Boş arama ile 773 sonuç bulundu
- Siirt'te mühendisten esnafa 70 gönüllü olası afetlerde müdahaleye hazırlanıyor
Siirt'te İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Şubesinin arama kurtarma birliğinde görevli farklı mesleklerden 70 gönüllü, aldıkları eğitimlerle olası afetlerde müdahaleye hazırlanıyor. İHH İnsani Yardım Vakfı Siirt Şubesi bünyesinde 2019 yılında kurulan arama kurtarma biriminde öğrenciler ile mühendis, öğretim üyesi, öğretmen, sağlık personeli, esnaf gibi farklı iş kollarından 29'u akrediteli 70 gönüllü yer alıyor. İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü koordinasyonunda organize edilen eğitimlere katılan gönüllüler, ilk yardım kurslarına iştirak ediyor, deprem, sel, su baskını, yangın gibi afetlerde görev yapmak için teorik ve uygulamalı eğitimler alıyor. Tamamı gönüllülerden oluşan ekip, doğada arama kurtarma, yüksekten inme ve tırmanma, çadır kurma, yaralı taşıma ve su altı arama tatbikatlarıyla da tecrübe kazanıyor. "Asrın felaketi"nde de görev aldılar Ekip lideri ve iş sağlığı güvenliği uzmanı Özgür Ögetürk, AFAD ile koordineli çalışmalar gerçekleştirdiklerini, ihtiyaç halinde il genelinde ve çevre illerde ekiplere destekte bulunduklarını söyledi. "Giresun'daki sel felaketinde, Siirt'te kayıp sağlıkçının aranmasında ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde arama kurtarma çalışmalarına katıldık. Afet olması durumunda AFAD'dan gelecek bilgi ile sahaya çıkıyoruz." diyen Ögetürk, bu yıl içinde AFAD'ın hafif seviye akreditasyon eğitimine tabi tutulduklarını, 29 gönüllünün kursu başarıyla tamamladığını belirtti. Ögetürk, göreve hazır olduklarını dile getirerek, gönüllü olmak isteyen herkesi arama kurtarma birliğine davet ettiklerini ifade etti. Gönüllülerin, kaya tırmanışı, yüksekten yaralı kurtarma ve su altı arama eğitimleriyle deneyim kazandığını belirten Ögetürk, "Kahramanmaraş merkezli depremlerde 2 gün Diyarbakır'da, 7 gün Adıyaman'da bulunduk. 5'i canlı 32 kişiyi enkazdan çıkardık. Bu süreçte AFAD ile her zaman koordineli çalıştık ayrıca su altında da arama kurtarma yapabilecek dalgıç ekibimiz var. Su altı ekibimizle sportif faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Tecrübe dalışları yapıyoruz. Sık sık eğitimlere katılıyoruz." dedi. "Deprem öncesinde suda ve karada arama kurtarma eğitimleri aldık" İHH İnsani Yardım Vakfı İl Temsilcisi ve arama kurtarma biriminde gönüllü Mehmet Faruk Süzgün, aktif olarak görev aldıkları ekipte kurslara ve tatbikatlara katılarak deneyim kazandıklarını belirtti. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç duyulması üzerine İHH arama kurtarma ekibinin de temellerinin atıldığını anlatan Süzgün, "Bu vesileyle vakfımız böyle bir birimin oluşturulması yönünde harekete geçti ve hızlı bir şekilde ekipman ve eğitim desteği aldık. Deprem öncesinde suda ve karada arama kurtarma eğitimleri aldık. Depremlerde aktif olarak rol aldık. Bu bizleri daha da güçlendirdi." diye konuştu. "Memleketimize hizmet verme çabası içindeyiz" Gönüllülerden Recep Ögetürk de bir kurumda sağlık personeli olarak çalıştığını, mesai sonrası arama kurtarma eğitimlerine katılarak olası afetlerde görev almaya hazırlandıklarını söyledi. Dalgıçlık eğitimiyle açık sularda 30 metreye kadar dalış yapabilecekleri bir belgeye sahip olduklarını anlatan Ögetürk, "Dalgıç seviyemiz 2 yıldız. Dalgıçlık yaptıkça alacağımız kurs ve sınavlarla yıldız sayımız artmaktadır. Tamamen gönüllü olarak görev alıyorum. Memleketimize hizmet verme çabası içindeyiz. Bölgemizde boğulma vakaları yaşandığı için böyle bir girişimde bulundum. Görevimi en iyi şekilde yapmak istiyorum. Denizde 30 metreye, nehirde ise 18-20 metreye kadar dalış yapıyoruz." şeklinde konuştu. Başar Ekinci de arama kurtarma faaliyetlerine gönüllü olarak katkı sunduğunu belirterek, deprem bilincinin oluşması için toplumun tüm kesimlerinde hassasiyet gerektiğini ifade etti.
- Sümeyra Uçar: Bilimin Işığında Nükleer Enerji ve KBRN Tehditlerine Çözüm Arayışı
Farklı alanlarda derinleşmiş bir bilgi birikimi ve disiplinler arası bir yaklaşımıyla tanınan Sümeyra Uçar, nükleer enerji ve KBRN tehditleri alanındaki çalışmalarıyla topluma katkı sağlamaya devam ediyor. Bilimsel çalışmaları ve kitaplarıyla bu kritik konularda farkındalık yaratmayı amaçlayan Uçar, hem akademik başarılarıyla hem de entelektüel birikimiyle ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Sümeyra Uçar, eğitim hayatında farklı alanlarda uzmanlaşarak multidisipliner bir yaklaşıma sahip oldu. Süleyman Demirel Üniversitesi İthalat İhracat bölümünü bitirmiş, farklı disiplinlere olan ilgisiyle Anadolu Üniversitesi Kamu yönetimi bölümünden onur belgesiyle mezun olmuştur. Bu eğitim serüvenine Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü de dahil etmiştir. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, KBRN Tehditleri Yönetimi bölümünde master yapmaktadır. Bu çeşitlilik, onun disiplinler arası bir perspektif geliştirmesine olanak sağladı. Çalışmaları, KBRN tehditlerinin tespiti, korunma yöntemleri ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımı gibi hayati konulara odaklanıyor. Savunma Sanayiinden Bilimsel Çalışmalara Uzanan Yolculuk Yıllarca savunma sanayiinde edindiği deneyimlerle Sümeyra Uçar, anayurt güvenliği, milli savunma ve sivil savunma konularına odaklanarak bu alanlarda uzmanlaşmıştır. Bu derin tecrübelerini akademik çalışmaları ve kitaplarına yansıtan Uçar, güvenlik konularında bilimsel bilgi ile pratik uygulamaları birleştirerek çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirmiştir. Kitaplarıyla Farkındalık Yaratıyor 2023 yılında yayımlanan “Görünmeyen Tehlike KBRN - Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (Yapay Zeka Destekli)” adlı kitabı, KBRN tehditlerinin bilimsel temellerini sade ve anlaşılır bir dille okuyucularına sunuyor. Kitap, bu alandaki teknolojik yenilikleri ve riskleri detaylandırarak, farkındalık yaratmayı hedefliyor. 2024 yılında yayımlanan “Enerjiden Silaha Nükleer” adlı kitabı ise, nükleer enerjinin hem barışçıl hem de askeri kullanımlarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Bu eser, nükleer teknolojinin faydaları ve riskleri arasındaki dengeyi bilimsel bir bakış açısıyla tartışıyor. Entelektüel Birikimi ve Yaşam Boyu Öğrenme Tutkusu Sümeyra Uçar, ailesinden miras aldığı entelektüel yapısıyla geniş bir bilgi birikimine ve eleştirel düşünme yeteneğine sahiptir. Toplumsal, kültürel, felsefi ve bilimsel konularda sorgulayıcı bir yaklaşım sergileyen Uçar, yaşam boyu öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi ilke edinmiştir. Bu özellikleri, bilim dünyasındaki çalışmalarına ilham kaynağı olmaktadır. Uluslararası Tanınırlık ve Geleceğe Yönelik Vizyonu Sümeyra Uçar, 2024 yılında Ankara’da düzenlenen “KBRN Tehditleri ve Savunma Yetenekleri” panelinde gerçekleştirdiği “KBRN Silahlarının Kullanıldığı Savaşlar” konulu konuşmasıyla geniş bir kitleye hitap etti. Bu prestijli etkinlik, Uçar’ın bilgi birikimini uluslararası platforma taşımasına olanak sağladı. Gelecekteki vizyonu, bilim ve toplumu bir araya getiren bir köprü olmaktır. Yazdığı eserlerle ve katıldığı etkinliklerle yalnızca bugünü değil, geleceği de şekillendiren bir bilim insanı olarak tanınmaktadır. Sümeyra Uçar’ın "Enerjiden Silaha Nükleer" adlı kitabı, nükleer enerjinin hem barışçıl kullanım alanlarını hem de nükleer silahların oluşturduğu tehditleri kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Çift yönlü bu teknolojinin faydaları ve risklerini bilimsel bir bakış açısıyla değerlendiren eser, nükleer enerjinin gelecekteki rolü hakkında okuyuculara farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. Satın almak için tıklayın Sümeyra Uçar’ın "Görünmeyen Tehlike KBRN" adlı kitabı, Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) tehditlerini bilimsel bir temelde ele alıyor. Kitap, KBRN’nin tanımı, bu tehditlerin bilimsel arka planı, tespit ve korunma yöntemleri ile dekontaminasyon süreçlerini detaylı bir şekilde açıklıyor. Ayrıca yapay zeka destekli analizlerle zenginleştirilmiş olan eser, bu alandaki teknolojik yeniliklere de ışık tutarak, bireylerin ve kurumların KBRN tehditlerine karşı hazırlıklı olmasını hedefliyor. Bu yönüyle, hem bilim insanları hem de bu alanda farkındalık kazanmak isteyenler için rehber niteliği taşıyor. Kitabı satın almak için tıklayın
- Bursa'daki kırsal mahallenin 50 yıllık kooperatifi, yıllık 2 bin 500 ton salça üretiyor
Bursa'nın İnegöl ilçesindeki kırsal mahallede 50 yıl önce kurulan Kulaca Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, ulaştığı 4 bin 500 ton ürün işleme kapasitesiyle, yıllık 2 bin 500 ton salça üretiyor. İnegöl'deki kırsal Kulaca Mahallesi'nde kurulan kooperatif, salçalarını bölgede yetiştirilen biber ve domateslerden üretiyor. Çalıştığı 17 çiftçiye bir sonraki yılın üretim ve dağıtım kapasitesine göre ekim yaptıran kooperatif, sezonda yaklaşık 4 bin 500 ton ürün işleyebiliyor. İşlenen domatesten 1000 ton ve biberlerden de yaklaşık 1500 ton salça elde ediliyor. Bir kısmı iç pazara yönelik üretilen biber salçasının ise 1200 tonu Hollanda'ya ihraç ediliyor. Kooperatif, ekim planlamasından ürünün dağıtımına kadar tarımda sürdürülebilirliği öne alan üretim modeliyle hem bölgesel istihdama, hem ekonomiye, hem de tarıma değer katıyor. Ülkedeki sürdürülebilir tarım, sözleşmeli üretim ve ürün havzası oluşturma politikalarını uygulayan kooperatif hem çiftçiyi ve toprağı koruyor, hem de tarımsal üretimde kaliteyi sağlıyor. Özellikle bölgedeki kadın istihdamına önem veren kooperatif, 3 aylık sezonda 90'ı kadın olan 100 işçi çalıştırıyor. Yerli üretim ve ham maddenin ithal olmaması sayesinde yıllık ortalama 1 milyon dolarlık salça ihracatının tamamı ekonomiye kazandırılıyor. Kooperatif bu yıl da 3 ay süren üretim sezonunu tamamladı ve salçaların sevkiyat ve ihracat yolculuğu da başladı. Ürün işleme kapasitesi 300 tondan 4 bin 500 tona çıktı 32 yıldır kooperatifin başkanlığını yürüten Ahmet Uğur, AA muhabirine, 1976 yılından bu yana üretim yaptıklarını, salça fabrikalarındaki 300 tonluk ürün işleme kapasitesini, 1993'ten bu yana arttırdıklarını söyledi. Yılda 3 bin ton civarında domates, 1500 tona yakın da biber işlediklerini ifade eden Uğur, bu sezon Hollanda'ya biber salçası ve kahvaltılık biber sosu olarak 1200 tonluk ihracat sözleşmesi yaptıklarını belirtti. Kulaca salçasının bir marka haline geldiğini vurgulayan Uğur, "Briksi (suda çözünen kuru madde miktarı) 40'ın üzerindedir ve kullanan başka salça kullanmaz. Bizde hem domates salçası hem biber salçası hem acı biber salçası var. Bir de köftecilerde, ızgaracılarda gördüğünüz acı sos var, biz bunlarla ayakta duruyoruz ve her geçen gün de çıtayı yükseltiyoruz." diye konuştu. İhracatta kapasitelerini arttırıyorlar Hollanda'ya yaklaşık 25 yıldır ihracat yaptıklarına da değinen Uğur, şunları söyledi: "Her yıl kapasitemiz artıyor, en son 1100 ton olan sözleşmemiz bu yıl 1200 tona çıktı. Üretimden tüketime kadar katkıda bulunursak biz ondan mutlu oluyoruz. Bu yıl domates ortalama 1 lira 80 kuruş, yani 2 lira civarında alındı, biz 3 liradan aşağı almadık çünkü biz çiftçilere diyoruz ki sözleşmeli üretim yaparsanız her iki taraf da hesabını kitabını yapar, ona göre ekimler olur. Salçamızın tercih edilme sebebi aroması ve hijyenik koşullarda, uzun sürelerde yavaş yavaş pişirilerek üretilmesi. Biz domatesi elle toplatırız, havuza dökülür suyun içerisine, o sulu havuzdan diğer bir havuza giderken yine suyla girer. Havuzdan çıktıktan sonra tekrar ayıklama bandında ayıklanır. Yani yeşildir çöptür kesinlikle salçanın içine girmez ayrıca salça çift tabanlı kazanlarda 8 saatte kaynar. Bir de yöre domatesi, fideyi alırken cinsini seçiyoruz, domatesin kızarmış olması lazım, salça oranı yüksek olması lazım, domatesin briksinin yüksek olması lazım. Bunlar bizim tabii ki yıllardan beri yaptığımız, deneyimlediğimiz şeyler." Uğur, uluslararası "Yağmur Ormanları İttifakı (Rainforest Alliance) tarafından da 3 yıldır düzenli olarak denetlendiklerini ve doğaya saygılı üretimlerini sürdürdüklerini aktardı. Çalışmalarını bölgeye katkı sağlayarak devam ettirdiklerini söyleyen Uğur, "Bizim aşağı yukarı 17 çiftçimiz var. Bu çiftçilere biber ve domates ektiriyoruz. Domateste tarlada ekilen tohumdan ambalajına girinceye kadar sürdürülebilirlik var. Bunun sorumluluğu da var yani ambalaja girdiğinde kimin olduğu belli oluyor. Eğer içerisinde yabancı bir ürün görürsek katkı maddesi görünürse o kişiyi cezalandırıyoruz. Bunun Türkiye geneline yayılması lazım. Bir önceki yıl ürün biraz para yaparsa çiftçinin ona yönelmesi bazı sıkıntıları yaşatıyor. Artık ürün planlamasının kesinlikle yapılması lazım. Hangi ürün hangi yörelerde verimliyse oralarda havzalar oluşturup sözleşmeli ekim yapılması lazım." ifadelerini kullandı.
- Nazlı Kütükcüler: Kadın Gücüne İlham Veren Vizyoner
Güzellik ve sağlık sektöründe 13 yılı aşkın tecrübesiyle, Ege ve Trakya bölgesinde geniş bir kitleye hitap eden En Beauty Güzellik Merkezleri ve Özel En Beauty Akademi’nin kurucusu olan Nazlı Kütükcüler, kadınların iş dünyasında daha güçlü bir şekilde yer almasını sağlamak için çalışıyor. Güzellik ve eğitim sektörlerinde bireysel başarıyı toplumsal değişimle birleştiren çalışmalarıyla dikkat çeken Kütükcüler, kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmalarına öncülük ediyor. “Kadınların iş hayatına katılması, sadece bireysel değil, toplumsal bir dönüşüm yaratır. Her adımda, kadın gücünün etkisini daha fazla hissettirmek için çalışıyoruz.” diyen Kütükcüler, En Beauty’nin 12 şubesi ile kadınların potansiyellerini keşfettikleri ve iş dünyasında güçlü bir yer edindikleri birer başarı platformu oluşturuyor. En Beauty: Güzellikte Yeni Bir Anlam Nazlı Kütükcüler liderliğindeki En Beauty Güzellik Merkezi, estetik uygulamalarının ötesine geçerek danışanlarına özgüven kazandırmayı ve içsel dengeyi güçlendirmeyi hedefliyor. Cilt bakımı, kalıcı makyaj, epilasyon, bölgesel incelme, tırnak bakımı, detoks ve aromaterapi gibi geniş bir hizmet yelpazesi sunan merkez, güzelliği sadece dış görünüşle sınırlamıyor. En Beauty, Japonya’nın ünlü “Kintsugi” felsefesinden ilham alıyor: “Kırıklardan güç doğar.” Bu anlayış, hem güzellik sektörüne hem de En Beauty’nin şubelerine kendi başarı hikayelerini yazma fırsatı sunuyor. Her şube, bir güzellik merkezi olmanın ötesinde, girişimcilerin hayallerini gerçeğe dönüştürdükleri bir platforma dönüşüyor. “En Beauty ile yalnızca güzelliğe değil, özgüvene ve dayanıklılığa da dokunuyoruz. Her iş ortağımız, kırıklardan doğan bir güçle kendi hikayesini yazıyor.” diyen Kütükcüler, güzellik kavramını şu şekilde tanımlıyor: “Güzellik, insanın kendine olan sevgisini güçlendiren bir süreç.” Bu vizyonla En Beauty, yalnızca fiziksel dönüşümlere değil, ruhsal iyilik haline de önem veriyor. Eğitimin Geleceğe Dokunan Yüzü: Özel En Beauty Akademi Nazlı Kütükcüler’in 2018 yılında kurduğu Özel En Beauty Akademi, güzellik sektörüne donanımlı uzmanlar kazandırma hedefiyle yola çıktı. Bugüne kadar 1000’den fazla mezun veren akademi, kadın istihdamını destekleyen yapısıyla eğitim alanında fark yaratmaya devam ediyor. Kütükcüler, akademiyi, yalnızca teknik bilgi sunan bir eğitim merkezi değil, aynı zamanda bireylerin kariyer yolculuklarını şekillendiren bir platform olarak konumlandırıyor. “Her öğrenci, kendi yolunu çizerken sektöre anlamlı katkılarda bulunan bir profesyonel olur.” diyen Kütükcüler, bu misyonla güzellik sektöründe köklü bir dönüşüme öncülük ediyor. Eğitim yaklaşımı, öğrencilerini yalnızca mesleki bilgiyle değil, aynı zamanda özgün bir vizyonla donatarak sektörde fark yaratmalarını sağlıyor. Kadınlar İçin İlham Kaynağı Nazlı Kütükcüler’in, “Güzellik, insanın kendi hikayesini yazma yolculuğudur.” anlayışı, onun sektöre olan katkılarını özetliyor. Hem bireysel hem de toplumsal dönüşümlere öncülük eden bu vizyoner lider, güzellik sektörünü bir güçlenme aracı olarak kullanarak kadınlara ilham vermeye ve yeni hikayeler yazmaya devam ediyor. Kadınların iş dünyasında güçlü bir yer edinmesini sağlayan bu etkileyici kariyer hikayesi, Kütükcüler’in başarı yolculuğunu gözler önüne seriyor.
- Dr. Zafer Ayaz: Liderlik ve Vizyonun Buluşma Noktası
18 yıllık deneyimini Reaktif Global ile geleceğe taşıyan Dr. Zafer Ayaz, finansal danışmanlık ve stratejik yönetimde fark yaratarak iş dünyasında iz bırakmaya devam ediyor. Dr. Zafer Ayaz, 18 yıllık mesleki birikimini ve liderlik becerilerini Reaktif Global çatısı altında yeni bir vizyonla buluşturan bir iş insanı. Yönetim ve Organizasyon alanında doktorasını tamamlamış bir Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olan Ayaz, kariyerine mali müşavirlik ve bağımsız denetim alanında sağlam adımlarla başladı. İstanbul Mecidiyeköy’de faaliyet gösteren AC Istanbul Bağımsız Denetim A.Ş., onun liderliğinde 18 yıl boyunca finansal danışmanlık sektöründe öncü bir marka haline geldi. Yıllar süren yoğun emek ve başarının ardından, marka ve şirket değerine yapılan teklifler sonucu AC Istanbul’un isim hakkı ve marka değeri devredildi. Ancak Dr. Ayaz, bu devri bir son değil, daha büyük hedefler için yeni bir başlangıç olarak gördü. Bu yenilikçi bakış açısıyla Sakarya’da Reaktif Global’i kurarak, ulusal ve uluslararası ölçekte başarılarına yenilerini eklemek için harekete geçti. Vizyoner Liderlik Dr. Zafer Ayaz, sadece bir mali müşavir değil, aynı zamanda müşterilerinin uzun vadeli başarısına katkı sağlayan bir stratejist ve liderdir. “Müşterilerimizin sorunlarını çözdükten sonra da danışmanları olarak yanlarında olmaya devam ediyoruz” anlayışı, onun iş dünyasındaki etik duruşunu ve müşteri odaklı yaklaşımını ortaya koyuyor. Ayaz, bu ilke ile bireysel ve kurumsal müşterilerinin finansal hedeflerini gerçekleştirmeleri için güvenilir bir rehber olmayı sürdürüyor.yor. Reaktif Global ile Yenilikçi Çözümler Dr. Zafer Ayaz, 18 yıllık birikimini Sakarya’da kurduğu Reaktif Global ile küresel bir vizyonla yeniden şekillendirdi. Şirket, sadece bir finansal danışmanlık firması değil, aynı zamanda işletmelerin tüm yönetim ve organizasyonel ihtiyaçlarına çözüm üreten bir merkez konumunda. Reaktif Global, Dr. Ayaz’ın liderliğinde ulusal ve uluslararası alanda yatırım teşvik danışmanlığından halka arz süreçlerine, hukuk danışmanlığından birleşme ve satın alma işlemlerine kadar geniş bir hizmet yelpazesi sunuyor. Dr. Zafer Ayaz’ın başarısının arkasında, işine olan tutkusu ve yenilikçi liderlik anlayışı yatıyor. Onun vizyonu sayesinde, Reaktif Global kısa sürede sektörde saygın bir konuma ulaştı. Türk milliyetçisi kimliği ve Trabzonspor’a olan tutkusu, Dr. Ayaz’ın sosyal yaşamında da güçlü bir duruş sergilediğini gösteriyor. Geleceğe İlham Veren Bir İsim Dr. Zafer Ayaz, geçmişten gelen birikimini geleceğe taşırken, sadece bir iş insanı değil, aynı zamanda genç girişimcilere ve iş dünyasına ilham veren bir lider olarak öne çıkıyor. Reaktif Global çatısı altında sunduğu yenilikçi çözümler, sadece bugün değil, gelecekte de iş dünyasında iz bırakacak başarıların habercisi. Sakarya’nın Serdivan ilçesinde yer alan ofisinden dünya genelindeki müşterilerine rehberlik eden Dr. Ayaz, hem yerel hem de global ölçekte güvenilir bir lider olarak dikkat çekiyor. 18 yıllık deneyim ve güçlü vizyonu, onun adını iş dünyasında daha uzun yıllar boyunca konuşulacak bir lider haline getiriyor.
- Başarı Zorluklarla Mücadele Sanatıdır: Taner Acar Kaya’nın İlham Veren Hikayesi
Girişimcilik yolculuğu, bazen küçük bir adımla başlar ama doğru adımlarla büyük başarılara dönüşür. Taner Acar Kaya’nın hikayesi, bu gerçeği gözler önüne seren bir başarı öyküsüdür. İstanbul’un gastronomi dünyasına yön veren Yakamoz Restoran Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olan Kaya, azmi, liderliği ve yenilikçi vizyonuyla sektörde bir yıldız gibi parlıyor. Sıfırdan Zirveye Bir Marka Hikayesi Taner Acar Kaya, "Çıraklığını yapmadığın işin patronu olamazsın" mottosuyla sıfırdan zirveye uzanan bir başarı hikayesi yazdı. Hayatının ilk yıllarında Kars - Susuz'da bulunan Kazım Karabekir öğretmen okulundan mezun olan Kaya, 1986 yılında İstanbul’un Beylerbeyi semtinde Doğanay gazinosunda çıraklık yaparak ve çay bahçelerinde garsonluk yaparak iş hayatına adım attı. 1998 yılında ilk restoranını Beylerbeyi’nde açan Kaya, o dönem yalnızca 7 plastik masa ve sandalye ile başlayan serüvenini, bugün İstanbul Boğazı’nın en seçkin mekanlarından biri olan Yakamoz Restoran Grubu’nun zirvesine taşıdı. Beylerbeyi Yakamoz, Kuleli Yakamoz, Kanlıca Yakamoz ve Çeşmidil gibi işletmelerle Türk mutfağını dünya çapında bir marka haline getirme yolunda ilerliyor. Başarıya Giden Yolda Bir Felsefe Taner Acar Kaya, zorluklarla mücadele etmeyi hayatının merkezine koymuş bir girişimci. "Zorluklarla başa çıkma becerisi ve geleneklerine bağlılığıyla hayatta duruşunu koruyarak mücadele eden insan, mutlaka bir yere gelir" anlayışı, Kaya’nın felsefesini özetliyor. Kaya’nın bu bakış açısı, genç girişimcilere de ilham veriyor. Sosyal ve Kültürel Katkılar Kaya’nın başarıları yalnızca iş hayatıyla sınırlı değil. Yönetiminde olan restoranlar, sosyal etkinliklere ev sahipliği yaparak kültürel hayata da katkıda bulunuyor. Örneğin, ünlü oryantal Tanyeli’nin kanser tedavisi sırasında düzenlediği iftar yemeği, Kuleli Yakamoz’un ev sahipliğinde gerçekleştirilmişti. Ayrıca Kaya, iş dünyası ve sosyal hayatındaki dostlarıyla bir araya gelerek ilham veren buluşmalara da imza atıyor. Geçtiğimiz yıl düzenlediği renkli doğum günü partisi, iş ve sosyal yaşam dünyasından birçok önemli ismi bir araya getirmişti. Sosyal Medyada Etkileyici Bir İsim Sosyal medyada da aktif olan Kaya, @taneracarkaya kullanıcı adıyla Instagram’da 25.4 bin takipçiye ulaştı. Takipçilerine hem iş hayatından hem de günlük yaşamından kareler sunarak, onların iş dünyasına dair motivasyonlarını artırıyor. Her Şeyin Mümkün Olduğuna Dair Bir Kanıt 1994 yılında Beylerbeyi’nde garson olarak başladığı iş hayatında, 2013 yılında çalıştığı restoranı satın alarak zirveye ulaşan Taner Acar Kaya’nın hikayesi, zorluklarla mücadele etmenin ve azmin neleri mümkün kılabileceğinin canlı bir kanıtıdır. Girişimcilik ruhu, liderlik vizyonu ve azmiyle sektöre yön veren bu ilham dolu isim, genç nesillere ilham olmaya devam ediyor.
- İlkokul öğrencileri enkazdakilerin sesi olabilmek için "can düdüğü" üretiyor
Maltepe'deki Binbaşı Necati Bey İlkokulu öğrencileri, 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde enkaz altında kalanların seslerini duyuramamasından etkilenerek sınıf öğretmenlerinin rehberliğinde deprem düdüğü üretmeye başladı. Tarih boyunca bir çok yıkıcı deprem üreten Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alan ve çok sayıda aktif fay hattını topraklarında barındıran Türkiye'de, depreme karşı hazır olmak büyük önem taşıyor. Bu kapsamda 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen ve "Asrın Felaketi" olarak nitelendirilen depremlerde, enkaz altında kalanların seslerini duyuramamasından etkilenen Binbaşı Necati Bey İlkokulu öğrencileri, deprem düdüğü üretmek için kolları sıvadı. Tasarım ve 3D yazıcı ekibi olarak iki gruba ayrılan öğrenciler, sınıf öğretmenlerinin de desteğiyle mısır ve şeker kamışından deprem düdüğü üretmeye başladı. "İzledikleri videodan etkilenip düdük yapmak istediler" Sınıf öğretmeni Alparslan Ceylan, AA muhabirine, öğrencilerinin deprem düdüğü yapma fikrinin nasıl ortaya çıktığını anlattı. "Can düdük" diye isimlendirilen düdüklerinin acil durumlarda, deprem, sel, tsunami ve hortum gibi doğal afetlerde enkaz altında kalınması halinde insanların seslerini duyurması için üretildiğini belirten Ceylan, 2024-2025 eğitim-öğretim yılının ilk gününde öğrencilerinin izledikleri deprem farkındalığı videosundan etkilendiklerini ve kendisine düdük yapma fikri ile geldiklerini söyledi. Dünyada üretilen deprem düdüklerini okuldaki 3D yazıcı ile aynı şartlar altında yaptıklarını, düdüklerin ses, dayanıklılık, ışık ve suya karşı mukavemetlerini test edip belirledikleri model üzerinde çalışmaya başladıklarını anlatan Ceylan, "Bunları velilerimize dağıtarak aldığımız geri dönüşler sonunda belirlediğimiz modeller üzerinde karar kıldık ve ürettik." dedi. Düdüklerin insan sağlığına zararsız olan mısır ve şeker kamışından yapılmış PLA filamentiyle üretildiğini aktaran Ceylan, şöyle devam etti: "Plastik denen zehri en başta sınıfımızdan çıkartma gayretindeyiz, daha sonra dünyadan yok etmek derdindeyiz. Çünkü plastiğin alternatifi var. Plastik kullanmanın kolaya kaçmak olduğunu düşünüyorum. Biz kendi sınıfımızdan başlayarak evleri daha sonra tüm dünyayı plastikten kurtarmak zorundayız. Ürettiğimiz düdüklerin yutulmasını tavsiye etmiyoruz ama mısır ve şeker kamışından üretilmiş zararsız üründür." "Çok az oksijenle en yüksek desibelde ses çıkarsın istedik" Öğrencilerinde, fikirlerinin imkansız olduğu algısını kırarak uygulanabilirliği hedeflediklerini kaydeden Ceylan, "Düdük üretiminde herkesin erişimine açık programları kullandık. Öğrenciler de birbirlerini tamamlayarak fikirleri ortaya çıkardı." diye konuştu. Ceylan, bazı öğrencilerin tasarım konusunda kendilerini geliştirdiğini, onların gruplarını kendilerinin seçtiğini ve bir grubun tasarım konusunda çalışmalar yaparken diğer grubun da 3D yazıcı kullanma konusunda çalışma yürüttüğünü dile getirdi. Deprem esnasında bilinci kaybetme ihtimaline karşı düdüğün üzerinde T.C. Kimlik Numarası, kan grubu ve aile yakınlarından birinin telefon numarasının yer aldığını belirten Ceylan, şöyle konuştu: "Üretirken çok az oksijenle, üflemeyle en yüksek desibelde ses çıkarsın istedik. O nedenle çift kanallı düdüğümüzde ona dikkat ettik. Düdüğümüzü fosforlu malzemeyle ürettik, gündüz aldığı ışıkla dar alanda da olsa kendini gösterecek şekilde ışık üretiyor. Projemiz son noktaya varmış değil, yeni yaptığımız fikirle küçük led koyarak 36 saat ışık sağlasın istiyoruz. Düdükleri yaş aralığına göre üretiyoruz, ana sınıfındakiler için ağızları küçük olduğundan onlara uygun üretim yapıyoruz. Mesela geçen hafta gelen geri dönüşe göre, protez diş kullananların ağzından fırlamasını önlemek için küçük bir çıkıntı ekledik." Ceylan, düdükten 80 ile 150 desibel aralığında ses elde edebildiklerini, göçük altında kalan kişinin imkanlarını ve fiziksel yapısını da gözeterek akciğerdeki havadan ziyade ağızda dolan havayı kullanacak şekilde ses çıkmasını sağladıklarını sözlerine ekledi. "Öğrencilerimiz öğretmenleriyle beraber örnek davranış sergiliyorlar" Maltepe Kaymakamı Bahri Tiryaki de ülke olarak depreme karşı çocukların bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerektiğini, Binbaşı Necati Bey İlkokul öğrencilerinin de 3D teknolojisi ile can düdükleri ürettiklerini söyledi. Tiryaki, deprem anında binaların çökmesi sonucu yardıma muhtaç olanların seslerini duyurmak istediğine dikkati çekerek, "Bu sayede öğrencilerin ürettikleri can düdüklerini üfleyerek yardım talebinde bulunabilecekler. Öğrencilerimiz öğretmenleriyle beraber örnek davranış sergiliyor." dedi.
- 75 yaşındaki mühendis Kocaeli-İstanbul arasında eğitim aşkına mekik dokuyor
Kocaeli'de yaşayan 75 yaşındaki mekanik tesisat firması sahibi Hamdi Taş, gidiş dönüş 6 saatlik yolcuğun ardından kilometrelerce yol aşıp geldiği Kadıköy'deki akademide gençlere bitip tükenmeyen öğrenme azmiyle örnek oluyor. Kocaeli'nde yaşayan 75 yaşındaki mekanik tesisat firması sahibi mühendis Hamdi Taş, 5 yıldan bu yana haftanın 3-4 günü geldiği İstanbul'daki mesleki eğitim veren akademide öğrenmenin yaşının olmadığını gösteriyor. Kadıköy'deki özel bir akademide eğitim alanlar arasında dikkati çeken mühendis Hamdi Taş, kilometrelerce yol aşıp geldiği kurumdaki gençlere öğrenme azmiyle örnek oluyor. Hamdi Taş, AA muhabirine, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden mezun olduğunu, yaklaşık 40 yıldır sahibi olduğu firmada emekliliği sonrası 60 yaşında bilgisayarla tanıştığını söyledi. İşle ilgili eğitimler almak için çok gayret gösterdiğini dile getiren Taş, "Excel eğitimleri, bilgisayar destekli teknik çizim ve tasarım için AutoCAD dersleri aldım. Sonrasında Revit eğitimi ve animasyonun yanı sıra binaların ve diğer nesnelerin fotogerçekçi görüntülerini oluşturmak için kullanılan Max programını öğrendim. Sonra bu eğitim akademisiyle tanıştım. Burada da uluslararası Revit ile makineci, elektrikçi, mimarın kısaca 3-4 bölümün bir arada çalıştığı eğitimi gördüm." dedi. Hamdi Taş, eğitimler çok hoşuna gidince bilgisayar üzerine çizim eğitimi aldığını belirterek, hocalarının bunu başarıyla tamamlaması için derslere gelmesini istediğini kaydetti. Bu akademide farklı alanlarda 5 yıldır eğitim aldığına dikkati çeken Taş, "Her gün bir şey öğrenmek çok hoşuma gidiyor. Bu yaştan sonra eğitimin bu kadar zevkli, bu kadar bana lazım olduğunu ve hiçbir şey bilmediğimi öğrendim. Bu, bana çok iyi geldi. Artık buraya gelip, eğitimleri almadan da duramıyorum. Benim çalışmaktan, işten, eğitimden başka hayatım boyunca hiçbir hayalim yok." diye konuştu. "Her şeyi öğrenmek beni çok daha mutlu ediyor" Taş, eğitimle adeta ruhunu tatmin ettiğini vurgulayarak, akademideki gençlerden çok şey öğrendiğini söyledi. Eğitimlerde bilgisayar üzerinde öğrendiği çizim tekniklerini firma sahiplerinin gördüklerinde şaşırdıklarını aktaran Taş, "Kocaeli'nde oturuyorum, iş yerim de orada. Buraya 3 saatte geliyor, 3 saatte de gidiyorum. Toplam 6 saat sürüyor. Haftada 3-4 gün de geldiğim oluyor. Ders durumuna göre bazen 2 gün de gelebiliyorum. Yolculuk yoruyor ama eğitim beni daha mutlu ediyor. Her şeyi öğrenmek beni çok daha mutlu ediyor." ifadelerini kullandı. Mesleki eğitimle ilgili tavsiyelerde bulunurken duygulanan Hamdi Taş, şunları kaydetti: "Bizden sonraki kuşağa asla eğitimleri bırakmamayı ve ömür boyu öğrenmeyi tavsiye ederim. Öğrenmek çok güzel bir şey. Keşke genç olsaydım. İnsanlar yaşlandıkları için üzülmez, bir zamanlar gençliği yaşadıkları için üzülür. Oğlum ve torunum yaşındaki insanlarla aynı sınıfta olmak güzel bir şey ama bir yandan da üzücü bir durum. Çünkü onlar genç, adeta bilgisayar içinde yaşamışlar. Her şeyi, dokundukları her noktayı çok iyi biliyorlar ama ben reflekslerim ve gözlerim itibarıyla aynı noktaya bakamıyorum, zor görüyorum. Ama öğrenmekten de mutlu oluyorum. Ben mezara gidinceye kadar hatta yarın öleceğimi bilsem eğitime gelirim. Kocaeli'nden buraya geldiğimde bazen tahtaya bakmaktan yoruluyorum, ders arasında uykum geliyor. Ders veren hocalarım iyi olduğu için onlara saygısızlık olmasın diye kendimi zorluyorum. Arada bir uykum gelmesin diye saçımın telini çekiyorum." "Hamdi Bey'le aileden biri gibi olduk" Üçüncü Binyıl Akademi'nin kurucusu Murat Üstüntaş, 2008 yılından itibaren mühendislik bölümü ağırlıklı öğrencilere eğitimler verdiklerini söyledi. Akademiye gelen Hamdi Taş'ın 75 yaşında olmasına rağmen sürekli kendisini geliştiren biri olduğunu ifade eden Üstüntaş, "Bu isteğiyle alakalı tüm öğrencilerimizle olduğu gibi onunla da ilgilendik. Hamdi Bey, şu anda 20'li yaş gruplarındaki öğrenciler kadar tasarım ve analiz konularına hakim oldu. Bu sayede hem kendini daha mutlu hissediyor hem de planladığı projelerin üstesinden gelebiliyor. Hamdi Bey'le aileden biri gibi olduk. Fırsat buldukça bizi ziyaret ediyor, çay kahve ve iş sohbetleri yapıyoruz." dedi. Merkezdeki öğrencilerin bizzat üretim yapıp, birebir deneyim kazandığını anlatan Üstüntaş, kendisini geliştirmek isteyenlerin yaşına ve öğrenim düzeyine bakmaksızın akademide eğitim aldığını, yeterli pratiği kazanan öğrencilerin iyi şartlarda bir iş bulmaları içinde destek sağladıklarını sözlerine ekledi.
- İstanbul'da çiftçilik yapan 19 yaşındaki ikiz kardeşler 5 bin dönümlük tarlayı ekiyor
İstanbul’da şehirle kırsalın buluştuğu önemli bir bölge olan Silivri’de çiftçilik yapan 19 yaşındaki ikiz kardeşler, kiraladıkları arazilerle birlikte 5 bin dönüm tarlayı ekip biçiyor. Türkiye’nin en büyük tüketim merkezlerinden biri olan İstanbul, aynı zamanda Silivri, Çatalca ve Arnavutköy gibi ilçeleriyle de tarım ve hayvancılıkta öne çıkıyor. Yazın kavurucu sıcaklarında ekinleri hasat eden çiftçiler, sonbaharın rüzgarlı ve soğuk günlerinde buğday, arpa ve kanola tohumlarını kentin verimli topraklarıyla yeniden buluşturuyor. Sabahın erken saatlerinden hava kararana kadar çalışan çiftçiler, kışın toprakta beslenen, baharda çiçek açan ve yazın biçilen ekinleri için sürekli bir koşuşturma halinde yaşıyor. Mega kentin tarım arazisi en geniş ilçelerinden Silivri'de çiftçilik yapan 19 yaşındaki Toprak ve Başar Esen kardeşler, AA ekibine hem mücadelelerini hem de tarıma olan ilgilerini anlattı. İkiz kardeşlerden Toprak Esen, geçen yıl babalarını kalp krizi nedeniyle kaybetmelerinin ardından arazilerinde tarım yapmaya karar verdiklerini söyledi. Kiraladıkları arazilerle 5 bin dönümü ekip biçtiklerini belirten Esen, "4-5 yıl önce ikiz kardeşim Başar ile işe girip çalışma konusunda konuşuyorduk. Bu arada babam yanımıza gelerek 'Gelin kendi işinizi yapın' önerisinde bulundu." dedi. Çiftçiliğin inceliklerini babasından öğrendiklerini dile getiren Esen, "Babam traktör ile takımların kullanımını, tamiri ve ayarları ile işin pratiği ve tekniğini öğretti." ifadelerini kullandı. Tarlaya geçen yıl ekilen ürünlerin hasadından sonra toprağın dağılması için çalıştıklarını ifade den Esen, "Yer temizlendi, ekimi yaptık, şimdi yerin üstüne merdane çekiyorum. Ekinleri temmuz ayına doğru toplayacağız ama bu zamana kadar ilacı ve gübresi atılacak." diye konuştu. Genç çiftçi, yaptıkları işin ağır olduğunu anlatarak, "Bu işler bahçe işlerinden çok ayrı. Özellikle gençler arasında çiftçilik gitgide daha az tercih edilen bir meslek haline geldi. Önceden hepimizin dedeleri çiftçiydi ama sonra kiminin dedesi, babası 'Çocuğuma bu işi yaptırmam.' diye düşündü. Kimi de kendi yapmak istemedi." yorumunda bulundu. Esen, adının 'Toprak' olmasını manidar bulduğunu dile getirerek, "Daha küçüklükten kaderim belli olmuş. Subaylık hayalim vardı, babam vefat edince rafa kaldırdım. Şimdi ise hayallerim çiftçilik üzerine." dedi. "Ziraat okumayı ve ömrümü bu mesleğe vermeyi düşünüyorum" Başar Esen de liseyi bitirdikten sonra çiftçilikle uğraşmaya başladığını belirterek, "Seneye üniversiteye hazırlanıp ziraat okumayı ve ömrümü bu mesleğe vermeyi düşünüyorum. Herkes kendi bildiği işi yapmalı. Küçüklüğümüzden beri ziraat yapıyoruz, burada işin işçiliğini öğrendik, okulunu okuyunca bitki koruma kısmını en ince detayına kadar öğreneceğim. Bu işi en usta şekilde yapabiliyorum diyebileceğim." ifadelerini kullandı. Esen, arazileri ekerken kardeşiyle iş bölümü yaptıklarını anlatarak, "Silivri'de en çok buğday ve arpa ekilir. Son zamanlarda buğday daha çok kazandırdığı için arpadan çok buğday ekiliyor. Ekmenin de toplamanın da zorluğu var ama babam rahmetli olduktan sonra gördük ki hesap kitap yapmak işçilikten daha zormuş. Bu çuvalları kaldırıp indirmek daha kolaymış." diye konuştu. Toprakla uğraşmayı sevdiğini dile getiren Esen, şöyle devam etti: "Kapalı alanda uzun süre kalabilen biri değilim. Hem babamın emanetine sahip çıkmak hem de yapmayı sevdiğimiz için çiftçiliği sürdürüyoruz. Bu ülke her zaman tarımla kalkınacak. Şimdi topraksız tarım çıktı, teknoloji ilerledi. Herkesin yetiştiriciliğe merakı olmalı."
- Sağır ailenin işiten çocuğu işaret diline 230 yeni kelime kazandırdı
Doğuştan işitme engelli anne ile babanın çocuğu olarak dünyaya gelen ve 9 yaşına kadar duyabildiği anlaşılamayan Sibel Kaya, işaret diline 230 yeni kelime kazandırdı. Safranbolu'da yaşayan işitme engelli anne ve babanın ilk çocuğu olan Sibel Kaya, ailede herkes sağır olduğu için kendisini işaret diliyle ifade etti. Kaya'ya 6 yaşında gittiği doktoru, duyma problemi olmayabileceğini söyledi ancak doktorla yazışarak anlaşmaya çalışan ve işaret dili dışında iletişim kurmakta zorluk çeken anne, ne demek istenildiğini anlayamadı. Ailenin küçük bir yerde yaşaması ve çevrelerinde iletişim kurabilecekleri başka kişilerin de olmaması nedeniyle Sibel Kaya'nın işitme engeli bulunmadığı ancak 9 yaşında Adana'ya anneannesini ziyarete gittiğinde anlaşıldı. Anneannenin, torununun seslere tepki verdiğini anlaması üzerine yapılan tetkiklerde Kaya'nın duyabildiği tespit edildi. Konuşmayı öğrenmesi için anneannesinin yanında yaşamaya başlayan Kaya, 12 yaşına geldiğinde akıcı bir üslupla kendisini ifade etmeyi öğrendi. Evde 13 yaşındayken geçirdiği bir kaza sonucu duyma yetisi zayıflayan Kaya, o günden beri işitme cihazıyla hayatını sürdürüyor. Kendi tecrübeleri ışığında Türkçedeki birçok kelimenin işaret dilinde karşılığının olmadığını gören Kaya, bu dili zenginleştirmek için çalışmalara başladı. Kaya, "Hadi İşaret" sosyal girişim projesini hayata geçirerek, işitme engellilerin kelime hazinesine 230 yeni işaret daha eklemeyi başardı. İlk etapta sanat kategorisine yeni işaretler kazandıran Kaya'nın, bundan sonraki hedefi, sağlık, politika, teknoloji ve diğer alanlarda yeni işaretler geliştirmek. Bu başarısıyla "Sabancı Vakfı 15. Sezon Fark Yaratanları" arasında yer alan Kaya, "Hadi İşaret" sosyal girişim projesinin detaylarını ve hedeflerini anlattı. "Dil bariyerini aşmak için 'Hadi İşaret' projesini hayata geçirdik" Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde grafik tasarımı eğitimi aldığını ve halen özel bir bankada çalıştığını belirten Kaya, çocukluğunun sessiz bir dünyada işaret diliyle şekillendiğini söyledi. Çocukluğunda annesiyle parka gittiğinde, diğer çocukların ellerini kullanmadan sadece dudaklarını oynatarak iletişim kurduğunu fark ettiğini anlatan Kaya, annesine "Onlar engelli mi, ellerini kollarını kullanamıyorlar mı?" gibi sorular sorduğunu aktardı. Ailesinin sürekli yeni kelimeler öğrenmeye meraklı olduğunu dile getiren Kaya, "Annem, 'Sibel, hadi bu kelimenin anlamını bize işaretle' derdi. Ancak bazı kelimelerin karşılığı olmuyordu, mesela inovasyon kelimesi gibi. Böyle bir kelime, 10 işaretle ancak anlatılabiliyor. İşte bu dil bariyerini fark edince iki taraf arasında bir köprü olmak için 'Hadi İşaret' projesini hayata geçirdik." diye konuştu. Türkçedeki 600 bini aşkın kelimeye karşılık işaret dilinde 2 bin 600 kelime olduğunu ifade eden Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de yaklaşık 3 milyon sağır birey yaşıyor ve maalesef bu topluluğun okuma yazma oranı oldukça düşük. İşaret dilinde eksik olan pek çok kavram, sağır bireylerin kendilerini yeterince ifade edememelerine ve yazılı kaynakları anlamakta zorlanmalarına neden oluyor. Örneğin, sağır bir birey gazeteyi eline alıp okuduğunda birçok kelimeyi anlamakta zorlanıyor. Bu yüzden Hadi İşaret'in en büyük amacı işaret dilini zenginleştirip, geliştirmek." "Sanat sözlüğü oluşturduk" Kaya, Hadi İşaret ve Bongo Art Project'in öncülüğünde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ortaklığıyla yürütülen proje kapsamında işitme engelliler için müzelerin erişilebilirliğini artırmak amacıyla 230 yeni işareti içeren sanat sözlüğü oluşturulduğunu kaydetti. Bu proje sayesinde, sağır bireylerin sanat eserleri hakkında daha detaylı konuşabilmelerinin ve sanatı derinlemesine anlayabilmelerinin sağlandığını vurgulayan Kaya, "Sağır ressamlar, dilbilimciler ve sanatçılarla bir araya gelerek işaret dilinde yeni terimler geliştiriyoruz. Bu tür çalışmalarla, sağır bireylerin ifade zenginliğini artırıyor ve kendilerini her alanda özgürce ifade etmelerini sağlıyoruz." dedi. Sağlık, bilim, politika ve teknoloji gibi tematik alanlarda da bu zenginleşmeyi sağlayarak, sağırların toplumsal entegrasyonunu artırmayı hedeflediklerinin altını çizen Kaya, işaret dilinin gelişmesinin işitme engelli bireylerin toplumsal hayata katılımını artırdığına dikkati çekti. Kaya, bu gelişmelerin etkisini en yakın çevresinde gözlemleyebildiğini belirterek şöyle devam etti: "Annem artık 'armoni' kelimesini biliyor ve bir tabloyu anlatırken, 'Bu tabloda sıcak renkleriyle tam bir armoni var.' diyebiliyor. Sağır ressam bir arkadaşım ise yeni kelimeleri öğrendikten sonra, 'Eskiden bir kelimenin anlamını anlatabilmek için bin takla atıyordum, şimdi daha rahat kendimi ifade ediyorum.' dedi. Örneğin, inovasyon kelimesini işaret dilinde ifade edebilmek için pek çok farklı kelime ve açıklama kullanmak gerekiyor. Bu nedenle, yeni işaretler geliştirmek, sağır bireylerin bu tür kavramları daha rahat anlamalarını sağlıyor ve iletişimde büyük bir fark yaratıyor." İşitme engellilerin, karmaşık kavramları eksik veya yanlış ifade etmesinin iş hayatında, eğitimde ve sosyal yaşamda ciddi yanlış anlaşılmalara yol açabildiğini dile getiren Kaya, en büyük hayalinin, sağır bireylerin her alanda eşit ve adil şekilde yer alabildiği kapsayıcı bir toplumsal yaşam olduğunu söyledi.
- Semih Hot: Vizyoner Bir Liderin Zirve Yolculuğu
Başarının sırlarını yeniden yazan bir lider düşünün: Semih Hot , düğün ve davet organizasyonlarında Türkiye’nin en prestijli markalarından biri olan SVADBA ’yı bir hayalden bir başarıya dönüştürdü. Hem şirketin vizyonunu belirleyen hem de sektöre ilham veren bu lider, yenilikçi yaklaşımıyla bir markayı sektörün zirvesine taşıdı. Semih Hot’un liderlik serüveni, sadece bir organizasyon firmasını yönetmekten çok daha fazlasını içeriyor. Onun için başarı; müşteri memnuniyetinden öte, sektörde yeni standartlar belirlemek ve unutulmaz anılara ev sahipliği yapmak anlamına geliyor. Çocukluğundan itibaren iş dünyasına olan merakı ve insanlarla bağ kurma yeteneği, onu bu alanda benzersiz bir noktaya taşıdı. “Hayaller büyük olmalı. Çünkü ancak büyük hayallere ulaştığınızda gerçek bir fark yaratabilirsiniz,” diyor Semih Hot. Bu yaklaşımı, SVADBA’yı yalnızca bir marka değil, bir vizyonun sembolü haline getirdi. Zirveye Giden Strateji Semih Hot’un liderlik anlayışının temelinde ekip çalışması ve sürekli gelişim bulunuyor. Çalışanlarının her biri, Semih Hot’un “ekip ruhu” yaklaşımıyla bireysel yeteneklerini en iyi şekilde ortaya koyuyor. Her bir şube, düğün ve davet sektöründe kaliteyi temsil ederken, bu başarıda CEO’nun etkisi açıkça hissediliyor. SVADBA’nın bugün sahip olduğu Bayrampaşa’dan Tuzla’ya kadar uzanan 9 farklı lokasyon, hem mekan çeşitliliği hem de sunulan hizmet kalitesiyle sektörde fark yaratıyor. Özellikle Çamlıca Sosyal Tesisleri’nde Boğaz manzaralı şubeler, İstanbul’un en seçkin düğün mekanları arasında yer alıyor. Semih Hot, sektörde inovasyonun öncüsü. Organizasyonlarda kullanılan dekorasyon konseptlerinden dijital rezervasyon sistemlerine kadar birçok yeniliği SVADBA bünyesinde hayata geçirdi. Kendi sözleriyle: “Müşterilerimizin en mutlu günlerine eşlik etmek bir onur. Ancak biz sadece eşlik etmekle kalmıyoruz; onlara hayal ettiklerinden daha fazlasını sunmayı hedefliyoruz.” Hot’un vizyonuyla SVADBA, hem estetik anlayışıyla hem de modern hizmetleriyle sektörde rakipsiz bir konumda. Liderlikte İlham Veren Bir Figür Semih Hot, sadece iş dünyasında değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerinde de aktif bir isim. Çalışanları için düzenlediği kişisel gelişim eğitimleri, sürdürülebilirlik projeleri ve genç girişimcilere verdiği mentorluk desteğiyle de fark yaratıyor. SVADBA’nın gelecek vizyonunda dijitalleşme büyük bir yer tutuyor. Semih Hot, markayı global bir platforma taşımayı ve Türkiye’nin dışında da etkinlikler düzenlemeyi hedefliyor. Dijital dönüşümle birlikte, organizasyonların planlama sürecini müşteriler için daha erişilebilir ve keyifli bir deneyim haline getirmek üzerine çalışıyor. Semih Hot’un liderliği sadece bir iş başarısından ibaret değil; aynı zamanda azmin, ekip çalışmasının ve vizyonun gücüne dair önemli bir örnek. Kendisi, sektörde iz bırakmak isteyenler için şu mesajı veriyor: “Başarı bir hedef değil, bir yolculuktur. Bu yolculukta ekip arkadaşlarınız, hayalleriniz ve yaptığınız işe duyduğunuz tutkuyla ilerlersiniz.” Semih Hot, liderlikte sadece bir başarı değil, aynı zamanda bir ilham kaynağı. Vizyonu ve yenilikçi yaklaşımlarıyla, SVADBA’yı sektörde bir ikon haline getirirken, iş dünyasında da adından sıkça söz ettiriyor. Onun hikayesi, yalnızca sektörü değil, aynı zamanda geleceği de şekillendiren bir yolculuk.
- Şanlıurfalı engelli basketbolcu, 21 yıldır takımı için mücadele ediyor
Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi ekiplerinden Şanlıurfa Büyükşehir Belediyespor'un 45 yaşındaki oyuncusu Bekir Solmaz, 21 yıldır takımının başarısı için mücadele veriyor. Bekir Solmaz, 2003 yılında bir yakınının aracılığıyla Şanlıurfa Büyükşehir Belediyespor'un antrenörü Serdar Yıldırım ile tanışarak basketbol serüvenine ilk adımını attı. Kısa sürede kendini göstererek takımının önemli bir ismi haline gelen Solmaz, arkadaşlarıyla birlikte birçok başarıya imza attı. Bekir Solmaz, yaptığı açıklamada, kendisine uygun bir spor arayışında olduğu dönemde bir yakınının tavsiyesiyle tanıştığı basketbolda 21 yılı geride bıraktığını söyledi. İlk dönemde zorluklar yaşamasına rağmen bıkmadan mücadelesine devam ettiğini aktaran Solmaz, şunları kaydetti: "Evimle antrenman yaptığım salonun arası yaklaşık 7 kilometreydi. Kendime ait bir aracım olmadığı için salona minibüsle giderdim fakat dönüşte bazen araç bulamayınca bu mesafeyi yürümek zorunda olduğum günler oldu. Ama buna rağmen basketbolu çok sevdiğim için bıkmadan, usanmadan mücadele ettim ve bu sonunda da kazandım. Yaklaşık 3 aylık bir çalışmanın ardından lisansım çıkınca takımın kadrosuna girmeyi başardım. Spor bana çok şey kazandırdı. Türkiye'nin birçok kentini ve Almanya'yı gördüm, farklı insanlarla tanışma imkanı buldum ve bu sayede bir iş sahibi de oldum." Çalışmalarını aksatmadan sürdürdüğünü dile getiren Solmaz, "Ben sporun yaşı yok diye düşünüyorum. Çünkü her gün bu sporu daha çok yapmayı arzu ediyorum. Kaç yaşına kadar oynayabilirim, bilmiyorum. Kısmet diyelim. Spor yaparken bizden sonraki nesillere de örnek olmamız lazım. Elimden geldiğince benim gibi engelli gençleri takıma kazandırmaya çalışıyorum. En son takıma kazandırdığım bir oyuncumuzun Genç Milli Takım aday kadrosuna seçilmesiyle gurur duydum." ifadelerini kullandı. Bu sezon hedeflerinin önce ligde kalmak sonra play-off oynamak olduğunu anlatan Solmaz, gruplarında çok güçlü rakiplerin bulunduğunu, çok çalışarak hedeflerine ulaşmak istediklerini dile getirdi. "Bekir, her takımın sahip olmak istediği bir sporcu" Antrenör Serdar Yıldırım ise Bekir Solmaz'ın takım için önemli bir sporcu olduğunu söyledi. Bekir'in yaklaşık 21 yıldır takımın başarısı için mücadele ettiğini ifade eden Yıldırım, "Bekir, takımımızda profesyonelliğin en güzel örneklerinden birini sergiliyor. Takımda oyunculara her zaman ağabeylik yapmış, örnek olmuş ve takımıza çok şey katmış bir sporcumuzdur. Genç sporcularımız da Bekir'in çalışma azmini, mücadelesini ve disiplinini örnek alıyor. Bekir, her takımın sahip olmak istediği bir sporcu. Sporu bıraktıktan sonra da yönetici veya antrenör olarak kendisinden faydalanmak istiyoruz." diye konuştu.











