Boş arama ile 773 sonuç bulundu
- Elleri olmadan yaptığı resimler hayatına renk katıyor
Ordu'nun İkizce ilçesinde yaşayan bedensel engelli Emre Şahinkaya, aldığı eğitimler sayesinde ahşabı ve tuvali renklendiriyor. İlçenin Merkez Mahallesi'nde 1994'te dünyaya gelen Şahinkaya, doğuştan elleri ve ayakları olmadan yaşama tutundu. 4 yaşında sağ bacak protezi takılan Şahinkaya, ilk olarak 2012'de İkizce Halk Eğitim Merkezi'nde bilgisayar kursuna başladı. Şahinkaya, ahşap yakma ve akrilik boya resim olmak üzere mesleki ve el sanatları üzerine yıllarca çok sayıda kursa katılarak kendini geliştirdi. Ailesiyle yaşadığı evin odasını adeta atölyeye dönüştüren Şahinkaya, ahşap yakmanın yanı sıra tuvalde resim yapıyor. Kişisel sosyal medyasında paylaştığı resimleri beğeni alan Şahinkaya, zaman zaman talep gören bu çalışmalarını satarak kazanç da sağlıyor. Lise mezunu 30 yaşındaki Emre Şahinkaya, doğuştan ortopedik engelli olduğu için durumuna alıştığını söyledi. Okul zamanlarının herhangi bir zorluk yaşamadan güzel geçtiğini anlatan Şahinkaya, iş bulamadığı için evde sıkıldığını ve Halk Eğitim Merkezinde çeşitli kurslara katıldığını kaydetti. Şahinkaya, ilk etapta kendisi için "Yapabilir mi?" diye ifadeler kullanıldığını belirterek, "Hocamız ahşap yakmayı öğretti. İlk bu kurslarla başladım. Ahşap yakmayı öğrendik. Onlar da şaşırdı, 'Elleri olmamasına rağmen yapabiliyor.' dediler." diye konuştu. Daha sonra çeşit çeşit kurslara gittiğini dile getiren Şahinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hobi olarak evde resimlerimi yapmaya devam ediyorum. Kurslar bitti, evde yine tuval boyama, ahşap yakma, çocuklar için çizgi film karakterleri yapıyorum. Kendimi biraz daha geliştirdim, kitap ayraçları yapıyorum. Kurslar açılırsa yine gideceğim. Yaptığım çalışmaları genellikle sosyal medya üzerinden paylaşıyorum. Kendi videomu çekiyorum. Sosyal medya üzerinden beğeniyorlar, paylaşıyorlar. Hayret ediyorlar, 'Engelli olmasına rağmen yapıyor, azimli, çabalamayı gösteriyor.' diye." "Yapamaz denilmesine aldırmadım" Zaman zaman isteğe göre resim de yaptığını ifade eden Şahinkaya, "Halk Eğitim Merkezinde aldığım kursların ardından evde vakit geçiriyorum. Öğrendiklerimi kendim yapıp çabalıyorum. Bu çalışmalar sayesinde hem evde vakit geçiriyorum hem stresten uzaklaşıyorum. Yani alıştığım için her gördüğüm resmi aynı olmasa bile yorumlayarak değişik renklerde yapıyorum. Bir engelli olarak hayata tutunmaya çalışıyorum." dedi. Şahinkaya, okul ortamındayken sosyalleşmesinin iyi olduğuna işaret ederek, "Büyüdükçe engelliler için 'engelli olduğu için bunu yapamaz, yapamayabilir.' denilmesine aldırmadım. Yani kendi azmimle çabamla kurslara gittim. 'Yaparım, bu zor bir şey değil.' dedim ve kurslara kaydoldum. Öğrendim, hocalarımın öğrettiği tekniklerle evde yapmayı başardım. Yani çabaladım." ifadelerini kullandı.
- Girişimcilik Yolunda Güçlü Bir Destek: Kobi-Line ve Devlet Teşvikleri
Girişimcilik, yenilikçi fikirlerle büyüyen ekonomiler için itici bir güç olmaya devam ediyor. Türkiye’de girişimcilerin ve KOBİ'lerin devletin sunduğu teşviklerden etkin bir şekilde faydalanabilmesi için önemli bir rehber olan Kobi-Line , kurulduğu 2009 yılından bu yana binlerce işletmenin başarı yolculuğuna ışık tutuyor. Devlet Destekleriyle Girişimcilik Kolaylaşıyor KOSGEB, TÜBİTAK ve IPARD gibi devlet teşvikleri, girişimcilerin işletmelerini kurup büyütmeleri için büyük fırsatlar sunuyor. Ancak bu süreçte doğru yönlendirme ve uzman desteği, girişimcilik hikayelerinin başarıyla sonuçlanmasında kritik bir rol oynuyor. İşte bu noktada devreye giren Kobi-Line, işletmelerin iş planı hazırlamaktan dijital dönüşüm stratejilerine, marka ve patent işlemlerinden personel eğitimine kadar geniş bir yelpazede danışmanlık hizmeti sunuyor. Başarı Hikayeleriyle İlham Kaynağı Kobi-Line’ın rehberlik ettiği girişimcilerden birçoğu, devlet teşvikleri sayesinde iş dünyasında sağlam bir yer edindi. Örneğin, bir teknoloji girişimi nakit akışını optimize ederek büyüme fırsatlarını değerlendirirken, bir tekstil firması satışlarını %30 artırarak sektörde fark yarattı. Bu başarı öyküleri, Kobi-Line’ın sağladığı desteğin somut örnekleri olarak dikkat çekiyor. Kobi-Line ile Girişimcilik Eğitimi ve Kariyer Fırsatları Kobi-Line, sadece işletmelere değil, girişimcilik kariyerine adım atmak isteyen bireylere de destek oluyor. Gelişim Üniversitesi, Altınbaş Üniversitesi ve Kobi-Line Akademi işbirliğiyle düzenlenen KOBİ Danışmanlığı eğitimleri, katılımcılara profesyonel danışmanlık becerileri kazandırıyor. Bu eğitimlerle girişimciler, işletmelerin yol göstericisi olma fırsatını yakalıyor. Girişimcilik ve Kobi-Line’ın Geleceği Kobi-Line’ın kurucusu Fuat Böge, girişimcilik ve devlet destekleri arasındaki köprüyü daha da güçlendirmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Böge, “Her girişimci ve işletme, devletin sunduğu desteklerden faydalanma hakkına sahip. Biz bu süreci kolaylaştırarak Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkı sağlıyoruz,” ifadeleriyle firmanın misyonunu özetliyor. Kobi-Line, girişimciler ve KOBİ’ler için güçlü bir çözüm ortağı olmaya devam ediyor. Devlet destekleriyle işletmenizi büyütmek veya girişimcilik kariyerinize sağlam adımlarla başlamak için Kobi-Line’ın hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Detaylı bilgi için: www.kobi-line.com.tr
- Sinop’tan Dünyaya Açılan Bir Başarı Hikayesi: Tekstar Tekstil
Sinop’tan dünya markalarına uzanan bir başarı hikayesi! Tekstar Tekstil, 2000 yılında İstanbul’da kuruldu ve kısa sürede Sinop’taki üretim tesisleriyle kadın istihdamına öncülük etti. Sürdürülebilir üretim anlayışıyla çevre dostu ürünler sunan Tekstar, 70 milyondan fazla ürünü global markalarla buluşturarak Sinop’un adını dünya pazarlarında duyurdu. Sinop’un sakin sahillerinden dünya pazarlarına açılan bir başarı öyküsü: Tekstar Tekstil . 2000 yılında İstanbul merkezli olarak kurulan Tekstar, kaliteli ve yenilikçi tekstil ürünleri sunma vizyonuyla yola çıktı. Kuruluşundan sadece beş yıl sonra Sinop’ta açtığı ilk üretim tesisiyle bölge ekonomisine katkıda bulunmaya başlayan şirket, özellikle kadın istihdamına verdiği önemle fark yarattı. Yerel halk için bir iş kapısı olmanın ötesinde, sosyal sorumluluk projeleriyle de bölgede önemli bir değer haline geldi. Tekstar’ın yükselişi yalnızca üretim kapasitesiyle sınırlı kalmadı. 2010 yılında çevre dostu üretim anlayışını benimseyerek, ekolojik sürdürülebilirliği iş süreçlerinin merkezine koydu. Bu yaklaşım, markanın hem yerel hem de global düzeyde takdir toplamasını sağladı. Şirket, çevreye duyarlı malzeme kullanımı ve enerji tasarrufu sağlayan üretim süreçleriyle tekstil sektöründe bir öncü konumuna geldi. 2015 yılı, Tekstar için uluslararası alanda bir dönüm noktası oldu. Global markalarla gerçekleştirdiği ilk iş birliği, şirketin dünya pazarlarındaki yerini sağlamlaştırdı. Bugüne kadar 70 milyondan fazla ürünü başarıyla teslim eden Tekstar, Sinop’taki tesislerinde yenilikçi teknolojiyle üretim yapmayı sürdürüyor. Şirket, yalnızca kaliteli ürünleriyle değil, aynı zamanda kadın istihdamını artırmaya yönelik projeleriyle de sektörde örnek gösteriliyor. 2024 yılına gelindiğinde, Tekstar sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatini çeken bir marka haline geldi. Sinop’tan tüm dünyaya yayılan bu başarı hikayesi, yerel değerlerin doğru bir vizyonla nasıl global bir başarıya dönüşebileceğini gösteriyor. Tekstar, inovasyon, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluğu bir araya getirerek büyümeye devam ediyor.
- "Mutlak kulak" Aylin, piyanoyla adını dünyaya duyurmak istiyor
Kocaeli'de 5 yaşındayken piyano çalmaya başlayan ve müzik öğretmeninin yönlendirmesiyle yapılan testlerle "mutlak kulak (absolut kulak)" olduğu belirlenen Aylin Kılıç, dünyaca ünlü bir piyanist olmayı hedefliyor. Çayırova ilçesinde oturan 11 yaşındaki Kılıç, 6 yıl önce piyano eğitimi için ailesi tarafından kursa yazdırıldı. Müziğe yatkınlığını fark eden öğretmeninin yönlendirmesiyle yapılan testlerde Kılıç'ın "mutlak kulak" olarak nitelendirilen müzik yeteneğine sahip olduğu ortaya çıktı. London College of Music okulunun sınav programına çevrim içi katılan Kılıç, 9 yaşında uluslararası geçerliliği olan lise düzeyinde diplomayı dereceye girerek elde etti. Yeteneğini geliştirmesi için ailesinin de desteklediği Kılıç, eğitimine, giriş sınavını kazanarak kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarında devam ediyor. Gülsin Onay, Gökhan Aybulus, Alexander Makaev ve Valerian Shuikashvili'nin de aralarında bulunduğu usta isimlerden aldığı "ustalık sınıfı (master class)" eğitimleriyle kendini geliştiren ve katıldığı uluslararası yarışmalarda dereceler elde eden Kılıç, son olarak geçen yıl İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Piyano Yarışması'nda birinci oldu. Çeşitli sanat etkinliklerinde de yer alan Aylin, piyanoyla adını dünyaya duyurmak istiyor. "Korna çaldığında veya evdeki kuşum öttüğünde hangi notada ses çıkardığını anlıyorum" Aylin Kılıç, piyano çalarken çok mutlu olduğunu, çaldığı parçaların duygularını hissedebildiğini söyledi. Müziği kendini ifade etme şekli olarak gördüğünü belirten Kılıç, "Bazı insanlar kendini konuşarak, resim çizerek ifade ediyor, ben de kendimi müzikle ifade ediyorum. Piyano çaldıkça da çok mutlu oluyorum." dedi. Kılıç, mutlak kulak yeteneği sayesinde sesleri duymanın kendisi için kolaylaştığını dile getirerek, "Korna çaldığında veya evdeki kuşum öttüğünde hangi notada ses çıkardığını anlayabiliyorum. Piyanonun yanında solfej eğitimi de alıyorum, nota okuma, yazma ve temel müzik bilgisi dersi. Absolut kulak olmak solfej dersinde baya işime yaradı çünkü dikte yaptığımda notaları ve ritimleri duymam gerekiyor." diye konuştu. Konservatuarda eğitim görerek hayalinin gerçek olduğunu anlatan Kılıç, şunları kaydetti: "Müzik eğitimi ile diğer derslerime orada devam ediyorum. Okulumu çok seviyorum çünkü küçüklüğümden beri konservatuara gitmek çok büyük bir hayalimdi. Oradaki hocam Irakli Chumburidze ile de çalışmayı çok seviyorum. Okulumdan mezun olduktan sonra yurt dışında bulunan dünya çapındaki müzik okullarında okumak, ülkemizi de dünyada başarıyla temsil eden örnek aldığım piyanistler Fazıl Say, İdil Biret ve Gülsin Onay gibi olmak istiyorum." "Kızımızı ülkesini başarıyla temsil eden bir piyanist olarak görmek istiyoruz" Anne Aysun Kılıç da kızının potansiyeli ve hızlı gelişimi karşısında şaşırdıklarını söyledi. Kızının müziğe tutkuyla bağlı olduğunu belirten Kılıç, "Aylin'in müziğe tutkusu ve bu yolda ilerlemek istediğine dair ısrarcı olması ile hocalarının onun piyano konusunda teknik olarak yaşıtlarından 10 yıl kadar ileri seviyede bulunduğu yönündeki yorumları, bizi bu yolda yürümemiz gerektiğine ikna etti." dedi. Kılıç, ellerinden geldiğince destekleyecekleri kızlarını, ülkesini başarıyla temsil eden bir piyanist olarak görmek istediklerini sözlerine ekledi.
- Kadınların duygularını seramikten yaptığı heykellerle anlatıyor
Hayal ettiği 25 kadının yüzündeki duyguyu seramik ile anlatmaya karar veren Leyla Koyuncuoğlu, yaklaşık 6 ay sürecek çalışmanın sonunda eserleriyle sergi açacak. Kastamonu'da yaşayan Leyla Koyuncuoğlu, kadınların duygularını yaptığı seramik heykellerle anlatıyor. İstanbul'da 14 yıl seramik sanatıyla uğraştıktan sonra geçen yıl Kastamonu'ya yerleşen Koyuncuoğlu, Şeyh Şaban-ı Veli Caddesi'nde seramik atölyesi açtı. Hayal ettiği 25 kadının yüzündeki duyguyu seramik ile anlatmaya karar veren Koyuncuoğlu, yaklaşık 6 ay sürecek çalışmanın sonunda oluşan eserlerle İstanbul ve Kastamonu'da sergi açmayı planlıyor. Leyla Koyuncuoğlu, Kastamonu'da mozaik ve seramik eserlerle sanat terapisi yaptığını söyledi. Kadınlar ve duyguları üzerine yıllardır proje yapmak istediğini anlatan Koyuncuoğlu, "25 ayrı kadın üzerinden duygularımızı bakışlarla, beden diliyle, kıyafetiyle anlatmayı hedefledim. Bu özel kişisel sergi için hazırladığım bir proje." dedi. Sadece düz bir heykel yapmak istemediğini vurgulayan Koyuncuoğlu, heykellere duygu vermeye çalıştığını belirtti. "Kadınlar bazen çoğu şeyi ifade edemezler ama bu, bedenlerine yansır" Heykele bakan kişinin duyguyu görmesini istediğine işaret eden Koyuncuoğlu, şunları anlattı: "Onun karşısına geçtiğiniz, o kadının gözlerine baktığınız zaman size ne anlattığının ifadesini yakalamaya çalıştım. Onun için farklı boyutlarda, farklı ebatlarda tercih ettim. Kadınların duyguları ayrıdır, erkeklerin duyguları ayrıdır ama kadınlar daha duygusaldır. Kadınlar bazen çoğu şeyi ifade edemezler ama bu, bedenlerine yansır. Sırtının eğik, gözünün hüzünlü olması, başını önüne eğmesi, hepsinin aslında birer nedeni vardır. Hayatın içinde bunları çok fazla fark edemiyoruz ama bunu sanat diliyle bir obje haline getirdiğimiz zaman daha görünür kılabiliyoruz. Çocuksu bir sevinç nasıl, hüzün nasıl görülür, hayatın yükü, iki çocuğunu, üç çocuğunu tek başına büyüten bir kadının vücudundaki yük, gözlerindeki ifade, anlam, bakış nasıl toprakla ve çamurla buluşur, hedefin bunu ifade etmekti." Projeye eylül ayında başladığını dile getiren Koyuncuoğlu, "Mayıs ayında bitirmeyi planlıyorum. Şu anda 4 heykeli hazırladım. Kastamonu'da ve İstanbul'da özel bir galeride sergilenecek. 'Sanat yaşatır, rahatlatır, mutlu eder' diyorum. Kendimizi en güzel ifade edebileceğimiz sanat dalı olarak seramik benim için çok kıymetli." ifadesini kullandı.
- Türkiye'nin ihracatı ekimde 23,5 milyar dolar olarak gerçekleşti
Türkiye'nin ihracatı, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,1 artarak 23 milyar 500 milyon dolar, ithalatı ise aynı kalarak 29 milyar 409 milyon dolar olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan ekim ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı. Buna göre, Genel Ticaret Sistemi kapsamında ihracat, ekimde geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3,1 artarak 23 milyar 500 milyon dolar, ithalat ise değişmeyerek 29 milyar 409 milyon dolar oldu. Dış ticaret açığı, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,5 azalarak 5 milyar 909 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı, Ekim 2023'te yüzde 77,5 iken geçen ay yüzde 79,9'a yükseldi. Ocak-ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 30,1 azaldı Ocak-ekim döneminde ise ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,1 artışla 216 milyar 195 milyon dolara çıktı. İthalat ise yüzde 7,2 azalarak 282 milyar 49 milyon dolara geriledi. Ocak-ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 30,1 azalışla 94 milyar 267 milyon dolardan 65 milyar 853 milyon dolara düştü. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ocak-Ekim 2023 döneminde yüzde 69 iken bu yılın aynı döneminde yüzde 76,7'e yükseldi. Enerji ve altın hariç dış ticaret Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, ekimde yüzde 7,2 artarak 20 milyar 565 milyon dolardan 22 milyar 55 milyon dolara çıktı. Ekimde enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 2,4 artışla 22 milyar 151 milyon dolardan 22 milyar 682 milyon dolara ulaştı. Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı, ekimde 627 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 4,7 artışla 44 milyar 737 milyon dolar oldu. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 97,2 olarak hesaplandı. İmalat sanayisinin payı yüzde 93,3 Buna göre, ekonomik faaliyetler incelendiğinde, ihracatta ekimde imalat sanayisinin payı yüzde 93,3, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,6, madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 2,5 oldu. Ocak-ekim döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayisinin payı yüzde 94,2, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,5, madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,8 olarak belirlendi. Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre, ithalatta ekimde ara mallarının payı yüzde 68,2, tüketim mallarının payı yüzde 17,4 ve sermaye mallarının payı yüzde 14,3 olarak hesaplandı. İthalatta, ocak-ekim döneminde ara mallarının payı yüzde 69,4, tüketim mallarının payı yüzde 15,6 ve sermaye mallarının payı yüzde 14,9 oldu. Almanya ihracatta, Çin ithalatta ilk sırada Ekimde ülkeler özelinde ihracatta ilk sırayı 1 milyar 795 milyon dolarla Almanya aldı. Bu ülkeyi 1 milyar 562 milyon dolarla ABD, 1 milyar 294 milyon dolarla Birleşik Krallık, 1 milyar 236 milyon dolarla Irak, 1 milyar 159 milyon dolarla İtalya takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30'unu oluşturdu. Ocak-ekim döneminde de ihracatta ilk sırayı 17 milyar 97 milyon dolarla Almanya aldı. Bu ülkeyi sırasıyla 13 milyar 381 milyon dolarla ABD, 12 milyar 490 milyon dolarla Birleşik Krallık, 10 milyar 762 milyon dolarla Irak ve 10 milyar 537 milyon dolarla İtalya izledi. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 29,7'sine tekabül etti. Ekimde ithalatta ilk sırayı Çin aldı. Çin'den yapılan ithalat tutarı 4 milyar 242 milyon dolar olarak hesaplanırken, bu ülkeyi sırasıyla 3 milyar 117 milyon dolarla Rusya, 2 milyar 346 milyon dolarla Almanya, 1 milyar 772 milyon dolarla İtalya, 1 milyar 278 milyon dolarla ABD takip etti. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 43,4'ünü oluşturdu. Ocak-ekim dönemindeki ithalatta da ilk sırada 37 milyar 423 milyon dolarla Çin yer buldu. Bu ülkeyi 35 milyar 499 milyon dolarla Rusya, 22 milyar 186 milyon dolarla Almanya, 15 milyar 585 milyon dolarla İtalya, 13 milyar 526 milyon dolarla ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 44'ü olarak hesaplandı. Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,6 Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre, ekimde bir önceki aya kıyasla ihracat yüzde 0,5, ithalat yüzde 3,1 artış gösterdi. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise ekimde geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 0,2 artarken ithalat yüzde 1,1 azaldı. Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, "ISIC Rev.4" sınıflaması içinde yer alan imalat sanayisi ürünlerini kapsıyor. Ekimde bu sınıflamaya göre imalat sanayisi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 93,3 oldu. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,6 olarak kayıtlara geçti. Ocak-ekim döneminde ISIC Rev.4'e göre imalat sanayisi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,2'yi, yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,4'ü buldu. Ekimde imalat sanayisi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 84,8 olarak belirlendi. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 9,7 olarak kaydedildi. Ocak-ekim döneminde imalat sanayisi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 81,8, yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ithalatı içindeki payı ise yüzde 11 olarak kayıtlara geçti. Özel Ticaret Sistemi verileri Özel Ticaret Sistemi'ne göre ekimde ihracat, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 3,9 artarak 21 milyar 459 milyon dolara yükselirken, ithalat yüzde 0,7 azalışla 27 milyar 351 milyon dolara geriledi. Ekimde dış ticaret açığı yüzde 14,5 azalarak 6 milyar 891 milyon dolardan 5 milyar 892 milyon dolara düştü. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ekim 2023'te yüzde 75 iken bu yılın aynı ayında yüzde 78,5'e yükseldi. Özel Ticaret Sistemi'ne göre ihracat, ocak-ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,8 artarak 195 milyar 818 milyon dolar, ithalat yüzde 7,6 azalarak 262 milyar 536 milyon dolar olarak belirlendi. Ocak-ekim döneminde dış ticaret açığı yüzde 28,8 azalarak 93 milyar 699 milyon dolardan 66 milyar 718 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ocak-Ekim 2023 döneminde yüzde 67 iken bu yılın aynı döneminde yüzde 74,6'ya yükseldi.
- Hayalini gerçekleştirip doktor oldu, hemşire annesiyle aynı hastanede görev yapıyor
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesini bu yıl bitiren 24 yaşındaki Ahmet Göktuğ Karabıyık, annesinin hemşire olarak görev yaptığı Şebinkarahisar Devlet Hastanesine atandı. Annesi Sündüz Karabıyık'ın çalıştığı hastane ortamından etkilenerek küçük yaşlarda doktor olmaya karar veren Ahmet Göktuğ Karabıyık, bu hedefine üç ay önce ulaşmayı başardı.Ankara'daki ilkokul eğitiminin ardından ailesiyle memleketi Giresun'un Şebinkarahisar ilçesine dönen Karabıyık, ortaokul eğitimini burada, liseyi ise Rize'de tamamladı. Kazandığı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesinden bu yıl mezun olan Karabıyık, annesinin 11 yıldır hemşirelik yaptığı Şebinkarahisar Devlet Hastanesi Acil Servisinde pratisyen hekim olarak göreve başladı. "Güzel bir his, hastaneye beraber girip beraber çıkmak güzel oluyor" Ahmet Göktuğ Karabıyık, AA muhabirine, hastane ortamına aşinalığı dolayısıyla aklında hep bir doktor figürü olduğunu söyledi. Doktor olmanın ve insanlara hizmet etmenin mutluluğunu yaşadığını belirten Karabıyık, "Doktor olmak küçüklükten beri hayalim, kısmen annem sayesinde diyebilirim, annemle hastaneye gidip geldiğim için. Doktor olmamda annemin çok etkisi oldu, mesleği içeriden gördüm. Çocukluktan beri hayalimdi, başka bir meslek de düşünmedim." dedi. Karabıyık, ilk görev yeri olarak özlem duyduğu memleketini tercih ettiğini anlatarak, şöyle konuştu: "Annem 11 yıldır burada, insanları tanıdığı için bana hastaları tanıtmakta çok yardımcı oluyor. Anneyle çalışmak bir yandan da kolaylık tabii ki yani nazımız geçiyor diyelim. Darlandığımda annem yanımda oluyor, insanları tanıdığı için bir sorun olduğunda ona danışabiliyorum. Güzel bir his, hastaneye beraber girip beraber çıkmak güzel oluyor." Annesiyle aynı hastanede çalışmaları dolayısıyla zaman zaman espri konusu olduklarını dile getiren Karabıyık, "Annem genç göründüğü için kardeşim sanıyorlar, inanmayanlar oluyor." ifadesini kullandı. Doktor nişanlısı Senanur Keser'in de aynı hastaneye atandığını belirten Karabıyık, bu durumdan da ayrıca mutlu olduğunu kaydetti. "Tıbbı tercih ettikten sonra, 'İnşallah birlikte çalışırız' diye çok düşündük" 18 yıllık hemşire Sündüz Karabıyık ise çocukluğunda zaman zaman hastaneye yanına gelen oğlunun mutlu olduğunu gözlemlediğini söyledi. Oğlunun doktor olmasını hep istediğini ifade eden Karabıyık, "Tıbbı tercih ettikten sonra, 'İnşallah birlikte çalışırız.' diye çok düşündük. Ben de hayal ettim ve hayalim de gerçek oldu." dedi. Karabıyık, çocuğuyla aynı yerde görev yapmanın farklı bir his olduğunu anlatarak, "Yani çocuklar büyümüş oluyor, küçücüktü, bir de şimdi büyümüş ve doktor olmuş, aynı hastanede çalışıyoruz. Bu yaşanır, anlatılmaz." diye konuştu. Karabıyık'ın nişanlısı Keser de ilk tercihte aynı yere atanmaları dolayısıyla şanslı olduklarını belirtti.
- Manisa'da yatırım yapacak Çinli otomotiv firmasının çalışanları için "Çin Sokağı" oluşturulacak
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Çinli otomotiv firması BYD'nin Manisa'daki yatırımıyla birlikte şehirde görev yapacak Çinlilerin sosyal hayatlarını sağlamak üzere bir "Çin Sokağı" oluşturmak istediğini belirtti. Zeyrek, gazetecilere yaptığı açıklamada, şehirde yatırım kararı alan BYD firmasının yetkilileriyle yaptıkları görüşmede yatırımla birlikte yaklaşık 3 bin Çinlinin Manisa'ya çalışmaya geleceğini, fabrikanın inşa sürecinde konteynerlerde barınacak Çinlilerin daha sonra Manisa'ya yerleşeceğini öğrendiğini söyledi. Manisa'da kurulacak fabrikada çalışacak Çinlilerin Manisa'da yaşaması için gereken altyapıyı sağlayacaklarını vurgulayan Zeyrek, şöyle konuştu: "Manisa'da 601 nitelikli fabrika var ama maalesef beyaz yakalıların birçoğunun çevre illerde yaşadığını ve parasını oralarda harcadığını gördük. Ben artık bunun son bulmasını istiyorum. Manisa'da kazanılan paranın Manisa'da kalmasını istiyorum. Bunun için bazı altyapıları oluşturmak gerekiyor. Öncelikle yeme ve içme altyapısını, sosyal hayat altyapısını, kültürel altyapıyı ve nitelikli barınma ihtiyacı altyapısını sağlamamız gerekiyor." İlk "Çin Sokağı" için Laleli Mahallesi'nde kurulacak Kentin otel ve eğitim altyapısıyla da yeni yatırımlara hazırlıklı olması gerektiğini, bu amaçla çeşitli imar düzenlemeleri ve yatırım görüşmelerinin bulunduğunu dile getiren Zeyrek, BYD'nin yatırımıyla aslında hiç alışık olmadıkları bir kültürle karşı karşıya kalacaklarına işaret etti. Çinlilerin yemek ve eğlence kültürlerinin çok farklı olduğunu aktaran Zeyrek, "Ben istiyorum ki gelen yaklaşık 2 bin 500-3 bin Çinli kardeşimiz Manisa kültürüyle ve Manisalı vatandaşlarımızla kucaklaşsın. Manisa'da kazandıkları para Manisa'da kalsın. Bununla birlikte kendilerinin yeme içme ve eğlence gibi sosyal hayatlarını sağlayabilecek olan bir Çin Sokağı oluşturmak istiyorum." ifadelerini kullandı. "Çin Sokağı" için ilk etapta Laleli Mahallesi'ndeki bir alışveriş merkezinin bulunduğu alanda hazırlık yaptıklarını belirten Zeyrek, şu bilgileri verdi: "Çok nitelikli konutlar olacak orada. Yalnızca konut, ofis, kültür merkezi, alışveriş merkezinden oluşan çok büyük bir kompleksten bahsediyorum. Burada bir tane pasajı biz Çin Sokağı olarak tasarlıyoruz. Bunun da yeterli gelmeyeceğini görüyorum. İlk adım olarak bu atılacak. Bundan sonra yapılacak olan bu şekilde imar planlamalarındaki alanlarda da bugün Çin olabilir, yarın başka toplumlardan ve milletlerden de yatırımlar da gelebilir. Onların hepsine hizmet verebilecek, onları ilk başta anlayıp, bir süre sonra şehre adapte edebilecek olan projelerin hepsinin altına imza atacağım." Zeyrek, bu düşüncesini BYD yetkilileriyle paylaştığını ve memnuniyetle karşılandığını anlatarak, "Bana 'Gerçekten bizi bu samimiyetle mi karşılayacaksınız?' diye bir soru sordular. Evet, biz kendilerini bu samimiyetle karşılayacağız. Diğer fabrikalarda çalışan yabancılar için de benzer uygulamalar yapacağız." diye konuştu. Otomotiv yan sanayisindeki Çinli firmaların yatırımlarıyla birlikte Çinli çalışan sayısının 10 binlere, aileleriyle birlikte ise 50 binlere kadar çıkabileceğini öne süren Zeyrek, bunun kültürel faydalarının görmezden gelinmemesi gerektiğini, onların kente ve Türk kültürüne uyumu konusunda örnek bir çalışma yapacaklarını sözlerine ekledi.
- Çankırılı genç girişimci dedesinden gelen tespih merakını mesleğe dönüştürdü
Çankırı'da yaşayan 21 yaşındaki Adem Yılmaz, koleksiyonu bulunan dedesi ve babasından etkilenerek tespihçiliği meslek haline getirdi. Dedesinin yanı sıra babasının da koleksiyonunun bulunması dolayısıyla Adem Yılmaz, küçük yaşlardan itibaren tespihlerle iç içe büyüdü. Çocukluktan bu yana tespihlere merakı olan Yılmaz, ortaokul yıllarında kendi tespih koleksiyonunu oluşturmaya başladı. Lise eğitiminin ardından 3 yıl önce tespit satışı yaptığı iş yerini açan Yılmaz, müşterilerine kuka, kehribar, katalin, bağa gibi tür ve çeşitte özel tespih de hazırlıyor. Yılmaz'ın özel tespih koleksiyonunda ise 60 tespih bulunuyor. Adem Yılmaz, ailesinde tespih merakının uzun yıllardır sürdüğünü söyledi. Dedesinin Çankırı'nın ünlü tespih koleksiyoncuları arasında bulunduğuna işaret eden Yılmaz, "1970-80'lerde tespihleriyle araba takas etmek isteyenler sıraya girermiş. Babam da bir koleksiyoncuydu ama bu işin ticareti dönüşmesi benimle başladı." dedi. "İlk tespihimi 12-13 yaşlarında aldım" Tespihçiliği severek yaptığını vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: "İnsanların koleksiyoner olmasına önem gösteriyorum. Kendim de bir tespih sanatçısıyım. Tespihlerimizi müşterilerimizin isteğine göre tasarlarım. Tespihin işlemesini de kendim yaparım. Bu benim için sabır tanelerini şekillendirme biçimidir. Keza tespih, aynı zamanda sabır taneleri olarak geçer." Tespihin Türk ve İslam kültüründe önemli yeri olduğunu dile getiren Yılmaz, "Bunu yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmayı hedefliyorum. İlk tespihimi 12-13 yaşlarında aldım. Zamanla tespih aşkım büyüdü. Hem seviyorum hem sevdiriyorum hem de bu kültürü devam ettiriyorum. Lisede her gün okula başka bir tespihle giderdim. Bugün beni gören öğretmenlerim, 'Tespihçi olacağın o zamandan belliydi' diyor." ifadelerini kullandı. Yılmaz, her müşterisinin farklı bir tespih tasarımı istediğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Nasıl ki her insan farklıysa her tespih de o kişinin duygularını ve aşkını yaşatmalı benim gözümde. Gümüşü, püskülü, dizaynı, sistemi olsun, tespihin üstündeki işlemeler dahi müşterinin isteğine göre bu mağazadan çıkar. Müşterimiz mağazamıza geldiğinde mutlu olduğunu belli ediyor. Burasını tespihçiden ziyade genel kültür mağazası, mutluluk konumu diye adlandırıyoruz."
- Serebral palsili para yüzücü günde 9 kilometre kulaç atıyor
Serebral palsi (beyin felci) rahatsızlığı nedeniyle sağ kol ve bacağında yüzde 50 güç kaybı olan Eskişehirli 16 yaşındaki Eymen Sarıtaş, ABD'nin Los Angeles kentinde düzenlenecek Paralimpik Oyunları madalyasını eklemek için günde 9 kilometre yüzüyor. Dünya ve Avrupa şampiyonu milli para yüzücü Sümeyye Boyacı'nın Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları'ndaki performansından etkilenen Eymen Sarıtaş, annesinin teşvikiyle bu spora başladı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü bünyesinde 4 yıldır çalışmalarını sürdüren ve Türkiye'deki şampiyonalarda dereceler elde eden sporcu, geçen ay Bahreyn'de düzenlenen Dünya Okul Sporları Yaz Oyunları'nda ilk kez uluslararası arenada boy gösterdi. Bu organizasyonda para yüzme 50 metre kurbağalamada ikinci olan Sarıtaş, ABD'de gerçekleştirilecek Los Angeles 2028 Paralimpik Oyunları'na katılıp, elde edeceği dereceyle başarılarını taçlandırmayı hedefliyor. Sarıtaş, Türk bayrağını daha fazla dalgalandırmak için Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Antrenörü Mehmet Bayrak eşliğinde günde çift antrenman yapıyor. Sarıtaş: "Suda kendimi özgür hissediyorum" Deliklitaş Anadolu İmam Hatip Lisesi 11. sınıf öğrencisi Sarıtaş, yüzmeye başlamasında şimdi takım arkadaşı olan Sümeyye Boyacı'nın etkisinin bulunduğunu vurguladı. Boyacı'nın Paralimpik Oyunları'nda elde ettiği başarılardan etkilendiğini belirten Sarıtaş, "Sümeyye ablanın Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları'nda elde ettiği başarı, yüzmeye başlamamı olumlu etkiledi. En büyük destekçim annem Özden Sarıtaş'ın teşvikiyle yüzmeye başladım. Suda kendimi özgür hissediyorum. Sümeyye ablayla aynı kulvarda aynı saatte antrenman yapmak benim için gurur verici." dedi. Eymen Sarıtaş, 2022'de Konya'da katıldığı şampiyonada Türkiye ikincisi olduğunu, okullar arası yarışmalar ve milli takım seçmelerinde de dereceler elde ettiğini anlattı. Bahreyn'in başkenti Manama'da 23-31 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen Dünya Okul Sporları Yaz Oyunları'nda, para yüzme 50 metre kurbağalamada 48 saniyelik derecesiyle ikinci olduğunu aktaran Sarıtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "İlk kez katıldığım uluslararası yarışmada derece almaktan dolayı mutluyum. Yurt dışında kürsüye çıkıp Türk bayrağını dalgalandırmaktan onur duydum. Gelecek yıl İstanbul'da düzenlenecek Avrupa Para Gençlik Oyunları'nda derece almak için günde 4 saat çalışıyorum. Avrupa'da derece alıp kürsüye çıkmak istiyorum. Yüzmeye başladığımda 25 metreyi zor bela bitirebiliyordum. Şimdi günde çift antrenman yapıp, 4 saat çalışarak 9 bin metre yüzüyorum." En büyük hayalinin, Los Angeles'taki Paralimpik Oyunları'nda Türkiye'yi temsil edip, alacağı dereceyle kürsüde Türk bayrağını dalgalandırmak olduğunu vurgulayan Sarıtaş, desteklerinden dolayı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce ve antrenörüne teşekkür etti. Antrenör Bayrak: "Dört yılda çok iyi seviyeye geldi" Paralimpik Yüzme Milli Takımı'nın antrenörlüğünü de üstlenen Mehmet Bayrak, 5 yıl önce tanıştıkları Eymen Sarıtaş'ın başta pek odaklanamadığını, zamanla antrenmanlara adapte olduğunu dile getirdi. Sarıtaş'ın performansının ilk 2 yılda arttığını belirten Bayrak, "Herkesten önce saat 05.30'da havuzda antrenman için hazır oluyor, saat 06.00'da havuza giriyoruz. Dört yılda çok iyi seviyeye geldi. Bundan sonra performansının artarak devam edeceğine inanıyorum. Eymen, yüzme sporuyla tanışmadan önce sağ kol ve bacağını daha az hareket ettiriyordu. Antrenmanlar ve yüksek çalışma temposu kollarını ve bacaklarını daha iyi çalıştırmasını sağladı." ifadelerini kullandı.
- Tekerlekli sandalyeli girişimci engellilere istihdam sağlamayı hedefliyor
Erzurum'da 11 yıldır tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan ve devlet desteğiyle kasap dükkanı açan Sebahattin Demirtaş, işini büyütüp engellilere istihdam sağlamayı amaçlıyor. Sebahattin Demirtaş, 18 yaşındayken yaşanan bir olayda kurşun isabet etmesi sonrası felç oldu ve tekerlekli sandalyeye bağımlı kaldı. Bir süre tekerlekli sandalyeyle basketbol ve curling sporlarını da yapan 29 yaşındaki Demirtaş, iş hayatına atılmak için Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına (KOSGEB) başvuruda bulundu. Aldığı girişimcilik belgesi sonrası projesini hazırlayan Demirtaş, koyun yetiştiriciliği alanında hibe aldıktan sonra kasap dükkanı açtı. Engellilere iş fırsatı sunmayı hedefliyor Engelleri aşıp iş hayatına atılan Demirtaş, sektörde büyüyüp engellilere iş fırsatı sunmayı hedefliyor.Demirtaş, hayata tutunmak için sürekli ne yapabileceğini düşündüğünü ve sonunda sportif faaliyetlere yöneldiğini anlattı. Sportif faaliyetler sonrası iş hayatına atılmak istediğini ifade eden Demirtaş, şöyle konuştu: "Kazadan önce de babamla canlı hayvan işi yapıyorduk. Bu alanda bir şeyler yapmak istedim. KOSGEB'e başvuru yaptım. Girişimcilik belgemi aldıktan sonra koyun hibesine yönlendirildim. Bu destekle koyunculuğa yeniden başladım ve kasap dükkanı açtım. O destekle süreci ilerlettik. Şu an belli başlı lokantalara cağ kebabı eti hizmeti veriyoruz. Aynı zamanda parkende satışlarımız oluyor." Kasap dükkanını açarken bazı tedirginlikler yaşadığını anlatan Demirtaş, insanların olumlu bakışlarının kendisini çok motive ettiğini dile getirdi. "İnsanların tepkileri hoşuma gitti, yapabileceğime inandım" İş yerinde tezgahta, kasa başında çalıştığını belirten Demirtaş, "İş yerini ilk açacağımız zaman, 'yapabilir miyim, yapamaz mıyım' diye tereddütlerim vardı ama işin içine girdikçe alıştım. İnsanlardan da çok olumlu tepkiler aldım. İnsanlar beni burada görünce mutlu oluyorlar. Beni destekliyorlar ve bu çok hoşuma gitti, yapabileceğime inandım." diye konuştu. Demirtaş, hayatın insanların karşısına neler çıkaracağının bilinmediğini ve bu nedenle her şeye hazırlıklı olunması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Ben de böyle olacağımı bilmiyordum. Çok ağır süreçler atlattım. Sonrasında hayat devam ediyor dedim. Et sektöründe ilerlemek istiyorum. Daha fazla kişiye ulaşmak istiyorum. Bu işte bir rol model olmak istiyorum. Engelli olduğum için kasap olamam diye bir şey yok. Bunu yapabiliriz. Biz yeter ki kendimize engel olmayalım. Hayalim, et sektöründe ilerleyip, et tesisi kurup, engelli kardeşlerimize istihdam sağlayacak bir projeyi hayata geçirmek."
- Gelin görümce kariyerlerinden vazgeçip kurdukları çiftlikte büyükbaş hayvanlara bakıyor
Biri kağıt fabrikası diğeri tekstil firmasındaki yöneticilik kariyerlerinden vazgeçen Emine Mine Karakoçluoğlu ile gelinleri Umut Gökdemir, Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesinde devlet desteğiyle kurdukları hayvan çiftliğinde ekonomiye katkı sağlıyor. Kayseri'de kağıt fabrikasında 16 yıl yönetici pozisyonunda çalıştıktan sonra Güzelyazi Mahallesi'nde babasından kalan arsaya besi çiftliği kuran Karakoçluoğlu'na, Fransa'da yaşadıktan sonra döndüğü Antalya'da tekstil firmasındaki yöneticilik görevinden istifa eden kardeşinin eşi Umut Gökdemir de omuz verdi. Gelin görümce, Tarım ve Orman Bakanlığının desteğinden faydalanarak 10 büyükbaşla kurdukları çiftlikte, hayvan sayısını 85'e çıkarmayı başardı. Her sabah erken saatte kalkıp buzağılarına süt veren, danaları besleyen, hayvanların temizliğine özen gösteren ve "Hastalıktan Ari İşletme Destekleme Belgesi" de alan gelin görümce, girişimcilere de örnek oluyor. Girişimci kadınlardan Emine Mine Karakoçluoğlu, 10 yıl önce üretim planlama müdürü olarak çalıştığı kağıt fabrikasından istifa ederek devlet desteğiyle 10 büyükbaş hayvan satın aldığını söyledi. Gelinleri Umut Gökdemir'in de Antalya'daki işinden istifa ederek kendisine destek verdiğini ve çiftlikte beraber işe koyulduklarını anlatan Karakoçluoğlu, elde ettikleri sütü de Talas ilçesinde kurdukları tesiste işlemeye başladıklarını belirtti. Tesiste her gün tonlarca sütten peynir, tereyağı, yoğurt ürettiklerini dile getiren Karakoçluoğlu, "Küçük bir üretim yerimiz olacaktı. Orada satış yapacaktık. Sonrasında olay değişmeye başladı. Yurtlardan sipariş almaya başladık, sonra restoranlar ürünlerimizi almak istedi. Şimdi fabrikalara, yemekhanelere, restoranlara yoğurt üretiyoruz. Kendi şarküterimizde satış yapıyoruz." dedi. Karakoçluoğlu, gelin görümce olarak hayvanların doğumundan süt sağımına, yemlemelerinden aşılamalarına kadar her şeyleriyle ilgilendiklerini kaydetti. "Doğum olduğu zaman yeni bir hayat başlamış oluyor" İlk aldıkları hayvanların kesime gitmesinden etkilendiğini ve ağladığını anlatan Karakoçluoğlu, şöyle devam etti: "Besleyip büyütüp gönderince bana çok ters geldi. O gün çok ağlamıştım. Şu an 85'in üstünde hayvanım var. Almanya'dan ithal getirdik. Ari işletme belgesi aldık. Çalışmayı çok seviyorum. İlk başlarda çok zor oldu ama üretmek çok keyifli. Burada bir doğum olduğu zaman yeni bir hayat başlamış oluyor. Her doğum bir heyecan yaşatır mı? Her doğum aynı heyecanı yaşatıyor bize. Üzücü şeyler de illa ki yaşıyorsunuz ama olayın özü sevmekle alakalı. Biz üretmeyi seviyoruz. Beraber çalışmayı seviyoruz. Değişik bir özgürlük aslında ve huzurlu." Uluslararası bir tekstil firmasında 10 yıl mağaza müdürlüğü yapan ve görümcesiyle çiftlik kurmak için işinden istifa eden Umut Gökdemir de eşinin de işinden istifa ederek kendisi için Kayseri'ye geldiğini söyledi. Yaptığı işin zor olduğunu ancak sevdiğini anlatan Gökdemir, gelin görümce beraber çiftlikte çalışmaktan mutlu olduklarını dile getirdi. Gökdemir, "Bence bir işe gönül koymak çok önemli. Ben bu işi bilmediğim için çok zordu ilk geldiğim zaman. Kokuya çok duyarlıyım. Hayvanlardan bile korkuyordum. İç içe olunca her şey çok başka oluyor." diye konuştu.











