Boş arama ile 461 sonuç bulundu
- Paralimpik Oyunları üçüncüsü Ecem ve Cahide'nin hedefi dünya şampiyonluğu
Paris 2024 Paralimpik Oyunları'nda bronz madalya kazanan milli judocu Ecem Taşın Çavdar ve Cahide Eke dünya şampiyonluğu için çalışıyor. Kazakistan'ın başkenti Astana'da gerçekleştirilecek Dünya Şampiyonası'na Kastamonu Olimpiyat Hazırlık ve Kamp Eğitim Merkezi'nde teknik direktör Haldun Efemgil yönetiminde hazırlanan Paralimpik Judo Milli Takımı, şampiyonaya 12 sporcuyla katılacak. Kadınlar 52 kilo J1 kategorisinde mücadele edecek Ecem Taşın Çavdar, AA muhabirine, judoyu çok sevdiğini söyledi. Daha önce atletizm ile ilgilendiğini anlatan Ecem, "Başta atletizm yapıyordum daha sonra gece körlüğüm olduğunu fark ettiler. Zamanla gözüm büyük oranda kapandı. Rapor çıkarınca bu alanda yapabileceğim hangi sporlar olduğunu baktım. Sonra judoya başladım. Judo daha çok hoşuma gitti ve atletizmi bıraktım. Burada rekabet daha fazla var. Burada sadece antrenman yapmıyoruz zeka çarpışması da yapıyoruz o yüzden judoya devam ettim." diye konuştu. Bugüne kadar birçok madalya kazandığını belirten milli judocu, "En son 2024 Paris Olimpiyatları'nda bronz madalya aldım. Üç kez olimpiyatlara katıldım. Bu benim ikinci üçüncülük madalyam. Şu anda Kastamonu'da Dünya Şampiyonası için yeni bir kampa devam ediyoruz. Dünya Şampiyonası'na gideceğiz. Yeni hedeflerin peşine düştük. İnşallah güzel bir şekilde devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. "Altın madalya alacağıma inanıyorum" Yeni bir sıklette yarışmaya başladığını anlatan Ecem, "Normalde 48 kiloda yarışıyordum. Şimdi 52'de yeni bir sıklete başladım. Yeni sıklette ilk katıldığım şampiyonada üçüncü oldum. Orada eksiklerimi gördüm, şimdi o doğrultuda çalışmalarımı yapıyorum." değerlendirmesinde bulundu. Hedefinin dünya şampiyonluğu olduğuna işaret eden Ecem, şunları kaydetti: "Dört yılda bir dünya şampiyonası yapılıyor. Altın madalyayı ben kapmak istiyorum. Olimpiyatlarda bronz madalya aldım bu benim gerçekten içime oturdu. Dünya Şampiyonası'na Türk bayrağını dalgalandırmaya gidiyorum. Orada kesin olarak altın madalya alacağıma inanıyorum." Kadınlar 48 kilo J2 kategorisinde mücadele edecek Cahide Eke ise çalışmaların oldukça iyi gittiğini söyledi. Beden eğitimi öğretmenliği yaptığını ifade eden Cahide, "Paris'te bronz madalya kazandım. Benim için ilk olimpiyattı. Olimpiyatlardan madalya ile döndüğüm için çok mutluyum. Uzun ve yorucu bir süreçti. Çok iyi hazırlanmıştık. Takım arkadaşlarım ve hocalarım sayesinde bronz madalya kazandım." dedi. Dünya Şampiyonası'ndaki hedeflerinden bahseden milli judocu, "Hedefim altın madalya kazanıp bayrağımızı göklere çıkarmak. Hem bireysel hem de takım halinde altın madalyayı kazanmayı hedefliyoruz." şeklinde konuştu.
- Kocaeli'de girişimci kadınlar, ata tohumundan ürettikleri fidelerle sürdürülebilir tarıma katkı sağlıyor
Kocaeli'de kadınlar, seralarda ata tohumlarından ürettikleri fidelerle hem aile ekonomilerine katkı sağlıyor hem de sürdürülebilir tarıma destek oluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde yürütülen "Ata Tohumu" projesi kapsamında bir araya gelen 8 kadın, 2022'de Dane Riz Kadın Girişimi Üretim İşletme Kooperatifini kurdu. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle Başiskele ilçesinde kurulan serada ata tohumlarını toprakla buluşturan kadınlar, ilk yıl 10 bin, ikinci yıl 25 bin, bu yıl ise 110 bin fide üretmeyi başardı. Tescilli ata tohumlarından Kandıra kıl biberi, salçalık biber, Kandıra Anka domatesi ve turuncu çeri kokteyl domatesin üretimini yapan kadınlar, bu yıl Koçaş ve topak patlıcanlarını da ürün yelpazelerine ekledi. Yeni kurulacak seralarla üretim kapasitelerini artırmak isteyen kadınlar, hem aile bütçelerine katkı sunmayı hem de sürdürülebilir tarımı yaygınlaştırmayı hedefliyor. "Ata tohumu fideleriyle sürdürülebilirliğe katkı sağlıyoruz" Dane Riz Kadın Girişimi Üretim İşletme Kooperatifi Başkanı Serap Aslan, AA muhabirine, "Ata Tohumu" projesine gönüllü başladıklarını, bahçelerinde ektikleri tohumlardan güzel verim almaları üzerine 3 yıl önce gönüllü kadınlarla "tohum serpen" anlamına gelen Farsça "Dane Riz" adıyla kooperatifi kurduklarını söyledi. Kuruldukları ilk yıl 10 bin, ikinci yıl ise 25 bin fide ürettiklerini aktaran Aslan, "Bu yıl 110 bin ata tohumundan fideyi doğaseverler ve tarımseverlerle buluşturacağız. Amacımız sürdürülebilir tarımın yaygınlaştırılması. Ürettiğimiz fideler hibrit gibi değil, çekirdeğine iyi bakılırsa nesiller boyu yetiştirilebilir. Büyükşehir Belediyesinin bize tahsis ettiği serada 8 kadın üretim yapıyoruz." diye konuştu. Ata tohumlarının uzun yıllardır nesilden nesile aktarılan değerli miraslar olduğunu vurgulayan Aslan, "Ata tohumu sevenler, organik tarım yapanlar ve özellikle hobi bahçesi sahipleri bu fideleri tercih ediyor. Hibrit fideler tek yıllık oluyor ancak ata tohumları her yıl yeniden filizlenebilir. Torunlara miras kalabilecek nitelikte. Bizim için çok kıymetli." ifadelerini kullandı. Aslan, Kocaeli'de tescillenmiş ve sertifikalanmış 4 çeşit ata tohumunu serada ürettiklerine değinerek, "Kandıra kıl biberi, salçalık biber, Anka domates ve turuncu çeri kokteyl domatesin üretimini yapıyoruz. Bu yıl Koçaş ve topak patlıcanı da ürünlerimize dahil ettik. Mayıs ayı itibarıyla fidelerin satışını seralarımızdan gerçekleştiriyoruz. Çeşitleri artırmak için çalışıyoruz." dedi. Ata tohumundan üretilen fidelerin daha fazla talep görmesini ve çiftçilerin bu tohumları toprakla buluşturmasını istediklerini dile getiren Aslan, şöyle devam etti: "Şu an herkes sürdürülebilirlik için çaba gösteriyor. Biz de tarım alanında ata tohumu fideleri üreterek bu mücadeleye katkı sunuyoruz. Ata tohumları tat, koku ve vitamin değeri açısından hibrit türlere göre çok daha yüksek özellikler taşıyor. Geçmişten geleceğe miras olan ata tohumlarımızla üretmeye devam ediyoruz." Kooperatif üyelerinden Ayda Döşkaya, sabahın erken saatlerinde seraya geldiklerini ve fideleri büyük emekle yetiştirdiklerini anlattı. Fideleri çocuk gibi özenle büyüttüklerini söyleyen Döşkaya, "Artık pek çok ürün ilaçlanıyor. Ne yediğimizi bilmiyoruz. Tükettiğimiz sebzenin tohumunu tekrar alamıyoruz ama ata tohumlarından yeniden tohum alabiliyoruz. Bu da sürdürülebilirliği beraberinde getiriyor. Ata tohumumuza sahip çıkalım." dedi.
- Emeklilikten sonra yöneldiği keçe sanatında kültürel miras taşıyıcısı oldu
Ziraat mühendisliğinden emekli olduktan sonra öğrendiği keçecilikte ustalaşan, Kültür ve Turizm Bakanlığınca somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı unvanı verilen Özgür Dönmez, kendi atölyesini kurmayı hedefliyor. Ankara'da yaşayan 60 yaşındaki Dönmez, 2015'te emekli olduktan sonra yeni hayatına adapte olabilmek için kendisine bir uğraş arayışına girdi. Islak keçe kursuna başlayan Dönmez, aldığı eğitimlerle ustalaştı. Özgür Dönmez, 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca düzenlenen sınavlarda başarı sağlayarak somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı unvanını aldı. Keçe ustalığına uzanan hikayesini AA muhabirine anlatan Dönmez, çok keyifli bir çalışma hayatı geçirdiğini belirterek, emekliliği yeni bir başlangıç olarak gördüğünü söyledi. "Ben üretmeyi, hayatın içerisinde olmayı çok seviyorum" Dönmez, emeklilikle iş yaşamı arasındaki farka yönelik, emekli olduktan sonra artık zamanının çoğunu kendine ayırabildiğini belirterek, şöyle konuştu: "İş yaşamında sabah saat 08.00 ya da 09.00'da başlıyorsunuz, akşam 17.00 ya da 18.00'de bırakıyorsunuz. Rutin bir düzeniniz var. Emekli olduğunuzda bu zaman boşa çıkıyor. Zaman, en hızlı akan ve en değerli şey aslında ve onu nasıl değerlendireceğinizi bilmiyorsunuz. Eşim yeni emekli oldu. O da aynı süreci yaşıyor. Tabii herkes için farklıdır. Ben üretmeyi, hayatın içerisinde olmayı çok seviyorum. Gençlerle, çocuklarla olmaktan keyif alıyorum. Dolayısıyla üretmek son derece kıymetli. O nedenle benim için yeni bir başlangıç." "Kurs bitti ama yün bitmedi" Kursa başlamadan önce keçeye ve keçeciliğe dair bilgisi olmadığını anlatan Dönmez, "Neden o kursa gittim, niye başladım bilmiyorum. Hiçbir şey bilmeden gittim o kursa. Başlangıçta yapamayacağım diye bırakmaya da karar verdim." dedi. Dönmez, kurs hocasının, kendisine şans tanımasını söylemesi üzerine derslere devam ettiğini belirterek, "5 aylık bir kurstu. Kurs bitti ama yün bitmedi. Öyle olunca ben evde çalışmaya devam ettim. Sonra sergiler, etkinlikler derken bugüne geldim." diye konuştu. Keçeden sanat eserlerinin yanı sıra günlük yaşamda kullanılabilecek ürünler de ürettiğini belirten Dönmez, tablo, elbise, yelek, kaban, çanta, takı, fular, avize, halı ve şapka gibi hemen hemen her şeyi yapabildiğini söyledi. Keçe ve ıslak keçe yöntemiyle ilgili bilgi veren Dönmez, şöyle devam etti: "Koyun, keçi, tavşan gibi hayvanların yünlerinin alkali (bazik özellikli kimyasal çözelti) ortamda birbirlerinin arasında sıcak suda çevrilerek kilitlenmesiyle oluşuyor. Keçe, ilk tekstil ürünüdür aslında. Islak keçe, geleneksel bir tekniktir. Çok eski, milattan önce 3. ve 4. yüzyıldan beri kullanılan bir teknik. İğneli keçe dediğimiz, sizin bildiğiniz, iğneyle yapılan keçe daha sonra dekoratif amaçla geliştirilmiş." Özgür Dönmez, yünün keçeye dönüşme sürecine ilişkin şunları söyledi: "Yünün keçe olma yolculuğu çok zor. Onu seriyorum, su ve sabunla ıslatıyorum, çeviriyorum, bir süre sonra kaynar su koyuyorum üzerine. Sonra keçeleşsin diye alıyorum, yerden yere atıyorum. Aslında hayat da öyle. Bizler de hayatın içerisinde bir sürü sıkıntılarla yoğurularak kendimizi geliştiriyoruz ve değiştiriyoruz. Keçenin son hali son derece dayanıklıdır. İnsan da bu sıkıntıları yaşaya yaşaya olgunlaşıyor. " Keçecilikte tekniğin sabit olduğunu dile getiren Dönmez, öğrenen herkesin yapabileceğini fakat en büyük zorluğun, bedensel yorgunluk olduğunu sözlerine ekledi. Dönmez, "Tekniği öğrendikten sonra sizin içinizde ne varsa aslında onu dışa yansıtıyorsunuz. Dolayısıyla keçeyi herkes yapabilir. Sadece bir sıkıntı var. Keçe bedensel bir çalışma. Örneğin ben atölyem olmadığı için evimde, yerde çalışıyorum. Dolayısıyla belimi, boynumu, kollarımı sürekli çevirdiğim için zorlanıyorum." şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Kültür Yolu Festivali kapsamındaki etkinlikte henüz bir sergi açmadığını belirten Dönmez, bu talebini dile getirdiğini, bu vesileyle festivale dahil edildiğini ve tablolarının burada ilgi gördüğünü ifade etti. Sergileri hakkında bilgi veren Dönmez, şunları kaydetti: "Benim sergilerim tematik sergilerdir. İlk sergim Keçenin Yolculuğu idi. O sergide her şey yer alıyordu. İkinci sergimi ise bir kadın olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açtım. Bu sergim şiirler eşliğinde gezildi. Her sergimin başında bulunuyorum; dileyen ziyaretçilere sergiyi bizzat gezdiriyorum. Son sergim ise Zümrüd-ü Anka’nın Yolculuğu. Bu sergiye ait eserim çok özel, 6 metre 40 santim uzunluğunda bir tablo. Simurg'u keçeye uyarladım." "Hayalim, atölyemin olması" Kendi atölyesini açmayı çok istediğini ifade eden Özgür Dönmez, eşinin, fazla çalışıp kendisini yıpratmasından endişe ettiği için bu isteğine ilk başta karşı çıktığını söyledi. Ankara Kalesi'nde atölye yeri aldıklarını fakat ekonomik nedenlerden dolayı şu an istediği atölyeyi kuramadığını belirten Dönmez, "Hayalim, atölyemin olması. Sadece keçe yapmak değil, hayatı paylaşmak istiyorum. Çocukların yumak yumak ellerinin suya ve keçeye değmesini istiyorum. Onlarla masalları, hayatı, keyfi paylaşmak istiyorum." diye konuştu. Dönmez, "Evde çalışmak son derece zor. Yerde çalışıyorum. Masam yok, dolayısıyla zemini boşaltıyorum. Altına kalın naylon seriyorum. Sonra onun üzerinde keçe yapmaya çalışıyorum. En büyük sıkıntısı, evin hiç toplanmaması." dedi.
- Mardin'de öğrenciler taziyeevleri, park ve bahçeler için malzeme üretiyor
Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri, taziyeevleri ile park ve bahçeler için çeşitli malzemeler üretiyor. Mardin Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol çerçevesinde öğrenciler, sedir, oturma bankı, piknik masası, çardak, saksı ve çöp kovası üretimi için kolları sıvadı. Mobilya ve İç Mekan Tasarımı ile Metal Teknolojisi alanlarında eğitim gören 60 öğrenci, 12 öğretmen gözetiminde ilin tamamına dağıtılmak üzere ilk etapta 300 piknik masası, 400 bank, 500 saksı, 500 çöp kovası ve 200 sedir yapmaya başladı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdulkadir Gümüş, okulda Mardin Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol gereği 5 çeşit ürün yaptıklarını söyledi. Taziyeevlerine sedir, şehrin farklı noktalarında kullanılacak saksı, çöp kovaları ile park ve bahçelere bank ve piknik masaları ürettiklerini belirten Gümüş, şunları kaydetti: "Üretimler devam ediyor. Yapılan ürünleri belediye ekipleri ihtiyaç duyulan yerlere götürüyor. Büyükşehir Belediyesi ile 23 milyon liralık bir protokol imzaladık. Büyükşehir Belediyemizin çalışmaları bu şekilde devam ederse yılsonu itibarıyla ciromuz 30 milyon lirayı bulacaktır. Atölyelerimizde tam kapasite ile 60 öğrencimiz sürekli çalışabiliyor. Öğrencilerimiz bir asgari ücret alabiliyor. Büyükşehir Belediyemiz bu protokol ile öğrencilerimizin istihdamına ve şehrimizin güzelleşmesine katkı sunuyor." Mardin Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Halef Eraslan ise Vali ve Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Tuncay Akkoyun'un talimatıyla yapılan protokol çerçevesinde kent donatılarını vatandaşların hizmetine sunduklarını anlattı. Öğrencilerden Hamdullah Akkoyun da okulda üretim yaptıkları için mutlu olduklarını söyledi. Metal teknolojisi alanında mesleğin birçok inceliklerini öğrendiğini kaydeden Akkoyun, ileride iş yeri açmak istediğini anlattı. Şahin Tarhan ise mobilya bölümünde eğitim gördüğünü ve öğretmenlerinin desteğiyle meslek öğrendiklerini dile getirdi.
- 40 yıl sonra üniversiteye dönüp 72 yaşında "doktor" ünvanı aldı
Manisa'da yaşayan 72 yaşındaki Ümmühan Tibet, 40 yıl sonra lisansüstü eğitim için döndüğü üniversiteden "doktor" ünvanı ile mezun oldu. Akhisar'da 1953 yılında dünyaya gelen Tibet, 1975'te Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinde çalışmaya başlayan Tibet, 2014-2021 yıllarında Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin (UZZK) başkanlığını yürüttü. Sektördeki çalışmalarını lisansüstü eğitimiyle taçlandırmak isteyen Tibet, 2015'te Manisa Celal Bayar Üniversitesi'nde gıda mühendisliği bölümünde yüksek lisans eğitimine başladı. Ardından aynı bölümde doktora eğitimini tamamladı. Doktora tezi tağşiş saptama yöntemi üzerine Tibet için üniversitede cübbe giydirme töreni düzenlendi. Törende konuşan Rektör Prof. Dr. Rana Kibar, "Bizler için çok güzel bir başarı hikayesi." dedi. Ümmühan Tibet de ailesinde ve doğduğu köyde okuyan ilk kız çocuğu olmanın gururunu yaşadığını ifade ederek, çocukluğunun zeytin bahçelerinde, çalışma hayatının da zeytin ve zeytinyağı sektöründe geçtiğini söyledi. Tibet, yüksek lisans ve doktorasını da bu sektöre katkı sağlamak amacıyla yaptığını belirtti. Lisans eğitiminden 40 yıl sonra üniversiteye döndüğünü dile getiren Tibet, "Hayalim akademik disiplini elde edip daha iyi araştırma yapabilmekti. İstatistiği daha iyi öğrenmek, elde ettiğimiz verileri daha iyi değerlendirmek ve daha anlamlı sonuçlar elde edebilmek adına akademik çalışmalarımı yaptım. Çok kolay olmayan bir süreçti. Bunu hep şevkle ve azimle çalışmama borçluyum." diye konuştu. Tibet, doktora tezinde zeytinyağı sektöründe tağşiş saptama yöntemlerinden biri olan yağ asidi etil esterleri konusunda çalışma yaptığını aktararak, "Çünkü bu konu sektör için büyük bir problemdi. Onun daha iyi anlaşılması ve sektörümüze yardımcı olması adına bazı konulara açıklık getirdik. Umuyorum sektörümüze bir yol göstermiş olacağız." dedi.
- Literatüre kazandırdığı böceklere kendisinin, eşinin ve çocuklarının adını verdi
Karaman'da yaşayan jeoloji yüksek mühendisi 55 yaşındaki Özgür Koçak, kendisinin, eşinin, oğlunun ve kızının adını da taşıyan böcek türlerini literatüre kazandırdı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde görevli Koçak, Erzincan'da 2003'te görev yaparken gördüğü kelebeklerin göçünden etkilendi. Bir süre sonra tayin olan Koçak, memleketi Karaman'ın biyoçeşitliliği üzerine çalışma yapmaya karar verdi. Yeni böcek türlerini literatüre kazandıran Koçak, çocukluğundan bu yana böceklere ilgisinin olduğunu söyledi. Kelebek koleksiyonuyla merakını gidermeye çalıştığını anlatan Koçak, kentteki kelebek türlerini 15 yıllık çalışmayla tespit ettiklerini dile getirdi. Karaman'ın tüm böcek çeşitliliğini çıkarmayı amaçlıyor Koçak, daha sonra böceklerle ilgilenmeye başladığını belirterek, şöyle konuştu: "İlk böcek türünü 2013'te keşfettim ve Karaman'ın adını verdim. Çalışmalar devam ettikçe 19 yeni tür keşfettim ve bazılarını isimlendirdim. Eşim, oğlum ve kızımın ismi ile Karaman'ın adını verdiğimiz böcek türleri var. Ayrıca Türkiye'de bu konudaki uzmanların adlarını böceklere verdik. İş yerimin bahçesinde keşfettiğim böceğe, "Pygopleurus ozguri" adı, Ermenek'te keşfettim böceğe de "Plagiognathus ozgurkocaki" adı verildi ve literatüre kazandırıldı. Yine Karaman'ın farklı yerlerinde bulunan böceklere eşim Şule ve çocuklarım Efe ile Ece'nin adını vererek aile ağacını tamamlamış olduk. Böceklere, Phytoecia schuleae (Şule), Orthonotus efei (Efe), Psallus eceae (Ece) isimlerini verdik." Yaptığı keşiflerle dünyaya yeni türler tanıtmanın çok değerli olduğunu vurgulayan Koçak, Türkiye'nin önemli bir bitki ve böcek faunasına ev sahipliği yaptığını aktardı. Koçak, üç kıtanın böceklerini Türkiye'de görmenin mümkün olduğuna dikkati çekerek, "Afrika'nın, Avrupa'nın ve Asya'nın böcekleri de Türkiye'ye geliyor. Her dağda, her vadide, farklı böcek türleri yaşayabiliyor. Bitki çeşitliliğimiz de çok zengin dolayısıyla böcekler de çok fazla. Amacım Karaman'ın tüm böcek çeşitliliğini çıkarmak." ifadesini kullandı.
- Ezan okuma yarışması birincisi Emir Kayra'nın hayali Ayasofya'da görev yapmak
"Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"nda Türkiye birincisi olan Samsun 15 Temmuz Şehitler İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi Emir Kayra Eke, gelecekte Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde müezzin olmayı hedefliyor. 6. sınıf öğrencisi Emir Kayra Eke, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünce Anadolu imam hatip liseleri ve imam hatip ortaokulları arasında 24 Nisan'da düzenlenen "Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"na, babası Ulugazi Camisi imamı Recep Eke ile hazırlandı. Okulda aldığı teorik eğitimi babasıyla evde yaptığı çalışmalarla pekiştiren Emir Kayra, yarışmaya hazırlanırken, 2021'de Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen "Ezanı Güzel Okuma Yarışması"nda Türkiye birincisi olan ve şimdi Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde müezzinlik yapan Selman Kızmaz'dan da uzaktan destek aldı. Yarışmada ortaokullar kategorisinde Türkiye birincisi olan Emir Kayra'nın hayallerini, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi süslüyor. Ramazanda okulunda her öğlen ezan okudu Emir Kayra Eke, yarışmaya babasıyla 7 ay boyunca çalıştıklarını söyledi. Çalışmalarını aksatmadığını belirten Eke, "Azimle çalıştık. Hiçbir zaman 'Bu akşam da yatalım çalışmayalım.' demedik. İlk önce okulumda, sonra ilimde, sonra bölgemde, sonra da Türkiye'de birinci olmak beni çok mutlu etti. Her gün en az bir ezan okumaya çalıştım. Her gün babamın tavsiyeleriyle beraber ezanıma yeni makamlar ve yeni nameler ekledim. Bu şekilde Türkiye birincisi oldum." ifadelerini kullandı. Arkadaşlarının, yarışmada birinci olmasından mutluluk duyduğunu anlatan Eke, "Okulumuzun ses sistemini kullanarak, iç ve dış ses olarak her gün ramazan boyunca öğle ezanlarını okudum. Ayasofya'nın müezzini sevgili hocam Selman Kızmaz da bana uzaktan destek oldu. Onun sayesinde moralim ve motivasyonum arttı. Ayasofya'da müezzin olmak, Türkiye'nin sembolik camilerinden birinde bir hoca olmak demek. Bu da benim için çok güzel bir şey. Eğer Ayasofya'da müezzin olabilirsem Selman Kızmaz hocamla beraber çalışmayı düşünüyorum." dedi. Okul Müdür Vekili Fatih Şimşek de "Öğrencimizin yetişmesinde emeği olan öğretmenlerimizden ve din görevlisi babası Recep hocamızdan Allah razı olsun." diye konuştu. "Emir Kayra'mızın böyle bir hedefinin olması bizim için çok güzel bir duygu" Kayra'nın babası imam Recep Eke ise her akşam Kayra ile evde pratik yaptıklarını, Türkiye finalinde güçlü rakipleri olacağından her makamla ilgili birer ilahi çalıştıklarını dile getirdi. Eke, şunları kaydetti: "Hicaz makamı yaptı, hüseyni makamı var, saba makamı yine, Türkiye finalinde icra ettiği ezanda üç tane makam geçiyor. İcra ettiği her makamla ilgili mutlaka ilahiler çalıştık çünkü o saba duygusunu güçlendirmek, hicaz duygusunu güçlendirmek için sıkı bir çalışmayla hazırlandık. Profesyonel bir jüri üyesi var, onların huzurunda daha güzel bir icra ortaya koyabilmesi için mümkün mertebe gayret etmeye çalıştık. Bizim milletimize, Türk milletine küçük düşünmek yakışmaz. O büyüttüğümüz hedeflerimize gitmek için de gayret etmemiz gerekiyor. Emir Kayra'mız da tabii bu başarısıyla bizi gururlandırdı, okulunu gururlandırdı." Oğlunun Ayasofya'da görev yapma hayalini gerçekleştirmesi için her zaman yanında olacağını vurgulayan Eke, "Ayasofya sadece bir cami değildir, 86 yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuş, insanların şu anda içerisinde huzur içinde ibadet ettiği sembolik de anlamı olan bir camidir. Emir Kayra'mızın böyle bir hedefinin, hevesinin olması bizim için çok güzel bir duygudur. Rabb'imiz bütün evlatlarımızı bu hedeflerine ulaşmada muvaffak eylesin diye dua ediyoruz." şeklinde konuştu. Mardin'de düzenlenen "Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması"na Emir Kayra ile beraber giden Arapça öğretmeni Muhammet Enes Aydın, Türkiye genelinden yoğun katılım olan yarışmada heyecan yaşadıklarını söyledi. Aydın, "Öğrencimiz Kayra, sağ olsun bize bu heyecanı en doruk şekliyle yaşattı çünkü Türkiye finalinde birinci olduk. Kendisini tebrik ediyoruz. Ayasofya'da müezzin, imam olma hayalini de gerçekleştirmesi için inşallah bizler de onun için dua edeceğiz." ifadelerini kullandı. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ümit Aydın, yarışmaya okulu temsilen Emir Kayra Eke'yi gönderdiklerini dile getirdi. Emir Kayra'nın danışman öğretmeni Aydın, "Üstün başarısından dolayı tebrik ediyoruz, bizleri gururlandırdı. Rabb'im ömrünün kalanını başarılarla dolu bir şekilde geçirmeyi nasip eylesin." diye konuştu.
- Çalışmaya gittiği okulda 49 yaşında çocukluk hayali okuma yazmayı öğrendi
Erzincan'da yaşayan 49 yaşındaki Sümbül Yeşil, geçici olarak çalışmaya başladığı okulda öğretmen ve mesai arkadaşlarının yardımıyla okuma yazma öğrenme hayalini gerçekleştirdi. Kentte yaşayan 3 çocuk annesi Yeşil, Türkiye İş Kurumunun (İŞKUR) İşgücü Uyum Programı kapsamında yardımcı hizmetli personel olarak Şehit Er Süleyman Aydın Ortaokulu'nda geçici süreyle çalışmaya başladı. Okuma yazma bilmediği için sorunlar yaşayan Yeşil'in durumunu fark eden mesai arkadaşları, konuyu okul yöneticilerine bildirdi. Okul idaresinin de teşvikiyle Yeşil, teneffüslerde öğretmenlerden, boş zamanlarda da çalışma arkadaşlarından ders almaya başladı. Okulda 4 ayda okuma yazma öğrenen Yeşil, boş zamanlarında da kitap okuyarak hem okumasını hem de kendini geliştiriyor. "Çok istemiştik okumayı ama okuyamadık" Sümbül Yeşil, geçmişte hem ailesinin durumu iyi olmadığı hem de "Kız çocukları okumaz" denildiği için okuma hayalini gerçekleştiremediğini söyledi. "Küçükken tarlada çok çalıştım. Çok istemiştik okumayı ama okuyamadık. Daha sonra da evlendim yine çalışmaya başladım." diyen Yeşil, okul idaresinin teşviki, öğretmenlerin özverisi, mesai arkadaşlarının desteğiyle okuma yazma öğrendiğini belirtti. Okumanın çok güzel bir duygu olduğunu dile getiren Yeşil, "Markete gidip bir şey almak şimdi daha kolay. Alacağım şeyleri okuyabiliyorum. Çok güzel bir duygu. Hastaneye gittiğim zaman zorlanmıyorum. Gideceğim yerleri rahat bulabiliyorum. Çok yararını gördüm. Çok zorlandım ama Allah'ın izniyle başaracağım dedim ve oldu." diye konuştu. Duygularını paylaşan Yeşil, "Benim eşim şeker hastası. 2 kızım evlendi, oğlum da beden eğitimi öğretmenliği okudu. Bu yaşıma kadar çalışmaya devam ettim. Burada da geçici süre çalıştık. Bu okulun da okumayı öğrenmeme faydası oldu. Bu okulda çalıştığıma çok mutlu oldum. Çok istekliydim okumaya." ifadelerini kullandı. "Okumak ve yazmak bu dünyadaki yalnızlığımızı teselli eder" Müdür Lokman Yeniçeri de Sümbül Yeşil'i okuma yazmayı öğrenmesi için öğretmenlerle birlikte yönlendirdiklerini anlattı. Okuma yazmanın önemine dikkati çeken Yeniçeri, şöyle devam etti: "Okumak ve yazmak bizim bu dünyadaki yalnızlığımızı teselli eder. Neticede okullarımız, eğitim kurumlarımız sadece çocuklarımıza değil, tüm topluma hizmet eden kurumlar olduğu için bunun da bir sorumluluk olduğunu düşünerek bu şekilde hareket etmiş olduk." Yardımcı hizmetli personeli Yağmur Arslan da "Sümbül ablayla sohbet ederken 'Benim okumam yazmam yok.' dedi. Bütün arkadaşlarımız sürekli olarak her boş anımızda Sümbül ablayı okutuyorduk. Teneffüslerde öğretmen arkadaşlarımız Sümbül ablaya okuma yazma öğretti. Derse girdiklerinde işimizden arta kalan boş vakitlerimizde biz okuma yazmayı öğrettik." diye konuştu.
- Minik öğrenciler atık yağlardan sabun üretti
Malatya'da ilkokul öğrencileri, atık yağlardan sabun üreterek hem bilimsel çalışmalara ilk adımlarını atıyor hem de geri dönüşüme katkı sağlıyor. Abdülkadir Eriş İlkokulu'nda görevli sınıf öğretmenleri Özgül Almasulu, Şeyma Cengiz Yücel ve İnci Fidan, Kasım 2024'te Harezmi Eğitim Modeli kapsamında bir seminere katıldı. Bu seminerin ardından öğrencilerle proje hazırlayan öğretmenler, velilerin de desteğiyle geri dönüşüm temelli sabun üretimi çalışmasını hayata geçirdi. Özgül Almasulu, minik öğrencilerle atık yağları toplayarak sabun ürettiklerini söyledi. Öğrencilerin projeyi çok sevdiğini belirten Almasulu, "Okulumuzda hijyen projesi kapsamında sabunun nasıl yapıldığını araştırdık. Atık yağları toplayarak sabun üretimine karar verdik. Ana maddesi kostik ve arıtılmış su olan sabunu üretirken adeta kimyager gibi çalıştık." dedi. 6 litre atık yağ, 800 gram kostik ve 1,8 litre su kullanarak ilk katı sabunlarını ürettiklerini, ardından da atık sabunlardan sıvı sabun üretimine geçtiklerini dile getiren Almasulu, sıvı sabunları maden suyu şişelerine koyduklarını ve pompaları monte ederek kullanıma hazır hale getirdiklerini anlattı. Ekim 2025'te İstanbul’da düzenlenecek TEKNOFEST'e başvurduklarını ve başvurularının kabul edildiğini belirten Almasulu, şunları söyledi: "Öğrencilerimiz henüz 6,5-8 yaş arasında. Onlara kostik maddesinin tehlikelerini anlattık. Şu an bu maddeyi tanıyor olmaları bile çok kıymetli. Sabunu nasıl ürettiklerini biliyorlar artık, bu da onların öz güvenini artırdı. Minik minik kimyagerlerim, matematikçilerim, tasarımcılarım oldu." Deprem sonrası TEKNOFEST'te ilkokul düzeyine de alan açılmasının kendileri için büyük bir fırsat olduğunu belirten Almasulu, "Bizim de bu sürece dahil edilmemiz, yaşadığımız acıların ardından moral kaynağı oldu. Kendi adıma çok mutluyum." dedi. Öğretmen Şeyma Cengiz Yücel de çocuklara kimyasal maddeleri öğretirken çizgi filmler ve animasyonlardan faydalandıklarını, proje kapsamında öğrencilerle logo tasarımı yaptıklarını belirtti. Yücel, "Robotik kodlama bile yaptık. Özellikle depremden etkilenen çocuklar için bu çalışmaları eğlenceli hale getirmek çok önemliydi. Ortaya çıkardıkları ürünleri görünce yaşadıkları heyecan her şeye değdi." ifadesini kullandı. "Okulda kendi yaptığımız sabunları kullanıyoruz " Yücel, okulda öğretmenlerin ve öğrencilerin kendi yaptıkları sabunları kullandıklarını belirterek, "Çocuklarla birlikte hepimiz, tüm öğretmenler, okulda kendi yaptığımız sabunları kullanıyoruz. Herkese vermeye çalışıyoruz. Dönem sonunda bir sergi ve kermes açarak tüm okul velilerine de sunmayı düşünüyoruz." diye konuştu. Projede görev alan öğretmenlerden İnci Fidan ise geri dönüşüm bilinciyle hareket ettiklerini belirterek, evdeki su bidonlarını keserek ve iple sararak sabunlar için sepetler hazırladıklarını anlattı. Öğrencilerden 8 yaşındaki Aysima Yücel de evdeki atık yağları süzüp sabun yaptıklarını ve bu süreçte çok eğlendiklerini söyledi. İkinci sınıf öğrencisi Kaan Koç ise sabunun kuruyup kullanıma hazır hale gelmesini büyük bir heyecanla beklediğini dile getirdi.
- Medya Okur Yazarlığı Kulübü kurulan ortaokulda geleceğin gazetecileri yetiştiriliyor
Van'ın Tuşba ilçesinde Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu'nda kurulan Medya Okur Yazarlığı Kulübü sayesinde öğrenciler, gazeteciliğin inceliklerini öğreniyor. Seyrantepe Mahallesi'nde bulunan Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu'nda görevli müdür ve öğretmenler, gazeteciliğe ilgi duyan öğrencilerin mesleğe yatkınlığını artırmak ve gelecekte iyi birer gazeteci olmalarını sağlamak için çalışma başlattı. Bu kapsamda 6 ay önce 18 öğrencinin dahil edildiği Medya Okur Yazarlığı Kulübü'nü kuran öğretmenler, öğrencilerinin gazetecilik faaliyetlerini yürütmeleri için sınıf oluşturdu. Burada haber yazma teknikleri, fotoğraf çekimi ve kamera kullanma teknikleri ile görüntü montajı gibi temel gazetecilik eğitimi alan öğrenciler, belirledikleri gündemlere göre kaymakam, kurum müdürleri, öğretmen ve öğrencilerle röportajlar gerçekleştiriyor. Kısıtlı imkanlarla gazetecilik faaliyeti yürüten öğrenciler, hazırladıkları haber görüntülerini okulun sosyal medya hesabı üzerinden kurdukları VADO TV'de (Vali Adnan Darendeliler Ortaokulu) yayınlıyor, okulun koridoruna asılan televizyon ekranından arkadaşlarıyla paylaşıyor. Gazete, televizyon ve internet sitelerinde yayınlanan haberleri öğretmenleriyle analiz ederek mesleğin inceliklerini öğrenen, bu alanda bölümleri bulunan meslek liseleriyle irtibat kuran öğrenciler, faaliyetlerine akademisyenleri, gazetecileri de dahil ederek kendilerini geliştirmeyi hedefliyor. "Herkes bu işe gönülden bağlı olduğu için güzel ürünler ortaya çıkıyor" Okul Müdürü Mehmet Sontürk, AA muhabirine, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geleceğin iletişimcilerini yetiştirdiklerini söyledi. Gazeteciliğe yatkın öğrenciler için VADO TV'yi kurduklarını belirten Sontürk, "Okullarımızda gazete ve dergi çıkarılıyordu fakat televizyon konusunda eksik kalmışız. Biz de 'Neden geleceğin sunucularını, muhabirlerini ve kameramanlarını yetiştirmeyelim.' dedik. Belki öğrencilerimizden biri ileride ulusal bir kanalda meslek sahibi olacak. Bu düşüncelerle projemizi hayata geçirdik." dedi. Gönüllü öğretmen ve öğrencilerle ekip kurduklarını anlatan Sontürk, şunları kaydetti: "Okuldaki bütün öğrencilerimize projemizi anlattık. 18 öğrencimiz ekibe dahil oldu. Ekibimiz sürekli güncelleniyor. Mezun olacak öğrencilerimizin yerine yenileri gelecek. Şehrimizdeki üniversite ve liselerle iletişim halindeyiz. Her geçen gün kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Okulumuzda canlı yayınlar yapmaya başladık. Herkes bu işe gönülden bağlı olduğu için güzel ürünler ortaya çıkıyor. Sosyal medya üzerinden canlı yayın yaparak öğrencilerimizi ve velilerimizi bilgilendiriyoruz. Okulumuzun halk oyunları ekibi, Mardin'de bir yarışmaya katıldı. Öğrencileri Mardin'e götürme şansımız yoktu. Biz de ekibimiz sayesinde yarışmayı okulumuzun televizyon kanalından yayınladık." Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Öğretmeni Hakan Bulduk ise örnek bir çalışmaya imza attıklarını ifade etti. Öğrencilerin radyo, televizyon, kameramanlık, muhabirlik, video editörlüğü ve yapay zeka alanında gelişimlerine katkı sağlamaya çalıştıklarını dile getiren Bulduk, "Öğrencilerimizle röportaj yapıyoruz. Okul müdürleriyle röportajlar yaptık. Her geçen gün kendimizi geliştiriyoruz. İlerleyen aşamalarda işi daha profesyonel yapabilmek ve öğrencilerimizin öğrenimine daha fazla katkı sağlayabilmek için ekipman ihtiyacımız var. Bu konularda destek bekliyoruz." diye konuştu. "Sunucu ve oyuncu olmak istiyorum" Sunucu ve oyuncu olmak istediğini dile getiren öğrenci Hira İpekli de "Böyle bir ekibin kurulacağını öğrenince çok heyecanlandım. Radyo ve televizyon bölümüne ilgi duyuyorum. İleride sunucu ve oyuncu olmak istiyorum. Ekipte sunucu olarak görev yapıyorum. İlk başlarda kamera karşısına geçince heyecanlanıyordum fakat şu an daha rahatım." ifadelerini kullandı. Ekipte muhabir olarak görev aldığını anlatan Sümeyye Kırergin, "Haber yazarak kendimi sürekli geliştiriyorum. İleride iyi bir muhabir olmak istiyorum. Bu imkanı bize veren öğretmenlerime teşekkür ederim." dedi.
- Mardin'in "Dilek ablası" halı kursları ve restoranla hemcinslerine istihdam sağladı
Mardin'de yaşayan Dilek Çelebioğlu, 35 yıllık iş hayatında köylerde halı dokuma kursu, il merkezinde restoranıyla hemcinslerine istihdam sağladı. Kentte yaşayan 2 çocuk annesi 56 yaşındaki Dilek Çelebioğlu, 1990'lı yıllarda halı dokuma kursuna gittikten sonra açtığı küçük bir atölyede halı dokuma işine başladı. İşini geliştirerek il merkezi ve köylerde açtığı halı dokuma kurslarıyla kadınlara eğitim veren ve onların meslek sahibi olmasını sağlayan Çelebioğlu, 8 yıl önce de il merkezinde açtığı restoranında şu an 10 kadın istihdam ediyor. Çelebioğlu, çalışmayı çok sevdiğini, gençlik yıllarında evde hazırladığı ürünlerin satışı yaptığını söyledi. Evlendikten sonra eşinin desteğiyle 1990'lı yıllarda açtığı küçük bir atölyede halı dokuma işine başladığını belirten Çelebioğlu, daha sonra merkez ve köylerde 3 atölye açtıklarını anımsattı. Atölyelerde açılan halı dokuma kurslarında kadınların meslek sahibi olduğunu ifade eden Çelebioğlu, şöyle konuştu: "Önce 20 kadına eğitim verdik, sonra bunlar diğer atölyelerde usta öğretici olarak çalışmaya başladı. 10 yıl içerisinde 1500 kişiyi istihdam ettik. O zamanlar köydeki bazı aileler kız bebeklerine benim ismimi koydu. Bir sürü insan okuma yazma bilmiyordu, onlara taşımalı eğitimle okuma yazma öğrettik. Aile planlaması için İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğiyle onlara eğitim verdik. Amacım kadınlara bir katkı sunmaktı. 15 yıl boyunca kendimi onlar için adadım." "Kadın sadece evde oturmak, çocuk büyütmek için değildir" Daha sonra en büyük tutkusu olan yemek işine girdiğini, yöresel yemekleri yapmaya başladığını anlatan Çelebioğlu, 8 yıl önce açtığı restoranda kadınları istihdam ettiğini söyledi. Mardin Artuklu Üniversitesinin katkılarıyla Mardin kebabı, alluciye (ekşili yeşil erik yahnisi), fikriye (içinde çağla bulunan etli bir yemek), ırok (kızartılmış içli köfte), incasiye (kara erikten yapılan etli yemek) ve harirenin (üzüm şiresinden yapılan tatlı) coğrafi işareti almasını sağladıklarını dile getiren Çelebioğlu, şöyle devam etti: "Anneannelerimizin yaptığı, unutulmakta olan yemeklerin coğrafi işaretlerini aldığımız için çok mutluyuz. Bunları nesilden nesile aktarmak en büyük hayalim. Gün yüzüne çıkmayı bekleyen daha birçok lezzet var. Bunun için kadınlarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz." Kadınlara desteğinin devam ettiğini belirten Çelebioğlu, bugüne kadar 65 kadını istihdam ettiği restoranında şu an 10 kadının çalıştığını anlattı. Hemcinslerine çok önem verdiğini dile getiren Çelebioğlu, şunları söyledi: "Hiç çalışmamış, evde oturan, kendine hiç güveni olmayan kadınları çalıştırmak istiyorum. Onlar sanki hiçbir şey başaramayacaklarını zannediyor ama buraya gelip çalıştıklarında güzel şeyler yaptıklarını görüyorlar ve çok mutlu oluyorlar. Şimdi dimdik ayaktalar. Kadının hep ayakta olması lazım. Kadın sadece evde oturmak, çocuk büyütmek için değildir. Bunların hepsini başarabilir. Çocuklarını eğitebilir, okutabilir, etrafına katkıda bulunabilir, ailesine de destek olabilir." "Rol modelimiz Dilek abla'" Restoranda çalışan kadınlardan 22 yaşındaki Meles Çelebi, 5 yıl önce Çelebioğlu ile tanıştığını, restoranda çalışarak kazandığı harçlıkla üniversiteye hazırlandığını söyledi. Şimdi Mimarlık Fakültesinde okuduğunu, aynı zamanda restoranda unutulmaya yüz tutmuş yöresel yemekleri yapmayı öğrendiğini belirten Çelebi, "Bizim için Dilek abla çok değerli. Kadınlara özellikle çok yardımcı oluyor. Biz de bunu ondan öğrendik. Rol modelimiz Dilek abla. Ben de Dilek abla gibi kadınların hayatına dokunmak istiyorum. Gençlerin elinden tutmak istiyorum." ifadelerini kullandı. "Dilek Hanım birçok kadına iş imkanı sağlıyor" Restoranın müşterilerinden Gülperi Ezgi, Çelebioğlu'nun Mardin'in yöresel yemeklerini çok iyi yaptığını, restoranda çalışan kadınları görünce mutlu olduğunu anlattı. Ezgi, "Dilek Hanım gibi kadınların çoğalmasını isterim. Onun sayesinde burada çok fazla kadın iş bulabildi." dedi. Ömerli ilçesinden gelen Ceylan Baran da sık sık restorana yemek yemeye geldiklerini ve yemekleri çok beğendiklerini belirtti. Baran, "Dilek Hanım birçok kadına iş imkanı sağlıyor. Ayrıca yöresel yemeklerimizin tanıtımına katkı sağlıyor. Ona teşekkür ederiz." diye konuştu.
- Edirne'de ortaokul öğrencileri mandalinanın raf ömrünü uzatan "doğal solüsyon" geliştirdi
Edirne'de ortaokul öğrencileri greyfurt çekirdeğiyle mandalinanın bozulmasını geciktirerek raf ömrünü uzatan "doğal solüsyon" geliştirdi. TÜBİTAK yarışması için Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu Ortaokulu'nda Fen Bilimleri Öğretmeni Hülya Kara danışmanlığında Pehlivan Bilim Takımı oluşturuldu. Öğrenciler mandalinanın raf ömrünü uzatmak için yapılan mumlama ve kimyasal işlemin sağlığa zararı üzerine araştırma yaparak bunu doğal yöntemlerle gerçekleştirmek için çalışma başlattı. Kimyasallar yerine doğal yöntemlerle meyvelerin raf ömrünü uzatmayı hedefleyen öğrenciler okulun laboratuvarında yaptıkları 8 haftalık çalışmayla "Greyfurt Çekirdeği Uçucu Yağının Mandalina Küflenmesi Üzerine Etkisi" projesini hayata geçirdi. Buhar damıtma yöntemiyle greyfurt çekirdeğinin yağını elde eden öğrenciler pH değerlerini de kontrol ederek mandalinaya uyguladı. Doğal solüsyonun mandalinanın raf ömrünün 2 hafta uzattığı belirlendi. Projeleriyle TÜBİTAK 2204-B 19. Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İstanbul Avrupa Bölge Finali'nde biyoloji alanında birincilik elde eden öğrenciler, çalışmalarını sürdürüp doğal solüsyonun sektörde kullanılmasını hedefliyor. Öğrencilerin hazırladığı projenin biyoloji alanında TÜBİTAK İstanbul Avrupa Bölgesi'ndeki yarışmada birinci olduğunu belirten Kara, "Biz bu projede meyvelerin raf ömrünü uzatmak için kimyasallar yerine doğal materyallerden de faydalanabileceğimizi göstermek istedik. Kimyasallar insan sağlığına çok zararlı. İnsan sağlığını gelecek nesillerde birçok hastalıklar bekliyor kimyasallar yüzünden. Biz de doğal yöntemlerle meyve sebzelerde raf ömrünü uzatmayı hedefledik." dedi. "Kontrol" ve "deney" grubu oluşturuldu Takımın üyesi 6. sınıf öğrencisi Alper Hüsamettin Erinmez de projede deney ve kontrol grubu oluşturduklarını anlattı. Laboratuvarda greyfurt çekirdeği uçucu yağından doğal solüsyon elde ettikten sonra mandalinaya uyguladıklarını anlatan Erinmez, şunları kaydetti: "8 hafta boyunca iki mandalinanın küflenme değerlerini ve pH değerlerini ölçerek değerlendirdik. Kabuğunu çevreleyecek şekilde solüsyon uygulanan deney grubunda 5. haftadan itibaren küflenme oluşmaya başlarken, kontrol grubunda 3. haftadan itibaren küflenme başlıyor." "Geri dönüşüm birçok alanda var" 6. sınıf öğrencisi Arda Batı ise projeyi geri dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla hazırladıklarını anlattı. Doğal ürünleri destekleyen projelerin insan sağlığına katkıda bulunduğunu ifade eden Batı, "Geri dönüşüm birçok alanda var. Biz de bu projemizde greyfurt çekirdeğini geri dönüştürerek meyvelerin raf ömrünü uzatan bir yol bulduk. Bu sayede hem ülke ekonomimize katkıda bulunacağız hem de doğamızı korumuş oluyoruz." ifadelerini kullandı. Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu Ortaokulu Müdürü Coşkun Ünlü de öğrencilerin birincilik elde ettiği projeyle bu ay sonunda Ankara'da yapılacak TÜBİTAK Bölge Finallerine katılacağını anlattı. TÜBİTAK yarışmalarının öğrencilere öz güven kazandırdığını dile getiren Ünlü, "Öte yandan yapılan projenin içeriğine baktığımızda ülkemize geri dönüşüm ve üretim anlamında katkıları olacağını düşünüyorum. Öğrencilerimizin ileride kendileri ve ülkemiz adına daha büyük çalışmalar yapacağını düşünüyorum." diye konuştu.