Boş arama ile 773 sonuç bulundu
- Beyza öğretmen, ara tatilini köydeki ana sınıfını güzelleştirerek değerlendirdi
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, ara tatilde memleketine gitmeyerek görev yaptığı köyde kalan Beyza Şen, 5 öğrencisi olan ana sınıfını boyayıp eksiklerini tamamladı. İlçede 2 yıl boyunca Değerli köyü Borsa İstanbul İlkokulu'nda çalışan 35 yaşındaki okul öncesi öğretmeni Şen, yeni eğitim-öğretim yılında Karabey köyü ana sınıfına görevlendirildi. Birinci dönem ara tatilini köyde geçiren Şen, yaklaşık 2 aydır görev yaptığı anaokulunda eğitim gören öğrencilerinin daha ferah ve temiz bir ortamda eğitim görmesi için çalışma başlattı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün desteği ve kendi girişimleriyle temin ettiği malzemelerle tek derslikli okulun duvarlarını ve sobayı boyayan Şen, yakacakları hazırlayıp temizlik yaptı. Mesleğini büyük bir tutkuyla sürdüren, öğrencilerinin ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenen Şen, boş zamanlarında da aileleri ziyaret ederek ilişkilerini geliştiriyor. Kısa sürede kurduğu iletişimle köy sakinlerinin gönlüne dokunan Şen, 3 yıldır ilçede görev yaptığını söyledi. Köyde görev yapmanın iyi bir tecrübe olduğunu belirten Şen, "5 öğrencim var. Zorluklarıyla birlikte çok keyifli. Her sabah şevkle geliyorum. Öğrencilerimde de bunu hissediyorum. Onlar da okula çok mutlu geliyorlar ve ayrılmak istemiyorlar. Burada fiziki olarak şartlar zor. Hayatımda hiç soba yakmadım. İlk kez burada tecrübe ettim. Zorlanıyorum ama bunlar engel değil. İşimi severek yapıyorum. Öğrencilerimi çok seviyorum." diye konuştu. "Köy halkı her fırsatta çay içmeye, yemek yemeye davet ediyor" Çocukların iyi eğitim alması için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını vurgulayan Şen, şunları kaydetti: "Köy hayatını seviyorum. Atanmadan önce de hayalim köy öğretmeni olmaktı. Bu meslek için doğmuşum diyebilirim. Ara tatile girmişken okulun boya ve badana işini halletmeyi istiyordum. Ara tatil benim için bir fırsattı. Öğrencilerimin ara tatil bittikten sonra daha nezih bir ortamda ders görmeleri için memleketime gitmek istemedim. Kış şartları burada çetin geçiyor. Köy halkı her fırsatta çay içmeye, yemek yemeye davet ediyorlar. Çok misafirperverler. Çok sıcak davranıyorlar. Burada çok mutluyum." Şen, desteklerinden dolayı Hakkari Valiliğine, Kaymakamlığa, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ve köy halkına teşekkür etti. Okulun bakımına yardımcı olan köy sakinlerinden Cahide Kaya, öğretmenin tek başına çalıştığını görünce yardımcı olmak istediğini dile getirdi. Kaya, "Çocuklarımız burada okuyor. Öğretmenimizi çok seviyoruz. Onun gibi öğretmenler zor bulunur. Biz de elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz." ifadesini kullandı. Köy sakini Süleyman Kaçmaz da Beyza öğretmene çok değer verdiklerini bildirerek, "Kızım şu anda burada değil ama o benim kızımın yerini tuttu. Evimizi teslim ettik, anahtarımızı verdik. Hocamız bir gün bize uğramasa eksiklik hissediyoruz. Ailemizden biri gibi oldu." dedi.
- Elçin Sümer: Sanat ve Tasarımda Sınırları Aşan Bir İsim
Elçin Sümer, heykeltıraş, iç mimar, giyilebilir heykel mücevher sanatçısı ve akademisyen olarak sanatı sınırların ötesine taşıyor. Sanat yolculuğuna genç yaşlarda bale ile adım atan Sümer, geçmişte balerin olarak edindiği disiplin ve zarafet anlayışını sanat kariyerine taşıdı. İstanbul, Avustralya, Paris, Londra, Lübnan ve Bodrum’da gerçekleştirdiği projelerle binlerce sanatçıya destek sunmuş, onların kendilerini tanıtmalarına olanak sağlamıştır. Caresse Art: Avrupa’nın En Büyük Sanat Organizasyonu Bodrum’da hayata geçirdiği Caresse Art projesi, Sümer’in sanata olan tutkusunun en somut örneklerinden biri. 2023 yılında 500’den fazla eserin sergilendiği bu proje, Avrupa’nın en büyük sanat organizasyonu unvanını kazandı. 2024 yılında ise 1184 eserle ikinci senesinde hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın en büyük ve uzun süreli sanat organizasyonuna imza attı. Sümer, bu projede hem küratörlük rolü üstleniyor hem de seçkin sanat eserlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Bu proje, yerel zanaatın küresel sanat dünyasında nasıl yer bulabileceğinin başarılı bir örneği olarak gösteriliyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kreatif Endüstriler Meclisi’ndeki çalışmalarıyla yaratıcı endüstrilerde öncü olan Sümer, sadece eserleriyle değil, eğitim çalışmalarıyla da sanat tutkusunu paylaşıyor. Tasarladığı her eserde sanatı ve zarafeti birleştirirken, hayatı sanatla zenginleştirmeye devam ediyor. Ayrıca şirketlere ve kurumlara sanat danışmanlığı hizmeti sunarak, sanatı geniş bir perspektife taşıyor. Sanatı Küresel Bir Dile Dönüştürmek Elçin Sümer’in takı tasarımları, moda dünyasının da ilgisini çekiyor. Yurt içinde ve dışında düzenlenen sergi ve etkinliklerde yer alan bu tasarımlar, sanatı ve zarafeti birleştiren eşsiz bir çizgiye sahip. Sümer, her bir tasarımıyla sadece bir aksesuar değil, bir hikaye sunuyor. Sanatını paylaşmayı bir sorumluluk olarak gören Sümer, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlediği heykel atölyesi ve sanat tarihi dersleriyle sanatseverlere ilham veriyor. Bu tür etkinliklerle, sanatın sadece bir üretim süreci değil, aynı zamanda bir paylaşım aracı olduğunu vurguluyor. Küresel Başarılara İlerleyen Bir Yolculuk Sanatını yalnızca Türkiye sınırları içinde bırakmayan Sümer, tasarım dünyasındaki çalışmalarıyla uluslararası projelerde de yer alıyor. Takı ve heykel tasarımlarında kullandığı yenilikçi tekniklerle global bir izleyici kitlesi yaratmayı başaran Sümer, sanatı farklı kültürlerin ortak bir dili haline getiriyor. Elçin Sümer, sanat dünyasında bir kilometre taşı olarak kabul ediliyor ve küresel projeleriyle Türk sanatını geleceğe taşıyan bir lider olarak dikkat çekiyor.
- Eda Bayazıt: Estetik ve Güzellik Sektörünün Yükselen Yıldızı
Ankara’da güzellik ve estetik sektöründe yenilikçi hizmetleriyle fark yaratan Eda Bayazıt , azmi, kararlılığı ve liderlik vasıflarıyla sektörde örnek alınacak bir başarı hikayesi yazdı. Güzellik sektöründeki kariyerine sıfırdan başlayarak, bugün kendi adını taşıyan bir marka haline gelmeyi başardı. Yetenekleri, vizyonu ve müşteri memnuniyetine verdiği önem, onu alanında öncü bir isim haline getirdi. 1988 yılında Ordu’nun Fatsa ilçesinde doğan Eda Bayazıt, eğitimini Adnan Menderes Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladı. Ancak hayalleri, iş dünyasından çok daha fazlasını içeriyordu. Güzellik sektörüne duyduğu ilgi, onu estetisyenlik eğitimleri almaya yönlendirdi ve bu alandaki tutkusunu profesyonel bir kariyere dönüştürme kararını aldı. Eda Bayazıt, Türkiye genelinde çok şubeli güzellik merkezlerinin yöneticiliğini yaparak sektörde deneyim kazandı. Bu süreçte, hem teknik becerilerini hem de yönetim yetkinliklerini geliştirdi. 8 yıl önce kendi markasını oluşturan Bayazıt, özellikle saç ekimi ve güzellik uygulamaları konusunda Türkiye’nin önde gelen isimlerinden biri haline geldi. İzmir ve İstanbul’dan sonra Ankara’da da birçok özel hastane ile iş birliği yaparak saç ekim koordinatörlüğü görevini başarıyla sürdürdü. Eda Bayazıt Güzellik Merkezi: Kalite ve Güvenin Adresi Eryaman’da yer alan merkeziyle Ankara’nın en çok tercih edilen güzellik uzmanlarından biri olan Eda Bayazıt, sunduğu hizmetlerle danışanlarına en iyi deneyimi yaşatmayı hedefliyor. Buz epilasyon, cilt uygulamaları, kalıcı kaş dizaynı, eyeliner-dipliner-babyliner, kirpik uygulamaları ve bölgesel zayıflama gibi birçok alanda modern hizmetler sunan merkez, son teknoloji cihazlar ve profesyonel kadrosuyla dikkat çekiyor. Başarılarla Dolu Bir Kariyer 2024 yılında "Yılın İş Kadını" ödülüne layık görülen Bayazıt, sektördeki liderliğini bir kez daha kanıtladı. Aldığı ödüller ve müşteri memnuniyetine dayalı hizmet anlayışı, onun işine olan tutkusunu yansıtıyor. Hem Türkiye’den hem de yurtdışından danışanlarına sunduğu kaliteli hizmetlerle markasını global ölçekte büyütme hedefini sürdürüyor. Eda Bayazıt, estetik ve güzellik alanında daha fazla kişiye ulaşmak için yatırımlarını genişletiyor. Yeni hizmet üniteleri ve son teknolojik cihazlarla merkezini büyütme çalışmaları devam ederken, franchise teklifleriyle markasını ulusal ve uluslararası alanda büyütmek için önemli adımlar atıyor. Sektördeki gelişmeleri yakından takip ederek danışanlarına en güncel ve etkili çözümleri sunmayı amaçlıyor. Eda Bayazıt’ın başarısının arkasında azmi, çalışkanlığı ve danışan odaklı yaklaşımı yatıyor. Alanındaki yenilikleri sürekli takip ederek danışanlarına en iyisini sunan Bayazıt, sektörde fark yaratmayı sürdürüyor. Hem lider bir iş kadını hem de güzellik ve estetik sektöründe bir vizyoner olan Eda Bayazıt, Ankara’dan başlayarak Türkiye’ye ve dünyaya adını duyurmaya devam ediyor.
- Eskişehirli sanatçı, evindeki atölyede atıkları "diorama" modellere dönüştürüyor
Eskişehir'de yaşayan 42 yaşındaki Şeyda Oğuzman, atölyeye çevirdiği evinde topladığı atık malzemelerden kent ve ev içi manzaraları tasvir eden diorama (üç boyutlu modelleme) modeller tasarlıyor. Çocukluk yıllarından bu yana el işi ve minyatür sanatıyla ilgilenen Şeyda Oğuzman, 2000 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Seramik Bölümü'nde öğrenim görmeye başladı. Mezuniyetinin ardından seramik ve takı tasarımı yapan Oğuzman, Odunpazarı ilçesinde ilk atölyesini açtı. Dünyaya gelen çocuğuyla ilgilenmek amacıyla 1,5 senenin ardından atölyesini kapatan Şeyda Oğuzman, tüm malzemelerini evine taşıdı. Anneliğin yanı sıra tasarımlarıyla da ilgilenen sanatçı, çocuğunun büyümesiyle birlikte boş zamanlarını dioroma öğrenmek için değerlendirdi. Öğrendiği yeni sanatsal yöntemlerin yanı sıra seramik ve takı tasarım bilgisini birleştiren modelleme sanatçısı, becerisini ilerletmek için 2023 yılında dioroma modeller tasarlamaya başladı. Doğanın korunması için geri dönüşümünü önemseyen Oğuzman, tutkuyla bağlandığı sanatını icra ederken atık kullanmaya özen gösterdi. Modellemek istediği küçük figürleri canlandırmak için plastik başta olmak üzere kumaş, boya malzemesi ve cam atıklardan yararlanan sanatçı, hayal ettiği yapıları inşa etmek için farklı kategorilere ayırdığı malzeme envanterini kullanıyor. Esinlendiği sahneleri tasarlamak için kendi evi ve çevredeki atıklardan yararlanan Şeyda Oğuzman, tasarımına ait minyatür unsurları yapmak için topladığı atıkları Fimo hamuruyla şekillendiriyor. Esinlendiği tema doğrultusunda atık toplayan Oğuzman, sanatı yetiştirdiği 2 çocuğuna da aşılamak için kimi tasarımlarını beraber yapıyor. Modelleri kısa sürede yoğun ilgi gören sanatçı, sosyal medya aracılığıyla ulaştığı insanlardan sipariş doğrultusunda ürün de tasarlıyor. "Hayal gücü sizi her yere götürüyor" Dioroma modelleri yaparken kendisini huzurlu hissettiğini anlatan Şeyda Oğuzman, evindeki atölyede uzun saatler geçirdiğini söyledi. Esinlendiği bir modeli ortalama 2 günde yaptığını belirten Oğuzman, tasarımlarındaki temaya göre malzeme biriktirdiğini ifade ederek, "Daha çok hislerim doğrultusunda ilerliyorum. Küçük parçalarla ilerliyorum, sonra onu neyle tamamlayacağımı düşünüyorum. Henüz bitmeden ben de ne çıkacağını bilmiyorum, elimde ne varsa onları birleştiriyorum başlangıçta, bittiği zaman görüyorum. Tasarım son haline gelse dahi bitmemiş gibi hissediyorum, yeni şeyler ekleyerek mükemmel hale getirmeye çalışıyorum." dedi. Kullanılan materyalleri herkesten farklı bir gözle değerlendirdiğini kaydeden Oğuzman, şöyle konuştu: "Seramikle kullanarak ürettiğim şeylerin yanı sıra atıkların da değerlendirildiği durumlar oluyor, mesela yumurta kabuklarından kase figürü yapıyorum. Artık gördüğüm her şey tasarıma dönüyor, 'bundan ne yapabilirim' diye düşünüyorum. Herkes seninle aynı şeyi görmüyor ama sen o şeyi görebiliyorsun. Bir elektrik kablosundan boru figürü yapılabiliyor mesela, her şey olabilir. Plastik atıklar olabilir. Pet şişenin altını kesip, üzerine kumaş kaplayıp koltuğa dönüştürebilirsiniz. Köpük malzemeleri kullanabilirsiniz. Pet şişe kapakları çok güzel sehpa, yumurta kaplarından salıncak oluyor örneğin, bunlar yapılabilir. Yani her şeyi kullanabilirsiniz. Bir kere başladıktan sonra her şey bir şeye dönüşebilir, hayal gücü sizi her yere götürüyor." Modellerine kendine özgü imza atıyor Tasarladığı tüm modellere kendine has imza eklediğini belirten Şeyda Oğuzman, "Kahve fincanı ve kitap tasarladığım her modelde bulunuyor. Neyi yaparsam yapayım kesinlikle olsun istiyorum. Orada oturulmuş, bir kahve içilmiş ve kitap okunmuş olsun istiyorum. Kitaplık tasarımlarını çok seviyorum, mutlaka modellerde bulunduruyorum. O nedenle hepsinde var mesela. Köy evi tasarımlarında bile kahve ve kitap yapıyorum." diye konuştu. Özel tasarımlar yapmanın kendi sanatının püf noktası olduğunu belirten modelleme sanatçısı, hayalinin yaptığı modelleri sergileyeceği bir müze açmak olduğunu sözlerine ekledi.
- Evinde yaptığı uçağa paraşüt bağlayarak uçtu
Yamaç paraşütü pilotu Hasan Kaval, evinde ürettiği uçağa paraşüt bağlayarak uçuş yaptı. Yamaç paraşütüyle gerçekleştirdiği aktivitelerle tanınan Kaval, 4 yıl önce çocukluk hayali olan uçak yapma fikrini hayata geçirmek için Denizli'de ikamet ettiği dönemde evinin salonunu atölyeye çevirdi. Havacılıkta kullanılan alüminyum ve plastik malzemelerle uçağın gövdesini tamamlayan Kaval, uçağının ön kısmına da motor, pervane ve iniş takımları ekledi. Fethiye'de karavana dönüştürdüğü otobüste yaşayan Kaval, karavanın yanında tamamladığı projesiyle Adana'da düzenlenen yamaç paraşütü festivalinde ilk kez uçtu. Kendi yaptığı uçakla uçma hayalini gerçeğe dönüştüren Kaval, festivalde yaklaşık 25 dakika havada kaldığı anları aksiyon kamerası ile kaydetti. "Videolarımı izleyip yamaç paraşütüne başlayan birçok kişi var" Kaval, AA muhabirine, uçak yapma fikrinin bir köyde çocukluk yıllarında başladığını, hayalinin peşinden koşarken yamaç paraşütüyle tanıştığını söyledi. Hayal ettiği projeye 2020'de evinin bir odasını atölyeye dönüştürerek başladığını, gövdesini yaptıktan sonra uçağın kalan kısmını Fethiye'de karavanının yanında tamamladığını belirten Kaval, "Projeyi Adana'da düzenlenen 13. Kostümlü Yamaç Paraşütü Festivali'ne götürdüm. İlk uçuşumu Adana'da yaptım. Projenin her şeyi kendime ait. Bir paraşütün uçakla uçması dünyada tek. Bunun da adı 'parauçak'. Projem dünyanın her yerinden ilgi gördü." diye konuştu. Kaval, Adana'da 256 metrelik bir yükseklikten havalandığını ifade ederek, uçağın önüne taktığı motor sayesinde 3 dakika sürecek uçuşu 25 dakikaya çıkardığını kaydetti. Daha önceleri Adana'nın kebabını, Erzincan'ın dönerini, İzmir'in menemenini ve Türk kahvesini gökyüzüne taşıdığını hatırlatan Kaval, havada koltukta televizyon izlediğini, yatak odasını uçurarak havada uyuduğunu anlattı. Çocukluk hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getiren Kaval, "Yamaç paraşütünde birçok projeye imza attım. Özellikle turizm bölgelerinin tanıtımına da katkım olduğunu düşünüyorum. Videolarımı izleyip yamaç paraşütüne başlayan birçok kişi var." dedi. Kaval, yamaç paraşütünün güvenli bir spor aktivitesi olduğunu sözlerine ekledi.
- İstikbal Türüt: Şiirle Yoğrulan Bir Hayat ve “Kıyıda Bekleyenler”
Şiirle Harmanlanmış Bir Hayat: İstikbal Türüt, İlk Kitabı Kıyıda Bekleyenler ile Hem Şiir Tutkunlarına Hem de Hayatın Kıyısında Bekleyenlere Sesleniyor. Edebiyat dünyasına yeni bir soluk getiren İstikbal Türüt, şiirle harmanlanmış hayat hikâyesi ve ilk kitabı Kıyıda Bekleyenler ile okuyucularının karşısında. İstanbul’da doğup büyüyen Türüt, Kabataş Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu. Uzun yıllar kimya ve matematik öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra kariyerinde radikal bir değişiklik yaparak Kanada’da aldığı eğitimlerle veritabanı geliştiricisi ve yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Ancak, hayatın her döneminde şiir onun en büyük tutkusuydu. Türüt’ün şiirle olan bağı, köklerinden geliyor. Babası Cemil Türüt, Rize’de yerel bir şair olarak tanınırken, ünlü sanatçı İsmail Türüt de aileden biri. Babasının kemençe eşliğinde doğaçlama türkü söyleme geleneği ve evde süregelen şiir kültürü, Türüt’ün bu alandaki ilhamını şekillendirdi. Türüt, “Babam tüm gün şiirle yaşardı. Ben de onun gibi olmaktan korkardım, ama farkında olmadan şiir gibi yaşıyormuşum,” diyerek şiire olan yolculuğunu anlatıyor. “Kıyıda Bekleyenler”in Hikâyesi “Kıyıda Bekleyenler”, insanın hayata karşı duruşunu, kıyıda kalmış hikâyeleri ve ruhun derinliklerini işleyen bir eser. Kitabın adını, Türüt’ün de belirttiği gibi, yapay zeka önerileri arasından seçtiği bir başlık oluşturuyor. “Tam beni ve benim gibileri anlatıyordu,” diyen Türüt, eserin isminin hayatını ve yaşadıklarını mükemmel bir şekilde yansıttığını düşünüyor. Kitabın doğuş hikâyesi ise oldukça ilginç. Türüt, sosyal medyada şiirlerini paylaşırken aldığı yoğun beğeniler ve etkileşimler sonucunda bir kitap hazırlama fikrine kapılmış. “Paylaştığım şiirler ve sözler birikti. Bunların en azından bir kısmını toparlayıp kitap haline getirmek istedim,” diyerek süreci açıklıyor. Kitabında, hem modern hem de klasik şiir anlayışını harmanlayan Türüt, okuyucularına sadece edebi bir deneyim değil, aynı zamanda duygusal bir yolculuk da sunuyor. Kitabın temasında, bireyin hayata karşı mücadelesi ve kıyıda kalmış duygular, yalın ama derin bir üslupla ele alınıyor. İlham Kaynakları ve Yeni Çalışmalar Türüt, şiir yazımında Hilmi Yavuz, Ahmet Muhip Dıranas, Nazım Hikmet ve Necip Fazıl gibi edebiyat dünyasının önemli isimlerinden etkilendiğini belirtiyor. Ancak, onun için şiirleri bireylerden ziyade duygular ve temalar yönlendiriyor. Türüt, “Bazı şiirleri örnek alıyorum. Örneğin Sezai Karakoç’un ‘Ey Sevgili’ şiiri ya da Cemal Süreya’nın ‘Gül’ şiiri, bana her zaman ilham vermiştir,” diyor. Yeni kitap projelerinden de bahseden Türüt, Kıyıda Bekleyenler’i ilerleyen zamanlarda daha da geliştirmek istediğini belirtiyor. Bunun dışında düz yazılarının yer alacağı kitaplar da planladığını ifade eden Türüt, edebi üretkenliğini farklı türlerde eserlerle sürdürmeyi hedefliyor. Türüt, yazdığı şiirlerin toplumun geniş bir kesimine hitap ettiğini vurguluyor. Şiirlerinde orta yolu bulmaya çalıştığını söyleyen yazar, “Benim şiirlerim, toplumsal tabakanın çoğunluğunu oluşturan, iyi niyetli ve edebiyata açık insanlar için,” diyerek okuyucusuyla kurduğu bağın önemini anlatıyor. Şairin Yolculuğuna Ortak Olun “Kıyıda Bekleyenler”, duygusal derinlikleriyle dikkat çeken, okurlarına farklı bir perspektif sunan bir şiir kitabı. İnsan hayatının kıyıda kalmış yanlarını işleyen bu eser, edebiyat dünyasında yeni bir yazarın yükselişini müjdeliyor. Türüt’ün etkileyici kaleminden çıkan bu esere ulaşmak ve satın almak için buraya tıklayın. İstikbal Türüt’ün şiirle yoğrulmuş hayatı ve edebi eserleri, Türk edebiyatında uzun yıllar konuşulacak bir iz bırakacak gibi görünüyor. Şiirle tanışmak isteyen herkes için bu kitap, bir başlangıç noktası olabilir.
- Van'da 2 bin çiftçiye 200 bin koyun verildi
Van'da "Köyümde Yaşamak İçin Bir Sürü Nedenim Var" projesi kapsamında 2 bin çiftçiye 200 bin koyun verildi. Valiliğin sosyal medya hesabında yapılan paylaşıma göre Vali Ozan Balcı, Edremit ilçesindeki Doğanlar Mahallesi'nde projeden yararlanan vatandaşın çiftliğini ziyaret etti. Proje kapsamında sürüsünü 4 katına çıkaran çiftçi ile sohbet eden Balcı, tarım ve hayvancılığı özel olarak desteklediklerini söyledi. Proje kapsamında kentte 1 milyon koyun projesini başarılı bir şekilde yürüttüklerini belirten Balcı, şunları kaydetti: "Bugün itibarıyla 2 bin çiftçimize 200 bin koyun verdik. Hedefimiz 10 bin aileye 1 milyon koyun vermek. Projemizle kırsalda yaşayan vatandaşlarımızın gelir kaynaklarını artırmak, onların kırsaldan kente göç etmelerini azaltmak ve yaşamlarına katkı sağlamak istiyoruz. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ile protokol imzaladık. Tarım ve Orman Bakanlığımız da bizi destekliyor. Sıfır faizli, bir yıl ödemesiz, 5 yıl vadeli koyun kredisi veriyoruz. Sadece koyun tedarik etmiyoruz. Aynı zamanda entegre bir proje. İlimiz, mera varlığı bakımından Türkiye'nin ilkleri arasında. Proje kapsamında mera ıslahı, veteriner hizmetleri, erkek kuzu kesiminin garanti altına alınması, hayvan hastalıklarıyla mücadele gibi korunga, yonca, fiğ ve arpa desteklerimiz de var." Van'ın 3 milyon 500 bin küçükbaş hayvan varlığına sahip olduğunu ifade eden Vali Balcı, "Ürün verimini artırmak için yapımına başladığımız tarımsal sulama göletlerimiz devam ediyor. İnşallah çiftçilerimiz, köylülerimiz, veterinerlerimiz ve tüm çalışanlarımızla küçükbaş hayvan varlığımızı 7-8 milyona ulaştıracağız. 2021 yılını Sayın Cumhurbaşkanı'mız küçükbaş hayvancılıkta hamle yılı ilan etmişti. En büyük atağı Van yaptı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." diye konuştu.
- Düzce'de öğrenciler tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğini yerinde öğreniyor
Düzce Milli Eğitim Müdürlüğünce hayata geçirilen "Sevgi Saygı Köprüsü" projesi kapsamında ortaokul öğrencileri, hasat aşamasına kadar inceledikleri "mucize bitki", "Altın Baharat" safran ile tıbbi ve aromatik bitkileri yerinde tanıma imkanı buluyor. Bu yıl Milli Eğitim Bakanlığınca "Köklerden Geleceğe" düsturuyla başlatılan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ne entegre edilen projeyle, çocukların toprağı ve üretimi sevmesi, doğayı sevip toprağa dokunmasını sağlamak amacıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından "Sevgi Saygı Köprüsü" etkinliği başlatıldı. Projede ilk ve ortaokul düzeyindeki çocuklar, tıbbi ve aromatik bitkilerin yanında geleneksek tarım, ata tohumu ve yetiştirilmesi gibi konuları arazide toprağa dokunarak öğreniyor. Bu kapsamda Kaynaşlı ilçesinde girişimci Selami Gündoğdu tarafından yetiştirilen safranı tanıyan çocuklar, bitkinin ekiminden hasadına kadar her aşamasını deneyimleme fırsatı buluyor. Bugüne kadar kent merkezindeki okullardan yaklaşık 5 bin öğrencinin lavanta, kekik, yaban mersini, domates, biber, hünnap gibi ürünlere ilişkin tarlalarda uygulamalı eğitim aldığı projede, ilçelerdeki okullar da dahil olmak üzere 15 bin öğrencinin üretim sürecine dahil edilmesi planlanıyor. "Bizim kökümüz tarıma dayanıyor" İl Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Birimi görevlisi ve proje sorumlusu Özge Çeltik, AA muhabirine, çocukların tarımla ve toprağa dokunarak büyümesinin, emeği görüp emeğe saygı göstermesinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Proje kapsamında safranın bugüne uzanan tarihini anlatıp, çocukların hasat yapmasını sağladıklarını aktaran Çeltik, "Çocuklarımızın, toprağın ne kadar değerli olduğunu, toprağa saygı duyup sevgi gösterdiğimizde bize ne gibi mucizeler verdiğini öğrenmelerini ve bu bitkileri tanımalarını istedik." dedi. Çeltik, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" kapsamında başlatılan projede "Köklerden Geleceğe" düsturuyla çocukların köklerine bağlı kalmalarını sağlamaya çalıştıklarını vurguladı. Çocukları beceri ve zanaat atölyelerinde bir araya getirdiklerinden bahseden Çeltik, şöyle devam etti: "Bizim kökümüz tarıma dayanıyor. Tarım bir milletin en önemli değerlerinden. Küçük yaşlarda kazanılan davranışlar da ömür boyu devam ediyor ve alışkanlık haline geliyor. Biz bunları yaparken çocuklarımıza da kök değerlerimize sahip çıkmayı öğretmeyi hedefliyoruz. Burada da 'Sevgi Saygı Köprüsü' adı altında toprağı sevelim, saygı gösterelim anlayışıyla çalışma gerçekleştiriyoruz." Projeye katılan ilköğretim öğrencisi 9 yaşındaki Ecrin Adar, ilk defa safran bitkisi gördüğünü ve kokusunu sürekli merak ettiğini, bu deneyimden ötürü çok mutlu olduğunu söyledi. Safran üreticisi Selami Gündoğdu da çocukların tarlasına gelip hasat yapmalarından dolayı çok mutlu olduğunu dile getirerek, "Artık biz belirli yaşlara ulaştık ama çocuklarımız bu değerli ürünü erken yaşta tanımaları bana ayrı mutluluk verdi. Çünkü bu altın baharat. Bu üründe İran'ı geçebilirsek ne mutlu bize. Geleceğimize örnek olabiliyorsak, liderlik yapabiliyorsak ne mutlu bize." ifadelerini kullandı.
- Emekli akademisyen, dede yadigarı evi resim ve eski aletlerin sergilendiği galeriye dönüştürdü
Emekli akademisyen 76 yaşındaki Basri Erdem, Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesinde dedesinden kalan evi restore ettirerek resim ve eski aletlerin sergilendiği galeriye dönüştürdü. Lüleburgaz'a bağlı Akçaköy'de 1948 yılında dünyaya gelen Erdem, 1964'te İstanbul Çapa Öğretmen Okulundan mezun olarak Şanlıurfa'da öğretmenlik hayatına başladı. Marmara Üniversitesinde 1985 yılında lisans eğitimini tamamlayan Erdem, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünden Prof. Dr. olarak 2007 yılında emekli oldu. Sanat ve kültürel etkinliklerden uzak kalmak istemeyen Erdem, Akçaköy'de dedesinden kalan evi 5 yıl önce restore ettirmeye karar verdi. Resimle ilgilenen Erdem, restore ettirdiği evde eski tarım aletleri ile kendi eserlerini, yerli ve yabancı sanatçıların resimlerini sergiliyor. Aile fertlerinin fotoğraflarının da sergilendiği evin bahçesinde ise eski 3 traktör bulunuyor. "Geçmişe sahip çıkmak çok güzel bir olay" İstanbul'da yaşayan ve memleketi Akçaköy'e gidip gelen Erdem, AA muhabirine, geçmiş ile gelecek arasında köprü olabilmek amacıyla dede evini kültür evi olarak hizmete açtığını söyledi. Evi "Köyde sanat" konseptiyle açtığını belirten Erdem, kültür evinin yoğun ilgi gördüğünü ifade etti. Köylülerin de kültür evine sahip çıktığını dile getiren Erdem, "Doğduğumuz topraklara vefa borcumuz var. Hem kendi aile yapımıza sahip çıkmak hem de bu topraklara olan vefa borcumuzu ödemek için burada kültür faaliyetleri sunmaya çalışıyoruz. İnsanların da çok ilgisini çekiyor. 'Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz' derler. Geçmişe sahip çıkmak çok güzel bir olay. Örnek olduğuna da inanıyoruz." dedi. Basri Erdem, evin bahçesinde en eskisi 1948 model olan 3 traktörü sergilediğini belirtti. Traktörlere ilgisinin küçük yaşta başladığını anlatan Erdem, "Traktörler hep aklımdaydı ama artık bunları bulmak çok zor, internetten eskicilerde, hurdacılarda rastladım, ikisi Konya'dan geldi. Biri de Akçaköy'de kullanılmış 1948 model traktör. Bazı vatandaşlar gelip fotoğraf çektiriyor. Traktörler çok ilgi görüyor. Traktörlerin sayısını 10'a çıkarmayı hedefliyorum." diye konuştu.
- Sara Ongan: Güzellik Sektöründe Yükselen Yıldız
Sara Ongan: Kalıcı makyaj ve saç simülasyonu alanında ödüllü bir uzman, yenilikçi vizyonuyla güzellik sektörüne yön veriyor. Kalıcı makyaj ve saç simülasyonu alanında adından sıkça söz ettiren Sara Ongan, 12 yılı aşkın deneyimi ve yenilikçi yaklaşımıyla güzellik sektörüne yön veriyor. Gloria Akademi tarafından ödüllendirilmiş bir Micropigmentation Master olan Ongan, aynı zamanda bir eğitimci ve girişimci olarak sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Türkiye, Birleşik Krallık ve İran'da geniş bir hizmet ağı bulunan Sara Ongan, uzmanlık alanlarını sadece uygulamalarla sınırlı tutmayarak genç profesyonellere de eğitimler veriyor. Kalıcı makyajda kaş, dudak, eyeliner tasarımlarında kişiye özel dokunuşlarıyla tanınan Ongan, saç simülasyonu tekniklerinde de uzmanlaşarak saç dökülmesi problemi yaşayan bireyler için doğal ve estetik çözümler sunuyor. Sektördeki başarısını sadece yeteneğiyle değil, sosyal sorumluluk projelerine olan katkılarıyla da pekiştiren Ongan, güzelliği bireysel bir kavramın ötesine taşıyor. Televizyonda yer aldığı sağlık programlarında bilgi paylaşarak sektörel farkındalık oluşturuyor ve uzmanlığını daha geniş kitlelere ulaştırıyor. Sosyal Medyada Büyük İlgi 18,3 bin takipçiye sahip Instagram hesabında yaptığı paylaşımlar, hem profesyonel işlerini hem de sektöre getirdiği yenilikleri gözler önüne seriyor. Aktif bir sosyal medya kullanıcısı olarak, güzellik ve estetik alanında trendleri takip eden ve uygulayan bir lider olarak görülüyor. Yenilikçi Bir Vizyon Sara Ongan, güzellik sektöründeki deneyimlerini inovatif bir bakış açısıyla sunarak uluslararası bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Eğitimleri ve uygulamalarıyla binlerce kişinin hayatına dokunan Ongan, güzelliği yalnızca bir dış görünüş unsuru değil, bir yaşam biçimi olarak tanımlıyor. Gelecek hedefleri arasında, sektördeki global etkisini artırmak ve daha fazla insana ulaşıp güzellik konusundaki farkındalığı artırmak bulunuyor. Sara Ongan, başarı hikayesiyle güzellik sektöründe ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
- Elif öğretmen sayesinde atletizme başlayan Erzurumlu kızlar başarıya koşuyor
Erzurum'da eski milli atlet olan beden eğitimi öğretmeni Elif Eyüp'ün Aşkale ilçesinde aileleri ikna edip spora kazandırdığı kızlar, başarıdan başarıya koşuyor. Aşkale Koçak İlkokulu-Ortaokulunda ücretli olarak beden eğitimi öğretmenliği yapan ve 800 metrede Türkiye şampiyonluğu bulunan eski milli atlet Elif Eyüp, 5 yıl önce geçirdiği sakatlık sonucu atletizm sporunu bırakmak zorunda kaldı. Yaklaşık 4 yıl önce göreve başladığı ilçedeki okullarda tarama yapıp yetenekli çocukları keşfeden Eyüp, özellikle kız çocuklarının atletizmle ilgilenmesini istemeyen velilerle görüşmeler yaptı. Görüşmeler sonucu ailelerini ikna ettiği kız çocuklarının atletizme başlamasına vesile olan Eyüp, 20 erkek ve 20 kız öğrencisiyle okulun spor salonunda belirli günlerde antrenman yapıyor. Öğretmenleri gibi milli sporcu olmayı hedefliyorlar Siirt'te 2023'te gerçekleştirilen kros yarışlarında Türkiye şampiyonluğunun yanı sıra 2024'ün şubat ayında Bursa'da düzenlenen atletizm yarışmalarında 300 ve 600 metrede Türkiye 3'üncüsü olan öğrenciler, öğretmenleri gibi milli sporcu olmayı hedefliyor. Öğretmen Elif Eyüp, 4 yıl önce keşfettiği yetenekli çocuklarla okulda ve salonda antrenman yaptıklarını, öğrencilerini yarışlara hazırladığını söyledi. Çocuklarla il düzeyinde yarışlara katıldıklarını ifade eden Eyüp, şöyle konuştu: "Çocuklarla ilde dereceler yaparak bölgelere, bölgeden de derece yaparak Türkiye şampiyonlukları elde ettik. Bugüne kadar 200'den fazla sporcu yetiştirdim. Hedefimiz Türkiye şampiyonluğu, sonraki süreçte milli takıma sporcu yetiştirebilmek. Türkiye şampiyonu olan üçüzlerim var. Şu an profesyonel anlamda 15-20 arasında yetiştirdiğim sporcum var." "Aileleri tek tek evlerinde ziyaret ettim" Eyüp, ilk zamanlarda özellikle kız çocuklarının ailelerinde atletizme yönelik ön yargı olduğunu dile getirdi. Zamanla ön yargıları aştıklarını anlatan Eyüp, "Yetenekli çocukları ailelerini evlerinde ziyaret ettim. Ailelerin gönlünü yaparak, ikna ederek çocukları spora kazandırdım. Önceden kız çocuklarının atletizme yönelmesine tepki vardı, şimdi daha çok kızımız spora geliyor. Aileleri okula ve çalıştığımız salonlara davet ettim. Aileler antrenmanları gelip izliyor. " diye konuştu. Öğrenci velisi çiftçi Mithat Acar ise Elif öğretmene desteğinden dolayı teşekkür ederek, "Bizim yapamadığımızı çocuklarımızın yaptığını görünce çok mutlu oluyoruz. Okula ve antrenmana gelmesi için tarımsal işlere bile kızımı götürmedim. Kızımla gurur duyuyorum." dedi. Öğrencilerden Ecenur Acar da Elif öğretmen sayesinde tanıştığı atletizmde başarılar elde ettiğini, öğretmeni gibi milli sporcu olmayı hedeflediğini kaydetti. Velilerden Çiğdem Özhan ise Elif öğretmen sayesinde iki kızının spora kazandırıldığını belirterek, her zaman çocuklarına destek vereceğini söyledi.
- Çocukken yakalandığı kanseri yenip avukatlık hayaline ulaştı
Adana'da çocukken yakalandığı kanseri tedaviyle atlatan 23 yaşındaki Aleyna Diz, lisans eğitimini tamamlayıp avukatlık hayalini gerçekleştirdi. Grip şüphesi nedeniyle 8 yıl önce hastaneye giden Diz'in yumurtalıklarında "kötü huylu germ hücreli tümör" olduğu belirlendi. Diz, çocuk yaşlarda geçirdiği iki ameliyatın ardından 1,5 yıl kemoterapi gördü. Kanseri yendikten sonra avukatlık hayaline ulaşmak için Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na giren genç kız, 2018'de Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı. Lisans eğitimini ve stajını tamamlayıp avukatlık ruhsatını alan Diz, merkez Seyhan ilçesinde hukuk bürosu açtı. "Doktor ve hemşirelerim avukat olmak istediğimi biliyorlardı" Aleyna Diz, tedavisinin bitmesinin hemen ardından üniversite sınavına hazırlanmanın zor olduğunu söyledi. Buna rağmen hedeflerinden vazgeçmediğini dile getiren Diz, "Avukatlık en büyük hayalimdi. Kanser tedavisi gördüğüm dönemde doktor ve hemşirelerim avukat olmak istediğimi biliyorlardı. Çok mutluyum. Hayalimdeki mesleği gerçekleştirmem hayata inancımı artırıyor." dedi. Diz, mesleğinde ilerlemeyi istediğini belirterek, "Kanseri atlatmış ve bunun mücadelesini vermiş biri için avukatlık onurdur. Avukatlığın fıtratında mücadele etmek yatıyor." ifadesini kullandı. Kendisi gibi kanserle mücadele edenlere destek olmak için Çocuk Kanser Derneği'nde gönüllü çalışmalar yaptığını anlatan Diz, şunları kaydetti: "Kemoterapi aldığınız günlerde zaman gerçekten duruyor, saat ilerlemiyor. Günün sonunda hepsi birer hikaye oluyor. Güneş yeniden doğuyor, doğmayacağına inandığınız o gün gerçekten başlıyor. Derneğimizle tüm çocuklar için konferans salonlarında ve belediyelerle güzel çalışmalar gerçekleştireceğiz."











