Boş arama ile 777 sonuç bulundu
- Koç Holding, 2024 yılının ilk 9 ayında konsolide bazda toplam 48,7 milyar ABD doları gelir elde etti
Koç Holding, 2024 yılının ilk 9 ayına ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Konsolide bazda toplam 48,7 milyar ABD doları (USD) gelir elde eden Koç Holding, aynı dönemde yaklaşık 2,8 milyar USD kombine yatırım gerçekleştirdi. Böylece şirketin son 5 yılda gerçekleştirdiği kombine yatırımları 12,9 milyar USD’ye ulaştı. 2024 yılının ilk 9 ayındaki finansal sonuçları değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Koç Topluluğu olarak dünyada jeopolitik risklerin, belirsizliklerin ve zorlukların hâkim olduğu bu dönemde çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürdük. Bilançomuzu ve likiditemizi aynı disiplinle yönetmeye, piyasadaki dalgalanmalara karşı direnç sağlayan çeşitlendirilmiş ve dengeli portföyümüzle değer yaratmaya devam ettik” dedi. Levent Çakıroğlu: “Uzun vadeli stratejik hedeflerimizi destekleyecek güçlü yatırımları hayata geçiriyoruz.” Türkiye’nin en büyük şirketler topluluğu olarak uzun vadeli stratejik hedeflerini destekleyecek güçlü yatırımları hayata geçirdiklerini kaydeden Çakıroğlu, “Ülkemiz ekonomisine katkılarımızın yanı sıra küresel büyüme vizyonumuz doğrultusunda uluslararası arenadaki varlığımızı da güçlendiriyoruz” dedi. Koç Topluluğu şirketlerinin yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdikleri yatırımlara dikkat çeken Çakıroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Topluluğumuzun lider ev teknolojileri şirketi Beko’nun Ortadoğu ve Afrika’da stratejik bir yatırımı daha hayata geçirmesinden mutluluk duyuyoruz. Beko’nun Mısır’da 110 milyon dolarlık yatırımla inşa ettiği beyaz eşya fabrikasının şirketimizi bölgedeki rekabette öne çıkaracağını düşünüyoruz. Ayrıca bu fabrikayla, Türkiye ile Mısır arasında 5 yılda 15 milyar dolar karşılıklı ticarete ulaşma hedefinde ülkemize destek olacağız. Diğer yandan; Beko Bangladeş’te 78 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiği buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi, klima ve diğer büyük ev aletlerinin üretileceği yeni fabrikasını bu dönemde devreye aldı. Şirketimizin bu yatırımla, Güney Asya Bölgesi’nde varlığını güçlendirmesini hedefliyoruz” dedi. Yapı Kredi’nin Almanya’da bankacılık faaliyetlerine başladığını belirten Çakıroğlu, “Yapı Kredi, Alman Bankhaus J. Faisst (‘BHF’) hisselerinin tamamını satın alma işlemini tamamladı. Böylelikle, bankamız Azerbaycan ve Hollanda’dan sonra, ülkemiz sınırlarını aşan üçüncü bağlı ortaklığı Yapı Kredi Almanya ile faaliyetlerini Avrupa Birliği içerisinde sürdürmeye devam edecek” dedi. TürkTraktör’ün çiftçileri modern teknolojilerle buluşturmak için yatırımlarını sürdürdüğünü sözlerine ekleyen Çakıroğlu, “TürkTraktör, tarımsal ekipman iş alanındaki faaliyetlerini genişletmek ve büyütmek amacıyla Kayhan Ertuğrul Makina ve bağlı ortaklığı Kayhan Ertuğrul Tarım ile Terramak Tarım şirketlerini bünyesine katmak için hisse devri anlaşması imzaladı” ifadelerini kullandı. Levent Çakıroğlu: “Dünyanın en büyük şirketlerinin sıralandığı Fortune Global 500’de 194. sırada yer alarak ülkemizi temsil eden tek şirket olmaktan gurur duyuyoruz.” Koç Topluluğu’nun başarılarının birçok uluslararası itibarlı kuruluş tarafından takdir edildiğini belirten Levent Çakıroğlu, “Dünyanın en büyük şirketlerinin sıralandığı Fortune Global 500’de 194’üncü sırada yer alarak ülkemizi temsil eden tek şirket olmaktan gurur duyuyoruz. Ayrıca, Forbes’un her yıl açıkladığı ‘Dünyanın En İyi İşverenleri’ küresel listesinde sekizinci kez üst üste Türkiye’nin bir numaralı işvereni olduk. Dünya genelinde ise geçtiğimiz yıla kıyasla 316 sıra yükselerek 118’inci olduk” dedi. Levent Çakıroğlu: “Umut Kent projemizle Thomson Reuters Sürdürülebilirlik Ödülleri’nde ‘Sosyal Etki’ kategorisinde büyük ödüle lâyık görüldük.” Çakıroğlu, Koç Holding’in Topluluk Şirketleri ile birlikte AFAD koordinasyonunda Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından kurduğu Umut Kentler’de bölge halkına desteklerini kesintisiz olarak sürdüğünü hatırlattı. 2024 yılı boyunca Koç Topluluğu Şirketlerinin ve Koç Gönüllülerinin katkılarıyla Vehbi Koç Vakfı ile birlikte Umut Kent sakinlerinin deprem sonrası belirsizlikleri aşabilmeleri için katkı sağladıklarını belirten Çakıroğlu, “Umut Kent projemiz, toplum odaklı bir yaklaşımla tüm sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir model olması nedeniyle, uluslararası birçok kuruluş tarafından örnek gösteriliyor. Projemizle dünyanın en prestijli sürdürülebilirlik ödüllerinden biri olarak gösterilen Thomson Reuters Sürdürülebilirlik Ödülleri’nde ‘Sosyal Etki’ kategorisinde büyük ödüle lâyık görüldük. Tüm bu gelişmelerin, ülkemizin ekonomik ve toplumsal kalkınmasına verdiğimiz önemin somut birer göstergesi olduğunu düşünüyorum” dedi.
- Hem lösemiyi hem de Kovid-19'u yenen küçük kız kanserli çocuklara umut oluyor
5 yaşındayken hem lösemi hem de Kovid-19'la tanışan Elif Azra Kanuğ, 2,5 yıllık zor bir tedavi sürecinin sonunda sağlığına kavuşmasının ardından lösemiyle mücadele eden arkadaşlarına, katıldığı farkındalık programlarında moral ve motivasyon aşılıyor. İlkokul 3. sınıf öğrencisi 10 yaşındaki Elif Azra Kanuğ, Kovid-19 salgınının başladığı dönemde sürekli karın ağrısı şikayeti, kolunda, bacağında morarmalar ve kramplar nedeniyle hastaneye gitti. Salgının etkisiyle hastanelerde yoğunluğun yaşandığı dönemde, küçük kıza lösemi teşhisi konulması 2,5 ay sürdü. Sonrasında başlayan kemoterapi sürecinde Kovid-19 da geçiren Kanuğ, 2,5 yıl zor bir tedavi süreci yaşasa da ailesinin ve doktorlarının desteğiyle lösemiyi yenmeyi başardı. Lösemili Çocuklar Vakfının hastalıkla mücadele eden çocuklara yönelik düzenlediği farkındalık etkinliklerine, gezilere ve söyleşilere katılan, koroda şarkı söyleyen Kanuğ, yaşadıklarını anlattığı lösemili arkadaşlarına moral ve motivasyon sağlıyor. Hastalıkla mücadelesini Lösemili Çocuklar Haftası'nda AA muhabirine anlatan Elif Azra Kanuğ, hastalığı ilk öğrendiğinde ailece çok üzüldüklerini belirterek, "Ailece her şeyin üstünden gelebileceğimizi biliyorduk. Kenetlendik ve her şeyin üstesinden gelmeyi başardık." dedi. Hastalığı nedeniyle okula da geç başladığını aktaran Kanuğ, "Bir gün okula gidebileceğim düşüncesi beni ayakta tutuyordu. Okul ortamını da çok merak ediyordum. 'Okul nasıl bir yer, nasıl arkadaşlarım olacak, öğretmenim nasıl biri olacak?' gibi sorularla hep okula gitmeyi hayal ediyordum. Sonunda hastalığı yendim ve okul ortamına kavuştum." diye konuştu. Okula kavuşması ikinci bir ödül oldu Kanuğ, Kovid-19 salgınının başladığı ilk dönemde köyde olduklarını, hastalık şikayetlerinin de bu süreçte ortaya çıktığını belirterek, şikayetleri artınca İstanbul'a döndüklerini, salgında hastaneler çok yoğun olduğu için kendisine uzun süre teşhis konulamadığını söyledi. Hastalığı yendikten sonra özlemini çektiği okula kavuşmanın kendisi için ikinci bir ödül olduğunu aktaran Kanuğ, "Hastane ortamından sonra yeni bir ortama girmek, yeni arkadaşlar edinmek, bir öğretmenimin olması beni çok mutlu etti. Arkadaşlar edindim, hepsini çok seviyorum, onlar da beni seviyor." ifadelerini kullandı. Kanuğ, büyünce astrolog olmak istediğini belirterek, burçlara ve uzay bilimlerine ilgi duyduğunu, Boğa Burcu olmasına rağmen yükselen burcu Yengeç'in etkisinde kaldığını dile getirdi. Arkadaşlarına da bir mesaj vermek istediğini ifade eden Kanuğ, şunları kaydetti: "Hasta arkadaşlarım, asla yılmasınlar her şeyin bir çözümü ve kurtuluşu var. Kovid gibi bir salgın, 2-3 yıl sürse de geçti gitti. O yüzden yılmak yok, her şey geçiyor. Elbet onlar da iyileşecek bir gün. O yüzden üzülmelerine gerek yok. Diğer lösemili kardeşlerime destek olmak, onlara kendi hikayemi anlatmak için farkındalık programlarına katılıyorum. Bir koromuz var orada şarkı söylüyorum, arkadaşlarımla birlikte gezilere gidiyoruz. Dans gösterilerimiz oluyor. Böylece derdimizi, üzüntümüzü paylaşıyor, birbirimize umut ve moral oluyoruz." "Anne ve baba, çocuklarına umut olduğunda her şeyi başarabilir" Baba Halil Kanuğ ise hastalık sürecinde oğulları 9 aylık olmasına rağmen eşinin tüm ilgisini kızlarına vermek zorunla kaldığını söyledi. Ailelere böyle bir durumla karşılaştıklarında paniğe kapılmadan soğukkanlılıkla hareket etmelerini tavsiye eden Kanuğ, şöyle konuştu: "Öncelikli olarak aileler kendi hastasına odaklanmalı zira çocuğun yaşı, cinsiyeti, tanının şekli herkeste farklılık gösteriyor. Kulaktan dolma bilgiler yerine doktorlarının söylemleri doğrultusunda hareket edilmesi gerekiyor. Doktorun verdiği tedavinin dışında bir şey yapılmamalı. Bu da çocukların tedavi süreçlerini hızlandıracaktır. Zaten lösemide yüzde 93'ün üzerinde bir başarı söz konusu. Anne ve baba iyi bir ekip oluşturup, çocuklarına umut olduğunda her şeyi başarabilir." Hem Kovid hastalığı hem de aldığı ağır kemoterapi ilaçlarının etkisiyle bir gün kızının inme geçirdiğini, konuşma ve motor fonksiyonlarını yitirdiğini aktaran Kanuğ, "Anne baba olarak asla pes etme şansınız yok. O yüzden kimse umudunu kaybetmesin. Şu an durumu çok iyi. 2,5 yıl bir karantina süreci yaşamasına rağmen insan ilişkileri çok iyi, birçok sosyal faaliyete katılıyor ve arkadaşlarına yaşadığı tecrübeleri anlatarak destek oluyor." ifadelerini kullandı.
- Tekirdağ'da belediyede çayları down sendromlu Oğuzhan servis ediyor
Tekirdağ'da Süleymanpaşa Belediyesinin "çay ocağı başkanı" olarak anılan down sendromlu çalışanı Oğuzhan Ayas, pozitif enerjisiyle mesai arkadaşlarının sevgisini kazanıyor. Özel eğitimlerle sosyalleşen 27 yaşındaki down sendromlu Oğuzhan, Süleymanpaşa Belediyesinde 5 yıl önce çalışmaya başladı. Pozitif enerjisiyle mesai arkadaşlarının sevgisini kazanan Oğuzhan'ın arkadaşları, ona "çay ocağı başkanı" ya da "başkanım" diye sesleniyor. Yaz kış güneş gözlüğü takan ve takım elbisesiyle mesai yapan Oğuzhan Ayas, sabah çaylarını dağıttıktan sonra zaman zaman klarnet de çalıyor. "Oğuzhan'ı çocukluğundan bu yana sosyal hayatın içinden hiç eksik etmedik" Oğuzhan Ayas, işini çok sevdiğini ve insanlara çay götürünce mutlu olduğunu söyledi. Sabah erkenden işe geldiğini ifade eden Ayas, "Belediyeye gelince herkese çay, kahve veriyorum. Herkesle sohbet ediyorum. Arada da buradakilere klarnet çalıyorum." dedi. Oğuzhan'ın babası Ahmet Ayas, evladının sosyalleşmesi için yıllardır ellerinden geleni yaptıklarını anlattı. Oğlunun belediyede, ilçede herkes tarafından çok sevildiğini anlatan Ayas, "Oğuzhan'ı çocukluğundan bu yana sosyal hayatın içinden hiç eksik etmedik. Bu onun öz güveninin gelişmesine katkı sağladı. Herkesle çok güzel iletişim kuruyor. Mutlu bir çocuk. O mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz." dedi. "Belediye olarak her zaman özel çocukların yanındayız" Süleymanpaşa Belediye Başkanı Volkan Nallar da Oğuzhan'ın belediyede "çay ocağı başkanı" olarak anıldığını ifade etti. Nallar, özel bireylerin her zaman hayatın içinde olması gerektiğini belirterek, "Belediye olarak her zaman özel çocukların yanındayız. Oğuzhan da belediyenin sevilen ismi haline geldi. Çalışanlara, gelen misafirlere çay getiriyor. Herkes onu çok seviyor. Burada çalıştıkça daha çok sosyalleşiyor. Sadece bizler değil, şehirde herkes onu çok seviyor." diye konuştu.
- Türkiye'de AR-GE harcamaları 10 yılda 1 trilyon liraya yaklaştı
Türkiye'de AR-GE faaliyetleri için 10 yılda yaklaşık 1 trilyon lira harcandı. Türkiye İstatistik Kurumundan (TÜİK) derlediği verilere göre, savunma sanayisi ve teknolojinin temel taşı AR-GE harcamaları 10 yılda rekor kırdı. AR-GE harcamaları 2014'te 17 milyar 598 milyon lirayken, 2015'te 22 milyar 741 milyon liraya yükseldi. 2021'de AR-GE harcamaları 101 milyar 738 milyon lira seviyesine çıktı. Harcamalar 2022'de 198 milyar 670 milyon lirayı gördü ve geçen yıl 377 milyar 542 milyon lirayla rekor seviyeye ulaştı. Böylece AR-GE harcamaları 2014-2023 döneminde yaklaşık 21,5 katına çıkmış oldu. Gayrisafi yurt içi AR-GE harcamasının GSYH içindeki oranı 2014'te yüzde 1,01 iken, 2023'te 26 trilyon 545 milyar 722 milyon liralık GSYH içindeki oranı yüzde 1,42 olarak gerçekleşti. 10 yıllık süreçte AR-GE harcamalarının finansmanın yarısından fazlası şirketler tarafından karşılanırken devletin finansmana katkısı yüzde 32 bandında oldu. Personel sayısında artış Toplam AR-GE personeli sayısı söz konusu dönemde 135 bin 406 kişi arttı. Tam zaman eşdeğeri (TZE) cinsinden personel sayısı 2014'te 155 bin 444 kişi iken 2023'te 290 bin 850 kişiye çıktı. Kadın AR-GE personel sayısı, 99 bin 195 kişi ile toplam AR-GE personel sayısının yüzde 34,1'ini oluşturdu, bu pay 2014'te 34 bin 826 kişi ile yüzde 30,2 olarak gerçekleşmişti. Doktoralı personel oranı arttı Geçen yıl AR-GE personeli öğrenim durumu incelendiğinde, yüzde 38,3'ünün lisans eğitim düzeyine sahip olduğu görüldü. Bunu sırasıyla yüzde 31 ile doktora veya eşdeğeri, yüzde 21,4 ile yüksek lisans, yüzde 4,9 ile meslek yüksekokulu ve yüzde 4,4 ile lise ve altı kategorileri takip etti. Geçen yıl AR-GE harcamalarının en yüksek olduğu bölge 2014'teki gibi yine Ankara oldu. Ankara'yı İstanbul ve Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesi takip etti. Yüksek teknoloji AR-GE harcamaları 28 katına çıktı İmalat sanayisinde teknoloji düzeyine göre AR-GE harcamalarına bakıldığında, verilerin tutulmaya başladığı 2015 yılından 2017'ye kadarki dönemde orta-yüksek teknolojiye yapılan yatırımlarının başı çektiği görüldü. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Milli Teknoloji Hamlesi doğrultusunda attığı adımların da etkisiyle sonraki dönemlerde yüksek teknoloji yatırımlarına ağırlık verildi. Bu kapsamda 2015'te yüksek teknolojide AR-GE harcaması 2 milyar 332 milyon lirayken, bu rakam 9 yılda 28 katına çıkarak 66 milyar 265 milyon liraya yükseldi. En fazla AR-GE yüksek teknoloji faaliyetlerinde AR-GE faaliyeti yürüten girişimler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında ise yüksek teknoloji faaliyetinde bulunanlar dikkati çekti. Sadece geçen yıl imalat sanayisindeki 139 milyar 469 milyon liralık AR-GE harcamasının yüzde 47,5'ini yüksek teknoloji faaliyetinde yer alan girişimlerin gerçekleştirdiği görüldü. İmalat sanayisindeki toplam AR-GE harcamasının yüzde 40'ı orta yüksek teknoloji faaliyetindeki girişimler, yüzde 8,5'i orta düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler ve yüzde 4'ü düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler tarafından yapıldı. 2014-2023 yıllarında AR-GE harcamaları ve bu alanda çalışan personel sayıları şöyle: Yıllar Toplam harcama (Milyon TL) İnsan kaynağı 2014 17.598 155.444 2015 22.741 122.288 2016 29.412 136.953 2017 36.862 153.552 2018 47.802 172.119 2019 56.978 182.847 2020 69.038 199.371 2021 101.738 221.811 2022 198.670 272.638 2023 377.542 290.850 TOPLAM 958.381
- Harun öğretmen kurumların atıl bilgisayarlarını yenileyip okullara hediye ediyor
Elazığ'da öğretmenlik yapan Harun Reşit Tanyıldızı, kurumlardan temin ettiği arızalı, atıl durumdaki bilgisayarları onarıp okulların hizmetine sunuyor. Şehit Korgeneral Hulusi Sayın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı Alanında eğitim veren öğretmen Tanyıldızı, 24 Ocak 2020'de yaşanan, merkez üssü Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında etkili olan Kovid-19 salgını nedeniyle uzaktan eğitim gören öğrencilere destek olmak için "Sen de Katıl E-Öğrenmeye Projesi"ni hayata geçirdi. İl Milli Eğitim Müdürlüğünün destek verdiği proje kapsamında okullarda ve kurumlarda atıl durumda bulunan bilgisayarları toplayan Tanyıldızı, okulda kurulan atölyede derslerden arta kalan zamanlarda onarım yaparak bilgisayarları yeniden kullanıma hazır hale getiriyor. Tanyıldızı, yenilenen bilgisayarları ihtiyacı olan öğrencilere ve okullara ulaştırarak kamu kaynaklarının verimli kullanılması sağlarken "Sıfır Atık Projesi"ne de katkı sunuyor. "Yüzlerce bilgisayar parçasını çöp olmaktan kurtardık" Tanyıldızı, deprem ve salgın sürecinde başladığı bilgisayar onarımını gönüllü olarak 4 yıldır sürdürdüğünü söyledi. Uzaktan eğitimin sürdüğü dönemde bu sayede birçok öğrencinin hayatına dokunduğunu ifade eden Tanyıldızı, "Kamu kurumlarında, atıl durumda olan ekonomik ömrünü doldurmuş, arızalı bilgisayarları alıp atölyede öğrencilerimle tamir ediyoruz. Çalıştırdığımız bilgisayarlara gerekli format ve yazılımları yükledikten sonra bilgisayarları ihtiyacı olan öğrenci ve okullara ücretsiz dağıtıyoruz. 2020'den bu yana yaklaşık 150 bilgisayarın dağıtımını gerçekleştirdim." diye konuştu. Bu projeye destek olmak isteyenlerden kullanmadıkları bilgisayarı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne teslim etmelerini isteyen Tanyıldızı, herkesten destek beklediklerini belirtti. Tanyıldızı, yenilediği ve teslim ettiği bilgisayarlar için ihtiyaç durumunda yine onarım hizmeti sunduğunu da dile getirerek, mezun olup üniversiteye yerleşen öğrencilerden hala onardığı bilgisayarları kullananların olduğunu anlattı. Ders saatleri dışında zamanının büyük bölümünü bu işe ayırdığını anlatan Tanyıldızı, şunları kaydetti: "Bağış yoluyla gelen yüzlerce bilgisayar parçasını çöp olmaktan kurtardık. 'Sıfır Atık Projesi'ne de destek oluyoruz. Ayrıca projemiz kamu kaynaklarının verimli kullanılmasına, kamu israfının önüne geçilmesine de katkıda bulunuyor. Fırsat bulduğum her vakitte atölyeme geçip bu bilgisayarları geri dönüşümle kullanılabilir hale getirmek için çaba gösteriyorum." Tanyıldızı, projeyi gücü yettiğince sürdürmek istediğini belirtti. Projeye gönüllü destek veren öğrencilerden Ali Ekrem Akgül, bu sayede tecrübe de kazandıklarını, bilgisayarın iç donanımı konusunda bilgi sahibi olmaya başladıklarını söyledi. Akgül, "Bu proje bize her anlamda katkı sağladı. Yaptığımız işle başkalarına yardımcı olmak bizi motive ediyor." ifadelerini kullandı. Deniz Buğra Ak da bilgisayarlara ilgisinin olduğunu anlatarak, projeye katkı sunmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
- Bilecikli muhtar kurduğu kütüphaneyle çocukluk hayalini gerçekleştirdi
Bilecik'in Gölpazarı ilçesi Büyüksusuz köyünün muhtarı Sezer Er, çocukluğundan bu yana hayalini kurduğu kütüphane projesini göreve geldikten 2 ay sonra hayata geçirdi. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Bilecik'te tamamlayan, Balıkesir Üniversitesi Susurluk Meslek Yüksekokulu Et ve Ürünleri Teknolojisi ile Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme bölümlerini bitiren 39 yaşındaki Er, 31 Mart'taki Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nde, doğup büyüdüğü köyün muhtarlığına aday oldu. Seçimi kazanmasının ardından çocukluğundan beri hayalini kurduğu ve vadettiği 100 proje arasında yer alan "köy kütüphanesi" için kolları sıvayan Er, köye ve kendisine ait sosyal medya hesaplarından başlattığı "kitap bağışı" kampanyasıyla 1327 eser topladı. Kütüphanenin oluşturulduğu, köyün eski düğün salonunun tamiratını 2 aylık çalışmayla hemşehrilerinin yardımıyla bitiren, bu süreçte İl Özel İdaresinden mobilya malzemesi de temin eden muhtar, kütüphaneyi 1 Haziran'da köylülerin hizmetine sundu. Yaşar Kemal, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy gibi şair ve yazarların kitaplarını, dünya edebiyatı ile tarım ve hayvancılığa yönelik birçok eseri barındıran, duvarlarında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Aşık Veysel ile Hacı Bektaş Veli'ye ait özlü sözler bulunan kütüphane, köy sakinlerine hizmet veriyor. Muhtar Sezer Er, kuruluşu 1400'lü yıllara dayanan Büyüksusuz'da 24 hanede yaşayan 77 kişinin geçimini ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılıkla sağladığını, kendisinin de çiftçilikle uğraştığını söyledi. Çocukluk yıllarından bu yana sürdürdüğü okuma alışkanlığını dedesi sayesinde kazandığını belirten Er, "Günde 100 sayfa kitap okumadan uyumayan bir insanım. Bu kütüphane çocukluk hayalimdi. Her şeyin çoğu zarar ama bilginin çoğundan zarar gelmez." dedi. "İyiyi bulmak için okumak en güzeli" Er, seçimden birkaç gün sonra kütüphane için çalışmalara başladığını dile getirdi. Köye halen kitap gönderildiğini, bunları ileride kütüphaneye koymak üzere muhafaza ettiğini anlatan Er, "İl Özel İdaresi de 25 koltuk, 9 masa gönderdi. Kütüphanemiz sürekli açık. Burada yazarları da misafir ediyoruz. İnsanlar bilirse hayat devam eder. Bilmekten güzel bir şey yok." ifadesini kullandı. Er, kütüphanenin okul çağındaki çocukların ders çalışmasına da olanak sağladığını ifade etti. Köylülerden 66 yaşındaki Gülden Arısoy ise kütüphane için yoğun çaba sarf eden muhtarla gurur duyduğunu vurguladı. Komşularıyla haftada en az 2-3 kez kütüphaneye uğradıklarını anlatan Arısoy, "Kitap alıyor, okuyor ve değerlendiriyoruz. Her kitabı okuyoruz. Gençlerin de okumaları lazım. 'Gidin, okuyun. Kulağınıza bir şeyler girsin.' diyoruz. Onlara yol göstermeye çalışıyoruz." diye konuştu. Önceki dönem muhtarlardan 74 yaşındaki İbrahim Ethem Ay da kütüphanede hem sosyalleştiklerini hem de bilgi edindiklerini söyledi. Genellikle tarımla ilgili kitaplar okuduğunu kaydeden Ay, "İyiyi bulmak için okumak en güzeli. Akşama kadar tarlada çalışıyoruz. Yemeğimizi yiyip yatsı namazını kıldıktan sonra geç saatlere kadar kitaplarla ilgileniyoruz. Hem yorgunluğumuz gidiyor hem de kaynaşıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
- Başarı Hikayesi: Sevgül Batur – Üç Kavanoz Reçelden Uluslararası Bir Markaya
Üç kavanoz reçelle başlayan serüvenini, kadınlara istihdam sağlayan ve dünyaya açılan bir markaya dönüştüren Sevgül Batur'un ilham veren başarı hikayesi Aydın’ın Nazilli ilçesinde yaşayan Sevgül Batur, zorlu yaşam koşullarında ailesine destek olmak için başladığı girişimcilik yolculuğunda, üç kavanoz reçelle başladığı işini uluslararası bir marka haline getirdi. İnşaat işçisi eşine katkıda bulunmak için gündüzleri temizlik personeli olarak çalışan Batur, akşamları ise mutfakta kendi yaptığı reçelleri üretip satmaya başladı. Ancak bu iş, onun için sadece ek bir kazanç sağlamakla kalmadı; azmi ve yaratıcılığı sayesinde kısa sürede büyük bir başarı hikayesine dönüştü. 2015 yılında sosyal medya hesaplarından reçellerini paylaşarak daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefleyen Sevgül Batur, kısa sürede gelen talepler doğrultusunda işini büyütme kararı aldı. İlk olarak mutfağında küçük ölçekli üretim yapan Batur, zamanla işlerini büyüterek Nazilli’de bir üretim tesisi kurdu. Bugün süt reçelinden çıtır kabak reçeline kadar tam 50 farklı reçel çeşidini üreten Batur, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de müşteri kitlesine ulaşıyor. Sevgül Batur, ürünlerini sadece lezzetle değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik prensipleriyle de öne çıkarıyor. "Sıfır atık" hedefiyle çalışan Batur, vişne çekirdeklerinden gaz giderici keseler gibi her ürünü değerlendirerek israfı en aza indirmeyi amaçlıyor. Sıfır atık prensibine bağlı olarak her meyve ve sebzeyi farklı alanlarda kullanarak çeşitlilik yaratıyor. Örneğin, turunç kabuklarını reçel yaparken, içini ise turunç ekşisi olarak sunuyor. Vişneleri reçele dönüştürdükten sonra, çekirdeklerini yıkayıp kaynatarak anneler için gaz giderici keseler haline getiriyor. Aynı yaklaşımla, karpuz kabuklarını da farklı ürünlere dönüştürerek, değer yaratıyor. İlk başladığı dönemde yalnızca kendisi çalışan Batur, zamanla genişleyen üretimiyle çevresindeki kadınlara da iş olanağı sundu. Bugün, kendi tesisinde 20 kadını istihdam ediyor ve sezonluk işlerde 300 kadına kadar ek iş imkanı sağlıyor. Böylece Nazilli’deki kadınlara kazanç kapısı açarak bölgedeki ekonomik kalkınmaya da katkı sağlıyor. Pandemi döneminde evde geleneksel ürünlere olan talep artınca, Sevgül Batur’un reçellerine olan ilgi de hızla büyüdü. İnsanların evden çıkamamasıyla birlikte online alışveriş artış gösterdi ve Batur’un sosyal medyadaki paylaşımları büyük ilgi gördü. Geleneksel yöntemlerle üretilen bu doğal ürünler, özellikle şehir hayatının özlemini çeken tüketiciler için bir cazibe merkezi haline geldi. Bugün, başarıları birçok ödülle taçlandırılan Sevgül Batur, 2022 yılında "Duse Mimarlık Uluslararası Medya Ödülleri ve Sosyal Medya Ödülleri" kapsamında iki kez “Yılın Girişimci Kadını” ödülüne layık görüldü. Ayrıca Halkbank tarafından düzenlenen Türkiye çapındaki girişimcilik ödüllerinde “Bölgesinde Fark Yaratan Kadın” ödülünü de kazandı. Kendi hikayesiyle tüm kadınlara ilham kaynağı olan Sevgül Batur, azim, çalışkanlık ve yenilikçi bir bakış açısıyla başarının her zaman mümkün olduğunu gösteriyor. Elde ettiği başarıyı topluma katkı sağlayarak devam ettiren Batur, sadece yerel bir girişimci değil; aynı zamanda gelecekte de kadınlara iş imkanı sunarak bölgesine değer katan bir sosyal girişimci olarak öne çıkıyor.
- Zeynep Sönmez: WTA Seviyesinde Şampiyonluk Yaşayan İkinci Türk Tenisçi!
Türk tenisinin yükselen yıldızı Zeynep Sönmez, Meksika'da düzenlenen WTA 250 Merida Open Akron turnuvasında şampiyon olarak Türk spor tarihinde yeni bir sayfa açtı. Finalde Amerikalı rakibi Ann Li’yi 6-2, 6-1’lik skorlarla geçerek kariyerinin ilk WTA şampiyonluğunu elde eden Sönmez, Çağla Büyükakçay’dan sonra bu başarıyı yakalayan ikinci Türk tenisçi oldu. 2002 doğumlu genç tenisçi, bu yıl Estonya’da düzenlenen W40 Tallinn Turnuvası’nda da şampiyon olarak yeteneğini ortaya koydu. Ayrıca Almanya’daki WTA 500 Ecotrans Ladies Açık'ta dünya sıralamasında 27. olan Ukraynalı Dayana Yastremska’yı mağlup ederek kariyerinin en büyük galibiyetlerinden birini aldı. Eylül 2024’te Slovenya’daki WTA 125 turnuvasında da finale yükselen Sönmez, istikrarlı bir yükseliş sergileyerek Türk tenisinin uluslararası alandaki temsilcisi olarak adını duyurdu. Başarılarıyla genç sporculara ilham veren Zeynep Sönmez, Türk tenisinin dünya sahnesindeki yeni gururu olarak yoluna emin adımlarla devam ediyor. Bu tarihi zafer, Türkiye’nin tenisteki gelişiminin bir göstergesi olarak görülürken, Zeynep’in başarısı gelecekteki nesillere örnek teşkil ediyor. Milli Tenisçi Zeynep Sönmez Meksika’da Tarih Yazdı Milli tenisçimiz Zeynep Sönmez, Meksika'da düzenlenen WTA 250 Merida Open Akron turnuvasında tarihi bir başarıya imza atarak Türk sporuna büyük bir gurur yaşattı. Sert zeminde düzenlenen organizasyonda rakiplerini birer birer geçerek finale kalan Zeynep Sönmez, ABD'li rakibi Ann Li’yi 6-2, 6-1’lik skorlarla mağlup ederek kariyerinin ilk WTA 250 şampiyonluğunu kazandı. Bu zaferiyle Çağla Büyükakçay’dan sonra WTA seviyesinde teklerde şampiyonluk kazanan ikinci Türk tenisçi unvanını elde eden Zeynep, dünya sıralamasında 91. sıraya yükselerek kariyer rekorunu da kırdı. 22 yaşındaki sporcu, Arjantinli Maria Lourdes Carle, Fransız Elsa Jacquemot, Meksika’nın bir numaralı tenisçisi Renata Zarazua ve Alina Korneeva gibi güçlü rakipleri geride bırakarak finale ulaştı. Yağmur nedeniyle ertelenen yarı final ve final maçlarının aynı gün oynanması nedeniyle yoğun bir programa rağmen, Sönmez’in zaferi 1 saat 10 dakika süren final karşılaşmasıyla geldi. Kupa töreninde duygusal bir konuşma yapan milli tenisçimiz, "15 yıldır bu an için mücadele ediyorum. Bu, benim en büyük rüyamdı. Beni destekleyenlere, özellikle aileme ve Türkiye’de beni seyreden herkese teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum," diyerek zaferini tüm Türkiye'ye armağan etti.
- Kemal Kısa: Stratejik Öngörüleri ve Girişimcilik Vizyonuyla Uluslararası Arenada Öne Çıkıyor
Siyaset ve Strateji Platformu'nun kurucusu Kemal Kısa, uluslararası ilişkilerdeki uzmanlığını ve girişimcilik ruhunu bir araya getirerek siyasi analizden gayrimenkul danışmanlığına uzanan çok yönlü başarı hikayesiyle dikkat çekiyor. Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu ve Siyaset ve Strateji Platformu'nun kurucusu olan Kemal Kısa, dış politika ve küresel güvenlik konularındaki uzmanlığı ve stratejik öngörüleriyle tanınıyor. Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye'nin genişleyen etki sahası ve gelecek vizyonu, Filistin ve Doğu Türkistan gibi İslâm ülkelerinde yaşanan zulümlerde Türkiye'nin politikalarının nasıl olması gerektiğine dair analizleriyle dikkat çeken Kısa, kurmuş olduğu platform üzerinden geniş kitlelere ulaşarak küresel gündeme ışık tutuyor. Mezun olduktan sonra İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde Güvenlik Bilimleri alanında yüksek lisans çalışmasına başlayan Kemal Kısa, "Akıllı Güç ve ABD'de Obama Dönemi Güvenlik Politikaları" konulu tez çalışması üzerinde yoğunlaşmış durumda. Küresel güvenlik krizleri, istihbarat, dış politika ve enerji jeopolitiği gibi konulara ilgi duyan Kısa, Tasam adlı araştırma merkezinde yaptığı staj sırasında hazırladığı “Yeni Nesil Güvenlik ve Medikal İstihbarat” adlı yazısını detaylandırarak bu konuda Türkiye için medikal istihbaratın kritik önemini geniş kitlelere duyurmak amacıyla başladığı kitap projesine de devam ediyor. Kapsamlı Analizler ve Siyasi Vizyon Kemal Kısa, “Siyaset ve Strateji” platformu aracılığıyla, küresel güvenlik ve dış politika konularında kapsamlı analizler sunarken, siyasi gündeme dair öngörüleriyle de dikkat çekiyor. Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye'nin denge politikalarını stratejik bir bakış açısıyla ele alırken, Türkiye’nin İslâm coğrafyasındaki vizyonunu güçlendirecek politikalar üzerine de önemli önerilerde bulunuyor. Bu platformla Türkiye ve dünya siyasetini irdeleyen atölyeler ve seminerler organize eden Kısa, bu girişimi stratejik araştırma merkezi (think-tank) seviyesine çıkarmayı ve Türkiye’nin küresel sahadaki etkisini artırmaya katkı sağlamayı hedefliyor. Girişimcilik Ruhu ve Gayrimenkul Sektöründeki Başarısı Siyaset alanındaki derin bilgi birikimini gayrimenkul sektörüne de taşıyan Kemal Kısa, aynı zamanda gayrimenkul danışmanı olarak stratejik rehberlik sağlıyor. Müşterilerine sunduğu analiz odaklı danışmanlıkla, gayrimenkul sektöründe de başarılarını sürdüren Kısa, ticari girişimcilik alanında da öne çıkıyor. Bu çok yönlü başarılarıyla Kısa, hem siyasi hem de ticari alanlarda ilham verici bir profil oluşturuyor. Sivil Toplum Çalışmaları ve Toplumsal Katkı Birçok sivil toplum kuruluşunda görev alan Kemal Kısa, editör, akademik koordinatör ve araştırmacı olarak çeşitli analizlerin hazırlanmasında aktif rol almış ve bu süreçte elde ettiği deneyimle kendi platformunu kurmaya karar vermiştir. Siyaset ve Strateji Platformu aracılığıyla dünya genelinde derinlemesine analizler sunmaya devam eden Kısa, geniş çaplı düşünce atölyeleri ve seminerler düzenleyerek küresel gündeme katkıda bulunuyor. Kemal Kısa, uluslararası ilişkilerdeki derin uzmanlığı ve girişimcilik ruhuyla, hem siyasi hem de iş dünyasında çok yönlü başarılarıyla dikkat çekiyor. Hem küresel güvenlik konularında yaptığı analizlerle hem de sektördeki rehberlik hizmetleriyle, Türkiye'nin medeniyet coğrafyasında daha geniş bir etki alanına ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
- Medya Dünyasının Parlayan Yıldızı: Müjgân Çakar'ın Başarı Hikayesi
Medya dünyasında başarı merdivenlerini hızla tırmanan Müjgân Çakar, sunuculuk kariyerinde azmi ve tecrübesiyle fark yaratıyor. Başarıya giden yolda hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyen Çakar, izleyicilere ilham vermeye devam ediyor. Medya sektöründe adını başarıyla duyuran Müjgân Çakar, yıllar süren özverili çalışmaları ve tutkusu sayesinde kariyerinde sağlam bir yer edinmiş durumda. 1986 yılında İstanbul’da doğan Çakar, Arnavut kökenlerine duyduğu bağlılıkla kültürler arası köprü kurarak, ekranların sevilen yüzlerinden biri olmayı başardı. Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde diksiyon, sunuculuk ve spikerlik eğitimleri alan Çakar, medya kariyerine emin adımlarla başlamış ve Cine5, Cem TV, Rumeli TV ve Kanal 58 gibi kanallarda gündem, sağlık, kadın ve aktüel programlarının sunuculuğunu üstlenmiştir. Çeşitli reklam projelerinde ekran yüzü olarak yer alan ve ShowTürk, Tv8, EuroStar gibi kanallarda sektörel programlar sunan Çakar, medya dünyasında geniş bir izleyici kitlesi tarafından tanındı. Çakar’ın en önemli başarılarından biri, ShowTürk’te sunduğu “Ekonomi Dünyası” programıdır. Ekonomi ve iş dünyasına dair güncel konulara değinerek izleyicilere kapsamlı bilgiler sunan Çakar, programında gündeme dair önemli konuları ele alıyor ve izleyicileri bilgilendiriyor. Kendisi, özellikle ekonomi ve iş dünyasına odaklanarak bu alanda güçlü bir isim haline gelmiştir. Medya dünyasında sağlam bir yer edinen Müjgân Çakar, sadece bilgi aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda güçlü bir kadın olarak izleyicilere ilham veriyor. Kadınlara yönelik paylaştığı mesajlarında hayallerin peşinden gitmenin ve güçlü bir duruş sergilemenin önemini vurguluyor. “Hayal etmek, başarmanın yarısıdır,” diyen Çakar, her zaman daha iyiyi hedefleyerek medya dünyasında başarılı bir kariyer yolculuğu sürdürüyor. Müjgân Çakar’ın başarı hikayesi, onun azmi, disiplini ve medya alanındaki tecrübesiyle birleşerek, onu Türkiye’nin önde gelen sunucularından biri haline getirdi. Çakar, sektördeki yolculuğuna devam ederken, kendini geliştirmeyi ve izleyicilere en kaliteli içerikleri sunmayı amaçlıyor.
- Öğretim görevlisi, bahçesinde 32 ülkeden meyve fidanı yetiştiriyor
Trabzon Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ömer Selim, Kanada, Japonya ve Arjantin'in de aralarında bulunduğu ülkeleri ziyareti sırasında temin ettiği yüzlerce meyve fidanını, kiraladığı arazide toprakla buluşturdu. Trabzonlu öğretim görevlisi Ömer Selim, 9 yılda gezdiği 32 ülkeden getirdiği çeşitlerin de aralarında bulunduğu 511 meyve fidanıyla bahçe kurdu. Trabzon Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi 48 yaşındaki Selim, çocukluğunda merak saldığı meyve ağaçları için Akçaabat ilçesinde 4 dönüm arazi kiraladı. Selim, Rusya, Şili, ABD, Çin, Güney Kore, Kanada, Japonya, Kazakistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Arjantin ve bazı Avrupa ülkelerini ziyaretinde, saskatoon, pawpaw, içi ve dışı kırmızı elma, armut, şipova, güz yemişleri, siyah ve mavi Trabzon hurması gibi çeşitleri topladı. Ömer Selim, çocukluğundan beri ormanlarda gezerek farklı meyveleri topladığını söyledi. Merakının yıllar içinde hobiye dönüştüğünü belirten Selim, "Eski bir alışkanlık, tutku haline geldi. Dünyayı gezme hevesiyle birlikte yürütmeye başladım. Gezdiğim ülkelerden, Türkiye'de özellikle ılıman bölgeler başta olmak üzere yetişebilecek ama bilinmeyen bitkileri toplamaya başladım." dedi. Selim, aşılamadan çaprazlamaya kadar fidanlarla ilgili pek çok şeyi öğrendiğini anlatarak, "Anti kanser özelliği ile bilinen pawpaw meyvesini de Kuzey Amerika'dan buraya kadar getirdik." diye konuştu. İki çocuk babası Selim, bahçesindeki meyve çeşitlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı: "Mavi meyveli Trabzon hurmaları bulduk, Indiana'dan buraya kadar getirdik. Onlar yetişiyorlar. Toplamda 511 çeşidimiz var. Kısmet olursa yeni çeşitler, melezleme ve aşılamayla elde edeceklerimle 1001 çeşit fidana ulaşmayı planlıyorum. Tek başına böyle bir işi yapmanın birtakım zorlukları da var ama emeğimin karşılığını aldığımda duyduğum mutluluğu dile getiremiyorum. Bitkilerle ilgilendiğim için kendimi genç hissediyorum." "İçi kırmızı ve pembe renkli 4 çeşit armudumuz, 17 çeşit elmamız var" Selim, bahçesinde aronyanın 7-8 çeşidinin bulunduğunu, Ukrayna'da yetiştiricisinden aldığı bodur aronya çeşidinin tek gövdeli olduğu için daha çok meyve verdiğini, Türkiye'deki çeşitleri de korumak istediğini dile getirdi. Ömer Selim, 5 yıllığına kiraladığı ve bir bölümüne de sera kurduğu arazide kimyasal ürün kullanmadığını, hayvan gübresinin yanı sıra ot ve dal parçalarının kompostonu yaptığını belirtti. Bahçesinde 100 geleneksel meyve çeşidi bulunduğunu ifade eden Selim, şunları kaydetti: "Yomra elmasından deveci armuduna kadar geniş bir çizgimiz var. 32 ülkeden topladığımız çeşitlerimiz var. Maquiberry var, dünyanın antioksidan olarak en zengin meyvesi Şili'den geldi. Avrupa ülkelerinden, Uzak Doğu'dan soğuğa dayanıklı turunçgiller yetiştirdik. Yüksek rakımlarda soğuk olduğu için turunçgiller ölebiliyor, yaptığımız araştırmalarla geniş bir alandan, özellikle Japonya'nın kuzey bölgesinden getirdiğimiz çeşitler var. Üzümsü meyveleri topluyoruz, Bektaşi üzümü, kurt üzümü, goji berry adıyla bilinen meyve en büyük şifa kaynaklarından biri olarak kabul ediliyor. Böğürtlen, ahududu çeşitleri var. Bir kısmı bu florada herhangi bir bakım istemeden yetişen çeşitlerimiz var. İçi kırmızı ve pembe renkli 4 çeşit armudumuz, 17 çeşit elmamız var." Selim, doğayla ilgilenmenin insan hayatına çok şey kattığını sözlerine ekledi.
- Lösemiyi yenen üniversitesi öğrencisi, kanserle mücadele edenlere umut aşılıyor
Çocukken yakalandığı lösemiyi 1 yıllık tedaviyle yenen Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencisi Bekir Balçık, 14 yıldır bu hastalıkla mücadele eden çocuklara ve ailelerine destek oluyor. Ortaokula giderken yakalandığı hastalığı yenen Bekir Balçık, üniversite eğitimini aldığı Eskişehir ve çevre illerde lösemiyle mücadele eden çocuklarla bir araya gelerek, bu hastalığı nasıl yendiğini anlatıp moral veriyor. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisi 26 yaşındaki Balçık'a, 14 yıl önce lösemi teşhisi konuldu. Hastalığı nedeniyle ortaokula bir yıl ara veren Balçık, memleketi Adana'da tedavi görmeye başladı. Bir yıl süren tedavisinin ardından sağlığına kavuşan Balçık, hastalık sürecinde yaşadığı zorluklar ve kazandığı deneyimler sayesinde lösemili çocuklara ve ailelerine destek olmaya karar verdi. Balçık, üniversite eğitimini aldığı Eskişehir ve çevre illerde lösemiyle mücadele eden çocukları ve aileleri ziyaret ederek, bu hastalığı nasıl yendiğini anlatıp moral veriyor. Üniversite öğrencisi Balçık, çocukken burun kanaması şikayetiyle gittiği hastanede lösemiye yakalandığını öğrendiğini söyledi. Lösemiye yakalanmadan önce atletizm gibi çeşitli spor dallarıyla ilgilendiğini belirten Balçık, kemoterapi etkisiyle zaman zaman yürümekte zorlandığını ve bazı fiziksel aktivitelerden uzaklaştığını anlattı. Balçık, hastalık nedeniyle 3 ay boyunca yürüyemediğini anımsatarak, şöyle konuştu: "Annem bir an bile elimi bırakmadı. Babamın zaman zaman beni sırtında taşıdığını hatırlıyorum. Kemoterapinin yaşattığı zorlukların yanı sıra ailemle maddi ve manevi zorluklar da yaşadım. O günlerde hastane odasında umutsuzca beklerken LÖSEV ile tanıştım, hayata karşı umudum arttı. Bize maddi ve manevi destek oldular. O günden bugüne de vakıfla bağımı hiç koparmadım. Onlarla yüreklere dokunmaya devam ediyorum." "Tebessüm dolu yüzler benim en büyük motivasyonum" Lösemili çocuklara, tedavi deneyimlerinden yola çıkarak tavsiyeler verdiğini ifade eden Balçık, "Vakfın ayni ve nakdi yardımlarını ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırmak için Kütahya, Afyonkarahisar ve Bilecik gibi çevre illere de gidiyorum. Bu hastalıkta moral çok önemli. En büyük desteğimiz aslında onlara moral vermek." diye konuştu. Balçık, hastalık süreci boyunca çevredeki insanların yaklaşımının da çok önemli olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Hastalara 'bir dönem ben de burada yatıyordum, şimdi size destek olmaya geldim' ya da ailelere 'ben iyileşen bir gencim' dediğimde yüzlerinde beliren o tebessüm ve umut dolu gözler benim en büyük motivasyonum. Bazı aile ziyaretleri sırasında eski günlerimi ve mücadelemi hatırlıyorum. İnsanlara iyileşmiş ve başarmış bir birey olarak yardım etmenin huzuru bambaşka. Herkesin bu kansere karşı mücadeleci olması ve benim hikayemin umut olması için ömür boyunca çabalamaya devam edeceğim. Vakıf bünyesinde arkadaşlarımla beraber tüm kanser hastalarına destek olmak için çalışıyorum. Onlara 'biz başardık, siz de başaracaksınız' mesajı veriyoruz."











