top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Yakınlarını kan bağışında bulunmaya ikna eden Zeynep'e Türk Kızılaydan 7 madalya

    Siirt'te yakınlarını kan bağışında bulunmaya ikna eden 9 yaşındaki Zeynep Ece Güneş'e, Türk Kızılay tarafından 7 madalya verildi. Yunus Emre İlkokulu 3. sınıf öğrencisi Güneş, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Türk Kızılay Siirt Şubesince yürütülen çalışma kapsamında Kızılaya kan bağışçısı kazandırmak için gönüllü oldu. Öğretmeninin de desteğiyle yakınlarına "kan bağışı yapın" çağrısında bulunan Güneş, dedesi, amcası ve yengesinin de aralarında bulunduğu 7 yakınını kan vermeye ikna etti. Güneş'in ikna ettiği bağışçılar, okul bahçesinde konuşlandırılan Türk Kızılay mobil tırında kan verdi. Güneş ve ailesini Türk Kızılay Siirt Şubesine davet eden yetkililer, çocuğa her bağışçı için 7 madalya verdi "Gelecekte Kızılay gönüllüsü olacağım" Zeynep Ece Güneş, Kızılaya destek olmanın bir sorumluluk olduğunu söyledi. İleride Kızılay gönüllüsü olarak bu alanda faaliyet yapmak istediğini dile getiren Güneş, "İleride hayat kurtarmak için Kızılay gönüllüsü olmak istiyorum." dedi. Türk Kızılay Siirt Şubesi Başkanı Nihat Altunç da kan bağışına destek olan Zeynep'in çok büyük sorumluluk örneği gösterdiğini kaydetti. Kent genelinde okullarda başlatılan kampanyaya öğrencilerin ilgisinden memnun olduklarını ifade eden Altunç, şunları dile getirdi: "Öğretmen ve idareciler, öğrencilerin ailelerine ulaşarak akrabalarını getirmeleri ve kan bağışında bulunmaları için teşvikte bulundu. Zeynep kızımız da 7 kişiyi kan bağışına getirerek bizden 7 madalya almaya hak kazandı. Başarısını kutluyoruz, çok güzel ve anlamlı çalışma oldu." Bağış için çağrıda bulunan Altunç, kan vermenin önemli sorumluluk olduğunu, sağlığı elveren herkesi Kızılay kan merkezlerine beklediklerini bildirdi.

  • Gelenekten Geleceğe Melda As’ın Başarı Hikayesi

    Çanakkale Küçükkuyu'nun bereketli topraklarından, Kuzey Ege'nin en kaliteli zeytinyağlarıyla geleneksel sabunlara hayat veren bir isim: Melda As. O, sadece dört nesillik bir aile mirasının koruyucusu değil, aynı zamanda bu köklü zanaata modern dokunuşlarla değer katan bir girişimci. Melda As'ın hikayesi, toprağa bağlılığın, azmin ve tutkunun sabun kokan ilham veren öyküsü. Nesiller Boyu Süren Bir Miras: AS Antik Sabunhane 1924'ün Doğal Gücü Melda As'ın başarı hikayesi, 1924 Girit Mübadillerine uzanan, dört nesildir süregelen sabun üretim geleneğiyle başlıyor. Büyük dedelerinden miras kalan bu kadim zanaatı, babası Hasan Hüseyin As'tan aldığı 'el' ile "AS Antik Sabunhane" markasıyla yaşatan Melda Hanım, aynı zamanda zeytinyağı alanındaki derin bilgisiyle de bu sabunlara eşsiz bir kalite katıyor. Özellikle Kuzey Ege'nin en iyi zeytinyağlarını kullanarak ürettiği sabunlar, doğal içeriği ve geleneksel yöntemleriyle fark yaratıyor. Geleneği "As Antik Sabunhane1924 " markasıyla yaşatan Melda Hanım, aynı zamanda zeytinyağı alanındaki derin bilgisiyle de bu sabunlara eşsiz bir kalite katıyor. Özellikle Kuzey Ege'nin en iyi zeytinyağlarını kullanarak ürettiği sabunlar, doğal içeriği ve geleneksel yöntemleriyle fark yaratıyor. Melda As, Kuzey Ege'nin eşsiz bitki örtüsünün ve Kazdağları'nın büyüsünü de tüm sabunlarına katıyor, böylece her bir ürün adeta bölgenin ruhunu yansıtıyor. AS Antik Sabunhane'de odun ateşinde geleneksel yöntemlerle sıcak sabun üretimi yapılıyor; aynı zamanda şifalı bitkilerle zenginleştirilmiş soğuk sabunlar da dikkat çekiyor. Melda As, bu aile mirasını sadece bir üretim olarak değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi olarak görüyor. Doğal sabun yapımının inceliklerini ve aile sırlarını ulusal medyada da sıkça dile getiren As, Derya Baykal ile Hayata Dair, Elif Melek'le Şeffaf Sohbet gibi programlara konuk oldu. CNN Türk'teki "Üretim Zamanı" programı ise, Melda As'ın "ata mirasını sabun üretimiyle yaşatması" hikayesini geniş kitlelere duyurdu. Bugün "41 Niyet Sabunu Melda Serisi" gibi özel ürünleri, dijital platformlarda da yer alarak daha geniş kitlelere ulaşıyor. Melda As'ın hikayesi, köklerine sahip çıkarak bir mirası geleceğe taşımanın, toprağın sunduğu değerleri en doğal haliyle insanlarla buluşturmanın ve bu yolda azimle ilerlemenin mümkün olduğunu gösteriyor. O, Çanakkale Küçükkuyu'nun gururu, geleneğin ve doğal güzelliğin modern dünyadaki ilham veren temsilcisi.

  • Direksiyon Başından Sanat Atölyesine: Gökhan’ın Azim Dolu Yolculuğu

    Sakarya'da videolardan yapımını öğrendiği mumları internette satan ortaokul öğrencisi Beren Naz Derçin, gelirini kanser ve SMA hastalarına bağışlıyor. 07.09.1989 İzmir Konak doğumlu olan Gökhan Günenç, hayata dezavantajlı başlayan ama her engeli azmiyle aşan bir isim. İzmir Eşrefpaşa’da annesiz büyüyen ve babasından aldığı ahlakla hayata tutunan Gökhan, çocuk yaşta çalışmaya başladı. Hurdacılıktan karpuz satıcılığına, vinç operatörlüğünden çekici şoförlüğüne kadar pek çok işi yaptı. Ancak hiçbir zaman kendini geliştirmekten ve yeni şeyler öğrenmekten vazgeçmedi. Tüm bu mücadelelerin ardından belediyeye girerek ESHOT’ta otobüs şoförü oldu. Gündüz direksiyon sallayan Gökhan, gece ise bir sanatçıya dönüşüyor. Yaklaşık 1,5 yıldır uğraştığı su kabağı sanatı, onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Elindeki sadece bir dremel makinesiyle başladığı yolculuk, bugün dünya çapında sipariş alan bir sanat serüvenine dönüştü. Su kabağından abajur, lamba ve dekoratif objeler tasarlayan Gökhan Günenç, her bir eseriyle hayal gücünü ve el emeğini konuşturuyor. Gündüz toplu taşıma şoförü, gece ise bir sanatçı olan Gökhan, "Sanat insanları birleştirir" diyerek isteyen herkese ücretsiz eğitim verme sözü veriyor. Halk eğitim merkezinde aldığı kursla sertifika sahibi olan Günenç, İzmir’de bu işi yapan 5-6 kişiden biri. Gerek sosyal medya üzerinden gerekse doğrudan siparişlerle ürünlerini dünyanın dört bir yanına gönderiyor. Bir kabak lambaya zeybek motifleri işleyen bu sanatçı, hem geleneksel kültürü yaşatıyor hem de modern tasarımlarla fark yaratıyor. Bugün eşi ve bir oğluyla mutlu bir hayat süren Gökhan, okulunu dışarıdan bitirdi, evini kurdu, hedeflerini ise büyütmeye devam ediyor. Şimdiki hayali: kendi bahçesini kurup kabak üretimini de kendisinin yapması. Üstelik orada hem üretim hem de ücretsiz eğitim vereceği bir atölye açmak istiyor. “Bu sanatla insanlar hem maddi kazanç elde edebilir hem de ruhlarını iyileştirebilir.” diyen Gökhan Günenç, mücadeleyle geçen hayatını su kabağından ışıkla aydınlatmaya devam ediyor.

  • Ortaokul öğrencisi Beren Naz, ürettiği mumların gelirini kanser ve SMA hastalarına bağışlıyor

    Sakarya'da videolardan yapımını öğrendiği mumları internette satan ortaokul öğrencisi Beren Naz Derçin, gelirini kanser ve SMA hastalarına bağışlıyor. Kanser ve SMA hastalarının yaşadığı zorluklara dair haberlerden etkilenen 13 yaşındaki 7. sınıf öğrencisi Beren Naz, farkındalık oluşturmak için araştırma yaptığı sırada ihtiyaç duyduğu mumu üretme kararı aldı. İnternetten videolar izleyerek mum yapmayı öğrenen Beren Naz, hastaların tedavilerine katkı sağlamak amacıyla üretip satma fikrini hayata geçirdi. Ailesinin desteğiyle gerekli malzemeleri alarak okuldan arta kalan zamanlarda evinin mutfağında ürettiği mumları satan Beren Naz, yaklaşık bir ayda satışlardan elde ettiği 5 bin lirayı Lösemi ve Kanser Hastaları Sağlık Eğitim Derneği (KANSERDER) ile Valilik tarafından onaylanan SMA bağışı hesaplarına yatırdı. Mum yapmayı internetten izlediği videolarla öğrendiğini belirten Beren Naz, "Bir gün mum alacaktım ve neden kendim yapmıyorum dedim. Hem de bir kısmını bağışlama fikri geldi aklıma. Anneme söyledim, malzemelerimi sipariş ettik. İnternetten birçok video izledim. İlk başta annemin yardımıyla, daha sonra da yavaş yavaş kendim yaptım, ailem bu duruma çok iyi baktı." diye konuştu. KANSERDER Başkanı Nihal Akar tarafından kendisine madalya verilen ortaokul öğrencisi Derçin, henüz 1 yaşındaki kardeşinin ismini vererek kaleme aldığı yardımlaşma ve dayanışma hikayelerini içeren basım aşamasındaki kitabından elde edeceği gelirin bir kısmını da iyilik yolunda kullanmayı hedefliyor. Beren Naz, ilaçlarına ulaşamayan hastalara yardım etmek ve farkındalık oluşturmak için bu fikrin aklına geldiğini anlattı. Beren Naz, herkesin ihtiyaç sahibi hastalar için bazı şeyler yapabileceğine işaret ederek, "Ben 13 yaşında bunu yapabiliyorsam herkes yapabilir. Bir kişinin hayatına dokunmak çok basit." dedi. İyilik ve yardımlaşma temalı kitabına kardeşinin adını verdi Yazdığı "Asya ve Küçük Dostları, İyiliğin Serüveni" hikaye kitabına 3 kardeşinden en küçüğü olan 1 yaşındaki Asya'nın adını veren Beren Naz, basım aşamasındaki kitabından elde ettiği gelirin bir kısmını da kanser hastalarına bağışlamak istediğini söyledi. Kızının bağış hikayesini anlatan anne Deniz Derçin, "Bu mum işine başladığı zaman ilk başta 'Ben böyle bir şey yapmak istiyorum.' diye geldi bize. Malzeme istedi bizden. Nasıl yapabileceği konusunda biraz araştırma yapmıştı. Malzemelerini aldık, daha sonrasında bayağı video izlemiş ve mutfağımı atölye olarak kullanıyor, masamı paketleme masası olarak kullanıyor. Salonumuz onun kargolama yeri oldu." şeklinde konuştu. Ailesi olarak Beren Naz'ın kampanyasına destek verdiklerini söyleyen Derçin, sözlerini şöyle tamamladı: "Bir ses getirdi, güzel şekilde gidiyor. Bu şekilde bir süreç başlattı. Bir farkındalık oluşturmak istediğini söyledi, biz de ona destek verdik anne ve babası olarak. Bir de kitap çıkarttı. Yine onun da bir kısmını bağış yapacağını söyledi. Şu an basımda. Kitabın adına küçük kardeşinin adını vermiş, bu kitapta anlatılan şey de iyilik yardımlaşma ve dayanışmanın önemi olmuş. Tamamen iyiliğe, dayanışmaya ve yardımlaşmaya yönelen bir çocuk Beren, bu farkındalıkta. Farkındalık, güzel bir şey, 13 yaşındaki bir çocuğun bu farkındalıkta olması da güzel bir şey."

  • Babasından kalan sürüyü büyütmek için İstanbul'dan Kırklareli'ne taşındı

    İstanbul'da yaşayan 36 yaşındaki Deniz Önsel, babasının vefatı sonrası başına geçtiği Kırklareli'ndeki aile çiftliğinin 500 olan anaç koyun sayısını 2 yılda 1500'e çıkarmayı hedefliyor. İstanbul'un stresinden uzaklaşmak isteyen Varol Önsel, 2007 yılında Kırklareli'nin Koru köyünde Kuka Çiftliğini kurdu. Kentin coğrafi işaretli kıvırcık koyununu saflaştırarak popülasyonunu artırmayı amaçlayan Önsel, aynı yıl üretime başladı. Yaklaşık 100 dönümlük arazi üzerinde kurulan çiftlikte küçükbaş hayvancılıkla uğraşan Önsel, hedefleri doğrultusunda uzun yıllar üretimi sürdürdü. Önsel, geçirdiği rahatsızlık sonrası 2 yıl önce hayatını kaybetti. Deniz Önsel de babasının vefatının ardından üretime devam etme kararı alarak, İstanbul'daki yaşamını geride bırakıp Kırklareli'ndeki çiftliğin başına geçti. Önsel, AA muhabirine, babasından kalan çiftlikteki küçükbaş hayvan sürüsünü büyütmek istediğini söyledi. Babasının 2007 yılında başladığı projeyi sürdürmek için gayret gösterdiğini anlatan Önsel, hayvanlarla çok keyifli vakit geçirdiğini ifade etti. Ülke ekonomisine katkı sağladığı ve üretim yaptığı için mutlu olduğunu dile getiren Önsel, "Babam üretim yaparken ben de o dönemlerde buraya gezmeye, mangala ve babamla vakit geçirmeye uğruyordum. Yaklaşık 2 sene önce ani bir şekilde kaybettik kendisini. Devam etmeye niyetim yoktu çünkü hayvancılıkla ilgili hiçbir bilgim yoktu ama güzel bir ekip vardı arkada. Geldiğimde buranın doğasına aşık oldum, burada güzel vakit geçirdiğimi fark ettim, hayvanları da zaten hep çok seviyorum. Bir şekilde kendimi işi devam ettirirken buldum." diye konuştu. Şu an 500 küçükbaş ile besicilik yaptıklarını anlatan Önsel, yoğun iş temposuna kısa sürede ayak uydurduğunu dile getirdi. Köy hayatının çok güzel olduğunu belirten Önsel, şunları kaydetti: "Buraya geldiğimde hayvanlarla beraber olduğum zaman aslında birçok şeyi unutuyorum. Hayatın kargaşasını unutuyorum. Tabii ki pembe bir masal anlatmıyorum size, hayvancılık belki yapılması en zor mesleklerden biri. Canlı ile ilgileniyorsunuz bütün emeğinizi bir canlıya yatırıyorsunuz ve her an her şey olabilir. Doğru bir ekiple ve adanmış bir hayatla yapılabilecek bir iş olduğunu düşünüyorum. Hayvan sayısını arttırmayı düşünüyorum çünkü gerçekten kıvırcık ırkını tamamen safkan tutmayı hedefliyorum. Başka ırklarla karıştırıp biraz daha et verimini artırma niyetinde değilim ama lezzette, o kıvırcığın mermerimsi dokulu etinin lezzetini bambaşka buluyorum. Bütün dünyada da aslında kabul edilen bir lezzeti var kıvırcığın. Şu an yaklaşık 500 anacım var diyebilirim, önümüzdeki 2 yıl içerisinde 1500 başa çıkmayı hedefliyoruz." Şehirdeki yaşamanın konforlu ancak bir o kadar da zor olduğunu aktaran Önsel, severek yapılan her işin güzel sonuçlandığını sözlerine ekledi.

  • Ordu'da uygulanan proje ile annelerin üniversite hayali gerçek oldu

    Ordu Üniversitesi ile Ordu Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde hayata geçirilen Anne Üniversitesi Projesi'ne katılan annelerin farklı alanlarda aldıkları akademik eğitimler tamamlandı. Bu yıl ilk mezunlarını verecek projeye katılan 21 kursiyer kadın, değerler eğitimi, sağlık bilgisi, çevre bilinci, eğitimde ailenin rolü, sanat, kültür, kişisel gelişim ve toplum gibi konularda 8 hafta süren eğitimlerle kendilerini geliştirme imkanı buldu. Eğitimlerini başarıyla tamamlayan anneler, bu ay düzenlenecek törenle kep atarak mezuniyet sevinci yaşayacak. Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Baş, üniversite hayalini gerçekleştiremeyen kadınlar için Anne Üniversitesi Projesi'ni hayata geçirdiklerini söyledi. 18 yaşından büyük ve çocuğu olan her annenin projeden faydalanabildiğini aktaran Baş, proje ile annelerin eğitim, sosyal, kültürel, kişiler arası iletişim ve hayat tecrübelerini artırmayı amaçladıklarını kaydetti. Baş, sağlık, hukuk ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda eğitimler verildiğini, annelerden olumlu tepkiler aldıklarını ifade etti. Gelecek eğitim öğretim yılında projeyi daha kapsamlı şekilde devam ettireceklerini bildiren Baş, şimdiden 50 annenin ön başvuruda bulunduğunu dile getirdi. Baş, eğitimlerin yaşam tarzına yönelik uygulamalı şekilde gerçekleştirildiğine de dikkati çekerek, "Annelere bu proje sayesinde çok ciddi fayda sağlıyoruz. Bundan sonra da destek olmaya devam edeceğiz." dedi. Ordu Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ebru Şahin ise proje ile annelerin kişisel gelişimlerine destek sağlamak istediklerini söyledi. Alanında uzman akademisyenlerin eğitimlerde yer aldığını ifade eden Şahin, daha önce üniversite hayalini gerçekleştiremeyen kadınların proje sayesinde günlük hayatlarını kolaylaştırdıklarını belirtti. Şahin, kursiyerlerin eğitim sayesinde daha donanımlı şekilde mezun olduklarını, projenin devam edeceğini kaydetti. Hayalini gerçekleştiren anneler projeden memnun Kursiyerlerden 60 yaşındaki 3 çocuk annesi Leyla Eser, projenin kendisine çok şey kattığını belirterek, "Eksiklerimizi öğrenme imkanı yakaladık. Bir profesörden ya da doçentten ders almak çok güzeldi." dedi. Hülya Güneş ise önemli bir deneyim kazandıklarına işaret ederek, "23 farklı hocadan eğitim aldık. Bu süreçte onlarla aynı ortamda bulunma imkanını yakaladık. Buradan donanımlı bir şekilde ayrılmış olacağız." diye konuştu. 52 yaşındaki Hülya Emüce de "Çocuklarımı eğittikten sonra artık sıra kendimde dedim. Bu düşünce ile Anne Üniversitesi'ne geldim. Burası sayesinde geleceği dair ümitlerimiz yeşermiş oldu." ifadelerini kullandı.

  • Girişimci kadınların başarı hikayesi!

    Batman'ın Sason ilçesindeki girişimci kadınlar, kurdukları imalathanede kendilerine has tarifleriyle coğrafi işaretli organik Sason çileğiyle çeşit çeşit lokum üretiyor. Sason'da devlet desteğiyle 'Kadın Eliyle Sason Çileği İşleme ve Geliştirme Projesi' dahilinde lokum imalathanesi kuran girişimci kadınlar, başta organik Sason çileği olmak üzere türlü meyvelerden çeşit çeşit lokum üretip satarak ailelerini geçindiriyor. Tescilli Sason çileğini değerlendirmek ve ilçedeki kadınlara iş imkanı sağlamak amacıyla el ele veren girişimci kadınların ürettiği lokumların yoğun talep gördüğünü belirten girişimci kadınlardan Muhsine Bozkurt, "Biz Sasonlu kadınlar, bir araya gelerek özellikle ilçemizdeki meyve zenginliği ve tescilli çileğimizin olması sebebiyle çileğimizin ömrünü uzatma projesi oluşturduk. Bu anlamda ne yapabiliriz diye önce deneme yanılma yöntemiyle çileğimizi kuruttuk reçelini yaptık, pestilini yaptık ve her türlü festivallerde bunları tanıttık ve çok iyi geri dönüşler aldık. Daha sonra, bunu gerekli mercilere iletip projelendirerek kadın istihdam sayısını arttırmak, ilçemizin kalkınması ve çileğimizin daha geniş kitlelere ulaşması için bu projemizi gerçekleştirdik" dedi. Bozkurt, ilk yaptıkları lokumları vatandaşlara ve esnafa tattırdıklarında herkesin çok güzel olduğunu söylediklerini kaydederek, "Şimdi tabii çileğimizin sezonu başladı. Bahçelerden koparılan çileği biz girişimci kadınlar, burada kaynatarak saf suyunu elde edip kazana atıp lokum haline getirdik. Biz bunu geliştirmeyi markalaşmayı düşünüyoruz. İnşallah hedefimize ulaşacağız. Kadın istihdam sayısını bu şekilde arttırmayı hedefliyoruz. Tabi bu projelerin gerçekten üzerinde durulması ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadın elinin değdiği her şey hem güzelleşiyor hem istihdama yöneliktir. Aynı zamanda birçok aileye dokunma başarısına ulaşıyoruz" diye konuştu. "Kadınlar olarak kendi ayaklarımız üzerinde durmak için lokum üretiyoruz" İlçedeki kadınlara da iş imkanı sağlamak ve ilçeye has özel bir lokum çeşidi üretmek için bir araya geldiklerini aktaran girişimci kadın Sevgi Cihan, "Sason'da kadınlar olarak elde ettiğimiz çilek suyundan lokum üretiyoruz. Şu anda bayram önü olduğu için lokumları paketleyip vatandaşlarımıza ulaştırmayı hedefliyoruz. Biz ilçedeki kadınlar olarak bu iş sayesinde kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarımız üzerinde durmak istiyoruz. Burada ürettiğimiz lokumlar organik üretimdir. Burada sadece çilek suyu ve şeker kullanarak lokum üretiyoruz. Bahçelerden toplanan organik çilekleri buraya getirip ayıkladıktan sonra suyunu sıkıp kazanlarda kaynatarak tepsilerde 24 saat beklettikten sonra kesip lokum haline getiriyoruz. Lokum çeşitlerimizi 150 lira ile 350 lira arasında satışa sunarak aile bütçemize katkı sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

  • Mutfak masrafını karşılamak için kurduğu tesiste yıllık 36 ton mantar üretiyor

    Bartın'da mutfak masraflarını karşılamak amacıyla mantar üretimine başlayan Cengiz Özdemir, devlet desteğiyle kurduğu 4 çadırdan oluşan tesisle iş sahibi oldu. Kozcağız beldesi Sütlüce köyünde yaşayan ve 19 Mayıs Üniversitesi İnşaat Teknikerliği Bölümünden mezun olmasının ardından bir süre çiftçilik yaparak geçimini sağlayan 2 çocuk babası 41 yaşındaki Özdemir, televizyonda izlediği girişimciden etkilenerek istiridye mantarı üretmeye karar verdi. Proje kapsamında aldığı 30 bin liralık hibeyle 2017'de 112 metrekarelik alana mantar üretim çadırı kuran Özdemir, yılda 12 ton istiridye mantarı elde etmeye başladı. Artan taleple üretim alanını 3 çadırla 336 metrekareye çıkaran Özdemir, daha önce il dışından hazır olarak temin ettiği kompostları da aldığı makineyle kendi üretmeye başladı. Özdemir, yıllık 36 ton mantar üretilen tesiste, köy sakinlerinden 15 kadına istihdam sağlıyor. "Çok sabırlı olduk, gayret ettik ve başardık" Cengiz Özdemir, televizyonda izlediği girişimcilik programından etkilenerek evinin mutfak masrafını karşılamak için mantar üretimi yapmaya karar verdiğini söyledi. Düşüncesini İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ilgilileriyle paylaştığını ve Genç Çiftçi Projesi sayesinde mantar serası oluşturduğunu, bir ay gibi kısa sürede ürün elde etmeye başladığını anlatan Özdemir, "Tek çadırda 112 metrekare alanda başladığımız üretimimizi artan taleple 3 çadıra, yani 336 metrekareye çıkardık. Şu anda yılda 36 ton mantar üretiyoruz. Bu mantarları başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Bartın ve çevre illerdeki marketlere, pazarlara veriyoruz, kısa sürede de tükeniyor." diye konuştu. Özdemir, üretime ilk başladığı süreçte zaman zaman zorluklar yaşadığını, ürün alamadığını ve buna rağmen pes etmediğini dile getirerek, "Çok sabırlı olduk, gayret ettik ve başardık. Üretimi seviyorum. Yaşadığım zorluklara ve aksiliklere rağmen hiçbir zaman 'Bu işi yapamayacağım.' demedim. Yılmadan çalıştık, ayakta durduk ve başarılı olduk. Köyümüzdeki kadınları da istihdam ederek üretimimizi artırarak sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı. "Her zaman üretim şart diyoruz" Mantarları kısa sürede günlük ve taze olarak sattıklarını aktaran Özdemir, şöyle devam etti: "İlk çadırımı 'evin mutfak masrafını karşılasın' diye kurmuştum. Bir çadırla başladık, sonra talep artınca ikinci ve üçüncü çadırlarımızı kurduk. Kısa zamanda da dörde çıkarmayı hedefliyoruz. Ürünlere talep fazla olduğu için pazar sorunu yaşamıyoruz hatta talebi karşılamakta güçlük çekiyoruz. İyi ki bu işe girmişim. Burayı sadece ekonomik kazanç olarak değil, aynı zamanda rahatlama aracı olarak görüyorum. Bu şekilde üretim yapmak, çiftçilik veya hayvancılık yapmak isteyenler bulundukları Tarım ve Orman İl Müdürlüklerine gidip araştırabilirler. Hibe desteklerinden faydalanabilirler. Başladıkları işlerde de sabırlı olsunlar, üzerine gitsinler mutlaka başarırlar. Biz her zaman üretim şart diyoruz." Özdemir, kendi işini kurmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, iş arayan gençlerin bu ve buna benzer alana yönlenebileceğini, bu konuda devletin de çeşitli imkanlar sağladığını sözlerine ekledi. İl Tarım ve Orman Müdürü Yasin Önder de mantarın özellikle kapalı üretim için elverişli olduğunu, istiridye mantarı üretiminin de hızla gelişim gösterdiğini aktararak, "Gayret eder ve iyi örgütlenirsek hem istiridye hem kültür mantarı konusunda marka il olabiliriz. Bunun için hem Genç Çiftçi projeleri hem de yüzde 70 hibe desteklemeli projeler var. Özellikle gençlerimizin bu imkanlardan istifade etmelerini istiyoruz. Bizler de çiftçilerimize her türlü bilgi ve desteği veriyoruz." diye konuştu.

  • Afyonkarahisar'da kadınların atık malzemelerden yaptıkları ürünler gelire dönüşüyor

    Afyonkarahisar'ın Sinanpaşa ilçesi Güney beldesindeki Kadın Kültür Evi'nin kursiyerleri, atık malzemelerden yaptıkları ürünlerin satışından gelir elde ediyor. Afyonkarahisar ve ilçelerinde hayata geçirilen Kadın Kültür Evleri'ne giden kadınlar, katıldıkları kurslarda el sanatları öğreniyor. Kadınlardan bazıları, siparişle ürettikleri ürünlerin, sosyal medyadan, valilik, kaymakamlık ve belediye işbirliğinde kurulacak stantlarda da satışını yaparak aile bütçelerine katkıda bulunacak. Eğlenerek öğreniyorlar Kadın Kültür Evi Müdürü Tülay Sulupınar, kursta el sanatları anlamında elde yapılan her şeyi ürüne dönüştürdüklerini söyledi. Dikiş, nakış, kanaviçe, tel kırma, tel sarma gibi çalışmalar yaptıklarını anlatan Sulupınar, şöyle konuştu: "Nevresim de dikiyoruz. Önlük, yastık, minder, tablo işledik. Örgü alanında oyuncak ördük. Oyuncak yastık yaptık. Kot pantolondan çantalar, yelek yaptık. Atık malzemeler üzerinde çalışıyoruz. Perdecilerden toplanan atık tülden, çelenk çiçeği, çelenk tülü, şişe kapakları, atık kadifelerden saç tokası yaptık. 12 kursiyerimiz var. Ürünleri satarak aile bütçelerine katkı sağlıyorlar. Amacımız kursiyerlerin bir şey öğrenmesi, eğlenmesi ve güzel vakit geçirmelerini sağlamak." Sulupınar, kursiyerlerin aldıkları eğitimle kendilerini daha da geliştireceğine inandığını kaydetti. Yabancı uyruklu kursiyer Aya Ünal (28) da kursa iki yıl önce başladığını dile getirdi. Oyuncak ördüğünü anlatan Ünal, "Tel kırma ve dikiş de öğrendim. Zamanımız güzel geçiyor. Satış da yapıyoruz." dedi.

  • Tekirdağ'da bir çiftçi 22 yıldır ağaç oymacılığıyla uğraşıyor

    Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde yaşayan 69 yaşındaki çiftçi Basri Doğan, 22 yıl önce izlediği bir televizyon programından etkilenerek başladığı ağaç oymacılığına tutkuyla devam ediyor. Hayrabolu’nun Çıkrıkçı Mahallesi’nde yaşayan Doğan, evinin bahçesine kurduğu 5 metrekarelik atölyesinde armut ve akçaağaç gibi yerel ağaçları işleyerek baston ve tahta kaşık yapıyor. Çiftçilikten arta kalan zamanlarında ağaç oymacılığıyla ilgilenen Doğan, ağaca şekil vermenin kendisini rahatlattığını ve mutlu ettiğini söyledi. Ağaç oymacılığına 22 yıl önce bir televizyon programından etkilenerek başladığını anlatan Doğan, "Kısa sürede oymacılığı öğrendim. Boş vakitlerimde baston ve kaşık yapıyorum. Amacım para kazanmak değil, iyi vakit geçirmek. Zaten yaptığım baston ve kaşıkları çevremdekilere hediye ediyorum." dedi. Vaktini kahvehaneye gitmek yerine atölyesinde geçirmeyi tercih ettiğini belirten Doğan, ağaç kütüklerini işleyerek ürünler ortaya çıkarmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Bazen tüm gününü atölyesinde geçirdiğini aktaran Doğan, "Evimin köşesinde oluşturduğum küçük atölyede armut ve akçaağaçtan kaşık ve baston yaparak bu sanatı geliştirdim. En güzel ürünler şimşir ağacından olur ama burada bulunmuyor. Ben de elimdekileri değerlendiriyorum. Bu işi seviyorum, bana huzur veriyor." diye konuştu.

  • Kapadokya, yılın ilk 5 ayında 1 milyon 652 bin 261 turisti ağırladı

    Yılın ilk 5 ayında 1 milyon 652 bin 261 turistin ağırlandığı Kapadokya'da, ziyaretçilerin 271 bin 463'ü sıcak hava balon turuna katıldı. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Kapadokya, doğal, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, bu yılın ocak-mayıs döneminde bölgedeki müze, ören yeri ve yeraltı şehirlerini 1 milyon 652 bin 261 yerli ve yabancı konuk gezdi. Yılın aynı döneminde bölgede hava koşullarının uygun olduğu 86 gün gerçekleştirilen sıcak hava balon turları da turistlerin en çok tercih ettiği etkinlikler arasında bulunuyor. Ocak-mayısta 10 bin 733 uçuş gerçekleştirilirken, 271 bin 463 turist balon turuna katıldı. Nevşehir Valisi Ali Fidan, Vilayetler Evi'ndeki bayramlaşma programında gazetecilere, Kapadokya'nın Kurban Bayramı tatili süresinde yoğun talep gördüğünü, bölgedeki tesislerde hareketlilik yaşandığını belirtti. Tatilin huzur ve güven içinde tamamlanması için gerekli tedbirlerin alındığını anlatan Fidan, şöyle konuştu: "Nevşehir'de 10 binlerce yerli ve yabancı konuğumuzu ağırlıyoruz. 2025 yılı turizm verilerine baktığımızda artış trendinde olduğunu görüyoruz. Geçen yıl balon uçuşlarında tüm zamanların rekoru kırılmıştı. Bu yılın ilk 5 ayında balona binen kişi sayısında yaklaşık yüzde 20'lik artış görülüyor. Bu da 2025'in bu kapsamda olumlu geçtiğini gösteriyor. Bu yıl yine Göreme Açık Hava Müzesi, Paşabağları Ören Yeri ile Kaymaklı Yeraltı Şehri başta olmak üzere müze ve ören yerlerinde ilk 5 aylık dönemde yüzde 5'lik artış görüyoruz. Konaklama rakamlarında da yüzde 10'luk artış var. Bu da bölgemizde turizm hareketliliğinin ve canlılığının sürdüğüne işaret ediyor. İlimize gelen misafirlerin bayram tatili ve diğer dönemlerde rahat etmeleri için gerekli planlamalarımızı yapmaya devam ediyoruz." Geçen yılın aynı döneminde Kapadokya'daki müze, ören yeri ve yeraltı şehirlerini 1 milyon 488 bin 525 kişi ziyaret etmiş, sıcak hava balon turlarına da 228 bin 657 turist katılmıştı.

  • Bursluluk sınavında tam puan alan Esra, başarısını kitap okuma ve ders tekrarına bağladı

    Samsun'un Bafra ilçesinde Yeşilyazı Ortaokulu 5. sınıf öğrencisi Esra Özkurt, İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Bursluluk Sınavı'nda tam puan alarak Türkiye birincileri arasında yer aldı. Kırsal bölgede bulunan Yeşilyazı Ortaokulu öğrencisi Esra Özkurt, AA muhabirine, kitap okumayı sevdiğini, bolca kitap okuduğunu söyledi. Okulda derslerini dinledikten sonra evde tekrar yaptığını anlatan Özkurt, "Özellikle anlamadığım yerleri tekrar etmek beni güçlendirdi. Bu sınavda kendime güvenmem de çok önemliydi, başarmak için buna inanmak gerekiyor. Hayalim doktor olmak, bu birincilik beni hedefime daha da yaklaştırdı. Bu süreçte bana destek olan öncelikle aileme, öğretmenlerime ve herkese yürekten teşekkür ediyorum. Tüm arkadaşlarıma da tavsiyem, kitap okusunlar, tekrarlarını yapıp öyle ders çalışsınlar." ifadelerini kullandı. Koşuköyü Mahallesi'nde ikamet eden Esra Özkurt'un babası Adem Özkurt da 5 çocuğunun en küçüğü olan kızı Esra'nın taşımalı eğitim kapsamında okula gittiğini belirterek, "Diğer çocuklarım da okuyor, bir çocuğum hemşireliği, diğeri bilgisayar mühendisliğini kazandı ama gitmediler, daha güzel yerleri kazanmayı hedefliyorlar." dedi. Kızının Türkiye birinciliği ile gururlandıklarını vurgulayan Özkurt, "Kızımın başarısı, öğretmenlerinden sonra ablasına dayanıyor, ablasının disiplinli çalıştırmasına dayanıyor. Aileler çocuklarını takip etsin, okumalarında destek vermelerini istiyorum." diye konuştu. Yeşilyazı Ortaokulu Müdürü Feyyaz Yörük ise Esra Özkurt'un bursluluk sınavında 500 tam puan alarak Türkiye birincilerinden biri olduğunu dile getirerek, "75 öğrencisi olan bir köy okuluyuz. Bir köy okulundan bir kız çocuğumuzun bu başarıyı elde etmesi bizleri son derece mutlu etti. Bu başarı tabii ki oluşturduğumuz okul ikliminin, planlı ve düzenli çalışmanın sonucu. Meslektaşlarımı, öğrencimizi ve değerli ailesini tebrik ediyorum." diye konuştu.

Arama Yap

bottom of page