top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Gamze Başak Ünal’dan Yapay Zekâ ve İnsan Hakları Konferansı

    Türkiye’de bir ilk: Gamze Başak Ünal’ın geliştirdiği dijital ikizi, Yapay Zekâ Hakları üzerine sunum yapacak. 4 Eylül’de, Avrupa Genç Hukukçular Derneği ELSA Türkiye - ELSA Adana iş birliğiyle düzenlenecek olan ELSA – The European Law Students’ Association etkinliği, hukuk dünyasında dikkat çekici bir ilke sahne olacak. Etkinliğin amacı; teknolojinin hızla geliştiği bir çağda insan hakları ile yapay zekâ haklarını aynı çerçevede ele almak, geleceğin hukuk düzenine ışık tutmak. Bu kapsamda, hem hukukçulara hem de öğrencilere yeni perspektifler kazandırmak hedefleniyor. Konferansta, Global Arabuluculuk Merkezi Kurucusu Avukat ve Arabulucu Gamze Başak Ünal sahneye çıkarak İnsan Hakları üzerine konuşma yapacak. Aynı anda, Ünal’ın geliştirdiği “dijital ikizi”, Türkiye’de ilk kez bir Yapay Zekâ Hukuk Öğretmeni olarak Yapay Zekâ Hakları üzerine sunum gerçekleştirecek. Bu tarihi buluşma, yalnızca bir konferans değil; aynı zamanda hukukun teknolojiyle nasıl yeniden şekilleneceğinin bir göstergesi. İnsan ile yapay zekânın aynı sahneyi paylaşacağı bu an, hukuk tarihinde bir dönüm noktası olarak görülüyor. Etkinlik, katılımcılara hem insan haklarının evrensel değerlerini hem de yapay zekânın gelişen dünyadaki konumunu tartışma fırsatı sunacak. Böylece geleceğin hukuk diline dair yeni bir vizyon ortaya konulacak.

  • Devlet desteğiyle un değirmenini büyütüp fabrikaya dönüştüren girişimci yöre halkına hizmet veriyor

    Ağrı'nın Diyadin ilçesinde geçmişte geleneksel yöntemlerle değirmen işi yapan Hikmet Adıgüzel, devletten aldığı destekle işini büyüttü ve artık son teknolojik makinelerle yöre halkına hizmet veriyor. Ağrı'nın Diyadin ilçesinde 69 yaşındaki Hikmet Adıgüzel, geçmişte taş değirmende öğüttüğü buğdayı, devlet destekli kurduğu tesiste artık son teknolojik makinelerle una dönüştürüyor. İlçede geçmişte geleneksel yöntemlerle değirmen işleten Hikmet Adıgüzel, 2019 yılında Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan (TKDK) İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden yüzde 50 hibe desteği alarak işletmesini büyütüp son teknolojik makinelerle donattı. Çocuklarıyla beraber "un fabrikası" gibi çalışan değirmeni işleten Adıgüzel, insan eli değmeden tamamen teknolojiden yararlanarak günde 30 ton üretme kapasitesiyle yöre halkına hizmet veriyor. Adıgüzel, un üretip satmanın yanında çiftçilerin getirdiği buğdayları da öğüterek bölgenin ihtiyacını karşılıyor. Hikmet Adıgüzel, fabrikasının Ağrı ve çevresine çok rahat hizmet verme kapasitesine sahip olduğunu söyledi. TKDK'den 2019 yılında yüzde 50 hibe desteği alarak işe başladığını ifade eden Adıgüzel, "Vatandaş buğdayı buraya getirip boşalttığı zaman buğday ön temizleme bölümüne geçiyor. Buradan da silolara alındıktan sonra ikinci temizleme alanında yıkanıyor. Temizlenme işlemi ve dinlenme ambarlarından sonra buğday öğütülmeye geliyor. Öğütülen un silolara alınıp makinelerle paketlendikten sonra banda alınıp araçlara yükleniyor." dedi. "Günlük 30 ton un üretim kapasitesine sahip" Adıgüzel, üst düzey teknoloji kullandıkları için vatandaşların da işinin kolaylaştığını belirterek, yoğun bir talep aldıklarını anlattı. Üretilen unların insan eli değmeden makinelerce torbalara konulup yükleme bantlarıyla araçlara nakledildiğini söyleyen Adıgüzel, şöyle devam etti: "Vatandaşın getirdiği buğdayı öğütüyoruz, isterse un ile değişim de yapıyoruz. Değirmenimiz günlük 30 ton un üretim kapasitesine sahiptir. Ürettiğimiz unlar Ağrı ve Şırnak'a kadar gidiyor. Değirmenimiz çok güzel, Diyadin öyle bir şanslı ki kaliteli un üretiyoruz, kaliteli hizmet veriyoruz. Ağrı'nın yem fabrikasına ihtiyacı vardır. İnşallah devlet desteği nasip olursa hedefim yem fabrikası kurmak. Ben bu işi güzelce başardığım için çok mutluyum. Hedefimiz güzeldir. İyi bir örnek olduğum için çok mutluyum. 5 çocuğumla bu işi yapıyoruz. Bu meslek öyle bir şey ki sen onu bıraksan o seni bırakmaz." Vatandaşlardan Mehmet Salih Kaya ise modern değirmenin üst düzeyde hizmet sunduğunu anlatarak, "Böyle bir değirmenin ilçemizde olması memnuniyet verici bir şey. Köylerdeki vatandaşlar uzak şehirlere gitmek yerine buğdaylarını buraya getiriyor. İnsan eli değmeden buğdaylar una dönüştürülüyor." dedi.

  • Ahıska Türkü çift, Ukrayna'dan getirdiği fidanlarla Erzincan'da 70 çeşit üzüm yetiştiriyor

    Erzincan'ın Üzümlü ilçesinde yaşayan Ahıska Türkü Faik ile Gülşen Binali çifti, döşek arasında Ukrayna'dan getirdikleri fidanlarla bahçelerinde 300 metrekarelik alanda yetiştirdikleri 70 farklı üzüm çeşidiyle geçimlerini sağlıyor. Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944'te, Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türklerinden Binali ailesi, Ukrayna'dan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 2017'de Türkiye'ye getirildi. Kafileler halinde Türkiye'ye getirilen ailelerden bazıları, Erzincan'ın Üzümlü ilçesi Bayırbağ köyünde kendileri için yaptırılan TOKİ konutlarına yerleştirildi. Burada ikamet eden Ahıska Türklerinden Binali ailesi, Ukrayna'dan sadece birkaç kişisel eşyasını ve orada yetişen çeşitli üzüm fidanlarını döşek arasında getirebildi. 8 çocuğu ve 40 torunu bulunan Faik ve Gülşen Binali çifti, yıllar içinde hem ürettikleri ekşi, tatlı, alaca, siyah, beyaz, kırmızı, sarı, yeşil gibi çeşit çeşit üzümlerini bahçesinde satarak tarımsal üretimle geçimini sağlamaya başladı hem de köy halkıyla güçlü bir bağ kurdu. 75 yaşındaki Ahıska Türkü Faik Binali, AA muhabirine, 25 yıl yaşadığı Ukrayna'dan ikinci baba yeri olarak gördüğü Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde geldiklerini söyledi. Erzincan'a gelerek 2017'de Üzümlü ilçesine yerleştiklerini dile getiren Binali, o zamandan bu yana da huzur içinde yaşadıklarını anlattı. Ukrayna'dan gelirken de üzüm fidanı getirdiğini dile getiren Binali, "Oradan ağaçlar, üzümler getirdim. 70 çeşit üzümüm var, burada da çoğaltıyorum. Karası, erken ve geç olanı, her lezzetten üzümümüz var. Gelsinler her vakit hizmetteyiz. 300 metrekare alanda üzüm ektik, buradan kazandığımız ile geçiniyoruz. Yiyenler dua ediyor." dedi. "Allah bize rızkımızı da sağlığımızı da veriyor" Lezzetli Cimin üzümü de yetiştirdiklerini anlatan Binali, "Her sabah ezandan önce kalkarak bağda çalışıyorum. Gün boyu buranın içerisindeyiz. Ona göre Allah bize rızkımızı da sağlığımızı da veriyor. Biz buranın halkından, hepsinden çok razıyız. Allah hepsine rızık, selametlik versin. Bizlere ev verdiler, gaz verdiler. Elimizden geleni yapıyoruz. 75 yaşındayım ama kimseden geri de kalmıyorum." diye konuştu. Binali, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a minnettar olduklarını belirterek, şunları söyledi: "Bu vakte kadar bize sahip çıkıp kimse getirememişti, o getirdi. Ev verdi, gaz verdi, toprak verdi. Ne lazım olsa verdi. Biz onu baba yerinde görüyoruz. Her vakit evimizde bekleriz ki gelsin, köye de gelsin. Biz ondan çok razıyız. Bir yemek yedirsek, eline çay tutabilirsek kendimizi bahtlı insan hissederiz. Bu üzümlerden ona ikram etmek istiyoruz." "Döşek ile üzüm çubuklarını getirdik" Faik Binali'nin 58 yaşındaki eşi Gülşen Binali de eşine her zaman destek olduğunu belirtti. Yetiştirdikleri çeşitli asmanın yörenin tescilli ürünlerinden Cimin üzümünden daha erken olgunlaştığına işaret eden Gülşen Binali, şunları kaydetti: "Ukrayna üzümleri Cimin üzümüne göre 20 gün, 1 ay öncesinden yetişiyor. Bizim bunu yetiştirme maksadımız ekmek parası kazanmak. 70 çeşit üzüm var. Ukrayna'da çok savaş oluyordu. Sadece biz yanımıza fideleri aldık. Bir tane giyinecek bir şeyim yoktu. Bir kat döşek ile geldik. 2 tane de elimde çanta vardı. Döşek ile üzüm çubuklarını getirdik. Bir çanta dolusu üzüm çubuğuydu. Baktık ve buradaki üzümler şimdi Allah'a şükür satışa çıktı. Üzümler çok iyi." Çok zor durumdayken Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde Türkiye'ye geldiklerini anlatan Gülşen Binali, sayesinde yetiştirdikleri üzümlerden kendisine ikram etmek istediklerini bildirdi.

  • Emekli kimya mühendisi 10 yılda Anadolu'nun 67 şehrini görüntüledi

    Bursa'da yaşayan 73 yaşındaki emekli kimya mühendisi Erdoğan Serinçay, 1990-2000 yılları arasında kasetli kamerası ve analog fotoğraf makinesiyle Anadolu'nun farklı şehirlerini gezerek 120 saatlik video ve 3 bin kareden oluşan bir arşiv oluşturdu. Erdoğan Serinçay'ın 1973'te İstanbul'da üniversite öğrencisiyken küçük bir sahafta karşısına çıkan 1903 yılına ait Fransızca yazılı Bursa broşürünü almasıyla koleksiyon merakı başladı. Daha sonra eski yazma eserleri, gazeteleri, dergileri, fotoğrafları, kasetleri, plakları biriktirmeye başlayan Serinçay, 1990'lı yıllarda ise haftalık izin günlerinde Anadolu'nun bir iline giderek, orada günlük yaşama ilişkin video kayıtları alıp fotoğraf çekti. Türkiye'nin 67 kentini gezerek 120 saat video ve 3 bin fotoğraf çeken Serinçay, bu arşivin dijitale geçişinin sağlanması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için yardım istiyor. "Memleketimin 67 vilayetini doya doya kameraya aldım" Serinçay, üniversite yıllarında başlayan biriktirme merakının daha sonra kendisini yolculuk yapmaya ittiğini söyledi. Haftalık izin günlerinde Türkiye'nin farklı şehirlerine yolculuk yapmaya başladığını belirten Serinçay, şöyle konuştu: "1990'lı yıllarda 10 yıl boyunca her hafta bir ili, toplamda da 67 şehri 120 saat kameraya aldım. 3 bin de fotoğraf çektim. Bu inanılmaz bir keyifti çünkü halkımla bir araya geliyordum. Bu keyif her hafta devam edince bu birikimleri de DVD'lere yükledim. Memleketimin 67 vilayetini doya doya kameraya aldım. İnsanlarla bir araya geldim." Serinçay, yine aynı yıllarda eğlence programlarından futbol karşılaşmalarına, reklamlardan söyleşilere pek çok televizyon yayınını video kaydına aldığını dile getirerek, koleksiyonunda 1850-1950 yılları arasına ait bazı kitapların, haritaların, gravürlerin, dergilerin ve tapuların bulunduğunu aktardı.

  • Seracılık hayalini 60 yaşında gerçekleştirdi

    İstanbul'dan eşinin emekli olmasının ardından memleketi Giresun'a dönen Nurifer Özyılmaz, 2 bin rakımda devlet desteğiyle kurduğu serada sebze ve meyve üretiyor. Özyılmaz, 10 yıl önce emekli olan eşiyle memleketi Dereli ilçesine bağlı Yavuzkemal beldesine yerleşme kararı aldı. Üretime katkıda bulunmak isteyen Özyılmaz, geçen yıl Giresun Tarım ve Orman Müdürlüğünce yürütülen ve Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığınca finanse edilen "Giresun İli Kırsal Gelir Kaynaklarının Çeşitlendirilmesi" projesine başvurdu. Özyılmaz, proje kapsamında sağlanan destekle bu yıl Güzelyurdu Mahallesi'nde 2 bin rakımdaki bahçesinde örtü altı sera kurdu. Dört çocuk annesi Özyılmaz, serada domates, salatalık, biber, patlıcan, kabak ve karpuz yetiştiriyor. Nurifer Özyılmaz, eşinin emekli olması üzerine İstanbul'dan memleketleri Yavuzkemal beldesine geri dönme kararı aldıklarını söyledi. Yörede hayvancılık ve tarımın yaygın olduğunu belirten 60 yaşındaki Özyılmaz, kendisinin de özellikle örtü altı sebze ve meyve üretmeyi hayal ettiğini dile getirdi. Özyılmaz, hayalini gerçekleştirmek için geçen yıl Giresun Tarım ve Orman Müdürlüğüne sunduğu projesine destek sağlandığını ifade ederek, "Seramızı kurduk ve bu yıl ilk kez sebze ve meyve üretimine başladık." dedi. "Burası benim hayalimdi" Yüksek rakım ve sert iklim şartları nedeniyle projeye başlarken endişelendiğini anlatan Özyılmaz, şöyle devam etti: "Burası benim hayalimdi. Merakındaydım zaten. İnternette de görüyorduk, istiyorduk üretimi. Yüksek rakım, 'Burada olur mu, olmaz mı?' tereddüdünde kaldık. Ama yaptık, oldu. Devlet desteğiyle hayalim gerçeğe dönüştü. Bu yıl ilk kez üretim gerçekleştiriyoruz. Yaptık ve başardık, çok mutluyum. Herkese de tavsiye ederim." Özyılmaz, verimli bir hasat dönemi beklediğini ifade ederek, "Domates, salatalık, kapya ve sivri biber, patlıcan, kabak ve karpuz üretimi yapıyorum. Bu yıl deneme amaçlı ekim yaptık. 500 ila 1 ton rekolte beklentim var. Gelecek yıllarda bu rakamı artırmayı hedefliyorum." diye konuştu. Ürünleri hasat ettikçe belde ve Giresun'daki pazarlarda satışa sunduğunu belirten Özyılmaz, böylece aile ekonomisine katkıda bulunduğunu kaydetti. Nurifer Özyılmaz'ın eşi Ömer Özyılmaz ise eşiyle gurur duyduğunu vurgulayarak, "Devlet desteğiyle serayı kurduk. Güzel bir sezon geçiriyoruz. Bizlere desteklerini sağlayan ilgili kurum yetkililerine teşekkür ediyorum." dedi.

  • Simit Tezgâhından Türkiye’nin Lezzet Zincirine: Emre Coşar’ın Mr.Simitmax Yolculuğu

    1986 yılında Konya’nın Karapınar ilçesi Sazlıpınar Mahallesi’nde dünyaya gelen Emre Coşar, daha çocuk yaşta hayatın yükünü omuzladı. Henüz 16 yaşında bir simitçide çalışmaya başladığında, aslında geleceğinin tohumlarını atıyordu. O küçük dükkânda edindiği tecrübeler, ona yalnızca iş disiplini değil; hayallerin peşinden koşmanın da önemini öğretti. Askerden döndüğünde birçok genç gibi farklı seçenekler karşısında durmadı; cesaretle hayalini seçti. Kendi simit dükkânını açarak küçük bir adım attı ama bu adım, büyük bir serüvenin başlangıcı oldu. Zamanla geliştirdiği lezzetler, müşteri memnuniyetine verdiği önem ve girişimci ruhuyla işini büyüttü. 2019 yılı ise dönüm noktasıydı. Coşar, yılların emeğini Mr.Simitmax markasıyla taçlandırdı. Bugün Türkiye genelinde bayilik ağı ve franchise sistemiyle hızla büyüyen Mr.Simitmax, aynı zamanda Emç Unlu Mamülleri çatısı altında dondurulmuş simit, poğaça ve börek üretimi yaparak, Türkiye’nin dört bir yanına lojistik sevkiyat gerçekleştiriyor. Marka, sadece kendi bayileriyle sınırlı kalmıyor; otellere, kolej kafeteryalarına, simitçilere, börekçilere ve farklı unlu mamul işletmelerine de ürün tedarik ederek geniş bir dağıtım ağı oluşturuyor. Bugün Mr.Simitmax ve Emç Unlu Mamülleri, yalnızca simit ve çayı bir araya getiren bir lezzet noktası değil; aynı zamanda girişimciler için güçlü bir yatırım fırsatı. Franchise başvurusu için markanın web sitesi ve sosyal medya hesaplarından detaylı bilgi alınabiliyor. Emre Coşar’ın hikâyesi, bir köy çocuğunun çalışkanlığıyla, azminin ve inancının birleştiğinde nelerin mümkün olabileceğini gösteriyor. Bugün Mr.Simitmax, sadece simidin değil, hayallerin gerçeğe dönüşmesinin de adı haline geldi.

  • Bankacılıktan Network Marketing Liderliğine: Mehtap Altıkulaçoğlu’nun İlham Veren Yolculuğu

    11 yıllık bankacılık ve finans kariyerini geride bırakan Mehtap Altıkulaçoğlu, bugün Network Marketing alanında kadın girişimcilere yol gösteren güçlü bir lider. İki çocuk annesi olan Altıkulaçoğlu, çocuklarının okul saatlerine uygun bir iş bulamayınca girişimcilik yoluna adım attı. İlk başlarda zorluklar yaşasa da “öğrenirim” diyerek asla pes etmedi. Bitkisel ürünler üzerine faaliyet gösteren Homm Life çatısı altında ekibini kurarak, yalnızca kendi başarısını değil, pek çok kadının da hayallerini gerçekleştirmesine öncülük etti. Kurucusu olduğu “Alfa Ekip” ile eğitimler düzenleyen ve girişimcilik koçluğu yapan Mehtap Altıkulaçoğlu, bugün sayısız kadına iş fırsatı sunuyor. Onun için başarı yalnızca maddi kazanç değil; aynı zamanda özgürlük, güçlenme ve örnek olabilmek. Kendi sözleriyle, “Kendine yaslanan dik yürürmüş”… Altıkulaçoğlu’nun hikâyesi, hayallerini erteleyen herkese umut veriyor. Altıkulaçoğlu’nun en büyük amacı ise bütüne fayda olabilmek. Ona göre gerçek başarı, bireysel kazanımları aşarak toplumun geneline dokunabilmek ve kolektif bir güç yaratabilmektir. Bu nedenle attığı her adımı, yalnızca kendi hayatını değil, başkalarının hayatını da güzelleştirecek bir değer üretme sorumluluğuyla atıyor. Kendi sözleriyle, “Kendine yaslanan dik yürürmüş”… Altıkulaçoğlu’nun hikâyesi, hayallerini erteleyen herkese umut veriyor. 11 yıllık bankacılık kariyerinden sonra girişimcilik yoluna adım atan Mehtap Altıkulaçoğlu, bugün Network Marketing alanında yüzlerce kadına ilham veren bir lider. Kurucusu olduğu Alfa Ekip ile eğitimler veriyor, kadınlara iş fırsatları sunuyor. Onun hikâyesi, pes etmeyenlerin neler başarabileceğinin en güçlü kanıtı.

  • Işığın Peşinde Bir Yolculuk: Aydın Musaballı’nın Hikâyesi

    30 Mart 1976’da İstanbul’da dünyaya gelen Aydın Musaballı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olarak mesleğini avukatlık üzerine inşa etti. Hukukun titiz ve disiplinli dünyasında yıllardır başarıyla ilerleyen Musaballı, aynı zamanda sosyal hayatın içinde birçok dernekte idari görevler üstlenerek toplumsal katkısını da sürdürüyor. Ancak onun yaşam yolculuğunu farklı ve özel kılan, “ışıkla çizmek” diye tanımladığı fotoğraf sanatına duyduğu tutku oldu. Fotoğrafla ilk tanışması, Büyük Kulüp Derneği’nin Fotoğrafçılık Atölyesi sayesinde gerçekleşti. O andan itibaren, objektifin arkasında hayatı farklı açılardan görmeye başladı. Musaballı’nın ifadesiyle, ışığın ve gölgenin ahengi onda tarifsiz bir hayranlık uyandırdı. Fotoğraf yolculuğunda, çıktığı yolda kendisini her zaman “öğrenci” olarak tanımlayan Musaballı, bilgi ve tecrübelerine yenilerini eklemekten asla vazgeçmedi. Büyük Kulüp Fotoğraf Grubu’nun aktif bir üyesi olmasının yanı sıra Fotoğrafmetre Derneği ve IFSAK Derneği çatısı altında da üretmeye, paylaşmaya ve öğrenmeye devam ediyor. Ayrıca FIAP ve IAAP seviyesinde ünvan çalışmalarına devam ediyor. Sanata olan bağlılığını yalnızca atölyelerle sınırlamayan Musaballı, bu tutkuyu akademik bir boyuta taşımak için Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü’nde eğitim görüyor. Onun için fotoğraf, sadece bir hobi değil; hayatı anlamlandırmanın, anları ölümsüzleştirmenin ve ışıkla yeniden yazmanın bir yolu… Bugüne kadar birçok sergide eserleri sanatseverlerle buluştu. “Yaşamdan Yansımalar – Büyük Kulüp” ve “Fotoğraf Günlükleri – Büyük Kulüp” sergilerinin ardından, T.C. Kültür Bakanlığı ve FOTON Derneği iş birliğiyle gerçekleşen “Kapadokya Fotoğrafları Sergisi”nde de yer aldı. 2023 yılı ise onun için bir dönüm noktası oldu. UEDAŞ tarafından düzenlenen “Şehrin Işıkları” yarışmasında fotoğrafı özel gösterim ödülüne layık görüldü. Aynı yıl, “2. NEW WORLD Uluslararası Turlu Fotoğraf Yarışması”nda iki eseri sergilenme başarısı kazandı. Bugün Aydın Musaballı, bir yandan hukuk alanındaki profesyonel mesleğini sürdürürken, diğer yandan fotoğraf sanatıyla yaşamın en güzel anlarını ölümsüzleştiriyor. Onun hikâyesi, mesleki yoğunlukların arasında bile tutkularına zaman ayırabilenlere güçlü bir ilham veriyor. Çünkü Musaballı’ya göre ışıkla çizmek, aslında yaşamın özünü yakalamak demek…

  • Kanserden ölen ağabeyinin kütüphane hayalini memleketindeki okulda gerçekleştirdi

    İstanbul'da kitap satışı yapan bir firmada çalışırken yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle iki yıl önce 38 yaşında hayatını kaybeden Recep Özyurt'un kütüphane kurma hayali, kardeşi tarafından Sivas'ta hayata geçirildi. İstanbul'da yaşarken kanser hastalığı sebebiyle yaşamını yitiren Recep Özyurt'un kütüphane kurma hayali, kardeşi tarafından memleketleri Sivas'ın Altınyayla ilçesindeki bir okulda gerçekleştirildi. Kitap satışı yapan bir firmada çalışan Özyurt, kanser hastalığı nedeniyle 2023 yılında vefat etti. Özyurt'un kütüphane kurma hayalini ise kardeşi Tuğba Karataş ile diğer aile bireyleri yerine getirdi. Karataş, diğer kardeşleri ve annesinin de katkılarıyla Altınyayla'daki Şehit Zekeriya Demirkaynak Ortaokulu'nda kurduğu kütüphaneye, hayatını kaybeden ağabeyi Recep ve babası Hüseyin Özyurt'un isimlerini verdi. Ankara'da bir kurumda görev yapan Tuğba Karataş, AA muhabirine, 2 yıl önce yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden ağabeyinin çocukları çok sevdiğini söyledi. Ağabeyinin bir okula kütüphane kurma hayali olduğunu anlatan Karataş, "Aslında kendisi yapacaktı, maalesef hastalığı daha da ilerleyince bunu yapamadı. Annem ve kardeşleri olarak bu hayalini Allah'ın izniyle gerçekleştirdik." dedi. "Hüzünlü bir mutluluk yaşıyorum" Karataş, buruk bir mutluluk yaşadıklarını dile getirerek, "Kütüphanenin kurulumu noktasında memleketimiz Sivas'ın Altınyayla ilçesini tercih ettik. Babamın memleketi diye böyle bir hayali vardı. Onun isteğini yerine getirmeye çalıştık." diye konuştu. Ağabeyinin hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getiren Karataş, "Hüzünlü bir mutluluk yaşıyorum. Kendisinin hayattayken kütüphaneyi kurmasını ve görmesini çok arzu ederdim. İnşallah buradaki çocukların sevinç çığlıklarını duyuyordur. Hüzün ve mutluluğu bir arada yaşıyoruz." ifadelerini kullandı. "Öğrencilerimize verdiği katkılardan dolayı teşekkür ediyorum" Şehit Zekeriya Demirkaynak Ortaokulu Müdürü Yakup Gürkan ise eğitim camiasına verdiği destekten dolayı Karataş ve ailesine teşekkür etti. Hayatını kaybeden Özyurt'a Allah'tan rahmet dileyen Gürkan, kendilerinin hayatını kaybeden vatandaşın vasiyetinin yerine getirilmesine vesile olduklarını söyledi. Okullarında bir kütüphane ihtiyacının olduğunu ve bunun hayırsever aile tarafından karşılandığını ifade eden Gürkan, "Tuğba Hanım duyarlılık gösterdi ve vefat eden ağabeyinin vasiyeti üzerine okulumuza bir kütüphane kazandırdılar. Ailemize, öğrencilerimize verdiği katkılardan dolayı ilçemiz ve okulumuz adına teşekkür ediyorum." şeklinde konuştu. Gürkan, okullarında kurulan kütüphaneyi görmek için ilçeye gelen Karataş'a teşekkür plaketi takdim etti.​​​​​​​

  • Babasıyla başlayan Kur'an-ı Kerim serüveni, dünya üçüncülüğüyle taçlandı

    Kur'an-ı Kerim eğitimini ilk olarak imam hatip olan babasından alan Hafız Muhammed Yahya Yıldızhan, Türkiye'yi temsil ettiği 65. Malezya Uluslararası Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nda dünya üçüncülüğü elde etti. İstanbul'da 2005'te dünyaya gelen Muhammed Yahya Yıldızhan, imam hatip olan babası Hacı Yıldızhan'ın gözetiminde yetişerek, ilk Kur'an-ı Kerim eğitimini ondan aldı. Yıldızhan, 2017’de başladığı hafızlığı 15 ayda tamamlayarak belge almaya hak kazandı. İlk yarışma deneyimini 2018'de Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği Kur'an Kursları Arası Kur'an-ı Kerim Güzel Okuma Yarışması'nda yaşayan Yıldızhan, Türkiye ikincisi oldu. Ortaokul yıllarında da İstanbul ve Marmara bölgesinde birçok derece elde etti. Yıldızhan, 2020'de ise TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığının ortaklaşa yürüttüğü, Ramazan ayında ekranlara gelen TRT Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nda gün ve hafta birincisi olarak finalist olmaya hak kazandı. Dünyada en itibarlı Kur'an-ı Kerim'i okuma yarışmalarından birisi olarak kabul edilen 65. Malezya Uluslararası Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden Yıldızhan, dünya üçüncülüğü elde etti. AA muhabirine yaptığı açıklamada Kur'an-ı Kerim sesinin hiç kesilmediği bir evde büyüdüğünü belirten Yıldızhan, "Babamla birlikte Mısırlı karileri dinlerdik. Ben onları taklit etmeye çalışırdım, babam da bu kabiliyetimi fark edip teşvik ederdi. Daha sonra camide müezzinlik yaparak farklı yerlerde Kur'an okumaya başladım." dedi. Yıldızhan, hafızlığa adım atmasında babasının aldığı bir kararın dönüm noktası olduğunu kaydederek, "2015 yılında babam imam hatip olması münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığında sınava girerek yurt dışında Almanya'ya gitmeye hak kazanmıştı. Bu süreçte sırf benim hafızlık yapabilmem adına orayı bırakıp Türkiye'ye geri dönmesi, benimle ilgilenmesi beni en motive eden şey oldu. 2017'de başladığım hafızlığı 15 ayda tamamladım ve hıfzımı ikmal ederek belge almaya hak kazandım." ifadelerini kullandı. "Ülkemizi temsil edip derece aldığım için çok mutluyum" 2020'de katıldığı TRT Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'ndaki jürilerin kendisini kıraat alanında ilerlemesi için yönlendirildiğini belirten Yıldızhan, "Oradaki jüri heyetinde bulunan Osman Egin hocam elimden tuttu. Şamlı Şeyh Muhammed Mansur'dan 'Kıraat-ı Aşere" dediğimiz on kıraat ilmi, bu ilme dair manzume ezberleri ve Arapça eğitimi aldım. Bu ilim bana yeni bir kapı açtı."diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin'in onayıyla Malezya'daki yarışmaya katılmaya hak kazandığını söyleyen Yıldızhan, yarışmada 16 jüri olduğunu belirterek yarışma süreci hakkında şunları kaydetti: "Bu sene 65'incisi düzenlenen yarışma, şu an dünya üzerindeki en eski ve en prestijli yarışmalardan birisi. Yarışmaya 49 ülkeden 71 farklı yarışmacı, hıfz ve Kur'an-ı Kerim dallarında katıldı. Ben yarışmaya Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma dalında katıldım. Tabii yarışma zorlu bir yarışma olduğu için öncelikle ön eleme aşaması oldu. Ön eleme aşamasında bize verdikleri Aşr-ı Şerif'i okuduk. Ön eleme aşamasını geçtikten sonra, 2-9 Ağustos tarihleri arasında Malezya'da yarışma düzenlendi. Yarışmada okuyacağınız yer sabah kurada çekildi, akşam vakti burayı aşır olarak okumanız talep edildi. Her yarışmacıya 10 dakika süre verildi, bu 10 dakika süre zarfında en az 3-4 makam sergileyerek ve makamların çeşitli perdelerini göstererek, tecvit ahkamına riayet ederek Kur'an-ı Kerim tilaveti sunması gerekti. Elhamdülillah ben de ülkemizi bu yarışmada güzel bir şekilde temsil edip derece aldığım için çok mutluyum." "Türk bayrağımızın dalgalanışına şahit olmak bize ayrı bir gurur verdi" Yıldızhan, "Anne babalar, çocuklarına Kur'an-ı Kerim'i öğretmeden önce sevdirmeli. Güzel okumak isteyenler bol bol dinlemeli, çok okumalı, en önemlisi ihlas ve samimiyete önem vermelidir. Büyük karilerin sırrı da buydu." ifadelerini kullandı. Bir yandan üniversite eğimine devam edip, bir yandan da Mısırlı Kıraat Alimi Şeyh Ahmed İsa Al-Masarawi'den kıraat dersleri aldığını ifade eden Muhammed Yahya Yıldızhan, "Kıraat ilmini ve Kur'an-ı Kerim ilimlerini derinleştirip İslam'a hizmet etmek, talebeler yetiştirmek istiyorum. Aynı zamanda Türkiye'yi farklı uluslararası yarışmalarda en güzel şekilde temsil etmeyi arzu ediyorum." diye konuştu. Din görevlisi Hacı Yıldızhan ise oğlunun başarısına ilişkin, "Muhammed Malezya'da Kur'an tilaveti yaparken Türk bayrağımızın dalgalanışına şahit olmak bize ayrı bir gurur verdi. Ailelerin çocuklarıyla hafızlık sürecinde gece gündüz beraber olmaları çok önemli. Biz sürekli onunla birlikte olduk, ortam hazırladık, karileri dinlettik. Gururluyuz, bu başarıların artarak devam edeceğine inanıyorum." diye konuştu.

  • Berberlikte Ustalıktan Eğitime: Yılmaz Albayrak’ın İlham Veren Başarı Hikayesi

    35 yıllık meslek tecrübesiyle berberlik sanatını bir yaşam biçimine dönüştüren Yılmaz Albayrak, son 12 yıldır yalnızca saç ve sakal kesiminde değil, yeni nesil berberlerin yetişmesinde de öncü bir isim haline geldi. Yılmaz Albayrak Academy çatısı altında İstanbul’daki şubesinde verdiği eğitimlerle bugüne kadar 1000’in üzerinde öğrenci yetiştiren Albayrak, öğrencilerini yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında meslek hayatına kazandırdı. Kamu kurumlarında ve özel eğitim kurumlarında eğitmenlik yaparak sayısız genç berbere ilham olan Albayrak, bu alanda “Sıfırdan Berber Yetiştirme” ödülüne layık görüldü. CMC Cat üyesi olan Yılmaz Albayrak, sahadaki deneyimini modern eğitim anlayışıyla birleştirerek hem yüz yüze hem de online eğitimler düzenliyor. YouTube, Instagram ve TikTok üzerinden geniş bir kitleye ulaşan Albayrak, berberlik mesleğini yalnızca bir iş değil, sanat ve disiplin olarak aktarmayı hedefliyor. Eğitim almak isteyenler, Yılmaz Albayrak’a sosyal medya hesapları üzerinden ya da doğrudan iletişim numarası ile kolayca ulaşabiliyor. Yılmaz Albayrak'a aşağıdan ulaşabilirsiniz instagram youtube

  • Eğitimde Samimiyetin ve İlhamın Adı: Murat Ülkü

    1981 yılında Muğla’da dünyaya gelen Murat Ülkü, 18 yıldır öğretmenlik mesleğini tutkuyla sürdürüyor. Ancak onun için öğretmenlik yalnızca bilgi aktarmak değil; aynı zamanda öğrencilerinin ve yetişkinlerin hayatlarına dokunmak, onların yollarını aydınlatmak demek. Eğitim yolculuğu boyunca Samsun’dan Çanakkale’ye, Manisa’dan Salihli’ye uzanan farklı şehirlerde görev yaptı. Her gittiği yerde sadece sınıflara değil, kalplere de dokundu. Çünkü Murat Ülkü’ye göre gerçek eğitim, öğretmenle öğrenci arasında kurulan sevgi ve samimiyet bağı sayesinde hayat buluyor. Kızı Beril Masal Ülkü’nün dünyaya gelişi ise onun yaşamında yeni bir dönüm noktası oldu. İnsan hayatının değerini daha derinden kavrayan Ülkü, bu farkındalıkla AKUT gönüllüsü oldu. Burada verdiği eğitimler kısa sürede dikkat çekti ve kendisine yeni bir kapı araladı. Ardından kendi eğitim programlarını tasarlayarak Türkiye’nin dört bir yanında başarı ve motivasyon seminerleri vermeye başladı. Bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’na, çeşitli kolejlerden Türkiye’nin ilk kişisel gelişim atölyelerine kadar pek çok kurum ve kuruluşta eğitimler gerçekleştirdi. “Takım Olmak”, “Başarı ve Motivasyon” ve “P4C (Çocuklar için Felsefe)” başlıklı programları yoğun ilgi gördü. Ayrıca İstanbul Bilgi Üniversitesi, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ve TED Üniversitesi olmak üzere üç farklı üniversitede seminerler vererek binlerce kişiye ilham oldu. Yetişkinlere yönelik gerçekleştirdiği 30’a yakın seminerde, katılımcılar tarafından yapılan anketlerde defalarca en yüksek puanları aldı. Murat Ülkü için bu sonuçlar kişisel bir övgü değil, eğitimlerinin samimiyet ve etki gücünün bir göstergesi. Bununla da sınırlı kalmadı. Uzun yol bisikletçiliğinden dağcılığa, seyahat tutkusundan spora kadar hayatın farklı alanlarından beslenerek elde ettiği deneyimleri eğitimlerine yansıttı. Böylece anlattıkları sadece teoriden ibaret kalmadı; yaşamın içinden gelen, gerçek deneyimlerle harmanlanan derslere dönüştü. Bugün profesyonel konuşmacı ve eğitmen kimliğiyle hem öğrencilerine hem de toplumun her kesimine yol gösteriyor. Onun için başarı, yalnızca bilgiyle değil; samimiyet, sevgi ve inançla paylaşıldığında gerçek anlamını buluyor. Murat Ülkü, mesleğine duyduğu aşkı ve insanlara kattığı değerle, eğitimde samimiyetin ve ilhamın en güçlü temsilcilerinden biri olarak yoluna devam ediyor.

Arama Yap

bottom of page