top of page

Boş arama ile 773 sonuç bulundu

  • Girişimcilik Yolunda Güçlü Bir Destek: Kobi-Line ve Devlet Teşvikleri

    Girişimcilik, yenilikçi fikirlerle büyüyen ekonomiler için önemli bir güç olmaya devam ediyor. Türkiye’de girişimcilerin ve KOBİ'lerin devletin sunduğu teşviklerden etkin bir şekilde faydalanabilmesi için önemli bir rehber olan Kobi-Line, 2009 yılından bu yana binlerce işletmenin başarı yolculuğuna ışık tutuyor. Devlet Destekli Kredilerle Girişimcilik ve Esnafa Güçlü Destek Türkiye'de girişimciler ve esnaflar, devletin sunduğu düşük faizli veya faizsiz kredilerden yararlanarak işletmelerini büyütme fırsatına sahip. Kadın girişimciler için özel olarak sunulan krediler, kadınların iş hayatında daha fazla yer almasını teşvik ediyor. Ayrıca esnaf kredileri, küçük işletmelerin sermaye ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olurken, ihracat kredileri de uluslararası pazarlara açılmak isteyen girişimcilere destek sağlıyor. Bu süreçlerde ise, doğru yönlendirme ve uzman desteği girişimcilik hikayelerinin başarıyla sonuçlanmasında kritik bir rol oynuyor. İşte bu noktada devreye giren Kobi-Line, işletmelerin devletin sunduğu kredi ve teşviklerden etkin bir şekilde yararlanabilmesi için danışmanlık hizmetleri sunuyor. Kadın girişimci kredilerinden ihracat kredilerine kadar geniş bir yelpazede destek sağlayan Kobi-Line, girişimcilerin ihtiyaç duydukları finansmana ulaşmasını kolaylaştırıyor. Başarı Hikayeleriyle İlham Kaynağı Kobi-Line’ın rehberlik ettiği girişimcilerden birçoğu, devlet destekli krediler sayesinde iş dünyasında sağlam bir yer edindi. Örneğin, bir kadın girişimci, düşük faizli kredi ile işletmesini kurup büyütürken, bir ihracat firması devletin sunduğu kredi desteğiyle yurt dışına açılarak önemli başarılar elde etti. Bu başarı öyküleri, Kobi-Line’ın sağladığı desteğin somut örnekleri olarak dikkat çekiyor. Kobi-Line ile Girişimcilik ve Kariyer Fırsatları Kobi-Line, sadece işletmelere değil, girişimcilik kariyerine adım atmak isteyen bireylere de destek oluyor. Kadın girişimciler, esnaf ve ihracatçılar için sunduğu rehberlik hizmetleriyle, bu bireylerin devletin sunduğu fırsatlardan tam anlamıyla faydalanmasına olanak tanıyor. Girişimcilik kariyerine başlamak ya da mevcut işletmenizi büyütmek için devletin sağladığı teşvik ve krediler hakkında bilgi almak isteyenler, Kobi-Line’ın uzman desteğiyle doğru adımlar atabilir. Girişimcilik ve Kobi-Line’ın Geleceği Kobi-Line’ın kurucusu Fuat Böge, devlet destekleri ile girişimciler ve KOBİ'ler arasındaki köprüyü daha da güçlendirmeyi hedeflediklerini belirtiyor. "Her girişimci, özellikle kadınlar ve küçük esnaf, devletin sunduğu kredilerden faydalanma hakkına sahip. Biz bu süreci kolaylaştırarak Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkı sağlıyoruz," diyor Böge. Kobi-Line, girişimciler ve KOBİ’ler için güçlü bir çözüm ortağı olmaya devam ediyor. Kadın girişimci kredileri, esnaf kredileri veya ihracat kredileriyle ilgili detaylı bilgi almak ve işletmenizi büyütmek için Kobi-Line’ın hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi için: www.kobi-line.com.tr

  • Kırklareli'nde genç girişimci KOSGEB desteğiyle geliştirdiği laboratuvarında diş protezi üretiyor

    Kırklareli'nde 21 yaşındaki genç girişimci Muhammet Mustafa Yastıkcıoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığından (KOSGEB) aldığı destekle laboratuvarında diş protezi üretiyor. Yastıkcıoğlu, ortaokul döneminde sosyal medyada protez diş üretimi yapılan videodan etkilenerek meslek seçimini buna göre şekillendirdi. Marmara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Diş Protez Teknolojisi Bölümü'nden mezun olan Yastıkcıoğlu, diş protezi üretilen laboratuvarlarda çalıştı. Kısa sürede küçük bir laboratuvar kuran Yastıkcıoğlu, KOSGEB'in İş Geliştirme Desteği Modeli'nden haberdar oldu. KOSGEB Kırklareli Müdürlüğüne başvuran Yastıkcıoğlu, aldığı yaklaşık 1 milyon 650 bin liralık destek sayesinde laboratuvarına sinterleme fırını, mikromotor ve 3D yazıcı gibi teçhizatlar kazandırarak diş protezi üretimini hızlandırdı. Yastıkcıoğlu, günlük 20 diş protezi üretim kapasitesine sahip laboratuvarında iki kişiyi istihdam ediyor. "KOSGEB'in makine bakımından çok büyük yardımı oldu" Yastıkcıoğlu, çocukken hayal ettiği mesleğe sahip olabildiği için mutlu olduğunu söyledi. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra küçük bir laboratuvar kurduğunu ifade eden Yastıkcıoğlu, KOSGEB'in destek modellerine üretim kapasitesini arttırmak için başvurduğunu belirtti. KOSGEB'in iş geliştirme desteği modelinden faydalandığını anlatan Yastıkcıoğlu, "KOSGEB'in makine bakımından çok büyük yardımı oldu. İşimizi boyut atlatmamıza vesile oldu. KOSGEB'den ayrıca personel desteği aldım ve iki kişiye de istihdam sağlıyorum. İnşallah işimi geliştirip daha fazla istihdam sağlamak istiyorum." diye konuştu. Sabit, implant üstü ve geçici protez, şeffaf ve gece plağı gibi protezler yapabildiğini ifade eden Yastıkcıoğlu, laboratuvarını daha da geliştirmek istediğini vurguladı. Kentte anlaşmalı olduğu doktorların taleplerine göre protez üretimi yaptığını anlatan Yastıkcıoğlu, şöyle devam etti: "Hasta, anlaşmalı olduğumuz doktora gittiğinde doktor protez planlaması yapıyor. Hastaların dişlerinde kesme gibi işlemleri yapıp ölçü alarak bize aktarıyor. Bize ulaşan ölçünün içine alçı dökerek kendi çalışmamız için model üretiyoruz. Model üzerinden tasarım yapıp KOSGEB'den destek aldığımız makinede blok kazıtma ve sinterizasyon işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Bu süreç yaklaşık 8 saat sürüyor. Tüm bunlardan sonra ince işçilik dediğimiz tesviye, cila ve makyaj gibi işlemler yapıyoruz. Ürettiğimiz protezi hastanın dişlerinin rengine uygun hale getirdikten sonra doktora gönderiyoruz. Doktor da hastaya gerekli tedaviyi uyguluyor. Bir diş kalıbının bize gelmesi ve son haliyle doktora ulaşması en fazla 4 gün sürüyor. Mesleğin zorlukları var tabii, bu işi yapabilmek için el yeteneğinin olması gerekiyor. Estetik için dişler çok önemli. Bu da daha çok hassas davranmamızı gerektiriyor."

  • Resim öğretmeni olma hayalini gerçekleştiremeyen inşaat işçisi, 55 yıldır kara kalem çizim yapıyor

    Yozgat'ta yaşayan 64 yaşındaki inşaat işçisi Necati Koç, sıva, badana ve temizlik işlerinden artakalan zamanlarda kara kalem tekniğini kullanarak resim çiziyor. Bilal Şahin Kültür Merkezi'nde belediye tarafından kurulan şirket bünyesinde işçi olarak çalışan Koç, boya, badana, sıva işlerinin yanı sıra merkezin çaycılık ve temizlik işleriyle uğraşıyor. İlkokulu bitirdikten sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle eğitimine devam edemeyen Koç, 9 yaşında keşfettiği resim yeteneğini 55 yıldır hobi olarak sürdürüyor. Necati Koç, hobi olarak resim çizdiğini ve bu yeteneğini ilkokulda keşfettiğini söyledi. Yozgat Belediyesi bünyesinde çalıştığını dile getiren Koç, "İlkokul 2. sınıftan bu zamana kadar resimle uğraşıyorum. 5. sınıfta resim yarışmasına katıldım, orada Yozgat birincisi oldum. Ondan sonra resim çizmek hoşuma gitti, uzun yıllardır amatör olarak resim yapıyorum." dedi. "Resimleri bakmadan, hayal ederek çiziyorum" Boş kaldığında kağıda, peçeteye resim çizdiğini anlatan Koç, mesai saatleri dışında işte ve evde kalemi elinden düşürmediğini belirtti. Birçok figürün resmini kolaylıkla çizdiğini ifade eden Koç, "Bu resimleri bakmadan, hayal ederek çiziyorum. İlkokul mezunuyum, benim hayallerim büyüktü ama maddi imkansızlıklar nedeniyle okuyamadım. Resim öğretmeni olmayı çok istiyordum ama olmadı. Eğitimime devam edemedim, içimde bir ukde kaldı. Keşke okusaydım da resim öğretmeni olsaydım. Şimdi resmi hobi olarak yapıyorum." diye konuştu.

  • Baba yadigarı oteli devlet desteğiyle restore ettiren genç kadın turizmci oldu

    Nevşehir'in Göreme beldesinde babasının işlettiği oteli Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) aldığı hibe desteğiyle restore ettiren 28 yaşındaki Hatice Atak, işletmesinde kadınları istihdam ediyor. Kayseri Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü'nden 2019'da mezun olduktan sonra Nevşehir'de klinik açan Atak, daha sonra İngiltere'ye giderek Sussex Üniversitesi Klinik Psikoloji ve Ruh Sağlığı Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladı. Türkiye'ye döndüğünde mesleği yerine turizm alanında çalışmak isteyen Atak, babasından kalma butik oteli restore ettirmek için TKDK'ye başvurdu. Başvurusu olumlu sonuçlanan Atak, aldığı yüzde 75 hibe desteğiyle oteli restore ettirdi. Genç girişimci Hatice Atak, 1983 yılına kadar bazı bölümleri ev olarak kullanılan ve bir kısmı kayadan oyma binanın daha sonra otele dönüştürüldüğünü söyledi. Yaklaşık 30 yıl önce babasının devraldığı ve uzun süre işlettiği butik oteli daha nitelikli hizmet sunan bir konuma kavuşturabilmek için proje hazırlattığını dile getiren Atak, işletme hayalinin TKDK ile gerçeğe dönüştüğünü aktardı. Atak, doğup büyüdüğü Göreme beldesinin Kapadokya'yı ziyaret eden turistlerin uğrak noktası olmasından dolayı turizm sektöründe yer almayı istediğini ifade etti. "Kadınlara ilham kaynağı olmak istiyorum" Aldığı hibe desteği sayesinde oteli restore ettirerek bütün eşyaları yenileyebildiğini anlatan Atak, şöyle konuştu: "Lisans eğitiminden sonra çalışma imkanı elde ettim. Daha sonra yüksek lisans eğitimini tamamladım. Ülkeme döndüğümde genç ve kadın girişimcilere devlet desteği sağlandığını, bunun da Türkiye ile AB tarafından ortaklaşa finanse edilen IPARD Programı kapsamında yapıldığını öğrendim. Bu proje turizm alanına yönelmeme vesile oldu. Otel, çağın getirdiği yeniliklere ayak uydurmakta zorlanıyordu. Bizim de restorasyon ve modernleşme fikrimiz vardı. Gerekli araştırmalardan sonra başvuru yaptık. Nevşehir TKDK İl Koordinatörlüğünce onaylanınca yüzde 75 oranında hibe desteği aldık. Bu çok büyük bir destek. 81 ildeki kadınlara bu konuda ilham kaynağı olmak istiyorum. Otelimiz 13 odadan oluşuyor ve 12 ay hizmet veriyoruz, farklı ülkelerden misafir ağırlıyoruz. Şu an 8 kadına da istihdam imkanı sunuyoruz." Turistler yenilenen otelden ve Atak'ın misafirperverliğinden memnun Otelde konaklayan Endonezyalı turist Agus Dani ise 3 günlük gezi için geldiği Kapadokya'da konakladığı oteli ve hizmeti beğendiğini belirterek, "Burası çok harika bir otel. Odaları, yemekleri çok güzel. Çok beğendimi ifade edebilirim." dedi. Aldo Aan da Kapadokya'ya ilk kez geldiğini, ziyaretinden önce rezervasyon yaptırdığı tesisin görünümü ve imkanlarının takdire değer olduğunu dile getirdi. Aan, tüm konuklarla dostane şekilde ilgilenen otel sahibi Atak'ın misafirperverliğinin ilgi çekici olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Ahşap oyma hobisi gelir kapısı oldu

    Mersin'de hobi olarak ahşap oymaya başlayan Örsan Sami Şener, atölyeye çevirdiği evinin odasında ürettiklerini satışa sunuyor. Tarsus ilçesi Gülek Mahallesi'nde yaşayan bir çocuk babası 38 yaşındaki Şener, 2017'de hobi olarak başladığı ahşap sanatında kendisini geliştirdi. Evinin bir odasını atölyeye çeviren Şener, ahşap kullanarak bıçak, bardak, fincan, tabak ile çeşitli ev ve süs eşyaları üretmeye başladı. Şener, atölyesi ve sosyal medya uygulamaları üzerinden kurduğu hesaplarda ürünlerini sergiliyor. Zaman zaman yurt dışından da sipariş alan Şener, kişiye özel hediyelik eşyalar da tasarlıyor. Örsan Sami Şener, ahşap oymacılığına ilgisinin zamanla tutkuya dönüştüğünü söyledi. Ahşap oyma konusunda her geçen gün kendini geliştirdiğini, bunun için bazı ustalardan da dersler aldığını anlatan Şener, evinin bir odasını da atölyeye çevirdiğini belirtti. Atölyesinde yaptığı ürünleri satarak gelir sağladığını aktaran Şener, şunları kaydetti: "Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından talepler oluyor. Birçok dizi ve film yapımcılarına ürünlerimi gönderdim. Bu vesileyle çok sayıda insan tanıdım. Genelde ahşap ve çelik üzerine üretim yapıyorum. Ahşapları sanata çevirmeye çalışıyorum. Kimine göre odun kimine göre tahta parçası ama ben bir ağacı gördüğümde ondan ne çıkacağını öngörebiliyorum."

  • Osmaniyeli girişimci yetiştirdiği akreplerden ayda 20 gram zehir elde ediyor

    Osmaniye'de girişimci Cafer Gül, kurduğu tesiste yetiştirdiği akreplerden sağdığı zehri, ilaç ve kozmetik sektöründe kullanılması için yurt dışına satmayı hedefliyor. İş insanı Cafer Gül, 4 yıl önce arkadaşlarının tavsiyesi üzerine yurt dışındaki örneklerinden esinlenerek Kadirli Organize Sanayi Bölgesi'nde akrep yetiştirilen tesis kurdu. Tesiste 6 bini yetişkin, 4 bini yavru 10 bin akrep besleyen Gül, ayda bir sağdığı akrep zehrini sıfırın altında 42 derecelik soğutucularda saklıyor. Akreplerin bir kısmından ayda ortalama 20 gram zehir alan Gül, bunları ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanılmak üzere yurt dışına satmak için girişimlerini sürdürüyor. "Kapasiteyi yükseltmeyi düşünüyoruz" Cafer Gül, daha önce inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini anlattı. Arkadaşının tavsiyesi ve biraz da merakı üzerine akrep yetiştiriciliği işine girdiğini belirten Gül, Tarım ve Orman ile Sağlık bakanlıklarından gerekli izinleri alarak 1000 metrekarelik tesisi kurduğunu söyledi. Gül, 4 çalışanın bulunduğu tesisinde, şu an kara akrep" (Androctonus Crassicauda) ile "sarı akrep" (Leiurus abdullahbayrami) cinslerinden toplam 10 bin hayvanın bulunduğunu dile getirdi. Tesisindeki akreplerin ayda bir sağımını yaptıklarını anlatan Gül, elde ettikleri zehri de soğutucularda muhafaza ettiklerini belirtti. Akrep zehrinin ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanıldığını vurgulayan Gül, "Akrepleri, en güzel ve standartlara uygun şekilde, doğal ortamında yetiştirmeye çalışıyoruz. Şu an ayda 20 gram kadar üretim yapabiliyoruz ama bu kapasiteyi yükseltmeyi düşünüyoruz. Yerimiz de olanağımız da var. Üretim kapasitemizi 50 bin akrebe kadar çıkarmayı düşünüyoruz." diye konuştu. Gül, elde ettikleri zehri yurt dışına satmak için girişimleri sürdürdüklerini kaydetti.

  • Atölyesinde ürettiği bağlamaları yurt dışına da gönderiyor

    Niğde'de yaşayan 40 yaşındaki Ömer Yavuz, yaklaşık 20 yıldır atölyesinde ürettiği bağlamaları iç piyasanın yanı sıra yurt dışına da gönderiyor. Küçük yaşta gittiği yaz Kur'an kursunda söylediği ilahilerin beğenilmesiyle müziğe ilgi duyan Yavuz, daha sonra davet edildiği düğün, festival ve benzeri etkinliklerde Anadolu türkülerini okumaya başladı. Bu alanda kendini geliştirmek için Ankara'ya giden Yavuz, burada hem saz çalışmasını hem de yapımını öğrendi. Yavuz, uzman çavuş olarak görev yapan kardeşi Enver Yavuz'un 2019'da geçirdiği trafik kazası sonucu vefat etmesiyle Ankara'dan anne ve babasının yaşadığı memleketi Niğde'ye dönüş yaptı. Ankara'daki atölyesini Niğde'ye taşıyan ve burada yaklaşık 20 yıldır üretimini sürdüren Yavuz'un dut ağacından yaptığı bağlamalara, iç piyasanın yanı sıra yurt dışında yaşayan gurbetçiler de ilgi gösteriyor. Ömer Yavuz, ahşapla uğraşmayı sevdiğini belirterek, bağlama çalma ve yapma merakının çocukluk hayali olduğunu söyledi. Ürettiği sazlarını kargoyla dünyanın birçok noktasına gönderdiğini belirten Yavuz, şöyle konuştu: "Sazlarımızı İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç, Brezilya ve Kanada'ya gönderiyoruz. Buradan göndermek kargo açısından zor oluyor ama müşterilerimiz gelip kendileri de alıyor. Öyle müşterilerimiz var ki Almanya'dan, Avusturya'dan, Hollanda'dan gelip saz alıyor. Kayseri'ye uçakla, oradan da araba kiralayıp buraya geliyorlar. Niğde'de turistik gezi yapıyorlar, buraları ilk kez gören müşterilerimiz oldu." "Bu el sanatının miras olarak birilerine kalabilmesi çok önemli" Yavuz, saz üretiminde tek başına zorlandığını dile getirerek, yeni neslin bu işlere pek sıcak bakmadığını ifade etti. Gençlerin kolay işlere yöneldiğini vurgulayan Yavuz, "Gençler ahşap tozuna, polyester tozuna çok yaklaşmıyor. Bu el sanatının miras olarak birilerine kalabilmesi çok önemli, özel şeyler." dedi. Yavuz, bağlama üretiminin uzun bir süreç aldığını, yapım aşamasının yaklaşık 4 ayı bulduğunu, bu nedenle yurt dışı siparişlerinde yoğunluk yaşandığını söyledi. Ailesinin yanında olmak için Niğde'ye yerleştiğini anlatan Yavuz, "Kardeşim uzman çavuştu, bayram iznine gelirken trafik kazasında hayatını kaybetti. Anne ve babam Niğde'de olunca buraya döndüm. Ata bulunmuyor, onların yaşlılığında yanlarında olabilmek, onlara bir güç olabilmek için Ankara'daki her şeyimizi bıraktık. 2 gün içerisinde karar verdim 'gidiyorum' dedim ve geldim." diye konuştu. Yavuz, işini severek yaptığını, bu kültürü yaşatmak için elinden gelenin fazlasını yapmaya hazır olduğunu sözlerine ekledi.

  • Kooperatif kuran girişimci kadınlar kaya odalarda mantar üretiyor

    Nevşehir'in Tatlarin beldesinde bir araya gelerek kooperatif kuran girişimci kadınlar, asırlık handaki kaya odalarda kültür mantarı üreterek aile bütçelerine katkı sağlıyor. Tatlarin Belediyesinin öncülüğünde 2021'de kurulan Tatlarin Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi, hem yöresel ürünlerin katma değere dönüşmesine imkan sundu hem de kadınların iş hayatına katılmasına katkı sundu. Kooperatifte kurulduğundan beri el işi ve yöresel lezzetleri hazırlayarak satışa sunan kadınlar, Tarım ve Orman Bakanlığının "Sofranın İncileri Projesi" kapsamında kültür mantarcılığı ile ilgili hibe desteği aldı. Kadınlar, beldedeki eski han binasının belediye tarafından restore edilmesinin ardından proje kapsamında teslim aldıkları mantar kompostu, raflar, havalandırma ve sulama cihazlarıyla asırlık handaki kaya odalarda kültür mantarı üretimine başladı. İlk hasadı yapan kadınlar, ürünlerini Nevşehir ve çevresine pazarlıyor. Kadınlar üretimde başarının gururunu yaşıyor Kooperatif Başkanı Nazife Selvi, 6 kadınla çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Hedeflerinin büyük olduğunu belirten Selvi, şöyle konuştu: "Yemek yapmayı, köy ürünleri üretmeyi sevdiğimiz için bir şeyler yapmak istedik. Köyümüz kalkınsın, kadınlarımızın da işi olsun istedik. El işi ile başladık ama fazla gelir olmadı. Beldemizde eski bina olduğu için değerlendirmek istedik, Sayın Valimiz de bizi destekledi. Mantar projesine başvurduk. Bu bina eskiden han olarak kullanılmış. Biz de inceledik buranın nem oranı fazla, mantar üretimine uygun olduğu için değerlendirmek istedik. Burada verim umduğumuzdan daha iyi oldu. Buradaki başka kaya odalarda da mantar üretimi yaparak alanımızı genişletmek istiyoruz. "Yapabilir miyiz diyorduk ama başardık" Kooperatif üyesi kadınlardan Hacer Biltekin de el ele vererek ortaya başarılı bir ürün çıkarabilmenin mutluluğunu yaşadığını ifade etti. Beldede yaşayan kadınların katılımıyla daha da güçleneceklerine inandığını anlatan Biltekin, "İki kadının bir araya geldiğinde yapamayacağı şey yoktur. Biz altı kadın bir araya gelerek başarı sağladık. Çeşitli köy ürünleri üretiyorduk ama mantar üretimine başladık. Acaba yapabilir miyiz diyorduk ama başardık. Mantar üretimi hayalimizdi." dedi. Hatice Yıldırım ise emek vererek üretimde başarı elde ettiklerini, kooperatif aracılığıyla gün içinde arkadaşlarıyla vakit geçirirken aile bütçesine de katkı sunduklarını dile getirdi. Tatlarin Belediye Başkanı Ercan Selvi de kadınların kooperatif çatısı altında gerçekleştirdiği kültür mantarcılığının beldede yaygınlaşacağına inandığını vurguladı. Selvi, "Beldemizdeki kadınlara gelir sağlanması, ileride erkeklere de belki istihdam sağlamak amacıyla kooperatifi kurduk. Tatlarin, Kapadokya turizminden yeterli pay alamıyor. Bu çalışmalarla beldemizi daha iyi tanıtarak yerli ve yabancı misafirleri ağırlamak istiyoruz. Hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum." ifadelerini kullandı.

  • Engeline meydan okuyan Tuana, ilk tekvando şampiyonasında madalya sevinci yaşadı

    Öğretmeninin yönlendirmesiyle başladığı tekvandoda, katıldığı ilk şampiyonada Türkiye üçüncüsü olmayı başaran 17 yaşındaki bedensel engelli sporcu Tuana Çelik, uluslararası organizasyonlarda da Türk bayrağını dalgalandırmak istiyor. Yozgat'ın Yerköy ilçesinde yaşayan ve 8 yaşındayken engelli kalan Tuana Çelik'in hayatı, Mehmet Akif Ersoy Ortaokulunda görevli Beden Eğitimi Öğretmeni Ahmet Gün ile tanışmasıyla değişti. Şehit Mehmet Tez Anadolu Lisesi 12. sınıf öğrencisi Tuana, 2,5 yıl önce tanıştığı Ahmet Gün'ün yönlendirmesiyle tekvandoya başladı. Yerköy Tekvando Spor Okulu'nun antrenörlüğünü de yapan Ahmet Gün eşliğindeki antrenmanlarla kendisini geliştiren Tuana, müsabakalara katılmaya karar verdi. Ankara'da 13 Ocak'ta düzenlenen Türkiye Para Tekvando Şampiyonası'nda katıldığı ilk organizasyonda kürsünün üçüncü basamağında yer almayı başaran Tuana Çelik, milli takım forması ile şubatta Antalya'da düzenlenecek 12. Uluslararası Türkiye Açık Tekvando Turnuvası'nda şampiyonluk hedefliyor. Paralimpik oyunlarına da katılmak için çalışan Tuana, uluslararası organizasyonlarda madalyalar alarak Türk bayrağını dalgalandırmak istiyor. "Hedefim olimpiyatlarda ülkemizi temsil etmek" Tuana Çelik, yaptığı açıklamada, tekvandoya tesadüfen başladığını belirterek, "Hocamın görev yaptığı okula tesadüfen gittim, onu gördüm bana para tekvandoyu ve ne gibi katkıları olacağını anlattı. Aileme de söyledim, onlar da çok olumlu baktı ve 2,5 yıl önce tekvandoya başladım." dedi. Ankara'da katıldığı ilk turnuvada üçüncülük elde ettiğini anlatan Çelik, milli takıma seçildiği için mutlu olduğunu dile getirdi. Çelik, Antalya'da düzenlenecek turnuvanın hazırlıklarını sürdürdüğünü ifade ederek, "Orada daha iyi bir hedefe ulaşmak için azimle çalışıyorum. Milli takım formasıyla ülkemi temsil etmek istiyorum." diye konuştu. Kazadan sonra kaybettiği öz güveninin tekvandoyla yerine geldiğine ve sporla hayata tutunduğuna değinen Çelik, "Tekvando benim için tutkuya dönüştü. Hedefim olimpiyatlarda ülkemizi temsil etmek." ifadelerini kullandı. "Olimpiyat sporcusu olacaktır" Antrenör Ahmet Gün de Çelik'i tesadüfen görüp bünyelerine kattıklarını belirtti. Ailesinin de onayıyla Tuana'nın tekvandoya başladığını anlatan Gün, "İlk katıldığı Türkiye şampiyonasında üçüncü oldu. Antalya'da yapılacak 12. Uluslararası Türkiye Açık Tekvando Turnuvası'nda milli takımda yarışacak. Orada iyi bir derece alırsa Avrupa ve dünya şampiyonasında yer alabilecek. Hedefimiz 2028 Paralimpik Oyunları'nda ülkemizi temsil etmesi. Bu şekilde devam ettiği sürece olimpiyat sporcusu olacaktır." dedi. Gün, Tuana'nın sporla hayatının değiştiğini, arkadaşlarıyla iletişimi ve sosyal becerilerinin geliştiğini de sözlerine ekledi.

  • "Üretimin yaşı olmaz" diyen huzurevi sakinleri mantar yetiştirmeye başladı

    Sinop'ta "Üretimin yaşı olmaz" diyerek yola çıkan huzurevi sakinleri, misafiri oldukları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nde oluşturulan alanda mantar üretimi gerçekleştiriyor. Yaşlıların rehabilitasyon süreçlerine katkı sunmak ve boş zamanlarını verimli değerlendirmelerine olanak sağlamak isteyen merkez yönetimi, "Üretimin yaşı olmaz" temasıyla Mantar Yetiştiriciliği Projesi'ni hayata geçirdi. Proje kapsamında 80 kişinin yaşam sürdüğü huzurevindeki bazı sakinlere, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü görevlilerince mantar kompostu oluşturulması ve bakımının yapılmasıyla ilgili eğitim verildi. Huzurevi sakinlerinin bazıları, aldıkları eğitim sayesinde merkezin içinde bulunan 40 metrekarelik alanda mantar yetiştirmeye başladı. İlk istiridye mantarı hasadını da yapan huzurevi sakinleri, yetiştirdikleri mantarları huzurevinin bahçesinde düzenledikleri mangal etkinliğinde tüketti. "Büyüklerimiz, bir şey üretmenin mutluluğunu yaşadı" Sinop Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Zeki Yıldırım, projenin "Üretimin yaşı olmaz" düşüncesiyle ortaya çıktığını söyledi. Huzurevinde misafir ettikleri kişilerin, yaşları ne olursa olsun mutlaka bir şeyler üretebileceğine inandıklarını vurgulayan Yıldırım, o nedenle merkez yönetiminin yaşlılara yönelik bu tür projeler hayata geçirmeye başladığını anlattı. Merkezde kalan yaşlı vatandaşların hayat enerjilerine en güzel katkının onlara yeni uğraşlar kazandırmak olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Huzurevimizin fiziki imkanları mantar yetiştirmeye müsaitti. Büyüklerimizi İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzün desteğiyle mantar kompostu hazırlamayla ilgili bir eğitimden geçirdik. Bu kompostların hepsinin büyüklerimizle hazırlığını yaptık. Sonra da projeyi hayata geçirdik. Tabii projenin hayata geçirilmesinde en önemli şey hasat yapmaktı. Hasat yapma aşamasına gelindiğinde büyüklerimizin bir şey üretme duygusunu yaşaması hepimizi son derece mutlu etti." dedi. Yıldırım, mantarların tüm yetiştirme sürecinde yaşlıların büyük heyecan duyarak bir şey üretmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Büyüklerimizle burada kompostların hazırlanması ve sonraki aşamalarda odanın nemlendirilmesi, mantarın kök salması, büyümesi, bütün heyecanları birlikte yaşadık. Zaman zaman ben de geldim. Büyüklerimiz, bir şey üretmenin mutluluğunu yaşadı." diye konuştu. Her hasatta 50-60 kilogram civarında mantar elde etmeyi planladıklarını belirten Yıldırım, hasat sezonunun sonunda bu rakamın toplam 500 kilograma ulaşmasını beklediklerini kaydetti. "Doğanın özlemini burada hep birlikte yaşadık" Huzurevi sakini 64 yaşındaki Mustafa Avcı ise yönetimin kendilerine böyle bir öneriyle geldiğini, kendilerinin de bunu kabul ettiklerini dile getirdi. Gördükleri bir aylık eğitimin ardından yetiştiriciliğe başladıklarını anlatan Avcı, şunları kaydetti: "Eğitimde mantar kompostu nasıl hazırlanıyor, nemlendirme nasıl yapılıyor, bunlar bize öğretildi. Tabii 4-5 karışımla bunları bodrumda yetiştirdik. Bir ay içerisinde bu duruma getirdik. Şimdi de hasadını yaptığımız mantarları ızgarada pişirerek yedik. Böylelikle o doğanın özlemini burada hep birlikte yaşadık, çıkardık."

  • Türkiye'nin "Toprak Dede"si Hayrettin Karaca, vefatının beşinci yılında anılıyor

    Türkiye'nin "Toprak Dede"si, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, vefatının beşinci yılında yad ediliyor. Hayatını toprağın, suyun, yeşilin, bitkilerin korunmasına adayan Karaca, gerek fikirleri gerekse uyguladığı projelerle "sürdürülebilir doğa" şuurunu oluşturan öncülerden biri olarak Türk insanına ilham vermeye devam ediyor. 1922'de Hocazade Halil Efendi ve Zehra Hanım'ın çocuğu olarak Bandırma'da dünyaya gelen Karaca, liseyi bitirdikten sonra ailesinin triko örme işinin başına geçti. Şirketi, Türkiye'nin en başarılı sanayi kuruluşlarından biri haline getiren Karaca'nın doğa sevgisi de gençlik yıllarında başladı. 50'li yaşlarında Türkiye'nin ilk özel arboretumunu (ağaç parkı) kuran Karaca, yurt içi ve yurt dışı ziyaretlerinde tohumlar topladı. Türkiye'de yaşanan çölleşmenin farkına varan Karaca, şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezerek toprak ve doğa bilincini başta çocuklar olmak üzere herkese aşıladı. Karaca, çevre ve doğa girişimlerini sanayici arkadaşı Nihat Gökyiğit'le beraber 1992'de TEMA Vakfını kurarak kurumsallaştırdı. TEMA ile birlikte erozyon tehlikesini ülkenin gündemine sokan Karaca, ağacı ve ormanı yeniden sevdirdi ve doğaya farklı bir gözle bakılmasını sağladı. Hayatının sonuna kadar çevre bilincinin oluşması için girişimlerini sürdüren Karaca, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü, Doğru Yaşam Ödülü ve Birleşmiş Milletler Orman Kahramanı gibi ödüller aldı. Doğanın korunması amacıyla Anadolu'yu karış karış gezen Karaca, 20 Ocak 2020'de 97 yaşında hayata gözlerini yumdu. Arkasında 1 milyonun üzerinde gönüllüsü olan TEMA Vakfının yanı sıra Türkiye'nin gen koruma merkezi sayılabilecek çalışmalar bırakan Karaca, gelecek nesillere doğa koruma çalışmalarında motive kaynağı olmaya devam ediyor. "Gezegende az iz bırakarak nasıl yaşarım"ı kurgulamaya çalıştı TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hayrettin Karaca'nın, doğanın korunmasında paha biçilmez emeği ve katkısı olduğunu söyledi. "Doğa ile savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz" ifadelerini çok değerli bulduğunu belirten Ataç, "Doğayla başa çıkmak mümkün değil. Yapacak tek şey onunla uyumlu yaşamak ve onun sınırlarına saygı gösterip yaşam biçimimizi ona göre ayarlamak. Hayrettin Bey'in de bütün felsefesi bunun üzerine kuruluydu aslında. Doğayı çok izlerdi, çok yakından bakardı, çok okurdu. O gördüklerini de kendi hayatının içine alırdı. Söylediğini yapmak, yaptığını söylemek çok önemlidir. Hayrettin Bey'de bunu çok görürdünüz. Net bir şekilde Gandhi'den çok etkilenmişti, sözlerini çok sık kullanır, onun gibi yaşar, onun öykülerini anlatırdı. Çok özel bir insandı. İyi ki bu dünyadan, bu ülkeden geçti." dedi. Hayrettin Karaca'nın, arboretumu kurarken, soyları tükenme ihtimali olan bitkileri korumak için 400 bin kilometre yol yaptığını kaydeden Ataç, köy köy dolaştığı sırada bir çocuğun Karaca'ya "Erozyon Dede" diye bağırdığını, sonradan bu yakıştırmanın "Toprak Dede"ye dönüştüğünü anlattı. Karaca'nın ülkeye ve TEMA'ya çok büyük miras bıraktığını ifade eden Ataç, bu mirasın yükünün ve kendileri üzerindeki sorumluluğun çok ağır olduğunu vurguladı. Hayrettin Karaca'nın "Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın", "Sana can verenleri yaşatacaksın" sözleriyle doğaya saygılı yaklaşılmasının mesajlarını verdiğini aktaran Ataç, şunları kaydetti: "Son dönemlerinde hiçbir şey aldıramazdık üstüne. Delikli kazaklarıyla dolaşırdı, ayakkabılarına pençe yaptırırdı. Parası olmadığından değil. Bunlar, hep onun yaşamı nasıl gördüğünü ve 'gezegende az iz bırakarak nasıl yaşarım'ı kurgulamaya çalıştığını anlatırdı. Düşünün, bizden başka arkasında organik atık bırakan bir canlı daha yok. O da bunu anlatmak için her yolu denerdi." Türkçenin korunmasına da büyük önem verdi TEMA Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk ise Karaca ile 1982-1983 yıllarında orman mühendisliği öğrencisiyken tanıştığını anımsatarak, "Hayrettin Bey'in 'Toprak Dede' ismini almasındaki en büyük etken bence erozyonun ne kadar büyük, yaygın bir sorun olduğunu ve topraklarımızı yok ettiğini, topluma en iyi anlatan önderlerden biri olmasıydı." diye konuştu. Öztürk, "Her bir yağıştan sonra, o akan derelerin nehirlerin rengi değiştikçe o giden toprağa üzülürdü. Bunu da hep dile getirdi. 'Herkes sel bastı, şuralarda şu kadar zarar oldu diyor ama hiç kimse giden toprağı görmüyor' derdi ve bunu çok büyük bir üzüntüyle dile getirirdi. Toprağın tüm dünyadaki karasal yaşamın temeli olduğunu o biliyordu." ifadesini kullandı. Karaca'nın hem mesajlarıyla hem davranışlarıyla doğayı korumak için ne yapılması gerektiğini halka anlatmaya çalıştığını vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "O, üzerindeki eski kırmızı kazağı yıllarca giyip kullanarak, 'param var ama almaya hakkım yok' diyerek, tüketimi teşvik etmenin aksine engelleyerek, daha az tüketerek doğaya olan yükümüzü azaltacağımızın örneğini sergiledi. Ekosistemin çalışmasındaki en önemli unsur toprak. Toprak da yaşayan bir ekosistem içerisinde milyonlarca canlıyı barındıran bir ekosistem. Söylediği şuydu. 'Yaşamak istiyor musun? O zaman sana yaşam verenleri yaşatacaksın'. Ekosistemin işleyişini bundan daha öz anlatan bir şey olamaz. Bu bir düşünürün, çok okumanın, çok bilginin işi." Hikmet Öztürk, Hayrettin Karaca'nın aynı zamanda Türk dili savunucusu olduğunu ve Türkçenin korunmasına büyük önem verdiğini sözlerine ekledi.

  • Türkiye'den geçen yıl 9 milyar 495 milyon dolarlık tekstil ihracatı yapıldı

    Türk tekstil sektörü, 2024 yılında 9 milyar 495 milyon 379 bin dolar ihracat gerçekleştirdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerinden derlediği bilgilere göre, tekstil ve hammaddeleri sektörü 2024 yılında 207 ülke ve serbest bölgeye ürün sattı. Sektör ihracatçıları, 2 milyon 449 bin 416 ton ürün karşılığında 9 milyar 495 milyon 379 bin dolar gelir elde etti. En çok gelir 5 milyar 938 milyon 429 bin dolarla kumaştan kazanılırken, kumaşları 2 milyar 382 milyon 728 bin dolarla pamuk ve 1 milyar 174 milyon 222 bin dolarla elyaf izledi. İplikte artış görüldü Miktarda yüzde 12, değer bazında ise yüzde 5 ile en çok artış iplikte görüldü. İplik kalemleri içerisinde ise en fazla tercih edilen ürün 677 milyon 44 bin dolarla miktarda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36'lık artış gösteren pamuk ipliği oldu. En fazla dış satımı 3 milyar 584 milyon 826 bin dolarla Avrupa Birliği ülkelerine yapılırken, sektör ihracatında ilk sıradaki ülke 739 milyon 585 bin dolarla İtalya oldu. İtalya'yı 533 milyon 689 bin dolarla İngiltere ve 473 milyon 370 bin dolarla İspanya izledi. Yeşil ve dijital dönüşüm süreci hızlandırılacak TİM Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Fikret Kileci, AA muhabirine, bu yıl yapılan ihracat başarısının Türk tekstil sektörünün küresel rekabetteki gücünü bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi. Söz konusu başarıyı sürdürülebilir kılmak ve pazardaki payı kaybetmemek adına sektördeki yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerinin hızlandırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Kileci, şunları kaydetti: "Bu geniş pazar yelpazesinde sektörün, çevre dostu üretim süreçlerine yatırım yapması, yeşil üretim odaklı iş modeline geçilmesi ve sürdürülebilirlik ilkelerinin benimsenmesi, gelecekteki rekabet gücünü pekiştirecektir. Sektörde beşeri sermayenin etkin bir şekilde kullanılması ve dijital yetkinliklerin artırılması kritik öneme sahiptir. Çalışanlarımızın dijital becerilerinin geliştirilmesi ve inovasyon kültürünün desteklenmesi, sektörün geleceğini güvence altına alacak önemli adımlar olacaktır."

Arama Yap

bottom of page