top of page

Boş arama ile 787 sonuç bulundu

  • Robot kol projesiyle dünya ikincisi olan gençlerden "milli teknolojiye katkı" hedefi

    World Robot Contest Championships (WRCC) 2025'te, geliştirdikleri robot kolla dünya ikincisi olan Bahçelievler 15 Temmuz Şehitleri Anadolu İmam Hatip Lisesi (AİHL) Robot Takımı öğrencileri, milli teknoloji hamlesine katkı sunmayı hedefliyor. Çin'de düzenlenen World Robot Contest Championships (WRCC) 2025'te, insanların yapmakta zorlandığı ya da verimliliğin düşük olduğu yoğun işlerde görev alması amacıyla geliştirdikleri robot kolla dünya ikincisi olan Bahçelievler 15 Temmuz Şehitleri Anadolu İmam Hatip Lisesi (AİHL) Robot Takımı öğrencileri, milli teknoloji hamlesine katkı sunmayı hedefliyor. "Team Robotics" adlı takımda yer alan gençler, Çin'in başkenti Pekin'de gerçekleştirilen uluslararası teknoloji arenası WRCC (Dünya Robot Yarışması Şampiyonası) 2025'te Türkiye'yi büyük bir başarıyla temsil etti. Öğrenciler, insanların yapmakta zorlandığı ya da verimliliğin düşük olduğu yoğun işlerde görev alabilen, özellikle de insan hareketliliğinin sınırlı olduğu uzay ortamında kullanılmak üzere tasarladıkları robot kolla hem algoritma hem de mekanik mühendislik açısından sergiledikleri yüksek performansla jüri tarafından büyük beğeni topladı. Takım, dünyanın dört bir yanından takımların katıldığı ve 4 ülkeden 20 takımın yarıştığı "Moon Landing Challenge" kategorisinde, dünya ikinciliği elde ederek Türkiye'yi gururlandırdı. "Küçük işleri çok hızlı ve hatasız bir şekilde yapabiliyor" Bahçelievler 15 Temmuz Şehitleri AİHL Robot Takımı'ndan 12. sınıf öğrencisi Muhammed Ashab Eren, AA muhabirine, yarışmada Türkiye'yi temsil etme hakkı kazandıklarını, dünya ikincisi olmaktan çok gurur duyduğunu söyledi. İnsanların yapabileceği hata düzeyini en aza çekmesi ve verimliliğiyle çok üst düzey bir robot kol geliştirdiklerini belirten Eren, "Mekanik kısmı, robotun daha düzgün, hızlı, nokta atışı hareket etmesi bizi zorladı. Çünkü nokta atışı hareket ettirmezsek bir kaymada robot hissettiğimiz sonucu vermiyordu. O yüzden robotu olabildiğince hassas şekilde tasarladık." dedi. Eren, projenin dış tasarım ile mekanikten sonraki aşamalarında görev aldığını aktararak, şöyle devam etti: "Bu robot kol, şu modelle bile gerçekten küçük işleri çok hızlı ve hatasız bir şekilde yapabiliyor. O yüzden hem evde küçük işleri yaparken bulaşığı yıkadığınızda bardağı tutup hızlıca yerine koymasıyla ya da fabrikatör sistemlerde araba yapımlarında, herhangi bir tasarım yapımında parçaları çok rahat bir şekilde alıp taşıması, monte etmesi ya da eğip bükmesiyle işe yarar. Fabrika sistemlerini geliştirmesiyle daha hızlı ve verimli üretimle hele ki böyle yoğun bir tüketimin olduğu insanların ihtiyaçlarını karşılayabiliriz." "Yarışmalarla ülkemizin milli teknoloji hamlesi için gerekli ilişkileri ediniyoruz" 11. sınıf öğrencisi Belal Raafat, birinci olmayı hedeflediklerini ama ikinciliğin de güzel olduğunu, sonraki yarışmalarda daha iyi olmayı hedeflediklerini ifade etti. Tasarladıkları robot kolu diğerlerinden ayıran özelliklerine değinen Raafat, "Robot kolumuzun en özel yanı insanların yanında çalışabilmesi. İnsanlara zarar vermemesi için endüstriyel robotların daha çok etrafı kapatılır. Ama bu robotlar hem verimli hem insanlarla beraber çalışabilecek düzeyde." bilgisini paylaştı. Raafat, projenin yazılım tarafıyla ilgilendiğini, algoritma yazımında zorlandığını, bunun hem matematik hem de yazılım bilgisi istediğini ama ikinci olmayı başardıklarını anlattı. Yarışma ortamına ilişkin konuşan Raafat, "Çok güzel bir atmosfer. Hem bu yaşta böyle ufkunuzun açılması, başka insanlarla kontakta bulunmanız, tanışmanız çok önemli şeyler. İleride ülkemizin milli teknoloji hamlesi için gerekli ilişkileri ediniyorsunuz." ifadelerini kullandı. Raafat, projenin gelecekte hem akıllı ev sistemlerinde kullanılabileceğini hem de fabrikalarda insanlara yardımcı olacağını ve insanların yapamadığı işlerde de yer alacağını kaydetti. Hem robotik hem de yapay zeka alanında kendini geliştirmek ve yapay zeka mühendisliği okumak istediğini dile getiren Raafat, "Milli teknoloji hamlesine katkıda bulunacak tüm projelerde elimden geldiğince yer almak isterim ki hem ülkenin gelişimine bir katkımız olsun hem de gençler olarak başka gençlere örnek olalım." dedi. Raafat, dışarıdan bakıldığında ne kadar zor gibi gözükse de işin içine girdikten sonra ne kadar zevkli ve öğrendikçe ne kadar güzel olduğunu anladığını ifade ederek, yaşıtlarına bu alanlara yönelmeleri için denemeleri önerisinde bulundu. "Robotik kollar endüstriyel sistemde oldukça ihtiyaç duyulan araçlar" Okulun teknoloji koordinatörü Mahmut Sami Başarıcı, robot takımının yıl boyunca aktif çalıştığını, global robot yarışmaları ve yapay zeka içerikli yarışmalara katılarak ülkeyi temsil etmeyi hedeflediklerini aktardı. Yarışmaların bu tür çalışmaların artmasını tetiklediğini, öğrencilerin global arenada kendilerini göstermek ve yarışma heyecanını yaşamak istemelerinin itici unsurlar olduğunu dile getiren Başarıcı, "Robot kol, yarışmayla beraber ortaya çıkan, yapay zeka içerikli, robotik ve otomasyonun birleştiği bir proje oldu. Çin'de hem global robotik ekosistemine dahil olduk hem de ülkemizi gururla temsil ettik." diye konuştu. Başarıcı, robotik kolların kullanım alanlarına değinerek, şunları kaydetti: "Robotik kollar endüstriyel sistemde oldukça ihtiyaç duyulan araçlar. Bugün araba üretiminden tutun depolardaki ürünlerin tasnifine kadar yani irili ufaklı tüm endüstriyel sistemlerde kullanılması lazım olan araçlar. Bu anlamda biz de projede 'Moon Landing Challenge' dediğimiz bir içerikle robotik kolumuzu tasarlamış ve yarışmada buna uygun olarak en yüksek ikinci puanı toplayan robot olarak hazır hale getirmiş olduk." "Ülkemizdeki robotik ekosistemini dünyaya açmış oluyoruz" Robotik kolların mekanik tasarımının birbirine benzediğini aktaran Başarıcı, "Fakat burada önemli olan öğrencilerimizin verilen görevi en hızlı şekilde yerine getirecek algoritmayı kurmaları. Dolayısıyla arka planda ciddi algoritmik düşüncenin yerleşmiş olması ve öğrencilerimizin buna uygun olarak hızlı bir şekilde kolu revize etmeleri gerekiyor. Bu anlamda biz öne çıkan en iyi ikinci takımdık." değerlendirmesini yaptı. Öğrencilerin bilim ve teknolojiye olan ilgisinin, merakının global anlamda karşılık bulmasından ve bunun derecelerle, şampiyonluklarla taçlanmasından duyduğu mutluluk ve gururu dile getiren Başarıcı, şöyle devam etti: "Milli teknoloji hamlesine aslında doğrudan bir katkı sağlıyor. Ülkemizdeki robotik ekosistemini dünyaya açmış oluyoruz. Çin veya katıldığımız daha önceki Kore ve Kanada'daki yarışmalarda olduğu gibi oradaki robotik ve yapay zeka ekosistemini de tecrübe etmiş oluyoruz. Dolayısıyla yeni işbirlikleri, yarışmalar ve projeler her zaman genç neslimizin merakında, ilgisinde oluyor ve buna bağlı olarak da yeni çalışmalar yapmış oluyoruz. Bugün robotik kol, yarın insansı robot, milli teknoloji hamlesine doğrudan katkı olduğunu düşünüyoruz."

  • Resim tutkusu emekli öğretmeni 73 yaşında üniversiteli yaptı

    Zonguldak'ta yaşayan emekli sınıf öğretmeni 73 yaşındaki Keriman Papila, resme olan merakı dolayısıyla girdiği üniversite sınavını kazanarak adeta "öğrenmenin yaşı yok" dedirtiyor. Kentte 23 yıl sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra 25 sene önce emekli olan, 3 çocuk ve 2 torun sahibi Papila, küçüklüğünden beri ilgi duyduğu resim sanatından hiçbir zaman kopamadı. Emekli olduktan sonra kendini geliştirmek amacıyla halk eğitim kurslarına da katılan Papila, yağlı boya ve kara kalem ile pek çok çalışma yaptı. Resme tutkuyla bağlı olan Papila, hocasının da cesaretlendirmesiyle üniversite eğitimi almaya karar verdi. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünün özel yetenek sınavına giren Papila, aldığı başarılı sonuçla üniversiteli olmaya hak kazandı. Kaydını yaptıran Papila, yıllar sonra okula bu kez öğrenci olarak adım atmanın heyecanını yaşadı. Azmiyle örnek olan Papila, tecrübelerini gençlere aktararak faydalı olmak istiyor. "Resim sevgisi içimden hiç çıkmadı" Keriman Papila, AA muhabirine, çocuk yaşlardan itibaren resim çizdiğini belirterek, "Belki o zamanlar bir anlamı olmadan yaptım ama o resim sevgisi içimden hiç çıkmadı." dedi. Bir öğretmeninin kendisini çok etkilediğini, onun sayesinde birçok şey keşfettiğini anlatan Papila, şöyle devam etti: "Daha sonra öğretmenlik hayatı, evlilik, çocuklar derken sürekli erteledim ama resim sevdası hiç içimden çıkmadı. Emekli olduktan sonra bu hayalim canlandı. 'Ne yapabilirim?' diye düşündüm. Bir dönem halk eğitim kurslarına katıldım. Orada tanıştığım hocam, benim buraya gelmemde etkili oldu. İçimdeki heyecanımı, gerçekleştiremediğim idealimi, 'Yaşım geçti, keşke genç olsaydım neler yapabilirdim?' gibi düşüncelerimi paylaştıkça hocam bana, 'Yaşınızın neyi var?' demeye başladı. 'Olur mu, olmaz mı?' derken, bu benim için itici güç oldu." Hayalini gerçeğe dönüştürmek istediğini dile getiren Papila, çevresindeki çoğu insanın kendisini desteklediğini kaydetti. Papila, "Bu yaştan sonra ne yapacaksın?" diyenlere ise aldırış etmediğini söyleyerek, "Öğrenmenin sonu yok. Ben her zaman kendimi eksik buldum. Buna 'öğrenme açlığı içerisindeyim.' diyebilirim. Öğrenecek o kadar çok şey var ki. Bana 'Ne yapacaksın? Sen zaten resim yapıyorsun.' diyorlar. Bunu kabul edemiyorum. Benim öğreneceğim çok farklı şeyler var. Bunları sıfırdan bilmek istiyorum. Hem kendimdekileri hem de öğreneceklerimi birleştirip iyi şeyler yapmak istiyorum." ifadelerini kullandı. Kadınlara zamanlarını değerlendirmeyi ve bir şeyler üretmeyi tavsiye eden Papila, "Boşa geçen zamana çok üzülürüm. Mutlaka üretken olsunlar. Öğrenmenin yaşı yoktur. Bu yaşta üniversiteye başladım, inşallah başarılı olacağım. Aradığım her şeyi bulacağım, buradan çok faydalanacağım." diye konuştu. Papila, üniversite yönetimi ve çalışanlarının kendisine samimi davrandığını ifade ederek, gençlerle bir arada yeni şeyler öğrenecek olmanın heyecanını yaşadığını, onlardan çok şey öğreneceğini, tecrübelerini de onlara severek aktaracağını sözlerine ekledi.

  • Türk Kızılay gönüllüleri Muş'taki köy okulunu öğrenciler için yeniledi

    Türk Kızılay Muş Şubesi gönüllüleri, gittikleri köy okulunun duvarlarını boyayıp resimlerle süsledi, halılarını yıkayıp temizliğini yaparak orayı yeni eğitim öğretim yılına hazır hale getirdi. Gönüllü gençler, "Benim Okulum Projesi" kapsamında öğrencilere ferah eğitim ortamı oluşturmak için kente 38 kilometre uzaklıktaki Dumlusu köyüne gitti. Temin ettikleri malzemelerle buradaki ilkokulun sınıf ve koridorlarını boyayan, halılarını yıkayan gönüllüler, camları, sıraları ve masaları da özenle temizledi. Çocukların daha neşeli ortamda ders görmesi için okulun duvarlarına resimler çizen gönüllüler, bu çalışmalarıyla köydeki çocuklara daha renkli bir eğitim ortamı oluşturdu. Türk Kızılay Muş Şubesi Kadın Kolları Başkanı Fatma Taş, AA muhabirine, Türk Kızılayın afet, sosyal proje, yardım ve kan hizmetlerinin dışında eğitime yönelik çalışmalar da yürüttüğünü söyledi. "Bu tür etkinlikleri yapmaya devam edeceğiz" Talep üzerine gönüllülerle gittikleri Dumlusu İlkokulu'nda boyama ve temizlik çalışması yaptıklarını anlatan Taş, şöyle konuştu: "Güzel bir çalışma oldu. Gönüllülerimizle okulun boyasını ve temizliğini yaptık. Buradaki çalışmaları, gönüllü gençlik ve kadın kolları ekiplerimiz yürüttü. Çocuklarımızın daha rahat ortamda eğitim görmesine katkı sağlamak amacıyla bu çalışmaya katıldık. Tüm sınıfların bakım ve onarımını yaparak öğrencilerimizin 2025-2026 eğitim ve öğretim yılında daha iyi ortamda eğitim almalarına katkıda bulunmaya çalıştık." Bu gibi etkinlikleri Türk Kızılay olarak yapmaya devam edeceklerini belirten Taş, şunları kaydetti: "Ekibimizle bu yıl eğitim öğretim görecek minik öğrencilerimiz için güzel ortam oluşturduk. Şube olarak eğitim projelerinde farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli çalışmalarda yer almaktayız. Çocukların gönüllerine dokunup onların hayallerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktayız." Gönüllülerden Nuriye Aydın da "Gönüllü arkadaşlarla köye gelerek okulu temizledik. Amacımız, çocuklarımızı bir nebze de olsa mutlu etmek. Onlar mutlu olursa biz de mutlu oluruz." dedi.

  • Dede ile torunu Sivrihisar'da gösteri uçuşu yapacak

    Profesyonel akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, 5 yaşındaki torunu Pars Şener ile Sivrihisar Hava Gösterileri etkinliğinde yapacakları uçuşun hazırlıklarını sürdürüyor. Profesyonel akrobasi pilotu 60 yaşındaki Ali İsmet Öztürk ile 5 yaşındaki torunu Pars Şener, Sivrihisar Hava Gösterileri etkinliğinde yapacakları uçuşun hazırlıklarına devam ediyor. Türkiye'nin sivil havacılık tarihindeki önemli etkinliklerden biri haline gelen "Sivrihisar Hava Gösterileri", Sivrihisar Havacılık Kulübü Derneğince bu yıl 20-21 Eylül'de Sivrihisar Havacılık Merkezi Necati Artan Tesisleri'nde yapılacak. Bu sene 10'uncu kez düzenlenecek organizasyonun hazırlıkları sürüyor. Akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, kendisi gibi akrobasi pilotu kızı Semin Öztürk Şener'in oğlu 5 yaşındaki torunu Pars Şener ile organizasyonda gösteri uçuşu yapacak. Torunuyla ilk gösteri uçuşuna yine aynı organizasyonda geçen yıl imza atan Öztürk, torunu Pars ile yapacakları gösterinin hazırlıklarını 180 beygir gücündeki "Husky A1-B" tipi çift kişilik uçakla sürdürüyor. Gösteri öncesi prova uçuşları yapan ikili, "Pars ve Dede Air Show" adıyla yapacakları gösteriyle izleyicilere keyifli anlar yaşatmak istiyor. Ali İsmet Öztürk, torunuyla geçen yıl yaptıkları gösterinin çok beğenilmesi üzerine bunu devam ettirmeye karar verdiklerini söyledi. Torununun bu konuda çok meraklı olduğunu ifade eden Öztürk, emekli bir pilot olarak torunuyla beraber Sivrihisar Hava Gösterileri'ne katkıda bulunmaya çalıştığını dile getirdi. Gösterilerde her sene biraz daha farklı bir şeyler yapma arzusunu taşıdıklarını belirten Öztürk, "Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Duman sistemimiz olacak. Daha önce bu uçağımızda yok. Bu güzel bir şey olacak ayrıca bir limbo gösterimiz olacak, değişik bir gösteri. Bir kurdele var, onun altından geçeceğiz. Her geçtiğimizde uçak biraz daha alçalacak. Sonra onu pervanemizle keseceğiz. Daha önce benim yaptığım gösterilerde de olan bir parçaydı. Bunu yapmaya çalışacağız. En son kısmında ise Pars, tüm çocuklarımıza ve izleyicilerimize şeker dağıtacak." diye konuştu. Gösterilerini geçen sene olduğu gibi aynı uçakla yapacaklarını dile getiren Öztürk, "Bu sene de şimdilik onunla uçuyoruz fakat kuyruk kısmında parsı andıran desenler yaptık. 'Pars ve Dede Air Show' adıyla bir logomuz oldu. Eğer bu sene başarılı olursa seneye belki daha başka şeyler söz konusu olabilir. Bunları göreceğiz. Tabii Pars nasıl isterse öyle oluyor." dedi. Pilotluğun kendine has birtakım kuralları olduğuna dikkati çeken Öztürk, şöyle devam etti: "O da en önemlisi hiç kimse bir başka kişiye 'uç' diyemez. Bunu hep ifade etmeye çalışıyorum. Uçmak isteyenler tamamen kendi isteğiyle uçar. Uçmak istemeyene de 'uç' diyemezsiniz. Bu Pars için de geçerli. Pars'ın annesi, dedesi, anneannesi ve babası pilot. Pars uçmaya devam eder ya da etmez, başka bir meslek seçer, bunu kendisi bilir, kendi kararını kendi verir." Torununun pilotluk konusunda şu an çok meraklı olduğunu ve ellerinden geldiği kadar onun bu merakını desteklemeye çalıştıklarını anlatan Öztürk, "Türkiye'mizi temsil etmek için 22 ülkede gösteri yaptım. Bana verilmiş çok büyük bir onurdu. O zamanlarda söylediğim bir ifade vardı, kendi ülkemizde uçtuğumuz gösterilerde her zaman başka bir keyif aldığımı söylerdim. Şimdi hem bu var hem de tabii ki torunumla uçuyoruz. Çok agresif bir uçuş yapmıyoruz. Öyle agresif bir gösteri değil bu. Çok daha sakin, gençlere hitap eden, uçuşun güzelliklerini hedefleyen bir çalışma. Bunu Pars'la yapmak benim için herhalde dedeliğin ve emekliliğin zirvesi." diye konuştu. Pilot dedesine uçağın arka koltuğunda eşlik eden Pars Şener ise gösteri için heyecanlı olduğunu ve dedesiyle yaptığı hazırlıkların iyi gittiğini söyledi.

  • Şehit oğlunun hayrı için okul, cami ve Kur'an kurslarının boya işlerini yapıyor

    Elazığ'da yaşayan Hasan Alan, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde geçen yıl şehit olan oğlu Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan'ın hayrı için okul, cami ve Kur'an kurslarının boya işlerini yapıyor. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde bölücü terör örgütü mensuplarınca açılan ateş sonucu 9 Ekim 2024'te şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan'ın (23) boyacılık mesleğini yapan babası Hasan Alan (45), oğlu için hayırda bulunmak amacıyla yeni yapılan ya da bakım duyulan okul, cami ve Kur'an kurslarının boya işçiliğini ücretsiz gerçekleştiriyor. Alan, 9 ayda 3 okul, 3 cami ve 2 Kur'an kursunun boya işlerini yaptı. Son olarak yaşadığı Güneykent Mahallesi'nde kaba inşaatı tamamlanan caminin boya işçiliğini üstlenen Alan, boya yaparken zaman zaman yanında götürdüğü 5 yaşındaki oğluna verdiği öğütlerle vatan ve millet sevgisini aşılıyor. "Şehitlerimizin ismi anıldığında gururlanıyorum" Hasan Alan, vatanseverliğin vatanını, milletini ve bayrağını tutkuyla sevme ve bu uğurda her türlü özveride bulunma olduğunu söyledi. Çocuklarını hep bu duyguyla yetiştirmeye ve onlara örnek olmaya çalıştığını belirten Alan, şöyle konuştu: "Şehit oğlumun hayrı için cami, Kur'an kursu ve okulların boya işçiliğini yapıyorum. Bunu yaptığım zaman bir şehit babası olarak şehitlerimizin ismi anıldığında gururlanıyorum, mutlu oluyorum. Şehitlerimizin ismi daima anılsın, unutulmasın, onların hayırları daima her yerde söylensin, şehitlerimize nasıl değer verdiğimizi herkes bilsin istiyorum. Şu ana kadar Elazığ genelinde 3 okul, 3 cami ve 2 Kur'an kursunun boya işçiliğini yaptım." Şehit oğlunun hayrına yaptığı boya badana işlerine zaman zaman küçük oğlu Fatih Ahmet'i de götürdüğünü anlatan Alan, ona öğütler vererek şehitliğin, vatan ve millet sevgisinin önemini kavratmaya çalıştığını dile getirdi. Alan, şunları kaydetti: "Benim üç oğlum vardı, birini vatan için şehit verdim. En küçük oğlum Fatih Ahmet. Onu da kendimle beraber işe götürdüğüm zaman, bu işleri yaptığı zaman en azından hayırsever olsun, devlet ve millete karşı özverili olmayı öğrensin, bilsin istiyorum. Ona öğütler veriyorum, vatan, millet ve bayrak sevdasını şimdiden öğrensin, büyüdüğünde yaptığı bu hayır işini hatırlasın istiyorum. Allah'ın izniyle büyüdüğünde onu da asker yapacağız, devlete bu yolda hizmet edecek." Mahalle muhtarından şehit babasına teşekkür Güneykent Mahalle muhtarı Necati Karataş ise Hasan Alan'ın şehit oğlu için yaptığı hayır işleri ile örnek olduğunu ve farkındalık oluşturduğunu söyledi. Karataş, "Mahallemizde oturan Alan, camimizin boya işini duyduğu an hemen bize müracaat etti ve boya işini kendisinin üstleneceğini, bunu şehit oğlunun hayrına yapacağını söyledi, bizleri çok mutlu etti. Sadece camimizle kalmadı, bununla beraber bir okulumuzu da şehidimizin hayrına boyadı. Bu duyarlılığından dolayı mahallem adına kendisine teşekkür ediyoruz. Allah hayırlarını kabul etsin." ifadelerini kullandı.

  • Hobi olarak başladığı ebru sanatındaki çalışmalarını "yılın ahisi" seçilerek taçlandırdı

    Bursa'daki atölyesinde çalışmalarını sürdüren ebru sanatçısı Emine Elmas, hobi olarak başladığı bu sanatta Türkiye'de "yılın ahisi" seçilmesinin mutluluğunu yaşıyor. Yaklaşık 15 yıl önce hobi olarak ebru sanatına başlayan Elmas, icazet aldıktan sonra eserler üretip öğrenci yetiştirmeye başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ünvanına da layık görülen Elmas, sanatını Ticaret Bakanlığınca Türkiye'de "yılın ahisi" seçilerek taçlandırdı. Bursa'daki atölyesinde geleneksel yöntemlerle keten ve pamuk gibi ham maddelerden kendi yaptığı kağıtlar üzerine ebru eserleri üreten Elmas, bir yandan da bu sanata gönül veren gençlere ulaşmak için eğitim programları düzenliyor. Yurt içi ve yurt dışına çok sayıda eser gönderen Elmas, AA muhabirine, bugüne kadar sanatı ve verdiği eğitimlerle ön planda olduğunu söyledi. Sanatı özellikle gençlere öğretmeye çalıştığını anlatan Elmas, "Bazen kendi kendime isyan ettim, 'bu kadar emek harcıyorum, hiç kimse görmüyor, hiç mi beni anlamıyorlar?' Kimsenin destek olmadığını düşünmüştüm. Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanımız Fahrettin Bey (Fahrettin Bilgit) bana bir gün 'Ben sizi Bursa'nın ahisi olarak, aday olarak göstermek istiyorum' dediği zaman onur duydum." dedi. Elmas, Bursa'da "yılın ahisi" ünvanını almanın sevincini yaşarken Türkiye'de "yılın ahisi" seçilmesiyle mutluluğunun katlandığını belirterek, şunları kaydetti: "Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum bu konuda. Ben somut olmayan kültürel miraslarımızdan olan ebru sanatı ve geleneksel yöntemle üretilen kağıt zanaatkarıyım. Ebru sanatı biliyorsunuz gelenekli bir sanat. Bu sanatın özünde sadece ebruyu öğrenmek yok. Ebrunun içeriğine girmek lazım. Yani ebru yapabilmek için sabır, özveri gerekiyor. Ben elimden geldiğince öğrencilerime önce sabrı öğretiyorum. Daha sonra ebru sanatının inceliklerini öğretmeye başlıyorum. Çok kısa bir sürede öğrenecek bir şey değil gerçekten." Geleneksel sanatların gönül verilerek öğrenilebileceğini vurgulayan Elmas, "Ben günümün en az 10 saatini atölyede geçiriyorum çünkü burada huzurluyum. İstediğim, arzu ettiğim sanatla uğraşıyorum ve gelecek nesillere aktarmaya çalışıyorum." diye konuştu. Elmas, ebru sanatının ahilik geleneğine çok uyduğunu belirterek, "Ben içine girdikten sonra anladım bire bir örtüşüyor aslında ahilik ve gelenekli sanatlarımız. Bizim sanatlarımızda da edep vardır, sabır vardır, güler yüzlü olmak vardır. Ahiliğin geleneğinde de böyle, hoşgörülü olmak, mütevazı olmak, sabırlı olmak, kesinlikle birebir örtüşüyor." ifadesini kullandı. "Emine Elmas 81 ilin ahileriyle yarıştı" Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (BESOB) Başkanı Fahrettin Bilgit ise Elmas'ın Türkiye'de "yılın ahisi" seçilmesinin kendilerine büyük gurur yaşattığını dile getirdi. Emine Elmas'ın, ebru sanatını icra ettiğini anlatan Bilgit, "Ebru sanatı, hepimizin bildiği gibi suyun üzerine boya damlatılarak oluşturulan desenlerin bir kağıt veya başka bir zemin üzerine aktarılarak yapıldığı Türk sanatıdır. Bu, ülkemiz açısından da çok önem arz ediyor. Esnaf teşkilatımız, BESOB olarak da biz buna çok önem verdik. Bildiğimiz kadarıyla Bursa'da da ilk kez bir kadın yılın ahisi seçiliyor." dedi. Bilgit, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bursa'da yılın ahisi seçildi ancak bizim bir heyecanımız vardı. Biz bunu Türkiye gündemine taşımak istedik. Emine Elmas 81 ilin ahileriyle yarıştı. Türkiye'de yılın ahisi Bursa'dan çıkmış oldu. Hem Emine Elmas'ı hem de esnaf teşkilatlarımızı kutluyorum. Bizim özümüzde malum esnaflık vardır. Farklı farklı mesleklerden olsak da özümüz esnaflıktır efendim. Ahiliğin değerleri, erdemleri bizim ana kurallarımız, düsturumuzdur."

  • 66'sında okuma yazma öğrenen Erzurumlu kadın üniversite hayali kuruyor

    Erzurum'da okuma yazma kursunu tamamladıktan sonra açık öğretimden ortaokula başlayan 68 yaşındaki Refika Yılmaz, eğitim azmiyle takdir topluyor. Erzurum'da 2 yıl önce okuma yazma öğrenen ve açık öğretimden ortaokul okuyan 68 yaşındaki Refika Yılmaz, şimdi lise ve üniversite hayali kuruyor. Kentte 2 yıl önce Halk Eğitimi Merkezinde açılan okuma yazma kursunu başarıyla tamamlayan ve açık öğretimden ortaokula devam eden Yılmaz, boş zamanlarını kitap okuyup ders çalışarak geçiriyor. Tüm boş vakitlerinde ders çalışan, eğitim azmiyle takdir toplayan Yılmaz, ortaokuldan sonra lise ve üniversiteyi tamamlamayı hedefliyor. "Mezara kadar okumak istiyorum" Refika Yılmaz, AA muhabirine, 7 kardeş olduklarını ve sadece kendisinin okul okumadığını söyledi. Okumadığı için çok pişman olduğunu ifade eden Yılmaz, "Şimdi canıgönülden, mezara kadar okumak istiyorum. 2 yıl önce geldiğim Halk Eğitimi Merkezinde hocalarım çok ilgilendi, burada başarıya ulaştım. Nereye kadar giderse o kadar okumak istiyorum. Okumayı çok seviyorum." dedi. Yılmaz, okuma ve yazmaya başladıktan sonra çok mutlu olduğunu, hayatının değiştiğini dile getirdi. Yakutiye Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Hüseyin Dağdelen ve öğretmenlerine desteklerinden dolayı teşekkür eden Yılmaz, şöyle konuştu: "Bol bol kitap okuyorum, yazıyorum, ne kadar hevesli olduğumu anlatamam. Evin işini bitirdiğim an kitabı elime alıyorum. Okumak, yazmak çok hoşuma gidiyor. Önceden hesap bilmezdim şimdi hesap biliyor ve ödemelerimi yapıyorum. O kadar mutluyum ki herkese tavsiye ederim, okumanın yaşı başı yoktur. 70, 80 yaş demesinler, kitabı kalemi alsın, okumaya başlasınlar. Okumak kadar güzel bir şey yok." Eğitimini sonuna kadar sürdürmek istediğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: "Liseyi ve başarırsam üniversiteyi okuyacağım. Nereye kadar olursa okuyacağım, hukuk, öğretmenlik, ilahiyat, bir diploma almayı çok istiyorum. Okumadığım için o kadar pişmanım ki keşke okusaydım. Arkadaşlarım doktor, öğretmen oldu. Onlara bakınca imreniyordum. Şimdi okumak için gayret ediyorum, ne zaman başımı toprağa koyarsam o zaman okumayı bırakırım." "Okumanın yaşı olmaz" Merkezin sınıf öğretmeni Cemalettin Er de 14 yaş üzeri okuma yazma öğrenmek isteyenlere yardımcı olduklarını söyledi. Yılmaz'ın 2 yıl önce merkeze başvurduğunu anlatan Er, "Refika Hanım, 1. ve 2. kademe okuma yazma kurslarını başarıyla bitirdi. Daha sonra gönüllü şekilde açıktan ortaokula kayıt oldu ve onda da başarılı şekilde devam ediyor. Kendisini tebrik ediyorum. Okumanın yaşı olmaz, kişi bunun eksikliğini hayatında hissettiyse o derece konsantre oluyor ve son derece başarılı oluyor." ifadelerini kullandı.

  • Organ nakliyle hayata tutunduğu hastanede doktor olmaya hazırlanıyor

    Karaciğer yetmezliği nedeniyle 7 aylıkken Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde nakil yapılan Hilal Korkut, bu yıl kazandığı Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İngilizce Bölümü'nde beyaz önlük giymeye hazırlanıyor. Doğumunun 40. gününde yenidoğan sarılığı tespit edilen Korkut, 3 aylıkken karaciğer yetmezliği teşhisi konulmasıyla Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesinde yoğun bir tedavi sürecine alındı. Babasından alınan karaciğer dokusu sayesinde hayata tutunan ve bu yıl Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan 19 yaşındaki Hilal Korkut'un hayali, mesleğinde başarılı bir doktor olarak kendisi gibi çocukların hayatına dokunabilmek. Yaşadığı sürece ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Korkut, organ nakli operasyonunu gerçekleştiren ve "rektör dedesi" olarak nitelendirdiği Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibi sayesinde sağlığına kavuştuğunu söyledi. Korkut, organ naklinin gerçekleştirildiği üniversitede tıp fakültesini kazanmanın kendisini çok heyecanlandırdığını ifade ederek, "Hemen rektör dedemin, çocukluğumdan beri ellerinde büyüdüğüm doktorlarımın yanına gitmek, 'Bu sefer hasta değil, sizinle aynı kulvardayım.' demek istedim. İnanılmaz, tarif edilemez bir mutluluk." dedi. Doktorluğun çocukluk hayali olduğunu belirten Korkut, şöyle konuştu: "Ben ilk 'Doktor olmak istiyorum.' dediğimde okuma yazmayı bile bilmiyordum. Çünkü kendimi bildiğimden beri beyaz önlükler içerisindeki doktorlarla, hemşirelerle, şırıngalarla, serumlarla birlikteydim. Beyaz önlük gördüğünde ağlayan, beyaz önlüklerden çok korkan bir çocuktum. Fakat şimdi, doktorluğun gerçekten çok kutsal bir meslek olduğunu, rektör dedemin yaptığı şeyin insanların hayatına dokunmak, hayatını yönlendirmek olduğunu fark ettim." Hilal Korkut, nakil sonrasında sağlığıyla alakalı olumsuz bir durum yaşamadığını ve şu anda hayatını sorunsuz yürütebildiğini dile getirerek, "Rektör dedemin ve ekibinin karşısına beyaz önlükle çıkmayı çok istiyorum. Şu an en büyük hayalim onun karşısına beyaz önlükle çıkmak ve onun izinden gidebilmek. Ben de bir çocuğun hayatına dokunmayı, bir çocuğa umut olmayı çok isterim." ifadelerini kullandı. Organ bağışından korkulmaması gerektiğine dikkati çeken Korkut, "Ben belki küçük bir örneğim ama benim yaşıtım, benden büyük ya da küçük yaşta olan çok fazla örneğimiz var. Organ bağışı hayattır. Organ bağışı umuttur. Organ bağışı yeniden hayata tutunmaktır. İnsana yaşama zevkini tekrar tattırabilmektir aslında. Organ bağışından korkulmamalı, organ bağışı desteklenmeli." değerlendirmesinde bulundu. "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın şansını yaşıyoruz" Baba Yusuf Korkut da kızının başarısıyla gururlandığını dile getirerek, "Bu duygu çok ifade edilemiyor. Babasınız, gözyaşlarınız sevinçten de olsa onları göstermeden ağlamanız lazım. Bu tarif edilemez. Bana verebileceği en büyük ödülü verdi, kızımla gurur duyuyorum. Her daim arkasındayım ve onunlayım. Her şey kızımın gönlünce olsun." dedi. Organ nakli sürecinde hem eşinin hem kendisinin karaciğerinin Hilal için uyumlu olduğunun tespit edildiğini anlatan Korkut, çocuklarına verici olmak için ikisinin de gönüllü olduğunu söyledi. Korkut, "Ufak, tatlı çekişmelerin sonrasında, ben anneyi ikna ettim. 'Hem kızımız hem ben ameliyat olacağım, en iyi bakımı da dışarıda sağlam kalarak sen yaparsın, karaciğerimi ben vereyim.' dedim. Benim vermemde karar kıldık." ifadelerini kullandı. Korkut, nakilden sonra sağlığıyla alakalı problem yaşamadığını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın şansını yaşıyoruz. Organ naklinin zemini hazırlanmış, sağlık sektörü buna hazırlanmış. Bunu yapacak ehil eller bu ülkede yetişmiş. Aradan 18 yıl geçti, Hilal tıp fakültesini kazandı. Ben de birkaç günlük ameliyat sonrası ağrıları dışında sorun yaşamadım, normal hayatıma devam ediyorum. Birileri örnek arıyorsa, biz buradayız ve sağlıklıyız. Bu yüzden herkesi organ nakli konusunda hassasiyete davet ediyorum. Ülkemizde her şey var, sadece duyarlılığı artırmamız lazım."

  • Tuna Tunca, Cebelitarık Boğazı'nı geçen otizmli ilk Türk sporcu oldu

    İzmir'de küçük yaşlarda yüzmeye başlayan 22 yaşındaki Tuna Tunca, 5 saat 32 dakika kulaç atarak Cebelitarık Boğazı'nı geçen otizmli ilk Türk sporcu oldu. Ultra maraton yüzücüsü Tuna, İspanya ile Fas arasındaki 16.2 kilometrelik Cebelitarık parkurunu geçmek için saat 09.27'de İspanya'nın Punta Marroqui kıyısından denize girdi. Kesintisiz 5 saat 32 dakika yüzen Tuna, Fas'ın Ziri bölgesinde kıyıya ulaştı. Sporcuya İngiltere'den Rohan Crouse, İspanya'dan ise Ariadna Moreno ve Victor Gregori Barrera eşlik etti. Tuna, kıyıya çıkışının ardından ilk kutlamayı annesi Gülnur Tunca, antrenörü Mert Onaran ve ekip arkadaşlarıyla yaptı. Tuna Tunca, 13 Haziran'da İngiltere ile Fransa arasındaki 34 kilometrelik parkuru 13 saat 26 dakika yüzerek Manş Denizi'ni geçen ilk otizmli Türk sporcu olmuştu.

  • Vefat eden iş insanının "katlanabilir konteyner" hayalini kızları gerçekleştirdi

    Bilecik'in Osmaneli ilçesinde geçen yıl hayatını kaybeden iş insanı Doğan Zaimoğlu'nun yarım kalan "katlanabilir konteyner" projesi kızları tarafından tamamlandı. Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi'nde, inşaat, havacılık ve otomotiv sektörleri başta olmak üzere birçok alana üretim yapan alüminyum fabrikasının geçen yıl hayatını kaybeden yönetim kurulu başkanı Zaimoğlu'nun, 2023'te Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan barınma sorununa çözüm üretmek amacıyla başlattığı alüminyum katlanabilir konteyner projesine kızları Didem Zaimoğlu Yiğit ve Ayşenur Zaimoğlu Hatipoğlu sahip çıktı. Yaklaşık 2 yıl önce AR-GE sürecini başlatan Zaimoğlu'nun hayatını kaybetmesinden sonra çalışmaları devam ettiren kız kardeşler, 3 dakikada kurulabilen konteynerleri üretim aşamasına getirdi. Toplam 15 metrekare kullanım alanı bulunan konteyner hem lojistik hem de depolama açısından avantaj sağlıyor. Fabrikada, gelen taleplere göre aylık 70 ila 100 adet arasında alüminyum malzemeden katlanabilir konteyner üretiliyor. Bir tıra 12 adet yüklenebiliyor Firmanın yönetim kurulu üyesi Didem Zaimoğlu Yiğit, AA muhabirine, projeyi tamamlamanın kendileri için ayrı bir önem teşkil ettiğini dile getirdi. Babasının insani değerlerle projeyi gerçekleştirmek için yola çıktığını aktaran Yiğit, şöyle konuştu: "Babam proje için gerçekten çok ciddi emek verdi. Tasarladığı AR-GE'sini kendisi yürüttü. Projenin ortasındayken hayatını kaybetti. Bu süreçte bizim için bir kız kardeş gibi oldu proje. Babam projeye insani bir bakış açısıyla yaklaştı. Onun vizyonu, konforlu bir barınma alanı sunmaktı. Vefatından sonra biz bu projeyi sahiplenerek daha ileriye taşıdık. Şimdi onun adını yaşatıyor, insanların hayatlarına dokunuyoruz. Piyasada katlanır konteyner yapan firmalar olabilir ama biz kalite ve insani değerleri öncelik haline getirdik." Kurumsal firmalardan da olumlu dönüşler ve siparişler aldıklarını, bunun da kendilerini motive ettiğini ifade eden Yiğit, şunları kaydetti: "Yurt dışı ile görüşmelerimiz devam ediyor. 15 metrekare kapalı alanı var, katlandığındaki yüksekliği 38 santimetre gibi bir ölçüde. Bu da bir tıra 12 adet katlanmış haliyle konteynerin sığmasına vesile oluyor. 1+1 bir daire gibi düşünebilirsiniz bu konteyneri. Bir odasında mutfak ve yaşam alanı gibi küçük bir alanı var ve artı bir odası daha var. Soğuk ve sıcak su, klima tesisatları açısından her türlü altyapıya sahip. Genel olarak çok beğenilen güzel bir proje oldu. 3 dakikalık bir sürede katlayabiliyorsunuz aynı zamanda bir vida kullanmadan kilit sistemle açabiliyorsunuz. Yani sadece afet olarak da bakmamak lazım mesela geçici hastane alanları yapılabilir." "Babamın çıkardığı bir eseri bugün satabiliyor hale geldik" Yiğit, konteynerin acil barınma ihtiyacının yanı sıra afet sonrası geçici ofis, klinik, eğitim ve sosyal alanlar için de uygun olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yaparken yanmaya dayanıklı olması açısından tam anlamıyla kaliteli bir malzemeyle yaşam alanı oluşturduk. Bunu istediğiniz yere götürüp taşıyıp kurabilirsiniz, en avantajlı yanı da bu. Kolay taşınabilir olması, kolay depolanması, kurulumu sadece 3 dakika sürüyor. Kapalı halinden açık hale gelme süreci de 3 dakika sürüyor. Babamın çıkardığı bir eseri bugün satabiliyor hale geldik. Bu da bizim için gurur verici bir durum." Projeye özellikle kurumsal firmaların yoğun ilgi gösterdiğini belirten Yiğit, "Bizimle iletişime geçen firmalar, ürün kalitesine güvendikleri için iş birliği teklifleriyle geldiler." dedi.

  • Küllerinden Doğan Marka: Burhan Çoban İki Yılda Zirveye

    6 Şubat 2023’te Malatya’da evi ve işyeri yıkıldığında, Burhan Çoban’ın elinde kalan tek şey ayağındaki terlik ve içindeki mücadele ruhuydu. Cebinde kalan son parasına bir tabure alıp Kırıkkale’de 25 metrekarelik küçücük bir dükkân açtı. İlk günlerde sadece 3 kilo çiğköfte satarak ailesini geçindirmeye çalıştı. Ama pes etmedi. Lezzetine, emeğine ve dürüstlüğüne inandı. Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı; dükkân büyüdü, müşteri kitlesi arttı. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar o dükkâna akın etti. Bugün Kırıkkale’deki salonu “Türkiye’nin en büyük el yapımı çiğköfte salonu” olarak anılıyor. Bu başarıyla yetinmedi. İki yıl gibi kısa bir sürede, Ankara’da da kendi şansı adına iki yeni dükkân açtı. Artık üç işletmeyle yoluna devam ediyor. Kazancıyla yeni yatırımlar yaptı; ama en büyük gururu kazandığı saygınlık. Burhan Çoban’ın hikâyesi, kocaman bir ömrün iki yıla sığdırıldığı, azmin ve karakterin sınandığı bir yolculuk. Burhan Çoban bugün gururla söylüyor: “Depremde her şeyimi kaybettim; ama mücadelemi kaybetmedim. Karakterimi ve duruşumu ispat ettim. Şimdi üç işletmem, Ankara ve Kırıkkale’de markalaşan bir ismim var. Çok şükür, başardım.”

  • Muş'ta gönüllü gençler köy okulunu öğrenciler için hazırladı

    Muş'un Korkut ilçesinde gönüllü gençler, duvarlarını resimlerle süsledikleri ve onarımdan geçirdikleri köy okulunu yeni eğitim öğretim dönemine hazır hale getirdi. Korkut Gençlik Merkezi'nde görev yapan gençlik liderleri ve gönüllüler, Gençlik ve Spor Bakanlığının gönüllülük projeleri kapsamında merkeze 90 kilometre uzaklıktaki Çınarardı İlkokulu'nda çalışma başlattı. Muş Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce tahsis edilen minibüsle Çınarardı köyüne ulaşan gençler, okulun kapıları ile iç ve dış duvarlarının boyasını yeniledi, sıra ve masaları tamir etti, eksikleri giderdi. Gönüllüler, öğrencilerin daha renkli ve güzel ortamda eğitim görmesini sağlamak için okulun dış duvarına görseller çizdi. Okulu yeni eğitim öğretim dönemine hazır hale getiren gençler, öğrenciler için sıralara hediyeler bıraktı. "Okulun iç ve dış duvarlarının boyasını yeniledik" Muş Gençlik Hizmetleri Müdürü Hamdullah Kardaş, AA muhabirine, Gençlik Merkezi aracılığıyla Korkut ilçesinin en ücra köylerinden birinde faaliyet yürüttüklerini söyledi. Ekibin gönüllü gençler ve liderlerden oluştuğunu ifade eden Kardaş, şöyle konuştu: "Ekibimizle bu yıl eğitim öğretim görecek minik öğrencilerimiz için güzel ortam oluşturduk. Okulun iç ve dış duvarlarının boyasını yeniledik, sıralarının tamiratını yaptırdık. Okuldaki diğer eksikleri giderdik. Çocuklarımızın daha eğlenceli ve neşeli eğitim görmesi için okulun duvarlarını hem müzikal hem de eğlenceli görsellerle boyadık. Sadece okulun badanasını yapmakla kalmayıp çocuklarımız için hazırladığımız hediyeleri masalarına bıraktık. Okulun ilk ders zilinin çalmasını bekliyoruz." "Çocukların yüzlerini güldürmek bizler için en büyük mutluluk" Korkut Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Cihat Duygu da müdürlük olarak gönüllülük faaliyetlerine önem verdiklerini dile getirdi. Bu kapsamda güzel çalışmaya imza attıklarını anlatan Duygu, "Çocuklarımızın eğitim ortamlarını daha güzel ve sağlıklı hale getirmek, çocukların yüzlerini güldürmek bizler için en büyük mutluluk." dedi. Gençlik lideri Saliha Özyalçın da gönüllülerle köye gittiklerini belirterek, "Okulumuzu elimizden geldiği kadar renklendirmeye çalıştık. Öğrencilerimiz okula geldiklerinde umarım mutlu olacaklardır. Çok güzel bir duygu. Okulun duvarına renkli çizimler yaptık. Öğrenciler okula geldiklerinde rengarenk bir ortamda eğitim görecekleri için mutluyuz." ifadelerini kullandı. Gönüllü gençlerden Pınar Yavuz ise "Çocuklar okulu böyle görse çok sevinir. Bu köyümüz merkeze 2 saat uzaklıkta. Biz çok mutluyuz, inşallah onlar da mutlu olur." diye konuştu.

Arama Yap

bottom of page