top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Menemenli çömlekçiler, Fransa'da yapılan yarışmadan derecelerle döndü

    İzmir'in Menemen ilçesinde yaşayan çömlek ustaları, Fransa'da düzenlenen ve çeşitli ülkelerden çömlekçilerin yarıştığı Uluslararası Pottery Turner Yarışması'nda çeşitli dereceler elde etti. Menemen Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, Menton kentinde bu yıl üçüncüsü düzenlenen yarışmada 11 ülkeden çömlek ustası yarıştı. UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi ünvanına sahip, Menemen Çömlekçiler Derneği Başkanı Ahmet Taşhomcu teknik ve estetik dallarında birincilik kazandı. Usta Mustafa Desticioğlu ise teknik dalında ikinci, estetik dalında üçüncü oldu. Türkiye'nin takım halinde birincilik elde ettiği belirtildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, ilçenin çömlekçilikte önemli bir noktaya geldiğini ve çok büyük bir başarı kazandığını ifade etti. Taşhomcu ise başarısının ilçenin 8 bin yıllık çömlekçilik mirasının bir zaferi olduğunu belirtti.

  • "Öğrencilere faydası olsun" diye 20 yıl önce öğrendiği satrançta il temsilcisi oldu

    Kastamonu'da satranç il temsilciliği görevini de yürüten kentteki bir okulun müdür yardımcısı Hilmi Böcek, 20 yıldır çocukların satranç öğrenmesi için çaba gösteriyor. Devrekani ilçesi Halime Celal Budak İlkokulunda sınıf öğretmenliği yapan Böcek, 2005 yılında taşımalı eğitimle gelen çocukların öğle aralarında vakitlerini boş geçirmemesi amacıyla satranç oynamayı öğrenip çocuklara öğretmeye başladı. Okulda pek çok öğrencinin satranç öğrenmesini sağlayan Böcek, 2014 yılında satranç il temsilciliği görevini üstlendi. Bugüne kadar yüzlerce kurs açıp turnuvalar düzenleyen, çocukların satranç öğrenmesine olanak sağlayan Böcek, 2016 yılında müdür yardımcısı olarak il merkezine atandı. Behiye Barut Anaokulunda müdür yardımcılığı görevini sürdüren Hilmi Böcek, AA muhabirine, satrancın sınıf içinde yapılabilecek bir etkinlik olduğunu ve çocukların gelişimine katkı sağlayabileceği düşüncesiyle bu alanda çalışma yaptığını belirtti. Başlarda kendisinin de satrançla ilgili pek bilgisi olmadığını anlatan Böcek, "Çocuklara faydalı olmak için önce kendim satrancı öğrendim. Daha sonra kurslara giderek antrenörlük, hakemlik belgesi aldım. Ulusal hakemim. Çocuklarımıza faydalı oldukça mutlu olmaya başladım. Bunu gönüllü olarak yapmaya devam edeceğim. Hayatımın büyük bölümünü satranca adadım. Boş kaldığımız zamanlarda nasıl etkinlikler yapalım da çocuklarımıza faydalı olalım diye düşünüyoruz." ifadelerini kullandı. "Satranç oynayan çocuklarımız akademik olarak da başarılı oluyor" Böcek, Kastamonu'da okullarda satranç dersleri verdiklerini dile getirerek, şunları kaydetti: "Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü koordinesinde satranç kurslarımız, hafta sonları satranç turnuvaları devam ediyor. İl merkezi ve ilçelerden sporcular geliyor. 2005 yılından beri binin üzerinde sporcu yetiştirdim. Yetiştirdiğimiz çocukların birçoğu fen lisesinde öğrenci oldu, daha sonra doktor, mühendis oldular. Biliyoruz ki satranç, çocukların gelişiminde, beynimizin gelişmesinde önemli bir spor. Satranç oynayan çocuklarımız akademik olarak da başarılı oluyor. Çocuklarımız başarılı olduğunda biz de mutlu oluyoruz." Öğrenci velisi Zafer Saymaz ise 2 çocuğunun satranç kursuna gittiğini aktararak, "Hilmi hocamın önemli günlerde, belirli tarihlerde yaptığı turnuvalarla çocukların satranca katılımı arttı. Bu da çocukların başarısını etkilemeye başladı. Hilmi hocam yaptığı turnuvalarla satrancı Kastamonu'ya sevdirdi." dedi. Ortaokul öğrencisi Hazar Efe Cabbar da Devrekani'den turnuvalara katılmak için geldiğini belirterek, "Yaşadığım ilçede çok fazla turnuva olmuyor. İl merkezine her zaman gelmeye çalışıyorum." şeklinde konuştu.

  • Yasemin Güzel: O, Saçlardan Hikâyeler yapan ve onları başaklara dönüştürüp dünyaya dokunan Bir Kadın

    Sivas’ta doğdu, ama sanatıyla tüm dünyaya ulaştı. Yasemin Güzel’in hayatı, hayallerin, azmin ve sanatın gücüyle yeniden yazılmış bir başarı öyküsü… Çocuk yaşta eğitim hakkı elinden alınan Yasemin Güzel, hiçbir zaman içinde taşıdığı sanat aşkından vazgeçmedi. Yıllar sonra, kimseye haber vermeden girdiği üniversite sınavını kazanarak Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde eğitim hayatına başladı. Bu karar, onun hayatında yeni bir dönemin kapısını araladı. Henüz 25 yaşında, iki çocuk annesiyken çıktığı bu yolda hem öğrenci hem anne hem de çalışan bir kadın olarak büyük bir mücadele verdi. Ortaokul yıllarında hayranlıkla izlediği resim öğretmeniyle yıllar sonra aynı atölyede yeniden buluşması, bu yolculuğun en anlamlı anlarından biri oldu. Yasemin Güzel’in kaderini değiştiren dönüm noktalarından biri, Hanımlar Kültür Merkezi’nde tanıştığı bir hocasının yönlendirmesiyle güzel sanatlara hazırlanmasıydı. Bu destekle başlayan sanat yolculuğu, onu uluslararası arenaya taşıdı. Bugün, TEDx konuşmacısı, Contemporary Art ve ArtContact gibi önemli fuarların katılımcısı, sayısız serginin sahibi olan Yasemin Güzel, özellikle “Saçtan Hikâyeler” adlı projesiyle adından sıkça söz ettiriyor. Sivas’ın tarihi tren garında açtığı “SAÇ – YOL – MA” adlı ilk kişisel sergisi ve İstanbul Bebek’teki “Saçtan Hikâyeler” sergisi, sanatıyla kurduğu derin duygusal bağın en güçlü örneklerinden oldu. Bu projede kadınlar saçlarını kesip hikâyelerini bir kutuya bırakıyor, Yasemin ise bu saçları gömlek, ceket, kravat ve devasa tespih gibi sıra dışı sanat eserlerine dönüştürüyordu. Saçların iğneyle tek tek işlenerek oluşturulduğu bu eserler, kadınların yaşadığı travmalara dikkat çekerken, sabrın, gücün ve dayanışmanın da simgesi hâline geldi. Sanatı, 2020 yılında bir İtalyan yönetmenin dikkatini çekti ve Yasemin Güzel’in hayatı uluslararası bir belgesele konu oldu. 24 farklı ülkede ödül alan bu film, onun sanatının evrensel etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. 11 Haziran 2025’te İtalya’da gerçekleşecek özel bir etkinlikte, eserlerinin baskıları sanatseverlerle buluşacak. Sanatla verdiği bu toplumsal mesaj, onu yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da görünür hale getirdi. Yasemin Güzel’in hayatını ve sanatını konu alan belgesel, 2024-2025 döneminde dünyanın dört bir yanındaki festivallerde büyük başarı kazandı: 🏆 Dubai Golden Frame – En İyi Belgesel 🏆 Mandras Independent Film Festival – En İyi Uzun Belgesel 🏆 Florence International Film Festival – Onur Mansiyonu 🏆 Pure Magic International Film Festival – En İyi Belgesel 🏆 Thilsri International Film Festival – En İyi Kadın Sanatçı Filmi...ve daha onlarcası. Son olarak, Bayburt’taki Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde “Saçtan Hikâyeler – Hasat Zamanı” adlı etkileyici bir yerleştirme (enstalasyon) gerçekleştiren sanatçı, kadın hikâyelerini bu kez Anadolu’nun buğday başaklarıyla buluşturdu. Artık onun yolculuğu, saçtan başağa; acıdan umuda uzanan bir metafora dönüşmüş durumda. Yasemin Güzel yalnızca bir sanatçı değil, aynı zamanda bir eğitimci. 6 yıldır görsel sanatlar öğretmeni olarak görev yapan sanatçı, çocuklarla birlikte yürüttüğü projelerle de dikkat çekiyor. TRT Çocuk’un Rafadan Tayfa galasında öğrencileriyle birlikte gerçekleştirdiği sergi, onun sanatı çocuklara taşıma vizyonunun bir örneğiydi. Sanatla büyüyen bireylerin sağlıklı bir toplumun temeli olduğuna inanan Yasemin Güzel, hem Türkiye’de hem de dünyada iz bırakan çalışmalarıyla sanatın dönüştürücü gücünü gözler önüne seriyor. O, sadece saçlardan değil, hayattan hikâyeler dokuyan bir kadın.

  • Çocukken başladığı terzilikte iğne ipliği 80 yıldır elinden düşürmüyor

    Kütahya'nın Simav ilçesinde yaşayan terzi İlyas Aksoy, amcasından öğrendiği mesleği 80 yıldır sürdürüyor. Mesleğe 11 yaşındayken köyde terzi olan amcası Mehmet Aksoy'un yanında çırak olarak başlayan Aksoy, askerliğin ardından 1956 yılında Dört Eylül Mahallesi Terziler Sokağı'nda dükkanı bulunan bir terzinin yanına geçti. Mesleği bırakan ustasından 1962'de dükkanı devralan Aksoy, o tarihten bu yana aynı iş yerinde müşterilerine hizmet vermeyi sürdürüyor.Gelişen teknolojiye inat mesleğini bugünlere kadar devam ettiren Aksoy, ilçede kendisinden sonra bu mesleği devam ettirecek kimsenin olmamasının hüznünü yaşıyor. Üç çocuk babası, 91 yaşındaki Aksoy, mesleğini çok sevdiğini ve sağlığı elverdikçe devam ettirmeyi düşündüğünü söyledi. Aksoy, terziliğe ilginin azaldığını ve yeni ustaların zor yetiştiğini belirterek, şöyle konuştu: "20 yıl öncesine kadar terzilik geçerli çok güzel bir meslekti. Şimdi artık terzilik son safhalarına geldi. Teknolojinin gelişmesiyle hazır konfeksiyonlar çıktıktan sonra bizim mesleğimiz bitiyor. Bugüne kadar çok çırak yetiştirdim ama bugün hiçbiri artık terzilik yapmıyor. Artık bu mesleği öğrenmek isteyen de yok. Son 20 yıldan bu yana hiç çırak gelmedi. Bundan sonra da gelmez." Aksoy, mesleğe ilk yıllarda insan gücüyle çalışan tek tip dikiş makineleriyle başladığını, teknolojinin gelişmesiyle bu makinelerin yerini elektrikli dikiş makinelerinin aldığını dile getirdi. "Üç oğlumu bu meslekten kazandığım parayla okuttum" Sağlıklı ve dinç olmasını mesleğine ve çalışmasına borçlu olduğunu anlatan Aksoy, şunları kaydetti: "Bugüne kadar geçimimi sadece terzilikten sağladım. Üç oğlumu bu meslekten kazandığım parayla okuttum ve evlendirdim. Hepsi şimdi meslek sahibi. Evde zaman geçiremiyorum. Çok şükür dükkanım da kira değil. Her gün sabah gelip dükkanımı açıyorum. Ufak işler geliyor onları yapıyorum. Bazen de pantolon ve takım elbise diktiren oluyor." İlyas Aksoy, kendisinin ilçede mesleği sürdüren en yaşlı terzi olduğunu sözlerine ekledi.

  • Tekerlekli sandalyesiyle 16 yıllık hac özlemini giderdi

    SMA hastası hacı adayı İsa Demirhan, 16 yıllık hac hasretini ailesinin desteği ve Diyanet İşleri Başkanlığının sağladığı imkanlarla giderdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde devlet memuru olarak görev yapan Demirhan, iki kardeşiyle hac vazifesini yerine getirmek için Mekke'ye geldi. SMA hastası olmasına rağmen Diyanet İşleri Başkanlığının sağladığı imkanlar ve ailesinin desteğiyle hac yolculuğuna çıkan Demirhan, gazetecilere 2009 yılında hac kayıtlarını yaptırdıklarını, 16 yıllık bekleyişin ardından mübarek topraklara kavuştuğunu söyledi. Hacca gelmeden önce Diyanetin kaynaklarından faydalandıklarını ve Hazreti Peygamber'in hayatıyla ilgili kitapları okuduklarını anlatan Demirhan, "Haccın anlamını, önemini anlatan kaynaklardan istifade ettik. Daha önce gelen akrabalarımızdan, eş ve dosttan tecrübelerini dinledik, tavsiyelerini aldık." dedi. Demirhan, ailesinin hac kurasının çıktığını öğrendiğinde büyük heyecan yaşadığını dile getirdi. Tekerlekli sandalye kullanmasına rağmen hac yolculuğuna dair herhangi bir endişe duymadığını belirten Demirhan, "Haccın meşakkatli olduğunu biliyoruz. Fiziki olarak, coğrafya olarak zahmetli. İki erkek kardeşimle geldiğim için çok şükür, herhangi bir sıkıntı yaşamadım, öyle bir düşüncem olmadı." diye konuştu. Demirhan, hac hazırlıklarında ve mübarek topraklarda karşılaştığı zorlukların Diyanet İşleri Başkanlığının hassas çalışmaları sayesinde aşıldığını vurguladı. Tavaf ve say ibadetleri sırasında engelliler için özel alan ayrılmasının daha uygun olacağının altını çizen Demirhan, Kabe'ye doğrudan giriş yapamamanın burukluğunu dile getirdi. "Kabe'yi gördüğünde o duygu anlatılmaz" Kabe'yi ilk gördüğünde hissettikleri için "O duygu anlatılmaz." ifadesini kullanan Demirhan, şöyle konuştu: "Tabii biz farklı bir açıdan gördüğümüz için daha farklı bir duygu oldu. Buraya geldiğimiz zaman ilk önce bu mekanda yapacağımız tüm duaların kabul olmasını niyaz ettik. Ailemize, eşimize, dostumuza, akrabalarımıza ve özellikle son zamanlarda Filistin'e, Doğu Türkistan'a, Çeçenistan'a, Arakan'a, Myanmar'daki Müslüman kardeşlerimize de dualarımızı ettik. Hazreti Peygamber'in izlerini taşıyan bu topraklarda bulunmak tarifsiz bir his. Müthiş bir duygu oluşturuyor burada. Başta Peygamber Efendimiz olmak üzere sahabe-i güzin, evliyalar, asfiyalar, hepsinin ayak izleri burada. Sanki onlarla beraber tavaf ediyoruz, onlarla beraber say ediyoruz, onlarla beraber namaz kılıyormuş gibi bir hissimiz var. Allah herkese de bu duyguyu yaşatmayı nasip etsin." "Hiç endişe etmesinler, Allah bir şekilde kolaylığını veriyor" SMA hastası olduğunu ve 1995 yılından beri bu rahatsızlığı yaşadığını anlatan Demirhan, "Elhamdülillah hastalık Allah'tan gelmiş. Tıbbi desteklerimizi, tedavilerimizi alıyoruz. Sağ olsun ailemden büyük destek görüyorum. İki erkek kardeşim var, ailem var. Hiç bu durumu bize negatif yansıtmadılar, yaşatmadılar. Allah cümle hastalara şifa versin." dedi. Diyanet İşleri Başkanlığının organizasyonundan ve görevlilerinin rehberliğinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Demirhan, her yerde mavi yelekli din görevlilerinin bulunduğunu, bu nedenle hiç sıkıntı yaşamadıklarını söyledi. Hacca gelmek isteyip de fiziksel engellerinden dolayı cesaret edemeyenlere seslenen İsa Demirhan, "Herhangi bir engelinden dolayı buraya gelmekte kaygı duyan hacı adaylarımız varsa hiç endişe etmesinler. Her şekilde gelebilirler. Allah bir şekilde kolaylığını veriyor. Sağ olsun devletimiz de Diyanet İşleri Başkanlığımız da bununla ilgili her sene gittikçe yeni düzenlemeler yapıyor." diye konuştu.

  • Geleceğin Müziği Şimdi: Yapay Zeka Sanatçısı Bora Ünsal ile Tanışın

    Müzik artık sadece bir sanat değil; aynı zamanda bir teknoloji deneyimi! Yapay zeka destekli müzik üretimiyle Türkiye’de çığır açan Bora Ünsal , sanat ve teknolojiyi aynı potada eriten öncü bir isim. Geleneksel müzik anlayışının sınırlarını zorlayan Ünsal, yapay zeka algoritmalarıyla daha önce hiç duyulmamış sesleri bir araya getirerek dinleyicilere bambaşka bir deneyim sunuyor. Onun eserleri, sadece kulaklara değil, zihne ve hayal gücüne de hitap ediyor. "Müziğin geleceği nerede?" diye soruyorsanız, cevabı açık: Yapay zeka ile üretilmiş özgün eserlerinde, Bora Ünsal'ın vizyonunda! Sadece bir müzisyen değil; aynı zamanda bir akademisyen, bir düşünür ve teknolojiyi sanata dönüştüren bir vizyoner. Bora Ünsal, yapay zekanın yaratıcı gücünü kullanarak müziği sadece dinlenen değil, hissedilen ve düşünülen bir boyuta taşıyor. Konferanslar, dijital yayınlar, makaleler… Bora Ünsal sadece üretmiyor, aynı zamanda ilham veriyor. Spotify, Apple Music, YouTube gibi platformlarda yayınladığı parçalarıyla dünya çapında ses getiren bu benzersiz sanatçının dünyasını keşfetmeye hazır mısınız? Uluslararası Başarılar ve Büyük İş Birlikleri Bora Ünsal’ın yapay zeka destekli müziğe kattığı özgün dokunuş, sadece Türkiye’de değil, uluslararası platformlarda da büyük yankı uyandırdı. Sanatçının vizyoner yaklaşımı, dünya genelinde birçok müzikseverin dikkatini çekti. Yurt dışından konser ve festival davetleri almaya başlayan Bora Ünsal, farklı ülkelerde ve yurt içinde sahne teklifleri alıyor. Avrupa’dan Amerika’ya kadar birçok organizasyon, onun teknolojik altyapı ile şekillenen müziğine internet üzerinden ulaşıyor. Sadece sahne performansları değil! Ünlü teknoloji devlerinden, global markalara kadar pek çok büyük şirket, reklam, lansman ve özel projeleri için Bora Ünsal’a müzik üretimi teklif etti. Yapay zeka destekli bu özel besteler, kurumsal dünyada da büyük ses getirmeye başladı. Onun müziği artık sadece bir sanat eseri değil; aynı zamanda uluslararası projelerin, marka kimliklerinin ve dijital dünyanın bir parçası. https://yapayzekasanatcisi.com/

  • “Sarı Mutluluklar”dan Hukuk Sahnesine: Hayriye Değirmenci Yadel’in İlham Veren Yolculuğu

    “Hayriye Değirmenci’ye Sarı Mutluluklar…” Türk şiirinin yaşayan çınarlarından Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde birinci sınıf öğrencisi olan Hayriye Değirmenci Yadel’e imzaladığı Çocuk ve Allah adlı kitabına bu cümleyi yazmıştı. Yıllar sonra o kitap, Hayriye Hanım’ın kitaplığından bir anda yere düşünce, bu özel anı yeniden canlandı. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “tarladaki buğdayları düşün, onlar sarıdır… bereketi temsil eder” diyerek yazdığı “Sarı Mutluluklar” cümlesi, sadece bir temenni değil, adeta bir yaşam pusulasına dönüşmüştü. Nitekim Yadel’in hem ilk arabası hem de kurucusu olduğu Değirmenci Marka Patent şirketinin logosu da yıllar sonra tesadüfen sarı olmuştu. Hukukta Çok Yönlü Bir Kariyer Akademisyen olma hayaliyle çıktığı yolda karşılaştığı görünmez engeller, onu farklı yönlere taşıdı. Avukatlıkla başlayan yolculuğu; marka ve patent vekilliği, bilirkişilik, arabuluculuk ve TOBB akredite Med-Arb hakemliği gibi birçok alana evrildi. 2007 yılında marka vekili olmasından itibaren bir hafta içinde kurduğu Değirmenci Marka Patent Ltd. Şti ile öncü çalışmalara imza attı. “Denizin kenarında durarak yüzme öğrenilmez, yüzmeyi öğrenmek için denize atlayacaksın” düşüncesinden hareketle "marka ve patent vekili bilirkişi ” olarak görev almaya başladı. 2003 yılında itibaren çeşitli kurum ve kuruluşlarda eğitmen olarak hukuki eğitimler vermeye başladı. Ancak kürsü hayali kalbinde sönmeyen bir ateş gibiydi. Hayriye Değirmenci Yadel’in yıllarca içinde yanan akademisyenlik arzusu, zamanla meyvesini verdi. 2012 yılında Yaşar Üniversitesi İşletme Mühendisliği anabilim dalında yüksek lisans öğrencilerine fikri ve sınai haklar hukuku dersini vermek üzere teklif almıştı. Ardından mezunu olduğu Dokuz Eylül Üniversitesinde Mühendislik Fakültesi öğrencilerine öğretim görevlisi olarak dersler vermeye başladı. “İlk göz ağrım” dediği üniversitenin kürsüsüne çıkmak, kapanan kapıların aslında başka yollarla yeniden açılabileceğini kendisine gösterdi. Hukuku Sahneyle Buluşturan Anlatım Dili Yadel’in çalışmalarının en dikkat çeken yönlerinden biri de hukuku klasik yöntemlerin dışına taşıması. Uzun yıllardır eğitimci kimliğiyle birçok kurumda seminerler veren Yadel, son iki yıldır sosyal medyada yepyeni bir yöntemle hukuk anlatıyor: Ekip arkadaşlarıyla birlikte, hukuki konuları doğaçlama tiyatro ve hikâyeleştirme ile sahneliyor, ardından konuyu sade ve anlaşılır bir dille izleyicilere aktarıyor. Bu yöntem, özellikle gençler arasında büyük ilgi görüyor ve hukukun toplumdaki soğuk algısını kırıyor. “Bilgi paylaştıkça çoğalır” anlayışıyla sosyal medyada aktif bir içerik üreticisine dönüşen Hayriye Değirmenci Yadel, hem eğlendiriyor hem de farkındalık yaratıyor. “Hayat Hedef Değil, Renkleri Görmektir…” Bugün geldiği noktada hem avukat, hem öğretim görevlisi, hem marka-patent vekili, hem de hukuk iletişiminin yaratıcı bir anlatıcısı olan Hayriye Değirmenci Yadel için tüm bu rollerin ortak bir anlamı var: “Hayat hedefe ulaşmak değil, yolda karşılaştığın renkleri fark etmekmiş. Bazı şeyler zamanında değil, doğru zamanda gerçekleşir. Ve benim yolumun rengi: Sarı Mutluluklar.”

  • Genç Yaşında Global Başarı: Jessica Bachar

    Henüz 17 yaşındayken İstanbul’dan yola çıkan Jessica Bachar, bugün hem Türkiye’de hem de yurt dışında adını başarıyla duyurmuş genç bir iş insanı olarak dikkat çekiyor. Medya ve PR sektöründe başlayan kariyer yolculuğu, kısa sürede sınırları aşarak uluslararası bir başarı hikâyesine dönüştü. Kariyerine erken yaşta adım atan Jessica, iletişim gücü, yaratıcı vizyonu ve girişimci ruhuyla medya dünyasında hızla yükseldi. Ancak onun hedefleri yalnızca sektörde yer edinmekle sınırlı değildi. Eğitim hayatında da büyük bir başarıya imza atan Jessica, PitchBook Ranking’e göre dünyanın en iyi ilk 50 üniversitesinden birinde, Human Computer Interaction (İnsan-Bilgisayar Etkileşimi) alanında yüksek lisans yapmaya hak kazandı. Üstelik bu zorlu akademik programı, merit başarı bursuyla kazanarak azminin ve yeteneğinin altını bir kez daha çizdi. Eğitiminin yanı sıra kendi girişimini de kurarak, iş dünyasında sağlam adımlarla ilerlemeye devam eden Jessica Bachar, özellikle yurt dışındaki start-up’lara sunduğu hizmetlerle öne çıkıyor. Markalaşma, web sitesi ve uygulama geliştirme, ürün tasarımı gibi geniş bir yelpazede sunduğu A’dan Z’ye çözümler sayesinde, birçok girişimin global pazarda yer edinmesine katkı sağlıyor. Başarısıyla yalnızca iş dünyasında değil, ilham verdiği hayatlarla da fark yaratan Jessica, geçtiğimiz aylarda layık görüldüğü “Yılın En Genç Girişimcisi” ödülüyle bu başarıyı taçlandırdı. Cesareti, disiplini ve vizyonu sayesinde, özellikle genç kadın girişimciler için güçlü bir rol model hâline geldi. Jessica Bachar’ın hikâyesi, bir hayalin, disiplinle ve tutkuyla nasıl gerçeğe dönüştüğünün en güzel örneklerinden biri. Gerek akademik başarısıyla, gerekse iş dünyasındaki etkisiyle Jessica, geleceğin liderleri arasında parlayan genç bir yıldız olarak yoluna devam ediyor.

  • Kaynakçılığı öğrenen kadınlar kendilerine yeni iş alanı oluşturdu

    Kırşehir'de katıldıkları kursta kaynakçılığı öğrenen 4 kadın, "erkek mesleği" algısını kırarak kendilerine yeni iş alanı oluşturdu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinasyonunda Halk Eğitim Merkezi, Badem Pınarı Mesleki Eğitim Merkezi ve Ahiler Kalkınma Ajansı (AHİKA) işbirliğiyle düzenlenen kaynakçılık kursuna 4'ü kadın, 20 kursiyer katıldı. Kursa katılan kadınlardan 2 çocuk annesi 37 yaşındaki Hilal Solak, 3 ay eğitim gördüğünü ve kaynak işini öğrendiğini söyledi. Kaynakçılığın, hassasiyet ve ince işçilik gerektirdiğini, bunu da kadınların iyi şekilde yapabileceğini ifade eden Solak, kadın kaynakçı sayısının çok az olması nedeniyle bu işe niyetlendiğini dile getirdi. İş imkanlarını araştırdığını ve yeni bir meslek edinmek için kursa geldiğini anlatan Solak, "İş imkanlarını araştırırken karşıma bu kurs çıktı, o yüzden başvurdum. İlk başlarda biraz çekinmiştim ama hocalarımızın tavsiyesi ve desteğiyle devam ettim. İş imkanlarının da güzel olduğunu duydum, inşallah sonuç da öyle olur. Büyük fabrikalarda istihdam oluyor, inşallah ben de oralarda işe girerim." diye konuştu. Eşinin de bu süreçte kendisine destek olduğunu belirten Solak, "Aslında kaynak işi çok zor, evet erkek işi. Ben de çok zorlandım ama başardık. Hocalarımızın da desteğiyle gayet güzel oldu." dedi. "Kadınlar da her şeyi başarabilir" Kursiyerlerden 40 yaşındaki Hacer Kaya ise başka bir kursa giderken kaynakçılık kursunu duyduğunu ve bu işi yapabileceğini hissettiğini ifade etti. Kursa severek ve isteyerek geldiğini, kaynak yapmanın güzel olduğunu dile getiren Kaya, şöyle konuştu: "Mesela demir kapıyı ben kaynattım. Bana 'yapamazsın' dediklerinde ben de 'yapamazsam' diye düşünmüştüm. Hocalarımızın sayesinde başardım, öğrendim. Zor diye bir şey yok. Kadınlar olarak istersek başarabiliriz. Maske ve eldivenlerimizi takıp çalıştık. Elektrotlar yapışıyordu ve biz bilmiyorduk. Gösterdiler ve şimdi yapıştırmıyoruz artık. Bütün kadınlara söylüyorum, onlar da bu kurslara gelsinler. Sadece erkekler değil, kadınlar da her şeyi başarabilir." "Kadınlar, erkeklere göre daha güzel kaynak yapıyor" Metal Teknolojisi Öğretmeni Deniz Demirel de kursiyerlerle 360 saatlik ders yaptıklarını söyledi. Kursiyerlere gaz altı, elektrik, lazer, toz altı ve direnç kaynağını da öğrettiklerini anlatan Demirel, "Şu anda kursiyerlerimiz kaynakları çok iyi şekilde öğrenmiş durumdalar. Kadın kursiyerlerimiz erkeklere göre daha güzel kaynak yapıyor. Sebebi de daha soğukkanlılar, elleri titremiyor. Biliyorsunuz kaynakta özellikle elinizin titrememesi lazım. O yüzden kursa katılan kadın arkadaşlarımız gayet güzel kaynak yaptılar. Bu kursu başarıyla tamamlayan kadınlar, istedikleri takdirde çok güzel bir şekilde bu mesleği icra edebilirler." ifadelerini kullandı. Badem Pınarı Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Selim Erbaş "Kadın kursiyerlerimizle konuştuğumuzda çok sevdiklerini söylediler. Onların rahatça iş bulabileceklerini ve kursları devam ettirmeyi düşünüyoruz. Elimizden geldiği kadar insanlarımızı istihdama yönelik açılan kurslara katılmasını teşvik ediyoruz." dedi.

  • Siirtli öğretmen, öğrencileriyle birlikte okuduğu üniversiteden mezun oldu

    Siirt'te öğretmenlik yapan Beşir Erdem Gönüllü (34), lisede okuttuğu öğrencileriyle birlikte üniversiteden mezun oldu. Siirt İbrahim Hakkı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan Gönüllü, motive etmek amacıyla 4 yıl önce öğrencileriyle birlikte Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) hazırlandı ve Siirt Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nu (BESYO) kazandı. Üniversite hayatı boyunca bazı öğrencileriyle sınıf arkadaşı, bazılarıyla da kampüs arkadaşı olan Gönüllü, bir zamanlar ders verdiği öğrencileriyle aynı sıralarda oturdu, birlikte vize ve finallere çalıştı. BESYO'yu ikincilikle bitiren Gönüllü, mezun ettiği öğrencilerle aynı törende kep fırlatarak, onlarla birlikte mezuniyet coşkusu yaşadı. Beşir Erdem Gönüllü, 10 yıldır öğretmenlik yaptığını ve bu kez öğrencileriyle farklı bir duygu yaşadığını belirtti. Lisede okuttuğu öğrencilerine moral vermek için sınavlara hazırlandığını vurgulayan Gönüllü, şöyle konuştu: "Öğrencilik hayatımın başlamasının nedeni de aslında kendi öğrencilerimdir. Öğrencilerime her zaman yaşları, konumları ve şartları ne olursa olsun, ideallerinden ve hedeflerinden asla vazgeçmemeleri gerektiğini söylüyordum. Öğrencilerime moral olsun diye üniversite sınavına hazırlandım. Bir baktım kazanmışım. Kazanmışken de okuyayım dedim. Bugün de dereceyle mezuniyet heyecanı yaşadım." Gönüllü, öğrencilerinin farklı bölümlerde okuduğunu ve sınavlara beraber hazırlandıklarını, ders notlarına da birlikte göz attıklarını anlattı. "10 yıllık öğretmenken bir anda öğrencilerimin sınıf arkadaşı ve üniversite arkadaşı oldum. Çimlerde oturduk, kantinde çay içtik, beraber vakit geçirdik. İnanılmaz mutluluk verici, gurur verici bir duygu." diyen Gönüllü, öğrencileriyle lisenin ardından üniversitede de beraber olduklarını söyledi. Gönüllü, "Bundan sonra atama süreçlerinde de iş hayatlarında da beraber olacağım. Çünkü ben onlarla gönül bağı kurdum ve hiçbir zaman da koparmayacağım. Onları çok seviyorum. Hepsiyle de gurur duyuyorum." dedi. "Beşir Hoca her daim arkamdaydı" SİÜ Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünden mezun olan Asiye Tan da öğretmeniyle üniversite arkadaşı olmanın ve mezuniyet heyecanını birlikte yaşamanın unutulmaz bir anı olduğunu bildirdi. YKS'ye Gönüllü ile aynı yıl hazırlandığını aktaran Tan, "Lisede öğrenciydik. Hoca öğrenci ilişkisi vardı aramızda. Şu an kampüs arkadaşı olarak üniversiteden mezun oluyoruz. Buradan mezun olurken de burada bir arkadaş, bir ağabey gibi yan yanaydık, sürekli beraberdik. O, motivasyon konusunda da tam destek olarak her zaman arkamızda durdu. O zamanlardan bugüne kadar Beşir Hoca her daim arkamdaydı." diye konuştu. "Benim için çok mutluluk verici bir an" SİÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu İlk ve Acil Yardım Programı mezunu Meryem Yıldız da lise öğretmeniyle kep fırlatmanın ayrı bir duygu olduğuna işaret etti. Yıldız, "Lisedeyken kantinde hocamla oturup çay içemezdim ama şu an rahat rahat oturup çay içebiliyorum. Beraber oturuyoruz, sohbet ediyoruz. Benim için çok mutluluk verici bir an. Sınavlara beraber hazırlandık. Türkçe dersine o çalıştırıyordu. Çok güzel netler yaptım onun sayesinde. Çok güzel bir duygu." ifadelerini kullandı. SİÜ Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Özel Güvenlik ve Koruma Programı mezunu Emine Bulgak da Gönüllü'nün kendilerine her zaman destek olduğunu dile getirdi.

  • Genç çift seyahatle başlayan karavan tutkularını üretime taşıdı

    Sakarya'da yaşayan karavan tutkunu Ayşe ve İsmail Akbaş çifti, yıllarca kullanarak edindikleri tecrübelerle ihtiyaçlarına uygun karavan tasarlama düşüncesinden hareketle üretici oldu. Akbaş çifti, 7 yıl boyunca çeşitli yerli ve yabancı markaların çekme karavanlarıyla Türkiye'nin turizm bölgelerini gezdi. Çift, 2023'te kendi ihtiyaçlarına uygun karavan tasarlamak için harekete geçti. Tasarladıkları karavanla üretimi genişletme kararı alan çift, iç mimarlık ofislerine bağlı mobilya atölyelerinde seri üretime geçti. Kocaeli'de 22-25 Mayıs'ta düzenlenen "3. Doğu Marmara Karavan, Turizm ve Doğa Sporları Tanıtım Günleri"ne katılan Akbaş çiftinin ürünleri ilgi gördü.Karavanlarını iç piyasanın yanı sıra Balkanlar ve Arap ülkelerine de gönderen çift, bu pazarlardaki faaliyetlerini genişleterek ihracatını artırmayı hedefliyor. Firmanın sahibi 30 yaşındaki Ayşe Akbaş, karavan üretiminden önce belirli dönemlerde karavanla seyahat ettiklerini söyledi. İç mimar olan eşinin kendilerine uygun karavan tasarlamasıyla üretim fikrinin ortaya çıktığını anlatan Akbaş, "İmalat sürecine girince bunun tek karavanla olacak bir iş olmadığını düşündük. 'Madem yapacağız, büyük çaplı yapalım.' dedik. Yaklaşık 1,5 yıldır sektörde müşterilerimize hizmet veriyoruz." dedi. Akbaş, Kovid-19 salgını döneminden sonra karavanların popülerlik kazanmaya başladığını belirterek, "Şu an kullanıcılarımız daha da bilinçleniyor. Süreç güzel gidiyor, daha da iyi olacağına eminiz. Müşteriler bilinçlendikçe kaliteli karavanları tercih etmeye başlayacaklar. Bu da firmaların gelişimi açısından olumlu olacak." diye konuştu. Karavan kullanıcılığından üreticiliğe geçmenin avantajlarından bahseden Akbaş, şunları kaydetti: "Konfor, estetik ve kalite anlamında kullanıcı olarak test ettiğimiz unsurlara şimdi üretici olarak da dikkat ediyoruz. Eşimin mimar olmasının büyük katkısı var. Ön çizimler ve ince detaylar eşimin projeleriyle şekilleniyor. Ben üretim aşamasında ona destek oluyorum. İnce ve son dokunuşlar ise benden çıkıyor. Çizimlerimizi üç boyutlu tamamladıktan sonra imalatın mutfağından geçip ustaların ellerinde işlenmesi, müşteriye teslim sürecine kadar tüm detaylar benden geçiyor." "En büyük hedefimiz ihracat" İç mimar 35 yaşındaki İsmail Akbaş ise 7 yıldır çekme karavan kullandıklarını, bu süreçte hem yerli hem de yabancı birçok markanın ürününü deneyimleme imkanı bulduklarını söyledi. Kullanıcı deneyimleri ile mimarlık tecrübelerini birleştirerek yeni bir marka oluşturduklarını belirten Akbaş, "Genelde hanımlar beylerine destek olur ama burada destekleyici benim. Firmanın yüzü ve idari kadrosunda eşim yer alıyor. Üretim, satın alma ve fuar organizasyonlarında aktif rol alıyor. Ben şu an ona sadece destek oluyorum. Fuardan dönünce o üretime, ben mimarlığa geri dönüyoruz." ifadelerini kullandı. Akbaş, karavan tasarımlarının kendisine ait olduğunu dile getirerek, "Üretim adedi olarak bir hedefimiz yok. Biz nitelikli üretici olma hedefindeyiz. En büyük hedefimiz ihracat. Özellikle Balkanlar ve Arap ülkelerine ihracata başlamış durumdayız. Yeni bir firmayız ancak ürünlerimizi belirli kalite çizgisinde tutmaya özen gösteriyoruz. Problem yaratacak hiçbir ürün ve donanıma yanaşmıyoruz. Daha pozitif, daha yenilikçi katkılar sağlayacak her türlü iyileştirmeye açığız." değerlendirmesinde bulundu.

  • Muhasebe masasından edebiyat sahnesine uzanan ilham verici bir hayat hikâyesi

    1 Mayıs 1963’te Samsun’da doğan Hanife Mert, çocukluğunu Türkiye’nin farklı şehirlerinde geçirerek kültürel bir zenginlikle büyüdü. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra Mersin’de iş hayatına atıldı ve uzun yıllar muhasebe müdürü olarak görev yaptı. 2008 yılında emekli oldu ancak asıl yolculuğu bundan sonra başladı. 2010 yılında blog yazarlığıyla adım attığı edebiyat dünyasında; öykü, makale, deneme ve şiirleriyle büyük beğeni kazandı. Yazıları birçok edebiyat sitesi, dergi ve gazetede yayınlandı. Bugüne dek 5 kitabı yayımlandı. İlk romanı Düş Batımı 2015’te, devamı olan Bakış Acısı ise 2017’de okuyucuyla buluştu. 2021’de yayımladığı Fırçadaki Son Şiir ise Orhan Veli Kanık’ın hayatını konu alan biyografik romanıyla dikkat çekti. Yolculuk adlı kişisel gelişim kitabı 2022’de, son kitabı Sarı Kulplu Fincan ise 2024’te raflardaki yerini aldı. Haziran başında çıkacak 'Çamların Islığı' adlı romanı ise merakla bekleniyor. Edebiyattaki üretkenliği ve kalemiyle; • 2022’de “Yılın Yazarı”, • 2023’te “Yılın En İyi Çıkış Yapan Kadın Yazarı” • ve “Yılın Kadın Yazarı” ödüllerine layık görüldü. Hanife Mert, sadece kitaplarıyla değil, ilham veren hayatıyla da genç yazarlara yol gösteren güçlü bir kadın olarak edebiyat dünyasında iz bırakmaya devam ediyor.

Arama Yap

bottom of page