Boş arama ile 783 sonuç bulundu
- Temizliğini yaptığı eğitim kurumunda sanatını da icra ediyor
Manisa'da bilim sanat merkezinde hizmetli olarak çalışan 55 yaşındaki Ramazan Gizlenen, yaklaşık 30 yıl önce tesadüfen keşfettiği resim yeteneğini geliştirerek eserleriyle karma sergilere katıldı Yunusemre Kemal-Neşen Dömekeli Bilim ve Sanat Merkezi'nde hizmetli olarak görev yapan 2 çocuk babası Gizlenen'in hayatı, 1994 yılında görev yaptığı bir köy anaokulunda çocuklara resim dersi vermek üzere gelen emekli astsubay Mehmet Delibaş ile tanışmasıyla değişti. Dersler sırasında yapılan çizimlere özenen, kendince karalamalar yapmaya başlayan Gizlenen, Delibaş'tan resim öğrenmek için destek istedi. Tutkuyla bağlandığı resim sanatında kendisini geliştiren Gizlenen, ahşap yakma, akrilik ve yağlı boya tekniklerinde ustalaştı. Portre, hayvan, doğa ve kent mimarisi resimlerine ağırlık veren Gizlenen, eserleriyle karma sergilerde yer aldı. Yeteneği okul idarecileri tarafından fark edilen Gizlenen, bilim ve sanat konusunda özel yetenekli öğrencilere eğitim veren bilim ve sanat merkezlerinde görevlendirildi. Çalıştığı bilim ve sanat merkezinin temizlik, bakım ve tamirat işlerini yapan Gizlenen, işlerini bitirdikten sonra şövalenin başına geçerek resim yapıyor. "Özel yetenekli bir hizmetli" Ramazan Gizlenen, resim konusunda hiç profesyonel eğitim almadığını, kendisini keşfettiğini belirterek, yıllar geçse de bu sanattan kopamadığını anlattı. Resimlerinde kompozisyonu kurarken kendisini, tablonun içine girmiş gibi hissettiğini dile getiren Gizlenen, "Resmi bitirince sanki bir dizi ya da filmin içinden çıkmış gibi oluyorum. Bu da bana mutluluk veriyor. Resimleri biraz daha biriktirip sergi açmak istiyorum. Karma sergilere katıldım ama kendi başıma sergi daha açamadım. İleride resimlerimi biriktirdiğimde sergimi açacağım." diye konuştu. Gizlenen, mesaisi başlayınca okulun temizliğini yaptığını, işleri bitince de fırçayı alıp hemen resim yapmaya başladığını sözlerine ekledi. Yunusemre Kemal-Neşen Dömekeli Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Özgür Emeksiz de özel yetenekli öğrencilerin eğitim aldığı bir merkezde özel yetenekli bir hizmetliye sahip oldukları için mutlu olduklarını söyledi.
- Kadın girişimci "şifalı" terlik ve sandalet üretip, ihracata başladı
Kadın girişimci Hilal Cemre Gökçe'nin akik, dumanlı kuvars, ametist gibi mineral taşlar kullanarak tasarladığı ve "şifa" adını verdiği terlik ile sandaletler, Antalya'da gerçekleştirilen Eksposhoes Ayakkabı Saarciye ve Moda Fuarı'nda ilgi odağı oldu. İnsan vücudundaki organların, el ve ayaklarda sonlanan sinir uçlarına baskı uygulanarak çeşitli rahatsızlıklara yönelik destek tedavi metodu olarak bilinen refleksoloji ile kristallerle yapılan bir enerji terapisi olarak nitelendirilen litoterapi alanında araştırmalar yapan Gökçe, yaklaşık 2 yıl önce mineral taşları kullanarak terlik tasarladı. Tüm birikimini bu alana kullanan Gökçe, ayakkabı sektörüne girerek mineral taşları tabanlarına yerleştirdiği terlik ve sandalette seri üretime başladı. İlk ihracatını Kafkasya'ya yapan kadın girişimci, ürünlerini 40 ülkeden yaklaşık 450 yabancı markanın katıldığı Eksposhoes Antalya Ayakkabı Saarciye ve Moda Fuarı'nda sergiledi. Gökçe'nin dumanlı kuvars, kaplan gözü, sitrin, aventurin, ametist, rodonit, kristal kuvars, jasper, akik gibi farklı taşlarla, farklı renk ve modelde tasarladığı terlik ile sandaletler, fuara katılan yabancı marka sahiplerinin ilgisini çekti. Dağıstan'a 200 çift ürün "Ayaktan başa sağlık" sloganıyla hazırladığı ürünlerini iç pazarda ve yurt dışında yaygınlaştırmayı hedefleyen Gökçe, daha çok takı alanında kullanılan "şifalı" taşlar olarak nitelendirilen mineral taşların farklı nasıl kullanılabileceği yönünde araştırma yaptığını ve aklına refleksoloji geldiğini belirtti. Bu alana yoğunlaştığını, bilimsel çalışmaları incelediğini dile getiren Gökçe, şunları söyledi: "Refleksoloji, ayak tabanında sinir uçlarını hafif bası uygulayarak tüm vücudun kendini iyileştirme yetisini harekete geçiren bir ilim. Aslında tüm dünyada bilinen bir teknik. Türkiye'de de son yıllarda yoğun olarak kullanılıyor. Litoterapi de taş terapisi. İkisini harmanlayarak böyle bir ürün ortaya çıkardım. 'Maksimum faydayı nasıl sağlayabilirim?' diye çıktığım bu yolda, güzel bir sonuca ulaştığıma düşünüyorum." Terliklerle ayak tabanından topraklama yaptıklarını anlatan Gökçe, kullanıcılardan en belirgin geri bildirimin sakinlik hissi olduğunu ifade etti. Ürünlerinin ilgi çekmeye başladığını aktaran Gökçe, "İlk ihracatımı Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'ne yaptım, 200 çift gönderdim. İç pazarda da medikal sektöründe birçok firmayla görüştüm ve sipariş aldım." dedi. EKS Fuarcılık yetkilileriyle tanıştığını ve ürünlerini sektörde ünlü markaların katıldığı fuarda sergileme fırsatı bulduğunu belirten Gökçe, yakın zamanda mineral taşlarla ayakkabı tasarlamayı da planladığını kaydetti.
- Doğadan topladığı kozalak, yaprak ve deniz kabuğunu hediyelik eşyaya dönüştürüyor
Kovid-19 salgını nedeniyle İstanbul'dan memleketi Kastamonu'nun Hanönü ilçesine dönen Şaziye Kayacan, doğadan topladığı çiçek, yaprak, kozalak, taş, deniz kabuğu ve denizyıldızı gibi ürünlerle epoksi reçine tekniğini kullanarak süs eşyaları yapıyor. Kovid-19 salgını sonrası 2021 yılında eşi ve çocuklarıyla memleketine dönen ev kadını Kayacan, ormanda gezerken ağaç kabuğu ve çiçek, deniz kenarlarından da taş ve deniz kabuğu toplamaya başladı. Doğadan topladığı bitkileri kitapların arasında kurutan Kayacan, bunları silikon bir kalıba yerleştirdikten sonra üzerine epoksi reçine döküyor. İsteğe göre hazırlanan anahtarlık, kolye, toka, bardakaltı, magnet gibi süs eşyaları yapan Kayacan, bu ürünleri satışa çıkarıyor. Şaziye Kayacan, internette izlediği videolarla öğrendiği bu işe İstanbul'da hobi olarak başladığını söyledi. Salgın nedeniyle eşiyle memleketleri Hanönü'ne döndüklerini belirten Kayacan, şöyle konuştu: "İstanbul'da bu işi yaparken, kullandığım malzemeleri satın alıyordum. Buraya geldikten sonra doğada her şeyin olduğunu gördüğümüz için gittikçe doğadan ağaç parçaları, çiçekler topladık. En büyük destekçim eşim Sadık Kayacan oldu. Denizden deniz kabukları topladık. Doğayı sevdiğimiz için, farklılık olsun diye ve doğanın bize verdiği binbir renk ve çiçekleri ortaya çıkarmak için böyle bir şeye kalkıştık." Epoksi reçine yöntemiyle hediyelik ürünler yaptığını anlatan Kayacan,"Yaptığımız ürünleri burada vatandaşlar alıyor. İlçemizdeki kadın kooperatifi üzerinden, internet üzerinden satışlarımızı yapıyoruz." dedi.
- Devlet korumasında yetişen Büşra'nın hayali, koruma altındaki çocuklara müzik eğitimi vermek
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı çocuk evleri sitesinde yetişen ve 10 yaşında kontrbas çalmaya başlayan Büşra Başoğlu, müzik yeteneğini Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarındaki eğitimiyle taçlandırdı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Konya'daki çocuk evleri sitesinde yetişen, henüz 10 yaşındayken kontrbas çalmaya başlayan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı öğrencisi 18 yaşındaki Büşra Başoğlu, yurt dışında "masterclass" programlarına katılmak ve koruma altındaki çocuklara müzik eğitimi vermek istiyor. Başoğlu, üç ağabeyi ve ablasıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Konya'daki çocuk evleri sitesinde, devlet korumasında hayata hazırlandı. Devletin maddi ve manevi desteğini arkasına alarak abla ve ağabeyleri gibi kendine bir yol çizen Başoğlu'nun müzik hayatı, ablasının kendisindeki müzik yeteneğini keşfetmesiyle başladı. Aynı zamanda müzisyen olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın desteğiyle yurt dışında ülkesini başarıyla temsil eden ablasıyla ilkokulda "müzik kulağı" eğitimine başlayan Başoğlu, bu süreçte "sesi ve tınısı bana hitap ediyor" dediği kontrbasla tanıştı. 10 yaşından itibaren kontrbas çalmaya başlayan, günde 7-8 saat çalışarak bu enstrümanda profesyonelleşen Başoğlu, eğitim sürecini ve gelecek hayallerini AA muhabirine anlattı. "Yaşıma göre çok büyük bir enstrümandı ama engel değildi" Çok küçük yaşlardan itibaren keman ve piyano eğitimi de aldığını, ardından Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale Ortaokulunun yetenek sınavını başarıyla kazandığını belirten Başoğlu, "Ablam bana öncesinde enstrümanları tanıttı, 'hangisini çalmak istersin?' dedi. Kontrbas gözüme çarptı. 'Ben bu enstrümanı çalmalıyım' dedim. Çünkü sesi ve tınısı çok hoşuma gitti ve bana hitap ediyordu. Sadece yaşıma göre çok büyük bir enstrümandı ama engel değildi, öğrenmeye çok hevesliydim. O yüzden çalışmalara başladım." diye konuştu. İlk yıllar enstrüman hocasıyla günde 7-8 saat çalıştığını anlatan Başoğlu, şöyle devam etti: "Çok zordu ama adapte oldum. Küçüktüm, arkadaşlarımla vakit geçirmek, sosyal aktiviteler yapmak istiyordum ama benim için böylesi güzel oldu. Beni şu anki konuma getiren de o zamanki emeklerimdi. Hocamın disiplini sayesinde iyi bir teknik oturtmuş oldum. Lisede Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasının sınavını başarıyla kazandım. Lise 3'te Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası sınavını kazandım. Orkestra olarak İtalya, Almanya ve Çekya'da turnelere katıldık. Orkestrada iki yıl grup şefliği yaptım. Çok güzel deneyimler yaşadım. Müzik yapmayı çok seviyorum. Sevdiğim bir işi yapmak çok mutluluk verici." "En büyük hayalim, koruma altındaki çocuklara öncü olmak" Başoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının maddi ve manevi büyük desteğini gördüğünü, kaldığı yerdeki herkesin "aile" olduğunu ve iyi bir eğitim alması için ellerinden geleni yaptığını söyledi. Bakanlığın hayallerini gerçekleştirmede önünü açtığını vurgulayan Başoğlu, "En büyük hayallerimden biri benden sonra gelen koruma altındaki çocuklara örnek ve öncü olmak. Bu işi, yapmak isteyenlere öğretmek, çocukların önünü açmak istiyorum. Umarım onlara güzel bir örnek olurum." dedi. "Öğrendiklerimle kendi ülkeme bir şeyler katmak istiyorum" Bir başka büyük hayalinin de yurt dışında eğitim olduğunu vurgulayan Büşra Başoğlu, "En büyük hayallerimden biri de yurt dışında yapabildiğim kadar 'masterclass' programlarına katılıp, farklı hocalarla çalışmak. Öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmek istiyorum. Benim en çok istediğim şeylerden biri de öğrendiklerimle kendi ülkeme bir şeyler katmak. Çünkü bizim gibi çok yetenekli öğrenciler başka ülkelere gidip geri gelmezse ülkeye katkı sağlayacak kimse kalmaz." ifadelerini kullandı. Avrupa'da çok iyi orkestralar bulunduğunu dile getiren Başoğlu, "Berlin'deki Barenboim-Said Akademie'nin sınavlarına hazırlanacağım. Kazanırsam eğitimime yurt dışında devam etmek istiyorum. Üniversiteyi başarılı şekilde bitirirsem ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının sanatçısı olmaktan gurur duyarım." diye konuştu.
- Baba kız sırt sırta verip oto tamirciliği yapıyor
Konya'nın Seydişehir ilçesinde yaşayan 16 yaşındaki Didem Özdemir, babasının usta öğreticiliğinde iyi bir oto tamircisi olup kendi iş yerini açmak istiyor. Özdemir, yaklaşık 6 ay önce babası Seyit Özdemir'in Seydişehir Yeni Oto Sanayi Sitesi'ndeki oto tamirci atölyesinde çalışmaya başladı. Seydişehir Mesleki Eğitim Merkezi'ne de devam eden Özdemir, mesleğin aranan ustalarından olmak için babasının öğrettiklerini dikkatle uyguluyor. Her çırak gibi günlük işleri yapıyor İki kız çocuğu babası Seyit Özdemir, bir otomobil firmasının servisi olarak 28 yıldır araçların lastik ve motor gibi arızaları üzerine oto tamirciliği yaptığını söyledi. Yaklaşık altı ay önce yanında çalışanlarla yollarını ayırdığını aktaran Özdemir, bunun üzerine kızı Didem'in yanında çalışmaya başladığını dile getirdi. Birlikte işe gidip geldikleri kızıyla çok mutlu olduklarını anlatan Özdemir, "Çocukluğundan beri dükkana gidip gelirdi. Malzemeleri bir kere gösterdim hemen öğrendi. Kızım her çırak gibi dükkanı açınca çayı demliyor, aletleri yerleştiriyor, temizliği yapıyor." dedi. İş yerinde ustası, evde babası Özdemir, kızı Didem'in araçların tekerleklerini, silindir kapaklarını sökebildiğini belirterek şöyle konuştu: "Didem, sanayinin tek kız çalışanı. Esnaf önce, 'Sanayide kız çocuğu olmaz' diye düşündü ama sonra alıştılar. Herkes Didem'i çok seviyor. Didem, çıraklık eğitimine gidiyor. Onu usta yapacağım. İlk adımlarımızı attık. Yapacak, başaracak. Burada ustasıyım, evde babasıyım. Evde ve burada ilişkimiz çok farklı. İş yerindeyken 'usta', evdeyken 'baba' diyor. Bugüne kadar yaklaşık 25 çırak yetiştirdim. Bunların arasındaki iyiler gibi kızım da çok iyi usta olur. Dükkanımı, işimi kızıma devredeceğim aklıma gelmezdi. Kızlar, kamyon sürüyor, lastik tamiri yapıyor, uçak kullanıyor. Niye araba tamir edemesin?" Eşinin ise kadın giyim üzerine konfeksiyon dükkanı olduğuna değinen Özdemir, "Annesinin dükkanı var. Soğuk görmez, eli yağ olmaz. Didem, orayı kesinlikle istemedi. Annesi de 'Kızım buraya gel, babanın yanında ne işin var?' dedi. Didem, burayı tercih etti. Bir insan severek yaparsa başaramayacağı iş yok." diye konuştu. "Arabalara ayrı bir ilgim var" Didem Özdemir de annesinin giyim dükkanında çalışmayı teklif ettiğini ancak rahat edemeyeceği için babasının oto tamir atölyesinde çalışmak istediğini söyledi. Arabalara ve tamire ilgisi olduğunu vurgulayan Özdemir, "Babamla aramız çok iyi. İş zor ama öğreniyorum. Ben de usta olmak istiyorum. Çıraklık eğitiminde tek kız benim. Hedefim usta belgesi alıp ayrı dükkan açmak. Komşu esnaf hep erkek ama bana diğer çıraklara davrandıkları gibi davranmıyorlar. Arabaların, amortisörü, alt takımı, motoru her şeyiyle ilgileniyorum." ifadelerini kullandı.
- Hobisini mesleğe dönüştüren girişimci ürettiği dekoratif eşyaları yurt dışına da gönderiyor
Amasya’nın Merzifon ilçesinde yaşayan Ramazan Baş'ın tasarım ve üretimini yaparak e-ticaret yoluyla birçok şehre gönderdiği dekoratif eşyalar, yurt dışından da ilgi görüyor. 40 yaşındaki Baş, Kovid-19 salgını döneminde bir fabrikada yönetici olarak çalışırken hobi olarak ev dekorasyonu tamamlayıcı ürünlerini evinin üst katında üretmeye başladı. Sehpa, kitaplık, kahve köşesi, masa, sandalye, çiçeklik ve ayakkabılığın da aralarında bulunduğu çok sayıda dekoratif eşya üreten Baş, internet üzerinden satışları talep görünce imalathane açtı. Özel tasarım dekoratif ürünlerini Amerika, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerden isteyenlere de gönderen Baş’ın yeni hedefi ise fabrika kurmak. Ramazan Baş, çocukluğundan beri fabrika kurmayı hayal ettiğini söyledi. Hobisini mesleği haline dönüştürmenin mutluluğunu yaşadığını anlatan Baş, işlerinin zamanla büyüdüğünü, marka bilinirliğinin arttığını, talebi karşılayabilmek için daha büyük alanda üretime geçtiğini belirtti. Tasarladığı ve ürettiği ürünlerden olumlu geri dönüşler aldığını dile getiren Baş, "Salgın döneminde mobilya fabrikasında satın alma bölümünde yöneticilik yaparken ek gelir olsun diye evimizin üst katında hobi olarak bu işe başlamıştık. Salgının son döneminde işimiz hızlanınca mevcut duruma geldik. Sonrasında kendi işimizi yapma kararı aldık. Küçük ev ürünleri yapmak üzere mobilya sektöründe kendi adımıza firmamızı kurduk ve üretime başladık. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz." ifadelerini kullandı. "Mikro ihracat olarak gönderimlerimizi yapıyoruz." İşlerini daha da büyüterek, ihracatı artırmayı hedeflediğini anlatan Baş, şunları kaydetti: "Türkiye’deki satış platformlarının hepsinde mağazalarımız var. Bunun haricinde yurt dışına açılmak istedik ve mikro ihracat olarak gönderimlerimizi yapıyoruz. Hedefimiz mikro ihracatın üstüne çıkıp ihracat kanadında daha fazla işler yapmak. Yurt içinde bir pazar oluşturduk ama yurt dışına satış yapmak çok daha keyif verici. Ülke ekonomisine de katkı sağlamak bize haz veren bir durum. Benim çocukluğumdan beri 2 hayalimden birisi kendi işimi kurup hizmet etmekti. Kendi işini kurmak isteyenler hayallerinden vazgeçmesinler. Olumsuz düşüncelere kapılmasınlar. Olumsuz düşüncelere kapılınca hayallerinizin de sonuna geliyorsunuz." Baş, eşinin her daim destekçisi olduğunu ayrıca bir kişiyi daha istihdam ettiğini sözlerine ekledi.
- Akademik Dünyanın Parlayan Yıldızı Yunus Emre Genç
Sürdürülebilir turizm yönetimi alanındaki çalışmaları ve akademik başarılarıyla dikkat çeken Dr. Yunus Emre Genç, genç yaşta Türkiye’yi uluslararası platformlarda temsil eden önemli bir akademisyen olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin genç akademisyenleri arasında başarılarıyla öne çıkan Dr. Yunus Emre Genç, akademik yolculuğuna Trabzon’da başladı. 28 Ocak 1988’de Trabzon’da doğan Genç, ilk, orta ve lise eğitimini Isparta’da tamamladıktan sonra 2005 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde işletme bölümüne Almanca olarak başladı ve 2010 yılında başarıyla mezun oldu. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde İşletme alanında yüksek lisans ve doktora yaparak akademik derinliğini artırdı. Yüksek lisansını 2013’te tamamlayan Genç, doktora çalışmasını ise 2022’de başarıyla bitirdi. Giresun Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapan Yunus Emre Genç, özellikle sürdürülebilir turizm yönetimi alanındaki çalışmaları ve katkılarıyla biliniyor. Letonya’da düzenlenen Skillman Uluslararası Forumu’nda "Sürdürülebilir Turizm Yönetimi" sunumuyla elde ettiği sadakat ödülü, Genç’in uluslararası başarılarından sadece biri. Akademik kariyerinde yenilikçi yaklaşımı ve girişimci ruhuyla tanınan Genç, sürdürülebilirlik konusunda çeşitli araştırmalara imza atarak Türkiye’yi başarıyla temsil etmektedir. Akademik literatüre sağladığı katkılarla işletme alanında yayımlanmış iki kitabı, altı kitap bölümü, altı makalesi ve beş bildirisi bulunmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi'nde aktif görev alan Genç, Avrupa Birliği ve Türkiye arasında köprü kurarak gençlik projelerinde liderlik yaptı. Genç yaşta TÜBİTAK projelerinde kazandığı başarılarla dikkat çeken akademisyen, Almanca ve İngilizce dillerindeki hakimiyetiyle uluslararası akademik etkinliklere katılarak Türkiye’nin genç akademisyenlerini dünyada temsil etmeye devam etmektedir. Akademik kariyerinde Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ve Iğdır Üniversitesi’nde de görev alan Yunus Emre Genç, Giresun Üniversitesi’nde sürdürdüğü çalışmalarının yanı sıra toplumsal sorumluluk projelerine de katkı sağlıyor. Genç, akademik başarılarının yanı sıra genç nesillere ilham veren bir rol model olarak geleceğe yön vermeye devam ediyor.
- Apartman temizliği yapan kadın, işini "cesaretiyle" yükseklere taşıdı
Apartman temizliği yaparken yüksek binalardan iple sarkarak cam silenleri gören Sibel Baysal, eğitim sonrası aldığı sertifikayla mesleğini farklı bir boyuta taşıdı. İstanbul'da yaşayan 45 yaşındaki iki çocuk annesi Baysal, aile ekonomisine katkıda bulunmak için 2017 yılında apartman temizliği yapan bir şirkette çalışmaya başladı. Apartmanların camlarını iplerle sarkarak temizleyenleri gören Baysal, "ben de yapabilirim" diyerek 2019 yılında kursa katıldı ve endüstriyel iple erişim sertifikası aldı. Metrelerce yükseklikteki binalarda çalışmaya başlayan Baysal, halatla inerek cam temizliği, silikonlama ve cephe tamiratı işlerini yapıyor. Gelen tekliflere göre farklı illerde de görev yapan Baysal, 13 katlı binaların bulunduğu sitede cam temizliği yaptığı Uşak'ta da ilgi odağı oldu. Girişim hikayesini anlatan Baysal, çocuklarını büyüttükten sonra evde oturmak istemediğini, iş arayışına girdiğini, kendisine de uygun olduğu için temizlik sektöründe işe başladığını söyledi. Apartmanlarda temizliğe gittiği sırada iple sarkarak cam silenleri gördüğünü anlatan Baysal, yüksekten korkmadığı için bu işi kendisinin de yapabileceğini düşünerek kursa gittiğini ve sertifika aldığını kaydetti. Artık binaların içini değil dışını temizlediğini, 4 yıldır yaptığı işte önemli bir deneyim elde ettiğini anlatan Baysal, temizliğin yanı sıra tamirat ve güneş paneli montajı gibi işlemlere de başladığını söyledi. "Annem benimle 3-4 ay konuşmadı" İple erişim teknisyenlerinin WhatsApp grubu bulunduğunu, işlerinin genelde oradan geldiğini anlatan Baysal, zamanla şehir dışına da çıkmaya başladığını, yaklaşık 60 ilde bina temizliği ve tamirat işleri yaptığını aktardı. Binalardan halatla sallanmanın kendisini korkutmadığını, kadın olduğunu görenlerin ise çok şaşırdığını anlatan Baysal, "Bazen cama çıkanlar oluyor. Özellikle çocuklar çok tepki veriyor. Annelerini çağırıyorlar bazen. 'Anne bu ablaymış' diyenler oluyor. Binadan indiğimde aşağıda bekleyenler oluyor. Bu tepkiler beni çok sevindiriyor. Yaşım biraz ilerledi. Keşke 20'li yaşlarda bu işle tanışsaydım." dedi. Ailesinin, bu işe başladığında olumsuz tepki verdiğini söyleyen Baysal, şöyle konuştu: "Bu işe başladıktan sonra annem benimle 3-4 ay konuşmadı. Yükseklikten dolayı korkuları vardı annemin. Eşimle de şehir dışı konusunda biraz sıkıntılar oldu. Ama bu işi severek yaptığım için zamanla o da anlayışla karşılamaya başladı. Devam ediyoruz çok şükür."
- Ekonomist Mücteba Onurhan Özmumcu: Türkiye Ekonomisine Yön Veren Analizler ve Danışmanlık Hizmetleri
Ekonomist Mücteba Onurhan Özmumcu, Türkiye Ekonomisine Yön Veren Analizleriyle ve Muhasebe Denetimi Alanındaki Uzmanlığıyla Dikkat Çekiyor Türkiye'nin tanınan ekonomistlerinden Mücteba Onurhan Özmumcu, ekonomi, muhasebe ve muhasebe denetimi alanlarındaki uzmanlığıyla dikkat çekiyor. Lisans eğitimini Maliye, yüksek lisansını ise Muhasebe ve Denetim üzerine tamamlayan Özmumcu, özellikle adli muhasebe ve hile denetimi gibi muhasebenin en yeni ve önemli dallarında çalışmalar yapmaktadır. Çalışmalarıyla ilgili televizyon ve YouTube platformlarında düzenli olarak bilgi paylaşımı yapan Özmumcu, Bu alanlarda Türkiye’deki en yetkin isimlerden biri olarak kabul ediliyor. Profesyonel iş hayatında ekonomi ve muhasebe denetimi konularında danışmanlık hizmetleri sunan Özmumcu, özellikle kendi web sitesinde yazdığı ekonomi makaleleriyle biliniyor. Ekonomik analizler ve danışmanlık üzerine yaptığı çalışmalarla geniş bir kitleye hitap ediyor. Ekonomi basınında sıkça görüşlerine yer verilen Özmumcu, konut piyasasından vergi politikalarına kadar birçok konuda değerlendirmeler yaparak sektöre yön veriyor. Örneğin, ekonomi basınında yer aldığı konut kiraları analizi dikkat çeken çalışmaları arasında yer alıyor. Kariyerine yön veren en büyük hedefi, Türkiye'nin ekonomik yapısına katkı sunmak ve bu alandaki bilgi birikimini geniş kitlelerle paylaşmaktır. Mücteba Onurhan Özmumcu, yalnızca profesyonel hizmetleriyle değil, aynı zamanda yazıları ve televizyon programlarında yaptığı analizlerle de geniş bir kitleye ulaşmaktadır. Özellikle kendi web sitesinde kaleme aldığı ekonomi makaleleriyle bilinen Özmumcu, ekonomi dünyasına dair derinlemesine analizler sunarak okuyucularına yeni bakış açıları kazandırmaktadır. Konut piyasasından vergi düzenlemelerine, küresel ekonomik krizlerin Türkiye ekonomisine etkisinden finansal piyasaların geleceğine kadar birçok konuda kapsamlı yazılar yazmaktadır. Bu makaleler, ekonomiyi sade ve anlaşılır bir dille anlatarak hem sektördeki profesyonellere hem de ekonomiyle ilgilenen geniş bir kitleye hitap etmektedir. Ekonomi basınında da sıkça görüşlerine başvurulan Özmumcu, özellikle konut kiralarına yönelik getirdiği çözüm önerileri ve ekonomik politikaların işletmelere etkisi üzerine yaptığı çalışmalarla adından söz ettirmektedir. Örneğin, konut piyasasında kira sınırlamalarının kaldırılmasının piyasa üzerindeki etkilerini analiz ettiği çalışmalar, sektörde geniş yankı uyandırmıştır. Bunların yanı sıra televizyon programlarında ve YouTube videolarında ekonomi, denetim ve finans üzerine konuşmalar yapan Özmumcu, bu alanlarda güncel konuları ele alarak izleyicilere ekonomik trendleri, krizleri ve fırsatları değerlendirme noktasında yol göstermektedir. Eğitim ve deneyimini, geniş bir kitleye ulaştırma misyonuyla hareket eden Özmumcu, toplumun ekonomik konularda daha bilinçli olmasını hedeflemektedir.
- Yurt dışında 70 bin liraya satılıyor... Türkiye'de bulunmayan ürünü 20 bin liraya mal etti! '3 günde ortaya çıkardık'
Sivaslı girişimci, engelli vatandaşlar için yurt dışında 70 bin TL'ye satılan ayarlanabilir klozeti 20 bin TL'ye mal etti. Ürünü 3 günde imal ettiğini belirten girişimci Orhan Aktaş "Bunu yaparken kar amacı gütmedik. Biz bu ürünü geliştirmeyi de düşünüyoruz. Başka bir ülkede 70 bin liralık olan bir ürünü biz şu anda 20 bin liraya mal ettik. Biz bu ürünü 3 günde ortaya çıkardık." dedi. Sivas'ta bir engelli vatandaş, ihtiyaç duyduğu ayarlanabilir klozet almak istedi. Klozetin fiyatının 70 bin TL olduğunu öğrenen vatandaş, yüksek maliyeti nedeniyle almaktan vazgeçti. Ürünün farklı ülkelerde fiyatının 70 bin TL'yi aştığını gören girişimci Orhan Aktaş, bahse konu klozeti kendisi yapmaya karar verdi. Satılan ürünleri inceleyerek kendi tasarımını yapan Aktaş, klozeti 20 bin TL'ye mal etti. 3 gün içerisinde yükseklik ve eğim ayarlı klozet sandalyesi yapan Aktaş, daha az maliyetle engelli vatandaşın ihtiyacını karşıladı. “70 BİN LİRALIK ÜRÜNÜ 20 BİN LİRAYA MAL ETTİK” Ürünün çeşitli ülkelerde 70 bin TL'ye satıldığını ifade eden Orhan Aktaş, “Bu ürünümüzü engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmak adına kişiye özel olarak tasarladık. Bunu yaparken kar amacı gütmedik. Gündelik yaşamda bizim için basit ve sıradan olan işleri engelli vatandaşlar için de basitleştirmek amacıyla yaptık. Biz bu ürünü geliştirmeyi de düşünüyoruz. Akıllı bir sistem projemiz de var. Aile üyelerinde engelli bir birey olan arkadaşımız bize geldi. Bu ürünün yurt dışında üretildiğini fakat Türkiye'de bu ürünü bulamadıklarını söyledi. Biz de yapabilir miyiz diye düşündük, araştırmalarda bulunduk. Afaki fiyatlar olduğunu gördük. Başka bir ülkede 70 bin liralık olan bir ürünü biz şu anda 20 bin liraya mal ettik. Biz bu ürünü 3 günde ortaya çıkardık” şeklinde konuştu. “YENİ PROJELER GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYORUZ” İmkânlar dâhilinde birçok projeyi hayata geçirmek istediğini ifade eden Aktaş, “Yeni çalışmalar, projeler gerçekleştirmek istiyoruz ama yatırımcıya ihtiyacımız var. Tamamen felçli olan bir hastanın mutfak işleri, lavabo, banyo ve gündelik ihtiyaçlarını karşılayabileceği projeler geliştireceğiz. Bu ürünümüz kısmi felçli bir hasta için yapıldı. Kendisinin bu ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için aile bireylerinin desteğinin olması gerektiğini ve bu desteğin de zorladığını söylediler. Hasta, ellerinin desteği ile ayağa kalkıyor, koltuk değnekleriyle belli bir yere kadar gidiyor, fakat oturmakta çok zorlanıyormuş. Biz bu ürünü tekerlekli yaptık. Hastayı kendi yatağından kaldırıp, oturtup klozete götürüyoruz. Kendi kalkması ve yürümesi gereken mesafeyi de kolaylaştırdık. Kişiye özel olması sebebiyle belli kiloyu kaldıracak ürünler kullandık. En düşük 90, en yüksek 140 kiloya kadar taşıyabiliyor” dedi.
- Kale Arge, Yerli Turbojet Motorları ile dünyaya açılıyor: 500 motor hedefi
Kale Arge Genel Müdürü Cüneyt Kenger, yerli turbojet füze motorları için ihracat sürecinin son aşamasına geldiğini ve uluslararası müşterilere kısa sürede teslimat yapılacağını duyurdu. Kenger, “Son 1-2 yılda başarılı atışlarımız, motorlarımızın uluslararası platformlarda ilgi çekmesini sağladı”, diyerek ihracat için sipariş alma aşamasına yaklaştıklarını belirtti. YILDA 500’DEN FAZLA MOTOR ÜRETİMİ Kenger, tesisin üretim kapasitesinin artırıldığını vurgulayarak, “Geçtiğimiz yıldan itibaren yıllık üretim kapasitemizi 500 motorun üzerine çıkardık. Dört haneli rakamlara da yaklaşmış durumdayız”, ifadelerini kullandı. BAŞARILI TEST ATIŞLARI Kale Arge’nin geliştirdiği turbojet motorları, ilk test atışlarını başarıyla gerçekleştirdi. KTJ-1750 motoru ile Roketsan Çakır Seyir Füzesi’nden birçok atış yapılırken, KTJ-3200 ve KTJ-3700 motorları da Roketsan Atmaca ve Kara Atmaca füzeleri ile test edildi. Yerli motorlu KTJ-3200 ile ilk SOM Seyir Füzesi atışının yakında yapılması planlanıyor. DIŞA BAĞIMLILIĞIN SONU Türkiye, daha önce turbojet motorlar konusunda ambargolarla karşılaşmış ve bu durum füzelerin üretimini olumsuz etkilemişti. Ancak yerli motorların geliştirilmesiyle birlikte dışa bağımlılığın sona erdiği ve füzelerin üretim ve ihracat faaliyetlerinin hız kazandığı belirtiliyor. Bu süreç, yeni füze projelerinin hayata geçirilmesine de olanak tanıyor. Kale Arge’nin yerli üretimle elde ettiği başarı, hem savunma sanayiinde bağımsızlığın pekişmesini sağlayacak hem de uluslararası pazarda Türkiye’nin rekabet gücünü artırması ön görülüyor.
- Aselsan’dan Yerli Ürün Atılımı: 250 milyon dolar değerinde!
Aselsan, SAHA EXPO Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı’na katılarak, millileştirme çalışmalarının bir parçası olarak 30 yerli ürün sergiledi. Aselsan, SAHA EXPO Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı’na katılarak, millileştirme çalışmalarının bir parçası olarak 30 yerli ürün sergiledi. Aselsan Genel Müdürü Ahmet Akyol, bu ürünlerin bir kısmının KOBİ’ler tarafından, bir kısmının ise Aselsan mühendisleri tarafından geliştirildiğini belirterek, toplamda 250 milyon dolarlık yeni ithal edilebilecek ürünlerin yerlisini üretmiş olduk, dedi. KÜRESEL BİR ETKİNLİK HALİNE GELDİ Ahmet Akyol, SAHA İstanbul tarafından Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen fuarın, KOBİ’lerle yerel sektörü buluşturma hedefinin ötesine geçtiğini vurguladı. Fuarda, 50’den fazla ülkeden gelen delegasyonların firmaları ziyaret ettiğini ifade eden Akyol, Türk savunma sanayinin büyük kuruluşlarının KOBİ’lerle iş birliklerini güçlendirdiğini aktardı. 10 YENİ ÜRÜN İLK KEZ FUARDA Akyol, “Burada yeni iş ilişkilerini geliştirirken, KOBİ’lerle büyük şirketler arasında iş birliklerinin kapısını aralıyoruz. Aselsan, 500’den fazla ürün envanterine sahip olup, fuarda 150’den fazla ürün sergilemekte. Ayrıca, ilk kez 10 yeni ürünü tanıttı”, şeklinde konuştu. DOKUZ AYDA 1,6 MİLYAR DOLARLIK İŞ VERDİK Sözlerine devam eden Akyol, Aselsan’ın gelecekteki hedefleri doğrultusunda yeni ürünleri hayata geçirmeye devam ettiğini belirterek, “Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer coğrafyalardan gelen geri dönüşleri değerlendiriyoruz”, dedi. Son olarak, Birleşik Arap Emirlikleri ile aviyonik sistemler alanında bir ihracat sözleşmesi imzalandığını ve yeni anlaşmaların yolda olduğunu duyurdu. Ayrıca Akyol, geçtiğimiz yıl 600 milyon dolarlık ihracat sözleşmesi imzaladıklarını ve bu yılın ilk dokuz ayında bu rakama yaklaşarak yüzde 52 artış sağladıklarını aktararak, 9 ayda 1,6 milyar dolarlık iş verdik. Bunun yarısı SAHA EXPO’da bulunan KOBİ’lere, dedi. MİLLİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI VE GELECEK VİZYONU Aselsan, KOBİ’ler ile birlikte millileştirme çalışmalarını sürdürüyor. Fuara getirilen 30 yerli ürün, Türkiye’nin savunma sanayisini büyütme hedefinin bir parçası olarak dikkat çekiyor. Akyol, “Aselsan, 88 ülkeye ihracat yaptı ve son bir yılda 4 yeni ülke eklendi. Türk savunma sanayi markası artık dünya çapında tanınıyor. Ayrıca fuarda, dron saldırılarına karşı daha maliyet etkin çözümler sunmak amacıyla 4 yeni ürün tanıtıldı. Akyol, önümüzdeki günlerde 6 yeni ürün daha duyurulacak”, ifadelerine yer verdi.











