top of page

Boş arama ile 773 sonuç bulundu

  • 50 metrekare atölyedeki tespih üretimi 500 metrekarelik imalathaneye taşındı

    Erzurum'da 30 yıl boyunca 50 metrekarelik atölyede Oltu taşından ata mesleği tespihçilik yapan İhsan Çelik, devlet desteğiyle kurduğu imalathanede ürettiği takı ve hediyelik eşyaları Türkiye'nin dört bir yanına gönderiyor. Oltu'da 30 yıl önce babasından devraldığı 50 metrekarelik atölyede tespih üreten 50 yaşındaki 2 çocuk babası Çelik, 2 yıl önce hazırladığı projeyle, Avrupa Birliğince finanse edilen ve Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından yürütülen IPARD Programı'na başvurdu. Müracaatı kabul edilen Çelik, yaklaşık 84 bin avro hibe destekle geçen yıl Oltu Organize Sanayi Bölgesi'nde 500 metrekarelik alanda imalathane kurdu. İşletmesinde kentin coğrafi işaretli olan ve yörede "siyah altın" olarak da adlandırılan Oltu taşından ve yöreden çıkarılan değerli taşlardan tespih, takı ve hediyelik eşyalar üreten Çelik, 60 kişiye de istihdam sağlıyor. "Bölgede çıkan diğer taşları da işlemeye başladık" Girişimci İhsan Çelik, babasından devraldığı işi yıllarca 50 metrekarelik atölyede sürdürdüğünü söyledi. Devlet desteğiyle imalathane kurup kurumsal yapıya geçtiğini ifade eden Çelik, "Sadece Oltu taşından değil bölgede çıkan diğer taşları da işlemeye başladık. Bölgede Oltu taşının yanı sıra dünya pazarında yeri olan ve çok beğenilen opal, oniks, obsidyen ve krizopras gibi değerli taşları Oltu taşı pazarına katmayı planladık." dedi. Çelik, Oltu taşı, diğer taşlar ve geri dönüşüm atıklarından ürünler elde edilecek şekilde 500 metrekarelik alanda planlandıkları imalathane, kadın ve erkek atölyelerinin yanı sıra teşhir salonu ve Ar-Ge bölümünün bulunduğunu anlattı. Desteklerinden dolayı TKDK Erzurum yetkililerine teşekkür eden Çelik, şöyle konuştu: "Bu taşların toprağın altında kimseye faydası yok, çıkarır yaparsak çok sayıda insan ekmek kazanacak. Oltu taşının yanına birkaç taş ekleyerek bu işi zenginleştirdik. Önceden 50 metrekarede yıllarca çalıştık, bazen yer olmadığı için makineleri kaldırır öyle çalışırdık ama çok şükür devlet desteği insanların önünü açıyor. Özelikle doğuda böyle bir taş havzasında, mili taşımız olan Oltu taşının yanına diğer taşları da eklememiz bize önemli imkan sağladı." "E-satış çalışmaları tamamlandığında dünyaya açılacağız" Tesiste 20 kişinin çalıştığını, ev kadınlarından 40 kişiye de el işçiliği karşılığında ücret verdiklerini anlatan Çelik, tam kapasiteyle çalışmaya başladığında sadece işletmede 50 kişinin istihdam edileceğini dile getirdi. Çelik, yurt dışı fuarlarına gidip taş atölyelerini yerinde görüp imalathane projesini öyle hayata geçirdiğini ifade ederek, "Hayalim devlet desteğiyle gerçekleşti. Üretimimiz tamamen el emeği göz nuru, pazar sorunumuz yok. Türkiye genelinde toptan satışımız oluyor. Yurt dışına yönelik pazar ve e-satış çalışmaları tamamlandığında dünyaya açılacağız." diye konuştu. Çalışanlardan Tuba Açıkgöz de tesisin ilçede kadın istihdamı konusunda öncü olduğunu vurgulayarak, "İşleme, aksesuar ve delme gibi işleri yapmaktan çok mutluyuz. Tespih ve taş işçiliğiyle kadın istihdamına katkı sağlanıyor. Evlerinde çalışan kadınlar ailelerinin geçimine katkı sağlıyor." ifadelerini kullandı.

  • HASTALIĞINDAN YOLA ÇIKARAK KURDUĞU MARKASIYLA 40 KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLADI

    Girişimci Bahar Şamhili Tanju, 10 yıl önce aldığı kemik erimesi tanısının ardından evde hazırladığı kemik suyunu KOSGEB'in desteğiyle markalaştırarak, 40 kişiye istihdam sağlıyor. İstanbul'da yaşayan Tanju'ya, şikayetleri üzerine 2014'te gittiği hastanede "kemik erimesi" olarak da bilinen osteoporoz tanısı konuldu. Bunun üzerine Tanju, doktorlarının tedaviye destek önerisiyle evde hazırladığı ilikli kemik sularını tüketmeye başladı. Hem tedaviye uyması hem de sağlıklı beslenmeyle sağlığına kavuşan Tanju, bu alanda satışa sunulmuş "doğal kemik suyu" olmadığını fark etti. Bunun üzerine harekete geçen ve KOSGEB'in desteğiyle ilikli kemik suyu ile çorbaların bulunduğu markasını kuran Tanju, 40 kişiye de istihdam sağlamaya başladı. Konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Tanju, "10 yıl önce bu kıymetli gıdayı kullanmaya başladım ve çok faydasını gördüm. Sadece kemiklerimde değil, cildimden saçıma kadar bunun etkisini görmek beni çok heyecanlandırdı. Tedavi gördüğüm tüm doktorlarım bu hastalıkta beslenmenin çok önemli olduğunu, kolajenden zengin beslenmenin iyileşmeme yardımcı olabileceğini söyledi. Ben de evimde doktor tavsiyesiyle kemik suyu, tavuk suyu ve balık suyu yapar oldum. Bunları düzenli olarak yaptım ve kullandım." diye konuştu. O dönemde taze kemik suyunun marketlerde bulunmadığını anlatan Tanju, halihazırda böyle bir ürünün olmadığını görünce kendi markasını kurmak üzere harekete geçtiğini dile getirdi. Tanju, "Bu kadar kıymetli bir gıdanın üstelik bizim kültürümüzde var olan, bütün dünya mutfaklarının da baş tacı olan bu kıymetli ürünleri, en taze haliyle üretip, herkese en doğal haliyle sunma hedefiyle yola çıktım." ifadelerini kullandı. Tanju, ilikli kemik suyunun beslenme değerlerini koruyarak en doğal haliyle üretebilmek için 2016'da iki üniversiteden öğretim üyeleriyle 9 ay boyunca AR-GE çalışması yaptıklarını söyledi. Oluşturduğu markanın projesini KOSGEB'e sunduğunu belirten Tanju, "Ben bir kadın girişimci olarak KOSGEB'ten destek aldım ve son derece motive edici oldu. Markamız Türkiye'nin kendi sermayesiyle kurulmuş bir kadın girişimci markası." dedi. - "Köklerimize saygıyla üretiyoruz" Kemik sularını hazırlamanın çok meşakkatli ve uzun saatler alan bir iş olduğuna işaret eden Tanju, oluşturduğu yerli markayla ihtiyacı olanların ürüne kolayca ulaşabileceğini söyledi. Şu anda 17 çeşit ürün ürettiklerini ifade eden Tanju, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ürünlerin içinde, 5 çeşit kemik ve tavuk suyu, 4 çeşit sakatat çorbası ve mercimek ile ezogelin çorbası gibi Anadolu tatlarının da yer almasını istedim. Bu çorbalar tamamen coğrafi işaretli ürünlerle hazırlandı. Örneğin Mardin Midyat'tan mercimek kullanıyoruz, Diyarbakır Karacadağ'dan kepekli pirinç geliyor, sade yağımız Erzurum'dan geliyor. Tamamen gluten içermeyen çok özel bir üretimimiz var. Aslında biz geleneği geleceğe taşımak istiyoruz, globale taşımak istiyoruz. Bizim o kadar özel ürünlerimiz var ki üstelik bunlar Anadolu kadının elinden çıkıyor. Biz bu ürünleri Anadolu'da o kıymetli kadınlarımızın ürettiği coğrafi işaretli ürünlerle hazırlıyoruz ve markette insanların kolayca kullanıma sunuyoruz. Gelenekseli sürdürüyoruz. Köklerimize saygıyla üretiyoruz. En büyük heyecanımız bu geleneksel gıdayı globale taşımak." Tanju, "Herkesin iyi beslenmeye ihtiyacı var. İyi gıdayı herkese sunmak benim en büyük heyecanım ve en büyük hedefimdi. Çok şükür emeklerimiz karşılık buldu. Doğal gıdayı en ekonomik şekilde vatandaşlarımızla buluşturmaya çalıştım." diye konuştu. - "En büyük hedefim geleneğimiz olan bu gıdayı globale taşımak" Tanju, markasıyla 40 kişiye istihdam sağladığını, bu sayının yüzde 50'sinin kadın personel olduğunu ve gelecek dönemde kadın istihdamının artacağını belirtti. En büyük hayalinin ihracat olduğunu ve bunun için gerekli girişimlere başladığını ifade eden Tanju, sözlerini şöyle tamamladı: "Son yıllarda dünyada tıpkı çay ve kahve gibi kemik suyu satan kafeler açılmaya başlandı. Bu aşağı yukarı son 10 yılın hikayesi. Çok sağlıklı bir içecek. Bu ürün tüm dünyanın göz bebeği olmaya başladı. Bize de hem Avrupa'dan hem Asya ülkelerinden çok fazla talep geliyor. Dolayısıyla biz de ürünlerimizi gönderebilmek için gereklilikleri yerine getirmeye çalışıyoruz. En büyük hedefim geleneklerimizde olan bu özel gıdayı globale taşımak, bunun için çok çalışıyoruz."

  • Vanlı genç girişimci, 300 küçükbaş hayvanını 9 yılda 3 bin 500'e çıkardı

    Van'ın Edremit ilçesinde 9 yıl önce devlet desteğiyle 300 küçükbaş hayvan satın alan 34 yaşındaki Serkan Tatar, gözü gibi baktığı koyunların sayısını 3 bin 500'e çıkararak büyük bir sürünün sahibi oldu. Kurubaş Mahallesi'nde yaşayan iki çocuk babası Tatar, evlendikten sonra hayvancılık yapmaya karar verdi. Biriktirdiği bir miktar paranın yanı sıra Tarım ve Orman Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı'ndan hibe ve Ziraat Bankasının faizsiz kredi desteğinden faydalanarak 300 koyun satın alan Tatar, ahır ve kaba yem deposu inşa ederek hayvancılığa başladı. Aradan geçen zamanda 3 bin 500 metrekare alana kurduğu tesisi hem geliştiren hem de modern tarım yöntemlerini kullanmaya başlayan Tatar, 6 kişiyi istihdam ederek özenle beslediği hayvanların sayısını 3 bin 500'e çıkardı. Yıl içinde doğan kuzuları besledikten sonra erkek olanları Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa ve İstanbul'da satışa sunan Tatar, hem ekonomiye hem de hayvancılığa katkı sunuyor. "Hayvan sayısını artırmayı hedefliyorum" Tatar, hayvancılığı modern imkanlarla yapmaya çalıştıklarını söyledi. Hayvancılığı geliştirerek ekonomiye katkı sağlamak istediğini belirten Tatar, şöyle konuştu: "Uzun süredir hayvancılık yapmayı düşünüyordum. 9 yıl önce bir miktar birikimim, Ziraat Bankasından aldığım faizsiz kredi ve Tarım ve Orman İl Müdürlüğünün hibe desteğiyle hayvancılık yapmaya başladım. 6 çalışanımla hayvanların sayısını sürekli artırdık. Böyle olunca ahırı büyüterek daha modern bir hale getirdik. Bu süreçte yine Bakanlığımızın yüzde 50 hibe desteğinden faydalandık. Küçükbaş hayvan sayısını 300'den 3 bin 500'e çıkarmayı başardık." Üreticilere verilen desteğin devam etmesini istediklerini aktaran Tatar, "Bu tür desteklerle üretim de artıyor. Yıl içinde doğan kuzuları besliyoruz. Erkek kuzulara bir süre baktıktan sonra kesimlik olarak Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa ve İstanbul'da satışa sunuyoruz. Kısa zamanda süt üretimine de geçmeyi planlıyoruz. Hayvan sayısını artırmayı hedefliyorum. Allah devletimizden razı olsun." dedi. Van'ın küçükbaş hayvan varlığı yaklaşık 3,5 milyon Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Bünyamin Hakan da tarım ve hayvancılık yönünden Van'ın önemli bir kent olduğunu belirtti. Devletin her zaman çiftçinin yanında olduğunu vurgulayan Hakan, "İlimizde hayvancılık yapanlara gereken desteği veriyoruz. Tarım ve hayvancılığın daha da gelişmesi için çalışıyoruz." diye konuştu. Van'ın küçükbaş hayvan varlığının yaklaşık 3 milyon 500 bin olduğunu bildiren Hakan, şunları kaydetti: "Vatandaşımızın çoğu geçimini hayvancılıkla sağlıyor. Destekten faydalanan çiftçilerimizi sürekli ziyaret ediyor, gerekli denetimleri yapıyoruz. Yaklaşık 9 yıl önce hayvancılığa başlayan Serkan Tatar kardeşimize Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak 5 milyon liralık ahır ve samanlık hibe desteği verdik. Genç girişimci kardeşimiz hayvancılığını daha da büyütmek istiyor. Biz de böyle istekli genç girişimcileri desteklemeyi sürdüreceğiz."

  • Bir inekle başladıkları hayvancılıkta devlet desteğiyle çiftlik kurdular

    Düzce'de yaşayan Habip ve Zehra Metin çifti, bir inekle başladıkları hayvancılıkta devlet desteğiyle sürü sahibi oldu. Köy hayatını seven 3 çocuk sahibi veteriner 39 yaşındaki Habip ile ev hanımı 38 yaşındaki eşi Zehra Metin, 2022 yılında Cumayeri ilçesine bağlı Yenitepe köyünde dedelerinden kalan 8 dönümlük araziye ahır kurarak hayvancılığa başladı. Sonraki süreçte bu alanda ilerlemek isteyen çift, Tarım ve Orman Bakanlığının "Hastalıktan Ari İşletmeler Projesi"ne başvuru yaparak 20 gebe düve desteği aldı. Ahırı 200 büyükbaş hayvan kapasiteli çiftliğe dönüştüren ve süt sağım makineleri alan çift, 2 yılda hayvan sayısını 84'e çıkardı. "Devlet desteği bizim için lokomotif oldu" Habip Metin, ailesinin hayvancılıkla ilgilenmesi dolayısıyla küçük yaşlardan itibaren bu alana ilgi duyduğunu söyledi. Hayvan sevgisinin veterinerlik mesleğini seçmesinde etkili olduğunu anlatan Metin, bir süre bu alanda çalıştıktan sonra eşinin de desteğiyle hayvancılığa yöneldiklerini kaydetti. Metin, 2 yıldır sektörde faaliyet gösterdiklerini dile getirerek, "Benden önce babam, dedem burada hayvancılık yapmışlar. 2020 yılından bu yana burada süt üretimi yapıyoruz. Öncesinde ufak çaplı besicilik yapıyorduk. 2022 yılında devlet desteğiyle yüzde 50'si hibe olmak üzere 20 gebe düve aldık. Devlet desteği bizim için lokomotif oldu. Gebe oldukları için 20 de buzağımız oldu. Hayvan sayımızı 200'e çıkartmak istiyoruz." diye konuştu. Destekten sonra hayvan sayılarında ciddi artış olduğunu belirten Metin, şöyle devam etti: "Aldığımız hayvanlardan çok memnunuz. Katma değer sağlamaya çalışıyoruz. Devlet desteği olmadan çok zor, bu anlamda devletin bu alandaki desteklerinden memnunuz. En büyük karımız yeni doğan buzağılarımız, onlara çocuklarımız gibi bakıyoruz. Bakmadan ilgilenmeden olmuyor. Bakıyoruz karşılığını da alıyoruz. Sevgisiz olmuyor. 'Sadece hayvan bakayım, para kazanayım.' derseniz olmaz. İşin içine sevgi katmanız gerekiyor." Metin, günlük süt üretimlerinin 1 tonun üzerinde olduğunu ifade ederek, "Hayvancılığı kesinlikle tavsiye ediyoruz fakat bu iş, emek ve özveri istiyor. İyice araştırıp fizibilite yapsınlar, doğru yerde doğru yatırım yapmalarını tavsiye ediyorum." dedi.

  • Siirt'te öğretmenler ve üniversite öğrencileri köy okullarını güzelleştiriyor

    Siirt'te farklı okullarda görev yapan bir grup gönüllü öğretmen ile Siirt Üniversitesinde okuyan gençler, eğitime katkı sunmak için bir araya gelerek boyadıkları okullara kütüphane, hobi, zeka ve müzik derslikleri kazandırıyor. Siirtli öğretmen Muhammed Yusuf Özüş'ün girişimi, gönüllü öğretmenlerin ve üniversite öğrencilerinin katılımıyla kentte "Sen de Bir Fidan Dik" projesi hayata geçirildi. Bu kapsamda bir araya gelen öğretmenler ve gençler, eğitime katkı sunmak için hayırseverlerin de desteğiyle merkez ve kırsalda okulları boyuyor. Gönüllülük esasıyla yürütülen bu iyilik hareketi sayesinde 8 yılda merkez ve kırsalda 20 okul boyandı, okullara 25 kütüphane, 2 hobi, 4 zeka ve müzik sınıfı kazandırıldı. Projeye katkı sunan bazı öğretmenler tayin nedeniyle, üniversite öğrencileri de mezun olup kentten ayrılsa da öğrencilerin yaşamına dokunan bu faaliyetler yeni gönüllülerin katılımıyla devam ediyor. Ekiplerin bir durağı da öğretmenlerinden gelen talep üzerine Şirvan ilçesindeki Cevizli İlkokulu oldu. 4'ü öğretmen 8 kişilik ekip ilçeye yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta 20 öğrencinin eğitim gördüğü birleştirilmiş tek dersliği yenilemek için kolları sıvadı. Duvarları, sıraları boyayan öğretmenler ve üniversiteli gençler, soba etrafında velilerin ikram ettiği çayın yudumlandığı kısa bir molanın ardından temizledikleri okulu öğrencilerin eğitimine hazır hale getirdi. "Bu mutluluğu öğrencilerimizle yaşamak istiyoruz" Proje koordinatörü ve okul öncesi öğretmeni Muhammed Yusuf Özüş, öğretmenler ve üniversiteli gençlerle sosyal sorumluluk projesi için bir araya geldiklerini söyledi. Proje sayesinde bugüne kadar merkez ve ilçelerdeki okullarda 25 kütüphane, 2 hobi, 4 zeka ve müzik sınıfı oluşturduklarını belirten Özüş, 20 okulu boyayarak öğrencilere güzel bir ortam sunduklarını ifade etti. Özüş, bunun yanı sıra yaklaşık yüzlerce çocuğa da bot, mont ve kırtasiye desteği sağladıklarını ifade ederek, okullara destek vermeyi sürdüreceklerini kaydetti. ​​​​​​​Eğitime katkı sağlamayı, öğrenciler için bir şeyler yapmayı amaçladıklarını aktaran Özüş, "Köy okullarını biraz daha yenileyip eğitim ve öğretime daha iyi bir şekilde hazırlamak istedik. Bu bölgede bütün köy okullarımıza gidip bu mutluluğu öğrencilerimizle yaşamak istiyoruz. 3-4 haftada bir köy okullarımıza ziyaretlerde bulunup bu tür faaliyetler düzenliyoruz. Bundan dolayı da çok mutluyuz. Öğretmen sadece sınıfta değil her yerdedir." dedi. "Burada olmaktan çok mutluyum" Çalışmaya katkı sunan İnkapı İlkokulu okul öncesi öğretmeni Büşra Bakırcı da ilçelerde ve kırsalda köy okullarını boyayarak öğrencilerin mutluluklarına ortak olduklarını söyledi. Öğrencilere destek olmaya devam edeceklerini anlatan Bakırcı, okulları boyamanın yanı sıra temizliğini de yaptıklarını belirtti. Sınıfları el birliğiyle yenilediklerini ifade eden Bakırcı, "Burada olmaktan çok mutluyum. Duvarların yanı sıra masa ve sıraları da boyuyoruz. Herkes fırçalarla sınıfı boyarken veliler de bize çay ikram etti. Sınıfların çocuklar için daha temiz ve düzenli olmasını istiyoruz." diye konuştu. Siirt Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu 1. sınıf öğrencisi Hira Subaşı ise bu tür sosyal sorumluluk projelerinde yer almanın mutluluk verici olduğunu belirterek, "Çok güzel bir etkinlik oldu. Çocuklar umarım beğenirler." ifadelerini kullandı.

  • Uşak'ta lise öğrencileri yazdıkları kitabın gelirini Mehmetçiğe bağışladı

    Uşak Lisesi 10. sınıf öğrencileri, felsefe dersinde yürüttükleri proje için yazdıkları "Bize Göre Felsefe" isimli kitaptan elde ettikleri 50 bin liralık geliri Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'na bağışladı. Felsefe öğretmeni Hediye Aslan öncülüğünde, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında "Türkiye Yüzyılı Filozofları" başlıklı proje hazırlandı. Çeşitli aşamaların yer aldığı proje doğrultusunda 150 öğrenci tarafından felsefeyi ön plana alan ve çeşitli karikatürlerin bulunduğu "Bize Göre Felsefe" isimli kitap yazıldı. Kitabın basılmasının ardından düzenlenen imza gününde 50 bin lira gelir elde edildi. Öğrenciler, kitabın gelirini Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'na bağışladı. Uşak Valisi Naci Aktaş, projede yer alan öğrenciler ile öğretmen Aslan'ı makamında ağırlayarak bilgi aldı. Öğrencilere duyarlılıklarından dolayı teşekkür eden Aktaş, yapılan işin manevi değerinin çok yüksek olduğunu ve çok güzel farkındalık oluşturacağını söyledi. Vakıf bünyesindeki şirketleri ve ürettiklerini öğrencilere anlatan Aktaş, şunları kaydetti: "KAAN, beşinci nesil savaş uçağımız; her zaman övündüğümüz, GÖKBEY ve ATAK helikopterlerimiz, HÜRJET gibi uçaklarımız, bunların her biri bu vakfın ve bağlı ortaklıklarının ve siz gibi vatan millet sevdalısı gençlerin, mühendislerin gayretleriyle ortaya çıkan sonuçlardır. Her birimiz bununla gurur duyuyoruz. Sizin bu katkınız belki de o KAAN'daki her şeyi tutacak olan bir vidanın karşılığıdır. Hani son çivi derler ya, onun uçuşunu sağlayacak son vida, son parça belki de budur. Onun için her birinize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum." İl Milli Eğitim Müdürü Halil Yücel, Hediye Aslan ve öğrenciler, daha sonra 50 bin liralık sembolik çeki Vali Aktaş'a takdim etti. "Öğrencilerim adına çok onurluyum" Felsefe dersini öğrenciler arasında sevdirmek amacıyla başlattıkları projenin 5 ayda ortaya çıktığını aktaran Hediye Aslan da bütün öğrencilerin projeyi sahiplenerek büyük özveriyle çalıştığını dile getirdi. Kitabın hazırlanma aşamasında 10. sınıflardaki 150 öğrencinin uyum içinde çalıştığından bahseden Aslan, "Projenin bütün aşamalarında rehber hocaydım. Hiçbir şeylerine, yazdıkları metinlere, çizdiklerine karışmadım. Sadece düzenledik, o şekilde yaptık. Bu, beni çok gururlandırdı. Bu sonuca gidebilmemiz, bu bağışı yapabilmemiz, benim kafamda kurduğumdan daha büyük sonuçtu. Çok gururluyum, öğrencilerim adına çok onurluyum." şeklinde konuştu. Öğrencilerden Mustafa Ege Şen de uzun sürede yapılabilecek işleri çok kısa sürede yaptıklarını belirterek, projenin tüm aşamalarında çok keyif aldığını aktardı. Öğrenciler Şevval Gök ve Firdevs Sapan da projede yer almaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Programa, Uşak İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Fahri Semiz, Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı İzmir Temsilcisi emekli Albay Orhan Kadir Gök ve Askerlik Şube Başkanı Üsteğmen İsa Ambarkaya da katıldı.

  • Regaib Gecesi Nedir? Regaib Kandilinin Önemi

    “Receb ayının ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Regâib, Arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be" kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarfetmek demektir. Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır (el-Bakara, 2/ 130; en-Nisa, 4/ 127; et-Tevbe, 9/59,120; Meryem, 19/46; el-Enbiyâ, 21/90; el-Kalem, 68/32; el-İnşirah, 94/8). Terim olarak Regâib, Türkçe'de kandil geceleri dediğimiz mübârek gecelerden biridir. Hicrî takvime göre, yedinci ay olan Receb'in ilk cuma gecesi Regaib kandilidir. Bu gecede Yüce Allah'ın rahmet, bağış ve yardımlarının dağıtıldığına inanılır. Regâib gecelerinde dua etmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür. Resûlullah ümmetine şu duayı telkin etti: اَللّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فيِ رَجَبٍ وَ شَعْبَانَ وَ بَلِّغْنَا رَمَضَان “Ey Allâhʼımız! Receb ve Şâbânʼı mübârek eyle, Ramazanʼa mülâkî eyle / ulaştır.”(Taberânî, Evsat, IV, 189; Beyhakî, Şuab, V, 348. Krş. Ahmed, I, 259) Üç Aylar, dua ve tövbelerimizin kabul edilme ümidini daha fazla hissedeceğimiz aylardır. Receb ayı ile başlayan, Şaban ile devam eden ve Ramazan ayı ile sona eren Üç Aylar’ı dualarla ibadetlerle geçirmek çok önemlidir. Beş gecede duların kabul olduğu bildirilir: "Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Recebʼin ilk gecesi, Şabanʼın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir." (Abdurrezzak, Musannef, IV, 317; Beyhaki, Şuabül-İman, V, 287-288) Bu sebeple Müslümanlar bu geceleri hep ihya etmişlerdir. REGAİB GECESİNİN GÜNDÜZÜNDE ORUÇ TUTMANIN ÖNEMİ Zamanın her anı değerlidir ve boşa harcanan zamanın telafisi mümkün değildir. Bu nedenle insan ömrünün her anı çok değerlidir. Ancak bazı zamanlar vardır ki onların kıymeti diğer zamanlardan daha fazladır. Regaib gecesinin içinde bulunduğu Receb ayı da bunlardan biridir. Sevgili Peygamberimiz Receb ayı girdiği zaman şöyle buyurdular: Said İbn Cübeyr’den (r.a.) nakledildiğine göre: “Receb ayındaki oruçtan sordum. Bana şu cevabı verdi: İbn Abbas’ı (r.a.) dinledim şöyle demişti: “Resulullah Receb ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz; galiba hiç yemeyecek (ayın her gününde oruç tutacak) derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi (ki biz galiba hiç oruç) tutmayacak derdik. (Ebu Davud, Sünen, K. Savm 56, (II, 811))

  • Fabrika gibi okul! Öğretmen ve öğrencilere 6 milyon TL dağıtılıyor

    Mehmet Akif Ersoy Çok Programlı Anadolu Lisesi, günlük 7 bin öğün yemek üretiyor, yılda 160 milyon TL ciro elde ediyor. Adeta büyük bir şirket gibi yönetilen, vergi veren, çikolata markası dahi bulunan okulda, emekleri karşılığında öğretmen ve öğrencilere de 6 milyon TL dağıtılıyor. İstanbul Arnavutköy’deki Mehmet Akif Ersoy Çok Programlı Anadolu Lisesi, eğitim ve üretimi bir araya getirerek Türkiye’de örnek olan bir model oluşturdu. 2 bin 300 öğrencisi ve 108 öğretmeniyle adeta büyük bir şirket gibi yönetilen okulda öğrenciler hem eğitim alıyor hem de para kazanıyor. Günlük 7 bin öğün yemek üreten okul, yıllık ortalama 160 milyon TL ciro elde ediyor. Bu yıl cironun 180 milyona çıkması beklenirken model sayesinde emeklerinin karşılığı olarak öğretmenlere ve öğrencilere yıllık 6 milyon TL dağıtılıyor. Devlet hazinesine ise 14 milyon TL vergi ve katkı sağlayan okuldaki çalışmalar sonrasında elde edilen başarı, diğer okullara da ilham olarak benzer projelerin hayata geçirilmesini sağladı. HASTANE YEMEĞİ OKULDAN Öğrenciler, sigortalı olarak çalışarak birçok kuruma yemek hizmeti sunuyor. Arnavutköy Devlet, Haseki Eğitim ve Araştırma hastaneleri ile Arnavutköy Kaymakamlığı’nın yemekleri de okul öğrencileri tarafından hazırlanıyor. Okul bünyesinde hayata geçirilen çikolata atölyesiyle de hediyelik ürünler üretiliyor. Bu atölyede hazırlanan çikolatalar “Asım” markasıyla satışa sunulacak. Kurumlarla görüşmeler devam ediyor, yakında satışlara başlayacak. ŞİRKET GİBİ YÖNETİLİYOR Okuldaki dönüşüm, 2018 yılında Müdür Halis Marangoz’un atanmasıyla başladı. Müdürün liderliği ve öğretmenlerin gayretiyle, okul adeta bir şirket gibi profesyonel şekilde yönetiliyor. Haftalık toplantılar yapılıyor, kararlar burada alınıyor. Ayrıca öğrencilerin görüş ve önerileri de meclis aracılığıyla toplanıyor. Okuldaki müdür, müdür yardımcıları ve öğretmenler mesai saatlerin dışında hatta yeri geldiğinde gece 3.00’te dahi çalışıyor. OTELE BENZİYOR Okulun mutfağından tuvaletlerine kadar her yer adeta lüks bir oteli andırıyor. Okulda ayrıca üç çeşit yemek sadece 25 TL’ye sunulurken, öğretmenler odasında çay da ücretsiz veriliyor. Okulun bulunduğu alan eskiden kurumuş bir dere yatağı. Bu nedenle okulun yönetim kadrosu ve öğretmenler, özverili çalışmalarını simgelemesi için kendilerine ‘Derenin Karanfilleri’ ismini verdi. Okul, üretimle birlikte sosyal sorumluluk projelerine de öncülük ediyor. “Gönül Köprüsü” projesi kapsamında atıl durumdaki bilgisayarlar toplanarak çalışır hale getiriliyor ve ihtiyacı olan köy okullarına bağışlanıyor. Ayrıca ihtiyaç sahibi öğrencilere burs da veriliyor.

  • Koç Holding’i Solladı, Türkiye’nin En Değerli Şirketi Oldu!

    Türkiye genelinde borsadaki işlem hacmine göre yapılan değerlendirmede, en değerli şirketler açıklandı. Türkiye’nin en değerli şirketleri listesinin ilk sırasında yer alan şirketin yabancı bir kuruluşa ait olması dikkat çekerken, listenin zirvesindeki isim 2022 yılında İspanya merkezli BBVA’ya satılan Garanti BBVA oldu. Türkiye’nin en değerli şirketlerinin başında Garanti BBVA, Koç Holding ve Türk Haya Yolları (THY) yer aldı. TÜRKİYE’NİN EN DEĞERLİ 3 ŞİRKETİ Borsa İstanbul verilerine göre Türkiye’nin en değerli üç şirketi şu şekilde sıralandı: -Garanti BBVA: 546 milyar TL piyasa değeriyle zirvede. -Koç Holding: 465 milyar 337 milyon TL değerle ikinci sırada. -Türk Hava Yolları (THY): 401 milyar 235 milyon TL ile üçüncü sırada yer aldı. Listenin lideri olan Garanti BBVA, 2022 yılında İspanyol bankacılık devi BBVA’nın kontrolüne geçti. İlk olarak BBVA, Garanti Bankası’nın yüzde 49,85’lik hissesini satın alarak ortaklık kurmuştu. Ardından, BBVA bankanın tamamına sahip olma planlarını duyurdu. TÜRK BANKACILIK TARİHİNE GEÇEN SATIN ALMA BBVA, yapılan görüşmeler sonucunda Garanti Bankası’nın yüzde 85,97’lik çoğunluk hissesini satın aldı. Bu gelişme, Türk bankacılık tarihinin en büyük hisse alımı olarak kayıtlara geçti. Satın alma bedeli ise 22 milyar 757 milyon 938 bin 352 TL olarak açıklanmıştı. Bu satın almayla birlikte, Borsa İstanbul’un en değerli şirketi olan Garanti BBVA’nın çoğunluk hisseleri, İspanya merkezli BBVA’ya geçmiş oldu.

  • Kadın girişimci devlet desteğiyle kurduğu tesisle termal turizme katkı sağlıyor

    Afyonkarahisar'ın İhsaniye ilçesinde yaşayan Beyza Kacal Kalaycı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) aldığı hibeyle kurduğu tesiste termal turizme hizmet veriyor. Kalaycı, ilçenin Yaylabağı beldesine bir termal tesis kurmaya karar verince hazırladığı projeyle TKDK'den onay aldı. Aldığı destekle 16 villadan oluşan işletmeyi faaliyete geçiren Kalaycı, 7 aydır misafirlerine iyi hizmet verebilmek ve termal turizme katkı sağlamak için çaba gösteriyor. Tesisi kurma fikri ortaya çıkınca Eskişehir'den beldeye taşınan Kalaycı, beldedeki kendilerine ait arsayı değerlendirmek isteyince bir araştırma içerisine girdiğini söyledi. Kalaycı, bu doğrultuda termal tesis fikrinin ortaya çıktığını belirterek "Yaşım küçük ama 'Ben de başarabilirim.' dedim. İş konusunda araştırma yaparken TKDK'yi inceledim. Destek almaya karar verdim." dedi. "Villalarımızda misafirlerimiz ev konforunda rahat ediyor" Desteğin gelmesiyle işleri hızlandırdığını anlatan Kalaycı, şöyle konuştu: "Beldenin termal suyunu kullanmak istedik. TKDK tarafından Türkiye-AB eş finansmanıyla verilen hibeden yaklaşık 4 milyon lira aldık. Tesise toplam 7,5 milyon harcama yaptık. İşletmemize daha çok Antalya, İstanbul, Bursa'dan geliyorlar. Tesiste 16 villa bulunuyor. İki katlı villalarımızda misafirlerimiz ev konforunda rahat ediyor. Burası ailesi ve arkadaşlarıyla bir arada vakit geçirmek isteyen herkesin tercih ettiği bir yer haline geldi. Bu süreçte desteğini esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim." Kalaycı, kadın girişimcilerin özellikle de gençlerin başarılı olabileceklerine öncelikle kendilerinin inanması gerektiğini kaydetti.

  • Kilo vermek için başladığı badmintonda zirveyi hedefliyor

    Badmintonda 8 yılda iki Avrupa üçüncülüğü kazanan Sinem Yıldız, yeni başarılara imza atmak için çalışmalarını sürdürüyor. Tekirdağ'da annesinin yönlendirmesiyle zayıflamak için başladığı badmintonda 8 yılda iki Avrupa üçüncülüğü elde eden Sinem Yıldız (18), uluslararası organizasyonlarda kürsünün zirvesinde yer almayı hedefliyor. Yıldız, annesinin ısrarıyla 10 yaşında zayıflamak için başladığı badmintonda kısa sürede kendini geliştirerek yurt içi ve yurt dışında şampiyonalara katıldı. Başarılarıyla adından söz ettiren Yıldız, 2020'de milli takıma seçilerek Fransa'da düzenlenen 15 Yaş Altı Badminton Avrupa Şampiyonası'nda bronz madalya kazandı. Yıldız, bu yıl 26 Kasım-5 Aralık tarihlerinde İspanya'da düzenlenen Avrupa Gençler Badminton Şampiyonası'nda ise karışık çiftlerde bronz madalya elde ederek derecelerine yenisini ekledi. Badmintonda 8 yılda 2 Avrupa üçüncülüğü ve Türkiye şampiyonluklarının da arasında yer aldığı 25 derece elde eden Yıldız, Türkiye'yi uluslararası organizasyonlarda temsil ederek madalyalarına yenilerini eklemeyi amaçlıyor. "Her zaman şampiyon olmayı hedefliyoruz" Yıldız, en son katıldığı Avrupa Şampiyonası'nda ülkesini en iyi şekilde temsil ettiği için mutlu olduğunu söyledi. Her zaman kürsüde olmak istediğini ifade eden Yıldız, şunları kaydetti: "Hedefimiz şampiyonluktu. Her zaman şampiyon olmayı hedefliyoruz. Avrupa kürsüsünde olmanın yaşattığı gurur ve heyecan daha farklı. Biraz buruk ama çok gururluyuz. Ülkemizi en iyi şekilde temsil ettiğimize inanıyorum. Badmintonda bugüne kadar 25 madalya kazandım. İki Avrupa üçüncülüğü elde ettim. Birçok uluslararası maçta şampiyonluklarım ve Türkiye şampiyonluğum var. Bu spora başlama amacım kilo vermek ve eğlenmekti. İlerleyen zamanda hedefler büyüdü. Şimdi daha büyük hedeflerimiz var." Yıldız, her zaman başarılarıyla adından söz ettiren bir sporcu olmak istediğini, Türkiye'yi temsil etmenin gurur verici olduğunu dile getirdi. Mert: "Şampiyonluğu kıl payı kaçırdık" Badrminton Milli Takımı ile Tekirdağ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Antrenörü Hüseyin Mert, Sinem Yıldız'ın başarılarının kendilerini gururlandırdığını aktardı. Sporcusunun katıldığı her şampiyonada farklı bir deneyim kazandığını dile getiren Mert, "Avrupa Şampiyonası bizim için güzel sonuçlarla tamamlandı. Şampiyonluğu kıl payı kaçırdık. Bizi yarı finalde yenen Fransa şampiyon oldu. Takım halinde de şampiyon olan Danimarka'ya yenilmiştik. Çok küçük farklarla daha güzel dereceleri kaçırdık." ifadelerini kullandı. Mert, sporcusunun önümüzdeki yıl büyükler kategorisinde mücadele edeceğini belirterek, "Büyüklerde de başarılarına yenilerini ekleyerek yolumuza devam etmek istiyoruz. Bundan sonra büyüklerde her sporcunun hayali olan olimpiyat olur inşallah. Çalışmalarımızı ona göre yapıyoruz. Federasyon da gelecek vadeden sporcular için önemli çalışmalar yapıyor. Sporcularımızı dünya şampiyonaları ve olimpiyatlara taşımak istiyoruz." şeklinde konuştu.

  • 30 ülkenin yemeklerinin yarıştığı festivalden "Yılın En İyi Lisesi" ünvanıyla döndüler

    Trabzon'da aşçılık eğitimi alan lise öğrencileri, İstanbul'da düzenlenen 21. Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri Festivali Yemek Yarışması'nda "Yılın En İyi Lisesi" ünvanı almayı başardı. Trabzon Borsa İstanbul Kız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Yiyecek İçecek Hizmetleri Alanı öğrencileri, Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu ile Dünya Aşçılar Birliği işbirliğinde 18-21 Aralık tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilen festivale katıldı. Alan öğretmenleri Hatice Civelek ve Arzu Candan danışmanlığında hazırlıklarını tamamlayan 5 kişilik ekip, 30 ülkeden 2 binin üzerinde lise öğrencisinin katıldığı yarışmada mücadele etti. Display gençler turta tabağı, tatlı, balık, makarna ve ana yemek kategorilerinde hem ekip hem de bireysel olarak hünerlerini sergileyen öğrenciler, "Yılın En İyi Lisesi" ünvanı dahil 8 altın, birer de gümüş ve bronz madalya kazandı. Öğretmen Hatice Civelek, Yiyecek İçecek Hizmetleri Alanı'nda öğrencilere Türk mutfağı, pastacılık, servis alanı ve modern mutfak konularında eğitim verdiklerini söyledi. Öğrencilerin gelişimine katkı sağlamak amacıyla zaman zaman çeşitli yarışmalara katıldıklarını belirten Civelek, geçen eğitim öğretim döneminde Hırvatistan'da düzenlenen yarışmada öğrencilerinin 1 altın, 2'şer de gümüş ve bronz madalya kazandığını anlattı. Civelek, edindikleri tecrübelerle 21. Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri Festivali Yemek Yarışması'na katıldıklarını anlatarak, "Burada 5 kategoride yarıştık. Öğrencimiz Medine Su Koz'un genç aşçılar kategorisinde altın madalya alması bizi gururlandırdı. Üç kişiden oluşan grubumuz da 'Yılın En İyi Lisesi' kategorisinde yarışarak birinci oldu." ifadesini kullandı. Yarışmaya hazırlanırken öğretmenlerin yanı sıra velilerin de fikir ve desteğini aldıklarını dile getiren Civelek, "Toplamda 10 madalya ile dönmemiz çok güzeldi. Özellikle 'Yılın En İyi Lisesi' olmak bizi çok sevindirdi, çünkü bu bir ekip işi. O nedenle çok mutluyuz. Önümüzdeki süreçte Hırvatistan'da düzenlenecek yarışmada mücadele edip, oradan altın madalyalarla dönmek istiyoruz." diye konuştu. "Aşçılık zor ancak insana zevk veren, mutlu eden bir meslek" "Genç aşçılar" kategorisinde altın madalya kazanan Medine Su Koz ise yarışmada altın ve gümüş madalya alarak güzel bir deneyim kazandığını söyledi. Edindiği tecrübe ve başarının ileriki dönemde kendisine katkı sağlayacağına inandığını belirten Koz, "Aşçılık zor ancak insana zevk veren, mutlu eden bir meslek. Gelecekte bir restoran ve otel açmak istiyorum." ifadesini kullandı. Yarışmada iki altın madalya kazanan 12'nci sınıf öğrencisi Meyranur Kaya da hedefinin üniversite eğitimi alıp Türkiye'yi yurt dışında temsil etmek olduğunu kaydetti. Ortahisar Milli Eğitim Müdürü Cemil Karakaş, öğretmen ve öğrencileri başarıları dolayısıyla tebrik etti. Öğrencilerin, sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek bir çalışmayı ortaya koyduğunu ifade eden Karakaş, "Bakanlığımız da bunu önemsiyor ve Tematik Okullar Projesi üzerinde çalışıyor. Özellikle turizm alanında restoranlarda aşçı ve aşçı yardımcısı ihtiyacının karşılanması anlamında meslek liselerimiz öncü olacaklar." dedi.

Arama Yap

bottom of page