top of page

Boş arama ile 785 sonuç bulundu

  • Sivas’ın Küçük Bir Köyünden Doğan Umut: Bahar Babacan

    Türkiye’den Kıbrıs’a, Katar’dan Londra’ya uzanan bir başarı hikâyesi Sivas’ın Divriği ilçesine bağlı Karasar köyünde doğdu. Eğitimine köy okulunda başladı ama öğretmen eksikliği nedeniyle düzenli bir şekilde devam edemedi. Henüz 5. sınıftayken, ailesinden ayrı yatılı okula geçti. Daha çocuk yaşta hayata karşı dimdik durmayı öğrenmişti. 13 yaşında annesini, kısa süre sonra da babasını kaybetti. Bu büyük kayıpların ardından Ankara'ya yerleşti. Yedi kardeşin en küçüğüydü. Genç yaşta hem çalışıp hem de eğitimini sürdürmek zorundaydı. Ama vazgeçmedi. Çünkü Bahar Babacan, mücadeleyi seçti. Henüz 19 yaşındayken kendi işini kurdu. 25 yaşına geldiğinde ise kendi kozmetik markasını – RÜNA Kozmetik’i – kurarak yalnızca hizmet veren değil, aynı zamanda üreten bir kadın girişimciye dönüştü. Bugün ürünleri birçok ülkede satılıyor; güzellik merkezleri Ankara, İstanbul, Londra ve Almanya’da faaliyet gösteriyor. 20 yılı aşkın süredir tırnak estetiği, lazer ve selülit gibi birçok alanda kadınların hem fiziksel hem ruhsal olarak kendilerini daha iyi hissetmeleri için çalışıyor. Ama onun dokunuşları yalnızca estetik değil; insani ve vicdani bir boyut da taşıyor. Bahar Babacan, sosyal sorumluluğu işinin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Maddi imkânı olmayan kadınlara, özellikle kanser tedavisi görenlere ücretsiz kalıcı makyaj hizmeti vererek onların hayata tutunmalarına katkı sağlıyor. Aynı zamanda iki çocuk annesi. Bekar bir anne olarak, hayatını “gelişime, üretmeye ve başkalarına katkı sunmaya” adamış durumda. Sosyal medyada 1.9 milyon takipçisiyle büyük bir kitleye seslenen Bahar Babacan, güzellik sektörünün en etkili kadın figürlerinden biri haline geldi. Bugün hâlâ “hayal eden, inanan ve başaran” kadınlara ilham olmaya devam ediyor.

  • Öğretmeninin yönlendirmesiyle başladığı boccede 3 yılda 8 madalya kazandı

    Siirt'te yaşayan 15 yaşındaki Erkan Özer, beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle başladığı boccede 3 yılda 2'si altın 8 madalya kazandı. Siirt'te yaşayan 15 yaşındaki Erkan Özer, beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle başladığı boccede 3 yılda 2'si altın 8 madalya kazandı. Erkan Özer, 3 yıl önce okul sporlarına başladı ve ilk müsabakada birinci geldi. Erkan, iyi atışları dikkatini çektiği beden eğitimi öğretmeni tarafından Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün bocce takımına yönlendirildi. Takıma kısa sürede uyum sağlayan Erkan Özer, kendisini geliştirerek katıldığı müsabakalarda başarı elde etti. 2022'de okul sporlarında, aynı yıl Adıyaman'da bocce bölge yarışmasında ve 2023'te Siirt'te düzenlenen bocce bölge yarışmasında birincilikler elde eden Erkan, 19-23 Nisan'da Antalya'nın Kemer ilçesinde düzenlenen Türkiye Bocce Petank Şampiyonası'nda ferdi branşta ve takım halinde 2 altın madalya kazandı. Erkan Özer, 3 yılda 2'si altın toplam 8 madalya kazandığını söyledi.Televizyondan izleyerek başladığı boccede kendisini geliştirdiğini belirten Erkan, şunları kaydetti: "Beden eğitimi öğretmenimiz bir gün okulda bize bu branşı anlatınca ben de kendisine 'Ben bocceyi daha önce görmüştüm ve bu branşta iyi olabilirim." dedim. Hocam da beni denedi. İyi oynadığımı görünce beni okul sporlarına götürdü. Bu alanda iyi olduğumu hissettim ve oynamaya başladım. Okul sporlarında ve bölge şampiyonasında birinci oldum. Sonra kendimi geliştirdim, Türkiye şampiyonu oldum." "Milli takıma girmeyi çok istiyorum" Bocceyi severek yaptığını belirten Erkan Özer, başarılı olmak için antrenmanlara düzenli katıldığını dile getirdi. Hedefinin milli takım seçmelerine katılıp ay-yıldızlı formayı giymek olduğunu anlatan Erkan, bunun için de hazırlıklarını sürdürdüğünü ifade etti. Erkan, "Önümüzde milli takıma seçmeleri var. Milli takıma girmeyi çok istiyorum. Ülkemiz için mücadele etmeye devam edeceğim. Daha da iyi yerlere gelmek için daha çok çalışıyorum." diye konuştu. Erkan Özer, desteğini esirgemeyen ailesi ve çevresini madalyalarla mutlu etmek istediğini belirtti. Bocce antrenörü Mesut Eryeşil ise 3 yıl önce takıma önerilen Erkan'ın azmi ve yeteneğiyle dikkati çektiğini söyledi. Önemli dereceler alan Erkan'ın umut vadettiğini ifade eden Eryeşil, "Erkan'ın boccede çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Antalya'da düzenlenen Türkiye Bocce Petank Şampiyonası'nda hem ferdi hem de takım halinde 2 altın madalya kazanarak bizleri mutlu etti." ifadelerini kullandı.

  • Anne-kız bir tablet bir mikrofonla Karadeniz ağzını dijital illüstrasyona taşıdı

    Trabzon'da yaşayan Zeynep Bölükbaşı Polat, seslendirmesini annesiyle yaptığı Karadeniz tiplemeli videolarını sosyal medyada hesabından takipçileriyle paylaşıyor. Hatay'ın Antakya ilçesindeki Gençlik ve Spor Müdürlüğünde Spor Uzmanı olarak görev yapan 45 yaşındaki Polat, 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından memleketi Akçaabat'a döndü. Dijital illüstrasyon tekniğiyle hazırladığı içerikleri animasyonla hareketlendiren Polat, videolarına yaptığı seslendirmelerde annesinden de yardım aldı. Sosyal medyada binlerce kişinin beğenisini alan videolarda güldürmenin yanı sıra Karadeniz kültürünü de yaşatan Polat, AA muhabirine, hayatının en kötü döneminde mizah yapmaya başladığını söyledi. Çevresinde esprili kişiliğiyle tanındığını ifade eden Polat, sosyal medyaya içerik üretmeye, ailesinin tavsiyesi üzerine başladığını dile getirdi. Polat, aile arasında yaptığı taklitlerin beğenildiğini belirterek "Depremden sonra erkek kardeşim, 'Abla sen çok güzel şeyler yapıyorsun, bu sayfayı aç Trabzon'da güzel şeyler olacaktır. Birazcık kafan dağılır' dedi. Çok kötü günler geçirmiştik depremden sonra. 23 Mart 2023'te ben kardeşimin ısrarıyla ilk videoyu paylaştım. Paylaşır paylaşmaz çok güzel tepkiler aldık. Hayatımın en kötü dönemlerinde ve en kötü zamanlarında ben mizah yaptım." dedi. Gülmeyi ve güldürmeyi seven bir aile ortamında büyüdüğünü ve ailesindeki kadınlardan etkilendiğini ifade eden Polat, "Annem çok komik bir kadın, mutlu bir kadındır. Biz bir araya geldiğimizde mutlaka bir hikaye anlatır güleriz. Bu sadece çekirdek ailede değil, büyük aile olduğumuz için amca çocuklarımız teyze çocuklarımız bir araya gelir mutlaka bir hikaye anlatır ve güleriz." diye konuştu. Sporun ve sanatın hayatında her zaman yer aldığını kaydeden Polat, animasyon ve illüstratör çizerlerini yakından takip ettiğini aktardı. Grafik tasarımı yapmak için herhangi bir eğitim almadığını ve kendi çabalarıyla programları öğrendiğini kaydeden Polat, bütün işini bir tablet ve mikrofonla hallettiğini vurguladı. Polat, 12 yaşındaki oğlunun da dijital çizime ilgisinin olduğunu belirterek şunları kaydetti: "O da bu konuda çok yetenekli olduğu için o sırada ​​​​​​​illüstratörlerin nasıl çalıştığını gördüm, tablet ve kalemle çalışıyorlardı. Ben de tablet ve kalem aldım çizmeye başladım, baktım çiziyorum. Daha önce çizebilme yeteneğimi keşfetmemiştim. Meraklı olduğum için animasyonun nasıl yapıldığını kendi kendime öğrendim." Polat, "Sefiye Aba", "Emine Aba", "Hanife", "Müjgan" ve "Sadük" gibi karakterlerin yer aldığı içeriklerinde daha çok Karadeniz kadını tiplemelerini kullandığını dile getirdi. Amacının Karadeniz kültürünü yaşatmak olduğunu söyleyen Polat, Karadeniz kadınını çok iyi tanıdığı için karakterleri aracılığıyla yaptığı tespitlerin çok sevildiğini belirtti. Olaylara Karadeniz insanının nasıl tepki vereceği tespiti üzerinden yaklaştığını aktaran Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bazen konular üzerinden tespit yapıyorum, bazen birden geliyor, bazen düşünüyorum burada bizim kadınlarımız ne yapar, ne söyler. Gelen tepkiler de güzel oluyor, 'Evet bu aynı benim babaannem', 'Biz de aynen böyle söyleriz, böyle yaparız' diyorlar. İnsanlarla anlaşabiliyoruz onların dilinden konuşabiliyoruz böyle tepkiler gelince de mutlu oluyoruz. Hiç kötü yorum almıyorum. Genelde güzel yorumlar alıyorum. İnsanlar bana dua ediyorlar. 'Zeynep Hanım siz bizi güldürdünüz Allah da sizi güldürsün' diye. Bu bile bana yetiyor. Onlar sevdikçe ve mutlu oldukça ben daha çok çiziyorum daha çok anlatmak istiyorum." Kızının teklifi üzerine seslendirme yapmaya başlayan 73 yaşındaki 4 çocuk annesi Ayşe Bölükbaşı, videolardaki "Sefiye Aba" isimli karaktere sesiyle hayat veriyor. Seslendirdiği karaktere kendisinden bir şeyler kattığını anlatan Bölükbaşı, "Beni arkadaşlarım hep komik, esprili bir insan olarak tanırlar. Zaten küçüklükten beri böyleydim ben. Öyle bir ailede büyüdüm öyle bir aileye de gelin oldum. Hep gülerek, söyleyerek mutlu ailelerde büyüdüm." dedi. Kendisini tanıyanların videolardan sesin ona ait olduğunu anladığını ve çok güzel tepkiler aldığını aktaran Bölükbaşı, takipçilerine olumlu görüşleri için teşekkür etti. Karadenizli kimliğini hiç kaybetmediğine değinen Bölükbaşı, Karadeniz ağzını çok sevdiğini ve yaşatılmasını istediğini sözlerine ekledi.

  • Hatay'da öğrenciler harçlıkları ile sattıkları oyuncakların parasını Filistinli çocuklara bağışladı

    Hatay'da öğrenciler, harçlıkları ve oyuncaklarını satarak elde ettikleri geliri Filistinli çocuklar için bağışladı. İl Milli Eğitim Müdürlüğünce kent genelindeki okullarda Filistinli çocuklara destek olmak amacıyla yardım kampanyası düzenlendi. Kampanyaya öğretmen ve velilerin yanı sıra öğrenciler de destekte bulundu. Filistinli çocuklara destek olmak amacıyla öğrencilerden kimisi harçlıklarını, kimisi de kampanya kapsamında düzenlenen kermeste oyuncaklarını sattı. Kampanya kapsamında toplanan 4 milyon 268 bin 991 lira Filistinli çocuklara gönderilmek üzere Türk Kızılay Hatay Şubesine teslim edildi.

  • Bir Kadının Azmiyle Yazılmış Lezzet ve Başarı Hikâyesi: Hanım Türkmen

    İlkokul terk bir kadın, kanserle mücadelesine rağmen üç şube açtı, yemek kitabı çıkardı, danışmanlık ofisi kurdu, ekranlara çıktı… Hanım Türkmen’in ilham veren hayatı hayallerin peşinden koşan herkese umut oluyor. Yozgat’ın Yerköy ilçesinde doğdu, İstanbul’da büyüdü, henüz 16 yaşında ailesiyle birlikte Viyana’ya taşındı. Eğitim hayatı ilkokulda sona erdi ama öğrenmeye ve üretmeye olan tutkusu hiç bitmedi. Bugün Viyana’da 3 çocuk annesi bir kadın olarak, tam 5 farklı şubesi olan güçlü bir girişimci: 3 dondurma dükkânı, 1 schnitzel dükkânı ve 1 danışmanlık ofisiyle hem lezzet hem hizmet alanında örnek gösterilen bir başarıya imza attı. Eşiyle birlikte devraldıkları schnitzel dükkânı, onların iş hayatındaki ilk adımı oldu. Ardından kurdukları "Eissalon Monte" markasıyla Viyana'da dondurmalarıyla tanınan bir aile işletmesine dönüştüler. Bugün bu markanın 3 ayrı şubesi bulunuyor. İşin sadece ticaret boyutuyla da kalmadılar; Hanım Türkmen, 4 yıl boyunca sokak festivalleri organize ederek çocuklara özel etkinlikler düzenledi, her seferinde binlerce kişiyi ağırladı. Ancak bir gün kansere yakalandığını öğrendi. Kanser teşhisi ve vücudundaki tümörler nedeniyle büyük bir sınav verdi. Zorlu bir tedavi süreci başladı. Bu nedenle schnitzel işletmesine ve festivallere ara vermek zorunda kaldı. Ama hiçbir zaman pes etmedi. Mücadeleyi bırakmadı; kış aylarında da aktif kalabilmek için Viyana’da yaşayan Türk ve yabancılara hizmet veren "Destex" adında bir danışmanlık ofisi kurdu. Şu anda bu alanda da başarıyla yoluna devam ediyor. Sanat ve kültür alanında da adından söz ettiren Hanım Türkmen, TRT 1’de yayınlanan “Alişan’la Hayata Gülümse” programına 8 kez konuk oldu ve Avusturya’nın geleneksel yemeklerini milyonlarla buluşturdu. Bu tarifleri kalıcı kılmak için de “Hanım Türkmen’in Ellerinden Avusturya’nın Geleneksel Yemekleri” adlı bir kitap yazdı. Câğaloğlu Yayınları’ndan çıkan bu eser bugün Türkiye genelindeki D&R mağazalarında satışta. Hanım Türkmen, bugün Viyana’nın en bilinen caddelerinden birinde üçüncü dondurma şubesini açmış durumda ve kapanan ilk göz ağrısı schnitzel dükkânını da yeniden faaliyete geçirdi. Eşinin desteğiyle attığı her adımı, azmiyle büyüten Hanım Türkmen; göç, girişimcilik, aile, kültür ve kadın emeği kavramlarının kesiştiği güçlü bir başarı hikâyesi yazıyor.

  • Tatlıdan Topluma: Mehmet Bulanık’ın Kıbrıs’ta Yazdığı Başarı Hikayesi

    Girne'nin kalbinde yükselen bir tatlı imparatorluğu, arkasında durmadan çalışan bir vizyoner. Mehmet Bulanık… Sadece baklava üreten bir girişimci değil, aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sosyal ve ekonomik hayatına yön veren bir isim. Bilge Tatlı markasıyla lezzetin temsilcisi, Kıbrıs Türk Endüstri Kurumu Asbaşkanlığı ile üretimin savunucusu olan Bulanık, Girne’den yükselen çok yönlü bir başarı öyküsünün kahramanı. Erken Yaşta Ticaretle Tanıştı Hatay doğumlu Mehmet Bulanık, henüz 16 yaşında ticaret hayatına atıldı. Mücadele ve özveri dolu yıllar, onu 1999’da KKTC’ye taşıdı. Girne’ye yerleştikten sonra, sıfırdan başlayarak tatlı sektöründe yol almayı seçti. Tulumba tatlısı satışıyla adım attığı yolda, kısa sürede üretim kapasitesini artırdı ve bölgeye “Bilge Baklava Sarayı” markasını kazandırdı. Bugün markası, saatte 500 halka tatlı ve 55 tepsi baklava üretme kapasitesine sahip modern bir üretim tesisine dönüştü. Uluslararası Başarı: “Yılın Baklava Üreticisi” Ödülü 2022 yılında Bilge Tatlı, prestijli bir uluslararası başarıya imza attı: “Yılın Baklava Üreticisi” unvanı markaya layık görüldü. Mehmet Bulanık hava muhalefeti nedeniyle ödül törenine katılamasa da, ödül onun adına dostu Mesut Öztürk tarafından teslim alındı. Bulanık, bu anlamlı ödülle ilgili duygularını şu sözlerle paylaştı: “Kıbrıs Türk halkının damaklarını tatlandırıp yüzlerini güldürmek için canla başla çalışıyoruz. Lezzet, sürdürülebilir kalite ve üretim kapasitesi açısından sektörde başarılı bir konumda olduğumuza inanıyoruz.” Sosyal Duyarlılıkta da Öncü Mehmet Bulanık’ın başarı öyküsü sadece üretim ve ödüllerle sınırlı değil. Aynı zamanda toplumun farklı kesimlerine olan duyarlılığıyla da biliniyor. Kasım 2024’te, Gazileri Bilge Tatlı işletmesinde ağırlayarak, geçmişe ve değerlere verdiği önemi gösterdi. “Allah onları korusun, hakları ödenmez,” diyerek gazilere şükranlarını sundu. Haziran 2024’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, Mehmet Bulanık’ı ülke istihdamına sağladığı katkılar nedeniyle başarı plaketi ile onurlandırdı. Bu takdir, yalnızca özel sektör başarısı değil; kamusal katkıların da bir teyidi olarak kayıtlara geçti. Bilge Tatlı sadece bir tatlı üretim noktası değil, aynı zamanda Kıbrıs’ta siyaset ve toplumun buluşma merkezlerinden biri hâline geldi. UBP’li siyasilerin, bürokratların ve KKTC Türkiye Büyükelçisi Metin Feyzioğlu’nun katılımıyla sık sık yapılan toplantılar, işletmeyi “Girne siyaseti”nin yeni merkezi hâline getirdi. Siyaset, iş dünyası ve yerel halk arasında köprü kuran bir rol üstlendi. Bir Tatlıdan Fazlası… Mehmet Bulanık’ın adı bugün yalnızca baklava ile anılmıyor. O, erken yaşta ticarete atılmış, kendi markasını yaratmış, toplumsal sorumluluğunu unutmamış bir iş insanı. Gazilere vefa gösteren, istihdama katkı sunan, siyasetin nabzını tutan bir lider olarak, Kuzey Kıbrıs’ta hem ekonomik hem de sosyal anlamda kalıcı izler bırakmaya devam ediyor. “Lezzetiyle gönülleri, duruşuyla toplumu tatlandıran bir isim: Mehmet Bulanık.”

  • Karani öğretmen, topladığı kapakları Vincent van Gogh'un tablosuna dönüştürdü

    İstanbul'da Vedide Baha Pars Ortaokulu'nda teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak görev yapan Karani Duzcu, iki yıl boyunca biriktirdiği plastik kapaklarla ünlü ressam Vincent van Gogh'un "Yıldızlı Gece" tablosunu yeniden yorumladı. Plastik atık malzemelerin doğada kaybolmadığını göstermek ve geri dönüşümün önemine dikkati çekmek isteyen öğretmen Duzcu, iki yıl boyunca biriktirdiği yaklaşık 35 bin kapaktan duvar üzerine tablo yapmak istedi. Kapakları ünlü ressam Vincent van Gogh'un "Yıldızlı Gece" tablosuna dönüştüren Duzcu'nun 5 metre genişliğindeki ve 3 metre uzunluğundaki çalışması sosyal medyada büyük ilgi gördü. Karani Duzcu, hem sanat hem çevre duyarlılığı açısından dikkati çeken projenin ortaya çıkış sürecine dair AA muhabirine açıklamalarda bulundu. "Kapakla yapmak için en uygun resimlerden birisiydi" Sıfır Atık Projesi'nden ilhamla yola çıktıklarını belirten Duzcu, "Çocuklara geri dönüşümün önemini kavratmaya çalıştık. Burada da biz sanatsal unsur kullanarak daha çok dikkat çekmeye çalıştık. Vincent van Gogh'un 'Yıldızlı Gece'si zaten konularımızda ve derslerimizde vardı. Çocukların aşina olduğu bir renk, popüler bir sanat eseri. Ayrıca, kapakla yapmak için de en uygun resimlerden birisiydi." ifadelerini kullandı. Duzcu, öğrencilerin ve velilerin projeye desteklerinden dolayı memnuniyetini dile getirerek, "Tabii ki en başta velilerimize ve çocuklarımıza çok teşekkür ederiz çünkü tek başına yapılacak bir iş değil. Bütün öğrencilerimizin ve velilerimizin bu konuda çok büyük katkıları oldu." diye konuştu. Kapak biriktirme sürecinin yaklaşık iki yıla yayıldığını, uygulama sürecinin de 1 ay gibi bir sürede gerçekleştirildiğini vurgulayan Duzcu, hem sanatsal hem de çevresel yönü olan çalışmanın mesajlar verdiğini belirterek, şunları kaydetti: "Vincent van Gogh'un 'Yıldızlı Gece' resmini kullanarak geri dönüşümü ve plastik atık malzemelerin doğada kaybolmadığını göstermek için bu işi yaptık. Çok güzel olumlu tepkiler aldık. Bunun üzerine artık daha iyisini, daha büyüğünü yeni projelerde yapacağız." Karani Duzcu, öğrencilerin projeyi yürütürken çok heyecanlı olduklarına değinerek, "Onlar bizden daha çok heyecanlı. Başta büyüklüğünü kavrayamadılar. Küçük olacağını zannettiler. O heyecanları tabii ki işe de yansıdı." değerlendirmesinde bulundu. Daha önce Arjantin'de böyle bir çalışma gördüğünü ve bunu öğrencileriyle uygulamak istediğini aktaran Duzcu, "Arjantin'de plastik kapaklarla ilgili bir proje yapılmıştı ama onların yaptıkları daha küçük işlerdi. Biz bunu ne kadar büyük yapabiliriz diye bir adım ileri götürdük. Oradan esinlenerek bu işi yaptık." bilgisini paylaştı. Duzcu, yeni eğitim öğretim sezonunda öğrencileriyle yeni projelere devam edeceklerinin altını çizdi. "Yıldızlı Gece" tablosu hakkında Hollandalı post empresyonist ressam Vincent van Gogh tarafından 1889'da yapılmış yağlı boya tablosu, "Yıldızlı Gece" adıyla tanınıyor. Van Gogh'un bu eserinde, Saint-Remy-de-Provence'taki sanatoryumda kaldığı dönemde, odasının doğuya bakan penceresinden gördüğü manzarayı gün doğumundan hemen önceki haliyle resmettiği biliniyor. "Yıldızlı Gece", 1941'den bu yana New York’taki Museum of Modern Art (MoMA) kalıcı koleksiyonunda yer alıyor. Van Gogh'un en ünlü eserlerinden biri olan tablo, aynı zamanda Batı kültürünün en tanınmış sanat eserleri arasında bulunuyor.

  • Afyonkarahisarlı kadınlar yaptıkları doğal tahin ve köpük helva ile kazanç sağlıyor

    Afyonkarahisar'ın Başmakçı ilçesinde kooperatif bünyesinde çalışan kadınlar, ürettikleri doğal tahin ve köpük helvanın satışıyla kazanç sağlıyor. Afyonkarahisar Valiliğinin talimatıyla başlatılan "Kadın Kültür Evleri Projesi" kapsamında ilçede kurulan Başmakçı Kadın Girişimi Üretim İşletme ve Kalkınma Kooperatifi, kadınlara geçim kaynağı oldu. Kooperatif bünyesinde çalışan kadınlar, ürettikleri doğal tahin ve köpük helvanın satışıyla aile ekonomilerine katkı sağlıyor. Kadınların tahin imalatına yönelik kapsamlı eğitim aldığı kooperatifte üretilen ürünler, marketlerde satışa sunuluyor. Kooperatif Başkanı Özgül Çetinkaya, AA muhabirine, ilk başlarda zor şartlarda üretim yaptıklarını anlattı. Zaman içinde işlerini geliştirdikten sonra makine alarak üretimi sürdürdüklerini ifade eden Çetinkaya, "Yavaş yavaş açılmaya başladık. Ürünlerimizi Ankara ve İstanbul'a gönderdik. Kooperatifimiz kadınlara istihdam sağlamak amacıyla kuruldu. Amacımız işimizi daha da büyütmek." dedi. Çetinkaya, Valiliğin katkısıyla imzalanan protokol kapsamında, ürünlerinin Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde satışa sunulduğunu bildirdi. "Çeşitli il ve ilçelerden çok büyük rağbet görüyoruz" Başmakçı Kaymakamı Bilal Çelik de kooperatifte tahin ve köpük helva üretiminin 2022'de başladığını söyledi. Kooperatifte tahinin doğal ve katkısız üretildiğini dile getiren Çelik, şöyle konuştu: "Çeşitli il ve ilçelerden çok büyük rağbet görüyoruz. Bunda en önemli pay Vali Kübra Güran Yiğitbaşı'nın. Geçen hafta Ankara'ya satış gerçekleştirdik. Ürünlerimizi marketlere gönderiyoruz. Yavaş yavaş ismimizi duyurmaya başladık. 7 kadın çalışıyor, çok gayretliler. İlerleyen süreçte daha çok kadına istihdam sağlayacağız." "Hem para kazanıyorum hem de ortam çok eğlenceli" Kadınlardan Keziban Canseven (56), "Evde oturmaktan canım sıkılıyordu. Hem para kazanıyorum hem de ortam çok eğlenceli." ifadelerini kullandı. Zeynep Şener de 3 yıldır kooperatifte çalıştığını, kazandığı parayla ailesinin geçimine katkı sağladığını, bunun kendisini çok mutlu ettiğini bildirdi. Fadime Tuncer ise amaçlarının işlerini daha da büyütmek, daha fazla kadına istihdam sağlamak olduğunu ifade etti.

  • Ateşle Uyanan Nefes: Belgin Dal’ın Taşlara Yazdığı Şifa Yolculuğu

    Belgin Dal’ın yaşam öyküsü, sıradan bir hayattan çok daha fazlasını barındırıyor. Adeta görünmeyen bir el, onu hayatın sınırlarından çekip tekrar tekrar hayata davet etti. Her şey, Afyon’un kırsal bir köyünde yedi aylıkken ölü doğmasıyla başladı. Nefes almıyordu. Kalbi atmıyordu. Aile büyük bir sessizliğe gömülmüştü. Ancak o sırada evin ocağındaki ateşin sıcaklığıyla göbek bağına yapılan basit bir müdahale, mucizevi şekilde Belgin’i hayata döndürdü. Bu, onun yaşamla ilk buluşmasıydı. Henüz kırkı çıkmadan ikinci kez ölümle yüzleşti. Üç yaşına geldiğinde, bir kez daha ölüm sınırını aştı. Tüm bu deneyimler, onun bu dünyadaki yolculuğunun sıradan olmayacağını fısıldıyordu. Her defasında görünmeyen bir güç onu geri çağırıyor, yaşama tutunmasını sağlıyordu. Bu tekrar eden sınavlar, ilerde kadim bilgileri hatırlayacak bir ruhun uyanışına işaret ediyordu. Bir Bileklik, Bir Mucize Belgin Dal, uzun süre (15 yıl) ağır migren ataklarıyla mücadele etti. Enerjiye, taşlara, spiritüel yaklaşımlara inanmayan biriydi. Hatta “Kala kala Allah’ın taşına mı kaldık?” diyerek bu konulara mesafeli yaklaşırdı. Migren atağının şiddetlendiği bir gün, hediyelik eşya dükkânında çalışırken ametist taşından yapılmış bir bileklik yere düştü. Taşı yerden alıp eline aldığında, bedeninden güçlü bir elektrik akımı geçti. Yıllardır süren migreni o anda aniden kesildi. O gece boyunca araştırmalar yaptı. Taşların yalnızca fiziksel varlıklar değil, kainatın frekanslarını taşıyan bilgi ve enerji alanları olduğunu fark etti. Sabah ezanı okunurken içinden gelen şu cümleyle yeni bir hayata adım attı: "Taşlar sadece taş değil, Yaradan’ın yarattığı kodlu parçalardı..." Stone Şifa Bio Enerji Sistemi, Bu deneyim Belgin Dal’ın içsel uyanışını başlattı. Çin, Yunanistan ve Brezilya’da eğitimler aldı. Şifacı John of God ile tanıştıktan sonra, "Türkiye’de neden bir şifa köyü olmasın?" sorusuyla yeni bir vizyon oluşturdu. Beden, zihin ve ruhun bir bütün olduğunu fark ederek kendi özgün sistemini kurdu: Stone Şifa Bio Enerji. Bu sistemde: Doğal taşlar, Sarkaç çalışmaları, Çakra dengeleme, Bilinçaltı temizliği, Ayak altı haritası, Aura alanı okuması, Frekans ve dua çalışmaları, Ritüel tütsü teknikleri bir araya getirildi. Bu sistem yalnızca bireysel şifa seansları sunmakla kalmadı, aynı zamanda öğretilerek yaygınlaştırıldı. Belgin Dal’ın önderliğinde “Her eve bir şifacı” mottosuyla yüzlerce kişi bu kadim bilgileri öğrenerek kendi çevrelerine şifa dağıtmaya başladı. Şifalı Taşlar Kitabı ve Tanınırlık 2013 yılında yayımladığı “Şifalı Taşlar” kitabı, sadece taşların anlamlarını değil, aynı zamanda hangi hastalıklarda hangi minerallerin kullanılmaması gerektiği gibi dikkat edilmesi gereken noktaları da içeriyordu. Kitap, 2016 yılında Ankara ATO tarafından "Yılın En İyi Şifalı Taşlar Kitabı" ödülüne layık görüldü. Belgin Dal’ın bilimsel yaklaşımı ve doğal taşlara getirdiği etik bakış, geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. Uzun yıllar televizyon programlarında, seminerlerde ve sosyal medyada binlerce kişiye ulaştı. Bugün 74 binden fazla takipçisiyle bilgi ve ilham paylaşmaya devam ediyor. Şifa Köyü Sapanca: Taşların Dilini Duyan Bir Mekân 2019 yılında kurulan Şifa Köyü Sapanca, yalnızca bir konaklama alanı değil; dönüşüm, huzur ve enerji merkezi olarak tasarlandı. Bungalovlar, Mısır Piramitleri’nin ölçülerine göre, 7.8 ve 19 frekansına uygun şekilde inşa edildi. Bu ölçüler, dünyanın oluşum frekansı, yani şifa ve sevgi frekansı ile uyum içinde. Tüm odalarda enerji kodlaması var. Belgin DAL Şifa Köyü'nde enerji çalışmaları, konaklama, Kristal Yatak Terapisi, vorteks ağacı ile dengelenme, dilek çanağı ile ritüel, doğal taşlarla enerji hizalama, doğa yürüyüşleri, niyet suyu ve dualı enerji alanları gibi bütüncül deneyimler sunuyor. Belgin Dal’ın vizyonuyla kurulan bu köy, aynı zamanda Türkiye’de tamamlayıcı tıp alanında öncülük eden bir dönüşüm alanı hâline geldi. Geliştirdiği sistem, modern tıbbı dışlamadan, onu tamamlayan bir alan açarak danışanlara yeni bir perspektif sunuyor. Ruhunu Hatırlayan Kadın Bugün Belgin Dal sadece bir “bio enerji uzmanı” değil; aynı zamanda bir annelik gücünü, bir Anadolu kadınının sezgiselliğini, ve kadim bilgeliği içinde barındıran bir ruhsal yol gösterici. Onun için en büyük şifa, kişinin kendi yarasını sarabilmesinde saklı. "En iyi şifacı, kendi yarasını sarandır." – Belgin Dal Bir Başarıdan Fazlası Belgin Dal’ın hikâyesi, sadece bir başarı öyküsü değil; teslimiyetle başlayan bir uyanış, gönülden geçen bir dönüşüm ve binlerce kalbe uzanan ilham dolu bir yolculuktur. Bugün hâlâ binlerce kişiye şu mesajı veriyor: "İnanmasan da başlar bir gün. Çünkü şifa, tam da inancın bittiği yerde seni bulur." Satın almak için tıkla

  • Babasının aracını satarak turnuvaya gönderdiği engelli tenisçi başarılarıyla ailesinin gururu oldu

    Babasının aracını satarak turnuvaya gönderdiği Şırnaklı engelli tenisçi Zeliha Aksak, olimpiyat hedefiyle çalışıyor. Merkeze bağlı Kaymakam Çeşme köyünde doğup büyüyen Zeliha Aksak'ın (20), kalça kırığı ve skolyoz (omurga eğriliği) hastalığı nedeniyle sağ ayağı sol ayağından 7 santimetre kısa kaldı. Köy korucusu baba ile ev kadını annenin 6 çocuğundan en büyüğü olan Zeliha, tenis antrenörü olan öğretmeni Hüseyin Buğa ve okul müdürü İsmail Zeyrek'in desteğiyle 2019'da tekerlekli sandalye tenisine başladı. Kendisini günden güne geliştiren Zeliha Aksak, 2020 yılında babasının sattığı kamyonetin parasıyla Antalya'da yapılan turnuvaya katıldı. Antrenörü Buğa'nın çalıştırmasıyla 2021'de milli takıma seçilen Zeliha, federasyon tarafından Antalya'da düzenlenen, uluslararası turnuvalar olan "Megasaray Open", "MTA Open" ve "KrosMedical Open" tekerlekli sandalye tenis turnuvalarına davet edilerek Türkiye'yi temsil etti. Manisa'nın Demirci ilçesinde 2022'de gerçekleştirilen "Tekerlekli Sandalye Tenis Akıncılar Klasman Turnuvası"nda 3 kategoride birinci olan başarılı sporcu, 2023'te junior kategorisinde dünya dördüncülüğü elde ederek, 18 yaş üstü dünya sıralamasında 52'nci sıraya yerleşti. Antrenmanlarını sürdüren Zeliha Aksak, başarılarından elde ettiği gelirle minibüs alan babasına destek verdi. Başarılarıyla ailesinin gururu olan Zeliha'nın hedefi Los Angeles 2028 Paralimpik Oyunları'na katılmak. "Şu an antrenmanlarıma babam araçla beni getiriyor" Paralimpik tenisçi Zeliha Aksak, AA muhabirine, 6 yıl önce okul müdürünün yönlendirmesiyle başladığı teniste Türkiye, Avrupa ve dünya şampiyonlarında çeşitli dereceler elde ettiğini söyledi. Dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğünü anlatan Zeliha, güvenlik korucusu olan babasının eğitimine destek verdiğini belirtti. Babasından spora yöneldiğinde de büyük destek gördüğünü ifade eden Zeliha Aksak, şöyle konuştu: "Babamın en büyük hedefi beni olimpiyatlarda görebilmek. Maddi manevi bana destek veriyor. Aracı vardı. 2020'de katıldığım ilk turnuvada aracını satıp beni turnuvaya gönderdi. Daha sonra turnuvalardan kazandığım parayla babama yeni bir araç alması için destek verdim. Yeni aldığımız aracın büyük ve geniş olması gerekiyordu çünkü 2 sandalyem, malzemelerim var, onun için minibüs aldık. Şu an antrenmanlarıma babam bu araçla beni getiriyor. Onun getiremediği günlerde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün servisini kullanıyorum." Bu yıl yer aldığı turnuvada Dünya Şampiyonası'na katılım hakkı kazandığını anlatan Zeliha Aksak, hedefinin olimpiyatlara katılmak olduğunu belirtti. Los Angeles'ta yapılacak olimpiyatlarda Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek ve Türk bayrağını göndere çektirmek istediğini dile getiren Zeliha, "Haftanın 3 günü antrenörümle, diğer günlerde ise evde çalışmalarımı sürdürüyorum. Yoğun bir şekilde 2028 Olimpiyatları'na hazırlanıyorum." ifadelerini kullandı. Anne ve baba gururlu Baba Sabri Aksak, kızının sporda başarılı olmasının gururunu yaşadıklarını söyledi. Kızının teniste iyi bir yere gelmesi için aracını sattığını aktaran Aksak, şunları kaydetti: "Milli formayla görünce kızımla gurur duyuyorum. Zeliha en büyük çocuğum. Onun da desteğiyle tekrar bir araç aldık. Haftanın belirli günlerinde onu antrenmana götürüyorum. Önce onun spora gitmesine pek gönlümüz yoktu, sonra çok istediğini görünce onu kıramadık, gönderdik, iyi ki göndermişiz. Bundan sonra de kızım için elimden ne geliyorsa yapacağım. Daha önce kamyonetimiz vardı, onu Zeliha için satmıştım. Şimdi minibüs aldık. Minibüsle onu bazen antrenmana götürüyorum." Anne Meryem Aksak ise kızının sporda başarılı olmasının mutluluğunu yaşadıklarını dile getirerek, "Çok sevinçliyiz, kızımın başarılarından dolayı da çok gururluyuz." diye konuştu.

  • Elif Kılıç: Atıktan Sanata, Gönülden Geleceğe Uzanan Bir Başarı Hikâyesi

    Amasya’nın Merzifon ilçesinde yaşayan moda tasarımcısı Elif Kılıç, modayı yalnızca bir estetik alanı değil; aynı zamanda çevresel, sosyal ve kültürel dönüşümün güçlü bir aracı olarak kullanıyor. Altı yıldır hiçbir maddi beklenti olmadan tamamen gönüllülük esasına dayalı yürüttüğü çevre temelli çalışmalarıyla, Türkiye’nin en sıra dışı tasarımcılarından biri haline geldi. Plastik atıklar, metal kapaklar, çöp poşetleri, pet şişeler… Birçoğumuzun gözünde "çöp" olarak görülen bu malzemeler, Elif Kılıç’ın ellerinde hayat buluyor. Türkiye’deki en büyük atık kostüm koleksiyonlarından birini oluşturan Kılıç, bu kostümleriyle üniversitelerde ve eğitim kurumlarında gençlere hem çevre bilinci aşılıyor hem de sanat yoluyla ilham veriyor. “Modanın çevreye verdiği zararı anlatmak için yeteneğimi kullanıyorum,” diyor. Elif Kılıç, TOBB Amasya Kadın Girişimciler Kurulu’nda başkan yardımcısı olarak da görev yapıyor. Aynı zamanda İstanbul Rumeli Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Ekonomi üzerine yüksek lisans yapıyor. Bir TEDx konuşmacısı olan Kılıç, “Best of Year Awards” gibi prestijli ödüllerle de onurlandırıldı. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli şey, sosyal duyarlılığı. Topladığı atıkları lisanslı kurumlar aracılığıyla gelire çeviriyor ve elde edilen tüm kazancı doğrudan kaymakamlık hesabına aktarıyor. Bu gelirle şimdiye dek şiddet mağduru annelere bebek arabaları, köy çocuklarına bayram harçlıkları ulaştırıldı. Elif Kılıç, “Biriken geliri üçe katlayıp ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya çalışıyorum,” diyor ve ekliyor: “İnanın kendi eşyalarım için kullandığım deponun bile büyük kısmı atık biriktirmek için ayrıldı.” İlk başlarda çevresinden “çöp toplayan kadın” olarak tepki gördü, ama zamanla halkın desteği çığ gibi büyüdü. Bugün, bölgedeki insanlar artık atıklarını çöpe değil, Elif Kılıç’a ulaştırıyor. O da bu atıkları sanatla geri dönüştürerek toplum için bir kaynak hâline getiriyor. Kendi sözleriyle: “Evet, çöpçülük yapıyorum... Ama bu çöp, geleceğe umut oluyor.” Elif Kılıç, hem doğaya hem de insanlığa katkı sunan çok yönlü bir başarı hikâyesi yazıyor. Onun hikâyesi, moda dünyasına çevresel farkındalık, dayanışma ve vicdan kazandırıyor.

  • Konya'da gök taşından takı ve bıçak üreten girişimci hobisini sektöre taşıyor

    Konya'da yaşayan gök taşı meraklısı Adem Aktaş, koleksiyonluk meteorit parçalarını değerli eşyalara dönüştürerek takı ve hediyelik eşya sektörüne yenilik kazandırmayı amaçlıyor. Aktaş, gök taşı merakının hobiye dönüştüğünü söyledi. Gök taşlarının ekonomik değerine işaret eden Aktaş, taşların CNC tezgahlarında işlenerek değerli aksesuarlara dönüştürüldüğünü dile getirdi. Meteoritlerden yüzük, kolye ve saat gibi ürünler yapılabildiğini dile getiren Aktaş, "Örneğin, şu an elimdeki bir saatin kadranı tamamen demir grup gök taşından yapılmış. Fiyatlar 500 dolardan başlayıp 2 bin 500 dolara kadar çıkabiliyor. Demir grup gök taşları, kırılganlık göstermedikleri için CNC ve özel atölyelerde rahatlıkla işlenebiliyor. Bu taşlardan saat, kolye ve bıçak gibi yüksek dayanıklılık isteyen ürünler yapılabiliyor." diye konuştu. Aktaş, şu ana kadar 12 parça ürün hazırladığını, bunlar arasında bıçaklar, kolyeler, bileklikler, alyans ve tespihlerin yer aldığını kaydetti. 30 bin dolara bıçak, 750 dolara kolye Aktaş, sosyal medya ve müzayede salonları üzerinden ürünlerini satışa çıkaracağını belirterek, şöyle konuştu: "Özel bir koleksiyonluk bıçağımız 30 bin dolar, başka bir bıçağımıza ise 20 bin dolar değer biçtik. Kolye ve bileklik 750'şer dolardan satışa sunulacak. Ayrıca bir alyansımız da 500 dolardan satışta olacak. Tüm ürünler uluslararası sertifikalı ve orijinalliği kanıtlanmış. Ürünleri sosyal medya üzerinden tanıtıyorum. Yayınlarda hem taşların hikayesini hem de ürünlerin detaylarını anlatıyorum. Aynı zamanda Türkiye'de büyük müzayede salonlarında açık artırmayla da satışa sunmak için girişimlerde bulunuyorum. Gök taşı sektörü Türkiye için yeni bir alan. Hem estetik hem ekonomik değeri var."

Arama Yap

bottom of page