Boş arama ile 785 sonuç bulundu
- Sanatın Evrensel Diline Dokunan Bir İsim: Elçin Sümer
Elçin Sümer, heykeltıraş, iç mimar, giyilebilir heykel mücevher sanatçısı ve akademisyen olarak sanatı sınırların ötesine taşıyor. İstanbul, Avustralya, Paris, Londra, Lübnan ve Bodrum’da gerçekleştirdiği projelerle binlerce sanatçıya destek sunmuş, onların kendilerini tanıtmalarına olanak sağlamıştır. Elçin Sümer, heykel, iç mimarlık, giyilebilir heykel mücevher ve sanat eğitimi alanlarında kendine özgü çizgisiyle tanınan çok yönlü bir sanatçı. Genç yaşta başladığı bale eğitiminin disiplinini, yıllar içinde sanatın her alanına taşıyan Sümer, bugün üretimleriyle Türkiye’nin yanı sıra dünyanın farklı kentlerinde sanatseverlere ulaşıyor. Sanatın yalnızca estetik değil, aynı zamanda bir paylaşım ve farkındalık aracı olduğuna inanan Sümer, hem bireysel eserleriyle hem de kolektif projeleriyle dikkat çekiyor. Bodrum’da hayata geçirdiği Caresse Art, Avrupa’nın en kapsamlı sanat organizasyonlarından biri olarak öne çıkıyor. İlk yılında 500’ün üzerinde, ikinci yılında ise 1180’den fazla eseri sanatseverlerle buluşturan bu proje, yerel zanaatın ve çağdaş sanatın küresel platformlarda nasıl değer gördüğünün en güçlü örneklerinden biri. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kreatif Endüstriler Meclisi’nde aktif görev alan Sümer, yaratıcı endüstrilerin gelişimi için önemli adımlar atıyor. Aynı zamanda düzenlediği atölyeler, dersler ve sanat danışmanlığı çalışmalarıyla genç sanatçılara yol gösteriyor. Takı ve heykel tasarımlarında sınırları zorlayan yenilikçi yaklaşımlarıyla, Sümer’in eserleri yalnızca estetik birer obje değil; hikâyeler, duygular ve kültürler arası bir köprü. Paris’ten Londra’ya, Avustralya’dan İstanbul’a uzanan yolculuğu, onun sanatı küresel bir dile dönüştürme iddiasını gözler önüne seriyor. Bugün Elçin Sümer, Türk sanatının dünyaya açılan güçlü yüzlerinden biri olarak, hem ürettikleriyle hem de öncülük ettiği projelerle geleceğe iz bırakıyor.
- Tokyo’dan İstanbul’a Uzanan Lezzet Köprüsü: Kohey Muranaga ve Tokyoya Japanese Cafe & Bistro
Hikayesi, Japonya'dan Türkiye'ye uzanan Japon şef Kohey Muranaga, İstanbul'da açtığı Tokyoya Kafe ile Türk ve Japon kültürü arasında köprü kuruyor. Japon şef Kohey Muranaga’nın hikâyesi, Japonya’dan Türkiye’ye uzanan ilham verici bir yolculuğu anlatıyor. Yaklaşık 10 yıl önce turist olarak geldiği İstanbul’a hayran kalan Muranaga, Koreli eşiyle birlikte Türkiye’ye yerleşmeye karar verdi. Bugün iki çocuk babası olan şef, İstanbul Ümraniye’de açtığı Tokyoya Japanese Cafe & Bistro ile hem kendi hayalini gerçekleştirdi hem de Türk ve Japon kültürleri arasında bir köprü kurdu. Japonya’da yoğun iş temposu ve stresli bir yaşamdan bunalan Muranaga, Türkiye’de bulduğu huzur ve samimiyetle yeni bir hayat kurduğunu söylüyor. “Türklerin sıcakkanlılığı ve içtenliği beni çok etkiledi” diyen şef, kısa sürede Türk kültürünü benimseyerek günlük yaşamın bir parçası oldu. Hatta hastalandığında artık “kelle paça içmeden iyileşmediğini” esprili bir dille anlatıyor. Sadece mutfağında değil, kalbinde de Türkiye’ye yer eden Kohey Muranaga, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında deprem bölgesine giderek çadır kentlerde yemek dağıttı, yaraları paylaşmaya katkıda bulundu. Bu yönüyle yalnızca bir şef değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki dostluğun gönüllü elçisi oldu. Bugün Tokyoya Japanese Cafe & Bistro’da Japonya’nın en çok sevilen lezzetlerini İstanbullularla buluşturan Muranaga, kültürler arası tatlı bir geçiş sunuyor. Onun hikâyesi, hayallerin peşinden gitmenin, yeni bir ülkede kök salmanın ve dostluk köprüleri kurmanın en güzel örneklerinden biri. 📍 Tokyoya Japanese Cafe & Bistro Atakent Mah. Civanmert Sk. No:5A, Ümraniye/İstanbul Instagram: @tokyoya_istanbul
- Turizm ve Çevreyi Buluşturan İsim: Mehmet Dirik
Sanatını sadece uygulamıyor, öğretiyor… Avrupa’nın Yükselen Make-Up Yıldızı Emina Djutović, azmi ve vizyonuyla ilham veriyor. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir kimliğinin yanı sıra turizm sektöründeki yenilikçi adımlarıyla öne çıkan Mehmet Dirik, Fethiye’deki Green Pine Beach & Bungalows otelinin kurucusu ve sahibi. Doğayla iç içe konaklama imkanı sunan tesisi, kısa sürede bölgenin en çok tercih edilen tatil noktalarından biri haline geldi. Aynı zamanda Çevkom Muğla Çevre ve Orman Koruma Eğitim Derneği Başkanı olan Dirik, sadece turizm değil çevre bilinci konusunda da örnek çalışmalar yürütüyor. Ormanların korunması ve doğa sevgisinin yaygınlaşması için çeşitli sosyal sorumluluk projelerine liderlik eden iş insanı, bu yönüyle de fark yaratıyor. Son olarak Green Pine Beach & Bungalows, “En İyi Çıkış Yapan Tatil Köyü” ödülüne layık görüldü. Bu başarı, Mehmet Dirik’in hem turizm vizyonunu hem de doğaya duyduğu bağlılığı taçlandırdı. Mehmet Dirik, “Her zaman sabır ve azimle daha iyisini hedefliyorum. İnsanlara huzurlu bir tatil sunarken, doğayı korumayı da görev biliyorum.” sözleriyle hem sektör hem de gelecek için yol haritasını ortaya koyuyor.
- Hayallerini Ekrana Taşıyan Kadın: Müjgân Çakar’ın İlham Veren Yolculuğu
Hayallerinin peşinden koşmaktan asla vazgeçmedi. Başkent İletişim’de aldığı eğitimle çıktığı yolda, Cine5’ten ShowTürk’e, Tv8’den EuroStar’a uzanan başarılı bir kariyer inşa etti. Medya dünyasında kendi çizgisini yaratan isimlerden biri olan Müjgân Çakar, kariyerinde attığı her adımı tutkusu ve kararlılığıyla taçlandırdı. İstanbul’da 1986 yılında dünyaya gelen Çakar, çocukluğundan beri kelimelerin ve iletişimin gücüne inandı. Arnavut köklerinden gelen kültürel zenginliği, sunum tarzına yansıtarak izleyicilerle güçlü bir bağ kurmayı başardı. Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde aldığı diksiyon ve spikerlik eğitimleri, onun için bir başlangıç noktasıydı. Çok geçmeden Cine5, Cem TV, Rumeli TV ve Kanal 58 gibi kanallarda farklı formatlarda programlar sundu. Gündemden sağlığa, kadın yaşamından aktüel konulara kadar geniş bir yelpazede projelere imza attı. Yıllar içinde ShowTürk, Tv8 ve EuroStar gibi ulusal kanallarda da ekranlara çıkan Çakar, en çok ShowTürk’teki "Ekonomi Dünyası" programıyla tanındı. Ekonomi ve iş dünyasındaki gelişmeleri izleyicilere anlaşılır ve güvenilir bir dille aktarması, ona sektörde farklı bir yer kazandırdı. Müjgân Çakar, ekranlarda sadece bilgi paylaşmıyor; özellikle kadınlara hayallerinden vazgeçmemeleri için ilham veriyor. Onun en çok benimsediği söz, kariyerinin de mottosu haline geldi: “Hayal etmek, başarmanın yarısıdır.” Bugün hâlâ aynı heyecanla çalışan Çakar, kendini geliştirmeye, yeni projeler üretmeye ve medya dünyasında iz bırakmaya devam ediyor.
- Mücahit usta demire şekil vermek için 70 yıldır çekiç sallıyor
Amasya'nın Merzifon ilçesinde yaşayan 81 yaşındaki Mücahit Demir, ilerleyen yaşına rağmen babasından öğrendiği demircilik mesleğini sürdürüyor. Amasya'nın Merzifon ilçesinde beş kuşaktır ata mesleği demircilik zanaatını sürdüren 81 yaşındaki Mücahit Demir, 70 yıldır ateşte demir dövüyor. Gümüşhane'de 11 yaşında babasının yanında çıraklığa başlayan Demir, 1963 yılında taşındığı Merzifon'da kaybolmaya yüz tutan mesleğini ilk günkü aşkla sürdürüyor. Küçük Sanayi Sitesi'ndeki dükkanında çapa, balta, kazma, tırmık, traktörde kullanılan pulluk gibi aletlerin tamirini ve üretimini yapan Demir, meslek hikayesini bugünlere kadar taşıdı. Mesleğin son temsilcileri arasında gösterilen Demir, sağlığı el verdiği sürece işini devam ettirmeyi hedefliyor. Mücahit Demir, aile mesleğini sürdürmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi. Sıcak demiri döverek şekil vermenin kendisine huzur verdiğini dile getiren Demir, "Bu meslek bizde çok eskiye dayanıyor. Mesleğimiz bize kökten geliyor. Babamın yanında 11 yaşında bu mesleğe başladım. Biraz rahatsızım ama işimi yapıyorum. Sağlığım elverdikçe mesleğimi sürdürmek istiyorum." şeklinde konuştu. "Alın teriyle para kazanmanın huzurunu yaşıyorum" Bugüne kadar birçok çırak yetiştirdiğini anlatan Demir, şunları kaydetti: "Mesleğin en önemli inceliği, işine bağlı olmaktır. İşi bilirsen zor değil, ben çok pratik çalışıyorum. Çalışmazsam rahat edemiyorum, çalıştığım zaman rahatım. Pazar günlerinde, bayram tatillerinde zamanı zor geçiriyorum. Ömrüm yettiği, gücümün yettiği kadar bu mesleği yapacağım. Mesleğe heves eden çırak bulamıyoruz, bu yüzden çok üzgünüm. Gençler benim yaptığım mesleği tercih etmiyor. Önceden aileler çocuklarını getirir, 'İş öğret, para istemiyoruz.' diyorlardı. Şimdi getiren de yok. Alın teriyle para kazanmanın huzurunu yaşıyorum. Bu mesleği yaşatmak için var gücümle çalışmaya devam edeceğim."
- Prof. Dr. Mehmet Rıfat Tınç – Sınırları Aşan Bir Hukuk Yolculuğu
Prof. Dr. Mehmet Rıfat Tınç, Türkiye’de ve dünyada hukuk biliminin gelişmesine katkı sağlayan saygın bir akademisyen. Hayallerini bir ülkenin sınırlarına sığdırmayan bir genç düşünün… Mehmet Rıfat Tınç, üniversite eğitiminden doktorasına kadar tüm öğrenim hayatını Fransa’nın Strasbourg kentinde tamamladı. Université Robert Schuman’da aldığı eğitimle sadece hukuk diploması değil, evrensel bir vizyon kazandı. Akademiye Kadir Has Üniversitesi’nde adım attı, Fransa’da doçent unvanı aldı, 2024’te Yeditepe Üniversitesi’nde profesörlüğe yükseldi. “Fransız Anayasa Hukuku: Tarihçe ve Kurumlar” kitabıyla hukuk dünyasına kıymetli bir eser kazandırdı. Ama onun başarısı sadece akademik unvanlarda değil… Tınç, gençlere teknoloji çağında bile adaletin önemini hatırlatıyor. Yapay zekanın ayrımcılık riski üzerine yaptığı uyarılar, geleceğin hukukçularına yol gösteriyor. Bugün Prof. Dr. Mehmet Rıfat Tınç, hem uluslararası bir hukukçu hem de gençlere örnek bir ilham kaynağı. Hikâyesi, azimle çalışan herkesin, nereden başladığına bakılmaksızın dünyanın en saygın akademisyenleri arasına girebileceğinin kanıtı.
- Yakınlarını kanserden kaybedince organik tarıma yönelerek üretici oldu
Karabük'te yaşayan Saffet Doğruyol, bazı yakınlarını kanserden kaybedince organik tarıma yönelerek sebze meyve üreticisi oldu. Safranbolu ilçesinde uzun yıllar restoranlarda aşçılık yapan 45 yaşındaki Doğruyol, 8 sene önce, bazı akrabalarının kanser nedeniyle vefatı üzerine katkısız ürünler yetiştirmek için organik tarım yapmaya karar verdi. Konarı köyündeki 60 dönümlük bahçesinde ata tohumuyla sebze ve meyve üretimine başlayan Doğruyol, ailesiyle domates, salatalık, patlıcan, biber, karpuz, kavun, semiz otu, mısır, enginar ve kabak gibi sebze ve meyveler yetiştiriyor. Doğruyol, ayrıca ürettiği tohumları yaygınlaştırmak için her yıl yaklaşık 2 bin kişiye ücretsiz dağıtıyor. "Mücadelemiz insanların sağlıklı ürünler yemesi yönünde" Saffet Doğruyol, "sağlıklı beslenme" hedefiyle organik tarıma başladığını söyledi. Ata tohumuyla tamamen doğal ürünler yetiştirdiklerini belirten Doğruyol, "Ürünlerimizin tamamını ata tohumdan üretmiş olup fidesine kadar her şeyini kendimiz yapıyoruz. Dışarıdan fide veya tohum ihtiyacı duymuyoruz. Sebzelerin de tamamı kendi tohumumuzdan üretilmiş mahsuller." dedi. Doğruyol, halk pazarı, manav ve marketlere ürün sattıklarını anlatarak, "Bunun yanı sıra ata tohumu üretimi yapıyoruz. Bizdeki ürün çeşidi biraz fazla kapsamlı. Mesela 60 çeşide yakın domatesimiz var, 20 çeşide yakın biberimiz var. Toplamda 250 kalem ürün yapıyoruz. Kavun, karpuz, biber çeşitleri, domates çeşitleri, değişik bitkiler yetiştiriyoruz." diye konuştu. Araştırmayı sevdiğini dile getiren Doğruyol, "Mesela kivano diye bir bitki yetiştiriyoruz. Kanser dahil her şey iyi geldiği söyleniyor. Yine tomatillo, altın çilek, patlıcanın değişik cinslerini üretiyoruz." dedi. Doğruyol, maniye domatesinin satışının diğer çeşitlere göre daha önde olduğunu söyleyerek, "Ürettiğimiz birkaç çeşit domates maniyeye yetişmek üzere. Lezzet olarak da çok iyi, verim olarak da. Yani güzel, lezzetli çeşitler var." ifadesini kullandı. Sosyal medyada tanıştığı kişilerle ata tohumu takası yaparak ürün yelpazesini genişlettiğini belirten Doğruyol, şöyle devam etti: "Her gelen tohumun hemen ata tohumu olduğunu bilemiyorsunuz. Bir tohum size geldikten sonra onun ata tohumu olduğunu anlamanız 3 yıl alıyor. Ekiyorsunuz, aynı sene tohumunu alıyorsunuz, bir dahaki sene tekrar ekiyorsunuz. Verim, büyüklük, kalite ve şekil aynı ise tekrar alıp tekrar ekiyorsunuz. Üçüncü sene de aynı şekli verirse ata tohumu olduğu zaten belirlenmiş oluyor." Doğruyol, kendisi ve ailesinin yemediği bir şeyi başkalarının da yememesi gerektiğini düşündüğünü belirterek, "Tarımı ticari olarak yapıyoruz ama diyoruz ki 'Biz nasıl sağlıklı ürünler yersek insanlar da aynı şekilde sağlıklı ürünler yesin.' Mücadelemiz bu yönde. İnşallah bunu başardık, daha da başarmaya devam edeceğiz." dedi. Bazı akrabalarını kanserden kaybetmesinin organik tarıma yönelmesinde etkili olduğunu anlatan Doğruyol, şunları kaydetti: "Pestisitin (tarımda zararlı organizmalarla mücadelede kullanılan kimyasal madde) özellikle çocuklar üzerindeki etkisini öğrendikten sonra dedim ki 'Ben bunu yapmayacağım.' Eşim de aynı şekilde düşündükten sonra dedi ki 'Biz organik tarım yapacağız. Hiç ilaç kullanmayacağız, kimyasal hiçbir madde kullanmayacağız.' Çok da başarılı olduk. Denemeyi çok seven bir insanım. Bizim işimizde en büyük sorun bazı böceklerdir. Bunları da sirke, odun külü, ısırgan gibi maddeleri deneyerek çözdüm. Bunlara iyi geleni buldum ve bu şekilde sıkıntıyı giderdim."
- Ağrılı 16 yaşındaki Ali Samet, tatilde telefonla oynamak yerine arıcılığı öğreniyor
Ağrı'da yaşayan 16 yaşındaki lise öğrencisi Ali Samet Altın, zengin bitki örtüsünde arıcılık yapan babasından mesleği öğrenip yaz tatilinde çok sevdiği arıların bakımını yaparak teknolojiden uzak bir yaşam sürüyor. İl merkezine bağlı Çakıroba köyünde yaşayan Cihan Altın, uzun bir süredir şehrin zengin bitki örtüsünde arıcılık yaparak bal üretiyor.Kışın sıcak iklime sahip başka illere giden yazın da köyüne gelip arıcılık yapan Altın, barakada yaşamını sürdürerek gece gündüz demeden arıların bakımını yapıyor. Altın, küçüklükten bu yana arıcılığa merak salan ve yaz tatillerinde yanına gelen 16 yaşındaki oğlu Ali Samet'e de mesleğin inceliklerini öğretiyor. Çekirdekten yetişerek mesleği öğrenen Ali Samet, bal sağımının başladığı bugünlerde babasına daha fazla yardım ederek arılarla daha çok ilgileniyor. Birçok kişinin yaklaşmaya çekindiği arı kovanlarını kontrol edip petekleri alarak makinede süzen Ali Samet, babasıyla balları siparişlere hazır hale getiriyor. Diğer yandan eğitimine devam eden ve yaz tatilinde de teknolojiden uzak arıların içerisinde bir yaşam süren geçiren Ali Samet, mesleği tamamen öğrenip ileride bu işi yapmanın uğraşını veriyor. "Geven balı coğrafi işaret belgesi aldıktan sonra arıya rağbet çok oldu" Arıcı Cihan Altın, yaz tatillerinde oğlunun kendisine yardım ederek mesleği öğrendiğini ve bu sıralar bal hasadına başladıklarını söyledi. Ağrı'nın zengin bitki örtüsünde kaliteli bal üretmek için yoğun çalıştıklarını belirten Altın, " Balın yanında arı ticareti de yapıyoruz. Geven balı coğrafi işaret belgesi aldıktan sonra arıya rağbet çok oldu. Siparişlere yetiştiremiyoruz. Bu sene siparişlerin yüzde 50'sini aldık." diye konuştu. Altın, oğlunun da arıcılığa karşı hevesli ve kendisine yardımcı olduğunu anlattı. Arıcılığın güzel ve zor bir iş olduğunu ifade eden Altın, "Oğlum Ali Samet bu yıl liseye geçti. Arıcılığa çok merak sardı. Eve gönderiyorum bir de bakıyorum barakada uyumuş. Önceliğimiz eğitim ama arıcılığı da öğrensin. Yaz tatillerinde yardım ediyor. Biz çocuklarımıza sahip çıkmasak zaten günümüz teknolojisi sahip çıkıyor. 30 dönümlük araziyi arıcılık için satın aldım." dedi. "Gün geçtikçe arıcılığa daha çok merak salıyorum" Ali Samet Altın da arıcılığı çok sevdiğini ve yaz tatillerinde babasına yardım ederek mesleği öğrendiğini anlattı. Arıcılıkta sürekli yeni bilgiler edindiğini dile getiren Altın, şunları kaydetti: "Gün geçtikçe arıcılığa daha çok merak salıyorum. Arıcılığın yüzde 50'sini öğrendim. Balın çıkarılması, ana arının bakımı, ilkbahar bakımı, bal hasadından sonra bakım, bunları biliyorum. Telefonla oynamak yerine ben arıların içerisinde dolaşmayı ve gezmeyi daha çok seviyorum. Babama gün geçtikçe yaklaşıyorum, ileride mesleği elinden alacağım."
- Kanseri Yendi, Hayatlara Şifa Oluyor: Yasemin Ceylan’ın Dönüşüm Hikâyesi
Hayat, bazen en zorlu anlarında insana bambaşka bir yol gösterir. 11 Kasım 1973’te Denizli’nin Çivril ilçesinde dünyaya gelen Yasemin Ceylan, çocukluğunu doğanın huzuru içinde geçirdi. Bugün Ankara’da yaşayan, evli ve üç çocuk annesi olan Ceylan, sadece kendi yaşamını değil, dokunduğu hayatları da değiştiren güçlü bir kadın. Eğitim hayatına Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği ile başlayan Ceylan, daha sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Şimdilerde Sağlık Bilimleri Yönetimi lisans programı ile bilgi ve becerilerini geliştirmeye devam ediyor. Ancak onun asıl dönüşüm yolculuğu, akademik başarılarının ötesinde, hayatın ona sunduğu büyük bir sınavla başladı. 2014 yılında meme kanseri teşhisi konulduğunda, Yasemin Ceylan kendini zorlu bir mücadelenin ortasında buldu. Ameliyatlar, kemoterapi süreçleri derken hem bedeni hem ruhu sınandı. Tam da bu dönemde tanıştığı Bilal Cantürk Akademi ve “Oksijen gittiği yerde kanserli hücre barınamaz” felsefesi, onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Önce Nefes Koçluğu ile tanıştı; nefesin sadece bedeni değil, ruhu da iyileştirdiğini fark etti. Ardından Radyestezik Duygu Temizliği (RDT) ve Radyestezik Aile Dizimi (RAD) eğitimleriyle kendini yeni bir mesleki yola adadı. 2021 yılında RDT seansları yapmaya başlayan Ceylan, Ankara’daki merkezinde ve online platformlarda yüzlerce danışanla çalışarak onların travmalarını temizlemelerine, ruhsal yüklerinden arınmalarına yardımcı oldu. “Nasıl ki bana bir can simidi uzatıldı, ben de başkalarına uzatmak istiyorum” diyen Ceylan, her seansında insanların hayatında küçük mucizelere tanıklık ediyor. Onun için bu yolculuk, sadece bir meslek değil; hastalık sonrası yeniden doğuşun, kendini bulmanın ve başkalarına umut olmanın hikâyesi. “Dokunduğun her kalp, iyileşmenin zincirini büyütür” diyen Yasemin Ceylan, bugün bir danışman, bir şifa rehberi ve en önemlisi, “yalnız değilsin” diyebilen bir yürek olarak çalışmalarına devam ediyor. Yasemin Ceylan, yaşadığı zorlukları bir engel değil, bir basamak olarak görenlere ilham veriyor. Onun hikâyesi, umutla ve inançla yeniden başlamak isteyen herkese ışık oluyor.
- Bulgaristan’dan Gökyüzüne Uzanan Bir Başarı Hikâyesi: Nevin Hacıoğlu
13 Eylül 1974’te Bulgaristan’ın Razgrad kentinde dünyaya gelen Nevin Hacıoğlu, 1978 yılında ailesiyle birlikte göç ederek Çanakkale’ye yerleşti. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. 1992 yılında, 1958’den sonra ilk kez kadın öğrenci alımı yapılan Hava Harp Okulu’na girerek tarihi bir adım atan Hacıoğlu, 1996’da Endüstri Mühendisi olarak mezun oldu. Havacılık tutkusunu daha da ileri taşıyan Hacıoğlu, 1998’de UH-1H Arama Kurtarma Helikopter Pilotu unvanıyla Çiğli Uçuş Okulu’ndan mezun oldu ve aynı yıl İstanbul’da görevine başladı. 2001-2003 yılları arasında ABD’de Air Force Institute of Technology’de Sistem Mühendisliği üzerine yüksek lisansını tamamladı. Ardından sivil havacılığa adım atan başarılı pilot, 2005-2009 yılları arasında Onur Hava Yolları’nda, 2010-2018 yılları arasında ise Türk Hava Yolları’nın A320 filosunda görev yaptı. Gökyüzüne olan bağlılığı, onu 2018-2023 yılları arasında gönüllü olarak yeniden Hava Kuvvetleri’ne taşıdı. Çiğli 2. Ana Jet Üs Uçuş Eğitim Merkez Komutanlığı’nda KT-1T uçağında uçuş öğretmenliği yaparak yeni nesil pilotların yetişmesine katkı sundu. 2023 yılından bu yana THY A330/350 Filosu’nda Sorumlu Kaptan Pilot olarak görevine devam eden Nevin Hacıoğlu, hem askerî hem sivil havacılıkta kazandığı deneyimlerle Türk havacılığına ilham veren isimlerden biri olmayı sürdürüyor.
- Genç Finans Uzmanından Uluslararası Vizyon: Adnan Fatih Gören’in Yükselişi
AGD Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Fatih Gören, genç yaşta finans dünyasında fark yaratarak 2025’te uluslararası arenaya açılmayı hedefliyor. 1993 İstanbul-Kadıköy doğumlu Adnan Fatih Gören, finans dünyasında gösterdiği başarılarla dikkat çekiyor. Doğuş Üniversitesi Ekonomi ve Finans bölümünden 2017’de mezun olan Gören, 25 yaşında Sermaye Piyasası Kurulu’nun en prestijli belgeleri Düzey 3 ve Türev Araçlar Lisansını alarak sektörde uzmanlığını kanıtladı. 2015’ten itibaren finans piyasalarında aktif görev alan Gören, 2020 yılında AGD Danışmanlık’ı kurdu. Kısa sürede sektörde güvenilir bir marka haline gelen şirket, bireysel yatırımcılara borsa danışmanlığı, portföy yönetimi, yatırım analizi ve finansal eğitim seminerleri sunuyor. “Minimum risk, maksimum getiri” prensibiyle yola çıkan Gören, yönetim kurulu başkanı olarak yatırımcılara kazandıran stratejiler geliştiriyor, çeşitlendirilmiş portföyler ile riskleri minimize ediyor. Şimdi ise gözünü daha yükseğe diken genç finans lideri, 2025 yılına kadar AGD Danışmanlık’ı uluslararası bir finans markasına dönüştürme hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Adnan Fatih Gören, azmi, bilgi birikimi ve vizyoner liderliğiyle Türkiye’nin finans dünyasında parlayan isimlerinden biri olarak yoluna devam ediyor. AGD Danışmanlık: Kazandıran Stratejilerin Adresi; 2020 yılında kurulan AGD Danışmanlık, kısa sürede bireysel yatırımcılara güvenilir finansal rehberlik sunan saygın bir firma haline geldi. Şirket; Borsa danışmanlığı Portföy yönetimi Yatırım analizi Finansal eğitim seminerleri alanlarında hizmet veriyor. Misyonu “Minimum risk – maksimum getiri” olan AGD Danışmanlık, yatırımcıların finansal hedeflerine ulaşması için çeşitlendirilmiş portföyler ve kazandıran stratejiler geliştiriyor. Müşteri memnuniyetini en yüksek seviyede tutarak sektörde güven inşa eden şirket, 2025 yılına kadar uluslararası pazarlara açılmayı hedefliyor.
- Nil Yurda Yurtseven: Dijital Medyanın Düşünen Kalemi, Kültür ve Sanatın Sesi
Bazı insanlar, dünyayı kelimelerle şekillendirir. Onlar için yazmak yalnızca bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Nil Yurda da o insanlardan biri. İstanbul’da, Sivas Zaralı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Yurtseven, kelimelerle olan bağını çok küçük yaşlarda keşfetti Henüz ilkokuldayken teneffüslerde gizlice gazete okuyan, haber başlıklarından dünyayı anlamaya çalışan bir çocuktu. Üç yaşındayken evde Ecevit ve Erdal İnönü’nün konuşulduğu siyasi sohbetler arasında büyüyen Yurda, “sağ” ve “sol” kavramlarını ilk kez beden eğitimi dersinde değil, gazete manşetlerinden öğrendi. Henüz 16 yaşında bir reklam ajansında çalışmaya başlayarak iş hayatına adım attı. Metin yazarlığıyla başlayan bu yolculuk, reklamcılık, makale yazarlığı, haber üretimi ve blog içerikleriyle devam etti. Yazmak onun için yalnızca bir ifade aracı değil; bir terapi, bir nefes alma biçimiydi. “Yazmak benim yaşam kaynağım” diyen Yurda, bu tutkuyu her geçen gün daha da derinleştirdi. Akademik yolculuğunda Anadolu Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Felsefe eğitimi aldı. Pandemi döneminde ise kendini geliştirmeye devam etti; Harvard Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden “Justice” (Adalet) programını, Edinburgh Üniversitesi’nden dijital pazarlama, Valencia Politeknik Üniversitesi’nden İspanyolca eğitimi aldı. Reuters Haber Ajansı’nın dijital gazetecilik eğitimini başarıyla tamamladı. Bu birikimlerini kendi dijital platformu Leparole.net’te bir araya getirerek okuyucularla buluşturdu. Nil Yurda Yurtseven, yalnızca içerik üreten biri değil; düşünce inşa eden bir yazar. Onun kaleminde, kelimeler bilgi taşırken, aynı zamanda anlam ve vizyon oluşturuyor. Sosyal medyada yaptığı felsefi ve politik paylaşımlar, yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası düzeyde de ilgi görüyor. Sosyalist Enternasyonal’e üye siyasetçilerin dikkatini çekmiş olması, onun fikirlerinin sınırları aşabildiğinin göstergesi. Siyasi ve toplumsal alanda da aktif bir figür olan Yurda, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığı Kültür ve Sanat Komisyonu’nda görev yapıyor. Sanatın birleştirici gücüne, kültürün dönüştürücü etkisine inanıyor. CHP’nin demokratik, çağdaş ve özgürlükçü çizgisini sanata ve kültüre yansıtarak, toplumsal barışa katkı sağlamak için çalışıyor. Nil Yurda Yurtseven'e göre bilgiye ulaşmak bir ayrıcalık değil, bir merak meselesi. Onun şu sözleri, hem yazarlık anlayışını hem de yaşam felsefesini özetliyor: “Herkes benim yazılarımı okumak zorunda değil. Bir fikir, ancak zamanla değer kazanırsa kıymetlidir. Kalıcılık, kalabalıktan daha değerlidir.” Bugün Yurtseven, yalnızca bir yazar ya da gazeteci olarak değil; aynı zamanda dijital dünyada kendi sesini bulan, bu sesi toplum yararına kullanan bir fikir insanı olarak öne çıkıyor. Hedeflerini “bitmeyen bir yol” olarak tanımlayan Yurda, düşünce özgürlüğünün, sanatın ve toplumsal adaletin yarınları için üretmeye devam ediyor. Ve bu uzun yolculuğu, tek bir cümlede özetliyor: “Benim için hedef, yolun kendisidir. Çünkü hedefler biter; yol bitmez.”











