Boş arama ile 769 sonuç bulundu
- Bartın'da 5 çocuk annesi, 40 yıldır eşiyle örste demir dövüyor
Bartın'ın Ulus ilçesinde yaşayan 5 çocuk annesi Gülizar Camcı, evlendikten sonra eşiyle çalışmaya başladığı kayınbabasına ait atölyede 40 yıldır örse yatırdığı kızgın demirlerden tarım ve ormancılıkta kullanılan aletleri üretiyor. Kumluca beldesinde evlenmesinin ardından evinin zemin katında kayınbabasına ait demirci dükkanında eşinin yanında çırak olarak çalışmaya başlayan Camcı, bir süre sonra kalfalık yapabilecek hale geldi. Kayınbabasının vefatı ve eşinin de dükkan dışındaki işlere gitmesi dolayısıyla bekleyen işlere el atan Camcı, zamanla demir dövme, kaynak ve tamirat işleri yapmaya başladı. Aynı zamanda 5 çocuğunun ihtiyaçları ve eğitimleriyle ilgilenen Camcı, yıllardır 8 kilogram ağırlığındaki balyozla kömür ocağında ısıttığı demiri dövüp çapa, kazma ve balta gibi ürünler imal ediyor. "İlk emekli maaşımı aldım" 64 yaşındaki 5 çocuk annesi Gülizar Camcı, AA muhabirine, 41 yıl önce eşi Ramazan Camcı ile evlendiğini, kayınbabasına yardım amacıyla girdiği atölyede bir süre çıraklık yaptığını anlattı. Kayınbabasının rahatsızlanması üzerine demircilik işinde ustalığa uzanan bir yola girdiğini ve her gün eşiyle dükkanda demir dövdüğünü aktaran Camcı, yaptığı iş çok yorucu ve zor olmasına rağmen elinden geldiğince devam ettirmek istediğini söyledi. Camcı, mesleğin kaybolmasını istemediğini dile getirerek, "Buradan yaptığım sigortayla 1 ay önce emekliliğimi hak ettim ve ilk emekli maaşımı da aldım. Çalışarak gelir elde etmeyi ve zorları başarmayı seviyorum." dedi. İlk zamanlar zorlanmasına karşın hem kayınbabasının kendisine güvenmesi hem de işi sevmesinden dolayı dükkana gelen tüm işleri rahatlıkla yapabildiğine değinen Camcı, bölgede tarım ve ormancılık yaygın olduğu için çapa, kazma, balta gibi aletleri ürettiklerini belirtti. Camcı, demircilik sayesinde 5 çocuğundan 3'ünün üniversiteyi bitirdiğini, birinin memur olduğunu, birinin de üniversiteye gittiğine değinerek, "İlk zamanlar etraftan 'Ramazan Usta eşini çalıştırıyor' diye söylentiler olduğu için kapıyı kapatarak çalıştım ama her şeyi aştım, kimsenin sözü umurumda olmadı. Eş de benim, iş de benim, geçinme de benim. Eşim burada kendisi çalışacak, zorlanacak da ben evde oturacak mıyım?" diye konuştu. 2014'te "Yılın Ahisi" seçildi İlk zamanlar şaşıranların olduğunu ancak daha sonra insanların yaptığı işleri görünce kendisine güvendiğini vurgulayan Camcı, "Hatta eşim iş kazası geçirdi, eli alçıdaydı, o dönemde bile iş yerini kapatmadım, gelen müşterilerin işlerini gördüm. 64 yaşındayım, 5 çocuk annesiyim, 40 yıldır çalışıyorum. Ömrüm yettiğince, sağlığım el verdiğince çalışmaya devam edeceğim." şeklinde konuştu. Camcı, 2014 yılında "Yılın Ahisi" seçildiğini ve Kırşehir'de düzenlenen törenle ödülünü aldığını kaydetti. Bu ödüle layık görülmesinden dolayı çok mutlu olduğunu dile getiren Camcı, "Yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bizi 2022'de külliyeye iftara davet etmişti. Orada Cumhurbaşkanı'mızla çok sıcak bir sohbetimiz oldu. Emeklerimin karşılığını alıyorum." dedi. "Eşimle çalışmaktan gurur duyuyorum" Ramazan Camcı da eşiyle çalışmaktan gurur duyduğunu dile getirdi. Eşinin evlendiklerinden bu yana hep yanında yer aldığını vurgulayan Camcı, "Hatta bu dükkandaki emeği benden daha fazladır. Özellikle çocukların okul dönemlerinde hem yemeleri, giyimleriyle ilgilenir, ev işlerini halleder hem de gün boyu burada demir döverdi." diye konuştu. Camcı, "Bir gün olsun da 'ben yoruluyorum' demedi. Her işi beraber sırtlandığımız, işte de evde de birbirimize yardımcı olduğumuz için birbirimize bağlılığımız daha güçlü oluyor." ifadelerini kullandı.
- Kalemin Gücüyle Zirveye: Abdullah TAŞ'ın İlham Veren Başarı Hikayesi
Altın Yazar Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Yazarı" seçilen Abdullah TAŞ, eserleriyle okuyuculara ilham veriyor. Her Müslümanın İlacı, Sen Aydınlatırsın Gecemi ve Sonsuzluğa Yelken Açmak gibi kitaplarıyla geniş bir kitleye hitap eden TAŞ, edebiyat dünyasında kalıcı bir iz bırakmayı başardı. Edebiyat dünyasına etkileyici eserlerle adım atan Abdullah TAŞ, kaleme aldığı her kitapla okuyucuların gönlünde taht kurmayı başardı. Roman, kişisel gelişim ve manevi rehberlik türlerindeki eserleriyle geniş bir kitleye hitap eden yazar, kısa sürede edebiyat dünyasında adından söz ettiren isimlerden biri haline geldi. Abdullah TAŞ, 2024 yılında düzenlenen Altın Yazar Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Yazarı" seçilerek kariyerindeki en prestijli ödüllerden birini kazandı. Her Müslümanın İlacı adlı eseriyle okuyucularına manevi rehberlik sunan TAŞ, bu kitabıyla yalnızca ülkemizde değil, uluslararası platformlarda da beğeni topladı. Eserleriyle Zirveye TAŞ’ın ilk romanı olan Sen Aydınlatırsın Gecemi, okuyucuları derin bir duygusal yolculuğa çıkarırken, hayatın karmaşık ve dokunaklı yönlerini ustalıkla ele alıyor. Bu eser, yayımlandığı yıl en çok okunanlar arasına girerek yazarın başarısını taçlandırdı. İkinci kitabı Sonsuzluğa Yelken Açmak, okuyucularına umut ve ilham veren mesajlarla dolu. Manevi arayış ve hayatta anlam bulma temalarını işleyen kitap, edebiyat eleştirmenlerinden de tam not aldı. Abdullah TAŞ’ın başarısının arkasında, güçlü bir hayal gücü ve insan ruhunun derinliklerini keşfetme tutkusuyla şekillenen yazarlık kariyeri yer alıyor. Kaleminin gücünü ve özgünlüğünü her kitabında hissettiren TAŞ, okuyucularıyla güçlü bir bağ kurmayı başarıyor. Abdullah TAŞ, yazma tutkusunu bir yaşam biçimi olarak tanımlıyor. Yeni projeler üzerinde titizlikle çalışan yazar, önümüzdeki dönemde edebiyat dünyasına kazandıracağı eserlerle okuyucularına ilham vermeye devam etmeyi hedefliyor. Yalnızca romanlarıyla değil, kişisel gelişim ve maneviyat alanındaki rehber kitaplarıyla da fark yaratan TAŞ, edebiyatseverlerin dikkatle takip ettiği bir yazar haline geldi. Okuyucularıyla Güçlü Bir Bağ Abdullah TAŞ, kaleme aldığı eserlerle yalnızca hikayeler anlatmakla kalmıyor, okuyucularının hayatlarına dokunmayı başarıyor. Özellikle Her Müslümanın İlacı adlı kitabında manevi bir rehberlik sunarken, Sen Aydınlatırsın Gecemi ile duygulara tercüman olan yazar, okurlarının düşüncelerine ilham ve umut katıyor. Etkinliklerde ve imza günlerinde okurlarıyla bir araya gelerek samimi sohbetleriyle de kalplerde özel bir yer edinen Abdullah TAŞ, yazarlık yolculuğunu "okuyucularıyla birlikte büyüyen bir serüven" olarak tanımlıyor. “Edebiyat, insanı anlamanın ve anlatmanın en güçlü aracıdır” diyen Abdullah TAŞ, başarı hikayesiyle gelecekte de edebiyat dünyasına ilham kaynağı olmaya devam edecek. Kitaplara ulaşmak için tıklayın
- Şampiyon kardeşler yeni başarılara birlikte hazırlanıyor
Çorum'un İskilip ilçesinde yaşayan milli güreşçiler Özdenur ve kız kardeşi Esma Özmez, spor salonunda ve doğada birlikte yaptıkları antrenmanlarla yeni turnuvalara hazırlanıyor. Ailesinin yönlendirmesiyle çocukluk döneminde güreşe başlayan ve üç Türkiye şampiyonluğu bulunan 15 yaşındaki Özdenur Özmez, geçen yıl 15 Yaş Altı Güreş Milli Takımı ile 62 kiloda Avrupa üçüncüsü, bu yıl ise Avrupa şampiyonu oldu. Özdenur Özmez, çalışmalarına Belediye İskilipspor bünyesinde, kendisi gibi güreşçi olan kız kardeşi ve milli sporcu 14 yaşındaki Esma Özmez ile devam ediyor. Bu yıl Sivas'ta düzenlenen 15 Yaş Altı Kadınlar Güreş Türkiye Şampiyonası'nda 50 kiloda altın madalya kazanan, katıldığı 15 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası'nda ise derece alamayan Esma Özmez, ablasının izinde yeni madalyalar almak için çaba gösteriyor. Güreşçi kardeşler, antrenör Adem Uysal gözetimindeki antrenmanlarda salonda teknik yönlerini, doğada da ise bedenlerini güçlendiriyor. Adem Uysal, AA muhabirine, 2017'de kurulan Belediye İskilipspor Kulübü bünyesindeki sporcuların bugüne dünya ve Avrupa şampiyonalarında dereceler elde ettiklerini söyledi. Özmez kardeşlerle de özel antrenmanlar yaptıklarını belirten Uysal, "Haftada ikisi doğada, dördü salonda olmak üzere altı antrenman yapıyoruz. Çalışmalarımız yoğun şekilde devam ediyor." dedi. Özellikle doğada yapılan antrenmanlardan sporcuların daha çok verim aldığını dile getiren Uysal, "Doğada yaptığımız antrenmanlar çocukların stresini azaltıyor, metabolizmayı hızlandırıyor, ayak kaslarının kuvvetlenmesini sağlıyor." diye konuştu. Sporcularının fiziki ve mental olarak en iyi şekilde hazırlamaya gayret ettiklerini vurgulayan Uysal, doğada yapılan antrenmanların çocukların fiziksel ve ruhen gelişimine katkı sağladığını anlattı. Türkiye'yi en güzel şekilde temsil etmek istediklerine işaret eden Uysal, "Çalışmalarımız devam edecek. İnşallah en güzel sonuçlarla, başarılarla yolumuza devam edeceğiz." ifadesini kullandı. "İstiklal Marşı'mızı okutmak çok güzel bir duygu" Özdenur Özmez ise babası ve ablasının yönlendirmesiyle başladığı güreşi çok sevdiğini, başarılı olmak için çabaladığını söyledi. Bugüne kadar katıldığı turnuvalarda dereceler elde ettiğini, bundan sonra da derece yapmayı hedeflediğini belirten Özdenur, "Şampiyon olmak, bayrağımızı temsil etmek, İstiklal Marşı'mızı okutmak çok güzel bir duygu, yaşanmadan bilinmez. Adem hocam ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. Biz kendimize güveniyoruz, inşallah altın madalyalar kazanacağız. Kariyerimde yeni dünya ve Avrupa şampiyonlukları kazanmayı, olimpiyatlarda Türkiye'yi temsil edip Türk bayrağını göndere çektirmeyi hedefliyorum." dedi. Esma Özmez de Avrupa'da henüz derece alamadığı için üzgün olduğunu dile getirerek, "Adem hocam ile çalışmalara devam ediyorum. Bayrağımı en güzel şekilde temsil etmeye devam edeceğim." dedi.
- Siirtli genç kız babasından öğrendiği arıcılıkta devlet desteğiyle kendi kovanlarını kurdu
Siirt'te 22 yaşındaki Ayşe Deli, arıcılıkta devletten aldığı destekle babasına omuz vererek ailesinin geçimine katkı sağlıyor. Merkez İnkapı köyü Kutluca mezrasında yaşayan 9 çocuklu ailenin en büyük evladı olan Deli, çocukluğundan beri ilgi duyduğu ve babasından öğrendiği arıcılığı her geçen gün geliştiriyor.Deli, Tarım ve Orman Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yüzde 50 hibeyle yaklaşık 600 bin lira değerinde bal sağım makinesi ve çeşitli ekipman aldı, kendi kovanlarını kurdu. Pervari balı üreten genç arıcı, sahip oldukları 450 arılı kovanı 1000'e çıkarmayı hedefliyor. 6 kuşaktır arıcılık yapıyorlar Ayşe Deli, arıcılık geleneğinin ailesinde 6 kuşaktır devam ettiğini söyledi. Bu işin inceliklerini babasından öğrendiğini anlatan Deli, ailesinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla sürdürdüğü mesleğinin kendisi için çok önemli olduğunu kaydetti. Babasının arıcılıkta usta olduğunu dile getiren Deli, "Babamdan çok şey öğrendim, o benim ustam. Devletimizin verdiği destekle kovan sayımızı arttırıp daha büyük işler yapmayı hedefliyoruz." dedi. Devletin sağladığı 450 kovan desteğini çok iyi değerlendirerek sayıyı 1000'e çıkarmayı hedeflediğini vurgulayan Deli, şunları kaydetti: "Umarım önümüzdeki yıl daha iyi yerlere geliriz. Babamdan öğrendiğim tekniklerle arıcılığımı geliştirdim ve hibe desteğiyle işlerimi büyüttüm. Buranın florası arılar için çok zengin. Arılarımızı yazın serin olmaları için Bitlis'in Tatvan yaylalarına götürüyoruz, kışın da buraya getiriyoruz." Deli, başka kadınlara da örnek olmayı umduğunu belirterek, arıcılığın yeni nesillere aktarılmasında da köprü olmak istediğini sözlerine ekledi. Ayşe Deli'nin babası Zakir Deli de arıcılık geleneğinin atalarından miras kaldığını ve tüm çocuklarının bu işi öğrenmeye istekli olduğunu söyledi. Arıcılığa ilgi duyan çocuklarının her birine bu mesleği öğretmeye özen gösterdiğini dile getiren Zakir Deli, "Tüm çocuklarım arıcılığa meraklı ve bana yardımcı oluyorlar. Ayşe, devletin verdiği hibeyle kendi kovanlarını kurarak arıcılık işine adım attı. Dağ eteklerinde çok güzel bal üretiyoruz. Kızım da bu işte ayakları üzerinde durmaya başladı." ifadelerini kullandı. "2024'te 52 projemize 64 milyon lira destek sağlandı" Tarım ve Orman İl Müdürü Ergün Demirhan da projelerin kırsaldaki üreticiler için önemli fırsatlar sunduğunu söyledi. Demirhan, 2024 yılı itibarıyla 52 projelerine 64 milyon lira destek sağlandığını kaydederek, "İnsanlarımızı kırsalda tutabilmek için özellikle tarımsal projeler ve faaliyetleri desteklememiz gerekiyor. Buna en güzel örneklerden biri de Ayşe Deli kızımızın altıncı kuşak arıcılığı devam ettirmesidir. Ayşe kızımızın bu gayreti ve çabaları bizi mutlu etti." diye konuştu.
- Hakkari’den Türkiye’ye İlham Veren Girişimcilik: Macit Han’ın İstiridye Mantarı Başarısı
Hakkarili genç girişimci Macit Han, sosyal medyada izlediği bir video ile başladığı istiridye mantarı yetiştiriciliğinde büyük bir başarı elde etti. Sadece iki yıl içinde yıllık 2 ton üretim kapasitesine ulaşan Han, yerel marketlere ürün satışı yaparak hem ekonomik kazanç sağladı hem de girişimcilik alanında ilham verici bir hikayeye imza attı. Başlangıç Noktası: Bir Videodan İlham Macit Han’ın hikayesi, sosyal medyada gördüğü bir video ile başladı. Evde 7 torba mantar denemesiyle ilk adımı atan Han, bu denemelerden aldığı yüksek verim sayesinde İstanbul’da bir "Mantar Yetiştiriciliği Kursu"na katıldı. Burada öğrendiği teknik bilgilerle profesyonel üretime geçiş yaptı. 30 Metrekareden 2 Ton Üretime İlk olarak 30 metrekarelik bir alanda üretime başlayan Han, istiridye mantarlarının lezzeti ve kalitesiyle olumlu geri dönüşler aldı. Taleplerin artmasıyla işini büyüten Han, bugün bir dükkanda yılda 2 ton mantar üretiyor. Ekonomik Başarı ve Gelecek Hedefleri Ürettiği istiridye mantarlarının kilosunu 200 TL’den satışa sunan Macit Han, girişimcilik yolculuğunu daha da büyütmeyi hedefliyor. Kendi markasını oluşturmayı ve mantar yetiştiriciliği alanında söz sahibi olmayı planlayan Han, Hakkari’den Türkiye’ye yayılan bu girişimcilik hikayesiyle pek çok insana örnek oluyor. Macit Han’ın başarı hikayesi, küçük bir fikirle başlayan girişimlerin azim, eğitim ve doğru planlama ile nasıl büyük başarılara dönüşebileceğini gözler önüne seriyor.
- Oğluna örnek olmak isteyen 54 yaşındaki kadın, 3'üncü üniversitesini okuyor
Yozgat'ta, 2019'da kamudan emekli olduktan oğluna örnek olmak ve ders çalışma alışkanlığı kazandırmak amacıyla girdiği üniversite sınavını kazanan 54 yaşındaki Şerife Kılıç, 3'üncü üniversitesini okuyor. Şefaatli Mal Müdürlüğünde gelir uzmanlığından 2019'da emekli olan bir çocuk annesi Kılıç, 30 yıllık meslek hayatının ardından oğluna örnek olmak için üniversite sınavına hazırlanmaya karar verdi. Kılıç, geçen yıl girdiği Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nı (YKS) kazanarak Yozgat Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü'ne yerleşti. Fakültede genç öğrencilere azmiyle örnek olan Kılıç, ev işleri ve oğlunun eğitimiyle ilgilendikten sonra genellikle geceleri derslerine çalışıyor. Halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü 2. sınıf öğrencisi Şerife Kılıç, AA muhabirine, 1994'te Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Ön Lisans İktisat Bölümü, 1999'da ise Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi İşletme Bölümü'nü bitirdiğini söyledi. Geçen yıl oğluna örnek olabilmek ve çalışma azmi kazandırmak amacıyla üniversite sınavına girdiğini hatırlatan Kılıç, "Oğlumla bir masada oturup nasıl ders çalışılabilir görsün diye üniversite sınavına hazırlandım ve kazandım. Ders çalışmam çocuğumu etkiledi, eskisinden daha iyi. Fakülte bana da iyi geldi, kendime bir şeyler katmaya başladım. Gece 00.00'a kadar ev işlerimi hallediyorum, sonra 3 saat kadar ders çalışıyorum." diye konuştu. "Mezun olunca yüksek lisans yapacağım" İlerleyen yaşına rağmen fakültede öğrenci arkadaşlarının kendisini kabul ettiğini ve okula kolay adapte olduğunu dile getiren Kılıç, tecrübesiyle onlara örnek olmaya çalıştığını ifade etti. Emekli olduktan sonra iletişim fakültesini özellikle seçtiğini aktaran Kılıç, "İnsan belli bir yaştan sonra konuşmasında, düşünmesinde gerileme hissediyor. İletişim fakültesini özellikle seçtim ve geldim. Mezun olunca yüksek lisans yapacağım." dedi. "Bizi kardeşi gibi görüyor" Kılıç'ın sınıf arkadaşı Jiyan Şanlı da "Şerife abla bu yaşta okula geliyor, çabalıyor. Ders konusunda çok iyi ve sınav öncesi sorularımızı yanıtlıyor. Bizi kardeşi gibi görüyor. Yaşı büyük olduğu için bize sorunlarımızda da yardımcı oluyor." ifadesini kullandı. Yozgat Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zülfiye Acar Şentürk ise fakültelerinde farklı meslek gruplarından ve emekli birçok öğrencinin eğitim gördüğünü kaydetti.
- 13 yaşındaki karateci Mehmet, 4 yılda 20 madalya kazandı
Uluslararası Boğaziçi Karate Şampiyonası'nda mücadele edecek 13 yaşındaki karateci Mehmet Taş, 4 yılda 20 madalya kazandı. Tekirdağ'da ailesinin yönlendirmesiyle 9 yaşında başladığı karatede kendini geliştiren Mehmet, bölge şampiyonaları, Türkiye şampiyonaları ve uluslararası şampiyonalarda 20 madalya almayı başardı. İstanbul'da yarın başlayacak 34. Uluslararası Boğaziçi Karate Şampiyonası'nda kürsüde yer alarak madalya sayısını artırmayı hedefleyen Mehmet Taş, karateyi çok sevdiğini her zaman daha iyi derecelere imza atmak için çalıştığını söyledi. Karatede adından söz ettirmek istediğini anlatan Mehmet, "34. Uluslararası Boğaziçi Karate Şampiyonası'na da çok iyi hazırlandım. Şampiyonluk hedefliyorum. Dünya şampiyonalarında da Türkiye'yi temsil etmek istiyorum. Bunun için her zaman çok çalışıyorum." dedi. Antrenör Alperen Çitak da sporcusunun çok azimli ve hırslı olduğunu dile getirdi. Çitak, şampiyonada sporcusunun başarılı sonuçlar alacağını aktararak şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye şampiyonasında kendisi gösteren Mehmet Taş 34. Uluslararası Boğaziçi Karate Şampiyonası'na katılmaya hak kazandı. Orada güzel mücadele gösterip başarılı olacağına inanıyoruz. Sporcuma güveniyorum. Her zaman adından söz ettirmeye başarılı sonuçlar almaya devam edecek. Karateye başarılı, azimli, hırslı sporcular kazandırmaya devam edeceğiz."
- 82 yaşındaki kadın ikinci şiir kitabını çıkardı
Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde yaşayan 82 yaşındaki Cemile Eyrik, ikinci şiir kitabını çıkardı. Eşiyle uzun yıllar Fransa'da çalışan Cemile Eyrik, 2000 yılında bu ülkedeyken çıkardığı "Gurbetten Sılaya" isimli ilk kitabında memleket özlemini yansıtan şiirlere yer verdi. Emekli olduktan sonra 2007'de Türkiye'ye dönen ve Kastamonu'nun İnebolu ilçesine bağlı Özlüce köyüne yerleşen Eyrik, bir süre önce "Bu Ne Güzel Yolculuk" adlı ikinci şiir kitabını yayımladı. Kitabında hac yolculuğu ve maneviyat dünyasını yansıtan Eyrik, ayrıca İsrail'in Filistin'de uyguladığı katliamı da Gazzeli çocukların ağzından yazdığı şiirlerle kaleme aldı. Cemile Eyrik, AA muhabirine, okuma ve yazmayı çok sevdiğini söyledi. Okumanın insanı insan yaptığını dile getiren Eyrik, "Filistin'de yaşananlar çok üzücü. Gazze'deki İsrail vahşetini gördükçe kahroluyorum. Gazze'de büyük bir soykırım, katliam var. Daha önce, 'Gaddar İsrail' diye önceki kitabımda da yazmıştım. Bundan da çocukların ağzından yazdım. Allah'ım yardım etsin. Müslümanlar arasında Türkiye'den başka kimse ilgilenmiyor." ifadesini kullandı.
- Türk Çelik Sektöründen Büyük Başarı: İhracatta %22’lik Artışla 2024’e Damga Vurdu
Türk çelik sektörü, uluslararası pazarlarda hızla büyüyerek başarı çıtasını yükseltiyor. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB), 2024 yılını ihracatta %22’lik bir artışla tamamlamaya hazırlanıyor. Gürcistan’a düzenlenen ticaret heyeti, bu başarının en dikkat çekici adımlarından biri oldu. Gürcistan’da Stratejik Hamle ÇİB’in Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te gerçekleştirdiği ticaret heyeti organizasyonu, sektörün yeni pazarlara ulaşma hedefinde büyük bir adım oldu. Etkinlikte: 28 firma ve 60 kişilik ekip yer aldı. 100’den fazla Gürcü şirketle 500’ü aşkın iş görüşmesi gerçekleştirildi. Gürcistan, Türk çelik sektörü için yalnızca bir pazar değil, aynı zamanda Orta Asya ve diğer bölgelere açılan stratejik bir kapı olarak konumlanıyor. 2024 Hedefi: 17 Milyon Ton İhracat ÇİB Başkanı Adnan Aslan, korumacılık politikaları, kota ve vergilere rağmen sektörün büyümesini sürdürdüğüne vurgu yaptı. Çelik sektöründe katma değerli ürünlere yapılan yatırımların bu büyümeyi desteklediğini belirten Aslan, ticaret heyetlerinin sektörün gelişimindeki itici gücüne dikkat çekti. Ticaret Heyetleri ve Yeni Pazarlar 2024 yılında sekiz farklı ülkeye düzenlenen ticaret heyetleri sayesinde Türk firmaları, potansiyel pazarları yerinde inceleme ve yerel firmalarla bağ kurma fırsatı yakaladı. Bu organizasyonlar, etkinliklerden 5-6 ay sonra ihracatta gözle görülür artışlarla sonuçlanıyor. Devlet Desteğiyle Güçlü Gelecek ÇİB Başkanı Aslan, devletin sektöre verdiği desteğin ihracat artışında kritik bir rol oynadığını ifade etti: “Her ticaret heyeti sonrası ihracattaki artışı görmek büyük bir mutluluk kaynağı. Çelik sektörü olarak 2024 yılında da hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz.” Türk çelik sektörü, yenilikçi yaklaşımları ve kararlı adımlarıyla küresel arenada etkisini artırmaya devam ediyor. Gürcistan gibi stratejik bölgelerdeki etkinliklerle sağlanan başarılar, sektörün gelecekteki büyüme hedefleri için umut veriyor.
- Kadın Girişimci Devlet Desteğiyle Siyah Pirince Katma Değer Kazandırdı
KOSGEB'in hibe desteğiyle Teknopark bünyesinde kurduğu şirkette siyah pirinçten sabun, katı şampuan, kırışıklık önleyici krem, losyon ve serum üreten Emine Kurtay, "yaşlanma karşıtı" serum, tonik, maske ve güneş kremi çalışmalarını sürdürüyor. Düzce'nin Çilimli ilçesinde yüksek verimi dolayısıyla yetiştirilen siyah pirincin kozmetik ve kişisel temizlikte kullanılması amacıyla AR-GE çalışmaları yürüten girişimci Emine Kurtay, ürettiği doğal şampuan, kırışıklık önleyici krem, losyon ve serumları kullanıcıların hizmetine sunuyor. İlçede 4 yıl önce yetiştirilmeye başlanan siyah pirincin barındırdığı demir, lif ve mineralleri kozmetik ve kişisel temizlik ürünlerinde kullanma fikrinden yola çıkan girişimci 41 yaşındaki Kurtay, Düzce Üniversitesi Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde (DÜBİT) görevli akademisyenlerle AR-GE çalışmalarına başladı. Çalışmaları neticesinde sabun, katı şampuan, kırışık önleyici krem, losyon ve serum üreten Kurtay, KOSGEB'den kadın girişimci desteği almasının ardından Teknopark bünyesinde kurduğu şirkette 3 kişilik kadın ekibiyle sipariş üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Kurtay, iş hayatında girişimcilik anlamında farklı zamanlarda 3 kez KOSGEB desteği aldığını, siyah pirinç üzerinden kozmetik alanında yaptığı AR-GE'nin desteklenmesiyle ekibiyle çalışmalara başladığını anlattı. Genel girişimcilik, inovasyon ve son olarak siyah pirinç projeleriyle aldıkları desteğin iş hayatlarına yön verdiğine değinen Kurtay, "Aslında bu çalışmayla farklılık yaratmak istedik. Düzce'de proje bazlı ekimi yapılan siyah pirincin sadece gıdada kullanılmayacağını düşünerek yola çıktık. İlk olarak siyah pirinç yağından sabun ürettik. Bu çalışmayı yaparken gördük ki, siyah pirinç diğer pirinç türlerine göre 30 kat fazla antioksidan üretiyor. Yüzden fazla mineral barındıran nadir bir ürün olduğunu gördük." diye konuştu. Pirincin atıl olan kısımlarını da kullanıp zayiatı önlüyorlar Kurtay, ürün üzerine yaptıkları laboratuvar çalışmalarında ortaya farklı ekstratlar çıkardıklarını, bu bileşenlerin barındırdığı minerallerin kozmetikte nasıl kullanacağı konusunda 2 yıl çalışma yürüttüklerini aktardı. Geçen yıl krem, serum, katı şampuan gibi kimyasal katkı bulunmayan doğal ürünlere ilişkin AR-GE çalışmalarını KOSGEB'e sunarak destek aldıklarından bahseden Kurtay, "Ekibim yüzde 100 kadınlardan oluşan güçlü bir ekip. Sürdürülebilir ürünler üretmek için yenilikçi ekiple çalışmalar yürütüyoruz. Yeni ürünler için dinamik ekiple çalışıyoruz." dedi. Kurtay, çalışmalarının öne çıkan bir diğer özelliğinin de pirincin atıl olan kırık kısımlarını kullanmaları olduğunu, böylece üründeki zayiatın önüne geçtiklerini kaydetti. Ürüne katma değer kazandırma ve sürdürebilirlik adına yaptıkları yenilikçilik çalışmadan mutluluk duyduğunu dile getiren Kurtay, konuşmasını şöyle tamamladı: "Ekibimiz ve üniversitede birlikte çalıştığımız hocalarımızla yaşlanmaya karşı geliştirdiğimiz serum da piyasa çıkmak üzere. Tonik, maske, güneş kremi gibi ürünlerimizin çalışmaları tamamlandı. 'Siyah pirinçten gelen güzellik' mottosuyla kozmetik alanında kullanılan ürünleri siyah pirince uyguluyoruz. Düzce Üniversitesi Çevre ve Sağlık Teknolojilerinde İhtisaslaşma Koordinatörlüğü ile protokol yaptık. Protokol çerçevesinde de çalışmalarımıza devam ediyoruz."
- Fransa'dan baba ocağına geldi, atıl durumdaki ahırı sanat atölyesine çevirdi
Fransa'dan Kayseri'nin Develi ilçesine yerleşen 48 yaşındaki Murat Aytaş, ahır olarak kullanılan atıl konağı restore edip sanat atölyesine çevirdi. İstanbul'da doğan Aytaş, ressam İsmail Acar ile başlayan sanat hayatını Fransa'da 9 yıl sürdürdükten sonra metropolün karmaşık ve hızlı yaşamından sıkılarak 2015 yılında Türkiye'ye dönmeye karar verdi. Küçük bir yere yerleşmek isteyen Aytaş, baba ocağı olan Kayseri'nin Develi ilçesinde gezerken içinde hayvanların barındığı ahır olarak kullanılan bir konağı satın alıp restore ettirdi. Üst katını ev olarak kullandığı konağın alt katını sanat atölyesine dönüştüren Aytaş, bazılarını doğada bulduğu, bazılarını ise satın aldığı ahşap parçalarını sanat eserine dönüştürüyor. Murat Aytaş, AA muhabirine, İstanbul'da ressam İsmail Acar'la karşılaşmasının sanat hayatına önemli katkı sunduğunu, bu kentte ve Fransa'da açtıkları atölyelerde bir süre birlikte çalıştıklarını söyledi. Acar'ın atölyesinde öğrendikleriyle çeşitli sanat sergileri açtığını anlatan Aytaş, Fransa'da restorasyon işiyle de ilgilendiğini ve 9 yıl kaldığı ülkede şehrin sıkıcı, stresli hayatından uzaklaşma isteği ile Türkiye'de baba ocağı olan Develi'ye ailesi ile dönme kararı aldığını dile getirdi. "Ezan sesini dinlemek benim için müthiş bir duygu" Develi'de 1905 yılında yapılan Rumlardan kalan evi satın alıp onardığını anlatan Aytaş, şunları kaydetti: "Bulunduğumuz yerde ahır vardı. Satın aldıktan sonra burayı restore ettirdim, orijinaline uygun bir şekilde. Sonra alt katını kendime atölye yaptım. Buraya geleli 8 yıl oldu. Burasını biz çok seviyoruz çünkü gerçekten kaliteli bir hayat, sakin, insanın ömrüne ömür katıyor. Memleketime katkı sağlamak da istedim. Biriktirdiklerimizi, donanımımızı burada harcayalım istedik, işlerimiz de rast gitti. Huzurluyuz, gerçekten mutluyuz. Amacım insanların bu kültüre, sanata, merakını arttırmak, o farkındalığı yaratmak. Fransa dediğimiz yer bugün sanatın, kültürün, medeniyetin başkenti gibi gözükür aslında. Kısmen de öyledir ama ben oraları bırakıp buraya geldim. Orada en büyük eksikliğim, duygusal olarak bir ezan hasretiydi. Ben bunun eksikliğini gerçekten kendi hücremde, benliğimde inanılmaz derecede hissettim. Buraya geldiğim zaman o ezan sesini dinlemek benim için müthiş bir duygu, müthiş bir zevkti." Daha çok ahşap üzerine yoğunlaştığını aktaran Acar, ilçede ahşabın bolluğunun kendisi için bir şans olduğunu dile getirdi. "Daha yavaş bir hayat yaşıyorum" Aşık Seyrani, Yunus Emre ve Mevlana portreleri ile doğadaki farklı figürleri ahşap yakma tekniğiyle işlediğini vurgulayan Acar, "Daha yavaş bir hayat yaşıyorum. Para kazanmak için ya da kariyer için kesinlikle İstanbul'u tercih edebilirdim. Burada daha temiz bir oksijen, daha rahat bir hayat yaşıyorum. Akşama kadar 30 iş halledebilirim Develi'de ama İstanbul'da bir tane iş halledebilirsin. Çünkü ben evden iş yerine gidene kadar yarım saat, 45 dakika geçiyordu. İş yerinden eve geldiğimde 40 dakika da arabayı park etmek için yer arıyordum. Bu kadar stresten kurtulup ben buraya geniş ve rahat bir hayat, kaliteli bir hayat için ve maneviyatımı yaşayabileceğim bir yeri tercih ettim. Yani kaliteli bir hayat için biz burayı tercih ettik." ifadelerini kullandı.
- Eşine glütensiz lezzetler hazırlayarak başladığı serüvenini girişimcilikle sürdürüyor
Eskişehir'de 13 yıl önce çölyak hastalığı tanısı konulan teknik direktör Ümit Tosun'un eşi, evinin mutfağında özel diyet yiyecekleri yapma konusunda kendini geliştirdikten sonra 2017'de açtığı glütensiz kafede müşterilerine hizmet veriyor. Eskişehir'de 44 yaşındaki Aylin Akışın Tosun, çölyak tanısı konulan eşi için başladığı glütensiz yiyecek serüvenini 2017'de açtığı kafe ile çölyak hastaları için özel girişime dönüştürdü. Kentteki çeşitli futbol takımlarında teknik direktörlük yapan Ümit Tosun'un 13 yıl önce çölyak hastası olduğunu öğrenen eşi Aylin Akışın Tosun, onun beslenme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla doktor tarafından hazırlanan glütensiz diyet programına uygun yiyecekleri tedarik etmekte zorlanınca bunları evde yapmaya başladı. Bu süreçte mağazacılık sektöründeki işine ara veren Tosun, glütensiz yiyecekler hazırlama konusunda evde yaptığı denemelerle bilgi ve deneyimlerini artırınca bu hastalığı yaşayanlara çözüm sunmak amacıyla işletme açmaya karar verdi. Eşi ve ailesinin destekleriyle 2017'de açtığı kafe sayesinde çölyak hastalarına ve glütensiz beslenmek isteyenlere özel hizmet sunmaya başlayan Tosun, Ankara'da aldığı pastacılık ve aşçılık eğitimleriyle bu konuda daha da profesyonelleşti. Tosun, kafenin yanı sıra sosyal medyadan aldığı siparişleri Türkiye'nin dört bir yanına ulaştırıyor. Aylin Akışın Tosun, çölyak hastalarının ömür boyu glütensiz beslenmek zorunda olduğunu söyledi. Bu hastalığın maddi anlamda zorlayıcı ve detay isteyen bir rahatsızlık olduğunu belirten Tosun, şunları dile getirdi: "Glütensiz ürünler sosyal hayatta pek bulunmuyor, biraz pahalı, yapması meşakkatli ama bir o kadar da sağlıklı bir beslenme şekli. Hayatımıza girene kadar ben de açıkçası bu hastalıktan bihaberdim. Eşim 13 yıl önce felç geçirerek bu hastalığı öğrendi. Ailece maddi manevi bir sürü sıkıntı çektik. Sonrasında glütensiz beslenmenin faydalarını ve Ümit'in eski sağlığına kavuştuğunu gördükçe bu sıkıntılar azaldı. Hiç kolay olmadı ama hem çölyak hastalarına destek hem de kendime gelir kapısı olması açısından bu girişimde bulundum." Türkiye'de glütensiz beslenmeye talebin her geçen gün arttığını vurgulayan Tosun, sedef ve tiroit gibi rahatsızlıkları olanların da bu yöntemi tercih ettiğini dile getirdi. "Onlar, artık benim müşterilerim değil ailem oldular" Müşteri portföyünün genişlediğini kaydeden Tosun, "Müşterilerimin taleplerine yetişmek için elimden geleni yapıyorum. Sipariş üzerine çalışıyorum çünkü kullandığımız her ürün glütensiz olmak zorunda. Sadece glütensiz un kullanmak bizim için yeterli değil o ürünleri bulmak, tedarik etmek, isteklere göre ürün yetiştirebilmek için önden sipariş alarak isteklere cevap vermeye çalışıyorum." dedi. Diyet ürünlerin yapımında glütensiz buğday ve mercimek unu, nohut, karabuğday, kinoa, keçiboynuzu ve keten tohumu gibi alternatif malzemeler kullandığını anlatan Tosun, çölyak hastalarının sağlığına faydalı karışımlarla bunları hazırladığını ifade etti. Aylin Akışın Tosun, özel hizmet verdiği işini severek yaptığını, günlük ekmek ve çeşitli unlu mamuller ürettiğini, çocuklar için doğum günü pastaları, okul beslenmeleri için de glütensiz simitler, simit, poğaça, börek çeşitleri, baklava, mısırdan çiğ köfte, lahmacun ve pizza gibi yiyecekleri hazırladığını belirtti. Glüten içeren her şeyin glütensiz versiyonunu yapabildiğini, çölyak hastalarının özlediği her şeyi üretmeye çalıştığı işletmesinde annesi ve eşiyle hizmet verdiğini dile getiren Tosun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eşimin asıl mesleği teknik direktörlük. Sağlığına kavuştuktan sonra mesleğini sürdürmeye devam ediyor, bana da burada çok büyük destek oluyor. Biz, bir aile şirketiyiz. Buraya yakın Afyonkarahisar, Kütahya, Bilecik gibi illerden de müşterilerim var. Onlar, artık benim müşterilerim değil ailem oldular. Bazılarının Aylin ablası, bazılarının da kardeşi oldum. Daimi, yıllardır gelen müşterilerim var. Bu iş manevi açıdan beni çok tatmin ediyor. Bazen öyle duygulu anlar yaşanıyor ki kafemizde bazı ürünleri ilk kez tadanlar oluyor, hepimiz çok etkileniyoruz. Uzun zaman sonra baklava ve sıcak simit yiyip burada gözyaşını tutamayan çok kişiye tanık olduk." Tosun, daha fazla kişiye ulaşmak, her ilde glütensiz yiyecekler üreten işletmelerin artmasını istediğini, ticari amaçtan ziyade manevi tatmin için bu işi yapanların sayısının artmasını temenni ettiğini anlattı. Türkiye'de glütensiz beslenme konusunda bilincin gittikçe arttığını, ham madde tedarik edebilecekleri birçok fabrikanın açıldığını belirten Tosun, sosyal medyanın da bu konuda çok faydalı olduğunu sözlerine ekledi.











