuisine. Bu restoran, sadece deniz ürünleri üzerine değil, aynı zamanda Edirne ve Trakya’nın yerel tatlarını öne çıkaran bir lezzet durağı olarak biliniyor. Yöresel ve coğrafi işaretli ürünlere büyük önem veren Duvan, restoranında kullanılan malzemeleri büyük bir özenle seçiyor. İpsala’nın ünlü pirinçleri, Edirne bağlarından gelen kaliteli şaraplar ve Trakya’nın doğallığıyla ünlü ürünleri, Ponsetya Seafood Cuisine’in mutfağında baş köşede yer alıyor. Ponsetya Seafood Cuisine, Edirne’nin gastronomi haritasında önemli bir yere sahip. Misafirlerine sunduğu deniz ürünlerinin yanı sıra, Trakya’nın eşsiz lezzetlerini bir araya getirerek hem bölgesel hem de ulusal çapta bir marka haline geldi. Duvan, bu girişimiyle yalnızca restoran işletmeciliği yapmıyor, aynı zamanda yerel kültürü ve mutfak değerlerini tanıtarak Edirne'nin turizm potansiyelini de artırıyor. Cavit Duvan Prestige Hotel: Aile Geleneği, Prestijli Hizmet Güven Duvan’ın liderlik ettiği bir diğer önemli proje ise Cavit Duvan Prestige Hotel. Edirne’nin en prestijli otellerinden biri olan bu aile işletmesi, konaklama sektöründe bölgeye büyük katkılar sunuyor. Otel, şehre gelen turistler ve iş insanları için lüks ve konforu bir araya getirirken, aynı zamanda Edirne’nin tarihi ve kültürel zenginliklerini tanıtan bir marka olma yolunda ilerliyor. Güven Duvan’ın vizyoner bakış açısı ve sporculuktan getirdiği disiplini, otelin hizmet kalitesine de yansıyor. Otel, bölge ekonomisine istihdam sağlamanın ötesinde, Edirne’yi ziyaret edenlerin unutulmaz bir konaklama deneyimi yaşaması için sürekli kendini yenileyen bir yapıya sahip. Misafirlerine sunduğu yüksek standartlardaki hizmet anlayışı, Cavit Duvan Prestige Hotel’i Edirne’nin en çok tercih edilen otellerinden biri haline getirmiş durumda. Yerelden Küresele: Güven Duvan’ın Vizyonu Güven Duvan’ın başarıları, yalnızca Edirne ile sınırlı kalmıyor. Girişimlerinde Edirne ve Trakya’ya bağlı kalarak, bölgenin kültürel ve gastronomik zenginliklerini ulusal ve uluslararası alanda tanıtmayı hedefliyor. Onun için girişimcilik, bir yandan yerel değerlere sahip çıkmak, diğer yandan bu değerleri küresel arenada tanıtarak fark yaratmak demek. Duvan, Edirne’nin tarihini, lezzetlerini ve misafirperverliğini Ponsetya Seafood Cuisine ve Cavit Duvan Prestige Hotel aracılığıyla dünyaya sunuyor. Bu girişimleriyle hem bölgesine ekonomik katkı sağlıyor hem de Edirne’yi turizmde hak ettiği yere taşımak için önemli adımlar atıyor. Bir Sporcu, Bir Girişimci, Bir İlham Kaynağı Sporculuk kariyerinde elde ettiği başarıları iş dünyasına da taşıyan Güven Duvan, sporun getirdiği disiplin ve liderliği iş hayatında da etkili bir şekilde kullanıyor. Hem Türkiye’nin hem de Edirne’nin gurur kaynağı olan Duvan, genç girişimciler için de önemli bir ilham kaynağı. Sudan çıkıp iş dünyasına atılan Güven Duvan, hem gastronomi hem de turizm alanında yaptığı çalışmalarla gelecekte de adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Onun hikayesi, başarıya ulaşmanın disiplin, tutku ve azimle nasıl mümkün olabileceğini gösteren, ilham dolu bir yolculuk.
- Niğde'de eski kadın hükümlü, devlet desteğiyle büyükbaş hayvan yetiştiricisi oldu
Niğde'de eski kadın hükümlü, devlet desteğiyle aldığı büyükbaş hayvanlarla kendi işini kurup para kazanmanın mutluluğunu yaşıyor. Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğündeki denetimini tamamlayan hükümlü S.K, engelli ve eski hükümlülere yönelik hibe desteğinden yararlanmak için Niğde Koruma Kurulu Başkanlığına başvurdu. Merkeze bağlı Çarıklı köyünde hayvan almak için yaptığı başvurusu kabul edilen S.K, İŞKUR'dan aldığı 240 bin lira hibeye, 60 bin lira da kendisi ekleyerek 3 büyükbaş hayvan satın aldı. Eski kadın hükümlü S.K, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayvancılık yapmak için Niğde'den Çarıklı köyüne yerleştiğini söyledi. Sadece çiğ süt satmadığını belirten S.K, "Peynir ve yoğurt yapıp satıyorum. Bunlarla aileme ek gelir sağlıyorum. 4 ineğim var, bunu daha da büyütmeyi amaçlıyorum. 4 inekte kalmayı istemiyorum." dedi. S.K, devletin ellinden tuttuğunu ve her zaman yanında olduğunu vurguladı. Bu işi yapmaktan mutluluk duyduğunu dile getiren S.K, "Büyük mandıra kurarak bu işi büyüteceğim. Şu an oturduğumuz yeri kiraladık. Eşimle el ele vererek avlu duvarlarımızı, mandıramızı, açık besimizi yaptık. Elimizden gelenin en iyisini yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Amacım hayvancılıkla daha ileriye gidip gelir elde ederek bütün kadınlara örnek olmak. Yapamayan kadın yoktur, isterlerse her şey olur." diye konuştu. Niğde Cumhuriyet Başsavcısı Ufuk Mustafa Süren, Denetimli Serbestlik Müdürü Haydar Demir ve beraberindekiler, S.K'ye ziyarette bulunarak "hayırlı olsun" dileklerini iletti, plaket verdi.
- Günde 4 bin 500 kişiye yemek hazırlayan meslek lisesi 38 milyon lira ciroya ulaştı
Samsun'un Vezirköprü ilçesinde bulunan Şahinkaya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde günlük 4 bin 500 kişiye yemek hazırlanırken, geçen yıl 38 milyon lira ciro elde edildi. Meslek lisesi bünyesindeki yiyecek hizmetleri bölümünde, ilçede taşımalı eğitim verilen okullarla Vezirköprü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Aşevi'nin yemekleri hazırlanıyor. Malzeme alımı, yemek üretimi, yemeklerin okullara ulaştırılması ve dağıtımı olmak üzere tüm aşamaları kendi bünyesinde yapan okulun mutfağında, öğretmenler ve usta öğreticiler ile 143 öğrenci görev alıyor. Günde 4 bin 500 kişilik yemek çıkaran okulda, 2024 yılında 38 milyon liralık ciro elde edildi. Okul Müdürü Mecit Bedük, gazetecilere, okulda öğrencilerinin hem uygulamalı eğitim aldığını hem de harçlıklarını çıkardıklarını söyledi. Geçen yıl 38 milyon lira ciroya ulaşıldığını vurgulayan Bedük, "Elde edilen cironun büyük bölümü masraflara gitti. Kar olarak kalan paranın 4 milyon lirası hazineye verildi, 1 milyon 727 bin lirasıyla maaş ödemesi yapıldı, 855 bin lirası ise öğrencilere dağıtıldı." dedi. Dağıtım yaptıkları okullarda yemek artıklarını da israf etmediklerine işaret eden Bedük, bunları toplayarak Vezirköprü Hayvan Barınağı'na verdiklerini anlattı. Bedük, liselerinin uygulama oteliyle bölgeye konaklama hizmeti sunduğunu da dile getirerek, "Konaklama ve seyahat hizmetleri öğrencileri burada uygulamalı eğitim görüyor. Öğrenciler, bilinen klasik yemekler dışında dünya mutfağından da örnekler sunuyor. Ayrıca öğrenciler, yurt içinde ve dışında staj imkanı buluyor." ifadesini kullandı.
- Besicilik yapan Filistinli kız çiftlik ürünlerini sosyal medyada pazarlayarak ailesine destek oluyor
İşgal altındaki Batı Şeria'nın Beytüllahim kentinde yaşayan 12 yaşındaki Habibe Salah, küçük bir çiftlikte, küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliğinden elde ettikleri ürünleri sosyal medyada pazarlayarak, ailesinin geçimine destek oluyor. Filistinli Habibe, İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne başlattığı saldırıların ardından ekonomik durumu kötüye giden ailesine maddi destek için babasıyla beraber küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliği yapmaya başladı. Filistinli kızın babasıyla işlettiği, "Habibe Çiftliği"nde beslenen hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri ile yumurtanın yanı sıra bölgede üretilen zeytin ve zeytinyağı gibi gıda ürünleri satışa sunuluyor. Habibe, sosyal medya hesabından babasıyla çiftlikte yaptığı işleri ve günlük rutinini takipçileriyle paylaşıyor. Besicilik yaparak ürettikleri ve satışını yaptıkları diğer ürünleri sosyal medyada pazarlayan Habibe, müşterilerin ilgisini çekiyor. "Koyun, ördek ve tavuk yetiştiriyorum" Sosyal medyada takipçi sayısının iyi olduğunu ifade eden Habibe, "Her gün yaptığım günlük işleri sosyal medyada paylaşıyorum. Bu da takipçilerimin hoşuna gidiyor." dedi. Ailesinin geçimine katkı sağlamak için babasına destek olduğunu ifade eden Habibe, "Tavuk ve ördeğin yanı sıra keçi ve koyun gibi küçükbaş hayvan besiciliği yapıyoruz. Çiftliğimizin yakınında asmalarımız ve zeytin bahçelerimiz de var. Buralarda vakit geçirmekten mutlu oluyorum." diye konuştu. İşlerinin her geçen gün büyüdüğünü ve hayvanların çoğaldığını belirten Habibe, çiftlikte ürettiği yumurta, süt, bal gibi hayvansal malzemelerin yanı sıra zeytinyağı ve diğer geleneksel ürünleri de küçük bir bakkal dükkanında sattığını söyledi. Çiftliğini ve hayvanları çok sevdiğini, her birine özel isim verdiğini anlatan Habibe, "Çiftliğimi daha da büyütmeyi ve ileride veteriner olmayı hedefliyorum. Hayvanlarla hep haşır neşir olmak, onlarla ilgilenmek istiyorum." ifadesini kullandı. Çiftlik projesi, ailemizin temel gelir kaynağı oldu Filistinli kızın babası Ahmed Salah da (45), İsrail'in 7 Ekim 2023'de Gazze Şeridi'ne başlattığı saldırıların ardından ekonomik olarak zor günler geçirdiklerini anlattı. "İsrail'in Gazze saldırıları ve bunun Batı Şeria'daki yansımaları nedeniyle ekonomik durumumuz kötüye gitti. Kendimi bir anda işsiz buldum. Tarımla ve toprakla uğraşmaya başladım. Daha sonra çiftlik projesini başlattık." diyen Salah, kırsal bir bölgede yaşadıklarını, her zaman toprakla ve hayvanlarla bağlarının olduğunu ancak bunun şimdi ailenin temel gelir kaynağı haline geldiğini anlattı. Kızının küçük yaşlarından itibaren bu gibi işlere meraklı olduğunu paylaşan baba Salah, "Ben, kızım ve eşim çiftlikte çalışıyoruz. Kızım yaptığımız işleri sosyal medyadan paylaşmaya başladı. İnsanlar Habibe'yi çok sevdi. Nihayetinde ürünleri bu yolla pazarlamaya başladık. Eve teslimat hizmetimiz de var. Tüketiciler bize güvendi ve ürünlerimize rağbet gösterdi." diye konuştu. Doğal ve geleneksel ürünlere ilgi ve talep arttı Halkın büyük bir kısmında, fabrikalarda işlemden geçen gıdalardan ziyade doğal ve geleneksel ürünlere ilgi ve talebin arttığına dikkati çeken Salah, çiftlik projesinin iyi bir müşteri kitlesine ulaşmasını, tamamen doğal yollarla elde edilen geleneksel ürünlerin herhangi bir katkı maddesi içermemesine bağladı. Hedef kitlelerine ilişkin de Salah, "Batı Şeria'nın çeşitli şehir ve kasabalarından, İsrail'deki Arapların yaşadığı bölgelerden gelen daimi müşterilerimiz var. Geleneksel ürünlerin değerini bilen yaşlı ziyaretçilerimiz de oldukça fazla." bilgisini paylaştı. Ahmed Salah çiftliğini genişletmeyi, daha fazla bitki ve ağaç türü yetiştirmeyi ve zamanla farklı hayvanları da dahil ederek hayvan besiciliğini büyütmeyi planladığını kaydetti.
- Muş'ta köy okulunun tek öğretmeni sobayla ısıttığı sınıfta 8 öğrencisine eğitim veriyor
Bulanık ilçesine bağlı Samanyolu köyündeki okulda görev yapan müdür yetkili sınıf öğretmeni Burçak Ericek, ders saatlerinin dışında çocuklarla oyunlar oynayarak onlara arkadaşlık ediyor Muş'un Bulanık ilçesinde köy okulunun tek öğretmeni olan Burçak Ericek, soba yakarak ısıttığı sınıfta öğrencilere en iyi eğitimi vermek için çaba gösteriyor. İlçeye 23 kilometre uzaklıktaki Samanyolu köyünde bulunan okula geçen yıl atanan müdür yetkili sınıf öğretmeni Ericek, hayalindeki mesleği yapmanın mutluluğunu yaşıyor. Sabah erken saatlerde öğretmen servisiyle 23 kilometre katederek ilçeden karla kaplı köye giden Ericek, ilk iş olarak sobayı yakıyor. Ericek, daha sonra okulda eğitim gören 8 öğrencisini karşılayıp birleştirilmiş sınıfa alan, ders anlattıktan sonra onlarla oyunlar oynayıp okulu eğlenceli hale getirmeye çalışıyor. Eskişehirli olan ve alışık olmadığı köy şartlarında tüm zorluklara göğüs geren Ericek, ilk görev yerinin Samanyolu İlkokulu olduğunu söyledi. İlçe merkezinde ikamet ettiğini ve hafta içi her gün köye gidip geldiğini anlatan Ericek, şöyle konuştu: "Havalar soğuk olduğu için okula geldiğimde ilk olarak sobayı yakıyorum sonra derse geçiyoruz. Buranın kış şartlar ağır. Zor bir yerde çalışıyoruz. Sürekli kar var ama çocuklarla birlikte olmak çok güzel. Çocuklarla burada eğleniyoruz, ders işliyoruz. Bu çocuklar coğrafyayı daha güzel hale getiriyor. Mesleğimi çok seviyorum. Hep öğretmen olmak istiyordum. Öğretmenliğe köyde başlamaktan dolayı mutluyum. Çok büyük tecrübeler edindim. Okulu çocuklar için daha ilgi çekici hale getirmek amacıyla duvarları boyadık. İlk geldiğimde çok zorlanmıştım, Hem dersler hem evrak işleri vardı. Araştırmalar yaparak bu zorlukları aştım." "Bazen servis gelemediği için yürümek zorunda kalıyoruz" Her gün ilçe merkezinden köye geldiğini, yolda yaşadığı zorluğu çocukların gözlerindeki ışığı görünce unuttuğunu belirten Ericek, çocukların iyi bir eğitim alabilmesi için elinden geleni yaptığını dile getirdi. Ericek, birleştirilmiş sınıfta her öğrenciyle ayrı ayrı ilgilendiğini vurgulayarak, "Birinci sınıftaki çocuğun okumaya geçtiği zaman yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Çabalarımın boşa gitmediğini fark ediyorum ve bu benim için öğretmenliğin en güzel kısmı. Derslerde anlattıklarımı kalıcı hale getirmek için çocuklarla eğitici oyunlar oynuyoruz. Onlar için farklı materyaller hazırlıyorum. Kar yağdığı için çocuklar genelde karla oynamayı tercih ediyor. Zor bir coğrafya olduğu için sürekli kar var. Kardan dolayı bazen servis gelemediği için yürümek zorunda kalıyoruz." diye konuştu. İlk kez köyde soba yaktığını, bu konuda köylülerden ve öğrencilerden destek aldığını ifade eden Ericek, "Depodan odun getirip sobayı yakıyorum. Bu zorlukların yanında güzellikler de var. Çocukların mutluluğu ve gülümsemesi, köylülerin desteği çok farklı hissettiriyor. Her öğretmenin köyde çalışması gerektiğini düşünüyorum. Köyde öğretmen olmak çok büyük tecrübe kazandırıyor." dedi. "Öğretmenimizle oyun oynuyoruz" Öğrencilerden Hamza Akıllı da öğretmenini çok sevdiğini belirterek, "Öğretmenimizle oyun oynuyoruz, ders yapıyoruz. Bizimle kartopu oynuyor. En sevdiğim ders matematik. Öğretmenimizle her gün matematik dersi yapmayı çok seviyorum. Büyüyünce doktor olmak ve hastaları iyileştirmek istiyorum." ifadelerini kullandı. Dilan Bakış ise öğretmen ve arkadaşlarıyla mendil kapmaca, yakan top, kar topu gibi oyunlar oynadıklarını ve günlerinin çok güzel geçtiğini belirtti.
- Çankırı'da engelli bireyler ayda 400 bin karton bardak üretiyor
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Çankırı Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezindeki engelli bireyler ayda 400 bin karton bardak üretiyor. Merkezde yürütülen "Engel Yok ÇABA Var Projesi" kapsamında karton bardak atölyesinin yanı sıra kağıt ipten çanta örme, seramik, deri cüzdan işleme, mobilya ve marmelat atölyeleri oluşturuldu. Rehabilitasyon merkezindeki 165 kişiye eğitim verilen atölyelerde, 55 engelli birey görev alarak, hem güzel vakit geçiriyor hem de üretim yapabildiklerinin farkına varıyor. Bir milyon karton bardak üretimi kapasitesine sahip atölyede ayda 400 bin bardak üretiliyor. Ayrıca bardağın üzerine işlenen görsellerle de engelli bireyler konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesi hedefleniyor. "Başkent Öğretmenevi aylık bizden 60 bin karton bardak alıyor" Çankırı Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi Müdürü Ulaş Aracı, ÇABA Engelsiz Atölyesi'nin 2020 yılından beri faaliyette olduğunu söyledi. Karton bardak atölyesinin de 3 yıldır faaliyette olduğunu dile getiren Aracı, iki engelli bireyin de karton bardak atölyesinde üretim yaptığını dile getirdi. Atölyede iki tip bardak üretimi yaptıklarını anlatan Aracı, "Bir tanesi kendi bardaklarımız. Bakanlığımızın şefkat eli üzerinde bir karekod çalışmamız var. Müşterilerimiz bu karekodu okuturlarsa Bakanlığımızın 2030 Engelsiz Vizyon Belgesi'ne ulaşacaklar. Arkasında da Engelli Haklarına İlişkin Sözleşme'nin ana tematik bölümü bulunuyor. Yalnızca bir kişi bile bu karekodlardan bir cümle bile öğrense engelli haklarına ilişkin bir fayda, bir değer olduğuna inanıyoruz biz. Yaklaşık bir yıldır da Başkent Öğretmenevi'ne karton bardak üretiyoruz. Başkent Öğretmenevi aylık bizden 60 bin karton bardak alıyor. Bunun dışında iki fabrikaya perakende, belediyemize, buradaki bütün kamu kurumlarına ihtiyaçları dahilinde karton bardak üretiyoruz." diye konuştu. Karton bardak üretimi için İstanbul'da bir firma ile görüşmeler yaptıklarını dile getiren Aracı, "O anlaşmamız gerçekleşirse İstanbul'a da üretmeye başlayacağız. Bütün amacımız burada engellilerin gerçekten ekonomik değer üreteceklerini insanlara somut bir şekilde gösterebilmek. Hedefimiz, bu projemizin yakında yurt dışına ihraç edilebilir noktaya gelmesi. Umarız o günler de yakında gelir." ifadelerini kullandı. Ayrıca merkezde bulunan 6 atölyenin sayısını artırmayı hedeflediklerini belirten Aracı, "Seramik atölyemizde anahtarlık üretiyoruz. Kağıt ipten çanta örme atölyemiz var, tasarım ürünleri üretiliyor. Atölyelerimizde 55 sakinimiz hizmet alıyor, hizmet üretiyor. Amacımız bu sayıyı artırabilmek." dedi. "Biz bu atölyeyi kurduğumuz zaman bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştik" Karton bardak atölyesinin çalışmaların dinamosu olduğunu, kuruluşun önemli gelir kaynağını oluşturduğunu anlatan Aracı, şunları kaydetti: "Buradan kazandığımız paraların hepsini tekrar sermaye olarak ham madde olarak geri alıyoruz, bu şekilde hizmetlerimizi büyütmeye çalışıyoruz. İlk başta yola çıkarken 28 bin lira kendi bütçemizle yola çıktık, şu anda gelmiş olduğumuz durumda 500 bin liralık bir ciroyu döndürebilir noktaya gelmişiz. Kar topu büyüyor, yakında daha güzel işler olacağını ümit ediyoruz. Biz burada farklı bir hizmet modeli yapmak istiyoruz. Dolayısıyla engelli bireyler aslında üretebiliyorlar. Sadece onlara üretebilmek için yeterli imkanın tanınması gerekiyor. Biz tanıdık ve bizim bile şaşırdığımız sonuçlarla karşılaştık. Biz bu atölyeyi kurduğumuz zaman bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştik ama şu anda bir fabrika gibi çalışır duruma geldik."
- Eğitimde Sınırları Kaldıran Okul Müdürü Banu Cankut: "Mesleklerin Tümüne Saygı Duyalım"
Eğitimin sadece derslerden ibaret olmadığını bilen ve bu doğrultuda hareket eden Okul Müdürü Banu Cankut, öğrencilerine sadece bilgi değil, aynı zamanda hayatı da öğretme gayreti içerisinde. Banu Cankut, öğrencilerinin ruhsal gelişimlerine büyük önem veriyor; onların duygusal dünyalarına dokunarak, gelecekte hayatın zorluklarına göğüs gerebilecek, kendine güvenen bireyler olmalarını hedefliyor. Öğrencilerin her türlü sorununa sevgi ve anlayışla yaklaşan Cankut, onların hissettikleri zorlukları içtenlikle paylaşarak, hayatlarına ışık tutmaya çalışıyor. Antalya Alanya'da bulunan Payallar Çok Programlı Anadolu Lisesi n'de görev yapan Cankut, özellikle Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezleri’nde (Mesem) öğrenim gören öğrencilerin eğitim süreçlerine bizzat dahil olan Banu Cankut, bu öğrencileri sanayi bölgelerinde sık sık ziyaret ederek, onların sahadaki gelişimlerini yakından takip ediyor. Sanayi ortamında meslek öğrenen gençlerle birebir ilgilenen Cankut, onlara yalnızca bir okul müdürü değil, aynı zamanda bir rehber ve rol model olarak yaklaşıyor. Bu ziyaretler, öğrenciler için motive edici olduğu kadar, mesleklerini daha bilinçli ve istekli bir şekilde öğrenmelerine de katkı sağlıyor. Cankut, meslek öğrenmenin önemini vurgularken, ailelere de önemli bir mesaj verdi: "Çocuklarınızı meslek seçimlerinde özgür bırakın, onların küçük yaşlarda 'doktor olacağım, öğretmen olacağım' dediklerinde duyduğunuz haklı gururu, 'marangoz olacağım, terzi olacağım, demir ustası olacağım' dediklerinde de hissedin. Her meslek saygıyı hak eder ve bu ülkenin sadece doktor ve mühendislere değil, çıraklara, kalfalara ve ustalara da en az onlar kadar ihtiyacı var." Bu önemli mesajıyla Banu Cankut, velilerin çocuklarına meslek seçimi konusunda daha esnek yaklaşmaları gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Cankut’a göre, meslekler arasında ayrım yapmadan her işin değerini bilmek, toplumun gelişmesi ve geleceğin güçlü bireylerini yetiştirmek için büyük bir önem taşıyor. Eğitimin sadece akademik başarıya odaklanmak yerine, her mesleğin insan hayatında bir rol oynadığını anlamak gerektiğini belirtti. Cankut, “Toplumun yapı taşları, ustalıkla icra edilen her meslekten geçer” diyerek, mesleki eğitimin önemine vurgu yaptı. Sonuç olarak, Banu Cankut’un bu yaklaşımı, eğitim sistemine daha insan odaklı ve geniş perspektiften bakmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Çocukların sadece akademik başarıya yönlendirilmemesi gerektiğini, aynı zamanda mesleki eğitimin de değerli olduğunu anlatmaya çalışıyor. Okul Müdürü Banu Cankut, tüm velilere sesleniyor: "Çocuklarınızın hayalleri ne olursa olsun, her mesleğin kutsallığını ve önemini onlara hissettirin. Marangoz, terzi, demir ustası ya da doktor… Hepsi bu ülkenin geleceğini birlikte inşa eden önemli parçalar! Etiketlerinizi çocuklarınıza yapıştırmaktan kaçının; onların her meslekte başarıyı yakalayabilecek bireyler olduğunu bilin.
- Mural Sanatında Öncü Bir İsim: Axel Mengü’nün İlham Veren Yolculuğu
Mural sanatında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden Axel Mengü, uluslararası festivallerdeki başarıları, sinema ve dizi projelerindeki etkileyici çalışmalarıyla adından söz ettiriyor. Sanatıyla yalnızca duvarlara değil, zihinlere de dokunmayı başaran Mengü, pandemi döneminde sağlık çalışanları için geliştirdiği anıt projeyle toplumsal bir mesaj vermeyi sürdürüyor. Sanatın yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir hayat felsefesi olduğunu kanıtlayan Axel Mengü, mural sanatıyla hem Türkiye’de hem de uluslararası platformlarda adından söz ettiren başarılı bir sanatçı. 1984 yılında İstanbul’un Suadiye semtinde doğup büyüyen Mengü, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 30’dan fazla ülkeyi gezerek sanatını farklı kültürlerle zenginleştirdi. Bu süreçte yalnızca kendini değil, sanatıyla dünyayı da keşfetti. Axel Mengü’nün kariyerindeki ilk dönüm noktası, Türkiye’nin farklı bölgelerinde düzenlediği gezi organizasyonlarıydı. “Extralarge Trips” adı altında 38 farklı gezi düzenleyerek yaklaşık 2 bin kişiye Türkiye’nin güzelliklerini tanıttı. Bu süreçte, konakladığı otellerde duvar resimleri yaparak mural sanatına olan ilgisini pratiğe döktü. Ancak gerçek anlamda uluslararası bir başarıya imza atması, mural sanatını odak noktası haline getirdiği yıllarda gerçekleşti. Uluslararası Başarı: Mostar Street Art Festivali Axel Mengü, 2019 yılında Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen Mural Festivali’nde Türkiye’yi temsil eden tek sanatçı oldu. Festivaldeki “Uzaylıların Kaçırdığı Fil” adlı eseri, sosyal mesaj içeren ironik anlatımıyla hem sanatseverlerin hem de eleştirmenlerin beğenisini kazandı. Bu başarının ardından Bosna Hersek’te düzenlenen Mostar Street Art Festivali’ne davet edilen Mengü, bu kez eşek figürüyle dikkat çektiği “Sevilmek İstiyorum” eserini sergiledi. Axel, bu çalışmasıyla bir kez daha sanatı ve toplumsal mesajı bir araya getirme konusundaki ustalığını kanıtladı. Sinema ve Dizilerde Axel İmzası Mengü’nün sanat hayatının bir diğer önemli evresi, sinema ve dizi setlerinde sanat yönetmenliği yaptığı yıllardı. "Muhteşem Yüzyıl: Kösem Sultan", "Poyraz Karayel" ve "Organize İşler 2" gibi önemli yapımlarda sanat yönetmeni olarak çalışan Axel, projelerdeki tablolar, duvar resimleri ve grafik detaylarda imzasını bıraktı. Özellikle "Organize İşler 2" filminde Erdal Tosun’un (Üzeyir Kavak) anısına yaptığı tablo, izleyicileri derinden etkiledi ve büyük beğeni topladı. Axel Mengü’nün adını geniş kitlelere duyurmasını sağlayan bir diğer eser, Ortaköy’de bir duvara yaptığı İzel portresi oldu. Eseri, hem sanatçının cesur yaklaşımı hem de dostluğu sanatla harmanlaması açısından büyük bir ilgi gördü. Bu süreçte sokak sanatına olan bağlılığını tekrar keşfeden Mengü, kendini mural sanatına adamaya karar verdi. Pandemi Döneminde Sağlık Çalışanlarına Saygı Mengü, yalnızca estetik bir sanatçı değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilincine sahip bir isim. Koronavirüs pandemisi sırasında hayatını kaybeden sağlık çalışanları anısına bir anıt eser projesi üzerinde çalışarak sanatıyla farkındalık yaratmaya devam etti. Axel, bu çalışmasıyla yalnızca sanatseverlerin değil, toplumun her kesiminden insanların takdirini topladı. Axel Mengü, sanatın yalnızca yetenek değil, aynı zamanda farkındalık, duyarlılık ve mücadele gerektirdiğini vurguluyor. Türkiye’de mural sanatını geliştirmek ve bu alanda daha fazla uluslararası başarı elde etmek isteyen Mengü, “Yeni başlıyorum ya da henüz başlamadım bile diyebilirim” diyerek sanat yolculuğunun daha çok başında olduğuna inanıyor. Axel Mengü, mural sanatındaki özgün eserleri, topluma dokunan mesajları ve uluslararası başarılarıyla, yalnızca duvarlara değil, zihinlere de iz bırakmaya devam ediyor.