Boş arama ile 783 sonuç bulundu
- Her 10 gençten 3'ü meslek seçimini yapay zekayla şekillendiriyor
Yapay zekanın kullanım oranı, gençler tarafından hem eğitim süreçlerinde hem de kariyer planlamasında aktif biçimde artmaya devam ediyor. Birçok sektörde yaygın biçimde kullanılan yapay zeka teknolojileri, teknik alanların yanı sıra günlük yaşamın her boyutunda etkisini giderek artırıyor. Bireylerin karar alma süreçlerinde etkin bir danışman haline gelen bu teknolojiler, özellikle kişisel ve mesleki tercihlerde yol gösterici bir konuma yerleşiyor. Eğitimden kariyer planlamasına, yaşam tarzı seçimlerinden finansal kararlara kadar birçok alanda başvurulan yapay zeka, kullanıcıların alternatifleri değerlendirmesine ve bilinçli adımlar atmasına katkı sağlıyor. Bu çerçevede yapılan araştırmalar, yapay zekanın genç kuşak başta olmak üzere toplumun geniş kesimleri tarafından karar süreçlerinde aktif biçimde kullanıldığını ortaya koyuyor. Yapay zekanın tavsiyeleri önemseniyor The Network ve Boston Consulting tarafından gerçekleştirilen, Türkiye ayağını Kariyer.net'in yürüttüğü "Global Yeteneklerin Şifresi" adlı araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 84,8'i yapay zeka tarafından sunulan tavsiyeleri "çok" ya da "kısmen" doğru ve etkili bulduğunu belirtirken, yüzde 21'lik kesim ise bu tavsiyeleri "çok doğru ve etkili" olarak değerlendirdi. Yapay zekanın en yoğun kullanıldığı alanın yüzde 40'la iş başvurusu süreci olduğu tespit edilen araştırmada, yaşam tarzı değişiklikleri yüzde 29, kariyer kararları yüzde 26, eğitim veya kurs seçimi yüzde 24, kişisel finans yönetimi yüzde 21, meslek seçimi ise yüzde 17,4 oranla öne çıkan diğer alanlar olarak sıralandı. Gençlerin meslek seçimindeki yapay zekaya başvuru oranında ise genelin üzerinde bir istatistiğe ulaşıldı. 18-34 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 30'u, kariyer planlamasında yapay zeka destekli araçlardan yararlandığını aktardı. Katılımcıların yaklaşık yüzde 78'i yapay zeka önerileri doğrultusunda verdikleri kararlardan memnun kaldığını, yüzde 17,6'sı bu kararlardan tatmin olmadığını, yüzde 4,3'ü ise pişmanlık duyduğunu aktardı. Yapay zekadan aldığı önerilerle ilgili herhangi bir geri bildirimde bulunmayanların oranı da yüzde 67,5 oldu. "Yaklaşık 2 milyon kişinin iş bulmasına katkı sağladık" Araştırmaya ilişkin, AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Kariyer.net Üst Yöneticisi (CEO) Fatih Uysal, yılda 1,9 milyon kişinin yeni işini bulmasına doğrudan katkı sağladıklarını söyledi. Sahip oldukları geniş veriyi analiz ederek ve araştırmalar gerçekleştirerek hem şirketlere hem de adaylara faydalı içgörüler sunduklarına değinen Uysal, "Bu kapsamda araştırma sonuçlarımız, Türkiye'de çalışanların yapay zekayı büyük ölçüde benimsediğini gösteriyor. Halihazırda Türkiye'de yeteneklerin yüzde 45'i, globalde ise yeteneklerin yaklaşık yüzde 40'ı, iş süreçlerine yapay zekayı dahil ediyor." dedi. Uysal, meslek seçimi gibi adayların kariyerine doğrudan etki eden süreçlerde yapay zeka kullanımının artmaya başladığını vurgulayarak, "Gençlerin meslek seçiminde yapay zekadan faydalanmaya daha eğilimli olmasını olağan karşılıyoruz. Bu kuşak, teknolojiyi içselleştirmiş, hızlı bilgiye ulaşmayı ve alternatifleri değerlendirmeyi önemseyen bir yapıya sahip." değerlendirmesinde bulundu. Yapay zekanın son yıllarda insan hayatındaki yerinin güçlendiğini söyleyen Uysal, "Bu teknolojilerin karar alma süreçlerinde daha aktif rol oynaması, kaçınılmaz hale geldi. Özellikle kariyer gibi kişisel ve uzun vadeli etkileri olan konularda yapay zeka destekli araçlar, gençler için yol gösterici bir kaynak haline dönüştü." diye konuştu. Uysal, Kariyer.net olarak kendilerinin de bu dönüşümün bir parçası olduklarını, halihazırdaki projelerine ek olarak yapay zekayla zenginleştirilen ürünlerle, adayların ihtiyaç duyduğu yönlendirmeyi güvenilir, erişilebilir ve veri temelli bir şekilde sunmaya devam edeceklerini ifade etti. "Profesyonel yaşamla ilgili karar süreçlerinde tercih ediliyor" Araştırmanın, yapay zeka araçlarının kullanıcılar tarafından en çok profesyonel yaşamla ilgili karar süreçlerinde tercih edildiğini ortaya koyduğunu dile getiren Uysal, şöyle konuştu: "Özellikle bireylerin iş hayatlarını doğrudan etkileyen konularda bu teknolojilerden faydalanma eğilimi oldukça yüksek. Kullanıcılar, yapay zekayı bir yol arkadaşı gibi görerek, kritik kararlarda fikir almak, seçenekleri değerlendirmek ve daha hızlı çözüm bulmak için kullanıyor. Bu tablo, yapay zekanın özellikle profesyonel karar noktalarında daha yoğun kullanıldığını gösteriyor. Özel hayatla ilgili karar süreçlerinde kullanımı ise henüz daha sınırlı." Katılımcıların 5'te 1'inden fazlasının, yapay zeka tavsiyelerini çok doğru ve etkili bulduğunu hatırlatan Uysal, "Bu durum, kullanıcıların önemli bir kısmının yapay zekayı güvenilir bir danışman olarak gördüğünü gösteriyor. Güven düzeyine baktığımızda ise yüzde 64 oranla kullanıcıların çoğu, orta seviyeyi işaret ediyor. Bu güvenin zamanla artması için şeffaflık, doğruluk ve kişiselleştirme konularında gelişim sağlanması gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu. Uysal, yapay zekadan aldığı önerilerle ilgili herhangi bir geri bildirimde bulunmayanların oranının hala yüksek kalmasını ise kullanıcıların deneyimlerini paylaşma alışkanlığının düşük olmasına ve platformlar tarafından bu sürecin henüz yeterince teşvik edilmemesine bağladı. Kullanıcıların deneyimlerini paylaşmaya daha fazla teşvik edilmesi halinde, bu süreçlerin sürekli iyileştirilmesi ve kişiselleştirilmesinin mümkün olacağına inandığını aktaran Uysal, "Geri bildirim mekanizmalarının güçlü hale gelmesi, yapay zekanın doğruluk oranını artıracak, kullanıcı güvenini pekiştirecek ve platformların daha etkili çözümler sunmasını sağlayacak." ifadelerini kullandı.
- Otizmli Sıla 19 yıldır müzikle hayatına renk kattı
Bilecik'te 3 yaşında otizm tanısı konulan Sıla Çınar, müzikle hayatına renk katıyor, org ve gitar çalma yeteneğiyle dinleyenlerin beğenisini kazanıyor. Hüsniye ve Ergül Çınar çiftinin ikinci çocuğu olarak 2003'te dünyaya gelen ve henüz 3 yaşındayken otizm teşhisi konulan Sıla Çınar, çocukluğundan itibaren yoğunlaştırılmış özel eğitim görmeye başladı. Ailesi ve öğretmenlerinin yardımıyla 2006'da müzikle tanıştırılıp org çalmaya başlayan 22 yaşındaki Çınar, kendini müziğe verdi. Müzik sayesinde çevresiyle iletişimini geliştirip eğitimini sürdüren Çınar, 2022'de 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. Bilecik Gündüz Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi Müdürlüğündeki gitar kursuna bir yıldır devam eden Çınar, evde de bağlama çalan babası Ergül Çınar'a gitar ve orguyla eşlik ediyor. Çaldığı müzik aletleriyle dinleyenlerin beğenisini toplayan Çınar, boş zamanlarında yağlı boya resimler de yapıyor. Sıla Çınar, AA muhabirine, müzikle bağının küçük yaşlarda başladığını söyledi. Önce org çalmaya başladığını anlatan Çınar, "Gitarı da hep çalmak istiyordum. Daha sonra kursa yazıldım. Yaklaşık 1 yıldır gitar çalıyorum. Babam da bağlama çalıyor. Ondan etkilendim. Telli çalgılara da ilgim var. Çoğunu internetten dinleyerek öğrendim." dedi. "Müziğe ilgisini erken yaşlarda fark ettik" Sıla'nın babası 51 yaşındaki Ergül Çınar da kızına otizm tanısı konulduğundan beri adeta üzerine titrediklerini belirtti. Sıla'nın eğitim hayatı boyunca çevresindekilerden destek gördüğünü aktaran Çınar, şunları kaydetti: "Hiç boş bırakmadık. Müziğe ilgisini erken yaşlarda fark ettik. Müzik kulağı çok iyi. Bağlamaya da merakı var, onu da öğrenmek istiyor. Aşçılık kurslarına da katıldı, birlikte yemek yapıyoruz. Hiçbir zaman eve kapanmadı. Sıla'mız, 3 yaşından beri okullarda. Şu an Bilecik Gündüz Bakım, Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi Müdürlüğünde eğitim alıyor." Çınar, kızının müziği kendini ifade etmek aracı olarak kullandığına değindi. Sıla'nın araştırmacı bir kişiliğe sahip olduğunu anlatan Çınar, şöyle konuştu: "İnternette araştırmalar yapar. Yabancı dillerde içerikler ve belgesel izler. İngilizce ve Almancaya ilgisi var. Yurt dışındaki akrabalarımızla akıcı şekilde sohbet edebiliyor. Kızımızın müzik ve resim yeteneğinin yanında el işi de çok güçlü. Resim yaparken mutlu oluyor. Çeşitli malzemelerden bizlere, akrabalarına ve arkadaşlarına bereler yaptı. Kızımız, her yönüyle kendini geliştiriyor. Bu da bizi mutlu ediyor." Baba Ergül Çınar, otizmle mücadele eden ailelere tavsiyelerde bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı: "İlk olarak kabullenmeleri gerekiyor. Çocuğunu kabullenip ilgileneceksin. Hiçbir zaman boş bırakmayacaksın. Rehabilitasyon ise rehabilitasyon, özel ders ise özel ders... Hiçbir şey yapamıyorsan da evde sürekli ilgileneceksiniz. Sıla'yı biz ilk fark ettiğimiz zaman gerçekten boştu. Eğitim süreciyle çok uğraştık. O da sosyalleşti. İçine kapanık değil araştıran ve üreten bir kız oldu."
- Kadın girişimci devlet desteğiyle açtığı fabrikada yılda 2 bin takım bahçe mobilyası üretiyor
Diyarbakır'da Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) aldığı destekle fabrika kuran Canan Oğurgül, yılda yaklaşık 2 bin takım bahçe mobilyası üretiyor. TKDK, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) tarafından ortaklaşa finanse edilen AB Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Programı (IPARD) kapsamında girişimcilere birçok alanda hibe desteği sağlamaya devam ediyor. Diyarbakır'da yaşayan evli ve 4 çocuk annesi 38 yaşındaki Canan Oğurgül de bahçe mobilya takımları üretimi için hazırladığı projeyi 2020'de TKDK'ye sundu. Oğurgül, öz sermayesi ve kabul edilen projesinden sağlanan yaklaşık 2 milyon 200 bin lira hibe desteğiyle Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) 3 bini kapalı 11 bin 500 metrekare alan üzerine fabrika inşa etti. Yaklaşık 4 yıl önce bambu ve metalden bahçe mobilyaları üretilmeye başlanan fabrikada, 23 kişiye de istihdam sağlanıyor. İleriki yıllarda hedef 5 bin takım bahçe mobilyası üretmek Oğurgül, AA muhabirine, evlenmeden önce katıldığı halı dokuma kurslarında aldığı eğitimle halı dokumayı öğrendiğini, ara sıra bu kurslara katılarak çalıştığını söyledi. Evliliğin ardından çalışmaya ara verdiğini fakat her zaman çalışmak istediğini dile getiren Oğurgül, bir kadın olarak ayaklarının üstünde durmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Fabrika açarak hayalini gerçekleştirdiğini vurgulayan Oğurgül, şunları kaydetti: "İlk etapta günde 2 mobilya takımı üretimiyle başladık ama şu an yılda yaklaşık 2 bin takım üretiyoruz. Hedefimiz, ileriki yıllarda bu rakamı 5 bin takıma çıkarmak. İlk ürünlerimizi Diyarbakır'daki mağazamızdan satışa sunduk. Şu anda kentte iki mağazamız bulunuyor. Sipariş üzerine kent dışına da gönderiyoruz. Çevredeki 6 ile bayilik verdik. Hedefimiz, Türkiye'nin her yerine bayilik vermek. İleriki dönemde ihracat yapmak istiyoruz." Çalışanlarının çoğunun aile bireylerinden oluştuğunu anlatan Oğurgül, eşinin kaynak, kızının da terzi bölümünde çalıştığını aktardı. Annesiyle gurur duyduğunu söyleyen Oğurgül, "Annemin bu girişimciliği beni de çalışmaya motive ediyor. Annem benim için büyük örnek, güçlü bir kadın. Anneme bakarak daha büyük şeyler yapmayı planlıyorum." dedi. Oğurgül'ün kızı 17 yaşındaki Rojda Oğurgül de annesiyle fabrikada çalıştığını dile getirdi.
- Video izleyerek başladığı el sanatında tarihi figürleri halıya resmediyor
Erzurum'da yaşayan 30 yaşındaki Şeyma Sezer, 7 yıl önce video izleyerek başladığı halıya resim işleme sanatında, birbirinden güzel eserler ortaya çıkarmayı başardı. Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünden mezun olduktan 1 yıl sonra video izleyerek el sanatıyla ilgilenmeye başlayan Sezer, sıkı bir çalışmayla el becerisini geliştirdi. Tarihi şahsiyetleri, Türk kültürünü simgeleyen objeleri ve kuşları temin ettiği halılara resmeden Sezer, el emeği ürünlerini satarak kazanç sağlıyor. Yapraklara da Çin iğnesi tekniğiyle figürler nakşeden Şeyma Sezer, bu sanata hobi olarak başladığını ve izlediği videolarla tasarımlar yaptığını söyledi. Çalışmalarında Erzurum'un geleneksel ve yöresel detaylarına dikkati çekmeye çalıştığını ifade eden Sezer, şöyle konuştu: "Halı çalışmamda ilk önce tarihi bir şahsiyet olan Nene Hatun'u resmettik. Nene Hatun tablosu takipçilerimiz tarafından çok sevildi, çok takdir gördü. Halı motifleri ile tarihi şahsiyetleri birbirlerine harmanlayıp ortaya bir tasarım sunuyoruz. Sosyal medyada ilk sayfamızı açtığımızda çok müşterimiz yoktu ama ilerleyen yıllarda çabayla çalışmalarım sürdü ve bir talep oluştu. Bununla birlikte ev bütçesine de katkı sağlıyoruz. Aynı zamanda devletimizin bize sunduğu evde çalışan bayanlar için 'vergi muaf belgesi' oluyor. Vergi muaf belgelerimizi de çıkardık. Bu şekilde müşterilerimize hizmet vermeye çalışıyoruz." "Ayak altındaki yaprakları da baş tacı yapıp sanata dönüştürdük" Sezer, evde iki çocuğuyla zaman geçirdiğini ve boş vakitlerinde bu çalışmaları yaptığını belirterek, üretim yapma gayretinde olduğunu anlattı. Bundan sonraki çalışmalarında Anadolu'nun fethini gerçekleştiren Sultan Alparslan, Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi'yi ve tasavvuf edebiyatından şahsiyetleri yapmayı hedeflediğini dile getiren Sezer, "Ayak altındaki yaprakları da baş tacı yapıp sanata dönüştürdük. Yaprak, Çin iğnesi teknikleri ile tek kat iplerle işlendi. Kesinlikle yaprak işlemesi boya değil, iğne ve iplikle yapıldı. Hepsi el işçiliği ile tek tek işleniyor. Yaprağı da aynı şekilde narin bir şekilde kırmadan, dökmeden işlemeye çalışıyoruz." diye konuştu. Geleneklerin unutulmaya yüz tuttuğuna değinen Sezer, şunları kaydetti: "Toplum olarak geleneklerimizi çok unuttuk. Geçmişten gelen yaşamımız, nostalji yaşamamız tarih olma yolunda gidiyor. Ben bunu unutturmak istemiyorum. Evlatlarıma da benden sonra gelecek insanlara da Erzurum halkına da Türkiye'de bunu hatırlatmak adı altında ürünlerimde hep nostalji, eskiyi, geleneklerimizde olan detayları işlemeye çalışıyorum."
- KKTC'li baba ile Jamaikalı annenin Londralı şef kızından "Jurkish" tatlar
Jamaikalı anne ile Kıbrıs Türkü bir babanın şef kızı Nazlı Ramadan, Londra'daki restoranında babaannesinden öğrendiği Türk yemeklerini Jamaika mutfağıyla birleştirerek geliştirdiği "Jurkish" yemeklerini müşterilerine sunuyor. Londra'nın güneyindeki Peckham'da işlettiği "Jumbi" adlı restoranda Türk yemekleriyle Jamaika yemeklerini birleştiren Ramadan, AA muhabirine, yemeklerinde ilhamın Güney Londra ve babaannesi Zehra'dan geldiğini kaydetti. Jamaikalı bir anne ile Kıbrıslı Türk bir babanın kızı olarak Londra'da doğan Ramadan, kendisini İngilizcedeki Türk ve Jamaikalı kelimelerinden türettiği "Jurkish" olarak tanımlıyor. Güney Londra'da farklı kültürlerin bir araya geldiği Karayip mahallesi Peckham'da büyüdüğünü anlatan Ramadan, bu nedenle hayatında da hep farklılıkları birleştirmeyi denediğini kaydetti. Ramadan, "Her zaman kendim gibi normalde bir araya gelmeyecek şeyleri bir araya getirmekle uğraştım. Londra'da büyümek, 'Nerelisin?' dendiğinde 'Jamaikalı Türk'üm' demek çok Güney Londralı bir durum." dedi. Türk yemeklerini ise Zehra adındaki babaannesinden öğrendiğini kaydeden Ramadan, babaannesini şu sözlerle anlattı: "(Peckham'da) Türklerin yoğunlukta olduğu Meeting House Caddesi'ndeki bir kafede aşçıydı. Bugün bile paylaşımlarımda onu görenler 'Nineni tanıyorum' diyor. Evde de her zaman yemek yapıyordu. Dolma ve fasulye gibi geleneksel yemekler yapıyordu. Fakir bir çocukluk geçirdiği için yemekleri çok mütevazıydı ama çok da lezzetliydi. Herkesi eve davet ederdi. Cam silicileri davet ederdi, makyaj malzemesi satan kadınları davet ederdi. Yaşadığı yerdeki herkes, 'Zehra güzel yemek yapar' derdi. Ben de onunla mutfakta durur, onu izler, ondan öğrenir ve enerjisini hissederdim. Yemek konusunda en büyük ilham kaynağım o." "Jurkish'im ve Jurkish yaptım" Şeflik yolculuğundaki ilk restoran denemesinde Amerikan yemekleriyle Karayip yemeklerini birleştirdiğini söyleyen Ramadan, 30'un üzerinde ülke gezerek ilham aldığını ve sonraki deneyimlerinde bunları "Londra sokak yemekleri" konseptiyle mutfağına taşıdığını ifade etti. Karayip yemeklerini dünya mutfağıyla birleştirdiği menünün ardından yeni bir deneme yapma kararından söz eden Ramadan, "Markayı yenilemeye karar verdim. İnsanlar ne yapacağımı soruyordu. En iyi bildiğim şey kendimim. Ben Jurkish'im ve Jurkish yaptım." diye konuştu. Ramadan, Londra'da Türk ve Karayipli nüfusun artık ikinci ve üçüncü nesillere ulaştığını belirterek, "Herkes birbiriyle karışıyor. Bu kültürü temsil etmek istiyorum. Kültürü ve bir şeyleri birleştirmeyi destekliyorum. Bir şeyleri bir araya getirmeyi seviyorum. Londra da bu. Ben de tam bir Londralıyım." dedi. Jurkish yemeklere gelen tepkilerden de söz eden Ramadan, Jamaika'nın ünlü körili keçi etini Türk mantısıyla buluşturduğu yemeğin favorilerden olduğunu kaydetti. Babaannesinin patates köftesini Jamaika'nın kurutulmuş tuzlu balığıyla birleştirdiği "Balıklı badadez köfte" ise Ramadan'ın favorilerinin başında yer alıyor. Yemeklik muzun (Plantin) humusa çok güzel bir renk ve tat kattığını söyleyen Ramadan, restoranında Karayip karideslerini pirinçle doldururken Jamaika'nın ünlü "jerk" usulüyle marine edilmiş tavuklardan Türk usulü tavuk şiş "Jurkish tavuk kebap" yapıyor. Jurkish tavuk kebapta ise tavuk, elma ağacı talaşlarıyla Jamaika usulü tütsüleniyor. Jerk usulüyle marine edilen yemek, "nene salatası" ile müşterilere sunuluyor. Ramadan'ın mutfağında Kıbrıs'ın ünlü peyniri hellim önemli bir yer tutuyor. Kızarmış hellimi karpuz, kuru nane ve yaş naneyle yaptığı salsa sosuyla servis eden Ramadan, üzerine ise Jamaika'nın Scotch Bonnet acı sosu ve bal döküyor. Dana kuyruktan lahmacun, salamura etten içli köfte Türk toplumundan ve bölgedeki Türklerden çok fazla destek gördüğünü söyleyen Ramadan, rezervasyonlardaki Türk isimlerinin de bu desteği gösterdiğini belirtti. Sosyal medyada bazen tepkiler aldığını da ifade eden Ramadan, "Bunlar Türk yemeği değil. Jamaika yemeği de değil. Bunlar Jurkish yemekleri. Benden başkası yapmadığı için kuralları ben koyarım." diye konuştu. Ramadan, menüye eklemek istediği yeni yemeklerden de söz etti. İlk olarak dana kuyruğundan (pöç) lahmacun yapacağını belirten Ramadan, içli köfteyi ise Jamaikalıların çok sevdiği salamura etle yapmayı düşünüyor. İstanbul ve Berlin'den çok ilgi gördüğünü de söyleyen Ramadan, misafir şef olarak Türkiye'de yer alabileceğini kaydetti.
- Makinenin yapamadığını erkeklerden oluşan "enginar soyma timi" yapıyor
Ankara'da 20'li yaşlarda seyyar tezgahta enginar soyup satmaya başlayan Hüseyin Arslan, büyüyen işlerini yetiştirmek için kurduğu 20 kişilik "enginar soyma timi" ile 25 yıldır hizmet veriyor. Baba mesleğini yıllar geçtikçe büyüten 75 yaşındaki Arslan, büyük firmalardan enginar soyma işi alınca kendi ekibini kurmaya karar verdi. Arslan, "enginar soyma timi" adını verdiği ekipte eli hızlı 20 erkeği bir araya getirdi, onlara kazanç kapısı sağladı. Yarım asırdır enginar soyan 75 yaşındaki Arslan, bu yıl da ekibiyle Aydın'a gelerek Aydın Enginar Kooperatifinin enginar soyma işini üstlendi. Türkiye'nin önemli enginar üretim merkezlerinden Aydın'a her hasat sezonunda gelen ekip, kooperatifin coğrafi işaretli Aydın enginarını soyma işini yapıyor. Yıllardır değişmeyen ekip, kendileri için özel üretilen keskin bıçakları ustaca kullanıp birkaç saniye içinde enginarı soyuyor. Makineden daha hassas çalışan ustalar, adeta gözleri kapalı şekilde hızlıca soyum işlemini tamamlıyor. Yılın 3-4 ayını Aydın'da geçiren ekip, soyulan enginarları bozulmaması için önlerindeki su dolu kaba bırakıyor. Ekipteki bir kişi, günde 800 ila 1000 civarında soyum işlemi yapabiliyor. "Güçlü bir ekibimiz var" Hüseyin Arslan, babasının da iyi bir enginar soyma ustası olduğunu söyledi. İşlere yetişmek için ekip kurduğunu anlatan Arslan, şöyle konuştu: "Güçlü bir ekibimiz var. Bu güçlü ekibi görünce daha çok iştahlanıyorum. Ekip hep aynı. Bu iş sanat, bu işin makinesini de getirdiler soymak için ama bu el emeği. İtalya'dan o kadar para verip getirdiler ama olmuyor, illa el emeği. Eksiğini gediğini görüyorsun, bıçağı kullanacağın yeri biliyorsun. Bu tim her sene burada ekip olarak hazır olur. Askerlikte tim var ya burada da enginar timi var. Enginarın çevresindeki etine, kabuğuna dikkat ediyorsun. Soyan kişi enginarın etine girmeden ona dikkat edecek. Bizim bıçaklar çok keskin. Özel yapılıyor. Dikkat etmezsen parmaklarını keser." Arslan kendisinin günde yaklaşık 1000 enginar soyduğunu ifade ederek , çalışmayı çok sevdiğini ve 50 senedir yaptığı işi yılmadan, yorulmadan sürdürdüğünü anlattı. Kazancının iyi olmasına rağmen gençlerin bu işe pek ilgi göstermediğini aktaran Arslan, yetiştirecek eleman bulamadıklarını sözlerine ekledi. Ekipten Mahmut Özdemir de işlerinde bıçağın keskinliğinin çok önemli olduğunu dile getirerek, "Bu bıçak keskin olmazsa tek bir tane soyamazsın. Bir enginarı en geç 1 dakikada soyman lazım yoksa kararır. Kararınca da iz yapar. Gözü kapalı da soyabiliyoruz. Bakmadan soymak bu bıçaklarla acemi işi değil." dedi. Kadınlar topluyor erkekler soyuyor Aydın Enginar Kooperatifi Başkanı Kenan Kaçar ise üründeki kalitenin bu sezon oldukça iyi olduğunu, tarlada kadınların topladığı enginarı kooperatifte erkeklerin soyduğunu söyledi. Enginar soyma ekibinin çok hızlı olduğunu vurgulayan Kaçar, "Bu arkadaşlarımız işlerinde uzman. Her sene buraya geliyorlar. Soyma işinde risk çok." ifadelerini kullandı. Kaçar, Aydın'da yıllık yaklaşık 7 bin ton enginar üretildiğini belirterek, işçilerin soyum başına 2 ila 2,5 lira aldığını sözlerine ekledi.
- Voleybol antrenörü kadın hem salonda hem besihanede çalışıyor
Isparta'da voleybol antrenörlüğü ve hakemliği yapan Tuba Etci, spor alanındaki mesaisinin dışında, eşiyle kurduğu besihanede hayvanların bakımını üstleniyor. İlkokul yıllarında voleybolla tanışan ve yıllar içinde hem hakemlik hem de antrenörlük yapmaya başlayan Etci, aynı zamanda 17 yıllık evli ve 2 çocuk annesi. Etci, eşinin mesleği kasaplığın da etkisiyle, yıllar önce ailece kurdukları besihaneyi büyüterek hayvancılık faaliyetlerine de yöneldi. İlkokul yıllarında ablasının yönlendirmesiyle voleybola başladığını belirten Etci, "Ablalarım spor yaparken ben de onların izinden giderek voleybola başladım. Severek izlediğim ve oynadığım bu sporu mesleğe dönüştürmek istedim. Lise mezuniyetimin ardından bu yıl 1. kademe voleybol antrenörlük belgesini aldım. Öncesinde Isparta’da açılan hakemlik sınavıyla hakemliğe adım attım." dedi. Antrenörlük ve hakemliği birlikte yürüttüğünü ifade eden Etci, sporu hayatının önemli bir parçası olarak gördüğünü dile getirdi. Eşiyle hayvancılık sektörüne de adım attıklarını anlatan Etci, bu sürecin küçük bir barakada iki oğlakla başladığını söyledi. İşleri yoluna girdikçe, besihaneyi büyüttüklerini dile getiren Etci, "Antrenörlükten arta kalan zamanlarımda eşime yardım etmeye başladım. Hayvanların bakımını ve beslenmesini üstlendikçe bu işin beni de mutlu ettiğini fark ettim." diye konuştu. İşleri yoluna girdikçe, besihaneyi büyüttüklerini dile getiren Etci, "Antrenörlükten arta kalan zamanlarımda eşime yardım etmeye başladım. Hayvanların bakımını ve beslenmesini üstlendikçe bu işin beni de mutlu ettiğini fark ettim." diye konuştu. Etci, 35-40 büyükbaş, 40-50 civarında da küçükbaş hayvana sahip olduklarını kaydederek, kadınların bu tarz işlerde cesaretlendirilmeleri gerektiğini vurguladı. Başlangıçta eşinin hayali olan besihaneyi artık kendi hedefi haline getirdiğini belirten Etci, ilerleyen süreçte daha büyük bir işletme kurmayı planladıklarını anlattı. Mustafa Etci ise eşinin her zaman yanında olduğunu ve bu yolda en büyük destekçisi olduğunu vurguladı. "Bu serüvende eşim olmadan başarılı olmam mümkün değildi." diyen Etci, "O sadece eşim değil, aynı zamanda iş ortağım, en büyük destekçim. Tuba'nın desteği olmasaydı bu noktaya gelemezdik. Bundan sonraki süreçte de birlikte daha büyük hedeflere yürümeyi planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
- Hakkarili kadınlar Anneler Günü'nde iş yeri sahibi oldu
Hakkari'de 25 kadın girişimci, Anneler Günü'nde iş yeri sahibi olmanın mutluluğunu yaşadı. Hakkari Belediyesince 3 yıl önce Mukaddes Akar Caddesi'nde 1500 metrekare alana 32 iş yeri, kafe ve lokanta gibi bölümlerin yer aldığı kapalı halk pazarı inşa edildi. Alt katındaki iş yerlerinin ihale yoluyla sahiplerini bulduğu pazarın üst katındaki 16 iş yeri ise belediye ve Lilyana Kadın Kooperatifi arasında imzalanan protokol kapsamında girişimci kadınlara tahsis edildi. Yöresel kıyafet, giyim malzemesi, el sanatları, hediyelik eşya gibi ürünlerin satışının yapılacağı iş yerlerinin açılışı Anneler Günü'nde yapıldı. Vali ve Belediye Başkan Vekili Ali Çelik, açılışta yaptığı konuşmada, kadınların beraber olmalarının herkes için büyük güç olduğunu söyledi. Annelerin ve kadınların hayatın içindeki duruşlarını, birbirine olan inançlarını ve birlikte güçlü olma fikrinin uygulamasını görmek için bir araya geldiklerini belirten Çelik, şunları kaydetti: "Başta annem olmak üzere bütün annelerimizin Anneler Günü'nü kutluyorum. Rabb'im sevdiklerinizle, çocuklarınızla nice huzurlu, sağlıklı bir ömür nasip etsin. Kadın kooperatiflerinin bir arada olmaları bizim açımızdan en büyük güç. Lilyana Kadın Kooperatifi Başkanı Ümmühan Hanım bu işin öncülüğünü yaptı. Diğer 4 kadın kooperatifimizle işbirliğini geliştirerek, kadınlarımızın üretim anlamındaki gücünü pekiştirmek adına böyle bir projeyle başvurdu." Ellerindeki imkanlarla kadınlara destek olmaya çalıştıklarını ifade eden Çelik, "Kadın girişimcilerin sadece üreten tarafında değil, ticaret, pazarlama ve şirketleşme tarafında da eğitilmesi önemli. Onların yerelde olan dinamiklerini belki ülkemize, belki de dünyaya açılacak bir kapı şeklinde tanıtmak ana fikir. Zor gözükebilir bir dünya markası olmak, Hakkari'de üretilen ürünleri dünyanın markası haline getirmek belki ütopik gelebilir ama hiç de zor değil. Açılan yeni iş yerleri kadınlarımıza ve kentimize hayırlı uğurlu olsun." diye konuştu. Lilyana Kadın Kooperatifi Başkanı Ümmühan Keskin ise Çelik'ten kadın emeğini ürünlerinin pazarlanabileceği bir alan talebinde bulunduklarını ifade etti. Taleplerinin karşılık bulduğunu dile getiren Keskin, "Bize inanarak, bizi cesaretlendirerek bizlere halk pazarını tahsis ettiler. Bütün kadınlara ulaşmaya çalıştık. Hakkari'nin neredeyse tüm mahallelerindeki kadınları bir araya getirip eğitim verdik. Haziran ayında tekrar eğitimler verilecek, hibe destekleri sağlanacak. Kadınlara böyle bir günde desteklerini esirgemeyen Valimiz başta olmak üzere herkese teşekkür ederim." dedi. İl Müftüsü Hüseyin Okuş'un dua etmesinin ardından Çelik, annesi Münire Çelik ve kooperatif üyeleri iş yerlerinin açılışını gerçekleştirdi, mağazaları dolaşarak çalışmaları hakkında bilgi aldı. Programa Vali Yardımcısı Tayyar Emre Mahmutoğlu, İl Emniyet Müdürü İdris Yılmaz, AK Parti İl Başkanı Zeydin Kaya, CHP Hakkari İl Başkanı Suzan Çakırbeyli, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve davetliler katıldı.
- Siirtli kadın 8 çocuğuna 11 yıldır hem anne hem baba oldu
Eşini 2014 yılında trafik kazası sonucu kaybeden ve bugüne kadar tekstil sektöründe ve bahçelerde yevmiye usulü çalışarak ailesinin geçimini sağlayan Zinet Dayan, 15 gün önce evlerinin yakınındaki tandırda ekmek pişirerek satmaya başladı. Siirt'te eşinin vefatının ardından hayatın yükünü omuzlayan 46 yaşındaki 8 çocuk annesi Zinet Dayan, alın teri ile çalışarak 11 yıldır evinin geçimini sağlıyor. Barış Mahallesi'nde yaşayan, 12-26 yaş arası 6'sı kız 8 çocuk annesi Dayan'ın eşi, 2014 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Eşinin ölümünün ardından çocuklarına hem annelik hem babalık yapan Dayan, evin geçimini sağlamak için bir süre tekstil atölyesinde çalıştı. Daha sonra bahçelerde yevmiye usulü çalışan Dayan, sağlık sorunları nedeniyle emek yoğun işlerde çalışmakta zorlandı. Geçen yıl kendilerine ekmek yapmak için kurduğu tandırda çocuklarının önerisi üzerine 15 gün önce en iyi bildiği iş olan ekmek üretimine başlayan Dayan, evinde hazırlayıp yakındaki tandırda pişirdiği ekmekleri marketlere satarak gelir elde etmeye başladı. "Ekmeği kendimize yapıyorduk şimdi bu benim mesleğim oldu" Dayan, AA muhabirine, eşini kaybettikten sonra ailesinin geçimini karşılamak için daha önce farklı işlerde çalıştığını belirterek, bundan sonra gelirini ekmek yapıp satarak kazanmaya karar verdiğini söyledi. Yıllarca hem annelik hem babalık yaptığı çocuklarından 4 kızını evlendirdiğini, evde 4 çocuğuyla yaşadığını anlatan Dayan, "Eşimi kaybettiğimde başta komşular yardım ediyordu, destek veriyorlardı sağ olsunlar. Zaman geçtikçe o da azaldı. Baktım ki zor duruma düşüyoruz, çalışanım da yok kızımla 6 ay tekstilde çalıştım. Sonra bahçe işlerinde çalıştım. Çocuklarım zorluk çekmesin diye ne iş olsa yapıyorum ama şimdi hastayım, dışarıda çalışamıyorum. Çocuklar 'Anne niye tandırda ekmek yapmıyorsun?' deyince bu işe kalkıştım. Artık çocuklarımın geçimini bu ekmekle sağlayacağım." diye konuştu. Ekmek çeşitlerine yoğun rağbet olduğunu dile getiren Dayan, sosyal medyadan yaptıkları paylaşım üzerine birçok ilden de tandır ekmeği için talep geldiğini belirtti. Dayan, hijyen kurallarına özen göstererek ekmek hazırladığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: "Ekmeğimiz güzel ve temiz. Her ekmek yaptığımda tandırı yıkıyorum, temizliyorum. İzmir'den, İstanbul'dan ve Batman'dan aradılar, ekmek yapıp gönderdim. Kargo ve otobüsle gönderiyorum. Gelip buradan alanlar da oluyor. Müşterilerin isteğine göre tereyağı ve süt ile de hazırlıyorum. Çocuklarım küçük, çalışanım yok. Geçen sene bu tandırı yaptım. Ekmeği kendimize yapıyorduk şimdi bu benim mesleğim oldu. Bunu geliştireceğim, birkaç tandır daha yapmayı düşünüyorum."
- Eskişehir'de özel gereksinimli oğluna uygun elbise bulamayınca üretici oldu
41 yaşındaki Altun Urak, üst kol ve uyluklardaki kemiklerin kısalmasına neden olan "Rizomelik kondrodisplazi punktata sendromu" rahatsızlığıyla dünyaya gelen oğlunun giyebilmesi için elbise bulamayınca özel diktiği giysilerin üreticisi oldu. Mahmudiye ilçesi kırsal İsmetpaşa Mahallesi'nde yaşayan Altun Urak'ın üçüncü çocuğu Muhammed Salih'e, 2013 yılında doğumundan 10 ay sonra RCDP sendromu teşhisi konuldu. Kalbinde üç delikle dünyaya gelen ve çeşitli operasyonlar geçiren Muhammed Salih, göbek bölgesinden mama ile beslendiği için standart kıyafetleri kullanmakta zorlandı. Oğlunun giymesine uygun elbise bulamayan 4 çocuk annesi Urak, evladının ihtiyaçlarına uygun özel tasarımlı kıyafetler dikmeye başladı. Mahallesindeki dikiş kurslarına katılarak kendini geliştiren Altun Urak, zamanla benzer durumda olan çocuklar için de elbiseler üretmeye başladı. Urak, pamuklu kumaştan üretilen ve göbek bölgesi beslenme ünitesi için özel olarak tasarlanan "PEG zıbını" adını verdiği elbise için Türk Patent ve Marka Kurumundan (TÜRKPATENT) patent de aldı. İlgi gören ürünün satışını yapan anne Urak, gününün bir kısmını, evinin bir odasını dönüştürdüğü atölyesinde oğlu gibi özel gereksinimli çocukların elbiselerini çıkartmadan beslenmesi için kıyafet dikerek geçiriyor. Yurt içi ve yurt dışından talepleri karşılıyor Altun Urak, oğlu için diktiği zıbının adeta hayatını değiştirdiğini söyledi. Oğlunun vücuduna uygun elbise bulamadığı için özel tasarım elbise dikimine başladığını anımsatan Urak, "Sosyal medyada, 2021 yılında ilk paylaştığımda yoğun ilgi gördü. Kumaşları özenle seçiyorum. Oğlum için ilk kez 2021 yılında diktiğim zıbın, hayatımı değiştirdi." dedi. Urak, RCDP sendromlu her çocuğun Perkütan Endoskopik Gastrostomi (PEG) bölgesinin (ağız yoluyla beslenemeyen hastalar için karın bölgesinden mideye esnek tüp takılması) farklı konumda olduğunu anlatarak, "Her çocuğun kendine ait ölçüsü var. Ben de ona göre kişiye özel dikim yapıyorum. Eklememi istedikleri detaylar oluyor. Kiminin PEG'i solda, kimininki ortada ya da aşağıda. Büyük beden isteyen anneler de oluyor, onların da ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum." diye konuştu. Ürünlerini yurt dışına da gönderdiğini belirten Urak, "İsviçre ve Almanya'dan da müşterilerim var. Bazıları yıllık izinde, ülkemize gelecekleri zaman benden ürün istiyorlar ben de dikip hazırlıyorum ve adreslerine gönderim sağlıyorum. Türkiye'nin dört bir yanına sipariş gönderiyorum." ifadelerini kullandı. "Kendime ait atölyemin olmasını çok isterim" Urak, en büyük desteği çocukları ile eşinden aldığının altını çizerek, oğlunun bakımını yaptığı süreçte ilkokul ve ortaokul eğitimlerini tamamlayıp lise eğitimine devam ettiğini, ayrıca devlet kurslarına katılarak ustalık ve usta öğreticilik belgelerini de aldığını dile getirdi. Yaşadığı mahallede evine yakın atölye açmak ve burada satış yapmak istediğine değinen Urak, şöyle konuştu: "Bir iş yeri kuracak kadar malzemem var ama henüz bunu gerçekleştiremedim. Oğlumun ihtiyacı olduğu zaman gelip ona bakabilmek için evime yakın bir iş yerimin olmasını hayal ediyorum. Şu anda 9 yaşındaki kızımın odasında dikiş yapıyorum, tozlara maruz kalıyor. Kendime ait atölyemin olmasını çok isterim."
- Bir hayalin peşinden: Ercan Cim'in Fransız pastacılığına yön veren başarı hikayesi
"Hayalinden Vazgeçmedi: Fransız Pastacılığını Türkiye’ye Taşıyan Ercan Cim’in İlham Veren Yolculuğu" 1982 yılında Şanlıurfa’da doğan Ercan Cim, daha çocukken büyük hayaller kurmaya başlamıştı. Amacı, bir gün kendi markasını yaratmak ve gastronomi dünyasında fark yaratan bir isim olmaktı. Ancak bu yolculuk hiç kolay olmadı. Küçük yaşlardan itibaren mutfağa duyduğu ilgi, onu farklı lezzetler peşinde koşmaya yöneltti. Gençliğinde defalarca girişimde bulundu, dört kez başarısız oldu. Parası yoktu, imkânları kısıtlıydı ama hayalinden vazgeçmedi. Her seferinde yeniden başlayarak deneyim kazandı ve hayalini adım adım inşa etti. Türkiye’de edindiği tecrübeler ve özgün tarifleriyle net bir hedef belirledi: Fransız pastalarını Türk damak tadına uygun hale getirmek ve bu lezzetleri bir marka çatısı altında sunmak. 2015 yılında Beykoz Kavacık’ta ilk şubesini açtı: Cim’s Cream & Puff. İlk başta her şey yavaş ilerledi. Ancak Ercan Cim’in kendine özgü sunumları ve sosyal medyada hızla yayılan videoları kısa sürede dikkat çekti. Kuzguncuk şubesi önünde yüzlerce metre kuyruklar oluşmaya başladı. Lezzetiyle olduğu kadar, estetik sunumları ve sıcak atmosferiyle de müşterilerini etkileyen Cim’s Cream & Puff, sanat camiası, ünlü isimler ve iş dünyasının uğrak noktası haline geldi. Bugün markaya hem yurt içinden hem de yurt dışından yoğun bir ilgi var. Şirket, gelen talepleri dikkatle değerlendiriyor. İlk yurt dışı projelerinin ise büyük olasılıkla Almanya’da özellikle Stuttgart, Frankfurt ve Berlin şehirlerinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Hiçbir başarının tesadüf olmadığını bir kez daha gösteren Ercan Cim’in hikayesi, hayallerin peşinden gitmenin, sabrın ve vazgeçmemenin ne denli önemli olduğunu anlatıyor.
- Eşinin vefatının ardından tek başına çiftçilik yapan kadın, eğitimini de aksatmıyor
Karaman'da yaşayan 3 çocuk annesi çiftçi Muazzez Yaşar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle 2021'de kaybettiği eşinin yokluğunda traktör kullanmayı öğrenip, tarlaların ekim ve dikimini yapıyor. Karamanlı 46 yaşındaki Muazzez Yaşar, Kovid-19 salgını nedeniyle eşi Alper Yaşar'ın hayatını kaybetmesinin ardından büyük üzüntü yaşadı. Toprakla uğraşmanın kendisine iyi geleceğini düşünen Yaşar, Taşkale köyünde eşinden kalan araziyi ekmek için ehliyet alıp traktör kullanmayı öğrendi. Tarla işlerini kendisi yapmaya başlayan Yaşar, evlatlarına iyi bir gelecek hazırlamaya çalışırken kendi eğitimini de ihmal etmedi. Ortaokulu bitirip liseden mezun olmaya hazırlanan Yaşar, avukat oğlu gibi üniversite eğitimi almak istiyor. Küçük kızının "Biz de senin gibi güçlü olacağız" sözü motive etti Yaşar, vefat etmeden iki yıl önce çiftçiliğe başlayan eşine yardım ettiğini söyledi. Toprakla uğraşmanın kendisine terapi gibi geldiğini anlatan Yaşar, "Eşim vefat ettiğinde arazilerimiz ekiliydi. Kardeşimin desteğiyle ürünü hasat ettik. Toprağı, doğayı sevdiğim için işin başına geçmek istedim. Bırakacak gibi olduğumda 12 yaşındaki kızım, 'Anne başarırsın, yaparsın. Biz de senin gibi güçlü olacağız' sözleriyle beni motive etti. Oğlum ve iki kızım her zaman destekçim oldu." ifadesini kullandı.Ehliyet alıp, traktör kullanmaya başladıktan sonra rahatladığını aktaran Yaşar, tarla sürmede biraz zorlansa da zamanla bu işte de iyi olacağı konusunda kendisine güvendiğini kaydetti. Çevresindekilerin yaptığı işleri görünce tebrik ettiğini vurgulayan Yaşar, "Bu işler beden gücü gerektirdiği için ilk başlarda 'yapamazsın' dediler. Bedenen zorlandığım, yorulduğum zamanlar oldu ama vazgeçmedim. Başardıkça, pes etmedikçe beni örnek aldılar. Kadın isterse her şeyi yapar. Etrafımızdakiler bize destek olsun her şeyi yapabiliriz." diye konuştu. Kendini geliştirmek için her fırsatı değerlendirdi Yaşar, ev işi, tarla işi derken eğitimini de ihmal etmediğini belirterek, şöyle konuştu: "İlkokul mezunuydum. Eşimle zaten eğitimimizi devam ettirmeyi istiyorduk. İlk önce ortaokulu bitirdim. Sonra açık liseye başladım. Mezun olmak için bir dersim kaldı. Hedefim üniversite sınavına girmek. Toprağı sevdiğim için buna uygun bir alanda okumak istiyorum. İlk başlarda elemanlar tarla sürerken ağacın altına oturup, kitabımı okuyor, dersime çalışıyordum. Çalışmak için kütüphaneye de gidiyordum. Kendimi geliştirmek için her fırsatı değerlendirdim. Yeterli azim gösterince her türlü zorluğun üstesinden geliniyor." Hakkındaki olumlu söylemlerin motivasyonunu artırdığını anlatan Yaşar, her konuda kendisini geliştirmeye devam etmek istediğini dile getirdi.











