Boş arama ile 777 sonuç bulundu
- Çorum'lu firma ABD'ye tek başına fark attı
Çorumlu bir savunma sanayi şirketi, tek başına, Amerika kıtasından daha fazla top mermisini bir ayda üretiyor. Arca firması, SAHA EXPO 2024 Fuarı’nın da 2 milyar doların üzerinde ihracat sözleşmesi imzaladı. Firmanın sloganı ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Her fabrika bir kaledir" sözü. SAHA EXPO’nun en büyük ihracat anlaşmasını Çorum Sungurlu Organize Sanayi Bölgesi’nde mühimmat üreten Arca firması yaptı. Arca Savunma Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Terlemez ile Slovakya’nın önemli savunma sanayi firmalarından MSM Group arasında topçu mühimmatı üretimi için ihracat sözleşmesi imzalandı. Arca Savunma, tek başına bütün Amerika kıtasında üretilen top mermisinden daha fazla top mermisini Çorum’daki tesislerinde bir ayda üretiyor. Savunma sanayi firması, çeşitli mühimmat türlerinin üretimine kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. 60 mm, 81 mm, 120 mm yüksek infilaklı havan mühimmatı, 122 mm, 152 mm ve 155 mm yüksek infilaklı topçu mühimmatı, 122 mm roketi yerli imkânlarla üretiyor. Türkiye’nin ilk C4 patlayıcı fabrikası da yine Arca firması bünyesinde kuruldu. SAHA EXPO 2024 Fuarı’nın ana sponsoru da olan firma, fuar kapsamında 2 milyar doların üzerinde ihracat sözleşmesi imzalamış oldu. Son teknoloji savunma sistemleri, yerli ve milli savunma sanayii ürünleri SAHA EXPO'da görücüye çıktı. Saha Expo Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı'nda 133 sözleşme imzalandı, 6 milyar 200 milyon dolarlık ticari anlaşma yapıldı. ATATÜRK'ÜN SÖZÜ İLHAM VERDİ Firmanın temelleri 2020 yılında Ankara’da atıldı. 2022 yılında ise Çorum Sungurlu’daki üretim tesisinde yerli ve milli imkânlarla üretim faaliyetlerine başlandı. Firmanın mottosu “Bizim için önemli olan yerli ve milli olma hedefiyle ilerlemek. Bu bağlamda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Her fabrika bir kaledir" sözünden yola çıkarak savunma sanayindeki bağımsızlığımızın, ülkemizin geleceği için kritik bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz” ifadeleriyle anlatılıyor. SAHİBİ PATLAYICI UZMANI SAHA EXPO’da 2 milyar dolarlık anlaşmaya imza atan Arca’nın Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Terlemez, Hürriyet’e konuştu: “Bugüne kadar Sungurlu’da 550 milyon dolarlık yatırım yaptık. TSK’da mühimmat yüzbaşısı olarak çalışırken ayrılıp 2020’de iki arkadaşımla Arca’yı kurduk. Fabrika Çorum’un Sungurlu ilçesinde 1 milyon metrekarelik arazi üzerinde kuruldu. Araziyi biz satın aldık. Hiç teşvik kullanmadık." açıklamasını ylapyan Terlemez, şöyle konuştu: "Bin 84 kişiye istihdam sağlıyoruz. Ordudaki görevim de patlayıcı uzmanlığıydı. Şu anda ağır kalibre dediğimiz havan ve top mühimmatlarını üretiyoruz. Çok namlulu roket atar mühimmatları denilen 122 milimetre roketleri üretiyoruz. Dünyada üreten az sayıda firma var. 5 bin adetlik topçu mühimmat kapasitesiyle başladık, şu anda aylık kapasitemiz 30 bin. Rokette ise ayda 8 bin adetlik üretim var. Diğer Rus kalibrelerde ise aylık 15 bin kapasite var. Avrupa’nın en büyük kapasitesiyiz, bizden sonra Sırbistan var." "AVRUPA DEPOLARINDA BİZİM MÜHİMMAT VAR" Ortaklarımızla oturduk dedik ki biz de artık ismimizi duyurmalıyız. Dünya biraz tanıyor, çünkü yüzde 100 ihracat yapıyoruz. Hiç içeride ihaleye girmedik. Odağımızı Avrupa’ya çevirdik. Şu ana kadar zaten 150 bin adetin üzerinde, 500 milyon dolarlık mühimmat ihracatı yaptık. Ayrıca 30 bin adete yakın roket ihraç ettik. Avrupa’da savunma bakanlıklarının depoları bizim mühimmatlarla dolu. Şu anda ABD, Hollanda, İngiltere, Çekya, Slovakya, Bulgaristan, Litvanya’ya ihracat yapıyoruz. Bizi biliyor ve güveniyorlar. Fuarda 2 milyar dolarlık anlaşma imzaladığımız Slovakyalı MSM Group bize daha önce satın alma teklifiyle gelen bir firma. Avrupa’nın en büyük kapasitesiydi topçu üretiminde. Şimdi onlar bizden alıyorlar. O dönemde bir de Amerikalı bir şirket bizi almak istemişti. İyi ki satmamışız.” SAHA İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Bayraktar, SAHA EXPO'ya 1400 aşkın firmanın katılım gösterdiğini belirterek, "SAHA EXPO 2024'te gerçekleştirdiğimiz 133 imza töreninde 6,2 milyar dolarlık sözleşme sadece 4 günde imzalandı." dedi. SAHA İstanbul'un milli üretimin artması ve kritik teknolojilerin Türkiye'ye kazandırılması için kurulduğunu vurgulayan Bayraktar, 27 kurucu firmayla çıktıkları bu yolda bugün 1200'ü aşkın üyeye ulaştıklarını söyledi. "ABD'DEN DAHA FAZLA TOP MERMİSİ ÜRETTİ" Bayraktar, SAHA EXPO'nun ana sponsoru Arca firmasının dünyanın en büyük top mühimmatı üreticilerinden biri olarak ABD'den daha fazla top mermisi üretir hale geldiğini ve birçok ülkeye ihracat gerçekleştirdiğini belirtti. ARCA'nın Çorum da üretim yaptığını belirten Bayraktar, firmanın SAHA EXPO'da 2 milyar doların üzerinde ihracat sözleşmesi imzaladığını söyledi. 2 MİLYAR DOLARLIK SÖZLEŞME Fuar kapsamında 2 milyar dolarlık ihracat sözleşmesi imzalayan Arca firması, 2022 yılında Çorum Sungurlu Organize Sanayi Bölgesi'nde üretim faaliyetlerine başladı. Savunma sanayi firması, çeşitli mühimmat türlerinin üretimine kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. 60 mm, 81 mm, 120 mm yüksek infilaklı havan mühimmatı, 122 mm, 152 mm ve 155 mm yüksek infilaklı topçu mühimmatı, 122 mm roketi yerli imkânlarla üretiyor. Türkiye’nin ilk C4 patlayıcı fabrikası da yine Arca firması bünyesinde kuruldu.
- Köyüne zeytinyağı tesisi kuran girişimci kadın, 15 kişiyi istihdam etti
Osmaniye'deki köyünde devlet desteğiyle zeytinyağı üretim tesisi kuran iş insanı Ayşe Pınar Tümüklü, kendi markasını oluşturup iç ve dış pazardaki tüketicilere ulaşmayı hedefliyor. Gaziantep'te bir mobilya şirketinin yönetim kurulu başkanlığını yürüten Tümüklü, doğduğu Osmaniye'nin Şekerdere köyünde yetişen zeytinleri ekonomiye kazandırma hedefiyle yatırım yapmaya karar verdi. Tümüklü, zeytinyağı üretim tesisi kurmak için hazırladığı projeyle Tarım ve Orman Bakanlığının Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı'na başvurdu. Hibe almaya hak kazanan Tümüklü'nün inşa ettirdiği tesis, geçen ay faaliyete başladı. Yöre halkından 15 kişinin çalıştığı işletmede, zeytinlerini hasat eden çiftçilere sıkım hizmeti veriliyor. Markalaşma çalışmalarını sürdüren Tümüklü, kendi yağını iç ve dış pazara sunmayı hedefliyor. "Ekipmanlarımızı temin edip zeytinyağlarımızı şişelemeye başlayacağız" Ayşe Pınar Tümüklü, Osmaniye'nin zeytinyağında önemli potansiyele sahip olduğunu söyledi. Markalaşmaya ağırlık verdiklerini dile getiren Tümüklü, "Tesisimizde şu an sıkım bölümü çalışıyor. Çiftçilerin zeytinleri, zeytinyağına dönüştürülüyor. Makine ve ekipmanlarımızı kısa sürede temin edip zeytinyağlarımızı şişelemeye başlayacağız." dedi. Tümüklü, istihdama katkı sunduklarını belirterek, "Tesisimizdeki 15 çalışanımızın 10'u kadın ve hepsi bu köyden. Hedefim bölgede bu tür tesislerin, üreticilerin artması ve Osmaniye'nin zeytinyağında marka olması. Buradaki ağaçlar çok genç, iyi değerlendirilmesi lazım." diye konuştu. İç ve dış pazardaki tüketicilere ulaşmak istediklerini ifade eden Tümüklü, şöyle konuştu: "Amerika Birleşik Devletleri, İsveç, Norveç, İngiltere ve Somali'ye yağ numuneleri gönderdik. Bunların haricindeki bazı ülkelerle de görüşmelerimiz sürüyor. Amacımız, bölgemizin zeytinleriyle ülke ekonomisine katkı sağlayıp ihracat yapmak."
- Yapay zeka ile deprem tahmini: İstanbul için yüzde 91,65 başarı
Depremleri tam bir ay önceden tahmin etmek mümkün olabilir. Türk bilim insanı Cemil Emre Yavaş ve ekibi tarafından ABD'de geliştirilen algoritmanın bu konuda yüzde 98'lik başarı oranına ulaştığı açıklandı. Yapay zekanın İstanbul'daki depremleri tahmin konusundaki başarısı ise yüzde 91'i aşıyor. Uzmanlar, algoritmanın doğal afetlere karşı yapay zeka ile önlem alınması konusunda çığır açacağını söylüyor. ABD'deki Georgia Southern Üniversitesinden Türk araştırmacı Cemil Emre Yavaş ve ekibi dikkat çeken bir araştırmaya imza attı. Geliştirilen algoritma ile yapay zeka sayesinde İstanbul'daki depremleri 30 gün önceden yüzde 91,65 oranında doğru tahmin edilebilir. BİRÇOK YAPAY ZEKA MODELİ DENEDİLER Bilim insanları ABD'de sık sık depremlerle sarsılan Los Angeles bölgesinde yüksek doğruluk oranı sunan bir tahmin modeli geliştirmek amacıyla çeşitli yapay zeka algoritmalarını denedi. Geçmiş araştırmalarda ABD'nin Los Angeles kenti için yüzde 69'luk doğruluk oranına ulaşan uzmanlar, Kuzey Anadolu Fayı'na (KAF) yakınlığı nedeniyle sismik hareketliliğin yoğun olduğu İstanbul'u mercek altına aldı. EN BÜYÜK DEPREMLERİ İNCELEDİLER Araştırmada, Yavaş ve ekibi yapay zekanın eğitimi için deprem büyüklüğünü etkileyen çeşitli faktörleri derledi. Deprem derinliği ve büyüklüğü arasındaki etkileşimi inceleyen bilim insanları bölgenin yeraltı yapısı, geçmişteki en büyük depremler gibi verileri de kullandı."Random Forest" adlı algoritmanın depremleri önceden tahmin etmek konusunda benzerlerinden çok daha etkin olduğu tespit edildi. 30 GÜN ÖNCEDEN TAHMİN EDİLİYOR Yavaş ve ekibinin geliştirdiği algoritma sayesinde, yapay zekanın 30 gün içinde gerçekleşecek depremlerin büyüklüğünü doğru tahmin edebildiği ifade ediliyor. Prestijli Scientific Reports by Nature bilim dergisinde yayınlanan araştırmada yapay zekanın İstanbul'daki depremleri tahmin konusunda yüzde 91,65'lik doğruluk oranına ulaştığı açıklandı. ABD'nin San Diego kenti için bu oranın yüzde 98'i aştığı belirtildi. Birleşmiş Milletler’in (BM) afet risk azaltma platformu Prevention Web’te de yayınlanan araştırma bilim dünyasında büyük yankı buldu. Uzmanlar, tarihte görülmemiş doğruluk oranına ulaşan algoritmanın, doğal afetlere karşı yapay zeka ile önlem alınması konusunda çığır açacağını söylüyor.
- Çocukları masalın büyülü dünyasıyla buluşturuyor
Çocukluğunda dedesinden dinlediği hikayelerle büyüyen masal anlatıcısı Özgür Aras Tüfek, il il gezerek çocukları masalın büyülü dünyasıyla buluşturuyor. TRT Radyo 1'de Masalcı programını da sunan Tüfek, çocukları hayal gücüyle büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Tüfek, küçük yaşlarda dedesinden masallar dinleyerek büyüdüğünü, masal ve hikayelerin zamanla hayatının merkezine yerleştiğini söyledi. Yetişkinlerin masal anlatmayı bıraktığını ve çocukların masallardan uzaklaştığını ifade eden Tüfek, masal anlatıcılığını yeniden canlandırmak için arkadaşlarıyla birlikte projeler geliştirdiklerini kaydetti. Türkiye'nin birçok şehrinde masal anlatıları programı düzenlediklerini belirten Tüfek, "Birlikte düşler kurmanın, hayalleri paylaşmanın ve masal diyarında yolculuk yapmanın keyfini çıkardık. Başlangıçta bazıları, 'Bugünün çocukları teknoloji varken oturup 20-25 dakika masal dinler mi?' diye düşünebiliyor. Ancak o an geldiğinde görüyoruz ki çocuk her zaman çocuktur. Çocukların dünyası oyun ve masal doludur, hayal diyarında özgürce yolculuk yapabilirler." dedi. Kültürel birikimin ve değerlerin aktarımında masalların önemli rol oynadığına işaret eden Tüfek, "Çocuklar saygı, adalet ve iyilik gibi kavramları bir masalın içinde kahramanın yolculuğuyla deneyimleyerek, kendi hayatındaki sembollerle ilişkilendirerek daha iyi anlayabilirler. Bu sayede, masallar aracılığıyla kültürel değerleri daha etkili bir şekilde içselleştirirler." değerlendirmesinde bulundu. Masalların çocuklara aynı zamanda evrensel değerleri aktardığını dile getiren Tüfek, "Bütün masallar evrenseldir. Örneğin, bizim 'Çilli Horozun Altını' masalımız, Portekiz'de 'Cesur Civciv' olarak geçebiliyor. Yani masalların iskeletleri aynı, kahramanları ve kıyafetleri farklı." ifadelerini kullandı. Masal buluşmalarında kendisini heyecanlandıran anılar biriktirdiğini söyleyen Tüfek, şöyle devam etti: "Bir keresinde masal anlatırken 'az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik' dediğimde, 4-5 yaşlarında bir çocuk ayağa kalkıp yürümeye başladı. O an masalın içinde onun yürüdüğünü görmek çok etkileyiciydi. Kollarını bağlayıp 'Ben masal dinlemem!' diyen bir çocuğun ise etkileşimli masal anlatımında, 'Şimdi ipliklerimiz ne renk?' dediğimizde, 'yeşil' diye bağırması beni çok mutlu etti." "Alternatif sunmadığımız zaman çocuklar sanal dünyada kaybolur" Çocukların artık cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi teknolojik cihazlara maruz kaldığını vurgulayan Tüfek, "Alternatif sunmadığımız zaman çocuklar sanal dünyada kaybolur. Ebeveynlerden istediğim, çocuklarına yeniden masal anlatmaları. Çocuklarımızı 'şuraya götürelim, bir masal dinletelim' demekten ziyade, her akşam muhabbet tadında, sohbet ederek, arada bir kitap veya nesne olmaksızın masalı birlikte yoğurmak ve şekillendirmek çok kıymetli. Bu, iletişim anlamında çocuklarımızla aramızdaki bağı güçlü bir şekilde sağlamamıza yardımcı olacaktır." diye konuştu. Anlatmak ve dinlemenin insanların temel ihtiyaçları arasında olduğunun altını çizen Tüfek, hikaye anlatımının önemini kaybetmeyeceğini ancak çağa göre evrileceğini ve teknolojinin imkanlarından da faydalanarak yaşamaya devam edeceğini ifade etti. Masalların kalbimizdeki iyiliği ve adaleti koruduğumuz sürece mutlu sona ulaşabileceğimizi hatırlattığını belirten Tüfek, "Masallar çocukların hayal gücünü destekleyerek her şeyin mümkün olduğunu gösterirken, yetişkinlerin hayal gücünü de canlandırır. Burada pireler berber, develer, tellal olabilir. Sen ninenin beşiğini tıngır mıngır sallayabilirsin. Masal evreninde olmaz dediğimiz her şey oluyor. En sonunda masal dinleyen çocuk, 'Evet, her şey olabilir, ben de yapabilirim' diyerek kendisine inanır." diye konuştu. Masalların konuşma, dinleme, okuma ve yazma becerilerini geliştirirken, çocukların empati yeteneğini de artırdığına dikkati çeken Tüfek, şunları kaydetti: "Bugüne kadar 40 şehirde hem çocuklarımız hem büyüklerle masalın büyülü ikliminde bir araya geldim. Gördüm ki bizler sanki bir hazine sandığının üstünde oturuyoruz ve o sandığın içinde neler olduğunu bir şekilde unutmuşuz. Masal anlatmak, dinlemek o sandığın kapağını açıp oradaki hazineleri herkesle paylaşmaktır. O sandığın içindeki hazineler taşıyor ama dökülmüyor, artıyor ama eksilmiyor. O yüzden yarının büyükleri olan çocuklarımıza masallarımızı, aktarmamız gerektiğini düşünüyorum. Kendi adıma ben böyle bir misyon üstlendim. Masal anlatmak benim için artık bir yaşam biçimi. Umarım daha fazla çocuğumuzla ve yetişkinlerle bir araya gelirim ve onlarla masallarımızı paylaşmaya devam ederim."
- Yarım asırdır birlikte ayakkabı üreten baba oğul, 10 metrekarelik dükkanlarında zamana direniyor
Sakarya'da yaklaşık 50 senedir birlikte el yapımı ayakkabı üretip tamircilik yapan ustalar Cemalettin ile oğlu Mustafa Anıl, çırak bulamadıkları mesleklerini sürdürmek için her gün tezgah başına geçiyor. Akyazı ilçesinde 15 yaşında el işçiliğiyle ayakkabı üretimi ve tamirciliğine başlayan 82 yaşındaki üç çocuk babası Cemalettin Anıl, mesleğe kazandırdığı oğluyla 47 yıldır mesleğini icra ediyor. Cemalettin Anıl, 58 yıl önce kendi iş yerini açtığı mesleğe aralıksız devam ettiğini ve ilçede el işçiliği yapan tek ayakkabı imalatçısı olduğunu söyledi. Mesleğe başladığı ilk 1 senesinin çivi doğrultmayla geçtiğini anlatan Anıl, "15 yaşında Selahattin Uslu ustamın yanında başladım. 1 sene sadece çivi doğrultmayla geçti, sonra çivi eğitme, ilmek atma, kazıma ile kademe kademe devam etti." dedi. Anıl, meslek hayatı boyunca 12 çırak yetiştirdiğini, kimisinin farklı mesleklere yöneldiğini, bazılarının ise eğitime devam ettiğini belirterek, son olarak oğluna zanaatı öğrettiğini kaydetti. İlerleyen yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen mesleğini severek sürdürdüğünü dile getiren Anıl, "1966'da kendi dükkanımı açtım, bu zamana kadar devam ettiriyorum. Aynı lokasyonda 5-6 dükkan değiştirdim ama 30 yıldır bu dükkandayım. 6 kez stent takıldı, beynimde pıhtı attı, tansiyon ve kalp rahatsızlıklarım var ama çalışmadan duramıyorum, işimi çok seviyorum." diye konuştu. "Bazen birbirimize kızıyoruz, 15 dakika sonra 2 çay getiriyorum, karşılıklı içiyoruz" Babasının yetiştirdiği 58 yaşındaki oğul Mustafa Anıl da 47 yıldır babasının yanında ayakkabı imalatı ve tamiri yaptığını ifade etti. İlkokulda derslerin bitiminde babasının yanında yavaş yavaş mesleği öğrenmeye başladığını aktaran Anıl, "Çivi sökmeyle başladım. Kalfalar vardı o zamanlar, onların yanında biraz öğrendim. İlk başlarda zorluk çekiyorsun, ilaç kokusu, bıçakların parmakları kesmesi. İşe başladığımda 1 hafta çalıştıktan sonra ilaç kokusu bana zarar verdi. Alışamadı vücudum, 2 gün yattım, sonradan alıştım." şeklinde konuştu.Anıl, askerlik görevini yaptıktan sonra babasının yanında mesleğine devam ettiğine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çırak bulmakta güçlük çekiyoruz. Bu mesleğe devam etmek istemiyorlar, fabrikalara gidip para kazanmak istiyorlar. Kimisi çalışıyor, kimisi çalışmıyor. Babamla arada bazen birbirimize kızıyoruz, çıkıyorum dükkandan 15 dakika sonra gelirken 2 çay getiriyorum, karşılıklı içiyoruz. Gelecek neslin bu mesleği öğrenmesi lazım, bitmeyecek meslek bu. İnsanlar sağ olduğu müddetçe geliri olan bir meslek."
- Meltem Karagöz: Uluslararası Kariyer Yolculuğunda Başarıya Giden Adımlar
Meltem Karagöz, uluslararası kariyer danışmanlığında güçlü bir rehber olarak, hem ülkemizde hem de globalde iş fırsatlarına ulaşmak isteyenlere kariyer koçluğu, mülakat teknikleri, özgeçmiş hazırlama ve etkili iletişim gibi kapsamlı eğitimlerle destek sunuyor. İnsan kaynakları ve kariyer danışmanlığında güçlü bir konuma ulaşan Meltem Karagöz, İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü'nden şeref öğrencisi olarak mezun olduktan sonra insan kaynakları alanında profesyonel yolculuğuna başladı. İstanbul Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü’ndeki eğitimine devam eden Karagöz, çok uluslu şirketlerde 14 yıllık deneyim kazandı ve AC sertifikalı kariyer koçu olarak uzmanlaştı. Webhelp'te İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev alan Karagöz, İngilizce, Fransızca ve Almanca bilgisiyle küresel iş dünyasında sağlam bir yer edindi. Kariyer koçluğu, mülakat hazırlığı, ilişki yönetimi, yetenek geliştirme gibi alanlarda sunduğu eğitimlerle bireylerin profesyonel başarılarını artırıyor. MKA Eğitim ve Danışmanlık çatısı altında hem bireyler hem de kurumlar için kapsamlı kariyer eğitimleri sunan Karagöz, Uluslararası kariyer danışmanlığının yanı sıra işe alım, eğitim gibi konularda da hizmet vermektedir. Özellikle Globalde iş fırsatları arayanlara yönelik rehberlik hizmetiyle fark yaratıyor. Kariyer danışmanlığı eğitimlerinde, işe alım süreçlerinde güçlü bir ilk izlenim yaratmaktan mülakat tekniklerine, profesyonel ilişki yönetiminden hedef belirlemeye kadar kapsamlı bir rehberlik sağlıyor. Bu süreçlerde adaylara, sadece iş bulmalarında değil, aynı zamanda işteki başarılarını kalıcı hale getirmelerinde de destek sunuyor. Web sitesinde sunulan eğitim ve danışmanlık hizmetleri, bireylerin iş yaşamlarında kendilerini kanıtlamaları için geniş bir rehberlik imkanı sağlıyor. Almanya başta olmak üzere global iş fırsatlarına erişmek isteyenler, Karagöz'ün danışmanlık hizmetlerinden faydalanarak profesyonel hayatlarında önemli adımlar atıyor. Meltem Karagöz: Uluslararası Kariyer Danışmanlığında Geniş Bir Rehberlik Sunuyor İzmir Ekonomi Üniversitesi'nden şeref öğrencisi olarak mezun olan ve İstanbul Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi alanında eğitimine devam eden Meltem Karagöz Akhisar, 14 yıllık deneyimi ve AC sertifikası ile çok uluslu iş dünyasında dikkat çeken bir kariyer koçu. Webhelp'te İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapmış olan Karagöz, Almanya’daki iş imkanlarına ulaşmak isteyenlere yönelik rehberlik hizmetleri sunuyor. Kariyer koçluğunda mülakat tekniklerinden hedef belirlemeye kadar geniş bir yelpazede eğitimler veren Karagöz, profesyonel ilişki yönetimi, yetenek geliştirme, özgeçmiş hazırlama, etkili iletişim ve iş hayatında başarılı adımlar atma konularında danışmanlık sağlıyor. Ayrıca, danışanlarını küresel iş dünyasına hazırlayarak onlara hem kişisel hem de mesleki gelişim sağlıyor. Kapsamlı eğitimleri hakkında daha fazla bilgi için: meltemkaragozakhisar.com
- Temizliğini yaptığı eğitim kurumunda sanatını da icra ediyor
Manisa'da bilim sanat merkezinde hizmetli olarak çalışan 55 yaşındaki Ramazan Gizlenen, yaklaşık 30 yıl önce tesadüfen keşfettiği resim yeteneğini geliştirerek eserleriyle karma sergilere katıldı Yunusemre Kemal-Neşen Dömekeli Bilim ve Sanat Merkezi'nde hizmetli olarak görev yapan 2 çocuk babası Gizlenen'in hayatı, 1994 yılında görev yaptığı bir köy anaokulunda çocuklara resim dersi vermek üzere gelen emekli astsubay Mehmet Delibaş ile tanışmasıyla değişti. Dersler sırasında yapılan çizimlere özenen, kendince karalamalar yapmaya başlayan Gizlenen, Delibaş'tan resim öğrenmek için destek istedi. Tutkuyla bağlandığı resim sanatında kendisini geliştiren Gizlenen, ahşap yakma, akrilik ve yağlı boya tekniklerinde ustalaştı. Portre, hayvan, doğa ve kent mimarisi resimlerine ağırlık veren Gizlenen, eserleriyle karma sergilerde yer aldı. Yeteneği okul idarecileri tarafından fark edilen Gizlenen, bilim ve sanat konusunda özel yetenekli öğrencilere eğitim veren bilim ve sanat merkezlerinde görevlendirildi. Çalıştığı bilim ve sanat merkezinin temizlik, bakım ve tamirat işlerini yapan Gizlenen, işlerini bitirdikten sonra şövalenin başına geçerek resim yapıyor. "Özel yetenekli bir hizmetli" Ramazan Gizlenen, resim konusunda hiç profesyonel eğitim almadığını, kendisini keşfettiğini belirterek, yıllar geçse de bu sanattan kopamadığını anlattı. Resimlerinde kompozisyonu kurarken kendisini, tablonun içine girmiş gibi hissettiğini dile getiren Gizlenen, "Resmi bitirince sanki bir dizi ya da filmin içinden çıkmış gibi oluyorum. Bu da bana mutluluk veriyor. Resimleri biraz daha biriktirip sergi açmak istiyorum. Karma sergilere katıldım ama kendi başıma sergi daha açamadım. İleride resimlerimi biriktirdiğimde sergimi açacağım." diye konuştu. Gizlenen, mesaisi başlayınca okulun temizliğini yaptığını, işleri bitince de fırçayı alıp hemen resim yapmaya başladığını sözlerine ekledi. Yunusemre Kemal-Neşen Dömekeli Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Özgür Emeksiz de özel yetenekli öğrencilerin eğitim aldığı bir merkezde özel yetenekli bir hizmetliye sahip oldukları için mutlu olduklarını söyledi.
- Kadın girişimci "şifalı" terlik ve sandalet üretip, ihracata başladı
Kadın girişimci Hilal Cemre Gökçe'nin akik, dumanlı kuvars, ametist gibi mineral taşlar kullanarak tasarladığı ve "şifa" adını verdiği terlik ile sandaletler, Antalya'da gerçekleştirilen Eksposhoes Ayakkabı Saarciye ve Moda Fuarı'nda ilgi odağı oldu. İnsan vücudundaki organların, el ve ayaklarda sonlanan sinir uçlarına baskı uygulanarak çeşitli rahatsızlıklara yönelik destek tedavi metodu olarak bilinen refleksoloji ile kristallerle yapılan bir enerji terapisi olarak nitelendirilen litoterapi alanında araştırmalar yapan Gökçe, yaklaşık 2 yıl önce mineral taşları kullanarak terlik tasarladı. Tüm birikimini bu alana kullanan Gökçe, ayakkabı sektörüne girerek mineral taşları tabanlarına yerleştirdiği terlik ve sandalette seri üretime başladı. İlk ihracatını Kafkasya'ya yapan kadın girişimci, ürünlerini 40 ülkeden yaklaşık 450 yabancı markanın katıldığı Eksposhoes Antalya Ayakkabı Saarciye ve Moda Fuarı'nda sergiledi. Gökçe'nin dumanlı kuvars, kaplan gözü, sitrin, aventurin, ametist, rodonit, kristal kuvars, jasper, akik gibi farklı taşlarla, farklı renk ve modelde tasarladığı terlik ile sandaletler, fuara katılan yabancı marka sahiplerinin ilgisini çekti. Dağıstan'a 200 çift ürün "Ayaktan başa sağlık" sloganıyla hazırladığı ürünlerini iç pazarda ve yurt dışında yaygınlaştırmayı hedefleyen Gökçe, daha çok takı alanında kullanılan "şifalı" taşlar olarak nitelendirilen mineral taşların farklı nasıl kullanılabileceği yönünde araştırma yaptığını ve aklına refleksoloji geldiğini belirtti. Bu alana yoğunlaştığını, bilimsel çalışmaları incelediğini dile getiren Gökçe, şunları söyledi: "Refleksoloji, ayak tabanında sinir uçlarını hafif bası uygulayarak tüm vücudun kendini iyileştirme yetisini harekete geçiren bir ilim. Aslında tüm dünyada bilinen bir teknik. Türkiye'de de son yıllarda yoğun olarak kullanılıyor. Litoterapi de taş terapisi. İkisini harmanlayarak böyle bir ürün ortaya çıkardım. 'Maksimum faydayı nasıl sağlayabilirim?' diye çıktığım bu yolda, güzel bir sonuca ulaştığıma düşünüyorum." Terliklerle ayak tabanından topraklama yaptıklarını anlatan Gökçe, kullanıcılardan en belirgin geri bildirimin sakinlik hissi olduğunu ifade etti. Ürünlerinin ilgi çekmeye başladığını aktaran Gökçe, "İlk ihracatımı Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'ne yaptım, 200 çift gönderdim. İç pazarda da medikal sektöründe birçok firmayla görüştüm ve sipariş aldım." dedi. EKS Fuarcılık yetkilileriyle tanıştığını ve ürünlerini sektörde ünlü markaların katıldığı fuarda sergileme fırsatı bulduğunu belirten Gökçe, yakın zamanda mineral taşlarla ayakkabı tasarlamayı da planladığını kaydetti.
- Doğadan topladığı kozalak, yaprak ve deniz kabuğunu hediyelik eşyaya dönüştürüyor
Kovid-19 salgını nedeniyle İstanbul'dan memleketi Kastamonu'nun Hanönü ilçesine dönen Şaziye Kayacan, doğadan topladığı çiçek, yaprak, kozalak, taş, deniz kabuğu ve denizyıldızı gibi ürünlerle epoksi reçine tekniğini kullanarak süs eşyaları yapıyor. Kovid-19 salgını sonrası 2021 yılında eşi ve çocuklarıyla memleketine dönen ev kadını Kayacan, ormanda gezerken ağaç kabuğu ve çiçek, deniz kenarlarından da taş ve deniz kabuğu toplamaya başladı. Doğadan topladığı bitkileri kitapların arasında kurutan Kayacan, bunları silikon bir kalıba yerleştirdikten sonra üzerine epoksi reçine döküyor. İsteğe göre hazırlanan anahtarlık, kolye, toka, bardakaltı, magnet gibi süs eşyaları yapan Kayacan, bu ürünleri satışa çıkarıyor. Şaziye Kayacan, internette izlediği videolarla öğrendiği bu işe İstanbul'da hobi olarak başladığını söyledi. Salgın nedeniyle eşiyle memleketleri Hanönü'ne döndüklerini belirten Kayacan, şöyle konuştu: "İstanbul'da bu işi yaparken, kullandığım malzemeleri satın alıyordum. Buraya geldikten sonra doğada her şeyin olduğunu gördüğümüz için gittikçe doğadan ağaç parçaları, çiçekler topladık. En büyük destekçim eşim Sadık Kayacan oldu. Denizden deniz kabukları topladık. Doğayı sevdiğimiz için, farklılık olsun diye ve doğanın bize verdiği binbir renk ve çiçekleri ortaya çıkarmak için böyle bir şeye kalkıştık." Epoksi reçine yöntemiyle hediyelik ürünler yaptığını anlatan Kayacan,"Yaptığımız ürünleri burada vatandaşlar alıyor. İlçemizdeki kadın kooperatifi üzerinden, internet üzerinden satışlarımızı yapıyoruz." dedi.
- Devlet korumasında yetişen Büşra'nın hayali, koruma altındaki çocuklara müzik eğitimi vermek
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı çocuk evleri sitesinde yetişen ve 10 yaşında kontrbas çalmaya başlayan Büşra Başoğlu, müzik yeteneğini Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarındaki eğitimiyle taçlandırdı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Konya'daki çocuk evleri sitesinde yetişen, henüz 10 yaşındayken kontrbas çalmaya başlayan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı öğrencisi 18 yaşındaki Büşra Başoğlu, yurt dışında "masterclass" programlarına katılmak ve koruma altındaki çocuklara müzik eğitimi vermek istiyor. Başoğlu, üç ağabeyi ve ablasıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Konya'daki çocuk evleri sitesinde, devlet korumasında hayata hazırlandı. Devletin maddi ve manevi desteğini arkasına alarak abla ve ağabeyleri gibi kendine bir yol çizen Başoğlu'nun müzik hayatı, ablasının kendisindeki müzik yeteneğini keşfetmesiyle başladı. Aynı zamanda müzisyen olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın desteğiyle yurt dışında ülkesini başarıyla temsil eden ablasıyla ilkokulda "müzik kulağı" eğitimine başlayan Başoğlu, bu süreçte "sesi ve tınısı bana hitap ediyor" dediği kontrbasla tanıştı. 10 yaşından itibaren kontrbas çalmaya başlayan, günde 7-8 saat çalışarak bu enstrümanda profesyonelleşen Başoğlu, eğitim sürecini ve gelecek hayallerini AA muhabirine anlattı. "Yaşıma göre çok büyük bir enstrümandı ama engel değildi" Çok küçük yaşlardan itibaren keman ve piyano eğitimi de aldığını, ardından Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale Ortaokulunun yetenek sınavını başarıyla kazandığını belirten Başoğlu, "Ablam bana öncesinde enstrümanları tanıttı, 'hangisini çalmak istersin?' dedi. Kontrbas gözüme çarptı. 'Ben bu enstrümanı çalmalıyım' dedim. Çünkü sesi ve tınısı çok hoşuma gitti ve bana hitap ediyordu. Sadece yaşıma göre çok büyük bir enstrümandı ama engel değildi, öğrenmeye çok hevesliydim. O yüzden çalışmalara başladım." diye konuştu. İlk yıllar enstrüman hocasıyla günde 7-8 saat çalıştığını anlatan Başoğlu, şöyle devam etti: "Çok zordu ama adapte oldum. Küçüktüm, arkadaşlarımla vakit geçirmek, sosyal aktiviteler yapmak istiyordum ama benim için böylesi güzel oldu. Beni şu anki konuma getiren de o zamanki emeklerimdi. Hocamın disiplini sayesinde iyi bir teknik oturtmuş oldum. Lisede Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasının sınavını başarıyla kazandım. Lise 3'te Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası sınavını kazandım. Orkestra olarak İtalya, Almanya ve Çekya'da turnelere katıldık. Orkestrada iki yıl grup şefliği yaptım. Çok güzel deneyimler yaşadım. Müzik yapmayı çok seviyorum. Sevdiğim bir işi yapmak çok mutluluk verici." "En büyük hayalim, koruma altındaki çocuklara öncü olmak" Başoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının maddi ve manevi büyük desteğini gördüğünü, kaldığı yerdeki herkesin "aile" olduğunu ve iyi bir eğitim alması için ellerinden geleni yaptığını söyledi. Bakanlığın hayallerini gerçekleştirmede önünü açtığını vurgulayan Başoğlu, "En büyük hayallerimden biri benden sonra gelen koruma altındaki çocuklara örnek ve öncü olmak. Bu işi, yapmak isteyenlere öğretmek, çocukların önünü açmak istiyorum. Umarım onlara güzel bir örnek olurum." dedi. "Öğrendiklerimle kendi ülkeme bir şeyler katmak istiyorum" Bir başka büyük hayalinin de yurt dışında eğitim olduğunu vurgulayan Büşra Başoğlu, "En büyük hayallerimden biri de yurt dışında yapabildiğim kadar 'masterclass' programlarına katılıp, farklı hocalarla çalışmak. Öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmek istiyorum. Benim en çok istediğim şeylerden biri de öğrendiklerimle kendi ülkeme bir şeyler katmak. Çünkü bizim gibi çok yetenekli öğrenciler başka ülkelere gidip geri gelmezse ülkeye katkı sağlayacak kimse kalmaz." ifadelerini kullandı. Avrupa'da çok iyi orkestralar bulunduğunu dile getiren Başoğlu, "Berlin'deki Barenboim-Said Akademie'nin sınavlarına hazırlanacağım. Kazanırsam eğitimime yurt dışında devam etmek istiyorum. Üniversiteyi başarılı şekilde bitirirsem ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının sanatçısı olmaktan gurur duyarım." diye konuştu.
- Baba kız sırt sırta verip oto tamirciliği yapıyor
Konya'nın Seydişehir ilçesinde yaşayan 16 yaşındaki Didem Özdemir, babasının usta öğreticiliğinde iyi bir oto tamircisi olup kendi iş yerini açmak istiyor. Özdemir, yaklaşık 6 ay önce babası Seyit Özdemir'in Seydişehir Yeni Oto Sanayi Sitesi'ndeki oto tamirci atölyesinde çalışmaya başladı. Seydişehir Mesleki Eğitim Merkezi'ne de devam eden Özdemir, mesleğin aranan ustalarından olmak için babasının öğrettiklerini dikkatle uyguluyor. Her çırak gibi günlük işleri yapıyor İki kız çocuğu babası Seyit Özdemir, bir otomobil firmasının servisi olarak 28 yıldır araçların lastik ve motor gibi arızaları üzerine oto tamirciliği yaptığını söyledi. Yaklaşık altı ay önce yanında çalışanlarla yollarını ayırdığını aktaran Özdemir, bunun üzerine kızı Didem'in yanında çalışmaya başladığını dile getirdi. Birlikte işe gidip geldikleri kızıyla çok mutlu olduklarını anlatan Özdemir, "Çocukluğundan beri dükkana gidip gelirdi. Malzemeleri bir kere gösterdim hemen öğrendi. Kızım her çırak gibi dükkanı açınca çayı demliyor, aletleri yerleştiriyor, temizliği yapıyor." dedi. İş yerinde ustası, evde babası Özdemir, kızı Didem'in araçların tekerleklerini, silindir kapaklarını sökebildiğini belirterek şöyle konuştu: "Didem, sanayinin tek kız çalışanı. Esnaf önce, 'Sanayide kız çocuğu olmaz' diye düşündü ama sonra alıştılar. Herkes Didem'i çok seviyor. Didem, çıraklık eğitimine gidiyor. Onu usta yapacağım. İlk adımlarımızı attık. Yapacak, başaracak. Burada ustasıyım, evde babasıyım. Evde ve burada ilişkimiz çok farklı. İş yerindeyken 'usta', evdeyken 'baba' diyor. Bugüne kadar yaklaşık 25 çırak yetiştirdim. Bunların arasındaki iyiler gibi kızım da çok iyi usta olur. Dükkanımı, işimi kızıma devredeceğim aklıma gelmezdi. Kızlar, kamyon sürüyor, lastik tamiri yapıyor, uçak kullanıyor. Niye araba tamir edemesin?" Eşinin ise kadın giyim üzerine konfeksiyon dükkanı olduğuna değinen Özdemir, "Annesinin dükkanı var. Soğuk görmez, eli yağ olmaz. Didem, orayı kesinlikle istemedi. Annesi de 'Kızım buraya gel, babanın yanında ne işin var?' dedi. Didem, burayı tercih etti. Bir insan severek yaparsa başaramayacağı iş yok." diye konuştu. "Arabalara ayrı bir ilgim var" Didem Özdemir de annesinin giyim dükkanında çalışmayı teklif ettiğini ancak rahat edemeyeceği için babasının oto tamir atölyesinde çalışmak istediğini söyledi. Arabalara ve tamire ilgisi olduğunu vurgulayan Özdemir, "Babamla aramız çok iyi. İş zor ama öğreniyorum. Ben de usta olmak istiyorum. Çıraklık eğitiminde tek kız benim. Hedefim usta belgesi alıp ayrı dükkan açmak. Komşu esnaf hep erkek ama bana diğer çıraklara davrandıkları gibi davranmıyorlar. Arabaların, amortisörü, alt takımı, motoru her şeyiyle ilgileniyorum." ifadelerini kullandı.
- Hobisini mesleğe dönüştüren girişimci ürettiği dekoratif eşyaları yurt dışına da gönderiyor
Amasya’nın Merzifon ilçesinde yaşayan Ramazan Baş'ın tasarım ve üretimini yaparak e-ticaret yoluyla birçok şehre gönderdiği dekoratif eşyalar, yurt dışından da ilgi görüyor. 40 yaşındaki Baş, Kovid-19 salgını döneminde bir fabrikada yönetici olarak çalışırken hobi olarak ev dekorasyonu tamamlayıcı ürünlerini evinin üst katında üretmeye başladı. Sehpa, kitaplık, kahve köşesi, masa, sandalye, çiçeklik ve ayakkabılığın da aralarında bulunduğu çok sayıda dekoratif eşya üreten Baş, internet üzerinden satışları talep görünce imalathane açtı. Özel tasarım dekoratif ürünlerini Amerika, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerden isteyenlere de gönderen Baş’ın yeni hedefi ise fabrika kurmak. Ramazan Baş, çocukluğundan beri fabrika kurmayı hayal ettiğini söyledi. Hobisini mesleği haline dönüştürmenin mutluluğunu yaşadığını anlatan Baş, işlerinin zamanla büyüdüğünü, marka bilinirliğinin arttığını, talebi karşılayabilmek için daha büyük alanda üretime geçtiğini belirtti. Tasarladığı ve ürettiği ürünlerden olumlu geri dönüşler aldığını dile getiren Baş, "Salgın döneminde mobilya fabrikasında satın alma bölümünde yöneticilik yaparken ek gelir olsun diye evimizin üst katında hobi olarak bu işe başlamıştık. Salgının son döneminde işimiz hızlanınca mevcut duruma geldik. Sonrasında kendi işimizi yapma kararı aldık. Küçük ev ürünleri yapmak üzere mobilya sektöründe kendi adımıza firmamızı kurduk ve üretime başladık. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz." ifadelerini kullandı. "Mikro ihracat olarak gönderimlerimizi yapıyoruz." İşlerini daha da büyüterek, ihracatı artırmayı hedeflediğini anlatan Baş, şunları kaydetti: "Türkiye’deki satış platformlarının hepsinde mağazalarımız var. Bunun haricinde yurt dışına açılmak istedik ve mikro ihracat olarak gönderimlerimizi yapıyoruz. Hedefimiz mikro ihracatın üstüne çıkıp ihracat kanadında daha fazla işler yapmak. Yurt içinde bir pazar oluşturduk ama yurt dışına satış yapmak çok daha keyif verici. Ülke ekonomisine de katkı sağlamak bize haz veren bir durum. Benim çocukluğumdan beri 2 hayalimden birisi kendi işimi kurup hizmet etmekti. Kendi işini kurmak isteyenler hayallerinden vazgeçmesinler. Olumsuz düşüncelere kapılmasınlar. Olumsuz düşüncelere kapılınca hayallerinizin de sonuna geliyorsunuz." Baş, eşinin her daim destekçisi olduğunu ayrıca bir kişiyi daha istihdam ettiğini sözlerine ekledi.











