top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Öğrencilere İngilizce kursu Belediye Başkanı tarafından veriliyor

    Alaçam Belediye Başkanı Ramazan Özdemir, eğitimlerine katkı vermek amacıyla ilçedeki öğrencilere ücretsiz İngilizce kursu veriyor. Alaçam Belediyesi tarafından öğrencilerin eğitimine destek olmak amacıyla yaklaşık 6 ay önce Akademik Gelişim Merkezi hayata geçirildi. Ücretsiz takviye kursları ve İngilizce dersi verilen merkezde, ilçede 7, 8, 11 ve 12'nci sınıf öğrencileri ile mezunlara ücretsiz hizmet sunuluyor. Karabük Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan Alaçam Belediye Başkanı Özdemir de merkezde öğrencilere İngilizce kursu veriyor. İlçedeki öğrencilerin dershane ücreti vermeden Akademik Gelişim Merkezinde kendilerini geliştirmelerini hedeflediklerini belirten Özdemir, "İngilizcenin herkes tarafından bilinmesini destekliyorum. Günümüz şartlarında artık KPSS puanıyla bir kamu kurumuna atanmak çok zor olabilir ama iyi İngilizce ile büyük şirketlerde kendilerine iş imkanlarını gençlerimiz yaratabilir." ifadesini kullandı. Belediye başkanlığından önce 5 yıl öğretmenlik yaptığını, o döneme ait tecrübelerinden öğrencilerin faydalanmasını istediğine işaret eden Özdemir, şöyle devam etti: "Dil ile ilgili farkındalığı ilçemizde oluşturmak istiyoruz. Belki burada bir gencin hayatı dil sayesinde kurtulmuş olacak. Ben de Alaçamlı'yım, merkeze yakın bir köyünde yaşadım. Daha sonra İngilizce sayesinde bir firmada çalışmaya başladık. Bu yaşa kadar hayatımızı aslında dilden kazanmış olduk. Öğrencilik yıllarımda tercümanlık yapardım. Yani dil sayesinde aslında hayatımızı kazanmış olduk. Bunu öğrencilerimize hem anlatıyoruz motive olmaları için hem de dili öğrenmeleri için desteklemek istiyoruz. İnşallah ilerleyen dönemlerde buradan dil takviyesi almış, güzel bir üniversiteyi kazanmış, güzel şekilde İngilizcesini geliştirmiş öğrencilerimizi görmek bizlere nasip olur." "Burada 'hocam' var, 'belediye başkanım' yok" Belediye başkanlığının yanı sıra öğrencilere ders vermenin kendisine de iyi geldiğini vurgulayan Özdemir, "Belediye başkanlığı bu kapının dışında kalıyor. Buradan içeriye girdiğimiz zaman öğrencilerle göz göze geliyorsunuz. Burada 'hocam' var, 'belediye başkanım' yok bir defa. Burada belediye başkanlığımızı unutuyoruz. Çocuklara bir şeyler öğretebilir miyiz, onların psikolojilerini nasıl kontrol edebiliriz... Amacımız bu. Belediye başkanlığı, ilçeyle ilgili her şeyi ilgilendiriyor ama sınıfta her şey öğrenciyle ilgili. O süre içerisinde öğrencilerimizle ilgili soruları ve sorunları dinlemek zorundayız." şeklinde konuştu. Kursa katılan öğrencilerden geçen yıl liseden mezun olan Medine Akman ise derslerin güzel geçtiğini, çok keyif aldığını dile getirdi. Şehit Kadir Kara Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Kader Yeşilyurt ise derslerin samimi bir ortamda işlendiğini anlatarak, "Bir belediye başkanının bize ders vereceğini düşünemezdim. Korkardım aslında konuşmaktan ama şimdi hiç çekinmeden konuşabiliyorum. Okulda öğrenemediğim birçok şeyi daha kolay öğrenebiliyorum." dedi.

  • Kadın girişimci üniversite sıralarında kurduğu şirketle teknoloji geliştirip satıyor

    İzmir'de lisans eğitimi sırasında kurduğu şirkette biyosensör ve cihaz geliştiren 26 yaşındaki Aleyna Yıldız, yerli teknolojisini yurt dışına da pazarlamayı amaçlıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü'nden 2022 yılında mezun Yıldız, lisans eğitim sırasında DEÜ Teknoparkı'nın (DEPARK) 2020'de düzenlediği girişimci kampına girdi. Kamptaki eğitimin ardından sağlık alanında çalışma gerçekleştiren Yıldız, ölümlere neden olan ve "hastane mikrobu" olarak bilinen "staphylococcus aureus" bakterisini tespit eden biyosensör geliştirdi. Bu çalışmasını ticarileştirmek isteyen Yıldız, 2021 yılında bir taraftan üniversite öğrenimine devam etti, diğer taraftan ise 21 yaşında DEPARK bünyesinde şirket kurdu. Yıldız, TÜBİTAK ve KOSGEB'ten destekler aldığı çalışmalarında su ve tuzu çözeltip mikroorganizma imha eden cihaz, mikrobiyal hava örnekleme cihazı ve çeşitli sektörlerde kullanılabilen biyosensörler geliştirdi. Bugüne kadar yatırımcılardan 10 milyon liralık yatırım alan Yıldız, Kemalpaşa ilçesindeki tesiste 5 kişilik ekibiyle ithal biyosensörlerin yerli muadilleri ile özgün biyosensörleri ve cihazlarını üretiyor. Genç girişimci, ithal ürünlere göre daha uygun maliyetli ürünleri Türkiye'nin dört bir tarafından akademisyenlere, gıda, tarım, ilaç, kozmetik gibi alanlardaki kuruluşlara satıyor. Türkiye Gençlik STK'ları Platformu'nun 2023'te düzenlediği Türkiye Gençlik Zirvesi'nde "Sağlık Özel Ödülü" alan Yıldız, geliştirdiği yerli cihazları yurt dışına pazarlamayı amaçlıyor. Üniversite projesi iş fikri oldu DEÜ Moleküler Tıp Ana Bilim Dalı yüksek lisans öğrencisi de olan Yıldız, AA muhabirine, küçük yaşlardan itibaren insan sağlığı ve tıpla ilgili çalışma yapmak istediğini söyledi. Lisans eğitimi sırasında geliştirdiği teknolojilerle insan sağlığına katkı sunmayı hedeflediğini ifade eden Yıldız, "Hastane enfeksiyonları, dünyada yılda milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor. Bu bakteri çoğu zaman tespit edilemiyor. Bu hastane enfeksiyonunu havada tespit eden, dünyada benzeri olmayan biyosensörü geliştirerek patentini aldım. Üniversite projesi olarak çıkan bu iş fikri, benim için girişimcilik serüveni oldu." dedi. Yıldız, farklı alanlarda ölçüm yapabilen 50 farklı biyosensör geliştirdiklerini anlatarak, "Şirketimiz 250 bin dolar bandında yatırım aldı ve 4 yatırımcı ortağımız oldu. Tarım alanında büyük et, süt ve gıda gibi üretim firmalarına 8 bin üzerinde ürün satışı gerçekleştirdim. Biyosensörleri yerli şekilde üreterek, ilk öncelikle 100'e yakın akademisyenlere gönderdik. Şu an ülkemizin en doğusundan batısına kadar hızlı ölçüm yapmak isteyen sağlık, tarım ve gıda firmalarıyla çalışıyoruz." ifadelerini kullandı. 20'ye yakın ödül aldı Çalışmalarıyla yurt içi ve dışından 20'ye yakın ödüle layık görüldüğünü, Türkiye Gençlik STK'ları Platformu'nun ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden aldığını aktaran Yıldız, şöyle devam etti: "Uykusuz kaldık ve zorluklar çektik ama 'bunların karşılığı' var diyebilmek güzel. Cumhurbaşkanımızdan sağlık alanında çalışmaya dair ödül almak gurur. Bu ödülü 3 yıl içerisinde almak doğru yolda ilerlediğimizi hissettiriyor. İşin mali konusunda amacımız şirketimizi daha büyük hale getirmek. Ama onun dışında bir mühendis, AR-GE'yi çok seven biri olarak baktığımızda farklı yüksek teknoloji ürünler üretebilmek, insan sağlığının dokunduğu her yerde yeni teknolojileri geliştirerek 'artık bu ürün ülkemizde yerli, milli şekilde üretiliyor ve bu teknolojiler artık yurt dışına açılıyor" denildiği nokta benim çok mutlu olacağım nokta."

  • Türkiye, dünya turizminde 4. sıraya yükseldi

    Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü'nün yayımladığı Mayıs 2025 Dünya Turizm Barometresi'ne göre Türkiye, 2024 yılında 56,7 milyon ziyaretçiyle dünyada en çok turist ağırlayan 4. ülke oldu." dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü'nün yayımladığı Mayıs 2025 Dünya Turizm Barometresi'ne göre Türkiye, 2024 yılında 56,7 milyon yabancı ziyaretçiyle dünyada en çok turist çeken ülkeler sıralamasında İtalya'yı geçerek 5. sıradan 4. sıraya yükseldi." ifadesini kullandı. Dünya Turizm Örgütü verilerine göre, turizm liginde ilk 5 ülke, Fransa, İspanya, ABD, Türkiye ve İtalya oldu. Bakan Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi: "Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü'nün yayımladığı Mayıs 2025 Dünya Turizm Barometresi'ne göre Türkiye, 2024 yılında 56,7 milyon yabancı ziyaretçiyle dünyada en çok turist ağırlayan 4. ülke oldu. Bir önceki yıla göre bir basamak yükselerek 5. sıradan 4. sıraya çıkan Türkiye, bu alandaki istikrarlı yükselişini sürdürdü. 2024 yılı toplam ziyaretçi sayımız ise 62,3 milyona ulaştı." Bu büyük başarının, tarihi mirasın ve kültürel zenginliğin etkili biçimde tanıtılmasının, güçlü altyapının ve dört mevsime yayılan turizm çeşitliliğinin sonucu olduğunu belirten Ersoy, "Türkiye artık sadece izlenen değil, örnek alınan bir turizm ülkesi konumundadır." değerlendirmesinde bulundu.

  • İstanbul'da yaşayan 78 yaşındaki kadın imam hatip lisesini bitirip hafız oldu

    İstanbul'da yaşayan Möminat Dilli, eşinin izin vermemesi nedeniyle yıllarca ertelediği okuma hayalini 78 yaşında gerçekleştirerek açık öğretim imam hatip lisesini bitirdi, ardından da hafız oldu. Ortaokul mezunu 3 çocuk annesi Möminat Dilli, liseye gitmek istese de eşi izin vermediği için bu hayalini uzun yıllar gerçekleştiremedi. Dilli, 2021'de rahatsızlanan eşinin vefatından önce okumasına izin vermesinin ardından hemen açık öğretim eğitimi veren liseleri araştırmaya başladı. Kendisini kabul edecek bir okul arayan Dilli, yaşadığı Başakşehir'den Bağcılar'a kadar birçok lise gezdi. Erkek imam hatip liselerine bile başvuran Dilli, sonunda Başakşehir Şehit Haki Aras Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin açık öğretim programına kabul edildi. Dilli, açık öğretim kapsamındaki ortak derslere kendi imkanlarıyla çalışarak sınavlarına girerken, Kur'an-ı Kerim, tefsir ve siyer gibi alan derslerini hafta sonları 2 kilometre uzaklıktaki okuluna giderek yüz yüze eğitimle tamamladı. Sınavlarını başarıyla tamamlayarak dönemleri bitiren Dilli, geçen yıl açık öğretim imam hatip lisesinden 80,94 not ortalamasıyla mezun olarak diplomasını aldı. İmam hatip lisesinde aldığı Kur'an-ı Kerim derslerinde ezberinin ilerlediğini fark eden Dilli, mezun olduktan sonra hafızlığa devam etti. Kısa sürede Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız olan Möminat Dilli, şimdilerde ise ezberini tekrarlayarak has yapıyor. "Ne istiyorsanız isteyin ama sabırlı olun" Möminat Dilli, eğitimini tamamladığı okulunda AA muhabirine yaptığı açıklamada, eşinin 2022'deki vefatından bir yıl önce "Çok hastayım biliyorum. Ben ölsem sen okuyacaksın, içinde kalmış. Sana izin veriyorum, git nereye kaydını yaptırıyorsan yaptır." demesinin ardından okul aramaya başladığını anlattı. Eşinin izin vermesine çok sevindiğini aktaran Dilli, "Birçok imam hatip lisesine başvurdum hatta erkek imam hatip liselerine bile gittim. Beni kız liselerine yönlendirdiler. Bağcılar'a kadar gittim ama sonunda Başakşehir Şehit Haki Aras Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nin açık öğretimine kaydoldum. Eğitime başladım ve hiç sınıfta kalmadım. Haftada iki gün okula geliyordum. İlk zamanlar taksiyle geliyordum. Sonra komşular taksiyle okula gittiğimi öğrenince arabalarıyla götürmeye başladı." ifadelerini kullandı. Perde takarken düşünce hastaneye gitmek zorunda kaldığı için yalnızca bir gün okuluna devam edemediğini belirten Dilli, eğitimin başlarında sınıfın çok kalabalık olduğunu, bazı arkadaşlarının derslerin zorluğu nedeniyle düz liseye geçtiğini, ancak kendisinin devam ettiğini kaydetti. Okumayı ve liseye gitmeyi çok istediğini vurgulayan Dilli, "Ne istiyorsanız isteyin ama sabırlı olun." dedi. "Genç olanlara derim ki vakitlerini güzel değerlendirsinler" Dilli, imam hatipte Kur'an-ı Kerim dersi kapsamında birçok sure ve dua ezberlediğini dile getirerek, şöyle devam etti: "Dönem sonunda hafızlık derecesine çok yaklaştığımı fark edince ezberlere devam ettim. Kendime 'Neden hafız olmayayım?' dedim. Burada okul bitti ama benim okulum bitmedi. Evde devam ettim ezberlerime. Elhamdülillah ezberledim. Ama çok darlandım tabii. Hafızlığı tamamladım, şu an üstünden ikinciyi geçerek has yapıyorum. Ama bu daha zor. Genç olanlara derim ki vakitlerini güzel değerlendirsinler. Vakte çok önem veririm. Kıymetini bilsinler gençliklerinin. Şimdi ilkokulda olsaydım bu hafızlık çoktan bitmişti. Tabii yaşlanınca biraz ağır gidiyor öğrenme süreci. Rabb'im en güzelini demiş, ilk emri bize ne? 'Oku.' Onu tutsunlar yani okusunlar." Dilli, ailelere de çocuklarıyla yakından ilgilenmeleri, onlara eğitimi sevdirmeleri ve destek olmaları tavsiyesinde bulundu.

  • “Gazzeli çocukların elçisi” Ebu Jazar, işgalin sesini dünyaya duyuruyor

    Gazzeli 11 yaşındaki aktivist, içerik üreticisi ve yazar Ramazan Ebu Jazar, yaptığı paylaşımlar ve kaleme aldığı “Çocukluk ve Kahramanlık Biyografisi” isimli kitapla İsrail işgalinin sesini dünyaya duyuruyor. İsrail'in 2014 yılında 8 bin askerle kara saldırısı düzenlediği Gazze Şeridi’nde dünyaya gelen ve ismini bu saldırılarda hayatını kaybeden amcasından alan Gazzeli çocuk Ramazan Ebu Jazar, geçen yıl bölgedeki saldırılarda evleri yıkıldığı için tahliye edilerek, Katar’a getirilen Filistinli Jazar ailesinin en küçük üyesi. İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda Gazze’den yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla dünyanın ilgisini çeken ve Instagram platformunda 1,5 milyon takipçiye ulaşan Ebu Jazar, ateşkes ve yardım çağrılarıyla gündem oldu. Kendisini “Gazzeli çocukların elçisi” olarak tanıtan Ebu Jazar, 27 Şubat 2024 tarihinde Gazze’deki yıkımı gözler önüne serdiği bir paylaşımında, “Gazze’nin kalbinden selam olsun. Benden gelecek yeni videoları takip edin. Dünya’nın gözü önündeki bu ablukayı kaldırmak için bize katılın” ifadeleri ile 53 milyon görüntülenme alarak dünyaya sesini duyurmayı başardı. İsrail’in saldırıları altındaki Gazze halkının trajedisine tanıklık etmek amacıyla “Çocukluk ve Kahramanlık Biyografisi” adlı bir kitap da kaleme alan Filistinli Ramazan, Katar’ın başkenti Doha’da AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Filistin davasını her yerde anlatmaya devam edeceğini dile getiren Ramazan Ebu Jazar, “Bedenim Katar'da ancak kalbim ve gönlüm Gazze'de.” dedi. “Uyumaya bile korkuyorduk” Gazze’de büyük acılar yaşadığını ve korku dolu günlere tanıklık ettiğini anlatan Ramazan Ebu Jazar, “Füze ve bombardımanların sesi altında uyumaya çalışıyorduk hatta öyle ki evimiz bombalanır ve uykuda oluruz diye uyumaya bile korkuyorduk. Üzerlerimizdeki savaş uçaklarının seslerinden Gazze'nin sokaklarında arkadaşlarla oyunlar oynamaya bile korkuyorduk.” ifadelerini kullandı. Gazze’ye girmesi engellenen insani yardımlar sebebiyle yaşanan açlığın ciddi boyutlara ulaştığını belirten Ramazan Ebu Jazar, “Yemek ve su aramak için sokaklarda geziniyorduk. Çünkü Gazze'de bir parça yemek bulabilirseniz çok şanslıydınız. Tahammül edilemez zorluklar yaşadık. Maalesef sabretmesi zor günler geçirdik.” şeklinde konuştu. “Yakınlarınızın öldürüldüğünü ve evininiz yıkıldığını unutmak nasıl mümkün olabilir?” Yaşadıkları korkuları ve zorlukları unutmanın mümkün olmayacağını vurgulayan Ramazan Ebu Jazar, “Küçücük çocuklar bunlara nasıl dayansın? Bunları unutmak, bunlara dayanmak nasıl mümkün olabilir. Yakınlarınızın öldürüldüğünü ve evininiz yıkıldığını unutmak nasıl mümkün olabilir Füze seslerini ve bombaların düşmesini bir çocuk nasıl unutabilir?” diye sordu. “Türkiye her zaman yanımızda oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a selam olsun” İsrail’in saldırılarından ve yaşanan zorluklarından etkilendiğini dile getiren Ramazan, Türkiye’nin bu süreçte Gazze’nin yanında olduğunu belirterek, “Türkiye’ye Gazze halkına desteği için teşekkür ederiz. İnşallah Türkiye halkı Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne kadar hep yanımızda olacak. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan hiçbir zaman bizden vazgeçmedi ve hep yanımızda oldu. Gazze'nin çocuklarından sevgili Erdoğan'a ve halkına selam olsun.” diye konuştu. Filistin'i ve Gazze'yi gündem etmekten vazgeçilmemesi gerektiğini vurgulayan Ramazan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler savaşı durdurmaya gücü olmayan çocuklarız ve rakamlardan ibaret değiliz. Bu acılar altında yaşamayı hak etmiyoruz. Biz savaşın ne olduğunu bilmeyi hak etmiyoruz. Ölümleri ve yıkımları yaşamaktansa, oyunlar oynamayı ve eğlenmeyi hak edecek yaştayız.” Yaşanan yıkımların, saldırıların ve işgallerin bir an önce son bulmasını dileyen Ramazan Ebu Jazar, “Dünya çocukları koruyamıyor mu, savunamıyor mu, içinizden bir Selahaddin Eyyubi yok mu, Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturacak? Bizler de sizin çocuklarınız gibi değil miyiz, onlar çocuk ise biz de çocuk değil miyiz? Gazze'yi savunun, Filistin'i savunun” şeklinde konuştu.

  • Emine Öztürk: Zor Bir Hayattan, Şiirin ve Kalemin Gücüne Yolculuk

    Yıllarca kendi sesini bastırmak zorunda kalan bir kadın düşünün… Geleneksel rollerin gölgesinde, toplumsal ve ailevi sorumlulukların yüküyle kendi isteklerini ertelemek zorunda kalmış biri… Emine Öztürk tam da böyle bir yolculuktan geçti. Ve bu yolculuğu, kelimelerle yeniden inşa etti. Yazar Emine Öztürk, edebiyat dünyasında şiirleriyle tanınan ve gün geçtikçe daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan güçlü bir kadın yazar. İlk kitabı “Aşk Yalnızlığı Sever” ile kaleme aldığı içsel kırılmaları, aşkın, sitemin ve yalnızlığın iç içe geçtiği duyguları anlatmaya başladı. Ardından gelen “Viraneyi Hor Görme” adlı eseri ise bir anlamda yazarlık yolculuğunun olgunluk dönemi oldu. Bu iki kitapta da dikkat çeken ortak tema, insanın içsel arayışları… Öztürk’ün şiirleri; aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil, ilahi bir özlem, bir arayış olarak işlerken, acıyı düşman değil; ruhun olgunlaşmasında bir öğretmen olarak sunuyor. Onun dizelerinde yalnızlık, bir zayıflık değil; derin düşünmenin, kendine dönmenin ve ruhsal yolculuğun anahtarı olarak karşımıza çıkıyor. Hayatında uzun yıllar boyunca çeşitli engellerle karşılaşan, toplumsal baskılar ve aile içi dayatmalarla kendi benliğini ertelemek zorunda kalan Emine Öztürk, tüm bu zorlukların ardından yazarlıkla kendi yolunu çizmeyi başardı. “Kendim olmayı, özgür olmayı 40 yaşından sonra öğrendim” diyen yazar, hem kadınlara hem de geç kalmışlıklardan korkan herkese umut veren bir örnek. Şu sıralar ise Öztürk’ün bir roman projesi üzerinde çalıştığı biliniyor. Bu yeni proje, şiirle örülü yolculuğundan sonra onun anlatı dilinde nasıl bir evrim geçirdiğini de gösterecek. İçinde yine aşk, inanç, sorgulama ve kadınlık halleri olacak ama bu kez düz yazının anlatım gücüyle… Emine Öztürk için yazmak, bir meslek değil; bir terapi, bir ibadet, bir direniş biçimi. Kendi deyimiyle: “Her şiirim, içimdeki susan kadının fısıltısıdır.”

  • Wattpad’den Kitap Raflarına: Songül Mayuk’un İlham Veren Yazarlık Yolculuğu

    Bir öğretmenin kaleminden doğan umut, hayal ve ilham... Songül Mayuk, sınıf öğretmenliği yaptığı yıllarda başladığı yazarlık serüvenini, 2025 yılında yayımlanan ilk romanı “Yaşam Meleği” ile taçlandırdı. Dijital platformlardan yükselen bu hikâye, kısa sürede kitap dünyasında kendine sağlam bir yer edindi. Edebiyata olan ilgisini Wattpad’de kaleme aldığı hikâyelerle somutlaştıran Songül Mayuk, ilk okur kitlesini burada oluşturdu. Duygusal, içten ve sürükleyici hikâyeleriyle kısa sürede dikkat çekti. Yazdığı her satır, sosyal medyada yankı buldu. Instagram ve TikTok gibi platformlarda paylaştığı kitap içerikleriyle binlerce takipçiye ulaştı. “Yaşam Meleği” ile Profesyonel Sahne Songül Mayuk’un hayalleri 2025 yılında gerçeğe dönüştü. İkinci Adam Yayınları etiketiyle çıkan “Yaşam Meleği”, hem Hepsiburada hem de Trendyol gibi büyük satış platformlarında yer aldı. Roman, içindeki karakter derinliği ve olay örgüsüyle özellikle genç okurlar arasında büyük ilgi gördü. İlk baskısı kısa sürede tükendi, okuyuculardan tam not aldı. Kitap, güçlü bir girişle başlıyor: Sahilde bir yürüyüş sırasında silahlı bir tehdit altındaki genç bir kadının kurtarılması... Bu sahneyle başlayan dramatik ve romantik olaylar zinciri, okuru sayfalar boyunca sürüklüyor. “Yaşam Meleği”, sadece bir aşk hikâyesi değil; aynı zamanda fedakârlık, cesaret, güven ve yeniden doğuşun da romanı. Okuyucudan Tam Not Kitap, birçok okur platformunda yüksek puanlar aldı. 1000Kitap gibi mecralarda “sürükleyici, duygu yüklü ve samimi” olarak yorumlandı. “Aşkı, hüznü, sahte dostlukları anlatan bir roman” olarak nitelendirilen eser, edebiyat yolculuğunun henüz başında olan bir yazar için büyük bir başarıya işaret ediyor. Songül Mayuk’un başarısı, klasik yollardan geçmeden de yazarlık kariyerinin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Sınıf öğretmeni kimliğiyle gençlere dokunurken, kalemiyle de binlerce okuyucunun kalbine ulaşıyor. Onun bu cesur adımı, özellikle hayalini erteleyen kadınlara ve genç yazarlara güçlü bir örnek teşkil ediyor. Gelecek İçin Yeni Hedefler Sosyal medya tanıtımları hız kesmeden devam eden Songül Mayuk, okuyucularının büyük beklentiyle beklediği ikinci kitabı için çalışmalara başladı. Onu takip eden kitle, yeni karakterler ve yeni hikâyelerle tanışmak için gün sayıyor. Yazarlık yolculuğu henüz başlasa da, bu çıkış onun uzun vadede edebiyat dünyasında kalıcı olacağının sinyallerini veriyor. Songül Mayuk’un “Yaşam Meleği” ile başlayan yolculuğu, tutkuyla yazmanın ve azimle ilerlemenin güçlü bir örneği. Wattpad’den raflara uzanan bu hikâye, dijital çağda kendi sesini bulan bir yazarın başarı öyküsüdür.

  • Ev Hanımlığından Hukuk Birinciliğine: Gülistan Sarkurt’un Adalet Yolculuğu

    Aksaray’ın Ortaköy ilçesine bağlı Balcı köyünde yaşayan Gülistan Sarkurt, engelli oğlu için çıktığı adalet yolculuğunda binlerce insana ilham olacak bir başarıya imza attı. 2’si engelli 3 çocuk annesi olan Sarkurt, yıllar boyunca ev hanımı olarak sürdürdüğü hayatını, oğlunun yaşadığı bir trafik kazasının ardından tamamen değiştirdi. Aksaray’ın Ortaköy ilçesine bağlı Balcı köyünde yaşayan 40 yaşındaki Gülistan Sarkurt, sıradan bir ev hanımıyken yazdığı sıra dışı başarı hikayesiyle Türkiye’nin dört bir yanında ilham kaynağı oldu. 2’si engelli 3 çocuk annesi olan Sarkurt’un yaşamı, 14 yıl önce büyük oğlunun geçirdiği trafik kazasıyla köklü bir değişime uğradı. Henüz 8 yaşında olan oğlunun ağır engelli kalması, hem bir annenin acısını hem de hak arama mücadelesini başlattı. Ancak en büyük acısı, yaşadığı adaletsizlikti. Hukuki süreçte karşılaştığı ihmalkâr avukatlar yüzünden oğlunun hakları göz göre göre kaybedildi. Bu durum Gülistan Sarkurt’u derinden yaraladı ama pes ettirmedi. Aksine onu bambaşka bir yola itti: Hukuk. Sıradan bir lise mezunuyken, evindeki tüm sorumluluklarına rağmen ders çalışmaya başladı. Yorgun geceler, çocukların hastalıkları, engelli bakımının zorlukları… Hiçbiri onu yolundan çeviremedi. Kararlılığıyla hukuk fakültesini kazandı ve büyük bir başarıya imza atarak fakülteyi birincilikle tamamladı. Sadece bu da değil… KTO Karatay Üniversitesi’nde okul birinciliği kontenjanıyla yüksek lisans eğitimine devam ediyor ve aynı zamanda zorunlu avukatlık stajını sürdürüyor. Gülistan Sarkurt artık sadece kendi oğlunun değil, adalet arayan herkesin sesi olmak istiyor. En büyük hedefi: Hakimlik. Çünkü ona göre adalet, sadece savunulan değil, yerinde temsil edilen bir değer. Bu zorlu yolculukta ailesinin ve köy halkının desteğini de arkasına alan Sarkurt, şimdi tüm Türkiye’ye sesleniyor: “Yaşınız kaç olursa olsun, vazgeçmeyin. Kendinizi yetersiz hissetmeyin. Hele engelli çocuğunuz var diye kendinizi eve kapatmayın. Ben başardıysam, siz de başarabilirsiniz.” Onun mücadelesi, yalnızca bireysel bir azmin değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün, annelik gücünün ve kadın dayanışmasının güçlü bir örneği. Bugün Gülistan Sarkurt’un adı sadece Aksaray’da değil, Türkiye’nin dört bir yanında umutla ve hayranlıkla anılıyor.

  • Mozaik sanatçısı ayçiçeği tutkusunu kıyafetine ve takısına yansıttı

    Gaziantep'te mozaik sanatçısı Gülçin Sökücü, ayçiçeğine ilgisini takılarına ve kıyafetlerine de yansıtıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Jale Tekinalp Yücel Kültür ve Sanat Merkezi Koordinatörü Gülçin Sökücü, her yıl yüzlerce öğrenciye mozaik sanatı eğitimi verirken farklı materyallerle yaptığı eserlerle dikkati çekiyor. Gaziantep'te birçok kişinin mozaik sanatına ilgi duymasını sağlayan Sökücü, ayçiçeğine ilgisini sadece sanat eserlerine değil kıyafetlerine ve takılarına da yansıtıyor. Mozaik sanatıyla yaptığı şapkasında ayçiçeği figürünü kullanan Sökücü, ayçiçeğinin sanat tarihinde de yer aldığını, hayatında özel yerinin olduğunu anlattı. Roma mozaiklerinin çoğunda ayçiçeğin ortasındaki modelin olduğuna dikkati çeken Sökücü, şöyle konuştu: "Ayçiçeği, yapısı olarak mozaik sanatına çok yakın bir çiçek. Gövdesinde, ortadaki çember yapısında binlerce çiçeği bir arada bulunduran tek bir çiçek ama bir mozaik gibi parçalarla dolu. Birlikte hareket ediyor ve yüzünü aydınlığa, güneşe dönüyor. Bu anlamda hem birliğin hem de beraberliğin simgesidir ayçiçekleri. Sarı renkleriyle enerji verir ve dünyanın her yerinde görebilirsiniz bu çiçekleri. Mozaiklerde de çok önemli bir yeri var. Çiçeğin merkez noktasında yer alan altın oran çizgileri ve doğadaki hareketleri sanatta kullanılmış. Hayran olunmayacak gibi değil. Doğaya, ekosisteme faydalı, aynı mozaik sanatı gibi. Mozaik sanatı da aynı zamanda bir geri dönüşüm sanatı. Ayçiçeği toprağı besliyor, mozaik sanatı da geri dönüşüm çalışmalarıyla doğaya, insanlığa katkı sağlamayı hedefliyor. Bu anlamda seviyorum ayçiçeklerini." Ayçiçeklerini hayatının her alanında kullandığını ifade eden Sökücü, "Metafor olarak da kullanmayı seviyorum. Van Gogh hayranlığım da var, o da ayçiçeklerini çok seviyordu. Doğaya bu kadar katkısı olan bir çiçeğin sevilmemesi mümkün mü?" diye konuştu. "Ayçiçeği, geçmişle gelecek arasında bir köprü gibi aslında" Her yıl yüzlerce öğrenciye mozaik eğitimi verdiğini anlatan Sökücü, "Ayçiçeklerine güneşin çiçekleri diyorum, aynı öğrencilerim gibi." dedi. Sökücü, sözlerini şöyle tamamladı: "Benim için böyle bir metafor aslında ayçiçekleri. Çiçeğin orta kısmında yer alan çizgileri, 2 bin yıl önceki mozaiklerin üzerinde görebiliyorsunuz. Ayçiçeği, geçmişle gelecek arasında bir köprü gibi aslında. Bizim yaptığımız da aslında geçmişle gelecek arasında köprü oluşturmak, bu anlamda da bağlayıcı. Sadece Roma mozaiklerinde değil birçok motifte ayçiçeğinin ortasında gördüğünüz motif mutlaka vardır. Ayçiçeği, hayatımın her alanında var, bana güneşin kızı diyenler de var ama mahlasım ayçiçeği."

  • Trabzon'da kooperatifte üretim yapanların hikayesi belgeselde anlatılacak

    Trabzon'un Of ilçesinde kooperatif çatısı altında üretim yapan kadın ve özel gereksinimli bireylerin çalışmalarını kamuoyuna anlatmak amacıyla tanıtım filmi çekildi. Ticaret Bakanlığınca "2025 Uluslararası Kooperatifler Yılı" etkinlikleri kapsamında yürütülen faaliyetlerin önemli bir ayağını oluşturan kadın kooperatiflerinin tanıtımına yönelik belgesel çekimleri, Karadeniz Bölgesi'ndeki illerde devam ediyor. Çalışma kapsamında, Of'taki Zirve İstihdam Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi çatısı altında oluşturulan atölyede seramik ve dekoratif cam ürünleri hazırlayan kadınların ve özel gereksinimli bireylerin başarı hikayesi de kayıt altına alındı. Cumhuriyet Mahallesi'ndeki kooperatifte gerçekleştirilen çekimlere, Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkarlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Kooperatifler Dairesi Başkanı Gülsüm Gözde Ayanoğlu da eşlik etti. Zirve İstihdam Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi Başkanı Selma Uzunlar Nuhoğlu, 2023'te kadın istihdamına yönelik faaliyete başlayan kooperatifte, ilerleyen dönemde özel gereksinimli bireylerle de çalıştıklarını söyledi. Kooperatif çatısı altında oluşturulan atölyede kadın ve özel gereksinimli bireylerle seramik ürünler hazırladıklarını ve cam boyama gibi çeşitli çalışmalar yaptıklarını belirten Nuhoğlu, atölye çalışmaları da gerçekleştirdiklerini anlattı. Ticaret Bakanlığınca yapılan çalışmaların kendilerine yol haritası oluşturma noktasında katkı sağladığını dile getiren Nuhoğlu, yetkililere teşekkür etti. Kooperatifler Dairesi Başkanı Gülsüm Gözde Ayanoğlu ise 2025'in "Uluslararası Kooperatifler Yılı" ilan edilmesi dolayısıyla kooperatifçiliğin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve kooperatifçilik kültürü hakkında vatandaşı bilgilendirmeye yönelik tanıtım çalışmaları yürüttüklerini söyledi. Kooperatiflerin aynı zamanda toplumsal sorumluluk ilkesinin de bir çıktısı olduğunu vurgulayan Ayanoğlu, şunları kaydetti: "Burada, engelli annelerinin bir araya geldiği, çocuklarımızın el işleriyle kendilerine güvenlerini artırdığı bir ortam sağlandı. Çok ciddi bir çalışmaları var. Kooperatiflerimizin daha görünür olması bizim açımızdan büyük önem arz ediyor. Ticaret Bakanlığı olarak kadın girişim ve işletme kooperatiflerimizi desteklemeye devam edeceğiz."

  • Pazarda mumbar satarken tanıştığı girişimci kadınlarla restoran açtı

    Gaziantep'te galericilik yapan eşi iflas edince evini geçindirmek için mumbar dolması yapan ev hanımı Hatice Akdulum, pazarda tanıştığı 6 girişimci kadınla restoran açtı. Gaziantep'te yaşayan 4 çocuk annesi, 8 torun sahibi 60 yaşındaki Hatice Akdulum, yaklaşık 9 yıl önce eşinin iflas etmesi nedeniyle evinin geçimi sağlamak için Güneydoğu Anadolu mutfağının yöresel lezzeti mumbar dolması yapıp satmaya başladı. Büyükşehir Belediyesince ev kadınları için açılan yöresel ürün pazarında da satış yapan Akdulum'un hayatı, sosyal medyada "Mumbarcı Hattuç Bacı" olarak tanınmasıyla değişti. Akdulum, haftada bir kilogram mumbar satarak başladığı işinde önce günlük 100 kilogramları, festival dönemlerinde ise 1 tonun üzerinde satış rakamlarını gördü. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in de desteklediği Akdulum, pazarda bir araya geldiği 6 girişimci kadınla Doğal Antep Kadın Girişimi ve Üretim Kooperatifi çatısı altında asırlık Antep evini restorana çevirdi. Mumbar satarak hayatı değişti Evde satış yaparak başladığı işini pazarda sürdürüp sonrasında kadın girişimcilerle restoran sahibi olan Hatice Akdulum, mumbarın kendisinin hayatını kurtardığını, borçlarını ödeyip evini ve arabasını aldığını söyledi. Oğlunun arkadaşının açtığı kokoreç dükkanından esinlenerek bu işe giriştiğini dile getiren Akdulum, "Elimden dikiş nakış da geliyor. O dönem arayış içindeydim. Evde terzilik mi yapsam, ne yapsam diye düşünüyordum. Kokoreççiye bir tabak numune gönderdim çok beğendiler, daha sonra haftada bir kilo oraya vermeye başladım." dedi. Akdulum, ilk başladığında pek bir kazanç elde edemediğini, günde 10 kilogram mumbar satmayı hedef koyduğunu, bazı sosyal medya sayfalarının kendini paylaşmasıyla satışlarının arttığını, sosyal medyada tanınınca hayalinin bile çok üstünde satışlar yaptığını anlattı. "Herkesin emekli olduğu 50'li yaşlarda ben iş kadını oldum" Mumbar yapmayı kayınvalidesinden öğrendiğini ve onun sayesinde bu kadar lezzetli yapabildiğini, mumbar ile tekrar hayata tutunduğunu dile getiren Akdulum, şunları kaydetti: "Herkesin emekli olduğu 50'li yaşlarda ben iş kadını oldum. Mumbar deyip geçmesinler, isteyen her kadın gerçekten evinde bir şeyler üretip yolunu açabilir. Ben bir mumbar ile büyüdüm. Ben okumadım, hep hayalimdi ama okuyanlar çalışır, ben çalışamam diye düşünüyordum. Ev hanımıyken iş kadını oldum, insan isterse hedefine ulaşabiliyormuş. Şimdi müşteri kitlesine göre bazen günde 100 kilo, bazen de haftada 10 kilo sattığımız oluyor dönemsel olarak değişiyor. Komşularımı yanıma eleman olarak aldım. Onları da iş sahibi yaptım." 7 girişimci kadın restoranda güçlerini birleştirdi Restoran süreçlerinde ise belediyenin kendilerine çok fazla desteğinin olduğunu anlatan Akdulum, pazarda bir araya gelen 7 girişimci kadın olarak restoran işlettiklerini, kendisinin yönetim kurulu başkanlığı yaptığını ifade etti. Akdulum, çocukluğunda modacı olmak gibi bir hayali olduğunu ve onu gerçekleştirmek için damadıyla ortak gelinlikçi açtığını belirterek, "Çok pozitif bir kadınım. Çalışmayı çok seviyorum, teklif damadımdan geldi birlikte gelinlikçi açtık. Çevremiz ve kitlemiz de var. 50 yaşımdan sonra her şey oldu, bütün hayallerimi gerçekleştirdim. Ben şimdi 60 oldum 3 işle uğraşıyorum ve işimi de çok seviyorum. Kimse 'battık dönüşü olmaz' demesin. Dönmese benim hayatım dönmezdi." diye konuştu.

  • YKS'nin 81 yaşındaki "en yaşlı" adayı bu yıl 8. kez üniversite sınavına girdi

    Edirne'de yaşayan, 2 üniversite mezunu "filozof hurdacı" 81 yaşındaki Şevki Kılıç, gençlere eğitimin her yaşta mümkün olduğunu göstermek ve bilgilerini test etmek için bu yıl 8. kez üniversite sınavına girdi. Emekli olduktan sonra hurdacılık yaparak evini geçindiren Kılıç, Trakya ve Anadolu üniversitelerinin Tarih bölümünden mezun oldu, önceki yıl ise Arkeoloji bölümünü kazandı. Arkeoloji bölümüne çeşitli nedenlerden dolayı devam edemeyen Kılıç, okuma azmini bu yıl da sürdürdü. Gençlere örnek olmak için bir kez daha sınavda ter döken Kılıç, bastonundan güç alarak geldiği Trakya Üniversitesi Kırkpınar Spor Bilimleri Fakültesi'nde YKS'ye girdi. "Tercih yapmayacağım" Sınava girmeden önce kendisiyle sohbet eden gençlerle tecrübelerini paylaşan Kılıç, gazetecilere yaptığı açıklamada, YKS'ye giren en yaşlı adayın kendisinin olduğunu ve 8. kez üniversite sınavında ter dökeceğini söyledi. Üniversite kazanmak gibi bir hedefinin olmadığını anlatan Kılıç, şunları kaydetti: "Önceki yıllarda 2 kez tarih bölümünü bitirdim. Tavşan atlet olarak giriyorum sınava öğrencilere örnek olmak istiyorum. ÖSYM Başkanı'nın bahsettiği 81 yaşındaki aday benim. Sağlığım el verdiği sürece sınava girmek istiyorum. Bir de YKS'ye girecek en küçük 15 yaşındaki gençle tanışmak isterdim. Bu yıl puanım yüksek olsa dahi hiçbir tercih yapmayacağım. Başka bir uğraş alanım var Osmanlıcadan çeviri yapıyorum ve bu yıl kitabımı çıkarmak istiyorum." "Şevki amca bizi cesaretlendirdi" Sınava giren gençlerden Kerem Abbasoğlu, Şevki Kılıç'ın gençlere örnek olduğunu ifade etti. Kılıç'ı gördüklerinde motivasyonlarının arttığını anlatan Abbasoğlu, "Şevki amca bizi cesaretlendirdi. Ne olursa olsun hedefimin peşinden koşacağım." dedi. Azat Birgül de heyecanlı olduklarını ancak Şevki Kılıç'ı gördükten sonra heyecanlarının yatıştığını söyledi. Birgül, Kılıç'ın okumanın yaşının olmadığını herkese gösterdiğini kaydetti.

Arama Yap

bottom of page