top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Kurduğu meyve bahçesiyle hem kendi hem mahalleli iş sahibi oldu

    Bolu'da yaşayan Yunus Emre Kalaycı, babasına ait 15 dönümlük araziyi meyve bahçesine dönüştürerek hem iş sahibi oldu hem de mahalleliye istihdam sağladı. Karabük Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olan 26 yaşındaki Kalaycı, tarımla uğraşan ailesinin izinden giderek yaklaşık 3 yıl önce bu alana yöneldi. Karaköy Mahallesi'nde babasına ait 15 dönümlük araziyi meyve bahçesine dönüştüren Kalaycı, ahududu, böğürtlen, frenk üzümü, çilek ve yaban mersini yetiştirmeye başladı. Kalaycı, 20 kişiye istihdam sağlamanın yanı sıra "halka açık bahçe" konseptiyle tüketicilere meyveyi dalından toplama imkanı sunuyor. Özellikle ailelerin yoğun ilgi gösterdiği bahçede, pazar günleri etkinlikler düzenleniyor. Çocuklarıyla bahçeye gelen aileler, hem ürünlerin tadına bakıyor hem de diledikleri kadar meyve satın alıyor. Ayrıca orman meyveleriyle hazırlanan pastalar da ziyaretçilere ikram ediliyor. Yıllık yaklaşık 15 ton üretim kapasitesine ulaşan bahçede yetiştirilen ürünler, Bolu ve çevre illere gönderiliyor. "Devlet desteğiyle bahçemi büyütmek istiyorum" Yunus Emre Kalaycı, ailesinin 30 yıldır tarımla uğraştığını, kendisinin de yeni nesil girişimci olarak tarımla ilgilendiğini söyledi. Kalaycı, üniversiteden mezun olduktan sonra tarım sektörüne yöneldiğini ve orman meyvesi üretimine başladığını belirterek, "15 dönüm arazide orman meyvesi üretimi yapmaktayız. Ağırlıklı olarak ahududu ve böğürtlen olmak üzere çilek, frenk üzümü ve yaban mersini yetiştiriyoruz." dedi. Bahçede "istediğin kadar ye, aldığın kadar öde" konsepti uyguladıklarını aktaran Kalaycı, "Bahçeyi haftada yaklaşık 100 kişi ziyaret ediyor. Üretim yoğunluğumuzdan dolayı misafirlerimizi sadece pazar günleri rezervasyonla ağırlıyoruz. Gelen müşterilerimiz dilediği kadar yiyebiliyor. Ardından topladıklarını tartıyoruz." diye konuştu. Kalaycı, ürünlerden reçel, marmelat ve meyve suyu da yaparak sattıklarını kaydetti. Hasadın hava şartları ve sulamaya bağlı değiştiğine işaret eden Kalaycı, "Bu seneki beklentimiz 15 tonun üzerinde. İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün destekleriyle Orman Meyveleri Organik Tarım Projesi kapsamında herhangi kimyasal madde kullanmadan üretim yapıyoruz." dedi. Kalaycı, işini severek yaptığını dile getirerek, ilerleyen dönemde devlet desteğiyle bahçesini büyütmek istediğini sözlerine ekledi. "Meyvelerin hem tadına bakıyoruz hem de topluyoruz" Meyve toplamaya gelen Gürkan Kılıç da böyle bir bahçeyi kente kazandırdığı için genç girişimciye teşekkür ederek, "Meyveleri hem dalından topluyoruz hem de tadına bakıyoruz." dedi. Sema Gülen ise bahçeyi arkadaşları sayesinde keşfettiğini dile getirerek, "Tadına bakarak topluyoruz. Satın aldıklarımızla da evde pasta yapacağım." diye konuştu. Ailesiyle meyve toplayan Mücahit Coşkun, kızının ahududunu çok sevdiğini için sürekli bahçeye geldiklerini belirterek, meyveleri dalından toplayarak yemenin tadına vardıklarını kaydetti. Türk ve Yunan vatandaşı olan Kyo, yıllarını freestyle hip hop, street dance, modern ve latin danslarına adadı. İzmir’de açtığı Kyo Dance Academy’den Yunanistan’daki stüdyosuna, Eskişehir’den Didim’e uzanan yolculuğunda yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Televizyon yarışmalarında, konserlerde, workshop’larda ve festivallerde sahneye çıkarak dans tutkusunu geniş kitlelere ulaştırdı. Bugün ise Kyo, kendine özgü latin & hiphop sentezli özel stiliyle dansı bir yaşam biçimi haline getirmeye devam ediyor. Ve artık Kuşadası’nda her salı akşamı, Duqqan Hotel’de düzenlenen Latin Dans Gecesi ile tüm dansseverleri bir araya getiriyor. Enerjisi, samimiyeti ve sahnedeki karizmasıyla Kyo, bu gecelere damga vuruyor. Dans bilmiyorsanız bile hiç sorun değil! Uygun fiyatları, sıcak atmosferi ve katılımcılarına sunduğu keyifli deneyimle Duqqan Latin Gecesi, herkesin mutlaka yaşaması gereken bir eğlence. 💃🕺 Kuşadası merkezde, her salı akşamı Duqqan Hotel’de buluşuyoruz! Siz de bu coşkuya ortak olmak için yerinizi ayırtın; Kyo hocanın enerjisiyle unutulmaz bir geceye hazır olun. instagram

  • Dans Tutkusuyla Yükselen Bir İsim: Kyo Özdilek

    Kyo Özdilek, hem Türkiye hem de Yunanistan vatandaşı olan, latin, hip hop, modern ve urban dansın enerjisini sahnelere taşıyan başarılı bir sanatçı ve eğitmen. Dans yolculuğu 18 yaşında freestyle hip hop ile başladı. Yunanistan’da aldığı uzun soluklu dans eğitimiyle yeteneğini profesyonel bir çizgiye taşıdı. Üniversite sonrası “Benimle Dans Eder misin” ve “Yetenek Sizsiniz Türkiye” gibi programlarda yer alarak geniş kitlelere ulaştı. Özellikle Flashmob dans grubuyla sergilediği performanslar dikkat çekti ve yarı finale kadar yükseldi. Latin danslarına duyduğu ilgiyle eğitimini derinleştiren Kyo, İzmir’deki saygın dans okullarında hem eğitmenlik yaptı hem de kendine özgü tarzını geliştirdi. Alsancak, Efesart ve Bornova’da verdiği derslerle yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Daha sonra kurduğu KYO Dance Academy ile dans dünyasında fark yarattı. Türk ve Yunan vatandaşı olan Kyo, yıllarını freestyle hip hop, street dance, modern ve latin danslarına adadı. İzmir’de açtığı Kyo Dance Academy’den Yunanistan’daki stüdyosuna, Eskişehir’den Didim’e uzanan yolculuğunda yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Televizyon yarışmalarında, konserlerde, workshop’larda ve festivallerde sahneye çıkarak dans tutkusunu geniş kitlelere ulaştırdı. Bugün ise Kyo, kendine özgü latin & hiphop sentezli özel stiliyle dansı bir yaşam biçimi haline getirmeye devam ediyor. Ve artık Kuşadası’nda her salı akşamı, Duqqan Hotel’de düzenlenen Latin Dans Gecesi ile tüm dansseverleri bir araya getiriyor. Enerjisi, samimiyeti ve sahnedeki karizmasıyla Kyo, bu gecelere damga vuruyor. Dans bilmiyorsanız bile hiç sorun değil! Uygun fiyatları, sıcak atmosferi ve katılımcılarına sunduğu keyifli deneyimle Duqqan Latin Gecesi, herkesin mutlaka yaşaması gereken bir eğlence. 💃🕺 Kuşadası merkezde, her salı akşamı Duqqan Hotel’de buluşuyoruz! Siz de bu coşkuya ortak olmak için yerinizi ayırtın; Kyo hocanın enerjisiyle unutulmaz bir geceye hazır olun. instagram

  • Dans ve Sporun Güçlü İsmi: Ceyda Atıgan

    Küçük yaşlardan itibaren sporun içinde büyüyen Ceyda Atıgan, bugün binlerce kişiye dans ve fitness sevgisini aşılayan başarılı bir eğitmen, girişimci ve sosyal sorumluluk gönüllüsü olarak tanınıyor. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu olan Atıgan, basketbol ve masa tenisinden ralli sporuna uzanan yolculuğunu dans tutkusu ile taçlandırdı. Pilates, step aerobic, cardio ve tae-bo alanlarında uzmanlaşarak hem bireysel hem de grup eğitimleriyle kısa sürede büyük kitlelere ulaştı. Kurucusu olduğu CeyDancE markası ile Aydın ve Kuşadası’nda başlayan dans yolculuğu, Türkiye’nin dört bir yanında yankı buldu. Çocuklar için özel dans eğitimleri, kadınlara yönelik dişil enerji atölyeleri ve yurt içi-yurt dışı etkinliklerle adını duyuran Atıgan, aynı zamanda Uluslararası Down Sendromu Federasyonu Dans ve Müzik Kurulu Başkanı olarak sosyal sorumluluk projelerinde öncü rol üstleniyor. Aynı zamanda Ege Bölgesi’nde birçok çiftin ilk düğün dansına imza atan Ceyda Atıgan, kurucusu olduğu CeyDancE Organizasyon şirketi ile de özel günleri unutulmaz kılmaya devam ediyor. Hayvan sevgisi ve toplumsal duyarlılığıyla da bilinen Ceyda Atıgan, yaz aylarında Kuşadası Solara Beach Club’ta düzenlediği Latin Dans Geceleriyle sanat ve eğlenceyi buluşturuyor. Atıgan’ın vizyonu net: “Dans yalnızca bir hareket değil, aynı zamanda özgüven, mutluluk ve birlikte yaşama kültürünün bir ifadesidir.”

  • Babasının YKS çıkışında çiçekle karşıladığı öğrenci hayalindeki bölüme yerleşti

    Muş'ta, 60 yaşındaki Mehmet Emin Gülen'in Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) çıkışında koşarak çiçekle karşıladığı kızı Çimen, Yeditepe Üniversitesi Çeviribilimi bölümüne yerleşmenin mutluluğunu yaşıyor. Çimen Gülen, YKS sonuçlarını Aydın'ın Didim ilçesinde bir otelde çalışırken öğrendi. Çimen, mutlu haberi Muş'taki babasına telefonda bildirdi. Sınav çıkışında kızını çiçekle karşıladı, sosyal medyada "yılın babası" ilan edildi Otelde garsonluk yapan Gülen, gazetecilere, aile ekonomisine destek olmak için çalıştığını söyledi. Yeditepe Üniversitesi Çeviribilimi (İngilizce) bölümünü kazandığını belirten Gülen, "Üniversite sınavında çok heyecanlı olduğum için babam bana çiçek almıştı. Sonuçlarım açıklanınca ben de ona çiçek götürmüştüm. Böyle bir sürecimiz olmuştu çok emek vermiştim. Üniversite tercih sonuçlarım açıklandı. Yeditepe Üniversitesi'ni yüzde 50 burslu kazandım. Bir iş insanı da geri kalanı karşıladı. Ekonomik durumum el vermediği için iş insanı yardımcı oldu. Buradan ona çok teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı. Üniversitede ilk yılını tamamladıktan sonra ABD'de yapay zekayla çalışmalara ağırlık veren bir üniversiteye gitmeyi hedeflediğini aktaran Gülen, "Hayallerime ulaşmakta ilk adımı attım. Çok mutluyum. Duygularımı ifade edemiyorum." dedi. Babasının kendisine çok yardımcı olduğunu belirten Gülen, şöyle devam etti: "Küçüklüğümden beri babam 5 kız olmamıza rağmen hepimize 'tekmiş' gibi davrandı. Bu yıl çiçek alarak da bunu kanıtladı. Gerçi bunu sürekli yapan biri. Bu yıl sadece kameralara göründü. Normalde göründüğünden daha tatlıdır. Kendisi benim sürekli destekçimdir. Onun sayesinde bugün bir yerlerdeyim. Yarısı benim çalışmam, yarısı da babamın desteği… Onunla baba kızdan öte arkadaş gibiydik. Herhangi bir sorunum olduğunda ona anlatabilirdim. Babamı çok seviyorum."

  • 45 yıllık "yemeni" ustası zanaatını gelecek nesillere aktarmak istiyor

    Altındağ Belediyesince kurulan Altınköy Açık Hava Müzesi'nde, Anadolu'nun geleneksel el dikimi deri ayakkabısı "yemeni"yi tanıtan Mehmet Baltacı, burada hem sanatını icra ediyor hem de bu zanaatı gelecek nesillere aktarmak istiyor. Köy yaşamını ve Türkiye'nin farklı yörelerindeki sanatları tanıtmayı amaçlayan müze, yel değirmeni, asma köprü, bakkal, gül bahçesi, tarihi evler ve çeşitli hayvanların yanı sıra farklı illerden davet edilen zanaatkarlara da ev sahipliği yapıyor. Ziyaretçiler, şehir hayatının yoğunluğundan uzaklaşırken, hem doğal köy yaşamını tadıyor hem de geleneksel meslekleri yakından tanıma fırsatı buluyor. Buraya Adıyaman'dan gelen 59 yaşındaki yemeni ustası Mehmet Baltacı da el dikimi deri ayakkabı "yemeni" yapımını ziyaretçilere hem tanıtıyor hem de kendi işlediği ürünleri sergiliyor. Baltacı'nın 5 farklı hayvan derisinden yaptığı "yemeni" ayakkabıları ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor. "Çekirdekten yetişme ustayım, 8 yaşında başladım" Aynı zamanda Adıyaman Halk Eğitim Merkezi'nde usta öğretici olarak görev yapan Baltacı, 45 yıldan fazladır gönül verdiği yemeni sanatına olan sevgisini AA muhabirine anlattı. Yemeni sanatının Osmanlı döneminden günümüze geldiğine işaret eden Baltacı, "Yemeni üretiminde Osmanlı çarıkları dediğimiz beş farklı hayvan derisi kullanılıyor. Koyun, oğlak, manda ve dana gibi hayvanların derisinden, sağlıklı şekilde yapılıyor. Doktorlarımız bile bazı ayak hastalıklarına karşı kokuyu alması için bu derileri tercih eder ve önerebilir." diye konuştu. Baltacı, yıllardır yemeni sanatını sürdürmesine rağmen henüz daha ustasının seviyesine gelemediğini söyleyerek, "Ben çekirdekten yetişme ustayım, bu mesleğe 8 yaşında başladım, neredeyse 60 yaşına geldim. Ancak daha ustamın bildiklerini tam bilmiyorumdur." ifadelerini kullandı. Bu sanatı yaşatmaya çalıştığını ve kursiyerlerinin olduğunu belirten Baltacı, "Kursiyer yetiştirmeye çalışıyoruz, şu anda 12 kursiyerim var." dedi. Yaklaşık 3-4 ay olan kurs süresinin sanatı tanıtmak için yeterli olsa da usta yetiştiriciliği için kısa kaldığını vurgulayan Baltacı, ustalığın gönüllülük ve sabır gerektirdiğini söyledi. "Deri kokusuna alternatif kolonya parfüm kullanmam" Baltacı, çocuk yaşta yemeni sanatına başlama hikayesini şöyle anlattı: "Ben 8,5 yaşındaydım. Babam, 'Seni mesleğe verelim' dedi. O zaman birinci sınıfa gidiyordum. Babam beni götürdü ustanın yanına, 'Eti senin kemiği benim' dedi. Çocuğum, korktum yani öğleye doğru lavaboya diye çıktım, oyuna dalmışım. Ustam geldi, 'Sen ne diye oyuna daldın' dedi ve iki sille yapıştırdı. Ustaya sinirlendim ve eve gittim. Sonra babam, 'Seni işe verdik sen niye erkenden geldin' dedi. Açıklama yaptım, iki sille de babam yapıştırdı ve tekrar ustaya götürdü. Yani dört sillelik ustayım. Allah'a dua ediyorum iyi ki sille vurmuşlar da usta olmuşum. Bu sanatın hatırası oldu bana." İşini severek yaptığını vurgulayan Baltacı, "İşime aşkım var. Deri kokusuna alternatif kolonya parfüm kullanmam. Bu deri kokusu cezbediyor. Mesela benim kadın kursiyerlerim var, içeri girerken burunlarını kapatıyorlar, 'Deri pis kokuyor' diyorlar. İki gün sonra deri kokusuna alışıyorlar ve seviyorlar. Bu orijinal deri kokusudur." diye konuştu.

  • Anne Bebek Danışmanlığında Parlayan Bir İsim: Elif Nur Gündüz

    Kreşten başlayan yolculuk, annelere ve bebeklere umut oldu: Elif Nur Gündüz’ün sağlık alanındaki ilham verici hikâyesi. Sağlık alanındaki yolculuğunu tutkuyla sürdüren Elif Nur Gündüz, anneler ve bebekler için yaptığı çalışmalarla öne çıkan bir sağlık profesyoneli. “İşimi seviyorum hem de çok seviyorum; iyi ki bu mesleği seçmişim” sözleriyle mesleğine olan bağlılığını dile getiren Gündüz, bugün hem sahada hem de online eğitimlerle annelere rehberlik ediyor. 2013 yılında sağlık meslek lisesinde başladığı hemşirelik serüvenini 2018’de okul birinciliği ile taçlandıran Gündüz, ardından Kırklareli Üniversitesi Hemşirelik Bölümü’nü kazandı. 2023 yılında mezun olarak profesyonel kariyerine güçlü bir adım attı. Bugün Bebek Hemşiresi, Gebe Eğitmeni, Ödüllü Emzirme Danışmanı, Doula, Baby Spa ve Masaj Terapisi Uzmanı, Hamile Yogası Eğitmeni olarak hizmet veren Gündüz; annelere sadece fiziksel değil, ruhsal açıdan da destek oluyor. Özellikle emzirme danışmanlığı ve hamile yogası ile annelerin süreçlerini kolaylaştırırken, baby spa ve masaj terapisi uzmanlığı ile de bebeklerin doğum sonrası gelişimlerini destekliyor. Ayrıca düzenlediği online eğitimler sayesinde bulunduğu şehir dışındaki annelere de ulaşarak bilgilerini geniş kitlelerle paylaşmaya devam ediyor. Mesleğini tutkuyla yapan Elif Nur Gündüz, aldığı ödüller ve yetiştirdiği annelerle başarı hikâyesini her geçen gün daha da büyütüyor. Onunla bu yolculuğa çıkan anneler kendilerini daha güçlü, bilinçli ve huzurlu hissediyor.

  • Milli sporcu Ayşe, "kendimi buldum" dediği kick boksta zirveye odaklandı

    Sakarya'nın Serdivan ilçesinde yaşayan 23 yaşındaki milli sporcu Ayşe Kaplan, ringe çıkacağı Dünya Kick Boks Şampiyonası'nda altın madalya kazanmak için yoğun tempoda çalışmalarını sürdürüyor. Çocukluğundan itibaren çeşitli spor dallarında uğraş gösteren Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kulübü sporcusu Ayşe, 2020'de antrenör Osman Tutan'ın yönlendirmesiyle kick boksa başladı. Kısa sürede kendini bu branşta geliştiren Ayşe, katıldığı müsabakalarda 8 Türkiye şampiyonluğu, ikişer kez de dünya ve Avrupa kupalarında altın madalya kazandı. Lütfü Yaman Spor Salonu'nda hazırlıklarını sürdüren milli sporcu, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de 21-30 Kasım'da düzenlenecek Dünya Kick Boks Şampiyonası'nda tatamiden birinci çıkıp İstiklal Marşı'nı okutmayı hedefliyor. "Her seferinde ilk defa gidiyormuşum gibi his veriyor, heyecanlanıyorum" Ayşe Kaplan, birçok spor dalı denediğini ama kick boksta kendini bulduğunu dile getirdi. Bayanlar grubunda başladığını aktaran Ayşe, "Seydi hocam beni gördü. 'Bundan milli sporcu olur.' dedi ve kendi grubuna aldı. O şekilde Seydi hocamla 5 senedir maçlara çıkıyorum. Kick boksta kendimi bulduğumu düşünüyorum, diğer spor branşlarını da denemiştim önceden. Kick boks yaparken keyif alıyorum. Kendimi iyi ve öz güvenli hissediyorum." dedi. Çeşitli dereceler elde eden Ayşe, Türk bayrağını temsil etmenin gurur verici, İstiklal Marşı'nı okutmanın da çok güzel olduğunu ve bu gurur tekrar yaşamak istediğini belirtti. Milli takıma girdiği 2022'de çeyrek finalde elendiğini ve bu sene tekrar milli takımda boy göstereceğini anlatan Ayşe, "Senede 3 maçımız oluyor. 2 Türkiye şampiyonluğu ve Dünya Kupası'nda en çok derece yapan sporcular milli takıma gidiyor. Türkiye şampiyonluklarım ve dünya kupasında derecelerim oldu, o şekilde gittim. Atmosfer çok heyecan verici, sanki her seferinde ilk defa gidiyormuşum gibi his veriyor, heyecanlanıyorum. Zaten bu heyecan beni orada tutuyor." diye konuştu. Ayşe, haftanın 6 günü antrenman yaptığını ve beslenme programını antrenörünün verdiği şekilde uyguladığını, sıkı çalışmanın hayatına etkilerinin bulunduğunu anlatarak, "Ailemi gururlandırıyorum, o yönden çok güzel. Sosyal aktivite olarak kısıtlanıyoruz, sabah akşam antrenman yapıyoruz, dinlenmem de gerekiyor. O şekilde arkadaşlarımla vakit geçiremiyorum, o yönden olumsuz ama çevrem de ona yönelik. Bu hayatı seviyorum, ben seçtim, o yüzden de mutluyum. Ailem çok gururlu. İnşallah Türkiye'yi temsil ederek daha çok gururlandırmak istiyorum." ifadelerini kullandı. Türkiye'yi temsil edeceği için çok heyecanlı olduğunu dile getiren milli sporcu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Önümde 3 ayım var ve her seferinde, her antrenmanda, her zaman dünya şampiyonluğunu hedefleyerek çalışıyorum. Her zaman bunu düşünüyorum, hocamla güzel işler çıkaracağımıza kalpten inanıyorum. Bayrak çok büyük, dalgalandırmak ve İstiklal Marşı'mızı okutmak o kadar çok istiyorum ki anlatamam. İnşallah Allah bunu bana nasip eder. Tabii çalışarak, emek vererek. Emeksiz hiçbir şey olmuyor. Ben de emek verip çalışıyorum, inşallah da olacağına inanıyorum." Antrenör Gökpınar: "Yoğun antrenman programına girdik" Sakarya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü antrenörü Seydi Gökpınar, ortak antrenmanda sporcusunu keşfettiğini ve daha sonra kendi grubuna aldığını, üzerine koyarak 5 yıl içinde hızlı gelişimle bu seviyelere geldiğini anlattı. Ön hazırlığı sürecinde Sakarya Büyükşehir Belediyesinin desteklerinin olduğunu aktaran Gökpınar, "Ayşe gibi yetenekli sporcularımızı belediye destekli lisanslayarak maçlara gittik geldik ve masraflarından kurtardık, devamlılığı için çok önemliydi. Bu vesileyle Türkiye şampiyonaları, uluslararası maçlara gidip gelmemiz daha rahat oldu. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün sunduğu tesislerde rahatlıkla antrenmanlar yapabildik. Bunlar da vesileydi tabii, yetenekle de birleşince daha erkenden, daha çabuk başarıyı elde ettik." şeklinde konuştu. Gökpınar, dünya şampiyonası öncesinde düzenlenen 3 şampiyonada güzel başarılar elde ettiklerini ve milli takıma girmeye hak kazandıklarını aktararak, şunları kaydetti: "Bazen 3, bazen de çift idman olmak üzere yoğun antrenman programına girdik. Eksiklerimiz var, maçlarda onları görüyoruz ve tamamlamaya çalışıyoruz. Türk milli takımıyla büyük başarı elde etmek, Abu Dabi'de yapılacak şampiyonada Türk milli takımının şampiyon olarak dönmesi nasip olur inşallah."

  • Genç Rus mutfak şefi, Moskova'daki restoranında Ege mutfağını da tanıtıyor

    Rus mutfak şefi Arina Zhuravleva, 27 yaşında Moskova'da açtığı restoranında, uluslararası mutfak lezzetleriyle, küçük yaşta tanıştığı Ege mutfağından zeytinyağlıları, mezeleri ve otları misafirlerine sunarak, adeta kültür elçiliği yapıyor. Aydın Delice Yarımadası'nda geçen sene kapılarını açan Anda Barut Collection'ın ev sahipliğinde, otelde konaklayan yabancı konuklara Türk mutfağını ve yerli ve yabancı kadın şefleri tanıtmak amacıyla düzenlenen "Kadın Şeflerle Lezzet Buluşması" programında 28 yaşındaki şef Arina Zhuravleva konuklarına, reçetesi kendine ait olan özel yemekler tattırdı. 27 yaşında restoran sahibi olan ve geçen yıl Moskova'da "Urban Winery" isminde restoran açan Arina Zhuravleva, Türk ve dünya mutfağına ilişkin açıklamalarda bulundu. Küçük yaşta yemek yapmaya ilgi duyduğunu anlatan Zhuravleva, geçen yıl dünya mutfaklarını bir araya getiren uluslararası projenin başında olduğunu söyledi. Yıllar önce Türkiye'ye tatil amacıyla geldiğini belirten Zhuravleva, "Lezzeti, ürünü farklı bir yemek gibi ortaya çıkaran aromatik baharatları ve otları nedeniyle Türk mutfağını seviyorum. Türk mutfağındaki balık, etler ile mevsim sebze ve meyvelerinin tazeliğinden ve kalitesinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Harika bir ürün yelpazesi ve geniş yemek pişirme tekniklerine sahipsiniz." dedi. Restoranında yaptığı yemekleri, program için heyecanla geldiği Anda Barut'taki misafirlerine de tattırmaktan mutlu olduğunu dile getiren Zhuravleva, "Misafirlerime rustik mutfak yaklaşımını tanıtmak istiyorum. Bu yaklaşım, yerel ürünlerin kullanımıyla öne çıkıyor, aynı zamanda gastronomi ve zarafeti de göz ardı etmiyor. Anda Barut Collection'daki akşam yemeği için, geleneksel Ege mutfağını hatırlatacak yerel Türk ürünlerini seçtim." diye konuştu. "Ege mutfağındaki tüm otları, sebzeleri seviyorum" Zhuravleva, mutfak dünyasının sürekli geliştiğini, tekniklere ve sunumlara yeni şeyler katıldığını ifade ederek, "Yemeklerimde, çocukluğumdan beri aşina olduğum yerel tatlar ile modern trendler arasında bir denge kurmaya çalışıyorum. Bu yüzden de Ege mutfağını uluslararası mutfağın yanında kullanıyorum. Otlar, et pişirme teknikleri, Türkiye'ye özgü diğer ürünler hepsi restoranımdaki menümde var. Helva kreması, mezeler ve baharatları da konuklara sunuyorum. Yerel mutfakları tanıtınca kültür elçiliği de yapmış oluyorsunuz." dedi. Türkiye'deki mutfak yolculuğunun bu programla başladığını aktaran Zhuravleva, bu deneyimin son olmayacağını söyledi. Zhuravleva, Türk yemeklerinden en çok kuzu etli tencere yemeklerini sevdiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "Gözleme favorim, ara ara kendime de yapıyorum. Türk mutfağı çok güzel, baharatları özellikle kendi mutfağımda yemeklerle uyumlu bir şekilde kullanmaya çalışıyorum. Ege mutfağındaki tüm otları, sebzeleri seviyorum. Enginar, börülce ve taze otlar Ege mutfağının vazgeçilmezi ve ben de onları çok seviyorum." dedi. Türk helvasını kendi teknikleri ile krema haline getirdiğini, peynirli dondurma ile birleştirdiğini ve menüsüne eklediğini belirten Zhuravleva, "Türk mutfağındaki tatlılar da çok güzel ve farklı şekillerde sunulabiliyor. Kendi mutfağımız haricinde, Türk ve Fransız mutfağını beğeniyor ve takip ediyorum." diye konuştu. Zhuravleva, Rus mutfağıyla Türk mutfağını ayıran noktanın ve dünyada bugün Türk mutfağının ilgi çekmesinin en önemli nedeninin ise pişirme teknikleri, yağ kullanımıyla baharat yelpazesinin genişliği olduğunu söyledi.

  • Avrupa şampiyonu milli atıcının yeni hedefi dünya şampiyonluğu

    Avrupa şampiyonu milli atıcı Muhammet Seyhun Kaya, Yunanistan'ın başkenti Atina'da 8-19 Ekim'de düzenlenecek ISSF Plak Atışları Dünya Şampiyonası'nda kürsünün zirvesine çıkmayı hedefliyor. Fransa'da düzenlenen Avrupa Ateşli Silahlar ve Plak Atışları Şampiyonası'nda Skeet Genç Erkekler bireysel kategorisinde Avrupa şampiyonu olan 21 yaşındaki Kaya, uluslararası kariyerinde ilk altın madalyasını kazanmanın gururunu yaşıyor. Antrenmanlarını memleketi Kahramanmaraş'ta sürdüren Kaya'nın hedefinde, 8-19 Ekim'de Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenecek ISSF Plak Atışları Dünya Şampiyonası'nda altın madalya kazanmak var. Kaya, kendisi gibi milli atıcı olan halası Rümeysa Pelin Kaya'ya özenerek başladığı atıcılık sporunda önemli başarılara imza attığı için mutlu olduğunu ifade etti. Şampiyona dönüşünde kendisini karşılamak için havaalanına gelenleri gördüğünde çok duygulandığını belirten Kaya, "Madalyalı şehrin madalyalı sporcuları olmak gurur verici." dedi. Antrenörler eşliğinde çalışmalara ara vermeden başladığını dile getiren Kaya, şunları kaydetti: "Yunanistan'da düzenlenecek ISSF Plak Atışları Dünya Şampiyonası'nda hedeflerimiz yüksek. İnşallah orada başarılı oluruz. Güzel bir çalışmayla dünya şampiyonasından da altın madalya ile dönmek istiyorum." Kaya, sonraki hedefinin ise 2028 Los Angeles Olimpiyatları'nda madalya kazanmak olduğunu sözlerine ekledi. "Beklentimiz çok daha yüksek." Plak Atışları Antrenörü Ahmet Turgut Arabacı da Kaya ile birlikte 4 yıldır antrenman yaptıklarını ve birçok madalya kazandıklarını söyledi. Kaya'nın başarısıyla gurur duyduklarını anlatan Arabacı, şunları söyledi: "Seyhun Kaya'dan beklentimiz çok daha yüksek. Kahramanmaraş olarak sporcu havuzumuz çok geniş. İlimizden madalyalı sporcularımız var. Bu sporcularımız bizi gururlandırıyor. Tüm sporcularımızın 2028 Los Angeles Olimpiyatları'nda kota alması için gayret ediyoruz."

  • Antalyalı esnafın üç tekerlekli bisikletle başlayan merakı koleksiyona dönüştü

    Antalya'nın Manavgat ilçesinde esnaflık yapan Fatih Tatar, yıllarca mezatlar ve antika pazarlarından alarak biriktirdiği yaklaşık 7 bin objeyi mobilya dükkanının üst katında sergiliyor. Manavgat'ta mobilya dükkanı işleten 68 yaşındaki Fatih Tatar, çocukluk yıllarından başlayan koleksiyon merakını iş hayatına atıldıktan sonra da sürdürdü. Tatar, bazıları hediye olarak gelen, bazılarını ise mezatlardan satın aldığı yaklaşık 7 bin objeye ulaşan koleksiyonunu sergilemeye karar verdi. Aralarında ütü, çevirmeli telefon, lambalı radyo, terazi ve av tüfeklerinin de yer aldığı objeleri dükkanının üst katına taşıyan Tatar, burada müşteri olarak ya da merak edip gelen çok sayıda kişiyi konuk etti. Fatih Tatar, koleksiyon tutkusunun çocukluk yıllarına dayandığını belirterek, "Koleksiyon fikri 1960 yılında sahip olduğum üç tekerlekli bisikletle başladı. Üç tekerlekli bisikletin arkasında bir mahallenin çocuğunun mutlu olduğunu yaşayan biri olarak, o bisikletin bizden sonraki nesillere anlatmak istediği bir şeyler olduğunu düşündüm." dedi. Tatar, pompalı ocaktan tüp gaza, lambalı radyodan kasetçalara ve siyah beyazdan renkli televizyona uzanan teknolojik gelişmeye şahit olmasının da eski ürünlere olan ilgisini perçinlediğini dile getirdi. Antika pazarlarını ve mezatları takip ettiğini, bazı Manavgatlıların da aile yadigarı objeleri bağışladığını anlatan Tatar, kimi zaman da elinde fazla olan ürünleri başka objelerle takas ettiğini söyledi. Öğrenciler ilgi gösteriyor İş yerini çok sayıda kişinin ziyaret ettiğini belirten Tatar, koleksiyonunun daha geniş kitlelere ulaşmasını arzu ettiğini dile getirdi. Son zamanlarda koleksiyonuna öğrencilerin ilgisinin arttığını ifade eden Tatar, genç neslin geçmişi görmesinin önemini vurguladı.

  • Filografi Sanatını Köy Okullarına Taşıyan Sanatçı: Ayhan Güneş

    Türkiye’nin ilk filografi sanatçılarından biri olan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı unvanına sahip Ayhan Güneş, sanatıyla sadece sergi salonlarını değil, köy okullarını da aydınlatıyor. Güneş, “Orada Bir Sanat Var Uzakta” projesi kapsamında Anadolu’nun en ücra köşelerindeki okulları ziyaret ediyor. Çocuklara, çiviler ve tellerle sabırla işlenen filografi sanatını uygulamalı olarak öğretiyor. Yaklaşık 2–3 saat süren bu atölyeler sonunda öğrenciler, kendi elleriyle yaptıkları eserleri hatıra olarak evlerine götürüyor. Osmanlı döneminden günümüze ulaşan filografi sanatını yeni nesillere aktarmayı görev edinen Ayhan Güneş, sadece sanat öğretmekle kalmıyor, çocukların özgüvenlerini artırıyor ve onlara farklı bir ufuk açıyor. Bugüne kadar birçok köy okulunda yüzlerce öğrenciyle buluşan sanatçı, daha fazla çocuğa ulaşabilmek için iş insanlarından destek bekliyor. Böylece sanatın ışığının şehirlerden köylere, çocukların kalbine taşınması daha da güçlenecek.

  • Emina Djutović: Sanatını Öğreten ve İlham Veren Bir Yıldız

    Sanatını sadece uygulamıyor, öğretiyor… Avrupa’nın Yükselen Make-Up Yıldızı Emina Djutović, azmi ve vizyonuyla ilham veriyor. Güzellik ve makyaj dünyasında parlayan bir isim olan Emina Djutović, sadece bir make-up artist değil… Aynı zamanda bilgilerini paylaşan, yeni yetenekler yetiştiren bir eğitmen. Yıllar boyunca edindiği bilgi ve tecrübeyi, verdiği eğitimlerle genç kuşaklara aktaran Djutović, mesleğinde öyle bir seviyeye ulaştı ki artık sadece uygulayan değil, öğreten ve ilham veren bir figür haline geldi. Cilt danışmanlığı, beslenme koçluğu ve saç tasarımı gibi farklı alanlarda uzmanlaşan Djutović, güzelliğe bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Onun için makyaj, sadece bir estetik dokunuş değil; insanın kendini en iyi hissetmesini sağlayan bir sanat. Bu vizyonu ve profesyonel disiplini sayesinde, Uluslararası Marka ve Vizyon Ödülleri’nde “Avrupa’nın En Başarılı Yükselen Make-Up Artisti” unvanına layık görüldü. Ancak Emina için bu ödül, yolculuğun sonu değil… Aksine adını tüm dünyaya duyurmak, sanatıyla daha fazla insana ulaşmak için atılmış önemli bir adım. Bugün, Emina Djutović’in hikâyesi; tutkuyla çalışmanın, sürekli öğrenmenin ve öğrendiklerini paylaşmanın başarıyı nasıl zirveye taşıdığının en ilham verici örneklerinden biri olarak anılıyor. Emina Djutović: Ein Star, der seine Kunst lehrt und inspiriert Emina Djutović, Europas aufstrebender Make-up-Star, inspiriert mit ihrer Entschlossenheit und Vision. Emina Djutović, ein glänzender Name in der Welt der Schönheit und des Make-ups, ist nicht nur eine Make-up-Künstlerin... Sie ist auch eine Pädagogin, die ihr Wissen weitergibt und neue Talente hervorbringt. Indem sie ihr Wissen und ihre Erfahrung, die sie im Laufe der Jahre gesammelt hat, in ihren Schulungen an die jüngeren Generationen weitergibt, hat Djutović ein solches Niveau in ihrem Beruf erreicht, dass sie zu einer Figur geworden ist, die nicht nur anwendet, sondern auch lehrt und inspiriert. Spezialisiert auf verschiedene Bereiche wie Hautberatung, Ernährungscoaching und Haardesign, betrachtet Djutović die Schönheit aus einer ganzheitlichen Perspektive. Für sie ist Make-up nicht nur ein ästhetischer Touch, sondern eine Kunst, mit der man sich am besten fühlt. Dank dieser Vision und ihrer professionellen Disziplin wurde sie bei den International Brand and Vision Awards mit dem Titel „Europe's Most Successful Emerging Make-Up Artist“ ausgezeichnet. Für Emina ist diese Auszeichnung jedoch nicht das Ende ihrer Reise... Im Gegenteil, es ist ein wichtiger Schritt, um ihren Namen in der ganzen Welt bekannt zu machen und mehr Menschen mit ihrer Kunst zu erreichen. Heute gilt Emina Djutovićs Geschichte als eines der inspirierendsten Beispiele dafür, wie Arbeit mit Leidenschaft, kontinuierliches Lernen und das Teilen des Gelernten zum Erfolg führen können.

Arama Yap

bottom of page