Boş arama ile 785 sonuç bulundu
- Uzman Diyetisyen Zübeyde Semiz: Sağlıklı Yaşamın Adresi, Başarının Yükselen İsmi
Sağlıklı yaşamın şifrelerini sadece rakamlarla değil, insan hayatına dokunarak çözen bir isim: Uzm. Dyt. Zübeyde Semiz. Samsun Bafra doğumlu Zübeyde Semiz, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Diyetisyen unvanıyla mezun oldu. Eğitime olan tutkusu onu durdurmadı. Eczacılık Fakültesi’nde yüksek lisansını tamamlayarak, fonksiyonel tıp ve fitoterapi alanlarında uzmanlaştı. Bugün, klasik diyet anlayışının ötesine geçen bütüncül sağlık yaklaşımıyla adından söz ettiriyor. Detoks, Alkali Yaşam, Fonksiyonel Tıp, Sporcu Beslenmesi… Zübeyde Semiz’in danışanlarına sunduğu programlar yalnızca kilo verme odaklı değil. Vücudun toksin yükünü azaltan detoks sistemleri, alkali denge kurmaya yönelik yaşam önerileri ve bağışıklık sistemini destekleyen bitkisel çözümlerle fonksiyonel bir sağlık yolculuğu sunuyor. Sporcu performansını artıran, insülin direnci ve hormonal dengesizliklerle mücadele eden, yaşlılar ve çocuklar için bireysel planlanan özel diyetlerle her yaştan danışanına umut oluyor. 387 BİN KİŞİYE ULAŞAN BİR SAĞLIK ELÇİSİ Sosyal medya gücünü sağlık bilinci oluşturmak için kullanan Zübeyde Semiz’in Instagram’da 387 binden fazla takipçisi var. Bilgi dolu içerikleri, sade anlatımı ve uygulamaya dönük önerileriyle geniş bir kitleye ulaşıyor. Onun paylaşımları, sadece yemek listeleri değil; bir yaşam tarzını benimseten dijital bir rehber niteliğinde. SADECE DİYET DEĞİL, BİR VİZYON: “KİŞİYE ÖZEL SAĞLIK” Zübeyde Semiz’e göre, her bireyin sağlığı tıpkı parmak izi gibi benzersizdir. Bu anlayışla oluşturduğu planlar, kişiye özel analizler ve sürdürülebilir alışkanlıklar üzerine kurulu. Klasik diyet listelerinin çok ötesinde bir yaklaşımla, danışanlarının fiziksel, ruhsal ve zihinsel dengesini gözetiyor. YILIN EN HIZLI YÜKSELEN DİYETİSYENİ ÖDÜLÜ 2025 yılında “Yılın En Hızlı Yükselen Diyetisyeni” ödülüne layık görüldü. Bu prestijli ödül sadece mesleki başarısını değil, sosyal sorumluluk bilincini de taçlandırdı. Ödülünü, eğitime destek verdiği çocuklar adına kabul eden Semiz, “Bu ödül, geleceğe inanan çocuklar için. Hiçbir başarı tesadüf değil” sözleriyle alkış topladı. SOSYAL SORUMLULUKTA DA ÖNCÜ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı projelerde aktif olarak görev alıyor. Dezavantajlı çocuklarla birebir ilgileniyor, sağlıklı beslenmeyi yalnızca ayrıcalıklı kesime değil, herkese ulaşılabilir kılmak için çalışıyor. Onun için diyetisyenlik bir meslekten çok, bir farkındalık hareketi. Zübeyde Semiz’in başarısı, sadece klinik bilgiyle değil; içten bir bağlılık, toplumsal sorumluluk ve yenilikçi bir vizyonla büyüyor. “Sağlık; sayılardan değil, bilinçten başlar” diyen Zübeyde Semiz, bugün sadece danışanlarının değil, binlerce insanın yaşamına ilham veriyor.
- Bozcaada’dan Paris’e Uzanan Bir Renk Yolculuğu: Pınar Akarsu Tınç
“Bozcaada’nın mitolojik dokusundan ilham alan Pınar Akarsu Tınç, mürekkep boyama tekniğiyle ürettiği eserleriyle Louvre’dan İstanbul’a uzanan güçlü bir sanat dili oluşturdu.” Sanatın izini çocukluğunun geçtiği Bozcaada’nın sokaklarında süren Pınar Akarsu Tınç, bugün eserleriyle Louvre Müzesi dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında sanatseverlerle buluşuyor. Ada’nın mitolojik geçmişi, çok kültürlü yapısı ve doğal renkleri, onun ilk fırça darbesine ilham oldu. Uludağ Üniversitesi’nden başlayan akademik yolculuğu; Marmara ve Hacettepe Güzel Sanatlar Fakülteleri'yle devam etti. Eğitiminin ardından profesyonel resim kariyerine adım atan Tınç, zamanla özgün mürekkep boyama tekniğiyle tanındı. Pınar Akarsu Tınç’ın eserleri; Louvre Paris başta olmak üzere Almanya’daki sanat galerilerinde, yurtiçinde ve yurtdışında birçok önemli sanat fuarında sergilendi. Fransa Hükümeti’nin resim koleksiyonunda yer alan eserleriyle uluslararası saygınlığını pekiştiren sanatçı, dünyanın dört bir yanındaki özel ve kamu koleksiyonlarında da kalıcı yer edinmiş durumda. Sanat üretimlerini İstanbul, Bozcaada, Bodrum ve Fransa’nın Saint-Leu kentleri arasında sürdüren Pınar Tınç, şimdi ise sanat yolculuğunu Amerika’ya taşıyor. Önümüzdeki dönemde Amerika’da açacağı kişisel sergiyle, sanatını daha geniş bir coğrafyayla buluşturmaya hazırlanıyor. Yakında bir TEDx konuşmasıyla sanat ve yaşam üzerine ilham verici yolculuğunu paylaşacak olan Tınç, aynı zamanda bir eş ve iki çocuk annesi. Yaşamının her yönünü sanatla harmanlayan sanatçı; doğayı, kadını, zamanı ve duyguları görünür kılan eserleriyle izleyicisini içsel bir keşfe davet ediyor.
- Öğretmen Berhan'ın "köy havuzu" çocukların yaz neşesi oldu
Erzurum'da bir öğretmenin doğduğu köyde çocukların yardımı ile yaptığı havuz, hem köydeki çocukların yaz eğlencesi oldu hem de çocukları telefon bağımlılığından uzaklaştırdı. Erzurum'da bir çocuğun kendisine havuz yapmaya çalışmasından ilham alan 16 yıllık öğretmen Berhan Karamanlı, çocukların yardımıyla köyde oluşturduğu yüzme havuz, tatil eğlencesi oldu. Palandöken ilçesinde bulunan Polis Amca İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Berhan Karamanlı, doğduğu Şehitler Mahallesi'nde, bir çocuğun kendi imkanları ile havuz yapmaya çalıştığını gördü. Ardından öğretmen Karamanlı, evinin önüne mahalledeki çocukların yardımlarıyla büyük bir havuz yaptı. Atlama tahtası da bulunan havuz, sıcak havalarda çocukların en büyük eğlencesi oldu. Öğretmen Berhan Karamanlı, çocukların mutlu olmasından büyük keyif aldığını söyledi. Karamanlı, şöyle konuştu: "Çocukların mutlu olması için sürekli etkinlikler yapıyoruz. Amacımız onlar için çalışmak. Havuz fikri de çocuklarımızdan bir tanesinin burada kendisi için amatörce bir havuz yapmaya çalışırken çıktı. Daha önce kendi çocuklarımız için küçük bir havuz yapmaya çalıştık. Baktık komşularımızın çocukları da var. Biraz daha büyüttük. Baktık pikniğe gelenlerin çocukları var. Nihayetinde bu kadar büyük bir havuzu yaparak sonuca ulaşmış olduk." Havuzla birlikte çocukları telefon gibi sanal bağımlıktan da uzaklaştırdıklarını ifade eden Karamanlı, "Şu anda çocukların hiçbirisi evde telefonla meşgul olmuyorlar. Tam tersine, ne zaman havuza gidebiliriz, keşke hava ısınsa, sürekli havuzda olsak gibi etkinlikler peşindeler. Burada kendi kendilerine yaratıcı oyunlar bulmaya çalışıyorlar. " diye konuştu. Karamanlı, birçok çocuğun hayatında ilk defa havuzla tanıştığını dile getirerek, "Keşke onların yaşında olup da bu şekilde eğlenmek bize de nasip olsaydı. Yaşamadığımız mutluluğu onlara yaşatmak için uğraşıyoruz. Burayı yapmaya başlarken 'senin başka işin yok mu? Niye boş işlerle uğraşıyorsun' diyorlardı. Bittiği zaman da 'Helal olsun sana hocam' dediler. Çocuklara her zaman hayalleriniz kadar uçun, hayal kurmadığınız hiçbir şeyi gerçekleştirme şansınız yok diyorum. Bu havuzu çocuklarımızla yaptık. Onların her bir taşta emeği var. Çünkü ben çocuklarla yaşamayı, onlara hayatı yaşatmayı çok seviyorum." Karamanlı, ayrıca havuzu şebeke suyundan doldurduklarını ve hijyenine çok dikkat ederek sürekli temizlik yaptıklarını sözlerine ekledi.
- İsrail saldırıları altındaki Gazze'de Filistinliler açlık, susuzluk ve yerinden edilmeyle mücadele ediyor
İsrail saldırıları altındaki Gazze Şeridi'nde açlığın yanı sıra etkili olan yüksek sıcaklıklarda susuzluğun da yaşandığı, İsrail saldırıları nedeniyle su kuyularına erişimin zor olduğu açıklandı. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansından (UNRWA) yapılan açıklamada, "Gazze'de yaz sıcağı, suyun daha da kıt olduğu anlamına geliyor." ifadesi kullanıldı. Açıklamada, İsrail'in saldırıları ve Filistinlileri zorla yerinden eden "sürgün emirleri" nedeniyle su kuyularına ulaşımın zor olduğu vurgulandı. Yakıt ihtiyacına vurgu yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'ye günde yalnızca 2 tanker yakıt ulaştırılmasına izin verdiği belirtildi. Açıklamada, "Gazze'ye günde sadece iki tanker yakıt giriyor, yakıt seviyeleri hala çok düşük ve su hizmetleri de dahil olmak üzere kritik hizmetler kesintiye uğrama riski altında." ifadesi kullanıldı. Deniz suyu arıtım tesisi ve hastanelerdeki jeneratörler için de yakıtın kullandığı Gazze'de, "yakıt olmadan insanlara suyun ulaştırılamayacağı" vurgulandı. "Gidilecek güvenli bir yer bulunmazken, insanlar tekrar kaçmaya zorlanıyor" UNRWA'dan yapılan bir diğer açıklamada da Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin yerinden edilmesine dikkati çekildi. Gazze Şeridi'nin "yalnızca onda birinden biraz fazlasının" erişilebilir durumda olduğu belirtilen açıklamada, Gazze'nin kuzeyi ile güneyi arasındaki kopukluğun daha fazla olduğu kaydedildi. Açıklamada, "Gidilecek güvenli bir yer bulunmazken, insanlar tekrar kaçmaya zorlanıyor. Birçoğu da zaten daha önce birkaç kez yerinden edildi." ifadelerine yer verildi. İsrail'in saldırıları ve insani yardım girişini kısıtlayan sıkı kuşatması altındaki Gazze Şeridi, açlığın yayıldığı, su, ilaç, tıbbi gereçler ve hijyen malzemesinin bulunamadığı insani felaketi yaşıyor. Sivil altyapıyı da tahrip ederek Gazze'nin yüzde 88'ini yıkan İsrail ordusu, sürgün emirleriyle yerinden ettiği Filistinlileri sık sık barındıkları bölgelerde hedef alıyor. Nüfusu yaklaşık 2,3 milyon olan Gazze'de İsrail saldırıları ve sürgün emirleriyle yerinden edilenlerin sayısının 2 milyona ulaştığı, çok sayıda kişinin defalarca yerinden edildiği belirtiliyor. Temel malzemelerden yoksun bir şekilde yerinden edilen Filistinliler, derme çatma çadırlarda veya aşırı kalabalıklar içinde hijyen malzemelerinin eksikliğinde lavaboların bile yetersiz olduğu, bulaşıcı hastalıkların yayıldığı okullarda hayatta kalmaya çalışıyor. İsrail ordusu ise günlük düzenlediği saldırılarla yerinden edilenlerin çadırları ve barındığı sivil noktaları bombalıyor. İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 59 bin 29 Filistinli hayatını kaybetti, 142 bin 135 kişi de yaralandı.
- Geçmişin izinden giden kadın geleceğini 47 yaşında sanatla kurdu
Rize'de bitkisel örücülüğe ilgisinin peşinden giderek 47 yaşında üniversiteden mezun olan Ayla Şamlı, usta öğretici olarak geleneksel el sanatlarını yaşatmaya devam ediyor. Küçük yaşlarda aile büyüklerinden öğrendiği bitkisel örücülüğü, mesleğe dönüştürmek için 20'li yaşlarda halk eğitim merkezi kurslarına başlayan Şamlı, feretiko, bitkisel örücülük, sepet örücülüğü, halı ve kilim dokuma ile mısır yaprağından iskemle dokunmasına yönelik dersler aldı. Süreçte kendisini sürekli geliştiren Şamlı, usta öğreticilerinin de yönlendirmesiyle ortaokul ve liseyi açıktan bitirdi. "Üniversiteli olma" hayaliyle çok çalışan Şamlı, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Geleneksel El Sanatları Bölümü'nden 2023'te dereceyle mezun oldu. Mezuniyetinin ardından Rize Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi'nde yaklaşık 2 yıldır usta öğreticilik yapan Şamlı, bu sayede geleneksel el sanatlarını hem üretiyor hem de öğretiyor. "Okumak için yaşın hiçbir zaman önemi yokmuş" Hayallerine 47 yaşından sonra kavuşan Ayla Şamlı, üniversite eğitiminin onun için keyifli bir yolculuk olduğunu söyledi. Yolunun uzun olduğunu ve bitmediğini belirten Şamlı, "Yola hala devam ediyoruz. Bitkisel örücülükten Kültür Bakanlığı sanatçılığına başvurdum, onayı geldi. Kariyerimi nasipse onunla da taçlandırırsam ne mutlu bana. Gidebildiğim yere kadar eğitim olarak ilerlemek, öğrenci yetiştirmek adına gideceğim." diye konuştu. Şamlı, usta öğretici olarak 35'e yakın öğrencisinin olduğunu dile getirerek, hayallerine uzanan süreçte ailesi, yakın arkadaşları ve üniversitedeki hocalarından çok destek aldığını ifade etti. Şamlı, şu an hedefinin kültür sanatçılığını almak olduğunu vurgulayarak, "Okumak için yaşın hiçbir zaman önemi yokmuş. Hissettiğim o iç huzur anlatılamaz." ifadesini kullandı. "Çok güzel öğretiyor, teşvik ediyor" Kurs öğrencilerinden 60 yaşındaki Aynur Akdemir de Ayla Şamlı'nın hayatından ilham aldığını söyledi. Kendisinin de ona özenerek üniversite sınavına girdiğini aktaran Akdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: "O süreci Ayla hocadan ilham alarak yaşadığım için çok mutlu oldum. Herkes yapabilir. Ben Ayla hocanın arkadaşlığından çok öğretmenliğini sevdim. Çok saygılı, çok güzel öğretiyor, teşvik ediyor."
- Şehit babası oğlunun hayrına, yıpranan Kur'an-ı Kerimlerin onarımını sağlıyor
Elazığ'da şehit babası Hasan Alan (45), Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde geçen yıl şehit olan oğlu Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan'ın hayrına, cami ve Kur'an kurslarındaki yıpranan Kur'an-ı Kerimlerin onarılmasını sağlıyor. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde bölücü terör örgütü mensuplarınca yapılan taciz atışı sonucu 9 Ekim 2024'te şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan'ın (23) Elazığ'da yaşayan babası Hasan Alan, oğlu için hayırda bulunmak amacıyla İl Müftülüğü ile iletişime geçerek cami ve Kur'an kurslarında yıpranmış Kur'an-ı Kerimlerin tespit edilmesini sağladı. Müftülük aracılığıyla hem toplanan hem de kendisinin gidip temin ettiği yıpranan Kur'an-ı Kerimleri İmam-ı Azam Camisinin müştemilatında bir araya getiren Alan, yaklaşık 3 bin Kur'an-ı Kerim'in uzmanlarınca ciltlenmesini ve onarımını yaptırıyor. Şehit babası Alan'ın masraflarını karşıladığı bu çalışma sayesinde yenilenen Kur'an-ı Kerimler İl Müftülüğü aracılığıyla alındıkları cami ve kurslara teslim ediliyor. "Bunu şehit oğlumun hayrına yapıyorum" Alan, 5 çocuğundan en büyüğü olan Sefer Alan'ın geçen yıl şehit olduğunu belirterek, oğlunun hayrı için kentte yıpranan Kur'an-ı Kerimlerin onarılarak yenilenmesi için bir çalışma başlattığını söyledi. Alan, "Camilerden çok sayıda Kur'an geldi. Getirilme durumu olmayan yerlere de ben gidip yıpranan Kur'an-ı Kerimleri teslim aldım. İl Müftülüğünün onayı ile bu çalışmayı yapıyoruz.3 bin Kur'an-ı Kerim toplandı. Bunların onarım ve ciltleme masraflarını karşılayacağım. Bunu şehit oğlumun hayrına yapıyorum. Kur'an-ı Kerimleri restore edip yeni hale getiriyoruz. İşlemi bitenleri yine geri göndereceğiz. Fazla olanları da cezaevlerine göndereceğiz." dedi. Bütün şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Alan, ömrü yettikçe oğlu için bu tür hayır işlerini sürdüreceğini belirtti. "Daima onun ismini yaşatmak istiyorum" Alan, inşaat işleri ile uğraştığını, işlerinden arta kalan vaktini bu çalışmanın yürütüldüğü İmam-ı Azam Camisinin müştemilatında geçirdiğini anlatarak, şunları kaydetti: "Bu işin ustaları bakım ve ciltleme işini yapıyor. Ciltleme işinin bir kısmını yaptık. Yapılanların hepsi yeni gibi oldu. Bu tür hayır işleriyle uğraşarak oğlumun özlemini, hasretini dindirmeye çalışıyorum, böyle mutlu oluyorum. Bu işi gönülden yapıyorum. Bundan çok büyük gurur ve mutluluk duyuyorum. Şehit babası olmak da gurur verici. Daima onun ismini yaşatmak istiyorum." Kur'an-Kerimlerin ciltlenmesi ve onarımını yapan ustalardan Fatih Erdoğan da şehit babası Hasan Alan'ın çok değerli bir çalışma yaptığını belirtti. Toplanan Kur'an-ı Kerimlerin en kısa zamanda yenilenmesini sağlayacaklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Hasan ağabeyimiz her aşamasında bize yardımcı oluyor. Burada kapağı yıpranmış, ipliklerinden ayrılmış Kur'an-ı Kerimlerin sökümünü usulüne göre yapıyoruz. Sonraki aşamada kaplığını takıp, dikimini yapıyoruz. Bu işe emek veren herkese teşekkür ediyoruz."
- Emekli askerin mesleki disiplini kendisini 52 yaşında fakülte birincisi yaptı
İzmir'de yaşayan emekli Albay Hakan Bayrı, askerlik gibi zorlu ve disiplin gerektiren bir mesleğin ardından Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü'ne girerek, hem bölüm hem de fakülte birincisi olarak mezun oldu. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki 26 yıllık görevinin ardından albay rütbesiyle emekli olan Hakan Bayrı (52), psikoloji alanına ilgisi nedeniyle başladığı üniversite eğitimini fakülte birincisi olarak taçlandırdı. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü'nden bu yıl 3,93 not ortalamasıyla sadece bölüm değil aynı zamanda fakülte birincisi olarak mezun olan Bayrı, azmiyle gençlere ilham veriyor. Askerlik mesleğinde önemli görevlerde bulunan Bayrı, 2006'da Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümünde yüksek lisansını, 2023'te de Düzce Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık dalında doktorasını tamamladı. Yüksek lisans ve doktora yaptığı alanda lisans diplomasına da sahip olmayı hedefleyen Bayrı, emekliliği sonrası Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü'nü kazandı. Not ortalamasını 3,82'ye yükselten Bayrı, gösterdiği başarıyla Dokuz Eylül Üniversitesi'ne yatay geçiş yaptı. İzmir'de de 3,93 not ortalamasını yakalayan Bayrı, bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Üniversitedeki eğitim sürecinde hiçbir dersi kaçırmayan Bayrı'nın bu başarısında, disiplini elden bırakmaması önemli rol oynadı. "Pes etmeyi hiç düşünmedim" Bayrı, aldığı askeri disiplinin eğitim hayatına büyük katkısı olduğunu söyledi. Kendini geliştirmek için düzenli kitap okuduğunu, araştırmalar yaptığını belirten Bayrı, üniversite döneminde eşi ve iki çocuğundan da destek aldığını ifade etti. Psikoloji alanında çalışmalarına devam edeceğini vurgulayan Bayrı, "Üniversitede birinci olabilmek için çok çalıştım, amacım bunu başarıp örnek olmaktı. Çok büyük bir gurur ve mutluluk hissediyorum. Bu süreçte çok büyük zorluklar da yaşadım. Pes etmeyi hiç düşünmedim. 'Ben bunu yapacağım' dedim. Yapılmayacak bir iş yok. Yeter ki siz hırs değil azim gösterin." diye konuştu. Dokuz Eylül Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Görevlisi Fatma Aysazcı Çakar, Bayrı'nın öğrenmeye istekli bir öğrenci olduğunu ifade etti. Bayrı'nın disiplinli ve özverili çalışmasının sonucunda mükafatını aldığını dile getiren Çakar, "Kendisi asker kimliğine sahip. Düzen, titizlik, disiplin, kuralcılık kendisi için çok önemli. Bir yandan da empatinin, insani duyguların, kişilerarası ilişkilerin var olan kurallardan ve mutlak değerlerden daha ön planda olduğu psikolojik danışmanlık mesleğinin söz konusu olduğu bir süreçten bahsediyoruz. Bu yüzden Hakan Bey, bu iki kimliği, tek bünyede buluşturmayı başaran nadir örneklerden bir tanesi." diye konuştu. 24 yaşındaki Ayşe Kutlu ise sınıf arkadaşı Hakan Bayrı ile yaş farkına rağmen çok güzel bir dayanışma ortamı yakaladıklarını anlattı. Her konuda birbirlerine destek olduklarını aktaran Kutlu, "Her sınav öncesi bizi ders çalıştırır, yüksek not almamıza yardım ederdi. İlerleyen zamanlarda kendisiyle birlikte çalışmayı çok isterim." ifadelerini kullandı.
- Gaziantepli Özyurtseven ailesi önce LGS sınavında şimdi de YKS'de Türkiye birincisi çıkardı
Gaziantep'in Nizip ilçesinde, çocuklarından birisinin Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınavında Türkiye birincisi olduğu öğretmen ailenin diğer çocuğu da Yükseköğretim Kurumları Sınavı'ndan (YKS) tam puan alarak ailesine çifte mutluluk yaşattı. İlçede öğretmen olan Mehmet Kamil ve Öznur Özyurtseven çiftinin 3 çocuğundan ikincisi olan 14 yaşındaki Mehmet Kerem, LGS sınavında tam puan alarak Türkiye birincisi oldu. Ailenin büyük oğlu, Nizip Fen Lisesi öğrencisi Ahmet Eren Özyurtseven de bugün açıklanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile Alan Yeterlilik Testi (AYT) sayısal alanda tam puan alarak Türkiye birincisi oldu. "Bu başarıyı bekliyorduk" Muhasebe ve finansman öğretmeni baba Mehmet Kamil Özyurtseven, AA muhabirine, çifte mutluluk yaşadıklarını söyledi. Çocuklarıyla gurur duyduğunu belirten baba Özyurtseven, "Bu başarıyı bekliyorduk, oğlumla gurur duyduk. Allah emeklerinin karşılığını verdi. Çocuklarımız okul hayatına başladığından itibaren başarılı bir öğrenci olacakları belliydi. Çalışkandı, günü gününe çalıştı, hiçbir şeyi ötelemedi, zamanında günlük derslerine çalışmaya devam etti ve başarı kendiliğinden geldi." diye konuştu. "Mutlu ve gururluyuz" Sınıf öğretmeni anne Öznur Özyurtseven de Ahmet Eren'in ilkokuldan beri düzenli ve planlı çalışan bir çocuk olduğunu belirtti. Güne güzel haberle uyandıklarını anlatan anne Özyurtseven, şunları kaydetti: "Aslında bekliyorduk ama yine de güzel bir sürpriz oldu. Çocuklarımızın hepsi düzenli, planlı çalışır. Biz de bu ortamı sağlamak için elimizden geleni yaptık. Mutlu ve gururluyuz. Erken saatlerde güzel haberle uyandık, çok heyecanlıyız. İlk olarak İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Cengiz Gündeş hocamız arayıp güzel haberi verdi. Çok mutlu olduk, sonrasında da ailemiz, arkadaşlarımız, akrabalarımız, öğretmenlerimiz arayıp sevincimizi paylaştılar. Çocuklarıma çok teşekkür ediyorum, emeklerimizin karşılığını aldığımız için." "Türkiye birinciliği beklentimin üzerinde oldu" Ahmet Eren Özyurtseven de birinci olmanın güzel bir duygu olduğunu ifade etti. Başarısını düzenli ders çalışmaya borçlu olduğunu anlatan Özyurtseven, şöyle konuştu: "Güzel bir sonuç bekliyorduk ama Türkiye birinciliği beklentimin üzerinde oldu, çok mutluyum. Benim, ailem ve öğretmenlerim için çok güzel bir duygu. Her zaman lisenin başından beri düzenli bir şekilde çalıştım. Hiçbir zaman fazla çalışmadım. Her zaman tam ayarında düzenli bir şekilde ilerledim. Tabii bu sene tempoyu artırmam şarttı. Son aylarda seri denemelere girdim. Takviye almam gerektiğinde özel dersler aldım. İlkokuldan beri anne ve babamın öğretmen olması nedeniyle çok düzenli bir hayatımız oldu. Uykumu tam aldığım için odak kaybı yaşamadan, stres olmadan güzel sonuçlar aldık her zaman." Şampiyondan sosyal medya uyarısı Ahmet Eren Özyurtseven, gençlerin sosyal medyada çok vakit geçirdiğine dikkati çekerek, adaylara şu tavsiyede bulundu: "Sosyal medyayı bu sene mecburi olarak bıraktım, zaten aşırı kullanan birisi değilim. Çoğu arkadaşım için tehlikeli olduğunu gördüm ama ben sosyal medyaya girmedim. Sınava girecek arkadaşlarıma sosyal medyaya girmemelerini tavsiye ederim." Bilgisayar mühendisi olmak istiyor Hedefine ulaştığı için gururlu olduğunu belirten Özyurtseven, "Benim hedefim küçüklükten beri mühendislikti. Ortaokuldan beri bilgisayar mühendisliğine karar kıldım. Güzel bir üniversitede bilgisayar mühendisliği okumak istiyorum. Kendimi bu alanda geliştirip yazılım ve bilgisayar alanında iyi bir kariyer yapmak istiyorum." diye konuştu. LGS birincisi Mehmet Kerem Özyurtseven ise senenin başından beri hedefinin Türkiye birinciliği olduğunu belirtti. Ağabeyi ile gurur duyduğunu dile getiren Özyurtseven, "Hedefime ulaştığım için çok mutlu oldum. Bana emek veren tüm öğretmenlerime, destek olan aileme çok teşekkür ediyorum. Ağabeyimin iyi bir sonuç alması beni de mutlu etti. Eğer birimiz mutlu, birimiz hüzünlü olsaydık yine tam sevincimizi yaşayamayacaktık. Şimdi çifte mutluluk yaşıyoruz." ifadesini kullandı. Ailenin en küçük çocuğu 12 yaşındaki Ali Erdem Özyurtseven de ağabeylerinin yolundan gitmek istediğini kaydetti.
- Bursa'da kadınların şekillendirdiği çömlekler 94 ülkeye ihraç ediliyor
Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde kadınların ellerinde şekillenen 250 çeşit çömlek 94 ülkeye satılıyor. İlçede 2016 yılında faaliyetine başlayan fabrika, tarihin en eski el sanatlarından çömlekçiliği, gelişmiş teknolojiyle birleştirerek sofralarla buluşturuyor. Toprağa estetik katarak kaliteli ve sağlıklı ürünler haline getirilen fabrikada üretilen çömlekler, züccaciye, gıda, ambalaj, bahçe bitkileri sektörlerinde kullanılıyor. Yüzde 87'si kadınlardan oluşan, 220 kişinin çalıştığı fabrikada topraktan yapılan 250 çeşit ürün, Bulgaristan'dan Danimarka'ya ABD'den Japonya'ya kadar 94 ülkeye ihraç ediliyor. Fabrikanın genel müdür yardımcısı Veysel Aydın, fabrikada kırmızı topraktan, birçok sektör için üretim yaptıklarını söyledi. Ham maddenin sadece toprak olduğunu vurgulayan Aydın, "Toprak ve suyu belirli bir süre karıştırdıktan sonra elekten geçirip havuza alıyoruz. Havuzlardan pompalar yardımıyla preslere alarak çamur elde ediyoruz. Kullandığımız malzeme zaten doğrudan toprak. Ürünlerimiz yüzde 100 geri dönüşüm özellikli. Doğaya bir zararımız yok." diye konuştu. "Departmanlarımızda kadın çalışanlarımız hakim" Aydın, fabrikada, 250 çeşit ürün elde ettiklerini dile getirdi. "Züccaciye, gıda, ambalaj, bahçe bitkileri, hazır ve pişmiş ürünler olmak üzere pek çok sektöre ürün imal ediyoruz." diyen Aydın, şöyle konuştu: "94 ülkeye ihracat yapıyoruz. Güney Amerika ve Kuzey Amerika ülkelerine, Japonya'dan Güney Kore'ye, Orta Doğu'dan Rusya'ya kadar ihracatımız var. Fabrikamızdaki 220 personelin yüzde 87'si kadınlardan oluşuyor. Ham madde hattımız ve bakım ekibimiz hariç geri kalan bütün istasyonları ve departmanlarımızda kadın çalışanlarımız hakim." Firmanın AR-GE bölümünde çalışan Beyza Şen Kuyumcu da topraktan üretilen ürünlerin doğallığına vurgu yaptı. Üretimde katkı maddesinin olmadığını dile getiren Şen, "Tamamen natürel olarak yüksek pişirim uygulayıp bu ürünleri sofralara gönderiyoruz." dedi. Vardiya amiri Aysel İnan ise personelin kadın ağırlıklı olmasından memnuniyet duyduklarını ifade ederek, "Kadın olduğumuz için daha iyi anlaşıyoruz, birbirimizle diyaloğumuz daha iyi. Kadınlar yapıları gereği el becerileri daha fazla olduğu için daha verimli ve istekli çalışıyorlar." diye konuştu.
- Çocukluk tutkusunu fırçasıyla duvarlara işliyor
Emine Ser Tanrıverdi, "Elimden geldiğince bulunduğum yeri güzelleştirmeye, renklendirmeye ve beton görüntüden kurtarmaya çalışıyorum. Bu doğrultuda gönüllü çalışmalar yapıyorum." dedi. Yozgat Merkez Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde usta öğretici olarak görev yapan Emine Ser Tanrıverdi, okullar ve Kur'an kursları başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşunun duvarlarını resimlerle süslüyor. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü'nden 2010 yılında mezun olduktan sonra 2023'te Fırat Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü'nü bitiren Tanrıverdi, resim tutkusunu duvarlara da yansıtıyor. Eğitim kurumları başta olmak üzere kamu kurumları ve sokaklardaki boş duvarlara çeşitli resimler çizen Tanrıverdi, öğrenciler için öğretici görseller de resmediyor. Tanrıverdi, görsel sanatların çocukların öğrenme sürecine önemli katkı sunduğunu söyledi. sadece süsleme değil, çocukların eğitim sürecine katkı olduğunu vurgulayan Tanrıverdi, "Elimden geldiğince bulunduğum yeri güzelleştirmeye, renklendirmeye ve beton görüntüden kurtarmaya çalışıyorum. Bu doğrultuda gönüllü çalışmalar yapıyorum. Son olarak 4-6 yaş grubu için açılmış bir Kur'an kursu vardı. Bu alanda çocuklara yönelik çalışmalar yaptım. Peygamberimizin Kur'an-ı Kerim'de yer alan öğretilerini ve hayat hikayelerini çocukların anlayabileceği düzeyde resmetmeye çalıştım." dedi. "Yaş grubuna uygun renklendirmeler ve resimlemeler yaptık" Tanrıverdi, kent genelinde birçok okul ve kurumun duvarlarına da resim çizdiğini, bir ticarethaneye, bir okula veya bir Kur’an kursuna yapılacak çizimlerin birbirinden farklı olması gerektiğini ifade etti. Yaptığı çalışmada çocukların pedagojik düzeyine de dikkat ettiğini belirten Tanrıverdi, "İşitsel olarak aldıkları dersleri, aynı zamanda görsel olarak da desteklemek istedik. Kalıcı öğrenmenin daha etkili olması adına, onların yaş grubuna uygun renklendirmeler ve resimlemeler yaptık." diye konuştu. Resme tutkusunun çocuk yaşlarda başladığını ve zamanla mesleğe dönüştüğünü anlatan Tanrıverdi, "İlk üniversite eğitimim işletme üzerineydi ancak içimdeki resim sevgisi hep vardı. Bu tutku beni ikinci üniversite olarak Fırat Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği Bölümü'ne yönlendirdi. Üniversite yıllarında TÜBİTAK projeleri ve çeşitli sanatsal etkinliklerde yer aldım." ifadelerini kullandı. Tanrıverdi, öğrenci ile velilerin resimleri çok beğendiklerini ve önünde hatıra fotoğrafı çektirdiklerini söyledi.
- "Yaşamaz" dediler, hayata tutundu... Şimdi binlerce insana umut oluyor.
Ahmet Tetik, üniversite sınavına girdiği günün gecesinde geçirdiği trafik kazasıyla hayatının en büyük sınavını yaşamaya başladı. Kazada babasını kaybetti, kendisi ise boynu kırık şekilde hayata tutunmaya çalıştı.Doktorlar, sabahı göremeyebilir, konuşamaz, yalnızca kafasını oynatabilir dediler. Kalbi iki kez durdu ama vazgeçmedi, yaşadı. Tam 55 gün boyunca yoğun bakımda makinelere bağlı kaldı. Ne konuşabildi ne de hareket edebildi. 18 yaşına yoğun bakımda girdi ve 35 kiloya kadar düştü. Çıktığında her gün fizik tedaviye başladı. Zamanla kollarını hafifçe oynatabildi, bileklerini hareket ettirebildi. İlk iki yılın ardından gelişimi durdu, ama o pes etmedi. Hâlâ her gün tedavi görüyor, spor yapıyor. Amacı; kas gücünü, eklem esnekliğini ve zihinsel direncini koruyarak, ileride çıkabilecek bir tedaviye hazır kalmak. Bir zamanlar tekerlekli sandalyede otururken her saat başı bayılan Ahmet, şimdi 5 saat kesintisiz oturabiliyor, kas yapmaya başladı bile. Hayata küsmedi, umut oldu. Şimdi açtığı @tetiksendromu ve MotivasyonTetikte sayfalarında, kendi yolculuğunu motivasyon ve eğlence videolarıyla paylaşıyor. İnsanlara pes etmemeyi, yeniden başlamayı ve her koşulda mücadeleyi anlatıyor. Ahmet’in hikayesini takip edin, çünkü bu mücadele sadece onun değil, hepimizin umudu...
- Ustadan ilham aldı, binlerce çocuğun hayatına dokundu
Tiyatro, bazıları için sadece sahnede alkış almakken… İlyas Çağlayan için bir iyileşme biçimi, bir umut dili, bir çocuğun dünyasını değiştirebilecek en büyük güçtü. 20 yıllık tiyatro geçmişi, çocuklara adanmış bir sanat yolculuğuna dönüştü. Bayrampaşa Belediyesi Kültür & Sanat Koordinatörü, Kidden Art Genel Müdürü ve Şifa Niyetine Sanat Atölyesi’nin kurucusu İlyas Çağlayan; tiyatroyu sadece bir sahne sanatı değil, aynı zamanda bir şifa ve gelişim aracı haline getirdi. 2014 yılında “Şifa Niyetine” adını verdiği tiyatro atölyesini kurarak yola çıkan Çağlayan, bugüne dek 4.500’den fazla öğrenci mezun etti. Otizmli, down sendromlu ya da özel ilgiye ihtiyaç duyan çocuklardan konservatuvar hayali kuran gençlere kadar pek çok çocuğun içindeki yeteneği ortaya çıkardı. Atölyede yalnızca yaratıcı drama ve tiyatro eğitimi değil; diksiyon, nefes teknikleri, özgüven ve odaklanma gibi yaşam becerileri de kazandırılıyor. Sanata olan bağlılığı, önemli kültür-sanat kuruluşları tarafından da takdir gördü. “Yılın Çocuk Tiyatrosu” dalında ödüle layık görülen atölye, hem vizyonuyla hem de sosyal sorumluluk anlayışıyla öne çıkıyor. Çağlayan bu anlamlı ödülü, her zaman örnek aldığı ustası Nejat Uygur’a ithaf etti. Sadece bir eğitim merkezi değil, aynı zamanda bir yaşam alanı haline gelen Şifa Niyetine Atölyesi’nin üst katı, 'Şifa Niyetine Tiyatro Kafe' olarak hem çocukların hem de ailelerin buluşma noktası oldu. Atölyede ayrıca, pedagojik danışmanlık hizmetleriyle çocukların duygusal gelişimine katkı sağlanıyor. Bunun yanı sıra, Temel Oyunculuk ve Kamera Önü Oyunculuk eğitimleri de veriliyor. İlyas Çağlayan, bugün hâlâ her mezuniyet gecesinde sahnede öğrencileriyle birlikte eğiliyor ve ustasının sözünü hatırlatıyor: “Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, ortancaların alınlarından öpüyoruz.”











