Boş arama ile 670 sonuç bulundu
- Kenan Akansel: Hayatını Değiştiren Sertifikalardan, Binlerce Hayata Dokunan Eğitim İmparatorluğuna!
Bir fikir, binlerce hayat… Bir vizyon, on binlerce umut… Ve o vizyonun sahibi: Dr. Kenan Akansel. Erzincan’da başlayan mütevazı bir hayat yolculuğu, bugün Türkiye’nin en güçlü eğitim girişimlerinden birine dönüştü. İstanbul Üniversitesi Ekonometri bölümünü bitirip yüksek lisans ve doktora dereceleriyle akademik başarısını pekiştiren Kenan Akansel, sadece bir akademisyen değil; aynı zamanda bir hayal mimarı. Kurucusu olduğu Akansel Eğitim Danışmanlık, bugün Türkiye’nin dört bir yanından bireylerin kariyer basamaklarını tırmandığı bir merkez haline geldi. Verdiği yüzlerce online ve yüz yüze eğitimle, kişisel gelişimin ve sertifikanın yalnızca bir belge değil, bir kader anahtarı olduğunu gösterdi. Her eğitim bir hayatı değiştirdi, her sertifika bir yeni yolculuk başlattı. Sosyal medyada 167 bin kişilik büyük bir topluluk tarafından takip edilen Kenan Akansel, sadece bir girişimci değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı. Eğitimde dijitalleşmenin öncülerinden biri olarak, Instagram üzerinden yaptığı paylaşımlarla da geniş kitlelere ulaşıyor. Her paylaşımı, bir hedefe cesaret, bir yolculuğa ışık… Ama onun hikâyesi sadece başarılarla dolu iş hayatıyla sınırlı değil. Aynı zamanda kalemini eline aldı ve büyük bir vefa duygusuyla yazdığı kitabı “Edirnekapı Kara Şehitliği – Cennet Yolcuları” ile okuyucuların kalbine dokundu. Kitap, şehit babasına ve vatan uğruna can vermiş nice kahramana bir saygı duruşuydu. Her satırı, bir gözyaşı kadar gerçek; bir dua kadar içten… Bugün Kenan Akansel, bir akademisyen, bir yazar, bir eğitimci ve bir girişimciden çok daha fazlası… O, “kendini geliştirmenin kaderi değiştireceğine” inanan bir öğretici. Ve o, her gün daha fazla insanın kendi potansiyelini keşfetmesine vesile olan bir rehber. Kenan Akansel’in başarı öyküsü, yalnızca kişisel bir zirve değil… Aynı zamanda binlerce insanın geleceğine umut olmuş bir yolculuk. Ve bu yolculuk, henüz bitmedi… Asıl şimdi başlıyor.
- Bor Mineralinin Gücünü Güzellik ve Sağlığa Taşıyan Kadın: Sibel Tekin
Türkiye, dünya bor rezervlerinin %73’üne sahip olmasına rağmen bu değeri uzun yıllar boyunca hak ettiği şekilde değerlendirememişti. Ancak girişimci Sibel Tekin, bu potansiyeli fark etti ve bor mineralini sağlıklı yaşamın merkezine taşıyarak Viabor markasını kurdu. Kurduğu Viabor markasıyla bor mineralini lipozomal teknolojiyle işleyerek hem gıda takviyesi hem de doğal kozmetik alanında çığır açtı. Gıda takviyeleri ve doğal kozmetikte yepyeni bir vizyon sunan Tekin, bilimsel temele dayanan ve doğaya saygılı ürünleriyle sektöre güçlü bir giriş yaptı. İnsan sağlığı için biyoyararlanımı en yüksek bor bileşiği olan Fruktoborat formunu, akıllı ilaç taşıma sistemi olan Lipozomal teknoloji ile birleştirerek bu alandaki en yenilikçi çözümlerden birini sunduklarını belirten Tekin, doğal bor formu ile çalışmanın markalarının en iddialı olduğu konu olduğunu vurguluyor. “Yerli kaynakları sadece çıkarmak değil, işleyerek katma değerli ürüne dönüştürmek asıl başarıdır.” diyen Sibel Tekin, yeraltı zenginliğini akıllı formüllerle vücut sağlığına ve cilt bakımına dönüştüren öncü kadın girişimcilerden biri. Marka Ortaklığıyla Yeni Bir Dönem Başlıyor Kurulduğu günden bu yana 4 yıl boyunca markasını tek başına yöneten Tekin, geçtiğimiz hafta önemli bir adım daha attı. Dr. Emre Cebeci ile güçlerini birleştiren Sibel Tekin, Viabor’un bilimsel temellerini daha da sağlamlaştırdı. 13 yıldır bor minerali üzerine Ar-Ge çalışmaları yürüten Dr. Cebeci, Yeditepe Üniversitesi'ndeki akademik birikimini Viabor’un inovasyon sürecine taşıyor. Bu ortaklık, markanın bilimsel güvenilirliğini daha da artırırken, bor mineralinin potansiyelini daha derinlemesine keşfetmeye olanak sağlıyor. Doktor ve Eczacılarla Güçlü İşbirliği Viabor’un satış sürecinde doktorlar ve eczacılarla birlikte çalışılması da markaya ayrı bir güven katıyor. Hem bilimsel destek hem de sağlık profesyonellerinin aktif katkısıyla, tüketicilere yalnızca doğal değil, aynı zamanda medikal anlamda da güvenilir ürünler sunuluyor. Doğa, Bilim ve Kadın Emeği Paraben, sülfat ve zararlı kimyasallardan uzak ürünleriyle, doğaya ve hayvan haklarına saygılı üretim anlayışını benimseyen Viabor; kadın emeğine dayalı üretim modeliyle toplumsal fayda yaratıyor. “Bor, insan sağlığı için gerekli eser elementlerden biri. Biz onu sadece bir hammadde değil, bir yaşam kaynağı olarak görüyoruz” diyen Tekin, doğal güzellik ve sağlıklı yaşamı destekleyen ürünleriyle hem Türkiye’de hem de dünyada dikkat çekmeye devam ediyor. Viabor’un Yükselişi Bugün Ar-Ge’ye dayalı üretim modeliyle yalnızca bir marka değil, sürdürülebilir kalkınma ve yerli üretimin sembolü haline gelen Viabor; yerli zenginliğimizi dünyaya taşırken, kadın girişimciliğinin de umut veren yüzü olmaya devam ediyor.
- Atık kumaşlar ustaların ellerinden özgün tasarımlara dönüşüyor
Akademi Ümraniye'de, çevre bilincini sanatla buluşturan projeyle tekstil, kumaş ve deri atıkları özgün tasarımlara dönüştürülürken hem geri dönüşüme katkı sağlanıyor hem de kadın istihdamına destek veriliyor. Ümraniye Belediyesine bağlı akademide, sanat ve çevreyi bir araya getiren proje kapsamında kullanılmayan tekstil ve deri parçalarının atık olmaktan çıkıp sanatsal objelere dönüşüyor. Sokaklardaki tekstil kumbaralarına atılan kumaşlar atölyelere getiriliyor. Akademi Ümraniye'nin atölyelerindeki usta ellerin maharetiyle tekstil, kumaş ve deri atıklarından çanta, cüzdan, dekoratif ürün ve hediyelik eşya yapılıyor. Akademi Ümraniye Geleneksel Sanatlar Bölümü Şefi Zehra Ekmekçi, AA muhabirine, temel amaçlarının çevre duyarlılığı oluşturarak el emeğiyle kursiyerlerini meslek sahibi yapmak olduğunu söyledi. Atık malzemeleri dönüştürerek sürdürülebilir üretim anlayışını benimsediklerini dile getiren Ekmekçi, "Derileri birbirine ekleyerek sandalyeleri kapladık. Cüzdanlar, çantalar, duvar panoları, çeşitli objeler... Bazı insanların evinden artırdığı malzemelerle de biz büyük sanatsal objelere imza attık. Mesela, gazete artıkları, rulo ve selpak kutularından balina yaptık. Yine atık malzemelerden hayvan figürlü oyuncaklar üretildi." dedi. Göz ardı edilen ürün ve parçalara atölyelerde yeni form kazandırdıklarına dikkati çeken Ekmekçi, ürünleri sergiledikten sonra elde edecekleri geliri Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlayacaklarını vurguladı. Ekmekçi, bu dönem yaklaşık 800 kursiyerin bulunduğunu anlatarak, "Toplam 17 branşta atık malzemeleri kullanıyoruz. Kursiyerlerimiz burada sanatsal çalışmalar yapıyor. Aynı zamanda aile ekonomilerine katkıda bulunacak çalışmalarını yapıp satabiliyorlar. Hem hobi ve meslek ediniyorlar hem de sosyalleşiyorlar." diye konuştu. Akademi Ümraniye'nin yürüttüğü çalışmayla estetik farkındalık oluşturmayı da hedeflediklerini dile getiren Ekmekçi, geri dönüşümün yalnızca sanayi ya da çevre projeleriyle değil, sanat yoluyla da toplumla buluşabileceğini göstermek istediklerini kaydetti. 75 yıllık yemeni El Sanatları ve Giyim Üretim Teknolojileri Atölyesi Şefi Nilgün Kılıç ise Ümraniye Meslek Akademisinin 1996'dan bu yana hizmet verdiğini belirtti. Kılıç, 2024-2025 eğitim-öğretim döneminde 80 branşta toplam 1485 öğrenciyi mezun ettiklerini, akademide kendi atölyelerinde haftanın 5 günü moda tasarım, giyim, aksesuar, ev tekstili ile ilgili öğrencilerin ihtiyacı olan tüm eğitimleri verdiklerini belirtti. Atölyelerde öğrencilerin kendileri için hazırladıkları kumaşın artıklarından başlayarak birçok alanda atık malzemeleri kullandıklarından bahseden Kılıç, şöyle devam etti: "Atölyelerimizde tekstilden çıkan ürünleri, annelerimizin veya kendi evimizde kullandığımız tekstil ürünlerini tekrardan güncelliyoruz. Tekstil kumbaralarından gelen kullanılabilecek veya onarılabilecek kıyafeti stilize ediyoruz. Burada 75 yıllık bir yemeni de ananelerimizden kalan 100 yıllık kumaşlar da var. Onları restorasyon ve konservasyon teknikleriyle onarıp tekrardan günlük giyilebilir, sürdürülebilir bir şekilde dizayn ediyoruz." Kılıç, mezun kursiyerlerin Milli Eğitim Bakanlığından onaylı usta öğreticilik sertifikalarını aldığını, farklı kurumlarda ustacı öğretici olarak görev yapabildiğini, kendilerine işletme açabildiğini veya dijital medyadan satış yapabildiklerini ifade etti. Devlet korumasındaki çocuklar için oyuncaklar hazırladıklarını dile getiren Kılıç, "Atölyede kesinlikle milimetrik kumaşlar dahi atılmıyor. Bakıyorsunuz, bir ürün kırk yamayla çocuklarımızın üstüne örten çok farklı bir örtüye dönüşmüş oluyor. Bir bakıyorsunuz oyuncak bebeğe veya topa dönüşüyor. Ürünlerimiz bazen bir çanta olarak karşınıza çıkıyor." dedi. Böylece doğayı da dönüştürdüklerine dikkati çeken Kılıç, palmiyenin yaprağının aynaların etrafını süsleyen bir çerçeve olduğunu anlattı. Kılıç, "Mısır koçanları bazen bebek olmuş, bazen çiçek olmuş, bazen sepet olmuş. Doğada insan eliyle yapılan hiçbir şey doğru değerlendirildiği sürece atık değildir." diye konuştu. Öte yandan Akademi Ümraniye'nin kursiyerlerinin elinden çıkan ürünler Ümraniye Kültür ve Sanat Merkezi'nde 18 Temmuz'da düzenlenen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan’ın da katıldığı "Tasarımda Yeni Çağ: Atık Yok, Stil Var" sergisinde ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Kurucusu olduğu Viabor, Ar-Ge’ye dayalı üretim modeliyle sadece Türkiye’de değil, dünya pazarında da dikkat çeken bir marka haline geliyor. Paraben, sülfat gibi zararlı kimyasallardan uzak, doğaya ve hayvanlara duyarlı üretim anlayışıyla öne çıkan Viabor, kadın emeğine dayanan üretim modeliyle de toplumsal fayda yaratıyor.
- Giresunlu terzi mesleğini 59 yıldır sürdürüyor
Karaman'da Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) yüzde 65 hibe desteği alarak kültür mantarı üretim tesisi kuran 43 yaşındaki Mevlüt Yüca, ayda ortalama 15 ton ürün satıyor. Giresun'un Dereli ilçesinde 59 yıldır terzilik yapan Mehmet Zenk, eline makası aldığı ilk günkü heyecanla mesleğini devam ettiriyor. Dereli ilçesinde yaşayan Zenk, 1966 yılında çırak olarak mesleğine adım attı. İlçenin en eski esnaflarından olan Zenk, çalışma azmi ve ustalığıyla yıllar içerisinde insanların beğenisini kazandı. Yarım asırdan fazla zamanı geride bıraktığı mesleğinde aynı titizlikle çalışan Zenk'in, gelişen teknolojiye rağmen ustalığını yansıttığı takım elbiselere olan ilgi halen devam ediyor. Zenk, aynı zamanda mesleğin inceliklerini öğrettiği oğlu Mehmet Zenk ile 37 yıldır da aynı iş yerinde makas sallıyor. Geçmişte terzilerin en yoğun iş yerleri arasında yer aldığını ifade eden Zenk, işini severek ve isteyerek yapmaya devam ettiğini söyledi. 1968 yılında ilçe merkezinde terzihane kurduğunu ifade eden Zenk, o tarihten bu yana ilçede mesleğini sürdürdüğünü belirtti. Zenk, geçen 59 yılda elinden makası hiçbir zaman bırakmadığına işaret ederek, "İlkokulu bitirdikten sonra önce lokantada çalıştım. 1966 yılında terziliğe başladım ve 1968 yılında kendi dükkanımı açtım. O gün bugün bilfiil çalışıyorum." dedi. "Alışmışım, ruhuma işlemiş bu meslek" Mesleğini hiçbir zaman bırakmayı düşünmediğini vurgulayan Zenk, "Alışmışım, ruhuma işlemiş bu meslek. Rüyamda dahi bu işi yapıyorum. O kadar ruhuma işlemiş durumda. Sabahları uyuyamıyorum. Her sabah 7'de kalkar saat 8'de dükkanı açarım. Akşam 5'e kadar çalışırım. Elimden geldiğince oğlumla beraber çalışıyorum. Elimden makasımı hiç bırakmadım." diye konuştu. Diktiği takım elbiselerin halen ilgi gördüğünü aktaran Zenk, "Daha çok erkek takım elbise üretiyoruz. Ceket, pantolon ve yelek tarzı. Bunun yanı sıra çeşitli tamir işleri yapmaktayız. Azalmasına rağmen halen takım elbise talepleri var. Bu bölgede takım elbise diken benden başka yok." dedi. Terziliği "altın bir meslek" olarak ifade eden Zenk, "Ben hep iki kalfa ile çalıştım ve talep vardı. Artık çırak yok. Gençler tercih etmiyor." ifadesini kullandı. Zenk, sağlığının el verdiği sürece mesleğini sürdüreceğini sözlerine ekledi. Mehmet Zenk'in oğlu İlyas Zenk ise babası ile 37 yıldır aynı iş yerinde çalışmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Hem baba hem de usta ilişkisi yaşadıklarını anlatan Zenk, "37 yıldır beraber çalışıyoruz. Kendisi benim ustam, babam. Beraber arkadaş gibi devam ediyorum." dedi.
- Devlet desteğiyle kurduğu tesiste ayda ortalama 15 ton mantar üretiyor
Karaman'da Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) yüzde 65 hibe desteği alarak kültür mantarı üretim tesisi kuran 43 yaşındaki Mevlüt Yüca, ayda ortalama 15 ton ürün satıyor. Yaklaşık 10 yıl inşaat mühendisi kadrosuyla memur olarak çalışan Yüca, 2021'de kamudaki görevinden istifa ederek mimarlık şirketi kurdu. Şirketinde TKDK'den destek almak isteyen yatırımcılar için mimarlık projeleri hazırlayan Yüca, verilen desteklerle önemli işletmeler kurulabildiğini görünce TKDK Karaman İl Koordinatörlüğüne başvurdu. Aldığı destekle Kazımkarabekir ilçesine 5 odalı mantar üretim tesisi kuran Yüca, destek kapsamında tesisin çatısına kurduğu güneş panelleriyle enerji ihtiyacının tamamını karşılamasının yanı sıra fazla enerjiyi de satarak önemli bir gelir de elde etti. Yüca, ilk başlarda tesis kurma planının olmadığını ancak hazırladığı projelerle kurulan işletmeleri görünce kararının değiştiğini söyledi. Tesiste 6 kadına iş imkanı sağladığını ve 2023 sonlarında faaliyete geçtiklerini belirten Yüca, şunları anlattı: "Çalışmayı seven bir yapım var. Devlet memurluğu süreci biraz yorucu ve hantal geldi. Daha çok çalışmak ve üretmek istedim. Tabii, mali kazanç elde etme düşüncesi de etkili oldu. Bir mimarlık şirketi kurdum. Müşterilerimize proje hizmeti sunmamızla kurumu tanımış olduk. Sonra baktık ki çok çeşitli hibe seçenekleri, çok çeşitli destekler var. Fırsatı görünce biz de başvurduk ve bu tesisi kurduk. Önce bir pazar araştırması yaptık. Bu alanda bir açık olduğunu fark ederek, mantar üretmeye karar verdik. Tesisimiz 5 odadan oluşuyor. Aylık 15 tondan yıllık yaklaşık 180 ton mantar üretiyoruz. Şu anda daha çok toptan satış yapıyoruz. Çünkü üretim miktarımız çok fazla. Marketlere ve pazarcılara da ürünlerimizi gönderiyoruz." "Hedefi olan herkes desteklerden faydalansın" Yüca, gıdanın asla bitmeyecek bir sektör olduğunu, iş kurmak isteyenlerin önce pazar araştırması yapması gerektiğini vurguladı. Tesisin kendi elektriğini ürettiğini aktaran Yüca, bunun önemli bir gider kalemini ortadan kaldırdığına dikkati çekerek, "Çatımızda 120 kilovatlık bir güneş enerji sistemi mevcut. Bizim aylık tüketimimizin tamamını karşılıyor. Bir o kadar da fazlamız oluyor. Enerji fazlasını sisteme satış yapan bir durumdayız. Dolayısıyla herhangi bir enerji bedelimiz yok. Mali olarak ciddi anlamda katkı sağlıyor. TKDK ulaşılamayan bir kurum değil. Hedefi olan, yatırım yapmak isteyen herkese desteklerden yararlanmalarını tavsiye ediyorum." dedi. TKDK Karaman Koordinatörü Dr. Özgür Öztürk de hayalleri olan bütün girişimcilere kapılarının açık olduğunu söyledi. TKDK Karaman Koordinatörü olarak kentin üretim yelpazesini genişletmek için çalıştıklarına işaret eden Öztürk, "TKDK olarak birçok sektöre destek veriyoruz. Bizim amacımız bölgemizde tarımsal üretimi çeşitlendirmek. İlimizde de bu yenilikçi tesislerin sayısını arttırarak tarımsal çeşitliliği arttırmayı hedefliyoruz. Şu anda IPARD III 7. başvuru çağrı ilanına çıktık. Bütün yatırımcıları TKDK il koordinatörlüklerine bekliyoruz." diye konuştu.
- Kahramanmaraşlı kadın girişimci atık talaşı sanat eserlerine dönüştürüyor
Kahramanmaraş'ta yaşayan 50 yaşındaki girişimci Hatice Saçmalı, hobi olarak başladığı ahşap oyuncak kursunda ortaya çıkan talaş tozlarını değerlendirme fikrini zamanla geliştirerek çevreci bir girişime dönüştürdü. Yaklaşık 9 yıl önce hobi olarak başladığı kursta, ahşap parçalarından oyuncak üreten Saçmalı, üretim sırasında çıkan talaş tozunu değerlendirmek istedi. Talaş tozunu doğal malzemelerle karıştırarak hamur kıvamına getiren Saçmalı, broş, kolye, küpe gibi süs eşyaları ile minyatür dekoratif ürünler üretmeye başladı. Çalışmalarını Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Servier Grup işbirliğiyle İhtiyaç Haritası Konteyner Yaşam Alanı'nda kurulan Kadın İş Geliştirme Merkezi'ndeki (KİGEM) atölyede sürdüren Saçmalı, AA muhabirine, hobisinin zamanla mesleğe dönüştüğünü ve bu durumdan memnun olduğunu söyledi. Ahşap kursunda aldığı eğitimle yola çıktığını belirten Saçmalı, şunları kaydetti: "Kursta zamanla kendi oyuncak tasarımlarımı yapmaya başladım. Üretim sırasında ortaya çıkan talaş tozlarını atmak istemedim, biriktirmeye başladım. 'Bu tozlarla ne yapabilirim?' diye düşünürken, en sevdiğim çiçek olan gülü yapmayı denedim. Farklı doğal karışımlar hazırlayarak hamur elde ettim ve bu hamurdan ilk gülü yaptım. Ortaya çıkan sonuç beni çok etkiledi. Ardından bu yöntemi geliştirip daha fazla ürün elde etmeye başladım." "İnovasyon projesi seçildi" Hediyelik ürünler yaparak özel siparişler almaya başladığını dile getiren Saçmalı, KİGEM'in bir yarışmasında 300 başvuru arasında çalışmalarının tek "inovasyon projesi" olarak seçildiğini ifade etti. Ahşabın her parçasını değerlendirmeye çalıştığını vurgulayan Saçmalı "Ahşap çok değerli ve doğal bir malzeme. Küçük parçaları maskot yapımında kullanıyorum, talaş tozunu ise sanata dönüştürüyorum. Bu malzemeden tablolar, güller, çiçek buketleri, tepsiler, kutu süslemeleri, yaka iğneleri, broşlar, küpeler ve takılar yapıyorum." dedi. Yoğun emek ve sabır gerektiren üretim sürecinin ardından ortaya çıkan ürünlerin beğeni topladığını belirten Saçmalı, "Ahşap tozundan yaptığımı duyunca çok şaşırıyorlar. Talepler oldukça güzel, her kesime hitap eden tasarımlar yapmaya çalışıyorum." ifadelerini kullandı. En büyük hayalinin kadınların istihdam edildiği bir ahşap atölyesi kurmak olduğunu dile getiren Saçmalı, "Kadınlara destek vermek ve onların üretimde yer almasını sağlamak istiyorum. Çünkü kadın mutlu olursa çocuk da mutlu olur." şeklinde konuştu.
- Emekli öğretmenin ahşap sevgisi çocuklara oyuncak oluyor
Trabzon'da 53 yaşındaki emekli öğretmen Gülen Deniz, yaşadığı apartmanın bodrum katındaki atölyede ürettiği ahşap oyuncaklarla çocukların el becerilerine ve zihinsel gelişimlerine katkı sağlamayı hedefliyor. Kentte 28 yıl makine ve tasarım teknolojisi öğretmeni olarak görev yapan Deniz, emekli olduktan sonra evinde hobi amaçlı ahşap oyuncak yapımına başladı. Yaşadığı apartmanın bodrum katını atölyeye dönüştüren Deniz, ahşap malzeme kullanarak denge blokları, otomobiller ve hayvan figürleri gibi çeşitli oyuncaklar üretti. Deniz, bazı kurumlarla iş birliği de yaparak çocuklara ahşap oyuncakların boyanması ve montajına yönelik eğitimler vermeye başladı. Çocukların el becerilerini artırırken onları oyuncak üretimi sürecine de dahil etmek istediğini belirten Deniz, sevdiği tasarımları yapmaktan büyük keyif aldığını söyledi. Şehirde zaman zaman farklı mekanlarda düzenlediği atölye çalışmalarına her yaştan çocuğun katılım sağlayabildiğini ifade eden Deniz, "Açıkçası çocuklar hem oyuncak üretiyorlar hem de kişisel gelişimlerine katkı sağlıyorlar." dedi. Deniz, ahşap denge blokları ile çocukların istedikleri oyunu oluşturabildiklerine işaret ederek, "Çocuklar doğayı tanıyabilecekleri materyallerle şehir kuruyorlar. Çocukların hem bilişsel hem de bedensel olarak motor becerilerini geliştirebilecekleri türden oyuncakları sınıflandırıyoruz. Her açıdan çocukların gelişimine katkı sağlayacak oyuncaklar üretmeye çalışıyorum." ifadesini kullandı. Çocukların gelişimleri için oyun oynamaları gerektiğini vurgulayan Deniz, ahşap denge bloklarının üretkenliklerini güçlendirdiğini belirtti. Deniz, çocukların bu oyuncaklarla binalar ve müzik aletleri gibi çok farklı şeyler oluşturabildiklerine değinerek, "Küçük yaş gruplarına uygun olan denge tahtalarımız var. Geometrik şekilleri tanıyabilmeleri için üçgenlerden, dikdörtgen ve prizmalardan denge blokları var. Kitap şeklinde kutumuzun içinde objeler var." dedi. Analiz sonuçlarına göre oyuncak üretimi Çocukların ilgi alanlarına göre özel siparişler de aldığını da aktaran Deniz, "Şimdi anaokullarıyla bir anket çalışması yapıyorum. Onların ihtiyaçları doğrultusunda bir analiz yapacağız. Sonuçlarına göre oyuncak üretmeye başlayacağız." diye konuştu. KOSGEB'in desteği sayesinde üretimde daha da cesaretli duruma geldiğini ifade eden Gülen Deniz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Baktım ki işi seviyorum, talep artıyor ve internet ortamında da satışlar ilgi görünce işi büyütmek istedim. KOSGEB kadın girişimcilere destek veriyordu. Bende bu doğrultuda proje yazdım ve değerlendirildi. KOSGEB bana destek vermeyi kabul etti. O sayede ben işimi geliştirmek için çok ciddi bir adım attım açıkçası. Seri üretim yapabilmek için makineler aldım. Şerit testereleri, torna tezgahı, toz toplama ve zımpara makinesi aldım. Bundan sonra işimi daha çok büyütmek için bir etkinlik merkezi kurmak istiyorum."
- Hatay'da depremzede kadınların el emeği ürünleri tüketiciyle buluşturuluyor
Hatay'ın Payas ilçesinde 6 Şubat 2023'teki depremler nedeniyle ara verdikleri kooperatif çalışmalarına Valiliğin desteğiyle yeniden başlayan kadınlar, el birliğiyle hazırladıkları yöreye özgü ürünleri satarak gelir elde ediyor. Kentin yöresel lezzetlerinin tanıtılması ve kadınlara gelir oluşturulması hedefiyle 2020'de Karbeyaz Mahallesi'nde Payas Emekçi Kadınlar Kooperatifi kuruldu. Kooperatif bünyesinde hazırladıkları ürünleri tüketicilerle buluşturan kadınlar, Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle çalışmalarına ara verdi. Kadın üreticilerin desteklenmesi için Hatay Valiliğince başlatılan "Hayat Hatay Projesi"nin desteğiyle yeniden faaliyete geçen kooperatif, 17 üyeye ulaştı. Her gün kooperatifteki atölyenin yolunu tutan depremzede kadınlar, gül, turunç kabuğu, karpuz ve nar reçeli hazırlıyor. Çalışmalarında köknar kozalağı şurubu, nar ekşisi, tuzlu yoğurt ve salça gibi yöresel lezzetlere de yer veren kadınlar, proje kapsamında oluşturulan internet sitesi ve platformlar aracılığıyla sattıkları ürünlerden gelir elde ediyor. "Tonlarca sebze ve meyveyi işleyip 'Hayat Hatay' üzerinden satabiliyoruz" Payas Emekçi Kadınlar Kooperatifi Başkanı Aysel Erdem, kooperatifin hem kadınlara hem de çiftçilere katkı sağladığını söyledi. Tüketicilerin ürünlere ilgi gösterdiğini belirten Erdem, "İlk başlarda 300-400 kilogramlık ürünler alıyorduk. Şimdi tonlarca sebze ve meyveyi işleyip 'Hayat Hatay' üzerinden satabiliyoruz. Kooperatifi büyütüp daha fazla kadına istihdam sağlamayı hedefliyoruz." dedi. Erdem, kooperatiflerini yeniden işler hale getiren proje sayesinde kadınların hem depremin olumsuz etkilerinden uzaklaştığını hem de para kazandığını anlattı. "Burada öz güvenim yerine geldi" Kooperatif üyelerinden 38 yaşındaki Yeliz Kurt, reçel yapımında görev aldığını ifade ederek, "Burada öz güvenim yerine geldi. Yaptığımız reçelleri satıyor, aile bütçesine katkıda bulunuyoruz. Atölyede çalışırken kendimize geliyoruz ve arkadaşlarımızla güzel vakit geçiriyoruz." diye konuştu. 42 yaşındaki Ayşe Erol da atölyede mesai harcayarak depremin izlerini unutmaya çalıştığını, kazancıyla 4 çocuğunun eğitim masraflarını karşıladığını kaydetti.
- Meslek lisesi öğrencileri okullarda kullanılacak boyaları kendi markalarıyla üretiyor
Çatalca Arif Nihat Asya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri, ilçedeki ve İstanbul genelindeki okullarda kullanılmak üzere kendi markalarıyla boya üretiyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün işbirliğinde okula kurulan boya atölyesinde, "Erguana" markasıyla iç ve dış cephe boyaları kazanlarda özel bir formülle hazırlıyor. Öğrencilere hem teknik beceri kazandıran hem de sanayiyle doğrudan temas imkanı sağlayan projeyle üretilen boyalar makinelerle paketlenip, kullanıma hazır hale getiriliyor. Lisenin müdürü Gürsel Ergün, AA muhabirine, okulun İTO ile protokolü olan 8 farklı bölümde öğrencileri hem mesleki eğitime hem de yükseköğretime hazırladığını söyledi. Boya üretimi projesinin İTO, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve okulun hamisi olan Silkcoat Boya'nın desteğiyle hayata geçirildiğini dile getiren Ergün, geçen yıl başlatılan proje kapsamında sektörün ihtiyaçları doğrultusunda adım atıldığını anlattı. Ergün, işbirliğinin öğrencilerin eğitimine önemli katkılar sağladığına dikkati çekerek, "Öncelikle Çatalca olmak üzere İstanbul genelinde okullarımızın iç ve dış cephe boya ihtiyacını karşılamasını hedefleyerek işe koyulduk." dedi. Kimya teknolojisi bölümü öğrencilerinin müfredat kapsamında ve üretim odaklı işbirliği içinde eğitim aldığını, boya üretimi için gerekli ham madde ve kazanların okula getirildiğini kaydetti. Öğrencilerin "Erguana" markası adı ve "eğitimin rengi" sloganıyla üretime başladığını vurgulayan Ergün, şöyle devam etti: "Kimya teknolojileri bölümümüzde boya üretimini yapma kararının ardından kendimize özgü bir isim olması konusunda hemfikir olduk. Hamimizle yaptığımız istişareler sonucunda boyamızın patent başvurusuna sahip olmasını istedik. Bu çerçevede de bir yarışma düzenledik. Yarışmamız tüm Çatalca'yı kapsıyordu, buna ciddi katılım oldu. Çatalca'nın simgesi erguvanın 'ergu'su ile Arif Nihat Asya'nın da baş harfleriyle oluşan 'ANA' kelimesiyle 'Erguana' ismi ortaya çıktı. Sonrasında slogan konusunda da yarım altın ve çeyrek altın ödüllü yarışma düzenleyip, patent başvurusunu yaptık." Okul müdürü Ergün, projenin sürdürülebilirliğini sağlamak adına döner sermaye başvurusunun da yapıldığının altını çizerek, bunun kabul edilmesi halinde çevreye katkısı olan üretimler yapacaklarını, öğrencilerin ufkunun açılacağını, istihdama yönelik ayakları üzerinde durabilecek şekilde yola devam edeceklerini anlattı. Atölyenin yirmişer kişilik gruplar için planlandığına işaret eden Ergün, ilerleyen dönemlerde öğrencilerin istihdama hazır bireyler olarak mezun olacağına inandığını, meslek liselerinin her geçen gün daha da önem kazandığını sözlerine ekledi. "Meslek lisesi mezunlarının iş hayatına bir an önce atılmaları gerekiyor" İTO Meclis Üyesi ve Çolakoğlu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Akif Çolak, boya üretiminde 30 yılı aşkın deneyimi öğrencilere aktarmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi. Çolak, okula her türlü desteği sağladıklarını, sürece maddi ve manevi katkı sunduklarını ifade ederek, İTO Başkanı Şekib Avdagiç'e de katkılarından dolayı teşekkür etti. Boya üretimindeki güncel formülleri öğrencilerle birebir paylaştıklarını dile getiren Çolak, şunları kaydetti: "Öğrencilerimizin kimya bölümü konusunda tercihlerini buradan yana yapmaları bizi de memnun eder. Buradan birkaç öğrenci şu anda bizde staj görüyor. Sektörde, mühendislikten ziyade daha çok usta ve teknik eleman mantığı var. İlla üniversiteye gitmeleri şart değil. Meslek lisesi mezunlarının direkt üretime ve ülkesine katkısı olması için iş hayatına bir an önce atılmaları gerekiyor. Biz de bunu burada meslek liseleriyle birlikte inşallah ikame edeceğiz." Öğrencilerden Mustafa Can Büke ise boya malzemelerini makineler yardımıyla işlediklerini, bunları kovalara tavan ve duvar boyası olarak ayrı ayrı paketlediklerini söyledi. Büke, projenin güzel bir girişim olduğunu belirterek, "Boyayı bizim yapmamız beni heyecanlandırıyor. Çünkü hem kendi okulumuzda hem de başka okullarda kullanılacağı için bu çok güzel bir his." dedi. "Burada çalışmak beni mutlu ediyor" Öğrencilerinden Yusuf Bıyık da öğretmenlerin kendilerine verdikleri formüllere göre boyaları önce kazanlara koyduklarını sonra da karışan boyaları paketlediklerini anlattı. Makinelerle boyaya vermek istedikleri rengi oluşturduklarını aktaran Bıyık, proje sayesinde Çatalca'da tanındıklarını ifade etti. Bıyık, gelecekte kimyager olmak istediğini kaydederek, "Burada çalışmak beni mutlu ediyor. Benim geleceğim için önceden bir hazırlık oluyor." diye konuştu.
- Seran Çetintaş: Güzellikten İlham, Bilimden Güç Alan Bir Başarı Hikayesi
Başarı, sadece bir meslek kazanmak değil; bir hayat duruşu sergilemektir. Diyetisyen Seran Çetintaş, genç yaşına rağmen Kuzey Kıbrıs’ta hem sağlıklı yaşamın hem de kadın girişimciliğin ilham veren isimlerinden biri oldu. Doğu Akdeniz Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nü fakülte birincisi olarak tamamladı. Akademik başarısını, açtığı kliniğinde sağlıklı yaşamı destekleyen profesyonel hizmetlerle taçlandırdı. Aynı zamanda bir pilates eğitmeni olan Seran Hanım, spor ve beslenmeyi bir bütün olarak ele alıyor. Küçük yaşlardan itibaren sporla iç içe bir yaşam süren Çetintaş, Kuzey Kıbrıs Milli Voleybol Takımı'nda ülkesini temsil etmiş, pek çok şampiyonluk yaşamış güçlü bir sporcu geçmişine sahip. 2021 yılında katıldığı Miss North Cyprus güzellik yarışmasında dereceye girerek zarafeti ve özgüveniyle de dikkat çeken Seran, kardeşlik duygusunu ise 6 Şubat depreminde kaybettiği abisi için paylaştığı dokunaklı mesajla yüreklerimize kazıdı. “Ozi’nin başladığı her işi sonuna kadar sürdüreceğim” diyerek hayata daha da sıkı tutundu. Güzelliği, zekâsı, disiplini ve güçlü duruşuyla hem mesleğinde hem yaşam yolculuğunda örnek olmaya devam ediyor.
- Suskun Şair’den Gönüllere Yolculuk: Eyüp Yelgen’in İlham Veren Hikayesi
Şiiriyle kalplere, kitaplarıyla köy okullarına ulaşan; motorun üzerinde, kelimelerin izinde bir adam… Eyüp Yelgen sadece bir yazar değil, bir yol açıcı. Eyüp Yelgen, Çankırı’nın Bayramören ilçesine bağlı Koçlu köyünde doğdu. Küçük yaşta çobanlık yaparak başladı hayata… Herkesin ‘boş iş’ dediği hayallere tutundu, kimsenin inanmadığı yolda yürüdü. Şair, yazar, sporcu ve sosyal sorumluluk gönüllüsü olan Yelgen, çok yönlü bir başarı hikayesinin adı. Çankırı’nın bir köyünde doğan ve 9 yaşından bu yana şiirle yaşayan Yelgen, bugün kitaplarıyla raflarda, projeleriyle gönüllerde yer edinmiş bir isim. "Suskun Şair" mahlasıyla tanınan Yelgen, “Aşkın Seyri” ve “Her Kalp Bir Şehirdir” adlı kitaplarıyla şiirseverlerin kalbine dokundu. Şimdi ise yeni eseri ''Şairmotovlog'' ile motosiklet tutkusunu, aldığı ileri sürüş eğitiminin bilgilerini, yol anılarını ve motivasyon dolu maceralarını bir araya getirerek motor tutkunlarının ilgisini çeken bir çalışmaya imza attı. Eyüp Yelgen’in başarıları yalnızca edebiyatla sınırlı değil. O aynı zamanda bir motor tutkunu, aktif bir dövüş sporcusu ve eğitim gönüllüsü. 2024 yılında “Yılın En Başarılı Şairi” ödülüne layık görülen Yelgen, sosyal medya üzerinden yürüttüğü Şairmotovlog hesabı aracılığıyla köy okullarına kitap desteği veriyor. Bu duyarlı projesiyle, sadece kitap değil; umut ve ilham da gönderiyor. D&R gibi büyük satış platformlarında en çok aranan yazarlar arasında yer alırken, imza günlerinde uzun kuyruklar oluşturuyor. Kendi kütüphanesindeki kitapları dahi ihtiyacı olanlara ulaştıran bu gönül insanı, “Amacım maddi kazanç değil; daha çok insana ulaşmak,” diyor. Edebiyata, eğitime ve sosyal dayanışmaya adanmış bir hayat… Eyüp Yelgen; şiirle yola çıktı, sevgiyle ilerliyor.
- AYŞEGÜL BANU ŞAHİN – KENDİ HİKÂYESİNİN KALEMİ
Bir yazar… bir anne… bir girişimci… ve bir ilham kaynağı: Ayşegül Banu Şahin. Evli, iki çocuk annesi. Aynı anda hem Kanada, hem Amerika, hem Türkiye deneyimi taşıyan bir kadın… Hayatı dışarıdan sakin görünse de, yakından tanıyanlar için bu hayat; mücadele, üretim ve dönüşümle dolu. Yıllarca Türkiye’de işletmecilik yaptı. Ardından cesaretini bavuluna koyarak Amerika’ya gitti. Burada kendi restoranını açtı. Bugün o restoranı oğlu işletiyor. Ayşegül Banu ise artık kaleminin peşinden gidiyor… İlk romanı “Bitti Dediğim Yerden - Hercai”, ardından “Gecenin Ayak Sesleri”, “Canparem Kanada’ya Uçuyor” ve kadınlara adanmış “Kadın Olma Sanatı” üçlemesi… Her biri binlerce okura dokundu. Özellikle kadınların yaşadığı içsel çatışmaları, umutlarını, yeniden ayağa kalkışlarını satır satır hissettirdi. Yazarlık kariyerindeki bu hızlı yükseliş, 2024 yılında aldığı "Yılın En İyi Çıkış Yapan Yazarı" ödülüyle taçlandı. Ayşegül Banu Şahin, yaşamın sıradan görünen anlarını edebiyatla dönüştüren, azim ve üretkenliğiyle ilham veren bir kadın yazar. Bugün hâlâ üretmeye devam ediyor. Yakında yeni kitabı “İvaz” raflarda olacak. Ayşegül Banu Şahin, “Benim hayatım ilham verici değil” dese de… Onun hikâyesi, “Bitti” denilen yerden nasıl başlandığını bilenlere çok şey anlatıyor. Sessiz ama derin bir ilhamın adı… Ayşegül Banu Şahin.