Boş arama ile 785 sonuç bulundu
- Uzman Psikolog Sema Erdugan – İlham Veren Çok Yönlü Bir Başarı Öyküsü
İstanbul doğumlu ve çok yönlü bir kadın: öğretmen, psikolog, eğitmen, girişimci ve spor tutkunu. Sema Erdugan, yaşamını öğrenmeye, öğretmeye ve iyileştirmeye adamış ilham verici bir isim. 17 yıllık İngilizce öğretmenliği tecrübesine sahip olan Erdugan, ikinci branşı olan Fransızca ile de dil alanında derinleşti. Henüz lise yıllarında başlayan psikolojiye ilgisi, zamanla bir tutkuya, ardından da mesleğe dönüştü. Bu ilgisi doğrultusunda aldığı çeşitli eğitimlerin ardından klinik psikoloji lisansını ve yüksek lisansını tamamladı. Şu anda klinik psikoloji doktorasına devam ediyor. Terapi alanındaki çalışmaları; yetişkin, çocuk, ergen ve çift terapisi gibi çok çeşitli alanları kapsıyor. İstanbul'da iki farklı klinikte danışan kabul eden Erdugan, özellikle panik atak, kaygı bozukluğu, travmalar, obsesif kompulsif bozukluk ve iletişim problemleri gibi alanlarda uzmanlaşmış durumda. Psikolog kimliğinin yanında aynı zamanda 9 yıldır adli yeminli tercüman olarak da resmi kurumlarda görev almakta. Bu çok yönlü meslek yolculuğu, onun sadece akademik ve profesyonel değil, insani olarak da ne kadar güçlü ve donanımlı bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Eğitim ve Girişimcilikte İki Büyük İmza: Sema Erdugan’ın kurucusu olduğu Tesol Türkiye, onun öğretmenlik kariyerinde bir dönüm noktası olmuş. Kanada merkezli Global Tesol College’ın Türkiye ortağı olan bu platform aracılığıyla bugüne kadar 3.000'den fazla İngilizce öğretmeni yetiştirmiş. Öğretirken gelişen ve gelişirken öğreten bir sistemin öncüsü olan Erdugan, bu süreçte kendisinin de sürekli olarak dönüştüğünü vurguluyor. İkinci girişimi Qatarsis Akademi ise onun en duygusal projelerinden biri. Terapiye ulaşmakta zorlanan, kendini geri plana atmış, kendi hayatını yaşamaktan vazgeçmiş kadınlara bir ışık olabilmek amacıyla kurduğu bu platform, psikolojik destek, seminerler, workshoplar ve psiko-kamplar gibi etkinliklerle kadınlara ulaşmayı hedefliyor. Qatarsis Akademi, büyümeye devam eden bir sosyal girişim olarak kadınların yaşamına umut ve dönüşüm katıyor. Sema Erdugan için spor yalnızca bir uğraş değil, bir yaşam biçimi. Çocukluk yıllarında basketbol kulübüyle başlayan spor tutkusu, yıllar içinde Zumba ve Pilates’e evrilmiş. 13 yıldır kadınlara özel gruplarda Zumba ve Total Body dersleri veriyor. Dansa olan ilgisi ise ortaokul döneminden bu yana süregelen bir başka tutku. Sporun ve hareketin, hem ruhsal hem fiziksel dengeyi sağladığına inanan Erdugan, dersler sonrasında kendini adeta yeniden doğmuş gibi hissettiğini ve her yeni güne enerjiyle başladığını söylüyor. Ruh Sağlığına Yatırım, Geleceğe Atılan Adımdır Sema Erdugan'a göre, “Herkesin bir psikoloğu olmalı.” Çünkü terapi sadece bir problem çözücü değil, kişinin kendini keşfetme ve potansiyelini ortaya çıkarma yolculuğudur. Erdugan, modern çağın getirdiği psikolojik yüklerin giderek arttığını ve bu sebeple ruh sağlığına yapılan yatırımların daha da kıymetli hale geldiğini vurguluyor. Yeni Hedef: Maneviyatla Şifaya Yolculuk Psikolojinin yalnızca zihinsel değil, manevi boyutunu da kapsaması gerektiğini düşünen Sema Erdugan’ın şimdiki hedefi, Dr. Mustafa Merter’in öncülüğünü yaptığı Nefs İlmi Terapisi alanında derinleşmek. “İnsanı inançtan ve maneviyattan ayrı düşünerek iyileştirmek mümkün değil,” diyen Erdugan, önce kendi yaralarını iyileştirmeyi, sonra başkalarının şifasına vesile olmayı amaçlıyor.
- Trendyol Grubu, Baykar, ADQ ve Ant International arasında stratejik işbirliği
Trendyol, Baykar, ADQ ve Ant International, Türkiye pazarına yönelik yeni nesil bir finansal teknoloji platformu kurmak amacıyla mutabakat zaptı (MoU) imzaladı. Trendyol'dan yapılan açıklamaya göre, e-ticaret platformu Trendyol, insansız hava aracı üreticisi Baykar, Birleşik Arap Emirlikleri merkezli yatırım fonu ADQ, küresel dijital ödeme sistemleri ve finansal teknoloji sağlayıcılarından Ant International, stratejik işbirliğine imza attı. Taraflar, Türkiye'de yeni finansal teknoloji platformu oluşturmak amacıyla MoU imzaladı. İmza törenine, Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin, Trendyol Grubu Üst Yöneticisi (CEO) Erdem İnan, Baykar CEO'su Haluk Bayraktar, Alibaba Grubu Başkanı Michael Evans, ADQ Grup İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Mansour AlMulla ve Ant International Finans Direktörü (CFO) Yi Zhou katıldı. Stratejik işbirliği kapsamında e-ticaret, finansal teknolojiler, geleneksel ve dijital bankacılık, siber güvenlik ve yapay zeka gibi alanlardaki farklı uzmanlıkların bir araya gelmesiyle, perakende ve KOBİ finansmanından mevduat ve yatırım ürünlerine, dijital ödeme sistemlerinden sigorta işlemlerine kadar geniş bir yelpazede entegre finansal hizmetler sunacak bir platform geliştirilecek. Türkiye'de geliştirilecek yapay zeka ve finansal teknolojilerin entegre edilmesiyle kurulacak bu yeni girişimle, bireylerin ve küçük işletmelerin finansmana erişim süreçleri kolaylaştırılacak. Platformun, resmi kurumların onaylarının ardından gelecek aylar içinde hayata geçmesi planlanıyor. "Örnek bir model oluşturacağına inanıyoruz" Açıklamada görüşlerine yer verilenlerden Çağlayan Çetin, bu işbirliğinin Türkiye ekonomisinin dijital dönüşümünü hızlandıracağına ve teknoloji tabanlı finansal çözümler alanında örnek bir model oluşturacağına inandıklarını belirtti. Çetin, "Güçlü data analizi yetkinliklerimizle, başta 250 bin satıcımız olmak üzere şirketlerin e-ticaret ve e-ihracat potansiyellerini güçlendirmek için finansal hizmetleri daha erişilebilir hale getirmeyi, ülke ekonomisine sürdürülebilir ve kalıcı katkılar sağlamayı amaçlıyoruz." ifadesini kullandı. Haluk Bayraktar da şirketlerinin dünya standartlarındaki yapay zeka ve siber güvenlik yetkinliğiyle, Trendyol'un e-ticaret deneyimi ve Ant'ın fintek konusundaki küresel birikimini birleştirerek, finansal teknolojiler alanına katma değer sağlamak amacıyla bu işbirliğinin paydaşı olduklarını aktardı. Yapay zekanın sektörler arasında köprü görevi gördüğünü ve farklı alanları ortak bir zeminde buluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: "Bu ortaklıkla, Baykar'ın yapay zeka çözümleri ve güçlü altyapısını, Trendyol'un geniş kullanıcı tabanı ve finansal teknolojilerdeki deneyimiyle birleştiriyoruz. Amacımız, daha hızlı, güvenilir ve herkes için erişilebilir çözümler geliştirmek. Risk yönetimi ve güvenlik konularında yüksek standartları esas alarak, tamamen yerli bir finansal teknoloji altyapısı oluşturacağız. Bu önemli adımın, Milli Teknoloji Hamlesi'ne güç katmasını diliyorum. Katkı sunan tüm ekiplerimize teşekkür ediyorum." Michael Evans ise Türkiye'ye duydukları güvenin ispatı niteliğindeki bu stratejik işbirliğiyle, Türkiye'ye çok değerli bir yatırım ve yenilikçi bir finansal teknoloji platformu kazandırılacağını dile getirdi. Evans, "Türkiye'deki bireysel ve kurumsal müşterilerin erişeceği yenilikçi, güvenilir ve erişilebilir dijital finansal hizmetlerin, yalnızca kullanıcıların günlük hayatına değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümesine ve finansal ekosistemin gelişimine önemli ölçüde değer katacağına inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Mansour AlMulla da Türkiye'nin dinamik ekonomisinin ve büyüyen dijital ortamının, tüm sektörler için önemli fırsatlar sunmaya devam ettiğini vurgulayarak, "Bu işbirliği, birbirini tamamlayan yetkinliklere sahip güçlü ortakları bir araya getirerek Türkiye'nin dijital dönüşümüne katkı sağlayacak yenilikçi finansal çözümleri geliştirme yönündeki ortak amacı yansıtıyor." görüşünü paylaştı. Yi Zhou ise Türkiye'nin genç ve dijitalleşme odaklı nüfusu ve gelişmiş e-ticaret sektörüyle küresel dijital ekosistemleri için çok değerli bir yere sahip olduğuna değinerek, "Benzer bakış açısına sahip ortaklarla, yapay zeka ve blockchain başta olmak üzere en son teknolojilerimizle bu dinamik dijital ekonomiye yönelik kapsayıcı dijital finansal çözümler geliştireceğimiz için heyecan duyuyoruz." ifadesine yer verdi.
- Belçika'dan Kırklareli'ye uzanan hayal
Besici Gizem Alparslan Korkmaz, "Bu benim çocukluk hayalimdi. Dedelerim çiftçiydi, o yüzden bu işe her zaman ayrı bir merakım oldu. Hedefim, ileride kendi çiftliğimi kurmak ve hayallerimi tamamen gerçeğe dönüştirmek" dedi. Belçika'dan Kırklareli'ne gelen çift, devlet desteğiyle büyükbaş hayvan besiciliğine başladı. Belçika'da doğan 32 yaşındaki Gizem Alparslan Korkmaz ailesiyle tatil yapmak için geldiği Kırklareli'nde 34 yaşındaki Okan Korkmaz ile tanıştı. Yaklaşık 10 yıl önce evlenip Belçika'da yaşam süren çift, 2022 yılında hayvan besiciliği yapmak için Kırklareli'ne göç etti. Üsküp beldesinde kiraladıkları bir ağılda Tarım ve Orman Bakanlığının desteklerinden yararlanan çift, 6 gebe düveyle besicilik hayatına başladı. Korkmaz çifti, hayvan sayısını artırarak modern bir çiftlik kurmayı hedefliyor. "Yapamazsın diyenlere kulak asmadık" Gizem Alparslan Korkmaz, AA muhabirine, azmi ile tüm gençlere örnek olmak istediğini söyledi. Hayallerinin peşinden gittiğini ifade eden Korkmaz, Belçika'dan Türkiye'ye göç ederek mutluluğu yakaladıklarını kaydetti. "Yapamazsınız" diyenlere kulak asmadığını anlatan Korkmaz, "Bu benim çocukluk hayalimdi. Annemlerle yazdan yaza Türkiye'ye tatile geldiğimde hep köyde kalıyorduk. Hayvancılığa çok merakım vardı. Çocukluktan gelen bir heves bu aslında." dedi. Köyde çok güzel bir yaşam sürdüklerini anlatan Korkmaz, hayvan sayısını artırmak için gayret gösterdiklerini belirtti. "Hedefim ileride bir çiftlik kurmak" Tüm gençlere köylerine dönüp hayvancılık yapmayı öneren Korkmaz, şöyle devam etti: "Ben doğma büyüme Belçikalıyım oradaki hayatı da gördüm. Buradaki hayatı daha çok seviyorum. Neden daha çok seviyorum, kendi insanımız olduğu için seviyorum ve kendi kültürüm olduğu için seviyorum. Zaten ben Trakya insanıyım. Trakya insanları daha cana yakın ve sohbetleri daha güzel. Benim dedelerim çiftçiydi, o yüzden çok merakım var. Şu an 6 gebe düveyle başladım. Az hayvanla başlayıp sayıyı arttırmak istiyorum. Hedefim ileride bir çiftlik kurmak." Okan Korkmaz ise eşinin istediği üzerine bu işe yöneldiklerini söyledi. Yaklaşık 9 dönüm alan üzerinde hayvancılık ve çiftçilik yaptıklarını anlatan Korkmaz, "Eşimin hayalleri vardı. Gittik Belçika'da bir süre yaşadık. Daha sonra karar aldık geri dönüş yaptık. Döndük ve hedeflerimizi tamamlamaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı. Genç bir öğrencinin, akademik başarı kadar erdemli davranmaya da önem verdiğini vurgulayan Yılmaz, Ömer Nadi'nin hem ailesi hem de eğitimcileri tarafından gururla karşılandığını belirtti. Yılmaz, bağışlanan 100 bin liranın vakfın dünya çapındaki faaliyetlerinde kullanılacağını aktararak, 2024 yılında 35 ülkede 2 buçuk milyona yakın kişiye ulaştıklarını kaydetti.
- LGS birincisi 100 bin liralık başarı ödülünü Yetim Vakfına bağışladı
Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınavda 500 tam puan alarak Türkiye birincisi olan öğrencilerden Ömer Nadi Yılmaz, başarı ödülü olarak aldığı 100 bin lirayı Yetim Vakfına bağışladı. Vakıftan yapılan açıklamaya göre, Başakşehir Akif İnan Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Ömer Nadi Yılmaz, 2025 LGS'de Türkiye birincisi olunca, sınava hazırlandığı Sadık Yamanoğlu Eğitim Kurumları tarafından 100 bin lira değerinde hediye çekiyle ödüllendirildi. Aldığı hediyenin tamamını Yetim Vakfına bağışlama kararı alan Ömer Nadi Yılmaz, çekini Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yılmaz'a takdim etti. Öğrenci Yılmaz'ın yaptığı bağış, vakfın yetim çocuklarla ilgili faaliyet alanlarında değerlendirilmek üzere kuruma teslim edildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen Vakıf Başkanı Murat Yılmaz, Ömer Nadi Yılmaz'ın bağışını takdirle karşıladıklarını kaydederek, "Böylesi bir başarıdan sonra elde edilen ödülün, hiçbir yönlendirme olmadan doğrudan yetim çocukların istifadesine sunulması, yalnızca akademik değil, ahlaki bir üstünlüğün de göstergesidir. Kardeşimiz, birçok insana, özellikle de yaşıtlarına ilham verecek bir tavır sergiledi." ifadelerini kullandı. Genç bir öğrencinin, akademik başarı kadar erdemli davranmaya da önem verdiğini vurgulayan Yılmaz, Ömer Nadi'nin hem ailesi hem de eğitimcileri tarafından gururla karşılandığını belirtti. Yılmaz, bağışlanan 100 bin liranın vakfın dünya çapındaki faaliyetlerinde kullanılacağını aktararak, 2024 yılında 35 ülkede 2 buçuk milyona yakın kişiye ulaştıklarını kaydetti.
- Hayallerinden vazgeçmeyen kadın, 67 yaşında 5 yıldızlı otelde üniversiteli stajyer oldu
YÖK'ün "34 yaş üstü kadın" kontenjanından girdiği üniversite sınavında, geçen yıl ÇOMÜ Gelibolu Piri Reis Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı'nı kazanan 67 yaşındaki Fevziye Oğuz, 5 yıldızlı bir otele stajyer olarak kabul edildi. Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) "34 yaş üstü kadın" kontenjanından girdiği üniversite sınavında geçen yıl Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Gelibolu Piri Reis Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı'nı kazanan 67 yaşındaki Fevziye Oğuz, birinci sınıfın ardından kentteki 5 yıldızlı otelde stajyer oldu. Aslen Gelibolulu olan, lise mezuniyetinin ardından evlenen Oğuz, subay olan eşinin görevi dolayısıyla farklı illerde yaşadı ve farklı coğrafi bölgeleri tanıma imkanı buldu. Hayatı boyunca biri kız iki çocuğunun eğitimine öncelik veren, 5-6 yıl süreyle torununu da büyüten Oğuz'un içinde ukde kalan üniversite eğitimini tamamlamak istedi. Eşinin emekli olmasının ardından Gelibolu'ya yerleşen Oğuz, YÖK'ün "34 yaş üstü kadın" kontenjanından yararlanarak üniversite sınavına girmeye karar verdi. Sınava 3 ay kala, evinde bulunan ve yakınlarının çocuklarına ait eski hazırlık kitaplarından çalışmaya başlayan Oğuz, geçen yıl ÇOMÜ Gelibolu Piri Reis Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı'na yerleşerek en büyük hayaline kavuştu. İleri yaşta olması nedeniyle kendisine ön yargılı davranılacağı endişesi taşıyan Oğuz, genç sınıf arkadaşlarından gördüğü sevgi ve saygı karşısında bölümüne ve derslerine daha da bağlandı. Birinci sınıfı başarıyla tamamlayan Oğuz, kentteki 5 yıldızlı bir otelin yöneticilerine, üniversiteye yaptıkları ziyaret sırasında staj talebini iletti ve mesleğini ilk kez sahada tecrübe etme imkanı buldu. Çanakkale merkezde hizmet veren otelin SPA bölümünde stajına bir haftadır devam eden Oğuz, mesai arkadaşlarından ve yöneticilerinden büyük destek görüyor ve onlardan mesleğin inceliklerini öğreniyor. "Yapmak istediğim ama yapamadığım eksik yanımdı" Oğuz, "Yapmak istediğim ama yapamadığım eksik yanımdı." dediği üniversite hayalini gerçekleştirmesini anlattı. Fevziye Oğuz, sonuçlar açıklandığında başarmanın verdiği mutlulukla ağladığını ve kendisiyle gurur duyduğunu dile getirdi. Okulun önüne ilk gittiğinde "Allah'ım sana şükürler olsun bana bunu kısmet ettin. Bu benim için çok büyük bir şey." diyerek içeri girdiğini anlatan Oğuz, "Çekinerek ve ön yargılı geldim. Yaş itibarıyla babaanne ve anneanne olabilecek yaştayım ama bana çok saygılı ve sevecen yaklaştılar. Hepsini çok seviyorum." dedi. İlk sınavlar öncesi endişelendiğini ancak vize ve final sınavlarında başarılı olduğunu belirten Oğuz, "Not ortalamam çok güzel. 'Fevziye yapabilirsin, başarılı olabilirsin. Hatta bölümünün birincisi bile olabilirsin.' diye kendisini motive ettiğini söyledi. Oğuz, annelerini özleyen sınıf arkadaşlarının bu özlemlerini gidermeleri adına evden kek, poğaça ve kurabiye götürdüğünü, paylaşmayı çok sevdiğini anlattı. "Genç arkadaşlarımla yarışırcasına her şeyi öğrenmeye devam ediyorum" Güz döneminde üniversiteyi ziyaret eden yöneticilere "Benim yaş grubuma otelleriniz imkan sağlayabiliyor mu?" diye sorduğunu ve yaşını söyleyince inanamadıklarını aktaran Oğuz, şunları kaydetti: "Genel Müdür beni otelde stajyer olarak görmek istediklerini söyledi. Bilgi almak adına soru yöneltmiştim ama müdürümüzün bu şekilde dönmesi beni mutlu etti. Müdürümüzün daveti üzerine burada bulunmaktayım. İşimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Genç arkadaşlarımla yarışırcasına her şeyi öğrenmeye devam ediyorum. Öğrenmem için zaman ayırıyorlar. Onları mahcup etmemek adına hemen algılamaya ve yapmaya çalışıyorum. Güzel şekilde devam ettiriyoruz. 30 iş günü stajımı devam ettireceğim." Mezun olduktan sonra dikey geçiş sınavına girerek lisans eğitimine devam etmek istediğini belirten Oğuz, yaşıtlarına ise şu tavsiyelerde bulundu: "Yapabilirler, başarabilirler. Ben bunu çok kısa bir zamanda yaptım. Çocuklarımla çok ilgiliydim eğitim dönemlerinde. Ders çalışmalarından bazı şeyler kalmış aklımda sanırım bilgi olarak. İsteği varsa içinde, eksik yanı varsa, ertelendiyse ama içinde de kaldıysa lütfen kendilerini saklamasınlar, bunu yapmak için yola çıksınlar. Başarabileceklerine inanıyorum." "Fevziye Hanım'ın tercih edilmesi bizim için onur kaynağı" Fevziye Oğuz'u staj yaptığı otelde ziyaret ederek, bilgi alan Rektör Prof. Dr. Cüneyt Erenoğlu da YÖK'ün tercih kılavuzlarında iki senedir 34 yaş üstü kadınlar için ek kontenjan tanımlandığını, ÇOMÜ'nün 21 fakülte ve 13 meslek yüksek okulunun tamamında bu kontenjanların açık olduğunu ve ciddi talep gördüğünü söyledi. Geri bildirimlerin kıymetli olduğunu dile getiren Erenoğlu, "Tanımlanan kontenjanlara yerleşen öğrencilerimizin derslerine yüksek oranda devam ettikleri, not tutmadan tutun, yıl içi ve yıl sonu sınavlarda yüksek performans sergiledikleri bilgisini alıyoruz." dedi. Erenoğlu, üniversitelerin sadece bir meslek edindirme formasyonu kazandırmadığını, topluma her yaşta dokunmak gerektiğini ifade eden Erenoğlu, "Fevziye Hanım bunun iyi bir örneği oldu. Piri Reis Meslek Yüksek Okulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı'nı kazanmış. Derste gösterdiği yüksek performansla, içinde bulunduğumuz otelde staj yapma fırsatını kazanmış durumda. Fevziye Hanım'ın tercih edilmesi bizim için büyük bir onur kaynağı oldu." değerlendirmesinde bulundu.
- Emekli inşaat mühendisi, 64 yaşında resim bölümünü dereceyle bitirdi
İzmir'de yaşayan üç çocuk annesi Ulviye Erener, inşaat mühendisliği gibi zorlu ve disiplinli bir meslekten emekli olduktan sonra içinde ukde kalan resim sevgisini akademik başarıya dönüştürdü. İzmir'de yaşayan 64 yaşındaki Ulviye Erener, inşaat mühendisliği kariyerinin ardından başladığı resim bölümünden dereceyle mezun olup çocukluk hayalini gerçekleştirdi. Ulviye Erener, çocukluğundan beri ressam olmak istemesine rağmen aile mesleği olan inşaat mühendisliğini devam ettirmek için hayalinden vazgeçerek Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü seçti. Mezun olduktan sonra bu alanda 21 yıl çalışan Erener, 2006'da emekli olduktan sonra içinde ukde kalan resim tutkusunun peşine düştü. Erener, eşinin ve üç çocuğunun da desteğiyle 2021'de Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) girdi. Dört aylık hazırlık süreciyle hem YKS hem de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünün yetenek sınavında başarılı olan Erener, bu yıl 83,5 not ortalamasıyla bölüm üçüncüsü olarak mezun oldu. "Bir yola çıktıysam onu başarıyla bitirmek için her şeyi yaparım" Erener, yıllar sonra okul sıralarına dönmenin hem zor hem de çok kıymetli bir deneyim olduğunu söyledi. Resim yapma sevgisini ve becerisini akademik eğitimle taçlandırmak istediği için üniversite sınavına başvurduğunu belirten Erener, bazen çok yorulsa da hiç pes etmediğini ifade etti. Erener, yıllar sonra üniversite sıralarına dönmenin farklı duygular hissettirdiğini dile getirerek, "Gençlerle aynı sıraya oturunca ilk anda ben de dahil herkes şaşırdı ama beni çok güzel benimsediler. Ben onları çok sevdim, onlar beni çok sevdi. Hocalarımı da çok seviyorum. Hepsinden çok farklı şeyler öğrendim." diye konuştu. Bu süreçte ailesinin de kendisine çok yardımcı olduğunu vurgulayan Ulviye Erener, şunları kaydetti: "Mesleğimi de severek yaptım ama resim bölümünde okumak benim en büyük hayallerimden biriydi. Çok gururluyum. Ben bunu bu yaşta yapabildim. Resmi zaten yapıyoruz ama akademik anlamda bunu başarmak çok büyük gurur. Eşim, çocuklarım bana çok destek oldu. Arkadaşlarım sıkıldığım anlarda bana motive edici konuşmalar yaptı ve bu motivasyonla ben kendimi toparladım, tekrar sarıldım. Çünkü hem okul hem ev hem çocuklar biraz zorluyor. Hayat zorluyor ama o zorluğu da çevremin, ailemin desteğiyle yendim. Bir yola çıktıysam onu başarıyla bitirmek için her şeyi yaparım. Belki bazen vakit, enerji yetmiyor ama resim aşkım hiç bitmiyor. Sevdiğiniz şeyi başarırsınız." Sınıf arkadaşlarından "Ulviye abla"larına övgü Erener'in sınıf arkadaşlarından 23 yaşındaki Duygu Yılpır, aralarındaki yaş farkına rağmen Erener ile çok güzel bir dayanışma ortamı yakaladıklarını belirtti. Erener ile görüşmeye devam edeceklerini aktaran Yılpır, "O bize önderlik ediyor. Zorlandığımız konularda bize yardımcı oluyor. Sanki ailemden biri mezun oluyor gibi hissediyorum. Çünkü Ulviye abla hem iyi hem de çok çalışkan biri. Bundan sonra da çalışmalarımızı birlikte sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı. 22 yaşındaki Emrullah Çamtosun da Erener ile birçok anı biriktirdiğini belirterek, "Beraber sergiler açtık, çalışmalar yaptık, jürilerden geçtik. Hepsinde Ulviye abla bizi destekledi. Katkısı çok büyük. İrtibatımız devam edecek, birlikte yeni sergiler açmayı planlıyoruz." dedi.
- Türk akademisyen eczacılık mesleğini üretimleriyle uzaya taşımayı hedefliyor
Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Tuncer Değim, ilaç ve uzay kozmetiği alanında yaptığı çalışmaların sonucunda "uzayda göz damlası damlatmaya yarayan" aparat üretti. Halk sağlığı hizmeti olarak insanlık tarihi kadar uzun geçmişe sahip en eski meslek gruplarından eczacılık, geçmişten bugüne teknolojinin gelişmesi ve bilgiye erişimin yaygınlaşmasıyla geleneksel tedavi yöntemlerini modern tıp uygulamalarına taşıdı. Hemen her meslek grubu gibi dünyadaki değişimler ve yeni yaklaşımlarla sorumlulukları artan, yaşam boyu öğrendikleriyle toplumun sağlıklı yaşam ihtiyaçlarına karşılık vermeye gayret eden eczacılar, hayatlarına çoğunlukla serbest olarak devam etse de akademik alanda ve ilaç sanayisinde aktif rol alan birçok eczacı bulunuyor. Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Değim de çocukluk tutkusuyla ve mesleki birikimiyle klasik eczacılık anlayışını uzaya taşımak için çalışmalar yapıyor. İlk önce kendisine yönelttiği "Yer çekimsiz ortamda göz damlası kullanılabilir mi?", "Uzayda, susuz ortamda şampuan kullanmak mümkün mü?" ve "Radyasyon önleyici krem yapılabilir mi?" sorularına yanıt aramak için öğrencileriyle akademik çalışmalar yapan Değim, Türkiye'yi uzay ve hava eczacılığıyla tanıştıran isimler arasında yer alıyor. Uzay ve hava eczacılığı konusundaki çalışmalarını anlatan Değim, insanların yaşadığı ortamda sağlık sorunlarıyla ilgili mutlaka bir tedaviye ve ilaç kullanımına ihtiyaç duyduğunu söyledi. Prof. Dr. Değim, insanların uzaya gitmesi, orada daha uzun süre kalmaya başlaması ve "Mars'a seyahat" konusunun gündeme gelmesiyle eczacılığın uzaya taşınmasının gerekliliğinin ön plana çıktığını dile getirerek, "Çünkü uzayda insanların başına dünyadakinden daha fazla olay geliyor. Basınçla ilgili problemler gibi, psikolojik problemler gibi, ışığa ve radyasyona daha fazla maruz kalmak gibi, yer çekiminin olmaması nedeniyle yaşadığı kas ve iskelet problemleri gibi şeyler yaşayabiliyor. O zaman uzaydaki insanların daha fazla ilaç kullanmaya ihtiyacı var, soru tam da burada geliyor. Hangi ilaçları kullanacağız? Çünkü dünyada ilacımız olmadığı zaman bir başka eczaneye kadar gidip ilacı almak mümkün ama uzay aracının içinde elinizde ne varsa onu kullanmanız lazım. Dolayısıyla orada doğru ilacın olması lazım, orada doğru dozda kullanmamız lazım." diye konuştu. Uzayda insan fizyolojisi ve metabolizmanın değiştiğine dikkati çeken Değim, "Sadece uzayda değil, uçak yolculuklarında da artık eskisine göre daha uzun süre uçaklarda kalıyoruz. Uçaklar 10 bin fitte atmosferin üst tabakalarında seyahat ediyor. Orada dünyanın koruyucu katmanından çıkmış oluyoruz. Dolayısıyla daha fazla x ışını geliyor, daha fazla radyasyon alıyoruz, daha fazla basınç azlığına maruz kalıyoruz. Bütün bunları düzeltmek için ilaç kullanmaya ve bunlar için yeni formülasyonlar geliştirmeye ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Değim, 1942 yılında şehit olan amcası havacı teğmen Mehmet Ali Değim'in kol saatinin ilkokul yıllarında kendisine verildiğini, hava ve uzay tutkusunun o dönemde başladığını anlattı. Değim, "Hava ve uzaya çok meraklı bir kişi olduğum için bu tutkumu mesleğimle birleştirebileceğimi fark ettim. Dünyada ilk kez 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde 'Hava ve Uzay Eczacılığı' diye seçmeli ders açma şansımız oldu. Öğrencilerimizle inanılmaz keyifli ders işliyoruz ve geleceğe projeksiyon tutmaya çalışıyoruz." dedi. Uzayda göz damlası kullanımı için geliştirilen cihaz için patent başvurusu Uzay konusundaki teorik çalışmaları pratiğe aktarma konusunda önemli bir sorunu aşmaya çalıştığını dile getiren Değim, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) imkan ve olanaklarına dikkati çekti. Prof. Dr. Değim, NASA'nın dünyada bu alanda önde gelen kurumlar arasında yer aldığının altını çizerek, "Johnson Space Center'da hem dünyanın ilk uzay eczacısı ünvanını almış kişiler hem de orada geliştirilen laboratuvarda uzay ortamını simüle eden cihazlar ve odalar var. Ben de çalışmalarımı onlarla beraber yapmaya çalışıyorum. Henüz gerçekleştirdiğimiz bir proje yok, kontak kurma aşamasındayız." diye konuştu. Türkiye'de de ABD'deki çalışma ortamına yakın alanlar hazırlamaya gayret ettiklerine işaret eden Değim, aynı zamanda ortaya konulacak projeler doğrultusunda NASA'nın oluşturduğu alanlardan da yararlanmak istediklerini söyledi. Söz konusu alanın oluşturulması noktasında başta Türkiye Uzay Ajansı (TUA) olmak üzere daha önce birçok kurumla görüşme yaptığını aktaran Değim, "(TUA'nın) Eski başkanı ile görüşmüştüm, beraber çalışmalarımız vardı. Yeni başkanla henüz görüşme fırsatım olmadı. TÜBİTAK ve üniversiteyle beraber böyle bir çalışma yapma arzumuz, hedefimiz var. İlaçlar için özellikle kendi mesleğimle ilgili uzay ortamını simüle eden üç boyutlu, yer çekimsizlik, basınçsızlık ortamı sağlayan sistemler var. Bu konuda girişimlerim mevcut." bilgisini verdi. Uzay eczacılığı konusunda geliştirilen cihazlara ilişkin de bilgi veren Değim, şöyle devam etti: "Benim öğrencilerimle yaptığım bir patent başvurusu 'uzayda göz damlası damlatmaya yarayan' aparatla ilişkili. Şöyle söyleyeyim: Dünyada gözümüze bir damla damlatmak için yer çekiminden yararlanıyoruz. Uzanıp gözümüze yukarıdan damlayı bırakıyoruz, damla yer çekimiyle gözümüze geliyor. Ama bunu uzayda uygulayamazsınız. Çünkü uzayda yer çekimi yok. Dolayısıyla bunu düşünüp bir cihaz geliştirdik ve şu anda patent kurumunda incelemede. Uzayda gözünüze doğru küçük bir fırlatma hareketi yapan, göz damlası damlatma cihazı. Düşünüp dünyadaki olayları, meslek bilgimizi bir araya getirip bir yaklaşımda bulunmaya çalışıyoruz." Prof. Dr. Değim, uzay eczacılığı kavramının ilk defa 2003 yılında ABD tarafından dillendirildiğini, Türkiye'de bu alandaki çalışmaların 2018 yılında başladığını kaydetti. Kendisinin de uzaya gitmeyi hayal ettiğini aktaran Değim, "Özellikle ben bir şeyi daha başlatmak istiyorum. Bu da dünyada bir ilk oldu, o da uzay kozmetikleri. Alper Gezeravcı uzaya gittiğinde normalde bir insanın haftada bir iki kere saçını yıkama ihtiyacı var. Bu Gezeravcı'da da vardı. Ama uzay aracının içinde banyo imkanı yoktu. Bizim kuru şampuanlar, özellikle deprem zamanında su olmadığı zaman insanların kullanması için geliştirdiğimiz, beraber çalıştığımız şeyler var. Onları çok kolay uzaya da uygulayabiliriz. Böyle bir çalışmamız da var." dedi. Değim, yakın bir gelecekte normal insanların da uzaya çıkabileceğini, bu konuda çalışmalar yapıldığını vurguladı. Onların yanına hayalinde küçük bir kozmetik çantası koyduğunu dile getiren Değim, radyasyondan önleyici kremi olan, göz damlası ve kuru şampuanı olan bir çanta düşlediğini anlattı. Dünyadan uzaya ilaç çıkarmanın maliyetli olduğundan bahseden Değim, "Bütün yer çekimini yenip uzaya bir litre su çıkarmak bile çok pahalı. Bazı ilaçları uzayda yapabilmek, uzay insanlarının kendilerine göre ihtiyaçları olan ilaçları orada yapabileceği bir şey hayalimde de var. Belirli ilaçlar içeren ama formülasyonunun uzayda yapıldığı günler gelecek, bunu göreceğiz. Bu konuya öncü olmak isterim." diye konuştu. "Dalış sonrası 6 ila 12 saat içerisinde uçağa binmemeniz gerektiğini size söyleyen olmuş muydu?" Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Tuncer Değim, uzay eczacılığı konusunun üniversitenin müfredatına eklenmesinin öğrencilerin hayal dünyasını şekillendirdiğini anlattı. Bu konuda olumlu dönüşlerin yanı sıra çeşitli topluluklar ve üniversitelerden davetler aldığını aktaran Değim, "Bütün meslekler gibi eczacılıkta kendi çapında bir evrim geçiriyor. Bunun içinde bence hava ve uzay eczacılığı çok önemli bir yer tutuyor." diye konuştu. Üniversitedeki müfredatta "Hava ve uzay eczacılığı nedir?" konusunun öğrencilere anlatıldığının altını çizen Değim, şu ifadeleri kullandı: "Özellikle tüplü dalış yaptıktan sonra indiğiniz derinliğe bağlı olarak 6 ila 12 saat içerisinde uçağa binmemeniz gerektiğini şimdiye kadar size söyleyen olmuş muydu? Bu bilgi benim dersimi alan öğrencilerde var. Çünkü dalışta kullanılan oksijen tüplerinde vurgun yememeniz için yüksek miktarda azot oluyor. Bunun kanınızdan ve dokularınızdan uzaklaşması için belli bir süreye ihtiyacı var. Eğer o süreyi tanımadan yola çıkarsanız uçakta her ne kadar kabin basınç kontrollü de olsa yaklaşık 10-15 barlık değişimler olabiliyor. Basınç azaldığı zaman gaz dokularınızdan açığa çıkar ve uçakta vurgun yiyebilirsiniz. Özellikle yurt dışına çıkarken hepimiz yanımıza bir antidiyare veya tansiyon ilacımızı almayı isteriz. Çünkü gittiğimiz yerde bunlara çok kolay ulaşamayabiliriz. Antibiyotiğimiz de bunlara dahil olabilir. Dolayısıyla biz bu ilaçları alan kişiye nereye gideceğini ve ne yapacağını sorduğumuz zaman Dubai'ye tüplü dalışa gittiğini bilirsek böyle bir uyarıda bulunabiliriz. Bu bilgi hayati önem kazanır. Çünkü bu işler genellikle seyahatin son zamanına kaldığı için, eğer uçağa binerse 'normalde çok iyi bir insandı, Dubai'de de tüplü dalış da yaptı ama ömrü vefa etmedi.' diyoruz ama aslında uçakta vurgun yemiş olabilir." Prof. Dr. Değim, uzay ve hava eczacılığı konusunda çok sayıda ortak çalışma teklifi aldığını ve bunları da değerlendirdiklerini sözlerine ekledi.
- Okuma azmiyle önce mühendis, sonra avukat oldu, bu yıl da tıp fakültesini bitirdi
Elazığ'da yaşayan 45 yaşındaki Mehmet Ekinoğlu, önce mühendis, sonra avukat oldu, bu yıl da tıp fakültesini bitirdi. Ekinoğlu, ortaokul döneminde hayatını okuduğu İbn-i Sina'nın başta tıp olmak üzere bilimin her alanında ortaya koyduğu çalışmalarıyla insanlığa katkı sunmasından etkilendi. Bunun için derslerine özveriyle çalışan Ekinoğlu, 1997'de kazandığı Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesinden 2001'de mezun olduktan sonra 13 yıl boyunca yurt içi ve dışında birçok büyük projede mühendis olarak görev aldı. Marmaray Projesi kapsamında görev yaptığı süreçte çalışma yaptıkları sahanın karşısında bulunan Marmara Üniversitesinde de öğrenim görmeyi hedefleyen Ekinoğlu, 2008'de bu üniversitenin Hukuk Fakültesini kazandı. Bir yandan mühendislik yaparken diğer yandan eğitimini sürdüren Ekinoğlu, 2012'de hukuk fakültesinden mezun oldu. Birkaç yıl hem mühendis hem de avukat olarak çalışan Ekinoğlu, evlenip 2 çocuk babası olduktan sonra 2015'te Elazığ'da serbest avukatlık yapmaya başladı. Küçük oğlunun yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle doktorluk hayalini de gerçekleştirmek isteyen Ekinoğlu, katıldığı sınavda aldığı puanla öğrenim gördüğü Fırat Üniversitesi (FÜ) Tıp Fakültesinden de bu yıl başarıyla mezun oldu. İbn-i Sina'yı kendisine örnek alarak 3 fakülte bitiren Ekinoğlu, okuma azmiyle takdir görüyor. Ekinoğlu, atanmasının ardından bundan sonraki yaşamını doktorluk yaparak sürdürmek istiyor. "Özellikle tıp mesleğini icra etmeye çalışacağım" Ekinoğlu, ortaokuldayken hayatını öğrendiği İbn-i Sina'nın insanlığa ve bilime sunduğu hizmetlerin kendisini çok etkilediğini söyledi. Farklı bilim dallarında ihtisas yapıp topluma yararlı olma düşüncesiyle eğitimini hep sürdürdüğünü dile getiren Ekinoğlu, "Onun farklı bilim dallarında yaptığı çalışmalar, o devirde böyle bir insanın yetişmiş olması beni çok etkilemişti. Amacım çok para kazanmak ya da ünlü olmak değildi, insanlara daha faydalı olma noktasında İbn-i Sina'yı örnek aldım ve bu düşünceyle ilk olarak mühendis oldum, daha sonra hukuk alanındaki eksikliğimi görerek hukuk fakültesini bitirdim. Ardından tıp eğitimi almaya karar verdim. Bundan sonraki hayatımda özellikle tıp mesleğini icra etmeye çalışacağım." dedi. "Başarının insanın içinde saklı olduğunu ortaya koymaya çalışıyorum" Ekinoğlu, iki önemli fakülte bitirmesine, ailesi ve işi olmasına rağmen tıp fakültesini de okumasına insanların hep şaşkınlıkla baktığını belirtti. Okuma azmiyle çevresindeki insanlara örnek olduğunu anlatan Ekinoğlu, şöyle konuştu: "Avukatlık mesleğini icra ederken doktorluk diplomamı da aldım. Bilginin nasıl faydalar sağlayacağını, ilerleyen yaşıma rağmen azmin ve odaklanmanın başarıyı getirdiğini, başarının aslında insanın içinde saklı olduğunu ortaya koymaya çalışıyorum. İlmiyle dünyaca tanınan bilim insanı İbn-i Sina'ya olan hayranlığım bugün 3 fakülteyi bitirmemdeki en büyük motivasyon kaynağım oldu. Bu açıdan çok mutlu ve gururluyum." "Bundan sonra öğrencilerime onu anlatacağım" FÜ Tıp Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi Merve Yılmaz Bozoğlan da Ekinoğlu'nu klinik farmakoloji dersinde tanıdığını, ilerleyen yaşına rağmen üçüncü fakültesini bitirmesini takdirle karşıladığını söyledi. Ekinoğlu'nun okul sürecinde derslere olan ilgisi ve çalışkanlığıyla da arkadaşlarına örnek olduğunu belirten Bozoğlan, "Mehmet artık meslektaşım. Bundan sonra öğrencilerime onu anlatacağım, onlara ilham kaynağı olabileceğini düşünüyorum." dedi. Tıp Fakültesinden mezun olan Burak Karataş ise aynı sıraları paylaştıkları Ekinoğlu'nun okuma azmiyle kendilerine örnek olduğunu belirtti. Karataş, "Tıp Fakültesine ilk başladığımızda Mehmet ağabeyin küçük çocuklarıyla okula geldiğini gördük. Bir baba ve avukat olarak bu mücadeleyi vermesi bizim için her zaman örnek teşkil etti. O, bu yoğun hayatında derslere vakit ayırabilirken bizim de bu mücadeleye azimle sarılmamızı sağladı." diye konuştu. Hasret Kirişçioğulları da derslerinde zorlandığında Ekinoğlu'nun azmini düşünerek motive olduğunu anlatarak, "Ne zaman zorlansam o sırada Mehmet ağabeyi düşünüyordum. O bize yol gösterici ve destek oluyordu." ifadelerini kullandı.
- Sayıların Rehberliğinde Bir Hayat Dönüşümü: Gülin Erbalcı Coşkun’un İlham Veren Yolculuğu
Gülin Erbalcı Coşkun, yıllarını verdiği özel sektörün ardından cesur bir adım atarak kendi içsel yolculuğuna çıktı. Bugün binlerce kişiye rehberlik eden uluslararası sertifikalı bir Numerolog ve Thetahealer olarak hem bireylere hem kurumlara ilham veriyor. Yıllarını özel sektöre adamış, Matematik, İşletme ve Halkla İlişkiler mezunu bir kadın düşünün… 20 yıl boyunca kurumsal hayatta edindiği deneyimi bir gün geride bırakıp kendi içsel yolculuğuna cesurca yönelen biri. Gülin Erbalcı Coşkun, sadece kariyerini değil, hayatını da tamamen dönüştürmeyi başarmış bir isim. Bugün onun adı, binlerce insanın yaşamında farkındalık uyandıran bir ışık gibi parlıyor. 2013 yılında kendi içsel dönüşüm süreciyle birlikte "Spiritual Director" olarak yola çıkan Coşkun, uluslararası sertifikalı bir Thetahealing eğitmeni ve uygulayıcısı olmanın yanı sıra, Numeroloji alanında da eğitimler veren sayılı uzmanlardan biri. Kurduğu eğitim sisteminde öğrencilerine ICCWorld ve Think Institute onaylı sertifikalar kazandırarak onları profesyonel meslek sahibi yapıyor. Instagram’da “ @gulincefarkiyla ” hesabıyla 90 bini aşkın kişiye ulaşan Coşkun,sadece bireysel danışmanlık vermiyor; aynı zamanda zaman yönetimi, satış, beden dili, kişisel imaj gibi alanlarda kurumsal ve bireysel eğitimler de sunuyor. Eğitimlerinde spiritüel öğretilerle kişisel gelişimi bir araya getirerek bütünsel bir bakış açısı sunuyor. Bu yaklaşım, onu yalnızca bir eğitmen değil, aynı zamanda bir rehber haline getiriyor. Toplumsal faydayı da gözeten Coşkun, farkındalık oluşturmayı amaçlayan derneklere bireysel destek vermeyi bir ilke edinmiştir. Bu doğrultuda sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden nadir eğitmenlerden biri olarak öne çıkıyor. Ayrıca, şu sıralar üzerinde çalıştığı mobil uygulama ile hem kurumsal hem bireysel alanda kişilerin farkındalık yolculuklarına katkı sağlamayı hedefliyor. Tüm bunlara ek olarak, İzmir’in köklü ajanslarından Dev Ajans – Dev TV’de programcı olarak yer almakta ve burada da kişilerin içsel yolculuklarına ışık tutmaya devam etmektedir. Bugün Gülin Erbalcı Coşkun’un hikayesi, rakamlardan korkmadan kendi potansiyelini keşfetmek isteyen binlerce kişiye ilham oluyor. Onun deyimiyle: “Sayıların rehberliği ve bilinçaltı dönüşümle yeniden doğuş mümkün…”
- Üniversitenin kadın kaynakçı ustası, azmiyle örnek oluyor
Afyonkarahisar'da kaynakçı olarak çalışan 2 çocuk annesi 33 yaşındaki Safiye Köse, azmiyle çevresindekilere örnek oluyor. İki çocuk annesi Köse, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ), Veteriner Fakültesi Eğitim Araştırma ve Uygulama Çiftliği'nde kaynak ustası olarak görev yapıyor. Mesleği babasıyla gittiği işlerde öğrenen Köse, işini severek yapıyor. Safiye Köse, liseyi bitirdikten sonra katıldığı bir kursta "Kaynak Operatörü Mesleki Yeterlilik Belgesi" aldığını söyledi. "Çevredekiler de 'kaynağı kadın mı yapıyor' diye şaşırıyorlar" İşini severek yaptığını ifade eden Köse, "Babam da kaynakçıydı. Daha önce fabrikalarda çalıştım. Özel sektörde de kaynak yapıyordum. Üniversitede iki yıldır görev yapıyorum. Toplamda 5 yıldır kaynakçılık yapıyorum." dedi. Köse, kaynak işlerinde babasına da yardım ettiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: "Çiftlikte severek çalışıyorum. Burası benim evim gibi. Kapılar kırıldığında kaynak yapıyorum. Parmaklıklar kırılıyor, ufak tefek montajlar oluyor, onları yapıyorum. Ailem bana hiçbir zaman karşı çıkmadı. Yeteneğimi biliyorlardı. Çevredekiler de 'kaynağı kadın mı yapıyor' diye şaşırıyorlar." "Daha önce çok basit bir kapı kırıldığında dahi kaynakçı arıyorduk. Şimdi işlerimiz hızlandı" AKÜ Çiftlik Müdürü Prof. Dr. Mustafa Tekerli de çiftlikte özellikle büyükbaş hayvanların yetiştirildiğini anlattı. Bu nedenle sürekli bir hareketlilik söz konusu olduğunu, devamlı kaynak ve tamir işi ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Tekerli, "Daha önce çok basit bir kapı kırıldığında dahi kaynakçı arıyorduk. Şimdi işlerimiz hızlandı. Bölmelerin yeniden yapılması, kaynatılması, kırılan kapıların kaynakla bir araya getirilmesi için kendisinden yararlanıyoruz. Kendisinden memnunuz" dedi.
- Güçlerini birleştiren 16 kadın, kurdukları tesiste mantar üretimine başladı
Sinop'ta kooperatif çatısı altında bir araya gelen kadınlar, aldıkları hibe desteğiyle kurdukları tesiste tonlarca mantar üretti. Mali müşavirlik, diş hekimliği, mimarlık ve esnaflık gibi farklı mesleklerle uğraşan ve 2023'te bir araya gelen 16 kadın, hem kırsal kalkınmaya hem de ekonomiye katkı sunmak amacıyla aynı yıl içinde Sinopya Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi'ni kurdu. Önce küçük bir tesiste meyve kurutmaya başlayan, ardından bir kooperatif üyesinin tavsiyesi üzerine istiridye mantarı üretimi yapmaya karar veren kadınlar, Tarım ve Orman Bakanlığınca uygulanan Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı'na başvurdu. Başvuruları geçen yıl kabul edilen kadınlar, aldıkları 6 milyon liralık hibe desteğiyle yine aynı yıl içinde merkez ilçeye bağlı Kılıçlı köyünde mantar üretim tesisi kurma çalışmalarına başladı. Tesisin enerjisi güneşten Yaklaşık bir yıl içinde tesisin kurulumunu tamamlayan kadınlar, enerjisini güneşten elde ettikleri tesiste ilk hasat döneminde 7 ton mantar üretimi gerçekleştirdi. Beş dönüm arazi üzerine kurulan mantar üretim ünitesinin bulunduğu tesiste yeni yapılacak yatırımlarla aylık üretim kapasitesinin 10 tona çıkarılması hedefleniyor. Kooperatif başkanı Arzu Özmen, kooperatif üyesi 16 kadının her birinin kendi alanlarında iş kadınları olarak görev üstlendiklerini söyledi. Kooperatifin ve tesisin kuruluş süreçlerinin zorlu geçtiğini anlatan Özmen, buna rağmen 16 kadının gücüyle bu zorlukların üstesinden geldiklerini vurguladı. 6 milyonu hibe olmak üzere 17 milyon lira yatırımla 2024'te yapımını tamamladıkları tesiste mantar üretimine başladıklarını aktaran Özmen, söyle konuştu: "Tesisimizdeki her bir ünitemiz 100 metrekare alana sahip ve dört ayrı odadan oluşuyor. Her oda 10 ton kompostu alma kapasitesine sahip. Kompostu kendimiz yapıyoruz, bu noktada maliyetleri de düşürüyoruz. Normalde şu an mantarın kilogramı 250 lira civarı iken bizim burada üretmemizden kaynaklı 100 ila 150 lira bandında satılıyor. İki ayda 7 ton mantar hasadı yaptık. Artık kademeli olarak üretmeye devam ediyoruz." Özmen, mantarların pazarlanmasında il içi ve dışı bazı firmalarla anlaşma yaptıklarını, kapasite artırım süreci sonrası yeni anlaşmalar planladıklarını dile getirdi. "Yapamazlar, neden uğraşıyorsunuz' kısımlarını çok duyduk" Yola çıktıkları ilk günlerde çevrelerinden "Yapamazlar" söylemini sıklıkla duyduklarını ifade eden Özmen, bugün oluşan tablonun kadınlar adına gurur verici olduğunu belirtti. Bundan sonraki ana hedeflerinin kırsal kalkınmaya daha fazla katkı sunmak olduğuna işaret eden Özmen, şunları kaydetti: "Bu süreç çok zorluydu. Birincisi algı, kooperatif olunca 'olmaz, yapılamaz, batacaklar, yapamazlar, neden uğraşıyorsunuz' gibi kısımlarını çok duyduk ama bize inananlarla bir yola çıktık. 17 milyonluk bir tesis, yolla ilgili sıkıntılarımız oldu, elektrik ile ilgili sıkıntılar yaşadık. Yine suyla ilgili sıkıntılarımız oldu. Hala yolla ilgili sıkıntılarımız var ama bunları da devletimizin desteğiyle aşacağımızı düşünüyoruz.” Özmen, tesiste 3 kişinin istihdam edildiğini, hasat dönemlerinde ise bu sayının geçici olarak artırıldığını sözlerine ekledi.
- Üniversite hayalini gerçekleştiren Down sendromlu genç kızın şimdiki hedefi öğretmenlik
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Resim Bölümünden mezun olan 25 yaşındaki Down sendromlu İmge Gülsün, öğretmenlik yaparak kendisi gibi özel gereksinimli bireylere destek olmayı hedefliyor. Mersin'de ortaokul yıllarında öğretmenleri tarafından resme yeteneği olduğu fark edilen Gülsün, ailesinin yönlendirmesiyle bir atölyede ders almaya başladı. Gülsün, okuldan kalan zamanlarında katıldığı atölyedeki çalışmalar sayesinde kendini geliştirdi.Lise eğitiminin ardından hayalini kurduğu güzel sanatlar fakültesine girebilmek için farklı üniversitelerin yetenek sınavlarına katılan Gülsün, 4 farklı eğitim kurumundan olumlu dönüş aldı. Down sendromlu Gülsün, yaşadığı kente yakın olması dolayısıyla Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi (OKÜ) Mimarlık Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü tercih etti. Üniversite eğitimini başarıyla tamamlayıp diplomasını alan Gülsün, kendisi gibi özel gereksinimli bireylere resim yapmayı öğretmeyi hedefliyor. "İmge'nin çok güzel bir eğitim aldığına inanıyorum" Anne Ayşe Gülsün, kızının resim alanında çok güzel işler yaptığını söyledi. Üniversitede öğretim görevlilerinin kızlarıyla yakından ilgilendiğini anlatan Gülsün, İmge'nin 4 yıllık eğitim sürecini başarıyla tamamladığını belirtti. Gülsün, kızlarının hayalleriyle ilgili daha yapacakları çok şey olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Daha çok uzun yolumuz var ama şu ana kadar İmge'nin çok güzel bir eğitim aldığına inanıyorum. Mersin'de belediye işbirliğiyle bir sanat sokağı açılacak. Bu sanat sokağında özel çocuklarımız oturup resim yapacak. Sanat sokağında seramik, müzik ve dans da olacak. Burası özel çocuklara ait bir sokak olacak. Çocuklar yaptıkları çalışmaların satışını yapacak. İmge akademik eğitim aldığı için orada öğretmen görevi de görecek. Bu proje olmazsa da kendi atölyemizi açıp özel çocuklarımızı yetiştireceğiz."











