top of page

Boş arama ile 759 sonuç bulundu

  • Aydınlı öğretmen görev yaptığı okulu kendi imkanlarıyla yeniden inşa ettirecek

    Aydın'ın Çine ilçesindeki Evciler İlkokulu'nun müdürü Mehmet Abbak, Aydın Valiliği ile imzaladığı protokol kapsamında görev yaptığı okulu yeniden inşa ettirecek. Öğretmenliğe 27 yıl önce başlayan Evciler İlkokulu Müdürü Mehmet Abbak, 1955'te yaptırılan ve zamanla eskiyen okul binasını kendi imkanlarıyla yıktırıp yeniden inşa ettirmek istedi. Bu fikri eşi ve çocuklarıyla paylaşan Abbak, ailesinin de onayıyla okulun yapımı için Aydın Valiliği ile iletişime geçti. Yapılan görüşmelerin ardından Valilik ile Abbak arasında okulun yeniden inşası için protokol imzalandı. Müdürlüğünü yaptığı okulun inşası için ilk adımı atan 55 yaşındaki Abbak, mevcut okul binasının yetersizliğini ve yeni bir binaya ihtiyaç duyulduğunu görünce okulun yapımını üstlenmek istediğini anlattı. Valilik ile imzalanan protokol ile bu fikrinin gerçekleştiğini belirten Abbak, şöyle konuştu: "Okulumuzun ihtiyacı vardı. Ben de şöyle bir şey düşündüm. Üç evladımız oldu. Devletimizden aldığımız maaşla bu evlatlarımı okuttum. 27 yıllık devlete olan hizmetim süresince görevimi en iyi şekilde yapmanın gayreti içerisinde oldum ama insanız eksiğimiz, hatamız olmuş olabilir. Devletimizin bize hakkı geçmiş olabilir. Ben bunu bir şekilde, devletin eğer bende bir hakkı varsa o hakkına karşılık devletimle helalleşme adına yaptım. Devletin hakkı 86 milyonun hakkı. O niyetle bu işe giriştik. Çok mutluyum. İnşallah bu duyguyu herkes tadar diyorum. Ben binayı komple kendim yaptıracağım. Yani nakit olarak bir bağışım olmadı ama temelden başlayıp inşa ederek bakanlığımıza teslim edeceğim." "Çocukları çok seviyorum" Abbak, öğretmenliğin sevgi ve merhamet mesleği olduğunu vurgulayarak, öğrencilerini çok sevdiğini ifade etti. Ülkenin geleceğinin eğitimden geçtiğini belirten Abbak, şunları kaydetti: "Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi 'Eğitimdir ki bir ülkeyi hür, bağımsız, şanlı kılar. Ya da esarete ve sefalete sürükler.' Bu duygularla meslek hayatımı devam ettirdim. Çalışma hayatımda belli bir birikimimiz oldu. Dünya fani, geçici... Bu dünyadan göçüp gittiğimizde arkamızda bir hatıramız, bir eserimiz kalsın diye düşündüm. Tabii ki öğretmenlik yaparken de öğrenciler, öğretmenler için eserdir ama böyle fiziki anlamda bir binamız, eserimiz kalsın diye düşündüm." "Dünyaya tekrar gelsem yine öğretmen olmak isterim." diyen Abbak, yaklaşık 15 milyon liraya mal olacak okulun yapımına yarı yıl tatilinde başlayacaklarını kaydetti. İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Yiğit de meslek hayatı boyunca ilk kez böylesi duyarlı bir davranışla karşılaştığını belirterek, Abbak'la gurur duyduğunu ifade etti.

  • Doğadan topladığı ağaç dallarını hayvan figürlü bastonlara dönüştürüyor

    Kırklareli'nin Armağan köyünde yaşayan 71 yaşındaki Cemal Olt, babasından öğrendiği ahşap işlemeciliği sayesinde yaptığı bastonları evinin bahçesinde sergiliyor. Kırklareli'nde yaşayan 71 yaşındaki Cemal Olt, doğadan topladığı ağaç dallarını, çeşitli hayvan figürleri işleyerek bastona dönüştürüyor. Armağan köyünde doğan Cemal Olt, ahşap işlemeciliğini küçük yaşta babasından öğrendi. Testere ve ısıttığı demir çubuklarla doğadan topladığı ağaç dallarına şekil vermeye başlayan Olt, işlediği ahşaplardan yaptığı bine yakın bastonu evinin bahçesinde sergiliyor. Olt, ahşap işlemeciliğini severek yaptığını söyledi. Ormandan topladığı dalları, üzerinde hayvan figürleri bulunan bastona dönüştürdüğünü belirten Olt, "Kızılcık sopalarını ormandan topluyorum. Çocukluğumdan bu yana baston yapıyorum. Bugüne kadar bin tane yapmışımdır. Bakıyorum ağaca karacaya benziyor hemen o şekli veriyorum. Zürafaya benziyorsa o şekilde yapıyorum." diye konuştu. Yaptığı bastonları bugüne kadar satmadığını ifade eden Olt, amacının para kazanmak değil doğaya olan farkındalığı arttırmak olduğunu kaydetti. Ağaç dallarını işlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını vurgulayan Olt, "Görenler, 'nasıl yapıyorsun, ne yapıyorsun?' diye soruyorlar. Sincap diyorum sincap oluyor, yılan, karaca... Fransa, Bulgaristan ve Yunanistan'dan bunları isteyenler var. Paskalya bayramına götürmek istediler. Ama ben bunları satmayı düşünmedim." dedi.

  • Arıları için her hafta yaklaşık 900 kilometre yol katediyor

    İstanbul'da yaşayan Emine Eymür, hafta sonları kovanlarının bulunduğu yaklaşık 450 kilometre mesafedeki Kastamonu'nun Araç ilçesine bağlı Boğdam köyüne giderek arılarının bakımını yapıyor. İstanbul'da yaşayan Emine Eymür, arıları için hemen hemen her hafta sonu yaklaşık 900 kilometre yol katederek Kastamonu'nun Araç ilçesine bağlı Boğdam köyündeki kovanlarının bakımını yapıyor. Yaklaşık 25 yıldır İstanbul'da yaşayan 4 çocuk annesi Eymür, bir yıl önce arı yetiştiriciliği kursuna katıldı. Kursun ardından İstanbul'da 5 kovan edinen Eymür, 5 ay önce kovanlarını Kastamonu'nun Araç ilçesine götürdü. Kısa sürede kovan sayısını 40'a çıkaran Eymür, köyde olmadığı zamanlarda kovanlarını kurduğu kamera sistemi aracılığıyla cep telefonundan takip ediyor. Arılarının bakımı için hemen hemen her hafta sonu İstanbul'dan Kastamonu'nun Araç ilçesine bağlı Boğdam köyüne gelen Eymür, gidiş geliş 900 kilometre yol katediyor. Emine Eymür, arıların yaşamını çok ilginç bulduğunu söyledi. Arıların yaşamının kendisini çok meraklandırdığını dile getiren Eymür, "42 günlük hayatta neler yapıyorlar, bir ana arıyla bir kovan nasıl birkaç sene boyunca devam edebiliyor, bunlar benim için önemli ayrıntılardı. Bununla ilgili İstanbul'da kursa yazıldım. Ardından deneyimlemek için 5 kovan arı aldım ve arıcılığa başladım." dedi. "Bir merakla başladı bu yolculuk" Arıcılığı çok sevdiğini ve ilerletmek istediğini dile getiren Eymür, şöyle devam etti: "İstanbul'da yaşıyoruz ama memleket sevdası bizi bir şekilde buraya sabitledi. Bir ayağımız memleketimizde, gelip gidiyoruz. 5 kovanda bir şeyler öğrenmeye başladım, daha sonra kendi köyümüzde, kendi toprağımızda, kendi doğal ortamımızda, bildiğimiz iklimde devam etmek istedim. Nisan ayında 10 kovan arı aldık, getirdik, tarlamıza koyduk. Şu an 40 kovan arımız var. Arılarımın önüne aromatik bitkiler ektim, lavanta, kekik, biberiye, ada çayı. Onlarla beraber temiz bir ortamda süreci gözlemlemeyi hedefledim. En temizini, en güzelini, en ulaşılabilir olanını yapmak için adımımızı attık. Bir merakla başladı bu yolculuk, bu şekilde devam ediyor." Eymür, İstanbul'da yaşadığını ancak hemen hemen her hafta arıları için köyüne geldiğini belirterek, "Tarlaya güneş enerjisi ile çalışan kamera sistemi kurduk, bunu telefonla takip ediyoruz. Bir ayağımız İstanbul'da. Okula giden çocuklarım var, tabii ki süreç hızlı ilerliyor. Bahar döneminde oğul çıkıyor, oğul yakalamak gerekiyor. Buradaki işleri yapıp İstanbul'a gidiyorum. Yeri geliyor çocuklara okuldan izin alıyorum, yeri geliyor babalarına bırakıp geliyoruz. Hafta sonları eşimle gelmeye çalışıyoruz. Bazen ağaçlarda bir gölge görüyorum, 'Oğul çıkmış herhalde' diyorum. Bir gün içinde üç oğul çıktı. Hemen aynı gün bindik arabaya, geldik buraya. En azından ertesi günler çıkan oğulları kendim yakaladım." ifadelerini kullandı. "Kraliçenin Arıları" ismiyle paylaşımlar yapıyor Yaşadıklarını sosyal medyada "Kraliçenin Arıları" ismiyle anlattığını belirten Eymür, "Arıcılığa başladım, geldikten bir hafta sonra ilk oğlumu yakaladım. Kraliçesiz bir kovan devam edemeyeceği için kendime 'Kraliçenin Arıları' ismini uygun gördüm." diye konuştu.

  • Mardinli ayakkabı ustası 5 metrekarelik iş yerinde 50 yılı aşkın süredir çalışıyor

    Mardin'in Savur ilçesinde ayakkabı ustası Orhan Kurt, 5 metrekarelik iş yerinde 50 yılı aşkın süredir mesleğini sürdürüyor. Kent merkezine 50 kilometre uzakta, yaklaşık 25 bin nüfusa sahip ilçede babası Kasım Kurt'un ilçe meydanındaki iş yerinde çocukluk yıllarında çıraklığa başlayan 68 yaşındaki Kurt, ayakkabı üretimi ve tamiratında kendini geliştirdi. Askerlik dönüşü babasının rahatsızlığı nedeniyle devraldığı dükkanda deri ve köseleden el emeğiyle ayakkabı tasarlamaya devam eden Kurt, babasının "işinizi dürüstçe yapın" öğüdüyle yarım asrı aşkın süredir işletmesini ayakta tutmayı başardı. Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın ilçede yaşadığı dönemlerde ayakkabısını tamir eden Kurt, zanaatını öğreteceği çırak arıyor. "Eskiden ilçede 5-6 ayakkabı tamircisi vardı, şimdi tek kaldım" Evli 4 çocuk babası ve 7 torun sahibi Orhan Kurt, AA muhabirine, babasından öğrendiği unutulmaya yüz tutmuş mesleğini yaşatmaya çalıştığını söyledi. İlk, orta ve liseyi okuduğu ilçede çocukluk yıllarında babasının yanında çalışmaya başladığını anlatan Kurt, eskiden yeni ayakkabılar üzerinde çalıştığını ancak teknolojik gelişmeler nedeniyle tamirciliği sürdürdüğünü anlattı. Yaptığı işle 4 çocuğunu yetiştirdiğini aktaran Kurt, şöyle konuştu: "Allah sağlık sıhhat verirse mesleğime devam edeceğim. Mesleğimi seviyorum. Eskiden ilçede 5-6 ayakkabı tamircisi vardı, şimdi tek kaldım. Artık bu meslek yok olacak. Kimse çalışmıyor. Kimse çırak olmak istemiyor. Keşke birileri gelip öğrense. Savur'da bu işi yapacak olmazsa buradakiler perişan olacak. 50 yıl nasıl geldi nasıl geçti bilmiyorum. İlçede, bütün köylerinde hemen hemen herkesin ayakkabılarını tamir ettim. Ortaokuldayken o zaman ilçede olan Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın da ayakkabısını tamir etmiştim. Hatta o zaman futbolcuydu. Keşke gençler bu işi gelip öğrense. Benden sonra bu işi yapacak kimse olmazsa ilçe halkı ayakkabıları başka yere götürmek zorunda kalacak. Bu işi seve seve yapıyorum. Hakiki kösele ayakkabı yapıyordum. Birkaç sene rahatlıkla kullanılırdı." "İlçedeki tek ayakkabı tamircisi" İlçede esnaflık yapan Günay Kavak da Orhan Kurt'un ilçede 50 yılı aşkın süredir mesleğini titizlikle sürdürdüğü söyledi. İşini çok sağlam ve güzel yaptığı için herkesin takdirini topladığını aktaran Kavak, "Herkes ondan memnun. Sağlam, temiz, dürüst bir ustadır. Çok değerli bir insandır. Şu anda ilçedeki tek ayakkabı tamircisi. Onun gibi kimse olamaz. Allah ona uzun ömürler versin." ifadelerini kullandı.

  • Mezun olduğu aşçılık lisesinin ilk kadın müdürü oldu

    Bolu'daki Mengen Aşçılar Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinden 2004 yılında mezun olan Belma Çiftçi, 8 yıl öğretmenlik, 2 yıl da müdür yardımcılığı yaptığı okula müdür olarak atandı. Kurulduğu 1985 yılında sadece erkek öğrencilerin eğitim gördüğü Mengen Aşçılar Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, 1997'de kız öğrencileri de kabul etmeye başladı. Mengen'de doğup büyüyen 39 yaşındaki Belma Çiftçi, okulun ilk kız öğrencilerinden biri olarak kaydını yaptırdı. Okulda bir yıl hazırlık okuduktan sonra orta ve lise düzeyinde 6 yıl eğitim gören Çiftçi, 2004 yılında mezun olmasının ardından kazandığı Gazi Üniversitesi Aile Ekonomisi Beslenme Öğretmenliği Bölümünü tamamladı. Yiyecek içecek hizmetleri öğretmeni olarak Türkiye'nin farklı illerinde görev yapan Çiftçi, mezun olduğu okula 2015 yılında öğretmen olarak döndü. Okulda son 2 yıldır da müdür yardımcılığı görevini sürdüren Çiftçi, 2 ay önce öğrencilik yıllarının geçtiği okulun ilk kadın müdürü oldu. "12 yaşında adım attığım okulda müdür olmak gurur verici" Belma Çiftçi, henüz 12 yaşındayken adım attığı okulda müdür olarak görev yapmanın kendisine gurur verdiğini söyledi. Babasının kendisini okula kaydettirdiğinde çok mutlu olduğunu belirten Çiftçi, "Burası bir erkek lisesiydi. İlk alınan kız öğrenciler olarak 9 kişiydik. Bunun mutluluğunu şu an hala damarlarımda hissediyorum." dedi. Çiftçi, hayatının her anında okulun izlerini taşıdığını anlatarak, "Bu okulda büyüdüm. Tüm hayallerim burada yeşerdi diyebilirim. En büyük destekçilerim, arkadaşlarım yine bu okuldaki arkadaşlarım çünkü çok küçüktük, hem büyüdük hem birbirimizi büyüttük. Bizi biz yapan da yine arkadaşlarımız ve mezunlarımızdır." diye konuştu. Okulda ilk kadın müdür olarak görev yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Çiftçi, şöyle devam etti: "Okulumun hayatımda çok fazla yeri var hatta eşim, sınıf arkadaşımdı. 7 yıl boyunca beraber okuduktan sonra evlendik, 2 çocuğumuz var. Eşim de Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen Meslek Yüksekokulunda akademisyen olarak göreve devam ediyor. Bu okulun her köşesinde büyük anılarımız var. Burada kantinci Metin (Aytekin) abinin tostuyla karnımı doyururdum. Metin abi de hala bu okulda. Ben öğrenciyken okulumuzda şoför olarak çalışan abimiz yine görevine devam ediyor. Öğrenci olduğum zamanlardaki öğretmenlerimle mesai arkadaşlığı yaptım. Onların bilgi ve tecrübelerini her zaman önemsedim. Şu anda bu okulun müdürü olarak görev yapmak da benim için gurur verici." Çiftçi, okulun 40 yılda 3 bin 800'ün üzerinde mezun verdiğini belirterek, "Mezunlarımız Türkiye'de, dünyada çeşitli yerlerde ses getiren, gastronomi dünyasına yön veren şeflerimizdir. Onların desteğini her zaman hissedip öğrencilerimize onları örnek gösteriyoruz. Bu başarıda ekip ruhunun ve birlikte hareket etmenin önemini biliyoruz. Çalışma arkadaşlarımla bu ruhu daha da büyütmek için çabalayacağım. En büyük hedeflerimden biri, Türkiye'nin ilk aşçılık okulu olan kurumumuzu akademik ve uygulamalı anlamda daha da ileriye taşıyarak adına yakışır yerlere ulaştırmak." ifadelerini kullandı.

  • Omuz omuza veren üniversite mezunu genç çift, çiftçilik yapıyor

    Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yaşayan her ikisi de üniversite mezunu olan Yusuf ile Elifnur Koca çifti, çiftçilik yaparak hayatlarını sürdürüyor. İlçeye bağlı Afşar köyünde yaşayan 28 yaşındaki Yusuf Koca, önce Ege Üniversitesi Çeşme Turizm Fakültesi Turizm ve Rehberlik, ardından da Kastamonu Üniversitesi Laborant ve Veteriner Teknikerliği bölümlerinden mezun oldu. Bir yandan köyünde çiftçilik yapan Yusuf Koca, yaklaşık 4 ay önce hayatını Akdeniz Üniversitesi Turizm Fakültesi mezunu 21 yaşındaki Elifnur ile birleştirdi. Evlendikten sonra köyde yaşamaya karar veren çift, birlikte traktör sürüp ekin ekiyor, tarlalarını işliyor. Yusuf Koca, mezun olduktan sonra köyünde çiftçilik yapmaya başlayınca insanların bu durumu yadırgadığını söyledi. Toplumda, "Çiftçiye kız vermezler, çiftçiysen evlenemezsin, git memur ol ya da asgari ücretle fabrikada çalış. Üniversite okumuşsun neden çiftçilik yapıyorsun, neden köyde yaşıyorsun" şeklinde düşünce bulunduğunu belirten Koca, bu zihniyeti kırmayı amaçladıklarını dile getirdi. Eşiyle birçok ortak noktaları bulunduğunu vurgulayan Koca, "İkimiz de turizm fakültesi mezunuyuz, ikimiz de çiftçi aileden geliyoruz, ikimizin de çiftçiliğe ilgisi var. Nasip oldu, mayıs ayında evlendik. Düğün konvoyumuzu bile traktörlerden yaptık. Amacımız çiftçiliğin bir meslek olduğunu, çiftçilerin de evlenebileceğini, çift olarak tarlada mutlu şekilde çalışabileceğini göstermekti." dedi. "Gençlerin çiftçilik yapması gerekiyor" Beraber yonca ekip biçtiklerini, balyaları beraber kaldırdıklarını anlatan Koca, "Sonrasında buğday hasadı girdi, beraber saman balyası yapmaya başladık. İnsanlar hafta sonları tatillerinde pikniğe gitmek istiyor, bizim için her gün piknik. Her gün piknik çantalarımızı hazırlayıp traktörümüzün arkasına koyup öğle yemeğimizi piknik gibi yiyoruz. Günün tamamında beraberiz." ifadelerini kullandı. Koca, çiftçiliği bilimsel olarak yapmak istediklerine işaret ederek, "'Tarlaya tohumu attın, sonrasında vakti geldi hasadını yaptın' değil. Toprağın ihtiyaçlarını, bölgenin iklimini, bunun gibi bir sürü şeyi bilmeniz gerekiyor. Çiftçilik çok değerli bir meslek. Bunu bilimle, teknoloji ile yapmamız gerekiyor. Bunun için gençlerin çiftçilik yapması, çiftçilik yapabilmesi için de evlenmeleri gerekiyor. Çünkü bekarken belli noktadan sonra motivasyonun kırılabiliyor." diye konuştu. Tarlada sadece çalışmadıklarını, aynı zamanda birbiriyle güzel vakit geçirebildiklerinin altını çizen Koca, "Çalışırken birbirimize çok güzel jestler yapma şansımız olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde eşim tarlada balya bağlarken aklıma eşimin adını balyalarla yazmak geldi. Balyalarla kalp şekli oluşturdum, içine de kendi baş harfini yazdım. Eşim bunu dron ekranında gördü ve çok mutlu oldu. Ufacık bir jestle hiç beklemediği anda günün yorgunluğu tamamen gitmiş oldu." diye konuştu. Koca, çiftçilikte belirli bir noktaya geldikten sonra köyde turizm anlamında da projeler yapmayı hayal ettiklerini kaydetti. "Bu işi seviyorum, severek yapıyorum" Elifnur Koca ise Şanlıurfalı olduğunu, evlendikten sonra eşiyle köyde çiftçilik yapmaya başladıklarını söyledi. Çiftçi biriyle evlendiği için başlarda çevresinden eleştiri aldığına dikkati çeken Koca, "'Okudun o kadar ettin, tekrar köye döndün' mantığına döndü bu iş ama ben çiftçi olmaktan, çiftçi eşim olmasından mutluyum. Bu işi seviyorum, severek yapıyorum. İşi severek yaptığımız için de çok iyi anlaşıyoruz. Yavaş yavaş çevreden güzel eleştiriler de almaya başladık." diye konuştu. Traktör sürmeyi evlendikten sonra öğrendiğini dile getiren Koca, "Yorucu bir iş ama işi beraber yaptığımız için sırayla yaptığımız için kim yorulursa o oturuyor, diğeri traktöre biniyor." dedi.

  • “Gökhan Çıkrıkçıoğlu Fotoğraf stüdyosu”: İzmir’in Masalsı Anılar Atölyesi

    İzmir’in kalbinde yer alan Gökhan Çıkrıkçıoğlu Photography + Film, yüzlerce çiftin en özel gününü ölümsüzleştiren bir fotoğraf ve film stüdyosu olarak dikkat çekiyor. Düğün hikâyeleri, video çekimleri, aile ve etkinlik fotoğrafçılığı alanında uzmanlaşan işletme, her kareye duygu ve samimiyet katıyor. Çeşme’de başlayan yolculuğunu İzmir’de büyüterek sürdüren marka, kısa sürede “Çeşme’nin göz bebeği” olarak anıldı ve bugün İzmir’in en çok tercih edilen stüdyolarından biri haline geldi. “Masalınızın içinde bir anı tutmak isterseniz, kalbimiz ve kameralarımız yanınızda” mottosuyla hareket eden işletme, sadece fotoğraf değil; çiftlerin en mutlu anlarını bir masala dönüştürüyor. Profesyonel ekip, güçlü teknik altyapı ve yaratıcı bakış açısıyla Gökhan Çıkrıkçıoğlu Photography + Film, İzmir’den yükselen bir marka olarak her geçen gün büyümeye devam ediyor. 📌 İletişim Gökhan Çıkrıkçıoğlu Photography + Film’e ulaşmak için; 📞 0552 848 77 37 numarasından arayabilir, Instagram hesabı @ gokhancikrikcioglu üzerinden takip edebilir veya 📍 329 Sokak No:2/1 Efeler Mahallesi, Şirinyer – Buca / İzmir adresinde ziyaret edebilirsiniz.

  • "Yılın çırağı" seçilen genç, kendi fabrikasını kurup istihdam oluşturmayı hedefliyor

    "Ahiliğin başkenti" olarak nitelendirilen Kırşehir'de, metal kesim ve demir doğrama atölyesinde çalışırken "yılın çırağı" seçilen 16 yaşındaki Mahmut Efe Kayışlı, kendi fabrikasını kurarak istihdam oluşturmayı hedefliyor. Kılıçözü Sanayi Sitesi'nde metal kesim ve demir doğrama atölyesinde 2 yıla yakın süredir çalışan Kayışlı, aynı zamanda Badem Pınarı Mesleki Eğitim Merkezinde öğrenimini sürdürüyor. Meslek edinme hevesiyle kısa sürede metal alanında kendini geliştiren Kayışlı, genç yaşına rağmen CNC tezgahında kesim, büküm ve doğrama yaparak tüm ekipmanları ustalıkla kullanıyor. Kayışlı, Ahi Evran Veli'nin asırlar önce temellerini attığı ve Anadolu'dan dünyaya yayılan Ahilik geleneğinin ilkelerini gelecekte kurmayı hedeflediği fabrikasında gençlere de aktarmak istiyor. Kırşehir'de "yılın çırağı" seçilen Kayışlı, AA muhabirine, atölyede kaynakla demir kapı, tezgah, korkuluk, metal kesim ve montaj işleri yaptığını belirterek, mesleğiyle altın bileziğe sahip olduğunu söyledi. Ustasından mesleki becerinin yanı sıra sevilen ve sayılan esnaf olmanın inceliklerini de öğrendiğini anlatan Kayışlı, ustasıyla atölyede ağabey kardeş gibi çalıştıklarını dile getirdi. Almanya'da eğitim aldı Kayışlı, CNC kesim alanında uygulamaların her geçen gün yenilendiğini ve kendini geliştirmeye çalıştığını belirterek "Geçen ay Almanya'da 1 haftalık eğitim aldım. Galiba Türkiye'den gidenlerden en genci bendim. Oradakilerin hepsi 40'lı yaşlardaydı. En genç ben olduğum için de gurur duydum. CNC makinesinde kullandığımız programlarla ilgili eğitim aldım. Yeni model uygulamaları gördüm, tecrübe ettim." diye konuştu. Hedeflerinden de bahseden Kayışlı, "CNC tezgahlarının da olduğu makine üreten fabrika kurmak istiyorum. Hayalim Kırşehir'de makine üreten bir fabrika açmak ve istihdam oluşturmak. İleride usta olduğumda bu mesleği başkalarına öğretmek istiyorum. Bu meslekte nasıl ürünler yapılabilir, bunlar hangi alanlarda kullanılır, hepsini öğretmek isterim." dedi. Kayışlı, "yılın çırağı" seçilmesinin ardından hem kendisinin hem de ailesinin mutlu olduğunu dile getirdi. Ailesine ve ustasına verdikleri destekten dolayı teşekkür eden Kayışlı, "Bu yaşta yılın çırağı seçildim, inşallah usta olduğumda 'Yılın Ahisi' seçilmeyi hedefliyorum. Ustam her zaman malzemenin kaliteli olanını seçmemizi, işimizi doğru düzgün yapmamızı ister. Bunlar da zaten Ahilik prensiplerindendir. Ustamın öğretisiyle Ahilik ahlakına uygun bir şekilde çalışmaya devam edeceğim." ifadelerini kullandı. "Maddi manevi her zaman arkasındayız, o bizim evladımız" Kayışlı'nın ustası Ramazan Doğan da isteği ve hevesi olduğu için Mahmut Efe ile çalıştığını, mesleğin tüm inceliklerini öğretmeye gayret gösterdiğini söyledi. Azimle ve özveriyle çalışan Kayışlı'nın verilen emekleri boşa çıkarmadığını vurgulayan Doğan, şunları kaydetti: "Yeni programların çıktığını araştırdık, 'Bizim gözde, başarılı bir elemanımız var, hak ettiğini düşünüyoruz' dedik. O şekilde Almanya'ya gönderdik. Bir hafta eğitim aldı, yeni programlar üzerine çalışma yaptı. Kendisi zaten oraya giden katılımcılardan en genciydi çünkü bunu hak ediyor. Yılın çırağı olmasıyla gurur duyduk. Emeğimizin karşılığını da almak güzel bir duygu. İnşallah yeni nesiller de bu tecrübeleri edinmek isterler. Kendisinin maddi manevi her zaman arkasındayız, o bizim evladımız. Başarılı ve toplumda saygın bir iş insanı olursa gurur duyarız. Emeklerimiz ve çabasıyla bu seviyeye geldi. İnşallah daha iyi olacaktır."

  • İş hayatından kopmayan gazi 21 yıldır protez bacağıyla dükkanının yolunu tutuyor

    Bingöl'de uzman çavuşluk yaparken terör örgütü PKK'nın yola döşediği el yapımı mayının patlaması sonucu gazi olan ve protez bacakla ayağa kalkan 56 yaşındaki Yüksel Ünal, Adana'da 21 yıldır oto lastik dükkanı işletiyor. Askerlik hizmetini 1992'de tamamlayan Ünal, çocukluk hayalini gerçekleştirmek için uzman çavuş olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine katıldı. Ünal, Kars, Ağrı, Tunceli, Erzincan, Siirt, Van, Bitlis ve Elazığ'da görev yaptıktan sonra tayin olduğu Bingöl'de 16 Kasım 2000'de teröristlerin yola döşediği el yapımı mayının patlaması nedeniyle bacaklarından yaralandı. Gazilik ünvanı verilen ve diz altından ampute edilen sağ bacağına 2001'de protez takılan Ünal, bir süre devletin sağladığı imkanlarla Adana Otogarı'nda otomasyon görevlisi olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Evde oturmak istemeyen Ünal, aldığı emeklilik tazminatıyla 2004'te merkez Yüreğir ilçesi Kozan Caddesi'nde oto lastik dükkanı açtı. Ünal, 21 yıldır protez bacağıyla yolunu tuttuğu dükkanında lastik tamiri ve satışı yapıyor. İş yerinde 4 işçiyi istihdam eden gazi Ünal, mesleğini severek sürdürüyor. "Askerlik dönemim çok iyi geçti, görevime doyamadım" Evli ve 3 çocuk babası Yüksel Ünal, gazilik ünvanını ömür boyu gururla taşıyacağını söyledi. Askerliğin çocukluk hayali olduğunu vurgulayan Ünal, "Askerliği çok seviyordum. Üniformaya karşı büyük zaafım vardı. Vatanımıza ve devletimize görev yapma aşkıyla asker olmak istedim. Askerlik dönemim çok iyi geçti, görevime doyamadım. Askerlerim evladım gibiydi." dedi. Ünal, iş yerinden elde ettiği kazancın bir kısmıyla 4 üniversite öğrencisine burs verdiğini anlattı. İşini yaparken zorlanmadığını dile getiren Ünal, şöyle konuştu: "İş yerini açtıktan sonra bacağımın yokluğunu hiç hissetmedim. Hatta bazıları 'Komutanım, senin ayağının olup olmadığı belli bile değil helal olsun, çok iyi şeyler başarıyorsun' diyorlar. Ayağımın yokluğunu sadece akşam protezimi çıkardığımda hissediyorum. Gazi olmanın onurunu ve mutluluğunu fazlasıyla yaşıyorum. Devletimizden ve milletimizden Allah razı olsun. Özellikle çocuklarım, babalarının gazi olmasından dolayı gurur duyuyorlar." Hayatın her şeye rağmen devam ettiğini belirten Ünal, "Gazilerimiz asla hayata küsmesin, onlardan en büyük isteğim budur. Şu anda devletim bana hangi görevi verirse versin, yapmaya hazırım. Kanımın son damlasına kadar görevimi yerine getiririm." diye konuştu.

  • Şehir hayatını bırakarak 30 kovanla arıcılığa başlayan çift, siparişlere yetişemiyor

    Tarım ve Orman Bakanlığının "Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı"ndan yararlanarak 30 kovan desteği alan Aysel ve Kamil Işık çifti, 3 yılda kovan sayısını 350'ye çıkardı. Van'da kent yaşamını bırakıp Çatak ilçesine bağlı Övecik Mahallesi'ne yerleşen Aysel ve Kamil Işık çifti, devletten aldıkları destekle başladıkları arıcılıkta 3 yılda kovan sayısını 350'ye çıkarmalarına rağmen siparişlere yetişmekte zorlanıyor. Kentte 13 yıl gıda ticaretiyle uğraşan 35 yaşındaki Kamil Işık, 2007'de aynı yaştaki Aysel Işık ile hayatını birleştirdi. Bu evlilikten 4 çocukları olan Işık çifti, 3 yıl önce kentin gürültülü ve yoğun yaşamından uzaklaşarak Çatak ilçesinin Övecik Mahallesi'ne yerleşti. Kente 120 kilometre mesafedeki Çatak ilçesi ile Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi arasındaki Kato Dağı eteklerinde arıcılık yapmaya karar veren çift, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün arıcılık konusundaki eğitimlerine katılarak sertifika aldı. Daha sonra Tarım ve Orman Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı'na başvurarak 30 kovan desteğinden yararlanan çift, bu süreçte işlerini büyüterek kovan sayısını 350'ye çıkardı. Kovanlarından yılda ortalama 2,5 ton bal alan çift, ürünlerini kentte kahvaltı salonu işletenlere ve il dışından sipariş edenlere satıyor. Şehrin yoğun temposundan uzaklaşarak doğayla iç içe zaman geçiren çift, çocuklarının da yardımıyla bu yıl üretilen balın hasadını yapmaya başladı. İşlerini büyütmelerine rağmen siparişleri yetiştiremeyen çift, kovan sayısını artırarak arıcılıkta söz sahibi olmayı hedefliyor. "Devletimizden güzel destek aldık" Aysel Işık, üreticilerin devlet tarafından desteklenmesinin önemli olduğunu söyledi. Doğal koşullarda organik bal ürettiklerini belirten Işık, "Uzun bir süre şehirde yaşadık. Ardından mahallemize döndük. Devlet desteğiyle Kato Dağı eteklerinde arıcılık yapıyoruz. Bal hasadına başladık. Emeğimizin karşılığını alıyoruz. Katkısız ve şekersiz organik bal üretiyoruz. İşimizi severek yapıyoruz. Talep çok fazla. Balımızı alanlar memnun kalıyor, herkes çok beğeniyor. Güzel dönüşler alıyoruz. Siparişlere yetişebilmek için kovan sayısını artırmayı hedefliyoruz." dedi. Organik üretim yaptıkları için yoğun talep aldıklarını ifade eden Işık, şunları kaydetti: "Devletimizden güzel destek aldık. Çok memnunuz. Bu yıl 2,5 ton bal elde etmeyi düşünüyoruz. Arılar çocuklarımın da ilgisini çekiyor. Onların bu mesleği öğrenmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Arıların bakımını birlikte yapıyoruz. Şehir hayatını bırakmanın pişmanlığını yaşamıyoruz. Buranın havası çok güzel. Doğal bir ortamda çocuklarımızı büyütüyoruz. Şehir dışından, kahvaltı salonlarından, tanıdıklarımızdan hasat başlamadan sipariş alıyoruz. Siparişlere yetişmekte zorlanıyoruz." "Bu yıl yüksek bir verim almayı bekliyoruz" Devletten aldığı destekle arıcılık yapmaya başlamanın mutluluğunu yaşadığını dile getiren Kamil Işık ise bu yılın ilk hasadını eşi ve çocuklarıyla yaptığını belirtti. Kentin gürültülü ve yoğun yaşamından uzaklaşıp baba mesleği arıcılığa başladıklarını anlatan Işık, şöyle devam etti: "Devlet desteğiyle arıcılığa başladık. Kovan sayısını artırdık. Bal hasadı mesaimiz başladı. Siparişlerimiz var. Bu yıl yüksek bir verim almayı bekliyoruz. Doğal bir ortamda yaşamanın, üretim yapmanın, şehrin gürültüsünden kurtulmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Eşim ve çocuklarımla arıların bakımını yapıyoruz. Çocuklarımın bu mesleği öğrenmelerini istiyorum. Elde ettiğimiz gelirle geçimimizi sağlıyor, çocuklarımızı okutuyoruz. Bize bu imkanı veren devletimizden Allah razı olsun." "Arıcılığı anne ve babamdan öğreniyorum" Anne ve babasına yardımcı olan 13 yaşındaki Kenan Işık da "Annem, babam ve kardeşlerimle arılara bakıyoruz. Hasadımız başladı. Elde ettiğimiz balı satıyoruz. Arıcılığı anne ve babamdan öğreniyorum. Güzel zaman geçiriyoruz." diye konuştu. 6 yaşındaki Asima Işık, "Kardeşlerimle maske takarak arıların içine giriyoruz. Anneme, babamıza yardım ediyoruz. Arıları seviyoruz. Bize zarar vermiyorlar. Peteklere dokunuyoruz. Bal yemeyi çok seviyorum." ifadelerini kullandı.

  • “İsveç Kralı” Mehmet Can Seyhan: Yazılımla Hayatlara Dokunan Bir Başarı Hikâyesi

    1994 yılında Ağrı’da doğan Mehmet Can Seyhan, daha 4 yaşındayken babasını kaybetti. 10 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Küçük yaşta çalışmaya başladı; kuaförlükten tekstile, restoran işçiliğinden anketörlüğe kadar pek çok işte yer aldı. Eğitimine iki yıl ara vermek zorunda kalsa da, azmini hiç kaybetmedi. Lise ve üniversite döneminde hem okuyup hem çalıştı, bir yandan da yazılıma tutundu. Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra profesyonel iş hayatına yazılımcı olarak devam etti. 25 yaşında İsveç’e giderek yazılım alanında kariyerine yön verdi. Bir yıl sonra, 26 yaşında Fransa’da ilk yazılım şirketini kurdu. Bugün “İsveç Kralı” lakabıyla tanınan Mehmet Can Seyhan, sosyal medyada paylaşımlarıyla on binlerce kişiye ulaşıyor. CEO’su olduğu Udemig Yazılım Akademisi ile iş garantili ve akrediteli eğitim programları sunarak binlerce insana yazılım öğretti. Avukatlardan öğretmenlere, lise mezunlarından doktorlara kadar çok farklı kesimlerden öğrenciler yetiştirdi. Onlarca kişiyi meslek sahibi yaptı, yeni bir gelecek inşa etmelerine öncülük etti. Seyhan, yazılım öğrenmek isteyen herkesin altı ay boyunca günde en az iki saat ayırarak bu alanda başarılı olabileceğini söylüyor. Onun mottosu ise çok net: “Elon Musk bizden daha zeki değil, sadece daha önce davrandı.” Bugün geldiği nokta sadece bireysel bir başarı değil; aynı zamanda azmin, bilginin ve çalışmanın gücünü gösteren toplumsal bir ilham kaynağı.

  • Udemig: İsveç’ten Dünyaya Açılan Yazılım Markası

    İsveç merkezli Udemig, hem yazılım geliştiren hem de iş garantili yazılım eğitimleri sunan global bir marka olarak dikkat çekiyor. Kurucusu Mehmet Can Seyhan’ın kişisel yolculuğu, bugün binlerce insanın hayatına dokunan uluslararası bir başarı hikâyesine dönüştü. Mehmet Can Seyhan, 2017’de Türkiye’de ilk girişimini kurmaya çalıştı. Yazılım şirketi olarak kendi ürünlerini geliştirmek, dışarıya hizmet vermek ve aynı zamanda sektördeki açığı görerek eğitimler sunmak istedi. Ancak Türkiye’de istediğini elde edemedi. 2019’da İsveç’e taşındı, ardından 2020’de Paris’te ilk yazılım ve yazılım eğitim şirketini kurdu. Burada elde ettiği başarıyla ekibini büyüttü ve yeniden yapılanmaya gitti. 2022’den itibaren merkezini İsveç olarak belirleyen Udemig, kısa sürede Fransa, Türkiye ve Kanada gibi ülkelerde ofisler açarak global bir yapıya kavuştu. Bugün şirket; yazılım geliştirme, danışmanlık, inşaat, eğitim gibi farklı alanlarda faaliyet gösteriyor. UDE.MIG’in en dikkat çeken yönü ise sunduğu iş garantili yazılım eğitimleri. Türkçe ve İngilizce verilen bu eğitimlerle öğrenciler yalnızca teorik bilgi edinmiyor; gerçek projeler ve staj fırsatlarıyla sektöre hazırlanıyor. Bugüne kadar yüzlerce kişi Udemig sayesinde yazılım alanında meslek sahibi oldu. Mehmet Can Seyhan’ın vizyonu, sadece yazılım geliştiren bir şirket kurmak değil; aynı zamanda insanlara yeni bir gelecek inşa etme fırsatı sunmak. Bu yönüyle Udemig, yalnızca bir teknoloji markası değil, aynı zamanda küresel ölçekte istihdam üreten bir girişim olarak öne çıkıyor.

Arama Yap

bottom of page